• Sonuç bulunamadı

v Ocak 2012 Öfkeli eylemciler deri/kürk fuarını bastı! haberin ayrıntıları için :

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "v Ocak 2012 Öfkeli eylemciler deri/kürk fuarını bastı! haberin ayrıntıları için :"

Copied!
8
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

v.30 31 Ocak 2012

Öfkeli eylemciler deri/kürk fuarını bastı!

17 Ocak 2011 İstanbul - 6. Uluslararası Deri ve Kürk Fuarı’nı protesto etmek üzere, Yeryüzüne Özgürlük Derneği ve çeşitli bileşenlerden oluşan yaklaşık 50 kişilik bir grup,

hayvanlar için zulüm ve işkenceden ibaret olan bu kanlı sektörü, Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi önünde teşhir etti. Protestocu grup arasında, Dire- nişin Ritmi, Ergene Nehri İnisiyatifi, çeşitli hayvan hakları savunucuları ve hayvan özgürlüğünden yana anarşistler de bulunuyordu.

“Zulüm hiç bu kadar şık olmamıştı” yazılı pankart açıp, burada bir süre ritm yapan grup, daha sonra sloganlar eşliğinde fuar merkezine doğru yürüyüşe geçti. Yürüyüş sırasında, çeşitli televizyon kanallarından gelen ve maskeli eylemcileri görüntülemek için kitleye gereğinden fazla yaklaşmaya, eylemi kendilerince yönlendirmeye çalışan bazı basın mensuplarıyla grup arasında arbede yaşandı. Yaşanan arbedenin ardından, fuar girişine doğru yürüyüşe devam eden grup sık sık, “İnsana hayvana yeryüzüne özgürlük”, “Katiller İçerde, Hayvan Zulmü Heryer- de”, “İçerde, dışarda, kafesleri parçala”, “Ergene’nin katili, deri sanayii”, “Sömürü, İşkence ve Katliam - Kürke Hayır! Deriye Hayır!”, “iSYAN-YIKIM-ANARŞİ”, “Patron İşçiye, Hepsi Tilkiye – Zulüm de Her yerde Direniş de” “Devlet yaparsa katliam ya- par”, “Yeme kesme öldürme”, “Yaşasın hayvan kurtuluşu”, “Kürk deri et hepsi cina- yet”, “Mezbahalara, hayvan deneylerine, sirklere, çiftliklere, kürke, deriye, kurbana, petşoplara ve barınaklara” karşı İSYAN sloganları attılar.

Küresel hayvan ve çevre katili McDonalds’ın tabelalarına, Fuar Merkezi önüne ve çev- resine, çeşitli “Hayvan Özgürlüğü” ve Veganizme dair yazılamalar ve stencilleri yapan anarşist ey- lemciler, sokak performansı ardından, kapıya yöneldi ve fuarın kapısına

bu eli kanlı sektörü temsilen kırmızı renkte boya bombaları ve meşaleler fırlattılar. Eylemcilerin fırlattığı boyalar fuarın girişinde duran özel güvenlik görevlilerine ve polislere de isabet etti. Bu sırada polis ve akti- vistler arasında kısa süreli arbede yaşandı. Ardından basın açıklamasına geçen Yeryüzüne Özgürlük Derneği aktivistleri, doğaya verdiği zarardan

dolayı kürk ve deri endüstrinin yarattığı yıkımın, yeryüzündeki tüm canlıların üzerindeki egemenlik biçimlerine karşı özgürleşmeyi savunduklarını yineledi. Açıklamanın ardından eylemi sonlandıran grup, dağıldı.

haberin ayrıntıları için : www.goo.gl/nn68J

A

vustralya Başbakanı Julia Gillard, Avust- ralya Günü etkinlikleri kapsamında Can- berra kentindeki bir restoranda muhalefet lideri Tony Abbott ile

bir araya geldi. Bu esna- da, yaklaşık 200 kişiden oluşan protestocu grup, restoranın etrafını sa- rarak camlara vurmaya

başladı. Protestocuların restorana girmeye çalışması üzerine, 50 polisten oluşan güvenlik kordonu Gillard’ı aracına götürmeye çalıştı.

Bu arada dengesini kaybeden Gillard’ın ayak- kabısı ayağından fırladı.

AVUSTRALYA GÜNÜ ÖFKEYE BOĞULDU Protestocuların, yerel sorunlar ne- deniyle Gillard’a tepki gösterdikleri sanılıyor.

“Aborjin Çadır Elçiliği” adını verdikleri derme çatma çadırlardan kurulan bir kampta kalan protestocuların geçmişte de bu tür eylemler yaptıkları biliniyor.Avustralya Günü’nde, ilk İngiliz yerleşimcilerin Avustralya’ya ulaştığı 26 Ocak 1788 tarihinin yıldönümü kutlanıyor.

Ancak Avustralya’nın yerlisi olan Aborjin hal- kı, İngiliz yerleşimcilerin bir anlaşma yapılma- dan Avustralya’ya geldiklerini belirterek, bu tarihi “işgal günü” olarak adlandırıyor. Abor- jin Çadır Elçiliği protestocuları, Gillard’ın yanı sıra muhalif lider Abbott’ı da ırkçılıkla suçla- yan sloganlarla hedef aldı.

Aborjinler Avustralya Başbakanına Saldırdı!

Sadık Aksu destek bekliyor!

V

egan anarşist Osman Evcan’ın hücre arkadaşı Sadık Aksu vegan olmaya karar verdiğini iletti bizlere. Sadık genel- likle deri ağırlıklı olan giyeceklerini artık kullanmak istemediğinden ve ekonomik durumu pek uygun olmadığından başta mont ve ayakkabı olmak üzere, kıya- fet konusunda yardım bekliyor. Sadık Aksu’ya ve Osman Evcan’a aşağıdaki adrese mektup yazarak, ihtiyaçlarını sorabilirsiniz.

Adres: Sadık AKSU, Kırıkkale F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu, Oda B-8, Hacıbey Mah. 71480 Hacılar, Kırıkkale NOT: Yolladığınız mektuplara posta pulu koyarsanız, size yanıt vermek iste- diğinde posta masrafı çok olmasın.

R

omanya hükümetinin sağlık politi- kalarında aldığı kararlarda geri adım atmasına rağmen, Romanyalılar sokak- larda. Eylemciler hükümetin istifasını is- tiyor. Romanya’da

hükümetin yıkım planına karşı baş- layan isyan devam ediyor. Eylemlerde polis ve eylemciler arasında çatışma-

lar yaşanıyor. Hükümetin sağlık reformu kapsamında ulusal ambulans sisteminin özelleştirilmesi projesini açıklamasından sonra başlayan isyan giderek ülke geneli- ne yayılıyor.

İsyanın büyümesi üzerine Dev- let Başkanı Trainan Basescu’nun çağrısı sonrası hükümet, sağlık reformu projesi- ni geri çekti. Ancak, sağlık sektöründeki özelleştirmelerden vazgeçilmesi eylem- cileri ikna etmeye yetmedi. Hükümet planına karşı eylem yapan muhaliflere gaz bombalarıyla saldıran polise karşı, eylemciler molotofkokteyli ve taşlarla karşılık veriyor. Hükümetin eylemcilerin kaos yarattığını açıklamasına ve muha- lifleri tehdit etmesine rağmen eylemciler sokakları bir hafta boyunca terketmedi.

Romanya’da sokak çatışmaları

Anonymous ‘Nazileaks’

sitesinde yüzlerce Alman neo-Nazinin isimlerini açıkladı

A

nonymous ‘hektivistleri’

15 Alman neo-nazi sitesine saldırarak yüzlerce sağcının adını açıkladı. Bir Nazi websitesine girmek isteyen her- kese şöyle bir tweet gönderildi: “Yeni yılda tüm Nazi-

lere güzel bir başlangıç diliyoruz.’

Eylemcilere İspanya’daki hekırlar da katılarak aşırı sağcı bir mağazının 1,000 müşterisinin listesini gönderdiler.

