• Sonuç bulunamadı

Liman Ziyareti 44 Incoterms (Dış Ticarette Teslim Şekilleri) 48 Casus Telefon 52

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Liman Ziyareti 44 Incoterms (Dış Ticarette Teslim Şekilleri) 48 Casus Telefon 52"

Copied!
40
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)

KÜNYE

GRAFİK TASARIM

Svl. Me. Zarife Tolunay KAYHAN DÜZELTMEN

Svl. Me. Pınar YILMAZ AKSU

YÖNETİM MERKEZİ Sahil Güvenlik Komutanlığı Dikmen Cd. Merasim Sk. No: 10 Bakanlıklar/ANKARA

Telefon : (0312) 417 50 50 Belgegeçer : (0312) 417 28 45 Internet : www.sgk.tsk.tr E-posta : sgdergisi@sgk.tsk.tr

ÖNEMLİ NOT Dergide yayımlanan yazı, fotoğraf, harita, illüstrasyon ve konuların her hakkı saklıdır. Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir.

Dergideki yazılar yazarlarının özel fikirlerini kapsar.

Sahil Güvenlik Komutanlığının görüşünü yansıtmaz.

BASIM YERİ Anadolu Yayıncılık Süleyman Bey Sk. No: 31/10 Maltepe/ANKARA

Telefon : (0312) 230 83 45 Belgegeçer : (0312) 230 83 46

Internet : www.anadoluyayincilik.com

BASIM TARİHİ : 26.12.2012 GENEL YAYIN KOORDİNATÖRÜ

VE YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ SG Kd. Alb. Ahmet KENDİR

GENEL YAYIN KOORDİNATÖR YARDIMCISI

SG Yb. Engin KUNTAY

SAHİL GÜVENLİK DERGİSİ

Aralık 2012 • Sayı: 18 • Dört ayda bir yayımlanır.

Yayın Türü: Yerel Süreli Yayın ISSN: 1307-4253

YAYIN SAHİBİ VE GENEL YAYIN YÖNETMENİ Sahil Güvenlik Komutanlığı adına Personel Başkanı

Dz. Kur. Kd. Alb. Ü.Engin UYANIK

YAYIN İNCELEME KURULU Dz. Kd. Alb. İlhan KAYIŞ SG Kur. Bnb. Barış YILDIRIM SG Eln. Kd. Bçvş. Murat ÖZKAYA İst. Me. Dr. Ejbel ÇIRA DURUER İst. Me. Suna TİFTİKÇİGİL Svl. Me. Evrim PURMA

KÖRFEZ DENİZİNE KAVUŞUYOR 44 BALAKLAVA LİMAN ZİYARETİ

Kocaeli Büyük Şehir Belediyesi ve körfezdeki diğer belediyelerin katkıları ile Sahil Güvenlik Komutanlığının İzmit Körfezi’ndeki gücü TCSG-10’un amansız takipleri ve.... DEVAMI 8’DE...

54 HAYALET AVCILIK

“ENDONEZYA BALİ”

Nisan 2011 tarihinde bayrağını toka ettiğimiz gemimiz TCSG-96’nın ilk personeli olarak daha ilk günden bir aile olmayı başardık ve zorluklara birlikte göğüs gerdik.... DEVAMI 44’TE...

28 8

Bütün insanlar, doğa ve doğanın tüm canlıları kutsaldır, saygıyı ve sevgiyi hak ederler. Birbirini incitmemek ve doğanın tüm canlılarına sevgi göstermek sayesinde....DEVAMI 28’DE...

Kaybolan, terk edilen veya atılan av araçları olumsuz etkileri nedeniyle gün geçtikçe önem kazanmaktadır. Söz konusu av araçlarının avcılığa devam etme kabiliyeti (ki bu durum “hayalet avcılık”.... DEVAMI 54’TE...

Sahil Güvenlik Komutanlığı 2011-2012 Eğitim Dönemi Başarılı Birlikleri

|6|

Körfez Denizine Kavuşuyor

|8|

Özel Çevre Koruma Bölgesi: Belek

|15|

TCSG-71’in 2012 Yılı Türkiye-Gürcistan İkili İlişkiler Kapsamında Poti ve Batum Gürcistan Liman Ziyareti

|19|

Hopa’da Yaşam ve TCSG-307

|22|

Fısıldıyor Musunuz ?

|25|

“Endonezya Bali”

|28|

Bir Kurtuluş Savaşı Yetimi

|40|

Balaklava

Liman Ziyareti

|44|

Incoterms (Dış Ticarette Teslim Şekilleri)

|48|

Casus Telefon

|52|

Hayalet Avcılık

|54|

Münfesih TCSG-121 Batırılışı

|56|

Açık Kaynak Kodlu İletişim Sistemleri

|58|

Ailede Babanın Önemi

|62|

Atatürk Köşesi

|66|

Ziyaretler ve Etkinlikler

|70|

Sanat ve Fotoğraf

|74|

Beraber Eğlenelim, Beraber Öğrenelim

|76|

İÇİNDEKİLER

REKLAM KOORDİNATÖRÜ SG İk. Ütğm. E.Kutluhan DOĞAN (0312) 416 45 05

(3)

Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2012

6

Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2012

7

Sahil Güvenlik Komutanlığı

2011-2012 EĞİTİM DÖNEMİ BAŞARILI BİRLİKLERİ

[ Hazırlayan ] Cihan BATIREL | SG Yb.

Sahil Güvenlik Komutanlığı sahip olduğu modern platformlarla ve nitelikli insan gücüyle deniz yetki ve ilgi alanlarında ülkemizin çıkarlarını daha geniş bir coğrafyada daha etkin olarak korumaya muktedir bir duruma gelmiştir. Bu kapsamda; Atatürkçü düşünce sistemine sahip, insana saygılı, hukukun üstünlüğüne inanan, çevreyi ve doğal kaynakları koruyan, kararlarını akla ve bilime dayandıran, bilim ve teknolojiyi takip eden ve kullanan personeli ile başta denizlerimizde can ve mal emniyetini sağlamakta, deniz kirliliği ve kaçakçılıkla mücadele ederek vatanımıza önemli hizmetler vermektedir.

2011-2012 eğitim yılında sorumluluk sahalarımızda icra edilen adli, idari ve askeri görevlerimiz

kapsamında emsalleri arasında daha başarılı olan birlikleri, Ana Ast Komutanlıklarca Sahil Güvenlik Komutanlığı Başarılı Birliklerin Tespiti ve

edilen birlikler, 04 Ekim 2012 tarihinde Sahil Güvenlik Komutanlığı karargahında icra edilen

Ödüllendirilmesi Yönergesi’nde yer alan kategoriler dahilinde değerlendirilerek eylül ayının ilk haftasına kadar Sahil Güvenlik Komutanlığına bildirilmektedir.

Aday olarak gösterilen birlikler ‘‘Sahil Güvenlik Faaliyetleri” kriterleri yönüyle Harekat Başkanlığı,

“Bakım Tutum ve PBS Puanı” kriterleri yönüyle Teknik Başkanlığı, MEBS faaliyetleri yönünden MEBS Başkanlığı, idari/materyal denetleme kriterleri yönüyle Denetleme ve Değerlendirme Başkanlığı tarafından kategorilere göre puanlama ve sıralamaya tabi tutulmaktadır. Denetleme ve Değerlendirme Başkanlığınca Komutan Tümamiral değerlendirmesine sunulan çalışmalar sonucunda ödüllendirilecek başarılı birlikler belirlenerek ekim ayı ilk haftasında Ana Ast Komutanlıklarına duyurulmaktadır. Bu kapsamda 2011-2012 eğitim döneminde, emsallerine göre başarılı olduğu tespit

“Başarılı Birlikler Ödül Töreni” nde ödüllendirilmiştir.

SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI KARARGAHINDA ÖDÜL ALAN BİRLİKLER

En Başarılı Kaan 29 Sınıfı S.G. Botu : TCSG-105 En Başarılı Kaan 33 Sınıfı S.G. Botu : TCSG-312 En Başarılı 80 Sınıfı S.G. Botu : TCSG-83

En Başarılı SAR Tipi S.G. Botu : TCSG-71

En Başarılı Türk Tipi S.G. Botu : TCSG-133 En Başarılı Kaan 15/19 Sınıfı S.G. Botu : TCSG-2 En Başarılı Piket Tipi S.G. Botu : TCSG-57 En Başarılı S.G. Tim K.lığı : DEGAK-01

En Başarılı S.G. Grup Komutanlığı : Sahil Güvenlik Çanakkale Grup Komutanlığı En Başarılı Helikopter Uçuş Ekibi : I. Pilot SG Kd.Yzb. Kamil Ekrem YILDIRIM

II. Pilot SG Ütğm. Cihan DOĞRUÖZ Uçuş Opr. SG Sey. Bçvş. Baki Şener CENGİZ Arama/Kurtarma Opr. SG Mot.Üçvş. Tuncay CEYLAN

» Harekat Eğitim Kategorisinde En Başarılı Birlikler

» Teknik Faaliyetler Kategorisinde En Başarılı Birlik

En Başarılı Onarım Destek Komutanlığı : Sahil Güvenlik Ege Deniz Onarım Destek Komutanlığı

» Denetlemeler Kategorisinde En Başarılı Birlikler En Başarılı Sahil Güvenlik Botu : TCSG-57

En Başarılı Kıyı Birliği : Sahil Güvenlik Ege Deniz Bölge Komutanlığı

» MEBS Faaliyetleri Kategorisinde En Başarılı Birlikler

En Başarılı Kıyı Birliği : Sahil Güvenlik Ege Deniz Bölge Komutanlığı

En Başarılı Yüzer Birlik : TCSG-1

(4)

Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2012

8

Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2012

9

Kocaeli Büyük Şehir Belediyesi ve Körfez’deki diğer belediyelerin katkıları ile Sahil Güvenlik Komutanlığının İzmit Körfezi’ndeki gücü TCSG-10’un amansız takipleri ve bilinçlendirme faaliyetleri meyvelerini veriyor. İzmit Körfezi tekrar canlanıyor...

