TÜRK DİLİ 2
Hilal TUFAN 5. DERS : MAKALE
T.C.
YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
"Makale" sözü Arapça kökenlidir. Bu sözcük, söz anlamına gelen "kal" sözünden türemiştir.
Makale, herhangi bir konuda bilgi vermek veya bir gerçeği savunmak için yazılan yazıdır.
Makalenin temel öğesi fikirdir. Fikir yazıları arasında belki de yazılması en zor olanı
makaledir. Çünkü makale rastgele yazılmaz.
İleri sürülen görüş ve düşüncelerin sağlam kaynaklara, delillere ve belgelere
dayandırılması lazımdır.
Makale, edebiyatımızda gazeteciliğin
başlamasıyla büyük bir gelişme g ö s t e rmiştir.
Gazetenin ilk sayfasının ilk sütun unda çıkan makaleye başmakale veya başyazı, yazarına başmuharrir, veya b aşy azar adı verilir.
Başyazıda, gazetenin tutumuna uygun
fikirlerle günlük genel olaylar yer alır.
Edebiyatımızda Tanzimat'a kadar görülmeyen makalenin ilk temsilcileri:
Şinasi, Nam ık Kem al, Ziya Paşa, Ahm et M ithat Efe n d i ve Şe m settin Sam i'dir. I.
Tanzim atçılar b a şarılı birer makale
yazarıdırlar.
M a k ale türünd e başarılı olan diğer isimlere örnek olarak: Hüseyin Cahit Yalçın, Ziya Gökalp, Ömer Seyfettin, Cenap Şehabettin, Ahmet Rasim, Reşat Nuri Güntekin, ve
Nurullah Ataç gibi isimleri sayabiliriz.
BAŞARILI BİR MAKALEDE OLMASI GEREKEN NİTELİKLER
1. Konu, toplumu ilgilendirecek nitelikte olmalıdır.
Konu ilgili örnekler, zamana ve çevreye göre değişmemelidir.
Günlük düşüncelerden ziyade kalıcı görüşler belirtilmelidir.
2.Düşünce ve görüşleri destekleye n kanıtlar, örnekler inandırıcı olmalıdır.
3.Makalede, aynı diğer yazı türlerinde olduğu gibi bir k o m p ozisy o n b ü tünlüğü olmalıdır.
D ü şünce ve görüşler bir plan çerçevesinde yazılmalıdır.
4.Anlatım açık, sade ve d u r u olmalıdır. Bazı ilmi ve teknik terim, kavram ve isimlerin
dışında yaşayan Türkçe kullanılmalıdır.
5. Konu, fikrî ve ideolojik saplantılara ve
şartlanmalara kapılmadan, tarafsız bir gözle
ortaya konulmalı, varsa konu hakkındaki çeşitli görüşler bir arada verilmelidir.
Çünkü makale kamuoyu oluşturmak için yazılır.
Konuyu tarafsız bir biçimde ortaya koymazsak, toplumu yanlış bir biçimde yönlendirmiş oluruz.
6. Kaynak ça bölümü nd e yararlanılan kayn a k lar belirtilmelidir.
1. Günlük Makaleler:
Bu makaleler, k o n ularını gü nlük h a y a t t a n alır.
Her g ü n bir güncel olayla ilgili olara k yay ımlanırlar.
Özellikle gazetede çıkarlar.
MAKALE ÇEŞİTLERİ
Toplumu aydınlatmak, eğitmek ve öğretmek amacıyla yayımlanırlar. Bu tür makalelerin dili sade olur ve herkes tarafından anlaşılır.Yine de resmi yazı dili özelliğine bağlı bulunmalıdır.
Ancak çok uzun yazılmamalıdır.
Beş yüz sözcüğü geçen uzun makaleler okur tarafından okunmayabilir.
Bu makaleler, araştırma inceleme yazılarıdır.
Bunlar rapor özellikli olabildiği gibi bir u z u n rapo run bölümleri b içimin d e de olabilir. Bu makaleler de g ünl ük makaleler gibi h e r
konuda yazılabilir. Amaç, yazıldığı k o n u d a bilinmeyenleri açıklığa kavuşturmak, yeni
fik irler ortaya k o y mak, b u nların d o ğ r u l u ğ u n u kanıtlamaktır.