Anonymous’un sızdırma sitesinin adı

‘NaziLeaks’: www.nazi-leaks.net

(2)

KUTLAMADAN KUTSALLIĞA

Mesut Aydın

“Karşıt”ların Benzeşme Diyalektiğinde Bir Kurban: Özgürlük -1-

İ

nsan türünün düşünme ve düşün- düklerini bilgiye dönüştürebilme özelliği doğadan kopuşunu ve baş aşağı gidişini başlatırken aynı za- manda kendi içerisinde cinsiyetçi- liğin ve sınıflaşmanın da gelişimini tetiklemiştir. İnsan topluluklarının ritüelleştirdiği doğaya ait varoluş şeklinin bilgi-pratik-bilgi sürecinden geçmesi ve edinilen yeni bilginin daha fazla değiştirme gücünü açığa çıkarması, doğadan öğrendiklerini doğaya karşı tahakküme dönüştür- mesi irdelenmeye değerdir. Bu çarpıcı süreç Ortadoğu’da derinlikli bir hal almaktadır. İnsan türünün serüveni açısından Ortadoğu’da topluluk olma özelliği ile topluluğa ait değerlerin kutsallaştırılması süreci hem övünü- lecek hem de dehşete düşürecek bir yapıdadır.

Toplulukların yaşamla anlam- landırdığı şeylerin varlığını hissetme- si, onunla özdeşleşme istemi ve hatta giderek onu kendi kimliği haline getirme çabası manevi dünyalarının gücünü gösterir. Tam burada mitolo- ji devreye girer. Aslında mitolojiler incelendiğinde daha iyi farkedilecek- tir: Ortadoğu’da toplumsal yapı bir kerede ataerkilliğe evrilmediği gibi çok tanrılı süreçten tek tanrılı sürece de tek seferde geçilmemiştir. Öncesin- de derin bir hazırlık söz konusudur.

Gerek Mısır’ da piramitlerin sem- bolleştirdiği tanrıların yoğunluğu, gerekse Arabistan’da günümüzün tekçi merkezine dönüşen Kabe’ de bir çok tanrının varlığı gibi. Aslında her kabilenin ve her topluluğun devletçi toplumdan önce de buna benzer bir yaşamı görülmektedir. Bu noktada, topluluklarda varolan yoğun kutlama olgusu başlangıçta doğayla iç içeliği ifade etse de, zamanla tahakkümcü tarihin de hareket noktası olmuş- tur. Uruk’un Gılgameş’i de, Mısır’ın firavunları da, Kenanlılar’ın peygam- berleri de, İran’ın-Kürtler’in Maglar’ı da aslında kendilerini bu kutlanan değerlere dayandırmışlardır.

Samuel Henry Hooke’un “Or- tadoğu mitolojisi” adlı kitabı incelen- diğinde ve tarihsel sosyoloji analizine tabi tutulduğunda, hissiyatın ahlaka, rütuelin dinsel törene, gönüllülüğün zorunluluğa dönüşmesi de daha iyi anlaşılacaktır. Yine Samuel Noah Kramer de bu konuda bize ışık tut- maktadır. “Tarih Sümer’de Başlar”

adlı kitabında zihinsel tahakkümün ve benzeştirmelerin ana hatlarını gö- rebiliriz. Tarihte bilinen en eski dev- letçi yapılanma olan Sümer’in kaynak düşünce sistemi olarak Uruk’u örnek aldığını iyi biliyoruz. Ülke - etnisite olgusundan uzak toplulukların doğal yaşam şekline uygun olarak geliştir-

diği sembollerin uzun erimli tarihi süreçte nasıl değiştiğini en iyi Uruk kent devletçiğine geçişle görüyoruz.

Başlangıçta yağmuru, topraktan gelen ürünlerin ekimini, hasadını ve buna koşul hazırlayan her türlü sir- külasyonu kutlayarak kendini doğay- la bütün gören topluluklar mevcuttu.

Fakat uygarlıkla birlikte sistemlileş- tirilmiş ve yeni anlamlarla tekrardan topluluğa yöneltilmiş zihinsel saldırı dalgası gelişmiştir. Örneğin, kadın bedeninin bereket ve sağlık sembolü olan regl dönemi kutlamalarla kar- şılanırken, bunun dışsal görünümü olan kırmızının daha sonra tapınak- larda tanrılara adak ayinine dönüştü- rülmesi ve yaşam ifadesi olan kanın bununla özdeşleştirilmesi uygarlık tarihinin önemli saldırılarındandır.

Yine, yağmurun yağması için kendi- lerinde mitleştirdikleri Marduk ve İştar’ın cinsel birleşmesini teşvik etmek için şarap içme ve seks yapma- nın tapınaklara sığdırılarak genç ka- dın ve erkeklerin rahibeleştirilmesine

kadar bir çok tersyüz etmeye kadar şunu görüyoruz: Tanrı ve tanrıçalara yön veren topluluk olgusundan onla- rın güdümüne giren toplum gerçeğine evrilme süreci. Kimi topluluklarda var olan İştar ve Marduk’un cinsel birleşmeleri olarak sembolize edilen (o dönemde yağmurun yağmasının anlamlandırılma biçimi) ve bunu kutlamadan ileri gelen mart ayındaki rütuellerin günümüzde ulusallığın, si- yasallığın sembolüne dönüştürülmesi göze çarpan diğer önemli bir durum- dur.

Demek ki, Ortadoğu toplu- luklarında kutlamalar kutsallığa, ta- nımlamalar tanrısallığa evriltilmiştir.

Uruk’tan binlerce yıl önce var olan ve toplulukların kendi algılayışına göre yağmur veya yıldız demek istedikleri, kavramsal olarak böyle ifade ettikleri ve kendi içerisinde bir tür animiz- mi de barındıran olgular, sonradan karşımıza yeni birer güç sembole- ri olarak çıkarılmıştır. Gılgameş, Sargon, Hammurabi, Akhenaton ve Wegaf’ın da kendilerini bu güç sem- bollerinin yeryüzündeki sureti olarak yansıtmaları, tapınaklarda “çevre- ye” indirgenmiş doğanın ve onun

uzantısı olan toplulukların tepesine son darbeyi indirme gerçeğini ifade eder. Toplulukların rutin yaşamının parçası olan değerlerinin “kutsal- laştırılarak toplumsallaştırılması”

denilen dönem tam da bunun sonucu- dur. Bu da dogmatizmin oluşumunu ifade eder. Kutlamadan kutsallığa geçerek zihniyet yapılanmasına ve yaşam biçiminde kendisini yansıtan ve Ortadoğu’da halen çok köklü olan dogmatizm, tahakkümcü güçlerin bir yaratımıdır. Sadece topluluklara kılıç zoruyla değil, kılı kırık yaran inan- dırma yöntemleriyle, doğadan çaldık- larını topluluklara karşı çalımlaya- rak, gökyüzündeki sistemi yeryüzüne indirme “gerekliliği”ni kavratarak

“tanrısallık”, yani toplum yaratılmış- tır.

Bu yöntemle, Ortadoğu’da varolan otonom yaşam totaliterlik kalıplarına çekilmiştir. “Tanrıların yeryüzündeki sureti” sıfatını kendi- sine yakıştıran ve toplulukları buna inandıran, kabul etmeyen özgür toplulukları zor-şiddet yöntemle- riyle maiyetine alan, alırken de, o topluluğun totemi ve kutlamalarını kendisinde bir sembole ve yeni kut- siyete dönüştüren örneklere Akadlı Sargon’dan Romalı Konstantin’e kadar pek çok kralda rastlıyoruz.

Toplulukların direnci sadece fiziken kırılmıyor; ona ait olanlara el konu- larak topluluklar merkezin etrafına toplanıyor. Buradan , otonom-özgür toplulukların kendisini doğanın bir parçası olarak gören zihniyet yapı- sından, merkezin-kralın etrafında toplanan (gökyüzü sistemi) tinsel değerlerini onda görmeye başlayan ve kullaşma sürecine evrilen yeni bir döneme yol alındığını görebilriz.