KÖRFEZ DENİZİNE KAVUŞUYOR...

[ Yazı ve Fotoğraflar ] Tahsin CEYLAN | Su Altı Fotoğrafçısı

Denizatılarının bölgede popülasyon oluşturması su kalitesi anlamında önemli bir göstergedir.

(5)

Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2012

10

Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2012

11

Türkiye ve dünya denizlerinde sayısını

hatırlayamayacak kadar çok dalış yaptım. Ne yalan söyleyeyim bundan bir ya da iki sene öncesine kadar İzmit Körfezi’ndeki dalışları ayağım geri geri giderek yapıyordum.

Mavinin sessizliğine, su üstünde göremeyeceğiniz mucizelere, güzelliklere ve huzura aşık olan yüreğim Marmara hele İzmit Körfezi’ndeki doğa katliamına dayanamıyordu.

Bilenler bilir, İstanbul tarafından İzmit’e girdiğinizde içinizi kaldıracak pis bir koku suratınızda tokat gibi patlar ve şimdi “Eski Yol” olarak tabir edilen deniz kıyısından geçerken araçlarımızın camlarını kapattığımız halde o koku arabalarımızın içine sinerdi.

Ancak son iki yıldır bu durumun beni mutlu edecek şekilde değiştiğine anbean şahit oldum.

Geçtiğimiz yıldan itibaren neredeyse her ayın 5 gününü Değirmendere’de geçirmeye başladım.

İzmit Körfezi ve Değirmendere bana garip bir huzur ve enerji vermeye başladı. Ankara’daki evime döndüğümde ya da ülkemizin veya dünyanın değişik dalış noktalarında fotoğraf ve video çekimlerimi yaparken aklıma hep Değirmendere gelmeye başladı.

Bir güç beni İzmit Körfezi’ne ve Değirmendere’ye

çekiyordu artık. Değirmendere’de faaliyet gösteren, dalışı ve denizi engelli engelsiz herkese sevdirmeyi kendilerine misyon edinmiş Baba Dalgıç Murat Kulakaç’ın liderliğinde kurulan Değirmendere Sualtı Topluluğu (DESSAT) eğitmen ve dalıcıları ile dalış yapmak onlarla sohbet etmek hayatımın vazgeçilmezleri arasında yer almıştı. Tabi ki

eksileride vardı. Kış dalışlarında aktif olan kuzinenin içinde ve üstünde yapılan kahvaltılıklar kilo ve kolestrol sorununu sürekli tetikliyordu.

Kişiler sizi ne kadar mutlu ederse etsin, şayet mekan ve doğa sizi rahatsız ederse o ortamda fazla bulunmak istemezsiniz. Doğa ve insan ayrılmaz bir bütündür. İnsanlar ne kadar iyi olursa olsun yaşadığınız yerde doğa bizim açtığımız yaralar yüzünden size güzelliklerini sunamıyorsa her şey boş gelir.

Peki beni tekrardan İzmit Körfezi’ne ve

Değirmendere’ye aşık eden nedir? Bunu düşünmeye gerek yok aslında. Yaşarken görüyorsunuz. Kocaeli Büyük Şehir Belediyesi ve Körfez’deki belediyelerin yaptığı arıtma tesisleri ile havadan ve karadan taviz verilmeden yapılan kontrollerin yanında Sahil Güvenlik Komutanlığının bölgedeki gücü

TCSG-10’un faaliyetleri size bunun cevabını net olarak veriyor.

Yoğun ve bilinçsiz avcılık yüzünden Kalkan Balığının nesli tehlike sınırındadır.

(6)

Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2012

12

Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2012

13

TCSG-10 personelinin, Sahil Güvenlik

Komutanlığının vizyon misyon ve temel değerlerine uygun olarak başta yasak avcılık olmak üzere çevre kirliğini önleme konusundaki hassasiyetinin yanı sıra yaptığı bilinçlendirme faaliyetlerine şahit olunca yukarıdaki sorumun cevabını kendim almış oluyorum.

Yerel yönetimler, kolluk kuvvetleri ve sivil toplum örgütlerinin ortak çalışması sonucunda nelerin başarılacağına en büyük örnektir Değirmendere.

Deniz ve su altı ile ilgili bölgedeki tek sivil toplum kuruluşu olan DESSAT burada bir çoğumuzun hayal edemeyeceği aktivitelere öncülük etmekte.

Bunların başında da ilhamını Engelsiz Su altı Adamı Ufuk Koçak’tan alan Gölcük Belediyesi ve Gölcük Engellilerle Dayanışma ve Yardımlaşma Derneğinin desteği ve DESSAT eğitmenlerinin insan üstü çabaları ile devam eden “Engelsiz Deniz”

Projesi yer alıyor. Proje ve detayları ayrı bir yazının konusu ancak, özetle şunu söylemem gerekiyor:

Değirmendere’de ve Kocaeli Bölgesi’nde bu Proje ile şu ana kadar 10 engelli dalıcı yetiştirilmiş durumda; hedef bu yılın sonuna kadar engelli dalıcı sayısını 20’ye çıkartmak. En önemlisi de engelsiz dalıcı arkadaşların artık kendilerine ait bir dalış

merkezlerinin olması. Bu çok önemli zira süreklilik kazandıramadığınız yaşamlara dokunmak daha büyük travmalara neden olmaktadır.

Dedim ya, son bir, bir buçuk yıldır dalışlarımı sürekli Değirmendere’de yapıyorum. DESSAT’ın deneyimli ve emniyeti her şeyden üstün tutan eğitmenlerinin verdiği güven yapmış olduğum su altı fotoğraf ve video çekimlerindeki başarıma da yansıyor.

Peki neler değişti İzmit Körfezi’nin su altı canlılık popülasyonunda, kimler ve hangi canlılar yıllar önce terk ettikleri evlerine kesin dönüş yapmaya başladılar ve bunun sebebi nedir?

İndikatör türler, suyun kalitesi ve kirliliğe karşı çok duyarlıdırlar. Besin ve yaşam alanı türlerin popülasyon artışına imkan sağlar. Bölgedeki arıtma tesislerinin yanı sıra küresel iklim değişikliği de bu nedende önemli rol oynar.

Akdeniz ve Ege’de besin azalırken Karadeniz kökenli yüzey sularının etkisindeki Marmara besin açısından nispeten daha zengindir. Ancak Marmara da

kirliliğiyle alarm vermektedir ve bu kirliliğin nedeni tamamen ülkemiz insanıdır; çünkü Marmara sadece bu ülkenin kullanımındadır.

Ufuk Koçak on dalda spor yaparak engeli engelsizliğe dönüştürme başarısı göstermiştir.

Horozbina Parablennius tentacularis ekonomik değeri olmamasına karşın fotoğrafçıların gözde modelidir.

(7)

Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2012

15

Kirlilik, beraberinde asitlenmeyi de getirir ve bir anlamda oradaki yaşamı boğmaya başlarız, bundan ilk etkilenenler ise kabuklular ve daha sonrasında da diğerleridir.

Akdeniz’de bir ayda yapacağınız dalışlarda görebileceğiniz canlı türlerini burada bir ya da iki dalışta rahatlıkla gözlemleyebilirsiniz.Tabii ki Murat Hoca’nın rehberliği de söz konusu olunca her şey bir anda görülebiliyor ve Poyraz’a kaydedilebiliyor.

Bunca dalışıma rağmen Karadeniz’de

kaydedemediğim kalkan balığını 5 metre derinlikte görüntüleyebiliyorum. Akdeniz’de neredeyse yoğun av baskısı nedeniyle tükenme sınırındaki barbun ve kalamar yine kadrajıma takılanlardan. Yazımdaki fotoğrafların tür bazındaki fazlalığı bölgenin fauna ve florasındaki bugünü anlatmaya yeter bence.

Marmara Denizi’nde bir dönemler avlanabilen balık tür sayısı 66 iken bugün bu sayı 40 seviyelerinde.

Tür çeşitliliğinin azalması bundan sonraki süreçte de mutlak olarak bekleniyor.