2. Bilim Makaleleri
Bu nedenle bilim m akalelerinde k a n ıt ve kanıtlamak önem kazanır.
görüşlerinin doğruluğunu özdeyiş ve atasözlerinde n
Makale yazarı s a v u n m a k için
yararlanır. Çeşitli yazar ve eserlerden alıntılar yapar.
Bilim makalelerinin yazılışı zaman alır.
Çünkü bir araştırmanın yapılması kısa sürede
gerçekleştirilemez. Bu yüzden bu tür makaleler, günlük makaleler gibi her gün yazılamaz. Daha
uzun zaman aralıkları içinde dergilerde yayımlanır.
Bu makaleler, uzunlukları yönünden de günlük makalelerden farklıdır.
Uzunlukları günlük makalelerin genellikle dört beş katıdır.
Bazı makaleler ise bir derginin tamamını oluşturabilir.
Ancak bir makale uzunluk bakımından sekiz on sayfayı veya üç bin sözcüğü geçmemelidir.
Makale, bir fikir yazısı olduğuna göre fikirlerin düzenli, dengeli, ve uyumlu sıralanmasına özen gösterilmelidir.
Bu özen makalenin planlı oluşundan geçer.
Gazete makaleleri günlük olaylara;
dergi makaleleri daha çok akademik konulara, özel amaçlara bağlıdır.
Dünya olayları, memleket davaları, yeni buluşlar, türlü görüşler, bilgiler makale konusudur.
MAKALE PLANI
Bunlar yazılırken fikirlerin açık, herkesin
anlayabileceği bir dille anlatılmasına çalışılmalı, deneyler, istekler, belgeler inandırıcı olmalıdır.
Makale, yazarın zevkini ve kişiliğini ortaya
k o y d u ğu gibi g a z e tenin h a v a sını ve t u t u m u n u da ortaya k o y ar. Birçok m a k alenin ve fıkranın o rt ak n o k tası bir h a b e r l e ilgili oluşlarıd ır.
Konuyu açıklayan bir açış cümlesi vardır.
Sonra bu c ü m l e k o n u y u oluşt u r a n h a b e r e bağlanır.
Makalenin etkili olabilmesi için açık, inandırıcı bir sonuca bağlanması gerekir. En etkili
makaleler sakin, açık ve anlaşılır olanlar, klişeleşmiş laflardan kaçınanlardır.
Makale yazarları, gazetelerde imzalı sütun sahibi olan bütün y a z arlar, g azetenin halka h i zmette b u l un m a s ı n a b ü y ü k çapta y a r d ı m edebilirler. Yeter ki halkı ay d ınlatmayı gaye edinsin ler.
M a k ale, did aktik nesrin baş örneğidir. Bir fikri açıklayıp zihinlere aşılamak gayesi ile yazılır.
İki-üç sütunu pek aşmaz.
1.Giriş bölümü: Konu ana hatları ile bu bölümde ortaya konur.
2 .G elişm e b ö lü mü : İstekler, belgeler, deliller, d e n e m e l e r sıralanarak ele alınan fikrin
doğruluğu inandırıcı bir dille anlatılır. İfadeler nesnel olmalıdır.
3.Sonuç bölümü: Makalenin yazılış
amacına uygun bir şekilde konunun sonucu verilir.
Makale planında üç bölüm görülür:
Günümüzde iyi konuşan kadar iyi dinleyen de azaldı. Âdeta kalmadı. Ç ü n k ü ortamın, biraz da çağın yüzeyde acele, hoyrat ve savruk üslûbu, k o n u şa n k a d ar din leyeni de ister i s t e m e z
e tkiliyor.
1. ÖRNEK
DİNLEMEK ÜZERİNE
Konuşan iyi konuşsa boş konuşmasa,
dinleyen de iyi niyetle dinlemeye kararlı olsa
bile, bir kere çevredeki radyo, televizyon, trafik ve konuşma gürültüleri dikkatini bulandırıyor, konsantrasyonunuzu dağıtıyor.
Bu gürültü ortasında konuşan avaz avaz
bağırır, siz de kulağınızı elinizle yelkenleyip dinlemeye uğraşırken ortada ne tabii konuşma tınısı, ne yerine göre ses yükseltip alçaltmanın
nüansı ne de dinleyende o konuşulanı şurup gibi içme zevki kalıyor.