Totaliterlik ve güdümlü bireyler böyle oluşturulmuştur. Tanrı-kral-lider kav- ramlarının topluluklardaki karşılığı kul-halk-mürit olmaktadır. Tek tanrılı dinlerin devreye girmesiyle süreç oldukça ilerlemiş ve adeta hücrele- rine kadar ele geçirilmiş bir toplum- sallık yaratılmıştır. Kadın-birey-doğa diyebileceğimiz süreçlerin aşılması, hissi değerler etrafındaki topluluğun doğa bilincinin dumura uğratılması, hiyerarşik uygarlığın kendini kurum- sallaştırmasının zeminini hazırlar.

Ortadoğu topluluklarının bu çizgiye çekilmesini sadece güce tapma, kök- ten gönüllü kabulleniş olarak görme- yebiliriz. Güce değil onda toplanan kendi sembolüne inanmaktadır. Yeri şimdi mitoloji-dinsel aldatmalarla da bezenmiş tanrının-kralın yanıdır.

Devlet ve lider böylelikle otoriter yüzünü gizlerken topluluk onun peşinden gitmeye devam etmektedir.

Yitirdiği özgürlük onda toplanmıştır çünkü!

(3)

California/ABD - 8 Ocak Pazar sabahı, 03:40’ta 14 , Harris yem şirketine ait büyükbaş hayvan taşıyan kamyon alev alev yandı.

14 kamyonun altına akselerantlar yerleştirildi, her birisinde 4 dijital zaman ölçer bulunuyordu, bu zaman ölçerler konteynlerin dördünü ateşe vermek üzere ayarlanmıştı, ayrıca yangını diğer 10 kamyona taşıyacak olan gazyağına bulanmış bir halat da arala- rına gerilmişti, bu taktik ise Home Alone 2 filminden esinlenerek yapıldı. VİDEO (eğer böyle bir şey deneyecekseniz gazyağı kullan-

mayı tercih edin, çünkü gazyağı çabuk kuruyor). İşe yarayıp yaramayacağından emin değildik, bu yüzden bu yazıyı kaleme almadan önce haberleri bekledik. 14 kamyonun da bazılarının tamamen mahvolmasıyla beraber şirket için büyük bir maddi zarara yol açmasından da son derece memnun olduk.

Buraya fabrika çiftçiliğinin sebep olduğu dehşetleri ya da haksızlıkları yazmayacağız.

Bunu yapmaya istekli olan (elini kirletmekten uzak duran) yeterince koltuk aktivisti var. Biz, yani sessiz azınlık ( ya da %1 de diyebiliriz) daha direkt bir eylem biçimin seçiyoruz. Bu eylemin Harris yem şirketini kapatmayacağını bilecek kadar aklımız başımızda, fabrika çiftçiliğine herhangi bir etkisi olmayacağını da biliyoruz. Ama bu tür eylemlerin değerli olduğunu biliyoruz, sadece eylemlere katılanların huzuru açısından değil, bütün muhafızlara ve koruyuculara, o anda bir sürü kişinin çalışıyor olmasına ve dikenli tellere rağmen, düşmanın hâlâ savunmasız olduğunu görüyo- ruz çünkü. Sonuç olarak, doğrudan eylemlerle ilgili hayaller ve fanteziler kurup da gene de çitleri aşamayanlara şunu söylemek istiyoruz: yok edilmesi gereken bir çok şey var; bütün işi dikkatsiz kaynakçılara ya da aniden alevlerin parlaması gibi bir olasılığa bırakamayız. görüşmek üzere…

14 Kamyon ALF Tarafından Yakıldı!

O

akland Polisi 2000 kişilik Occupy Oakland yürüyüşü- ne göz yaşartıcı bombalar ve plastik mermi ile saldıra- rak eylemin çatışmaya dönüşmesine neden oldu. En az 300 gözaltı var.Daha önce de Belediye binası ve YMCA’yı işgal eden eylemciler boş binaları işgal etmek istedi. Polis şefi Jeff Thomason medyaya gözaltıların sabah saat 8 sularında gerçekleştiğini belirtti. Polis bir YMCA binasına girmeye çalışan bir çok protestocuyu gözaltına aldı.

Oakland şehri Occupy eylemleri Ekim ayından bugüne başla- yalı anarşistlerin de aktif olarak varlık gösterdiği en kitlesel eylemlere sahne olan bir şehirdir. O zamandan bu yana 300 kişi gözaltına alınmıştı. Occupy Wall Street hareketi Ekim ayında New York’ta başlamış ve şirketlerin aç gözlülüğü ve ekonomik adaletsizliğinden mağdur edilmiş olan Amerika’nın

%99’unu temsil ettiğini iddia etmektedir.

Occupy Oakland eylemlerinde çatışmalar: 300 Gözaltı

R

enkli kıyafet ve maskeler giyen Pussy Riot adlı punk grubu- nun 8 kadın üyesi, “Putin Has P***** Himself” adlı parçalarını söylemek için katedralin yanındaki bir beton platforma tırman- dıktan bir süre sonra polis tarafından gözaltına alındı. Rusya polisi bir süre bekledikten sonra tüm grup üyelerini gözaltına alıp yakınlardaki Kitai-Gorod karakoluna götürdü. Garadzha Matveye- va lakabını kullanan bir grup üyesine göre dört üyenin daha sonra huzursuzluk çıkarmak ve polise mukavemetten 15 gün gözaltında

tutulduğunu belirtti. Aralık ayında grup, protesto aktivisti ve blogcu Alexei Navalny kısa bir tu- tukluluk geçirdiği polis karakolu hücresinin yakındaki bir binanın terasında konser verdiler. Daha önce de Moskova metrosunda çalmışlardı.

Moskova - Kadın punk grubu Putin karşıtı şarkılarını söylerken gözaltına alındı

Filipinler - Evlerinin yıkılmasına karşı çıkan halk polise saldırdı

F

ilipinlerin Manila kentinin gece kondu semtlerinden biri olan San Juan’da gece kon- dularının yıkılacağını

öğrenen halk polise molotof kokteylleriyle saldırdı. Saldırının ardından polisle halk arasında çatışmalar yaşandı.

Davos - Femenler Anti-WEF eyleminde gözaltına alındı

U

kranyalı feminist grup F E M E N 28 Ocak 2012’de Davos’da “Haydut- lar bir arada” yazılı

dövizleriyle Anti-WEF gösterisinde yer aldi. Polis daha sonra göstericileri zorla sürükleyerek gözaltına anldı.

İsveç - Bir kazma makinesi daha zararsız hale getirildi

Ö

rebro ormanında kazma makinesi adlı bir ölüm makinasına daha son verdik.

Çevrenizdeki tüm dünyalıları, eviniz olan yeryüzünü önemsi-

yorsanız siz de yap- malısınız. -Gerçek Eko-Faşizme karşı:

tüm yaban hayata karşı işlenen faşiz-

me ve tüm diğer baskı biçimlerine karşı.

KAHROLSUN TÜM ULUS DEVLETLER, KAHROLSUN VATANSEVERLİK!

TÜM GEZEGENİ SEVİN!

DIŞARI ÇIKIN!!!

DÜNYA KURTULUŞ CEPHESİ JORDENS BEFRIELSEFRONT”

Ş

ırnak’ın Cizre ilçesinde Demokratik Özgür Kadın Hareketi tarafından

“Öcalan’a özgürlük, siyasi soykırıma son”

sloganıyla düzenlenen miting sonrasında olaylar çıktı. Demokratik Özgür Kadın Hareketi tarafından Cizre’de düzenlenen mitingin ardından,

İdil-Cizre karayolunu trafiğe kapatan grup- lar ile polis arasında çatışma çıktı. Miting

sonrasında Cudi ve Nur mahallelerinde de toplanan gruplar yürüyüşe geçmek is- teyince polis gaz bombası ve tazyikli suyla müdahale etti. Göstericilerin de taşlarla karşılık verdiği çatışmalar akşam saatleri- ne kadar devam etti.

Cizre mitingi sonrası polisle çatışma

Kürt gençleri kaymakamlık gençlik merkezini vurdu!

D

iyarbakır’ın Yenişehir ilçesinde bulunan ve Kay- makamlık bünyesinde açılan Gençlik Merkezi’ne molotof ve ses bombası ile saldırı yapıldı. Alınan bil- gilere göre, Yenişehir ilçesi Şehitlik semtinde dün gece Kaymakamlık bünyesinde kurulan Gençlik Merkezi’ne ses bombası ve molotof kokteyli atıldı. Saldırıda ölen yada yaralanan olmazken, merkezde maddi hasar mey- dana geldi.