Engelsiz Deniz Projesinde Sevgili Ufuk Koçak’ın azmi ve başarıları ile rol model üstlenimi birçok

insana umut oluyor. Her şeye rağmen yaşama pozitif bakış ve beraberinde getirdikleri azmin zaferi olarak yüreklerde abideleşiyor. Dalışlara Ufuk’un kullandığı bot’la gidip yine kendisinin renberliğinde dalışlarımızı yapmak büyük bir keyif.

Yukarıda bilgilerini vermeye çalıştığım popülasyonu Değirmendere ve İzmit Körfezi’nde DESSAT

eğitmenleri ile yapacağınız dalışla da görmeniz mümkün. Farklı bir dalış deneyimi olan Batık Şehir Dalışı ise (Şimdi bu kısmı okuyan sevgili okuyucu bana biraz kızacak belki neden “Batık Şehir”i anlatmadım diye. Bunu da sizler dalarak öğrenin.) sizin çok farklı duygular yaşamanıza neden olacaktır.

Bizlere İzmit Körfezi’ni geri vermek için çaba sarf eden ve bu maksatla 24 saat görev başında olan başta TCSG-10 bot personeline, Kocaeli Büyük Şehir Belediyesine ve bölgedeki tüm yerel yönetim yetkililerine, her türlü ticari kaygıdan uzak bölge halkına, dalışı ve denizi sevdirmeyi amaç edinerek faaliyet gösteren DESSAT eğitmen ve dalıcılarına bir kez daha teşekkür ederim.

Bu yazıda yazılanları okuyan değerli okuyucu, yazılanların gerçekliğini gözlerinizle görmek ve farklı deneyimler yaşamak isterseniz Değirmendere’deki su altı ve deniz tutkunları sizleri misafir etmekten mutlu olacaklardır.

İskorpit ekonomik değerinin yüksekliği nedeniyle yoğun av baskısına maruz kalmaktadır.

Tüketicilerin en büyüğü olarak ekosistemde yer alan insanın, yaşamını devam ettirebilmesi için gerekli olan üretimi diğer canlılar yapmaktadır. Dolayısıyla insanların varlığı bu canlılara bağlıdır.

Doğal ve kültürel çevre varlıklarının korunması ve sürdürülebilirliği, 21’inci yüzyılın önemli konularından birisidir. Ekonomik kalkınma

sürecinde kaynakların düşüncesizce kullanılması ve yanlış koruma tercihleri, çevre varlıklarının değer

kaybetmesine neden olmakta, gelecek kuşaklara aktarılmasını engellemektedir. Özellikle geçen yüzyılda gerçekleşen çevre kirlenmesi ve beraberinde yaşanan sorunlar, insanlığın büyük bir tehlike içerisinde olduğunu göstermiştir. Çevre kirliliğinin küresel bir sorun halini alması, çözüm için ülkelerin iş birliği oluşturmasını gerekli hale getirmiştir. Bu bağlamda, geçtiğimiz yüzyıl hem çevre sorunlarının yaşandığı, hem de çevre koruma bilincinin oluştuğu

1. Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Kentleşme ve Çevre Sorunları Bilim Dalı Yüksek Lisans Öğrencisi, meralcevirgen@hotmail.com ** Flora: Bitki varlığını ifade eder.

*** Fauna: Hayvan varlığını ifade eder.

ÖZEL ÇEVRE KORUMA BÖLGESİ: BELEK

[ Hazırlayan ] Meral ÇEVİRGEN1 | Kaçakçılıkla Mücadele Uzmanı

Bir ülkenin en önemli doğal kaynağı, biyolojik çeşitlilik olarak da ifade edilen flora** ve fauna*** zenginliğidir. Biyolojik çeşitlilik, insanların varlığını devam ettirebilmesi için gerekli olan; hava, su, toprak kadar büyük önem taşımaktadır.

Çünkü çevre, kendi içerisinde sahip olduğu üretim ve tüketim dengesi ile varlığını sürdürmektedir. Ekosistem denilen dönüşüm, bu dengelerin sağlanması sürecidir.

(8)

Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2012

16

Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2012

17

dönem olmuştur. Bu dönemde, uluslararası çevre koruma sözleşmeleri ve iş birliği programları ile çevre koruma çalışmaları gerçekleştirilmiştir.

Turizm bir yandan çevreyi kullanırken, varlığının temel kaynağını oluşturan çevreyi aynı zamanda korumak zorunda olan bir endüstridir. Bu bağlamda çevre ve turizm daima etkileşim halindedir. Bir bölgedeki turizm gelişmesi, çevresel değerlerine önem veren, o bölgenin taşıma kapasitesini aşmayan nitelikte ve miktarda gerçekleşirse ancak varlığını koruyarak gelecek nesillerin kullanımına sunabilir (Demir ve Çevirgen, 2006:133).

Doğal ve kültürel özellikleri itibarıyla Türkiye, birbirinden farklı birçok çevre değerine sahip bir ülkedir. Coğrafi konumu, iklim özellikleri, ülkenin zengin doğal ve kültürel değerlere sahip olmasını sağlamıştır.

Yaşanan çevre sorunları, Türkiye’yi uluslararası çevre koruma çalışmalarına katılmaya yönlendirmiştir.

Türkiye’nin bu süreçte imzaladığı sözleşmelerden Bern Sözleşmesi ve Barselona Sözleşmesi,

doğal ve kültürel değerlerin korunmasında yeni bir dönem başlatmıştır. Her iki Sözleşmenin

getirdiği yükümlülükler altında, 1988 yılında doğal ve kültürel değerleri korumak amacıyla Özel Çevre Koruma Bölgesi (ÖÇKB) kurulması kararlaştırılmıştır.

Özel Çevre Koruma Bölgelerinin Ortaya Çıkışı 1970’li yılların çevreci hareketi ile başlayan

uluslararası çevre koruma çalışmaları, ÖÇKB’lerinin de ortaya çıkmasında etkili olmuştur. Sürdürülebilir gelişme ve çevre yönetimi bölümlerinde de

üzerinde durulan bu sözleşmeler ve iş birliği programları, uluslararası düzeyde çevre koruma konusunda birlikte mücadele etmeyi amaçlamıştır.

Türkiye de bu dönemde çevre koruma amacıyla birçok sözleşmeye taraf olmuş ve bu kapsamda gerçekleştirilen çevre koruma çalışmalarına katılmıştır.

Türkiye’de özel çevre korumanın iki temel boyutu vardır: Birincisi, uluslararası sözleşmelerden doğan taahhütler; ikincisi, ülkenin kendi milli mevzuatından doğan sorumluluklardır (Keten, 1995:20). Akdeniz’in Kirlenmesine Karşı Korunması Sözleşmesi ve Avrupa’nın Yaban Hayatı ve Doğal Yaşama Ortamlarını Koruma Sözleşmesi, Türkiye’de

ÖZEL ÇEVRE KORUMA BÖLGELERİNİN TESPİT VE İLANINA DAİR BAKANLAR KURULU KARARLARI

12.06.1998 TARİH 88/13019 SAYILI

18.01.1990 TARİH 90/77 SAYILI

22.10.1990 TARİH 90/1117 SAYILI

14.09.2000 TARİH 2000/1381 SAYILI

25.12.2003 TARİH 6692 SAYILI

22.12.2010 TARİH 27793 SAYILI

GÖKOVA, KÖYCEĞİZ- DALYAN,FETHİYE

PATARA, KEKOVA, GÖKSU

GÖLBAŞI, PAMUKKALE,

IHLARA, FOÇA, DATÇA- BOZBURUN,BELEK

TUZ GÖLÜ UZUNGÖL SAROS KÖRFEZİ

Şekil 1: Türkiye’deki ÖÇKB’nin Tespit ve İlanına Dair Bakanlar Kurulu Kararları

ÖÇKB’nin oluşmasına etkili olmuş önde gelen sözleşmelerdir.

Bugüne kadar 15 adet alan Özel Çevre Koruma Bölgesi olarak tespit ve ilan edilmiştir.

Belek

Belek olarak adlandırılan yöreyi Antalya’nın 40 km doğusunda birbirini tamamlayan iki bölüm olarak ele almak gerekir (www.agaclar.net):

1.Bölüm: Aksu Deresi ile başlayan ve yaklaşık 25 km uzunluğundaki kumsal boyunca uzanarak doğuda Acısu Deresi’yle son bulan bir yöredir. Bu alan güneyinde Akdeniz, kuzeyinde Kumköy, Kadriye ve Belek beldelerinin yerleştiği verimli Serik Ovası ile çevrilidir. Kumulları, bu kumullar üzerindeki yaygın fıstık çamı ormanı, Belek’e özgü (endemik) çok zengin bitki örtüsü ve birçok canlının barınağı olan kıyısı caretta caretta kaplumbağalarının da üreme

alanıdır. Bu bölgede doğal değerlerle ilgili gerekli araştırmalar yapılmadan, doğal değerler hiçbir şekilde hesaba katılmadan 1990 yılından itibaren

“Belek Turizm Yatırımı Alanı” kapsamında turizm gelişmesine açılmış olup Turizm Bakanlığınca

“Turizm Bölgesi” ilan edilmiştir.