O "bayram haftası" der, siz "mangal tahtası"
anlarsınız. İdeal konuşma ve dinlemenin çok sesliliğe tahammülü yoktur. Bir d ü o d ur o , o d a müziğidir.
Arada sessizlik de ister. Konuşulan üzerinde düşünmek, onu iyice sindirmek için... İdeal konuşma, karşılıklı saygıya dayanır. İki taraflı olgunluğu ve alçak gönüllülüğü şart koşar.
"Bilge bir adamdı" der Euripides, (Öripides)
biri için Orestos adlı tragedyasında. "Bilge bir adamdı o, başkalarını dinlemesini bilirdi."
Eflatun da buna benzer bir şey söyler:
"Gözlemle, dinle, sus, az yargıla, çok sor."
d e r. İyi bir dinleyici mıknatısa b e n z e r.
Ağzınızdan sözleri mıknatıs gibi çeker. Onun karşısında dilin iz b ü sb ütün açılır.
D ü şü ncelerinize canlılık g elir. Çağrışımdan çağrışıma kaya kay a akar gidersiniz.
Kötü dinleyici ise, tam tersine insanda
konuşma hevesi bırakmaz. Kötü dinleyici siz konuşurken kendi söyleyeceklerini tasarlar.
TV'nin yuvarlak masa toplantılarında sık sık görüyoruz.
Biri konuşurken öbürleri sigarasının
d u m a n ı n a d a l mı ş h a v a atar ya da n o t alır gibi y a p ıp önü n d e k i k âğı d a resi m karalar. Dikkatli din liyor p o zu n d a olanların ço ğ u da bu p o z u , n o rmal dinley işten d aha ilginç b u ldu ğu için tercih etmişlerdir. Bazısı da kendisiy le
doludur. Söyleyecekleri ile sarhoştu r. İster ki h e p dinlesinler
Yalnız onu... Hiç karşı koymadan... Bunlar, karşısındakilere cevap hakkı, itiraz hakkı
tanımazlar. Diyaloga teşne değildirler. Plutarch'ın (Plutark) Themisthokles'e (Temistokles) söylettiği gibi,
"Vur, fakat dinle!"
deseniz de dinlemezler.
Sizi söyletmezler. Çünkü işlerine gelmez.
Bunlar dik tatör yaradılışta olanlardır. Diyalog o l ma y a n y erde d e mo k r a si y e şe r m e z .
D e m o k r a s i o l m azsa da ö lçüsüzl ü kler, sivrilikler t ö r p ü l e n e m e z .
Bir insanı dinlemek ona en büyük insancıllığı göstermektir."
Haldun TANER
Öğrencilerin imtihan
Çoğunda bir yığın bilgi
kâğıtlarını okuyorum.
var, fakat k o n u ile
ilgisi yok ve karmak arışık. Kompozis yon işte b u nların zıdd ıdır. Çeşitli k o n ularda d ü z e n s i z bir yığın bilgiye sahip o l m a k y eterli değildir.
Öğrenci herhangi bir konuda lüzumlu ile lüzumsuzu seçebilmeli, fikirlerini bir sıraya koymasını ö ğ r e n m elidir.
2. ÖRNEK
KOMPOZİSYON
Karışık bir taş, demir ve cam yığını bir araya g eldi mi, bir mimari eser vücuda g elmez. Yapı için elbette b u n a benzer m a l z e m eye ihtiyaç
v ardır. F a k at mimari, her şey d en ö nce, bir
d ü zend ir. Her t a ş bir planın içinde yerli yerine k o n ulun ca bin a göklere y ü k selir ve bir
s a a d e t i n ş ar k ısını söyl er.
Batı dillerinden alınan kompozisyon kelimesi, çeşitli şeylerin düzenli olarak bir araya
getirilmesi manasını taşır ve çeşitli sahalarda musikide, resimde, mimaride ve edebiyatta
kullanılır. Kelimenin çeşitli sahalara tatbiki de gösteriyor ki kompozisyon muhtevadan yahut
malzemeden ziyade, onların bir araya getirilişi ile ilgilidir ve bu çok mühim bir şeydir.
Tabiat ve hayat, insanoğluna şekil vererek
güzel ve faydalı eserler vücuda getirilebileceği muazzam bir malzeme deposudur.
Resim mi yapmak istiyorsunuz?