(4)

Tekno-Endüstriyalizm-Medeniyet ve Primitivizim Sorgusu

Savaş Düzdaş

D

üşüncesini avcı–toplayıcı toplumun bir refah toplumu olduğu inancı üstüne kuran isimlerden ilk akla geleni John Zerzan ’dır. Zerzan insanın kendi- siyle ve doğa ile barışık ve yabancılaş- mamış bir şekilde yaşadığını iddia ettiği avcı - toplayıcı dönemi, insan soyu için bir altın çağ olarak görür. Zerzan a göre avcı–

toplayıcı insanın yaşadığı bu altın çağın bozulmasının sebebi tarım ile karşılıklı bir şekilde gelişen soyut düşüncenin standart- laştırılma sürecidir. Dil, zaman ve sayı kavramları insanları doğadan ayırmış ve niteliklerin önemlerini yitirdikleri, sosyal makinenin çalışabilmesi için niceliksel bir veriden ibaret olan varlıklara dönüştür- müştür. Zerzan tarımı şu şekilde tanımlar.

‘’ Yabancılaşmanın maddeleşmesi anlamı- na gelen tarım, parçalanmanın zaferi ol- duğu kadar, gerek doğa ile kültür, gerekse insanlar arasındaki kesin bölünmeyi ifade eder. Günümüzde kültür olarak bilinen yapaylık ve çalışma tarımın başlangıcı ile birlikte ortaya çıkmış ve o dönemden itibaren hızla artmıştır. Hayvanları ve bit- kileri evcilleştiren insan, zorunlu olarak kendisini de evcilleştirmiştir. Evcilleş- tirme bir canlının doğal halinde yapılan değişiklikler ile başka bir canlıya dönüştü- rülmesi anlamına gelmektedir.

Kaczynski (Unabomber) nin in- san için önerdiği ideal yapı ise göçebe avcı – toplayıcı toplum modelidir. Unabomber , Zerzan gibi sorunun temellerine kadar in- mese de medeniyet çöktükten sonra tarım yapılmasını olağan karşılamaktadır.

Primitivizme yöneltilen eleştirilerin başın- da bu görüşün geçmişe yönelik bir nostalji- den ibaret olduğudur. Fakat ne Zerzan ne de Unabomber un görüşleri aslında geçmişe dönmeyi önermez. Primitivizmin vaadi hiç bozulmayacak barış ve kardeşlik toplumu değildir. Ancak primitivizm açlı- ğın ve şiddetin talihsizlik olmaktan çıkıp hayatın bir parçası haline geldiği günümüz tekno –endüstriyal medeni işleyişe karşı alternatif olarak doğal yaşamı önerir.

Düşünüşündeki ve ideal toplum modelindeki tüm paralelliklere rağmen Unabomber anarko – primitivist düşünceyi birçok konuda yanlış ve hatalı bulmakta- dır. Unabomber ın getirdiği en temel eleşti- ri ise Zerzan ın altın çağ olarak değerlen- dirdiği döneme yöneliktir. İlkel insanların sanıldığı gibi bir yiyecek bolluğu içinde yaşamadıklarını, barışın sürekli olmadığı- nı, kadın –erkek eşitliğinin her toplumda bulunmadığını, bazı toplumlarda mülkiyet eğiliminin görüldüğünü dolayısıyla bu dö- nemi Zerzan kadar mistik değerlendirme- diği anlaşılmaktadır. Unabomber tüm bu olumsuz değerlendirmeleri de göz önünde bulundurarak ilkel topluluğun insanlar

daha verimli çalışmasını mümkün kılan yapıdır. Günümüz tekniğinin temel öğesi emek değil makine organizasyonudur.

Medeniyet içerisinde yaşanan talihsizlik- lerde insanlar sorunlarını mutsuzluklarını teknik ve teknolojiye var olmasıyla değil, teknolojinin kötü kullanımın bir sonucu olduğunu düşünürlerken bir ‘’üretimi’’

oldukları teknik ve teknolojik toplumun daha da teknikleşmesi için koşullanmış durumdadırlar. Bu durum bir anlamda yeni bir din haline dönüşmüş olan teknolo- jinin yok olması halinde insanların boşluk içerisinde olacağı ruhsal bozuklukların yaşanacağı bir durum haline dönüşebilir.

Medeniyet; insana sunduğu daha az bir çalışma ve daha rahat bir hayat vaadi ile insanın doğaya yöneltmek zorunda olduğu enerjiyi kendi enerji üretim çarklarına yüklemesini sağlar.

Günümüzde insanın doğal çevresi artık doğa değil, medeniyettir. İnsan besi- nini sağlamak için doğaya çıkıp avlanmayı değil, yaşadığı sistem içinde enerji ürete- bileceği bir çark aramaktadır. Medeniyetin yarattığı dönüşüm insanı doğal koşullarda hayatta kalması için gerekli olan özellik- lerini değiştirmiştir. Medeniyet öncesi dönemde iyi bir avcı olmak hayatta kal- mak için gerekli iken; günümüzde gelişmiş ya da gelişmekte olan bir ülkede hayatta kalmanın alt eşiği oldukça düşmekle be- raber, bilgisayar kullanabilmek, prezentbl bir çalışan olmak vb özellikler sosyal yapı içinde hayatta kalmanın ön koşulları olmuştur.

Medeniyetin getirdiği hastalıkların semptomları her geçen gün anti depresan kullanımları, kronikleşen kitle eğlenceleri ve hareketleri ile daha da belirginleşmek- te, uykusuzluk, depresyon gibi ruhsal rahatsızlıkların sayısı gün be gün artmak- tadır. İnsanlar gitgide hareket kabiliyetle- rini yitirmekte evinde arabasında okulda işte bilgisayar veya tv başında oturmakta, reklam panoları ve diğer kitle iletişim araçları ile görmek ya da duymak isteme- diği anlamsız bir sanal gerçeklik dayatma- sına maruz kalmaktadır.

için daha ideal bir yapı olduğunu da savu- nur. Çünkü ilkel toplumda yaşam anlamlı ve özgürdür. İnsanlar gerçek amaçlar için yaşarlar ve mücadele ederler. Ayrıca ilkel toplumlarda görülen şiddet ve acımasızlığı modern medeniyetin uyguladığı sistemli şiddet ve kontrol yanında daha ‘’akıl alır’’

ve kabul edilebilir bir seviyede bulmakta- dır.

Primitivizme yöneltilen eleştirilerin bir diğeri ise mümkün olmayan bir ütopyayı öne sürdüğüdür. Bu eleştiri iki şekilde cevaplanabilir. Birincisi; Ay’a yolculuk, ozon tabakasının delinmesi gibi uzun süreli adanmış emek gerektiren işler insa- noğlunun bugüne kadar “başardıklarına’’

dair verebileceğimiz örneklerden sadece birkaçını oluşturmaktadır. Dolayısıyla bu hayatı mümkün kılmaya yönelik bir bilinç ile teknoloji ve tarım sistemli bir şekilde azaltılarak insanın üretme zorunluluğu olmadığı bir hayat tekrar mümkün hale getirilebilir. Yani bilinçli bir insan toplu- luğunun varlığı durumunda primitivizim mümkün bir yapıdır, fakat bu motivasyo- nun ne kadar gerçekçi sağlanacağı tartışı- labilir. İkinci cevap ise tekno–endüstriyel sistemin işleyişi ve bu işleyiş şeklinin sonucunda yaşanması kaçınılmaz olma- yan, ama gerçekleşmesi oldukça yüksek bir ihtimal olan çöküştür.

Tekno – endüstriyel sistem enerjiye, dola- yısıyla enerjinin elde edileceği doğal enerji kaynaklarına bağımlıdır. Tükenen enerji kaynaklarına alternatif bir enerji kaynağı bulunamadığı takdirde bir bütün olarak medeniyet, insanlık tarihinde ilk kez bir bütün halinde büyük bir enerji krizi ve çöküş yaşayacaktır.