Teknik açıdan bölgeyi incelediğimiz zaman, bu alanın ormanla kaplı olduğu görülür. Alana 1998 tarihinde Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca onanan 1/ 25000 ölçekli “Revizyon Çevre Düzeni Planı”nda turizm alanları ve iki adet golf alanı konulmuş; daha sonra tekrar 2002’de revizyon görerek dört adet golf alanı olmuş; en son tekrar 2004’te onanmış “Doğu Antalya Çevre Düzeni Planı”yla da yedi adet golf alanına çevrilmiştir.

Golf alanları çok su isteyen alanlardır. Bunun

sonucunda aşırı ve kontrolsüz yer altı suyu kullanımı tablosu ortaya çıkmakta, ayrıca golf alanında çimlere kullanılan ilaçlar nedeniyle akarsular, yer altı suyu ve dolayısıyla deniz suyunda kirlenme meydana gelmektedir. Diğer taraftan bölgenin kıyısı, “Çevre Düzeni Planı”nda “Deniz Kaplumbağası Üreme Bölgesi” olarak belirlenmesine rağmen kıyının doğal yapısının değiştirildiği görülmektedir.

2. Bölüm: Sarısu Deresi’nin doğusundan, Karadayı

yerleşmesinin kuzeybatısında Yassı Yusuflar Tepesi’nden başlayarak Evrenseki Belediyesinin sınırları doğusundaki Ilıca Deresi’ne kadar uzanan alandır. Denize paralel 25 km’lik kumsalın yaklaşık 4,5 km’si “Belek Özel Çevre Koruma Bölgesi”

dışında bırakılmıştır.

Bölge, sahip olduğu doğal, ekolojik, kültürel ve tarihi değerlerin çevre kirlenmesine ve bozulmasına karşı korunması, doğal ve tarihsel değerlerin gelecek nesillere aktarılması, güvence altına alınması ve bir yerde koruyarak kullanmak amacıyla 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 9’uncu maddesine istinaden 383 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümlerinin uygulandığı 22.10 1990 tarih ve 90/1117 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla “Belek Özel Çevre Koruma Bölgesi” ilan edilmiştir (www.ockkb.gov.

tr). Bölgede 12.8.1993 tarihinde Özel Çevre Koruma Başkanlığı tarafından 1/25000 ölçekli “Çevre Düzeni Planı” onanmıştır.

Bölgenin sorunları;

1- “Çevre Düzeni Planı”nda koruma alanı olarak belirlenen kontrollü hassas zon* alanları güncelleşmelidir,

2- Ormanlık alanlar, kadastro sınırlarının sayılaştırma sonucuna göre belirlenmelidir,

(9)

Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2012

18

Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2012

19

* Hassas Zon: ÖÇKB içinde yer alan ve Başkanlıkça düzenlenen planlarda özel işaretlerle gösterilen; niteliğine göre tespit edilen tedbirlerle zaman, mekân ve faaliyet türleri açısından çok kısıtlı kullanımlara izin verilen ve gerekli sayı ve nitelikte özel personel tarafından kontrol edilen doğal rezerv alanını ifade eder.

KAYNAKLAR :

(1) DEMİR, Cengiz, ÇEVİRGEN, Aydın, Turizm ve Çevre Yönetimi, Nobel Yayınları, Ankara, 2006.

(2) EGELİ, Gülün, Avrupa Birliği ve Türkiye’de Çevre Politikaları, Türkiye Çevre Vakfı Yayını, Ankara, 1996.

(3) KETEN, Mustafa, “Çevre Üzerine Radyo Konuşmaları”, ÖÇKKB Yayını, Ankara,1995.

(4) 383 sayılı Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı’nın Kurulmasına Dair KHK, (RG., 13 Kasım 1989, No: 20341).

İNTERNET KAYNAKLARI :

(1) http://www.ockkb.gov.tr.

(2) http://www.agaclar.net/forum/archive/index.

3- Makilik-fundalık alanları ve hassas zon* sınırları yeniden belinlenmelidir,

4- Boğazkent tarafında Kocagöl Kuş Cenneti sınırları, “Belek ÖÇKB Yönetim Planı” çalışmaları sonucuna göre belirlenmelidir,

5- Başta Köprüçay olmak üzere Acısu, Sarısu, Karaöz, Şarlavuk Deresi, Ilıca Deresi su rejimi akademik olarak incelenmeli ve taşkın konusu değerlendirilmelidir,

6- Kıyının çok büyük bir kısmı kaplumbağa üreme alanıdır. Ancak gerekli hassasiyet gösterilmemektedir, şeklinde özetlenebilir.

SONUÇ

Kentlerin önce varoşlarında başlayan

gecekondulaşma ile kentler genişlemiş günümüzdeki başlıca kentsel sorunlardan birisi haline

gelmiştir. Bu süreçte, doğal ve kültürel değerlerin korunamadığını, genişleyen kent olgusu içerisinde, ekonomik kaygılar nedeniyle tüketildiğini söylemek mümkündür. Yakılan ormanlar, konut alanına dönüşen tarım arazileri, kentsel atıklar nedeniyle yok olan bitki ve hayvan türleri gibi, yaşanan sorunlara daha birçok örnek eklemek mümkündür.

Günümüzde bu değerlerin durumu, istenen

düzeyde korunma sağlanamadığını göstermektedir.

Çevre değerlerinin ekonomik çıkarlar yüzünden tüketilmesi, halkın koruma konusundaki ilgisizliği,

sorunlara örnek gösterilebilir. Korumanın toplumsal bir görev olduğu, yasalarla kabul edilse de, halk kültürel değerleri koruma konusunda ilgisizdir. Halkta bu değerleri sahiplenme bilincinin oluşması için, halkın konuya yabancı kalmaması gerekmektedir.

Halkın çevreye karşı duyarlılığı ve katılımı gibi araçlar yeterince kullanılmamaktadır. O yüzden kamuoyunun bilinçlendirilmesi konusuna ağırlık verilmelidir. Kamuoyunun bilinçlendirilmesi, kitle iletişim araçlarının tüm imkânlarla kullanılması ölçüsünde gerçekleşebilir. Öyleyse vatandaşlarımız çevrenin korunması gerektiği gerçeğine

inandırılmalıdır. Yapılacak şey aslında çevrenin kıymetinin bilinmesi ve çevreyi korumak için tüm çabanın sarf edilmesidir.

TCSG-71, 2012 Yılı İkili İlişkiler Uygulama Planı kapsamında Türk Sahil Güvenlik Komutanlığı ile Gürcistan Sahil Güvenlik Komutanlığı arasında iş birliğini geliştirmek, bilgi ve tecrübe paylaşımını arttırmak, müşterek eğitimler icra etmek maksadıyla 10-13 Eylül 2012 tarihleri arasında Gürcistan’ın Poti ve Batum limanlarını ziyaret etmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil edecek olmanın bilinci ile gemideki tüm hazırlıklar tamamlanarak 09 Eylül 2012 tarihinde Trabzon Limanı’ndan avara edilerek Poti ve Batum liman ziyaretleri maksadıyla ileri harekete geçilmiştir.

POTİ LİMANI’NA İNTİKAL

TCSG-71 Komutanlığı ile gecenin karanlığında Gürcistan’a yapacağımız liman ziyaretinin heyecanı ile Karadeniz’de Poti Limanı’na doğru ilerliyoruz.

Sabah 08:00’de Gürcistan kara sularına girilirken,

“P-008” borda numaralı Gürcistan Sahil Güvenlik botu gemimizin etrafında dönerek bizleri selamlıyor ve telsizden Gürcistan’a hoş geldiniz diyerek karşılıyor. Limana yaklaşınca mihmandar tayin edilen irtibat subayı Poti Sahil Güvenlik Üssünden bize “Türkiye Sahil Güvenlik Gürcistan’a hoş geldiniz.”şeklinde çağrı yapıyor ve geminin aborda olacağı yeri bize tarif ediyor.

TCSG-71’İN 2012 YILI TÜRKİYE-GÜRCİSTAN İKİLİ İLİŞKİLER KAPSAMINDA POTİ VE

BATUM/GÜRCİSTAN LİMAN ZİYARETİ

[ Hazırlayan ] Gökhan AKGÜN | SG Ütğm.

(10)

Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2012

20

Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2012

21

yapılmış ve müteakiben İntikal Birlik Komutanımız SG Kd. Alb. Gültekin Kemal CEYLAN tarafından şeref defteri imzalanmıştır.

Poti/Gürcistan Sahil Güvenlik Komutanlığı Bölgesel Harekat Başkanı Yardımcısı ev sahipliğinde İntikal Birlik Komutanı ve Komutanlığımız personelinin bir kısmının katılımı ile öğle yemeğine iştirak edilmiş, Türk mutfağına benzerlik gösteren Gürcistan’ın yerel mutfağının enfes çeşitliliği tadılmıştır.

Poti Limanı’nda Gürcistan Sahil Güvenlik Üssü personeli ile Komutanlığımız personeli arasında futbol müsabakası düzenlenmiştir. Maç sonucunda gülen taraf Türk-Gürcü dostluğu olmuştur.