Dünyada renkten boyadan çok ne vardır?
Hakiki bir ressam konu bakımından da bir sıkıntı çekmez. Bütün tabiat ve hayat
işlenecek konu ile doludur. Mühim olan, herhangi bir konu etrafında bir renk
kompozisyonu vücuda getirmektir.
Sanatçının tabiata ilave ettiği şey, yeni bir düzendir.
Sesler, taşlar, kelimeler ve fikirler için d e
d u r u m aynıd ır. D ü n y ada bir yığın çalgı aleti ve s e s ç e ş i d i vardır.
Bunları gelişi güzel bir araya getirirseniz, s a d e c e g ürültü çık armı ş o lu rsu n uz. Musiki çeşitli sesler arasında güzel bir d ü z e n
k u rmaktır. Yahya Kemal, şiiri bir “kelimeler istifi” olarak tarif eder. Güzel bir mısrada, kelimenin yerlerini değiştirdin iz mi, d e r h al b ü y ü sü kaybolur.
Öğrencilere çeşitli örnekler vererek, dizi, sıra,
istif veya düzenin emniyetini anlatmak lazımdır.
Düşünce karışıklığının önüne ancak böyle geçebiliriz.
Aslında her insan duyar, düşünür ve etrafında olanları fark eder. Fakat bunlar bizim içimize karmakarışık olarak girer. Her insan bir
duygu, düşünce ve intiba deposudur. Konuşur veya yazarken, içinde bulunulan duruma
göre, bu depolanan bazı şeyleri seçer, cümle haline getiririz.
Eğer onlar arasında bir bağ kuramazsak,
yazılan veya konuşulan şeyler, başkalarına saçma gelir. Saçmak ile ilgili olan saçma kelimesi, düzenin zıddıdır. Nazım, nizam, t a n z i m v e mu n t a z a m k e l i me l e r i
akrabasıdır. Ta n z i m edilmiş h e r yakın bir taraf v ardır. Bir m a n a v
de birbirinin şeyde şiire dükkanı veya vitrin tanzim edilince göze güzel görünür.
Nizam deyince akla asker veya ağaç dizisi gibi basit bir d ü z e n g elmemelidir. Tabiatın
yarattığı canlı varlıkları, nebat ve hayvanları y a k ınd a n incelerseniz, teferruatına k a d a r işlenmiş bir nizam görürsünüz. Çiçek,
k eleb e k , k u ş, balık , hatta bazı ma d e n l e r d e k i r e n k ve şek il ahengi hayret v ericidir. Bütün varlık açık veya gizli bir n i z a m a dayanır.
“Güneş manzumesi”, “yıldızlar cümlesi”
deyimleri bir gerçeğe tekabül eder. İlim
kainatın nizamını keşfe çalışır. Öğrencilerde nizam fikrini uyandırabilmek için, ilimlerden de faydalanılabilir.
Sosyal hayatta nizamın ehemmiyetini
gösteren aktüel bir konu vardır: Trafik !
Vasıtalar düzenli bir şekilde hareket ederse, caddelerde hiçbir karışıklık olmaz. Hayat canlı bir şekilde akar gider.
Düzene uymayanlar tarafından yol tıkanırsa, h e r k e s i n canı sıkılır. Fakat İnsan, kafasın ın
içinde bir n i z a m tesis edemezse, dışarıda o n u nasıl kurabilir? Kompozisyon derslerinin
gayesi öğrencilere k e n d i d u y g u ve d ü ş ü n c e d ü n y alarına bir çek id ü z e n vermektir.
Mehmet KAPLAN ( Hisar Dergisi, Mayıs 1972 )
1.Özkan Mustafa, Esin Osman, Tören Hatice,
"Yüksek Öğretimde Türk Dili
(Yazılı ve Sözlü anlatım)", Filiz Kitabevi, İstanbul 200
2.Karaalioğlu, Seyit Kemal, "Kompozisyon Sanatı",
3.Öner, Sanatı",
İnkılâp Yayınları, İstanbul
Sakin, "Örneklerle Kompozisyon Yuva Yayınları, İstanbul, 7. Baskı 4.Oğuzkan Ali, "Örneklerle Türkçe ve
k o m p ozisy o n Bilgileri", İnkılâp yayınları, İstanbul 2 0 0 5