Shell firmasının jeofizikçilerinden Hub- bert, 2150 yılında kaçınılmaz bir şekilde doğal enerji kaynaklarını tüketeceğini ve bu durumun sonucunda sürekli ve zorunlu bir şekilde tek üretim yönteminin tarım olacağı bir varoluşa dönmek zorunda kalacağını iddia etmiştir. Tekno – endüst- riyalizm bu gidişatıyla adım adım kendi çöküşünü hazırlamaktadır.

Teknik ve Teknoloji:

Teknik ve teknoloji karşıtlığının kökeni bir objeye ya da kavrama duyulan kökensiz bir nefrete değil, bu kavramların yarattığı yeni yaşam şekline dayanır. Tek- noloji ile kasıt belli amaçlara ulaşmak için üretilmiş, tekniğin somut dışavurumudur.

İlk aşamasında doğanın yerine kültürü yerleştirip, kültürü doğal yapmayı amaç- layan medeniyet prensipteki teknik ve somut teknoloji arasındaki bağı sağlayan, bu iki kavramın birbirlerini geliştirmesini

(5)

Meksika - Greenpeace’e gönderilen bombalı pakete dair Yabanıla Meylenden Bireyciler bildirisi

ITS’nin (Yabanıla Meylenden Bireyciler) son bildirisinden beri (21 Eylül 2011) bir çok şey yaşandı, bizi karakterize eden saldırılar devam etti, ancak bu kısa metin içerisinde bizler bu saldırıların hepsini üstlenme- yeceğiz, sadece birini üstleneceğiz. Bu metni yazmak için oturma ve parmaklarımızı bir makineye koyma amacımız solcu hücrelerin azınlığından zuhur eden tüm vasat bilgi ve oyun dışı bırakma çabalarını yalanlamaktır.

ITS’in sanal dünyada gerçekleşen herşeye yabancı olduğu açıkken, pasif anarşizmi savunanların anarşist eylemle- rinden haberdar değiliz, olay şu ki bir süre önce bu bilgi bize geldi.

Bu çevreler içerisinde fikirlerimiz ve eylemleri- mize dair gelişen ilgiden telaşa düşmüş olunduğundan haberimiz oldu; bizi “baskıcı devlet”in (zavallı solun kul- lanmayı çok sevdiği sözcükler) bir uydurmacası olmakla suçluyorlar, bizim tüm dünyanın beynini kontrol eden Makyevelci doğaüstü kötücül gücün bir işi olduğumuzu söylüyorlar, bizim tüm sistem değerlerine karşı eleştirel sözlerimizi sorguluyorlar çünkü onlar Gerçeği göstermek için Nedeni olan birinden hiç hoşlanmazlar.

Bir sürü iğrençliği duymamızla ses- siz kalmaya karar verdik, ancak bu curcunanın devam ettiğini görünce bu satırları yazmaya karar verdik.

ITS belki de tekno-endüstriyel toplu- mun “önemli” (ve çok “önemli”) üyeleri- nin tekrar tekrar Tahakküm Sisteminin asla suç ortağı olmayı kabul etmeyen herşeydir.

Bizler 21 Eylül’deki bildirimizde de açıkça ifade ettiğimiz gibi kendimizi ka-

tegorik olarak “eko-anarşist” veya “anarko-çevreci” gibi kimliklerle sınıflandırmayı reddediyoruz, anlamadıysanız tekrar okuyun.

Bizimki gibi fikir ve eylemlere karşı tüm partiler- den tepkilerin gelmesi ve anarşizmin “öfkeli” kanadına çok zekice olmasa da tepki verilmesi mantıklıdır. Bizler solun ve sağın vaazını verdikleri değerlere karşıyız. Biz- ler onların kutsal addettikleri çeşitli kavramlara karşıyız.

Bizler onların stratejilerine karşıyız çünkü savundukla- rı herşey sistemin emanetleridir. Tekneyi bağlamayan aptallar telafisi olmayacak şekilde yakında batacaktır.

Bu yüzden ITS onlara (çok) “tuhaf” gelebilir. Bildirile- rimizi okudukları zaman kendilerini bir ormanın bitki örtüsü içerisinde nerede olduklarını bilmeden fazla uygar hissedebilirler. Muhtemelen bir gün kafası karışık solcu- lar kendilerini bataklıkta çevresel koşulların kendilerini tüketmelerini beklerken hareketsiz ve pasif bir şekilde bulacaklar. Ancak gerçekte en azından bizi ilgilendirmi- yorlar.

ITS, solcuların sistemle savaşmak yerine ona alterna- tifler üreten ve onu reforme etmeye çalışan gerçek bir tehdit oldukları analizine sahiptir, ancak (bunun farkında olmadıkları halde) bu alternatifler işe yaramaktan ziyade sadece sistemi besler. Akademistenlere ve teknologlara karşı savaş ilan ettik, (bu şimdi daha açık ve bunu göster- dik) ayrıca solculuğa karşı da savaş ilan ettik. Bu yüzden 25 Kasım’da Greenpeace Meksika ofislerine kargoyla bombalı paket yolladık.

Paket toplumsal şöhret elde etmek için çevre lehine iki yüzlü kampanyalar gerçekleştirmeye ısrar eden aktivist Alejandro Olivera’ya göndermiştir. Psikolojik ihtiyaçları, aktivizmini ekosistemin uğradığı tahribat karşısında “doğru olanı” yapmak “ahlaki göreviymiş” gibi kendini kanıtlamaya çalıştığı yapay ihtiyaçlarını ballandı- ran acınası vasi bir aktiviteye çevirmiştir.

Kuşkusuz Olivera bunu kavramayacak (muhakemesi daha fazlasını almaz). Bu eylemden dolayı, Greenpeace’in Dünyayı kurtarma yalanı için sadece varolan yasaları diğerleriyle değiştirmek isteyen son derece reformist bir örgütlerden biri olduğunu kavramayacaktır ve karşınızda tehdit – sistemin kendi yolunda gitmesi için ekonomik, politik, sosyal ve kültürel açıdan değişim . (Bu noktada daha fazlasını söylemeyeceğiz, bu gibi saldırıların hepsine mantıklı açıklamalar getiren uzun bir bildiri yazdığımız zaman olacaktır.)

Bu tip bir solcu örgütten önce “daha adil”, “daha insani”

ve daha yeşil” bir dünya arayışında olanlara doğrudan gi- rişimlerle yanıt veriyoruz. ITS saygıyı bir kenara bıraktı, ne diyecekleri umurunda değil, ılımlı ve iyi bir imajı olan

“iyi niyetli eylemciler” gibi görünmeye çalışmıyoruz, bizler (topluma ve onun savunucularına karşı) terörist çizgideki anti-endüstriyalist radikal çevreci bir grubuz.

ITS gerçek yüzünü gösteriyor ve sadede geliyoruz, Vahşi Doğa’nın (insan dahil) şiddetli savunması; müzakerede bulun- mayacağız, herhangi bir şefkat olma- dan ve eylemin sorumluluğunu üstlene- rek zorunlu araçlarla görevimizi yerine getireceğiz. Uygar yıkıma karşı doğal şiddetin tarafında olduğumuzdan beri içgüdülerimiz bunu yapmamızı sağlıyor.

Tüm solcuları uyarıyoruz (ve aynı şekilde sağcıları): ITS herhangi birinize fiziksel saldırıda bulunmaktan tereddüt etmeyecektir, sizler bizim düşmanımızsınız ve bu yüzden tehditlerimiz mermi ve dinamitte cisimleşecektir.