Gürcistan Poti Bölge Komutanı ev sahipliğinde akşam yemeğine iştirak edilmiş ve keyifli sohbet havasında sıcak ilişkiler kurulmuştur.

11 Eylül 2012 Tarihindeki Faaliyetler : 11 Eylül 2012 tarihinde Poti Limanı’ndan sabah saat 09:00 sularında avara ederken limanda bulunan Gürcistan Sahil Güvenlik botlarını gemi düdüğü ile selamlıyoruz ve onlar da bizleri ağırlamanın vermiş olduğu memnuniyet ile selamlamamıza karşılık veriyorlar. Poti Limanı’nı ardımızda bırakırken Gürcistan’ı sanki ev sahibi gibi izleyerek , “P-008”

borda numaralı Gürcistan Sahil Güvenlik botu refakatinde Batum Limanı’na gidiyoruz.

Batum Limanı’na aborda olurken sahilde Türkiye Cumhuriyeti Başkonsolosu ve Gürcistan Sahil Güvenlik Komutanı Harekat Başkanı Yardımcısı bizleri karşılamak üzere sahilde hazır bir şekilde bekliyor ve aborda olmayı müteakip gemimizi ziyaret ediyorlar.

13 Eylül 2012 tarihinde Gürcistan Sahil Güvenlik botları ile icra edilecek müşterek eğitimler

kapsamında Gürcistan Sahil Güvenlik Komutanlığı Bölgesel Harekat Başkanlığı binasında koordinasyon toplantısına iştirak edilmiştir.

Sahil Güvenlik Komutanlığı Harekat Başkanı

Yardımcısı ev sahipliğinde Batum sahilinde bulunan, Batum’daki en güzel restoranlardan birine öğle yemeği için iştirak edilmiş; Gürcistan Sahil Güvenlik yetkilileri ile Türkiye ve Gürcistan’ın tarihi, kültürü, yaşam standartları ve gelecekte Türkiye ve Gürcistan arasında gerçekleşecek Sahil Güvenlik alanındaki iş birliği faaliyetleri hakkında sohbet edilmiş ve sıcak bir ortam oluşturulmuştur.

Poti Limanı’na girişimizle beraber, sahilde hazır bulunan Poti Sahil Güvenlik Üssü personeli halatlarımızı alıyor. Poti Sahil Güvenlik Departmanında görevli üst rütbeli subaylar tarafından samimi bir şekilde karşılanıyoruz. Bize mihmandar tayin edilen ve ileri derecede Türkçe bilen irtibat subayı Alia (Kendisini bize İlyas olarak tanıttı.) ihtiyaçlarımızı, merak ettiklerimizi öğrendi ve daha sonra bir mihmandarın yapması gereken bütün görevleri özenle yerine getirdi. Ayrıca gezi boyunca hiç yanımızdan ayrılmadı.

10 Eylül 2012 Tarihindeki Faaliyetler : Poti Sahil Güvenlik Departmanında, Gürcistan ve Türk milli marşları çalınarak her iki ülkenin bayrakları göndere çekilmiş ve akabinde saygı duruşu yapılarak karşılama töreni icra edilmiştir.

Gürcistan’da hayatını kaybeden denizciler anısına çelenk sunma töreni icra edilmiş ve Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları olarak savaşta ölen dost ülke Gürcistan’ın askerleri saygıyla anılmıştır.

Gürcistan Sahil Güvenlik Komutanlığının tanıtılması maksadıyla Gürcistan Sahil Güvenlik personeli tarafından brifing verilmiş, böylece Gürcistan Sahil Güvenlik Komutanlığının teşkilat, konuş, kuruluş ve çalışma sistemi hakkında bilgi edinilmiş, Gürcistan Sahil Güvenlik yetkilileriyle karşılıklı hediye teatisi

Öğle yemeğinden sonra 16 yy.da Osmanlı Devleti tarafından yapılan, içerisinde hamam, camiler ve Hz.İsa’nın 12 havarisinden biri olan Aziz Matthias’ın da mezarı bulunan “Ganio Kalesi” ile

“Acara Tarihi Müzesi” ziyaret edilmiştir.

Kültürel gezi faaliyetinden sonra Komutanlığımız personeline serbest zaman imkanı verilmiş, bu fırsatla personelimiz Batum şehir merkezini ve sahilini gezerek keyifli anlar yaşamıştır.

Gürcistan Sahil Güvenlik Departmanı Müdürü ev sahipliğinde, üst rütbeli heyet personeli ve TCSG- 71 Komutanlığı heyetinin katılımı ile keyifli bir akşam yemeğine iştirak edilmiştir. İki ülke personeli arasında oluşan samimi bağ ile karşılıklı sıcak sohbetler yapılmış, Gürcistan ve Türkiye ilişkileri hakkında olumlu görüşler ifade edilmiş ve dostluklar kurulmuştur.

12 Eylül 2012 Tarihindeki Faaliyetler :

Kültürel faaliyetler kapsamında 09.00-12.00 saatleri arasında doğa harikası olan Batum Botanik Bahçesi gezilmiş daha sonra güzel bir öğle yemeğine iştirak edilmiştir.

Keyifli geçirilen öğle yemeğinden sonra “Çakvi”

Gürcistan Sahil Güvenlik İstasyonu ziyaret edilmiştir. Daha sonra serbest zaman verilmiş ve bu fırsattan istifade Batum’ da gezi faaliyetlerine devam edilmiştir. Günün sonunda tüm yorgunluk ve stresimizi atacağımız güzel bir akşam yemeğine iştirak edilmiştir.

13 Eylül 2012 Tarihindeki Faaliyetler :

Batum Limanı’ndan ayrılıp Türkiye’ye döneceğimiz son günde sabah saatlerinde Gürcistan Sahil Güvenlik botları ile taktik manevra, denize adam düştü ve arama kurtarma eğitimlerini icra etmek maksadıyla avara ederken Gürcistan’dan güzel dostluklar kurmanın ve hoş zaman geçirmenin vermiş olduğu mutlulukla ayrılıyor ve bizleri uğurlamak için sahilde bekleyen Gürcistan Sahil Güvenlik Komutanlığı personelini ve Batum’u gemi düdüğü ve elle selamlıyoruz.

Gürcistan Sahil Güvenlik botları ile müşterek ve koordineli icra edilen eğitimler Türk ve Gürcü Sahil Güvenlik botlarının eğitim seviyesi ve uyumunu bir kez daha gösteriyor. Eğitimlerin bitmesini müteakip irtibat subaylarımız Gürcistan botlarına uğurlanıyor ve vedalaşmanın ardından içimizdeki aile ve vatan özlemi ile Trabzon Limanı’na intikale geçiyoruz.

TCSG-71 Komutanlığı ailesi olarak Poti - Batum/

Gürcistan liman ziyaretleri sonucunda, bizlerin hafızasında güzel dostluklar, anılar ve paylaşılan deneyimler yerini alıyor. Bu ziyaretle Karadeniz’de komşumuz olan Gürcistan’ın bizlere bakışının ne denli içten olduğunu görüyor ve ne kadar misafirperver olduklarını bir kez daha anlıyoruz.

Sahil Güvenlik Komutanlığı ailesinin bir parçası olan TCSG-71, Türkiye Cumhuriyeti’ni yurt dışında en iyi şekilde temsil etmenin haklı gururu ile bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da verilen görevleri layıkıyla yerine getirmeye devam edecektir.

(11)

Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2012

22

Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2012

23

Artvin ilinin denize kıyısı olan iki ilçesinden biri Hopa! Karadeniz’in doğusunda yer alan bu küçük ama şirin ilçe Hopa Limanı’nda konuşlu TCSG-307 K.lığının sorumluluk sahası içindedir. Yavuz Sultan Selim’in ismini koyduğu Acemcede de güzel anlamına gelen Hopa, yeşilin denizle birleştiği muhteşem bir doğal güzelliğe sahiptir.

HOPA’DA YAŞAM VE TCSG - 307

[ Hazırlayan ] Ali ERGEÇER | SG Ütğm.

Türkiye’nin doğusu batısı fark etmeden 8.484 km’lik sahil şeridi boyunca görevimizi en iyi şekilde yerine getirebilmek tek amacımız olsa da yaşadığımız şehrin üzerimizdeki etkilerini görmezden gelmek de mümkün olmuyor. Değil ki şikayetimiz bu şehre…

Denizci olmanın her şartta göreve hazır olmanın gururunu yüreklerimizde taşıyoruz. Bizler denizlere aşık birer denizci olarak Hopa’daki yaşamı bizim gözlerimizden sizin yüreklerinize aktarmak istedik.

Nüfus tabelasının 17.433 gösterdiği bir ilçede yaşamanın nasıl olabileceğini şu anda hayal ediyor olmalısınız. Belki bizler de hayal etmek isterdik ama hayalden ötesi bu duyguyu yaşamak bizlere nasip oldu. Hopa maceramız başlamıştı. Biz kader arkadaşları birbirimize yetebilmeyi gerektiğinde tek yürek tek bilek olabilmeyi çoktan öğrenmiştik.

Bol yağmurlu soğuk kış gecelerinde organik fındık yemenin, kaynağından çay içmenin keyfini çıkarır olmuştuk. Temmuz-Ağustos aylarına gelindiğinde Hopa Kültür, Sanat ve Deniz Festivali kapsamında Kaymakamlık ve Belediye Başkanlığınca çeşitli etkinlikler düzenleniyor, ailelerimiz ve bizler için farklı bir çerçevede yer almak mümkün hale geliyordu.

Palamut, hamsi ve mezgitten başka balık bulamasakta taze balık ve piknik faaliyetimize

de değinmeden geçmek olmaz. Çoluk çocuk tam tekmil müsait hava şartlarında deniz kenarında birlik olmaktan mı yoksa taze balık yiyor olmaktan mı kaynaklanıyor bilinmez, bir daha böyle lezzetli balık yiyemeyeceğimizi düşünüyoruz. Tadına doyamadığımız bu balıkların Hopa halkının

(12)

Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2012

24

Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2012

25

ekonomisine katkısı büyük. Balıkçılık burada yaygın ekonomik faaliyet kollarından. Su ürünleri avcılığı gerek ticari gerekse aile ihtiyacına yönelik olarak yürütülüyor.

Hopa’da yaşam bizler için kimi zaman sakin kimi zaman hareketli geçip gidiyor. İlçe halkı ise TCSG-307 Komutanlığının konuşlu olduğu Hopa Limanı’nın yakın bir geçmişte hizmete girmesi ve Sarp Sınır Kapısı’nın açılması ile ihracat-ithalat, uluslararası taşımacılık, turizm gibi çeşitli alanlarda önemli bir gelişim sürecine giren ilçede yaşamaktan gayet memnun gözüküyor. Konaklama tesisleri ve iş yeri sayılarında görülen ciddi artış ise ilçe halkı açısından oldukça sevindirici. Sarp Sınır Kapısı’nın açılması sonrasında sınır ili olan Artvin’in başta Gürcistan olmak üzere komşu ülkelerle ekonomik ilişkilerinin yanı sıra sosyal ilişkilerinde de önemli bir gelişim gösterdiğini vurgulamamız gerekiyor.

Ailelerimizle birlikte tüm gemi personeli bir aradayız. Sırasıyla tüm arkadaşlarıma dışarıdan bir vatandaş gibi sorularımı yöneltiyorum ve alınan ilginç cevapları sizlerle paylaşmak istiyorum.

1. Görev yerinizin Hopa olduğunu öğrendiğinizde neler hissettiniz?

Muhammet Hanefi Astsb: Hopa’ya tayin olduğumu öğrendiğimde beni ilk düşündüren 24 saatlik otobüs yolculuğunun nasıl geçeceğiydi.

2. Hopa’ya gittiğinizde ilk izlenimleriniz neler oldu?

Muhammet Astsb: Hopa’da ilk göze çarpan otellerin çok olmasıydı. Bu küçük yerleşim yerinde neden bu kadar çok otelin olduğu beni şaşırtmıştı. Beni ayrıca şaşırtan diğer bir konu uluslararası kara yolunda kilometrelerce uzanan tır kuyruğuydu.

Hopa’yı merak ederek çıktığım gezinti on dakika sonra son bulmuştu. Küçük bir yerleşim olan Hopa’da gezinti de kısa sürüyor haliyle...

3. Hopa’ya alışmanız kolay oldu mu?

Mehmet Astsb: Hopa’ya alışmak için zorlanacağınız pek fazla bir şey yok. Burada yağmura alışmak biraz zor; çünkü Hopa’da haftada iki defa yağmur yağar biri üç gün, diğeri dört gün sürer.

4. Hopa’da sosyal etkinlik olarak neler yapıyorsunuz?

Deniz Astsb: Hopa’da sosyal etkinlik dediğimiz zaman ilk akla gelen personelce yaptığımız piknik faaliyetidir. Onun haricinde fazla bir sosyallik yok zaten. Deniz kenarındaki bir yerleşim yeri olmasına rağmen sahil kenarında herhangi bir kafe veya restoranın olmaması garip.

Personelin gidebileceği herhangi bir sinema salonu da bulunmamaktadır. Çocuğunuzu götürebileceğiniz bir parkın bu yıl açılmış olması çocuğu olan

personelimizi bir nebze olsun sevindirmiş olmalı.

Kendilerinin yaşayamadığı sosyalliği çocukları yaşayabilecek artık.

5. Hopa’da yaşamının güzel tarafları da olmalı muhakkak. Bu güzellikleri bizimle paylaşır mısınız?

Mehmet Astsb: Hopa doğası, yeşilliği ve deniziyle yaşanılması gereken bir yer fakat emekli olduktan sonra tabi. Kendi iç huzurunuzu bulmanıza yardımcı olabilecek bir doğası vardır. Hopa; dünya üzerindeki yeşil ve mavi kardeşliğinin en güzel resmedilebileceği doğal güzelliklerden biridir.

Değerli katkıları için arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum.

KAYNAKLAR :

(1) http://www.hopa.gov.tr/hopam/

(2) www.hopa.bel.tr/

(3) www.hopa.gen.tr/

(4) www.hopam.com/

Fısır fısır fısıltı,

Şu fısıltıdan hepimiz nefret ediyoruz. Bir yandan ondan çekiniyor, bir yandan da biz de devamlı fısıldayarak esiri oluyoruz. Biz fısıltıyı yöneteceğimize onun bizi yönetmesine izin veriyoruz. Bir iki dakika hoş vakit geçirmek adına hem kendi hem de kurumumuzun değerlerini yerle bir ediyoruz.

En başarısız ancak bir o kadar da kolay iletişim fısıltı ile yapılır. Fısıltı ile iletişim kolaydır çünkü söylenenlerin doğruluğu iki kişinin süzgeci arasındadır. İleride patlayacağını bile bile diğer kişiler hakkında fısıltı balonları oluşturulur.

Fısıldayan, bu balonları gönül rahatlığıyla doldurur.

Fısıldadıkça rahatlar, rahatladıkça daha çok fısıldar. Ta ki kendisi için de doldurulan balonla karşılaşıncaya kadar...

Fısıldamak (isteyin veya istemeyin) fısıltı arkadaşlığını doğurur. Fısıldayanlar arasındaki iletişim artar çünkü aynı suçu işlemişlerdir.

Fısıltı balonunun öznesi fısıldayana göre mutlaka yanlış(lar) yapmıştır. Bu durum fısıldayanın “Böyle bir yanlışı nasıl yapar anlamıyorum! Ben bu yanlışı yapmadım, demek ki ondan daha iyiyim!” hayaline kapılmasına neden olur ve kendi doğrularını onun yanlışları üzerinden belirlediği için bu doğrular sürekli değişir.

Fısıldayanın alkış beklediğini tahmin etmek zor değildir. Onun dünyasında yanlış yapan herkesi işaretlemek zorunluluktur. Daha başarılı, daha mutlu, daha akıllı vb. “daha” olan herkes fısıltının altında bir güzel ezilir! Fısıltı, “Söylerim ama doğruluğunu ispat zorunluluğum yoktur.” anlayışı ile doludur. Yüksek sesle konuşup onu ispatlamak yerine fısıltının ardına kolayca sığınılır.

FISILDIYOR MUSUNUZ ?

[ Hazırlayan ] Tarkan DÜZGÜNÇINAR | SG Bnb.

(13)

Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2012

26

Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2012

27

Fısıltı ne zaman artar, ne zaman azalır?

Şunu kabul etmekle işe başlayalım. Herkes, hayatının bir döneminde mutlaka fısıldamıştır.

Kendi ağzı ile şikâyet ettiği bir konu, diğer arkadaşına başarı ile servis ettiği bir bilgidir.

Unutmayalım; insanların özel yaşantılarını, kapalı ortamda yaşadıklarını başkalarına anlatmak bu bilginin bilmemesi gereken birçok kişiye ulaşmasını sağlayacaktır. Ve yine unutmayın yakın bir gelecekte bu sizinle ilgili bir bilgi de olacaktır!

Herhangi birinin başarısı veya başarısızlığında fısıltı artar. Fısıldayan başarıyı kolaylıkla küçümseyeceği gibi başarısızlığı günün en önemli gündemi haline getirecektir. Başarısızlığı, fısıldayan hariç kimse sevmez. O sever, çünkü başarısızlığa neden olduğunu düşündüğü bir adayı vardır. Başarıda, terfide, özellikli bir göreve atanmada fısıltı artar, artar, artar...

Fısıldamak için etrafta bu kadar sebep varken azaldığı da olur mu? Fısıltı yoğun çalışma temposuna girildiğinde azalır. Bunun sebebi basittir. Hedefe ulaşmak için gidilen yolda fısıltı ile kaybedilecek vakit yoktur. Orada bulunma sebebini tam olarak anlamış ve hedefin kendisine düşen kısmına ulaşmak için var gücü ile çalışan birinin fısıldamak aklına bile gelmez…

Neden fısıldıyoruz?