Bunları söyleyerek, an itibariyle solcu eylemlere dair herhangi bir bahsimiz olmayacağını açıklıyoruz; her- hangi bir hareket (tamamen hazin bir fiil) içerisinde şöh- ret elde etmek için imkansızı isteyen (ve gülünç derecede aşırılar gibi takılan) bu basit insanlar herhangi bir saygıyı hak etmiyorlar; onların deyimiyle: balık kendi ağzından ölür.*

Sebepten ziyade spekülasyondan, saçmalık ve animizm- den oluşan yalan yanlış argümanlarla söylemlerimizi ve saldırılarımızı kırmayı amaçlayan utanç verici solcu mi- tomaniye (yalancılık), saldırılarımızı durdurabileceğinizi zannetmeyin, ITS ile diyaloga girmeyi düşünmeyin, ITS’ye yöneltebileceğiniz sorularınızın cevaplandırılacağını dü- şünmeyin, sadece daha kötüsünü düşünün…

Individualidades tendiendo a lo salvaje (Yabanıla Meylenden Bireyciler)

* Birinin dikkatsizce intikamla geri dönebileceğini söylediği duruma istinaden geliştirilen ifade. İfadenin hassasiyeti insanın sözlerle yaşadığı gibi balıkların suda yaşadığı ancak aynı zamanda onlarla da ölebileceklerini belirleyebilir.

(6)

Nano-teknoloji

Hazırlayan: Karakök Otonomu

“Nano-teknolojisi” denince, çoğu insanlar bunu ürünler vasıtasıyla (ör- neğin ayakkabı ya da güneş kremi) ta- nıdığını söylüyor, fakat o ürünleri satan şirket kurumlarının ve devletin verdiği bilgi dışında bilgi edinmek pek kolay de-

ğil. Internet’te bulunan bilgilerin çoğu, nano-teknolojinin günlük yaşantımızı ne kadar kolaylaştıracağına dayanı- yor. Bu enformasyon eksikliğini okuduğunuz yazımız ile kapatılmasına destek olmak istiyoruz, çünkü nanotekno- lojisi ve getireceği değişiklikler bu dünyadaki yaşantımızı tüm tanıdığımız teknolojiler, politik sistemler ve benzer dış etkilerden daha şiddetli bir şekilde değiştirecektir.

Nanoteknolojisi nedir?

Nanoteknolojisi, nano partiküller üzerinde araş- tırma yapan tüm dalları kapsar, örneğin Fizik, Kuantum mekaniği, Kimya ve Tip içerisinde. Nano partikülleri 100 nanometre (nm) den küçük olan tüm kati cisimleri nite- lendirir. Nano kelimesi 109 büyüklüğünde bir ölçü tasla- ğıdır. 1 nanometre bir milimetrenin milyonda biri, ya da bir metrenin milyarda biridir, yani 0,000000001 m. Bir nano partikülü ile bir futbolun arasındaki orantı, o futbo- lun dünya gezegeni arasındaki orantısı ile eşittir. Bu boyut

’ta partiküllerin fiziki özellikleri farklıdır ve yüzey özellikleri, hacim özelliklerine karsı daha büyük bir önem kazanır; do- layısıyla kuantum fiziki etkiler daha çok dikkate alınması gerekir. Nano teknolo- jisini fikir olarak ilk kez 1959 da fizikçi

Richard Feynman getirdi, “nanoteknolojisi“ kelimesi ise ilk kez 1974’de Tokyo Bilim üniversitesinde Norio Taniguchi tarafından ortaya çıkartıldı. 1981’de Zürih’de IBM mühen- disleri tarafından icat edilen Taramalı Tünelleme Mikros- kopu nano boyutunda hareket edilmesine yol açarak, labo- ratuvarlarda „nano devrimi“ yarattı.

Nano teknolojisi şirketler için neden caziptir?

Maddelerin nano boyutuna minyatürleşmesi tek- nolojide daha fazla imkân açıp, ayni zamanda gerekli kay- nakları ve dolayısıyla giderleri azaltmaktadır. Örneğin bil- gisayar elektroniğinde hesaplama gücü ve mikroçiplerin bilgi saklama gücü yüksek derecede çoğalır ve algılayıcı- ları küçülür. Az kaynak ile yüksek güçlü ürünlerin inşası özellikle bugünümüzün koşullarında -kaynakların azalma- sı, çevre kirliliği ve küresel ısınma, fakirliğin artışı gibi gerçekler içinde- kapitalizmin kendini devam ettirebilmesi ve yenilemesi için oldukça önemlidir.

Peki, o zaman nanoteknolojisi neden tehlikelidir?

a) Sağlık:

Nano partiküllerin canlıların organizmasında ve eko sisteminde neler yaratacağını bilinemiyor. Nano par- tiküller küçüklüğünden dolayı, rahatlıkla canlıların hücre zarını geçip, hücrenin içine girebilirler. İnsan hücrelerinin hücre zarı 6-10 nanometre (nm) kalınlığındadır. Aşağıdaki resimde gözüktüğü gibi, nano partikülleri hücrenin içine girebilirler ve araştırmalara göre, hücrenin içinde oksida- tif stres yaratıp, iltihaplanma ve DNA zararına yol acarlar.

Nano partikülleri solunum üzerine akciğerlere girip, kü- çüklüklerinden dolayı, daha büyük partiküllere tezat, alveollere kadar inebilirler. Burada akciğer dokusunda yoğun iltihaplanmaya neden olurlar. Hatta bazı araştırma- lara göre, partiküller alveollerden kana geçip, kandan ise kan-beyin-bariyerini geçip, beyin dokusuna girebilirler ve beyin gelişmesine zarar verebilirler. Eskiden endüstride bol kullanılan asbest maddesi ’de benzer sorunlara yol aç-

mıştı. 5 mikrometre uzunluğunda olan asbest lifleri rahat- lıkla akciğerin alveollerine girip, orada birikip, zamanla akciğer kanseri (mesotelyoma) yaratabilirler. 1970’lerde, yani onlarca sene kullanıldıktan sonra, asbest ’in kanse- rojen özelliği fark edilmişti. Nano partiküllerin ise hangi sağlık sorunlarına neden olabilecekleri hiç bilinmiyor ve sorgulanması ya da araştırılması birçok şirket ve devleti kurum tarafından engelleniyor.

Nano partiküllerinin kan dola- şımına girip, çeşit organlarda biriktiği tahmin ediliyor, örneğin damarlarda, karaciğerde, kemik iliğinde. Besin ya da deri üzerine (kozmetik, güneş kremi gibi ürünlerden) vücuda rahatlıkla giren nano

partiküllerin etkisi organizmamız ve bağışıklık sistemimiz tarafından denetlenemiyor ve bilmediğimiz sağlık sorunla- ra yol açabilir.

Bu küçük parçacıkların vücudumuzun her organına, her dokuya, her hücresine ve örneğin beyin hücrelerine de girebilmesini düşündüğümüzde, bunun bir yandan sağ- lık acısından ne kadar tehlikeli olabileceği anlaşılır, fakat ayni zamanda ne kadar manipülatif imkanlara yol açtığını da görebiliriz – ve bu şekilde güvenlik, denetim ve askeri kurumlarının bu teknolojiye neden çok önem verdiklerine geldik.

b) Denetim:

IBM yarım bir yüz senedir dünyayı dijitalleştirme- nin çabasındadır ve 2008’den beri “daha akıllı bir gezegen için” propaganda yapmaktadır. Kendi yayınlarında olsun, konuşma ve sempozyumlarda ya da basın içinde olsun:

bu kelime ile her yerde değişik versiyonlarda karşılaşma- mak imkânsızdır: “akıllı şehirler”, “akıllı binalar”, “akıllı trafik”, “akıllı telekomünikasyon”, “akıllı sağlık sistemi”.

IBM’in bu bahsettiği “akıllı” kelimesi şu anlama gelir: di- jital, yani kayıtlı, denetim altında ve birbirleri ile komü- nikasyon ’da bulunan canlı ya da cansız objeler. “Akil” bu anlamda “bilgi” anlamına geliyor.

IBM tüm dünyayı dijitalleştirme projesinin örneklerini ve- rirken, dünyadaki tüm objeleri mikroçip yerleştirerek di- jitalleştirmekten bahsediyor: insanları, hayvanları, eşya- ları, eko sistemini, kurumları, altyapıları, hizmetleri. Tüm bu elektronik cihazlar ömür boyu bilgi toplayacaktır ve bu bilgileri başka cihazlara ya da bilgi biriktirme merkez- lerine göndereceklerdir – iste bu şekilde dijital bir komü- nikasyon başlayacaktır ve bu komünikasyonun sonuçları bilgileri elinde tutan kurumlar tarafından eylem haline ge- tirebilinecektir. İşte “akil”.