Öncelikle kendimizden memnun olmadığımızda fısıldıyoruz. Nedeni sizin için korku olsun, diğerleri için endişe... Memnuniyetsizliğinizi açıkça ortaya koyamayacak durumdaysanız fısıltının kumandası altındasınız demektir. Halinden memnun olmayan bir kişi, ortaya atacağı fısıltılar ile yüz kişilik bir grubu paramparça edebilir. İyi yöneticiler kendisinden memnun olamayan çalışanları tespit etmelidir. Çünkü memnuniyetsizlik virüs gibi hızla yayılır.

Birlikte çalıştığınız insanlardan memnun değilseniz de fısıldarsınız. Çoğumuzun dertlerimizi paylaştığı, kendi ekibimizden veya diğer birimlerden fısıltı arkadaşlarımız vardır. İnsanların sevilmeyen hakkında konuşulmasını doğal görmesi fısıldayanı tespit etmeyi zorlaştırır. İki insan bir araya geldiklerinde sadece fısıldıyorlarsa tek konuşacak ortak noktaları başkalarının hayatı ve kendi memnuniyetsizlikleridir.

Fısıldayanlar genelde bu kurumda neden bulunduğunu ve tam olarak ne yaptığını anlayamayanlardır. Yöneticinin bir dediğini iki etmeyen ama aslında özgür iradesini

gösteremeyenlerin fısıldaması hiçbirimizi şaşırtmaz.

Yöneticilerin görevi, çalışanlarına pozisyonlarının yarattığı beklentiyi açıklamak ve şüphe içerisinde kalmamalarını sağlamaktır.

Tamam da, fısıldayan kimdir?

Fısıldayan en basiti ile tembel olandır. Kendisine az güvenendir. Haksız beklentisi yüksek, kendiyle en az barışıktır. Kendini geliştirme kaygısı yoktur.

İşinin, kendisinin, yaşantısındakilerin ne iyi ne de kötü taraflarını bilmez veya önemsemez. Fısıldayan başkalarını alkışlamayandır. Farklılıklara ve

değişikliklere en fazla direnç gösterendir.

Fısıltıyı yok edemiyoruz bari yönetelim.

Fısıltıyı tamamen yok etmek mümkün

görünmüyor. Alınacak birkaç etkili önlem fısıltının azalmasında önemli rol oynayacaktır. Çok klasik bir ifade olacak ama öncelikle yönetici ile çalışan arasında iyi bir iletişim kurulmalıdır. Karşılıklı beklentileri bilmek, paylaşmak, uygulamak, dürüstlüğün temelidir. Birlikte çalışanların bir araya gelip memnuniyetsizliklerini yüksek sesle

söyleyebildikleri ortamlar yaratmak yöneticinin kitaplarda yazmayan görevidir. Yönetici, birlikte çalıştığı insanlara kısa, orta ve uzun vadeli hedefler koymalı ve bu hedeflere ulaşmalarına destek olmalıdır. Sadece günlük işleri yapan,

bulunduğu ortama yenilik, değişim, gelişim katmaya gayret etmeyen çalışanlar bir süre sonra sadece fısıldayacaktır.

Yöneticilerin tutarlılığı, az veya çok fısıltı olarak kendisine dönecektir. Hepimizin görmek istediği yönetici; söylediklerinin arkasında duran, bizde görmek istediği duruşu önce kendisi sergileyendir.

Herkesin çalışma nedeni aynıdır: para kazanmak.

Ancak adil bir sistem içerisinde alınmış bir ödül (yeri gelince samimi bir teşekkür, “eline sağlık”

ifadesi bile) bunun tadını alan çalışanınızı müteakip başarılar için kamçılayacaktır.

Fısıltıyı sizden uzaklaştırmanın basit kuralı!

Fısıltıyı kesmek için siz de fısıldamayın. Telefonu kapattıktan sonra söylenen bir kişinin odada bulunan diğer insanların fısıldamalarından şikâyet etme hakkı var mıdır? Fısıldadığınız sürece bir

gün (hem de kısa bir süre içinde) sizin hakkınızda da fısıltı balonu doldurulacağından emin olun.

İşinize odaklanın, dinlenme zamanlarını başkaları hakkındaki dedikodulara değil mantıklı bilgi paylaşımlarına ayırın. Hedef belirlemek zor değildir. Her gün işe gelip sınırlı işleri yalan yanlış tamamlayıp eve dönenlerden olmayın. Odanıza, bölümünüze, kurumunuza mutlaka değer katın.

Katmaya çalışın. Değişimden korkmayın, onun parçası olun...

KAYNAKLAR :

(1) DEMİRER, Aydın, “Profesyonel Dedikoducular”, www.isteinsan.com (2) ERGENEKON, Dr.Sevda, “Benden Duymuş Olma Ama”, www.kariyerinfo.com (3) KUYUCU, Pınar, “Ofiste Fısıltı Gazetesi”, www.insankaynaklari.com (4) MICHELSON, Grant, “Make Office Gossip Work For You”, www.forbes.com (5) TEZEL, Yasemin-Saygın, “Fısıltı Yönetimi”, Sitem Yayıncılık, Ekim 2012

(14)

Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2012

28

Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2012

29

Bütün insanlar, doğa ve doğanın tüm canlıları kutsaldır, saygıyı ve sevgiyi hak ederler.

Birbirini incitmemek ve doğanın tüm canlılarına sevgi göstermek sayesinde kendi evrimimizi tamamlayabiliriz. Evren sürekli bir oluşum içerisindedir. Başlangıçta hiçbir şey yoktu ve buna mutlak boşluk deniliyordu, daha sonra pozitif ve negatif var oldu, bu evrenin oluşmasına yol açtı, ardından canlılar yaratıldılar ve en son olarak da krallıklar… İnsanoğlu doğduğunda okyanustan çıkmış bir su damlası gibidir ve öldüğünde tekrar okyanusa yani özüne döner…

“ENDONEZYA BALİ”

[ Yazı ve Fotoğraflar ] Asutay AKBAYIR | Başkent Ü Öğr. Gör.

(15)

Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2012

30

Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2012

31

1969 yılında karada dünyaya geldim, 1983 yılında su altında yaşamaya başladım… O tarihten bu yana cennet ülkemizin neredeyse tüm sahillerinde daldım, sayısız canlı türüyle tanıştım. Dünyamızın aslında bir su dünyası olduğunu ve karada

bulunduğumuz süreler içerisinde “varoluşumuzu”

özlediğimizi fark ettim. Bir süre sonra diğer ülkelerin su altı dünyalarını da keşfetmek üzere yola çıktım. 1996 yılındaki ilk Kızıldeniz dalışımın ardından, Maldivler, Malezya derken yolum Endonezya’ya düştü. 22 Ekim 2012’de “Şu tüm

dünyanın konuştuğu meşhur BALİ nasıl bir yermiş görelim bakalım.” diye başladığım yolculuk belki de hayatımın dönüm noktalarından birini oluşturdu...

Yazımın başlangıcındaki satırları BALİ’nin en büyük tapınağı olan ve 14’üncü yüzyıldan günümüze kadar varlığını sürdürmüş Besakih Tapınağı’nın en yüksek noktasından çevreyi seyrederken dinledim.

BALİ’deki 11.000 (!) tapınaktan en büyük ve en eski olanı… Dalış aktivitesine bakış açım bir kez daha pekişti: “Dalmak, yeni yerler görmek, yeni insanlarla tanışmak ve yeni bir şeyler yapmaktır…”

Bu dinginliği bu huzuru yaşadığım anlarda 3031 m yüksekliğindeki Agung Yanardağı’nın eteklerindeydim, 1963 yılında volkanlar saçmış bir yanardağın….

Bir gezgin hele bir de “dalgıç” bir dalış turundan neler bekler ? Bu turu organize ederek dalgıçlarımı BALİ’ye götürmeye karar verdiğimde, başlangıç olarak çok yönlü bir araştırmaya giriştim.

Okuduklarım ve dinlediklerim beni çok etkiledi.

Endonezya BALİ belki de Dünya’da tabiatın en iyi korunmuş olduğu bölge idi, su altı da aynı şekilde. Bölge halkının ve yönetiminin bunu nasıl başardıklarını ise orada 10 gün kaldıktan sonra daha iyi anladım.

On günlük bir turda ne kadar çok gezilip ne kadar çok şey görülebilirse hepsini yaşadığımızı söyleyebilirim. Şimdi geriye dönüp baktığımda bu kadar kısa bir süreye sığdırdıklarımızı görmek bu

turu organize eden kişi olarak beni bile şaşırtıyor.