Telecom ParisTech’in profesörü Michel Riguidel böyle söy- lüyor: “Bilişim gerçeğin ve doğanın tüm gözeneklerine gi- recektir. Yepyeni, düşünen bir makina yaratacaktır; hay- vani, bitkisel ve madeni dünyanın yanında yeni bir alem.

Bu gözle gözükmez ve suni dünya her yerde olacaktır. Bu kolaylıkla elde edilen ve cüzi ucuz teknolojiyi entegre ede- meyeceğimiz hiç bir eşya ya da faaliyet yoktur. Ayni şekil- de, bir müşteriye, vatandaşa, öğrenciye ya da bir hastaya sunamayacağımız hiç bir hizmet olmayacaktır. Birbirine bağlayamayacağımız hiç bir şey olmayacaktır. Kar edebil- mek için, araştırmayacağımız hiç bir bilgi olmayacaktır.

Bu imkânların hepsini değerlendireceksiniz, çünkü aksi takdirde rakibiniz değerlendirecektir. Kendinize bu soru- yu sorun: benim şirketim ya da ülkem, akıllanacak gezege- nin ritmine ayak uyduracak kapasitede mi ve başarılı ola- bilecek mi? Tüm dünya akıllanacak, çünkü öyle olmasını istiyoruz”.

Nanopartikülleri

Taramali Tünelleme Mikroskopu

Nano partiküllerin hücreye girmesi

(7)

Daha önce bilgisayar olarak değerlendirmediğimiz şeyler IBM’in proje tanıtımlarına göre bilgisayar haline gelecektir. Her şey bir bilgisayar olabilir: kişiler, objeler, işleyişler, özel ya da kamuoyu organizasyonların hizmeti – her şey dijital gerçeklik için algılanabilir hale gelecektir ve büyük bir ağının parçası olabilecektir. Her şey büyük bir makinenin çarkları olacaktır.

Bu dijitalleşmenin imkânlarını düşünürsek, aske- riyenin neden nano teknolojisi konusunda en yoğun araş- tırma yapan dallardan biri olduğunu anlarız. Dünyadaki her canlının ve her objenin dijital olması, onları kontrol edebilmek, aralarındaki bağı denetlemek ve hatta yönlen- dirmek için neredeyse sinirsiz imkânlar acar. İnternet’te bugünümüzde yaptığımız her adim kayıtlı olup, birçok ku- rum (örneğin devletler, şirketler) tarafından kontrol, bilgi ya da ticari amaçlar için incelendiği ve kullanıldığı gibi, in- ternet dışındaki yaptığımız adımlarımızın hepsi ayni şekil- de kayıtlı ve denetime acık olacaktır. Aşağıdaki örneklerde bu imkânları temsil eden ve altında yatan tehlikeyi daha iyi gösteren net projeler bulabilirsiniz.

c) Çevre:

Nano parçacıkları üretim yolunda ya da tüketilir- ken çevreye girebilirler. Bunun çevre üzerinde nasıl bir etki yaratıldığı, bugünümüze kadar -ve nano partikülleri içeren ürünler çoktan kullanıldığı halde- bilinmiyor. Bir çok bilim adamı, çevre üzerinde büyük zarara yol açaca- ğından emin.

Deodorant gibi ürünler eskiden kullanılan klorofloro- karbonlar (CFC) ozon tabakasına zarar verdiği ve ozon deliğine neden oldukları 1980’lerde 50 sene boyunca en- düstriyel olarak kullanıldıktan sonra ortaya çıktı. Tekrar insanın endüstriyel kullandığı petrol’ un sızıntı durumun- da cevrede ne tipi etkiler yarattığını biliyoruz.

Nanoteknolojisi topluma nasıl yansıtıldı?

Ayrıyetten önemli bir konuya değinmek istiyoruz.

Tarihte topluma sunulan teknolojiler birçok zaman korku yaratmıştı, örneğin televizyon, cep telefonu ya da nükleer enerji ortaya çıktığında. Fakat bu tip korkulardan ortaya çıkan eleştiri, tepki ve bazen hatta direniş her zaman o teknolojinin uygulandıktan ve insanların yaşantısına yer- leştirildikten sonra ortaya çıkmıştı. Bu şirketlere büyük zararlar vermişti ve bu tecrübeler sonrası nanoteknolojisi konusunda farklı bir uygulamaya geçildi: ilk kez bir tekno- loji insanlara dayatılıp, sonradan tepki durumunda savun- ması yapılmadı – bu teknolojin daha insanların yaşantısına yerleştirilmeden çok önce propagandası yapıldı ve nano- teknolojisinin avantajları tüm bilgi ve iletişim araçlarında yüksek sesler ile övüldü. Televizyon reklamlarında, bilgi- sayar oyunlarında, okullarda ve üniversitelerde. İnsanla- rın sorgulaması başlamadan çok önce hazırlıklı davranıldı ve topluma umut verildi: daha iyi bir Tıp’tan, daha yüksek bir yasam kalitesinden bahsedildi. Her şey daha hızlı, daha kolay, daha pratik olacaktır. Ve bugünümüzde bunu sorgu- layan kişiler, deli ya da gerici olarak tanımlanıyor. Stra- tejinin birden bire bu şekilde değişmesi de düşündürmesi lazım bizleri.

Hangi projeler üzerinde net çalışmalar yapılmaktadır?

Evinizdeki buzdolabınız “akıllı” olduğu için, hangi besinleri ne zaman ve ne kadar yediğinizi kayıt edecektir. Herhangi bir ürün azaldığında ya da bittiğinde, internet ’den kendili- ğinden yenisini ısmarlayacaktır. Buzdolabı, size içinde var olan yiyeceklerle, reçete önerilerinde bulunacaktır.

Çocuklarınız “akıllı” çocuk defterlerini derse baş- ladıklarında otomatik olarak kayıta geçirdiklerinde, siz bundan haberdar olacaksınız, çünkü kayıt anında cep tele- fonunuza bir mesaj gelecektir. Dersten sonra çocuklarınız elektronik bir tavsan ile oynayacaklar ve “akıllı” tavsan onlara uyumadan önce “akıllı” bir kitap okuyacaktır.

Tek başına yasayan anneniz için endişelendiğinizde, moni- törlerinize bakmanız sizi rahatlatır, çünkü onun tansiyo- nunu ölçen algılayıcılar size günün tüm tansiyon bilgilerini verirler. Ayni zamanda “akıllı” ilaçlarından hangilerini ne zaman aldığını görüp rahatlarsınız. Kısacası, yaşantınız harika isleyecektir, size hiç bir ihtiyaç olmadan. Bu çok daha pratik değil mi?

Hayvancılık sektöründe dişi hayvanların kızışma dönemini kaçırmamak için (bu örneğin süt endüstrisi için çok önemli, çünkü inek tekrar hamile kalmazsa, süz ver- mez), dişi hayvanin içine mikroçip yerleştirilir. Erkek hay- vanin içindeki okuma cihazı ise bunu fark eder ve hayvani çiftleşmesi için dişiye doğru yönlendirir. Her çiftleşmede dişinin mikroçipinin hüviyet numarası okuma cihazının kaydına geçer.

Çöp arabaları bir okuma cihazı içerecektir. Bu cihaz, çöp tenekenizin mikroçipini tarayacaktır ve merkezi sisteme bu haftaki davranışlarınızın tüm bilgilerini gönderecektir:

çöplüğün amirliğini, içeriğini, “akıllı” ürünlerin ne zaman alındığını ve tüketildiğini. Yediğiniz tavuk dijital gerçeğe kayıtlı olduğundan, hangi kafeste semirtildiği, hangi mama ile beslendiği, hangi antibiyotiklerle tedavi gördüğü, hangi kamyon ile taşındığı hakkında bilgi verir.

Tüm eko sisteminin içine sensorlar yerleştirilecek- tir. Ağaçlar ve nehirler bile bu şekilde “akıllı” olacaklardır.

Ağaçların suya ihtiyacı olduğu zaman, içindeki algılayıcı dijital yoluyla nehir’e sinyal verir ve nehir de dijitalleşmiş olduğundan, ağaca ihtiyacı olduğu kadar su verir. Nehir’in ağaca ne kadar su verdiği, dijital denetim altındadır.

Hastalar, bakımlarını optimize etmek için, dijitalleştirilir.

Tarlalar, tarımı geliştirmek için dijitalleştirilir. Ürünler, lo- jistiği kolaylaştırmak için dijitalleştirilir. Evcil hayvanlar, reklam panoları, tarihsel heykeller, binalar ve tabi iki ar- kadaşlarınız: hepsi dijitalleşir ve istediğiniz zaman bilgile- rini cep telefonuz üzerinden alabilirsiniz.

Taşıdığınız cep telefonu, ne zaman nereye gittiğinizi kayıt edecektir ve tercihleriniz, davranış biçimleriniz ve fikirle- riniz hakkında bilgi toplayacaktır. Bu sizin sosyalleşmenizi kolaylaştıracaktır, çünkü benzer ilgi alanları ve alışkanlık- ları olan bir insanın elektronik cihazı sizinkiyle iletişime girecektir ve size bilgi verecektir.

Okul eğitiminde öğretmen ile öğrencinin arasındaki ilişki- nin ne kadar önemli olduğunu ve öğrenme sürecinin insani ilişki zorluğundan ne kadar zarar görebileceğini biliyoruz.

Dijital okul sayesinde öğrencilere akıllı bir eğitim tarzı su- nulacaktır. Eğitim tamamıyla dijital olacaktır. Öğrenci ve öğretmen arasındaki sorunlar kalkacaktır, çünkü öyle bir ilişki olmayacaktır. Ayni zamanda öğretmen eksikliği so- runu de artık ortadan kalkacaktır. Tamamıyla dijital okul projesi bugünümüzde Fransa’da bir okul sınıfı üzerine de- ney olarak uygulanılıyor.

Sağlık sisteminde insani hataları yok edip, tedavi- yi hızlandırmak için, tedavi makine tarafından islenecek- tir. Bazı hastanelerde tüm hastaların nerde olduğu, mik- roçip-kollukları ile takip ediliyor bile – tabii ki tedavilerini optimize etmek için. Sanal muayene deneyleri uygulanı- yor. Hekim sayısı azken, neden hastanın evine gitmek ile zaman kaybedilsin ki? Kemoterapi ile tedavi edilen hasta- ların Tıbbi bilgileri 24 saat boyunca algılayıcılarla hasta- neye gönderilecektir. Akıllı kanser.

Örneklerin kaynağı:

“IBM et la société de contrainte”, 2010, Pièces et main d’oevre

Portal für organische Chemie

SUVA

www.nanoturkiye.blogspot.com

(8)

KIYAMET

haftalık anarşist bülten

minimum güvenlik Stephanie McMillan

www.scribd.com/internationala kiyamet@riseup.net

Kopya Kişilik ve Kopyalar Birliği

Komünün Savunması’dan bir kesit

B

u öyle bir düzenek ki kopya olan hem de kötü bir kopya olan kişi- liğinin farklı olanla bir araya gelme- men ve ona yabancılaşman, düşman olabilmen için labirentler koşullar hazırlanmıştır;

sen itaat ettikçe ölene kadar farklı bir kişiliğe rast gelemezsin.

Nedir o kopyalanan kişilik modeli ? Çeşitli uygarlıklarda dine teknolojiye göre yüzeysel değişiklik göstersede, Özde ikdidar hırsı olan, mülkiyetçi, itaatkar, gücünün yettiğini sömü- ren, doğayı evcilleştiren, cinsiyetçi, inançlı..

ebeveynlerinin kötü bir kopyası olursun ve hayatın diğer alanlarında kopyalar birliği-kümesi oluşturursun, kopya fikirler duygular davranışlar- la,

(şizoid eşsizlik) ego mertebesinde yükselerek eşsiz olmaya çalışırsın.

Senin gibi milyonları türeten bu işle- yişi her olumladığında şu aynılıklarla da tek tipte olmanı perçinleştirir Bir erkeğin daha çok erkek arkadaşı olur

Bir kadının daha çok kadın arkadaşı olur,

daha çok kendi yaşıtlarınla büyürsün ömrün daha çok kan bağından olan- larla geçer

hep aynı partidesindir hep aynı dinde

yılların aynı işte geçmiştir

aynı memleketlinle, mahalleliden, kavimden çevren olur.

öğretmensen öğretmenle evlenirsin hep aynı şehirdesindir.

hep aynı olan davranışlar- tepkiler...

farklı olana yabancılaştığından, kü- melerinde yabancıyı dışlarsın bu efendili hayatın içinde doğan in- sanevladının aile ile okul ile partiler ile dini kurumlar ile iş sektörleri ile adeta tornadan geçirilir gibi sistemin ihtiyaçlarına göre ve onu besleyen koruyan tek tip kişiliklere dönüştü- rüldüğünü dile getiriyoruz

sizilere soruyorum dünayada tek tür hayvan, tek tür bitki

veya herkes aynı dünya görüşünde olsa ne olurdu, olabilir miydi?

işte yaşamın sürmesi, reaksiyonların olması farklılık ile olur ve farklılık ise hiyerarşisiz efendisiz hayatın sonucu olan her bireyin özgünlüğü özerkliği özgürlüğü ile olur.

17 Ocak günü San Cataldo di Borgoforte’de bulunan Antoniazzi mink çiftliğindeki ka- feslerden yaklaşık

1,500 mink serbest bırakıldı. Medyada yer alan haberlere göre, yüz metrelik telden çit kesildi, ve çiftlikte bulunan yedi bölme içerisin- deki kafesler de açıl- dı.Bu son olay, 2010

Kasım ayından beri bu çiftlikte yaşanan dördüncü kurtarma olayı. Antoniazzi mink çiftliği İtalya’daki 15 çiftlikten biri.

Teller Kesildi, Kafesler Açıldı, Minkler Özgür

H

edefimiz Coventry’deki Sunlight’tı.

Bu şirket Harlan’la iş yapıyor, o zaman ALF’le de işi

var demektir. Depo duvarları yavru kö- pek katillerine karşı yazılan sloganlarla boyandı.

Hayvan Kurtuluş Cephesi

Köpek Katillerine Karşı: 26 Ocak İngiltere ALF Eylemi

H

opa’nın Sarp Köyü yakınlarında dalgalar, Karade-

niz Sahil Yolu’nun bir bölümünün çökmesine neden oldu. Yöre halkı ve uzmanlar, yıllarca

yolun hatalı yapıldığı konusunda uyarı- yordu.

Karadeniz sahil yolunu yuttu

Referanslar

Benzer Belgeler

sif gerçekçilik olarak bilinen tabloya çekmekle birlikte çok daha dikkat çekici ve şüphesiz mutlu insanların psikiyatrik bozuklukları olduğunun bariz kanıtı

Sergi hudutları içinde bulunan (La Seine) adası boyunca kendi yerli şekil ve hususiyetlerile ori- jinal müstemleke paviyonları tesis edilmiştir. Eyfelin şarkın- da Turizm

Met, Met-Hg 2+ , AgGSHHg 2+ Met ve AgGSH yapılarının çözücü buharlaştırılması sonrasında elde edilen FTIR spektrumları..

TBMM Çwrc Komisyonu B§rını Fcriöın Fehlivaı ise kallonma yolunda endinin büyik bir ihtiyaç olduğunu söylcyeıek'Amıencrf ibĞ.. }mzvar dİp

Bünyesinde birden fazla iyonlaşabilen hidrojen

Üniversitemiz, Fakültemiz ve meslek toplumumuz bugün, dört yıl kadar önce şerefli hizmet yıllarını tamamlamış iyi insan, değerli bilim adamı, örnek hoca Profesör

3.1: Bitmiş ürün ölçülerinin ölçü tablosuna göre kontrolünü deri model makineci ile yapar. 3.2: Ürün üzerindeki süsleme ve aksesuarların yerlerini ve ölçülerini

21-22 Ocak 2011 tarihinde düzenlenecek olan 2.Güneyde Eczacılık Buluşması etkinliği için 10 Bölge Eczacı Odası’nda (Adana, Gaziantep, Kahramanmaraş, Mersin, Hatay,