Kintamani’deki doğa harikası Batur Gölü kıyısında Agung ve Batur Volkanlarını ve bu dağların eteklerindeki pirinç tarlalarını seyrederken yediğimiz harika deniz mahsülleri, dev tropikal meyve bahçesindeki gezintimiz esnasında dünyanın en özel kahvesi olan Luwak kahvesini içerken aldığımız tat ve bu kahvenin “nasıl yapıldığını”

öğrendiğimiz an hissettiklerimiz (!) Ubud köyündeki maymunlar ormanında o harika canlılarla

oyunlarımız, Taro köyünde ormanın içinde Asya filleri üzerinde gerçekleştirdiğimiz safarimiz, yerli halkın evlerine ziyaretlerimiz ve yaşam tarzlarını anlatmaları, Kehen ve Besakih Tapınaklarına turlarımız, halkın ibadetlerini seyredişimiz, azgın Ayung Nehri’nde 9 km’lik rafting maceramız ve tabi ki dalışlarımız… Evet yanlış okumadınız biz dalmaya gittiğimiz o cennette tüm bunları ve daha fazlasını yaşadık. Bu yazımda sizlerle BALİ’yi paylaşmak istiyorum.

Yolculuk ve Bali’ye ilk adımlar…

Benim gibi uzun uçuşları sevenler için birebir.

Malezya havayolları ile İstanbul’dan Malezya Kuala Lumpur’a yaklaşık 11 saatlik bir uçuşun ardından Endonezya Bali Denpasar Havaalanına 2,5 saatlik bir aktarmayla ulaştık. 5 saat olan zaman farkı Türkiye’de saat ayarlaması yapılınca 6 saate çıktı ve bizler de Jet Lag nedir iyice öğrenmiş olduk… Havaalanında bizi gerçek bir Balili olan tur rehberimiz karşıladı. Kendisinin güler yüzü ve çat pat Türkçe kelimelerle yaptığı espriler sayesinde tüm yorgunluğumuz yerini bir anda neşeye bıraktı. Gördüğümüz tüm Balililer gibi tur rehberimiz de işini çok iyi yapmaya ve misafirlerini mutlu etmeye çalışan “huzur verici” bir insandı.

Bizleri transfer aracımızla 30 dakikalık ufak bir yolculuğun ardından Bali’nin en güzel sahillerinden biri olan Sanur sahilindeki otelimize ulaştırdı.

Otelden içeriye girdiğimizde boynumuza takılan çiçekler, ikram edilen meyve suları gerçek bir “uzak doğu” karşılaması oldu. Otel çok çok büyüktü. 7 adet restoran, 3 havuz, 1 kilometrelik bir sahil, su sporları merkezi, tropik bahçeler, canlı müzik, Bali dansı gösterileri, animasyon, masaj salonu… Sadece oteli gezmek bile birkaç saat alabilirdi… Gündüz vakti hepimiz odalarımıza çekilip uyumayı tercih ettik ve akşam otelin İtalyan restoranında buluşma kararı aldık. 6 saatlik zaman farkından dolayı

hepimize bir durgunluk gelmişti. Yerel saatle 20:00 de deniz kıyısında kumların üzerinde grubumuz için hazırlanmış olan özel masada barbekü partisine katıldık. Canlı müzik inanılmazdı. Sahnedeki bayan solisti dinlerken bu müziğin “amatör” olduğuna inanmakta çok zorlandık. Okyanusla baş başa ilk gecemizdi... Ertesi gün BALİ su altı dünyası ile tanışacaktık. Geceyi çok uzatmadık ve daha önce hiç görmediğimiz ve tatmadığımız uzak doğuya özgü meyvelerimizi yedikten sonra odalarımıza çekildik.

İlk dalışlar…

BALİ’nin en büyük dalış merkezlerinden biri olan ve PADI’nin yetkilendirdiği bir dalış okulu transfer aracı bizi otelimizden aldı. Aslında otelimizin konumunu belirlerken çok stratejik davranmıştım.

Endonezya BALİ’nin en güzel dalış bölgeleri, adanın güney doğusundaki Sanur sahilinin tam karşısında bulunan Nusa Penida ve Nusa Lembongan

adalarıdır. Bu adaları birbirinden ayıran dar bir boğaz inanılmaz su altı canlılarına ev sahipliği yapar.

İşte bu sebeple eğer karada ve denizde çok uzun transferlerle vakit kaybetmek istemiyorsanız Sanur sahili konaklamak için en doğru yer. Zira otelinizden dalış merkezinize 10 dakikalık bir transferin

ardından teknenize biniyor ve 30 dakikalık bir deniz yolculuğu ile büyüleyici dalış bölgelerine varıyorsunuz… Dalış bölgelerine giderken zaman zaman size yunuslar eşlik ediyor zaman zaman da balıkçıl kuşlar…

(16)

Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2012

32

Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2012

33

İlk dalış günümüzde Nusa Penida bölgesinde 3 dalış gerçekleştirdik. İlk önce adanın kuzeyindeki bölgeleri keşfetmeye karar verdik ve bu amaçla iki dalış gerçekleştirdik. Bunlardan birincisi “Buyuk”

isimli dalış bölgesiydi, ikinci dalışımızı da “Sental Point” bölgesine gerçekleştirdik. Nusa Penida’nın kuzey sahili su altında son derece sağlıklı ve renkli mercanları barındırıyor. Sental Point de bu mercan tarlalarının tam ortasındaki nokta. Sığ bölgelerdeki mercanlar El Nino kasırgasında hasar görmüşler fakat bölgenin üretkenliği sayesinde kendilerini kısa sürede onarmışlar. Mürenler, aslan balıkları ve mavi noktalı vatozlar bölgenin standart canlılarından. 25 m’den biraz daha derine inildiğinde boyları 5 m’yi aşan dev mercanlara rastlanabiliyor.

Günün üçüncü dalışını gerçekleştirmek için adanın batısına geçtik ve çok meşhur olan “Crystal Bay”

bölgesine dalmaya karar verdik. Adından da anlaşılacağı gibi kristal berraklığındaki suyu ve mükemmel görüşü ile pırıl pırıl bir dalış bölgesi.

Sahildeki vahşi yaşam ve tropik bitki örtüsünü seyrederken 5–6 m derinliğinde tertemiz kumluk bir alana alçalıyor ve mükemmel bir resifi sağınıza alarak ilerliyorsunuz. 20 – 22 metre civarında durup biraz beklediğinizde “mola mola” balıklarını görme ihtimali çok yüksek. Zira tam bu noktada bu devasa canlılar ağızlarını açarak hareketsiz bekliyorlar ve parazitlerini temizleyen diğer küçük balıklarla

etkileşime geçiyorlar. Ancak “mola mola” görmek için tam sezonunda orada olmakta fayda var bunun içinde en uygun zamanın ağustos başı veya ekim ortası olduğu söyleniyor. Uzun sözün kısası günün en harika dalışıydı diyebilirim; zira dalmadan önce arkamızda bıraktığımız sahilin görüntüsü su altında bile uzun süre gözlerimin önünden gitmedi. Bu harika dalışların ardından huzurla dolmuş olarak Sanur sahilindeki otelimize döndük. Zihnimden Dünya’nın diğer dalış bölgelerindeki hatıralarımı geçirdim. Malezya’daki kadar çok köpekbalığı ve dev balık sürüleri görememiştim, Kızıldeniz’deki kadar çok çeşitli ve renkli balık da görememiştim. Nereye benziyor diye düşündüm ve en çok Maldivler’e benzettim. Bolca mercan ve bolca sürü balığı…

Fark ise mercanların çok sağlıklı olmasıydı. Bu beni ümitlendirdi; çünkü yok olmakta olan mercan resiflerinin insanoğluna ne kadar büyük bir zarar vereceğinin bilincindeyim. İşte kendini insandan korumayı başarabilmiş bir bölge diye geçirdim içimden…

Bali dansı

3 dalışın vermiş olduğu tatlı yorgunlukla otelimize döndükten sonra ikinci akşamımızda otel dışında orijinal BALİ dansı seyrederken yerel mutfağı da tanıyabileceğimiz bir restorana gitmeye karar verdik. Kısa bir araştırmanın ardından otelimize çok yakın bir sokakta bu tarife uyan çok güzel bir mekan olduğunu öğrendik. Bizi en çok etkileyen ise restoranın bizi almak için servis aracı göndermesi, yetkililerin kapıda karşılaması, hoş geldin

kokteylleri ikram edilmesi ve grubumuz için tam sahne önünde bir masa hazırlanmış olması oldu.

Bu misafirperverlikten duyduğumuz mutluluğun zirvesindeyken ortamda bulunan bölgesel müzik aletlerini kullanmamız restorandaki diğer misafirleri oldukça neşelendirdi. Ardından sahneye büyüleyici ve rengarenk kıyafetleri ile BALİ dansçıları

çıktı. Dansçıların yüzlerinden hiç eksik olmayan gülümseme ve uyumlu hareketleri sayesinde bir müddet gözlerimizi sahneden alamadık. Yemekler soğuyordu… Hepimiz fotoğraf makinelerimiz ile bu muhteşem sanatın her anını yakalama gayreti içerisindeydik. Gösterinin sonunda dansçılarla birlikte hatıra fotoğrafı çektirmeyi ihmal etmedik.

Şaşırtıcı ölçüde makul bir hesap ödeyerek restoranın tahsis etmiş olduğu ücretsiz servis aracı ile

otelimize geri döndük. Bir kez daha “iyi ki gelmişiz”

diye geçirdim içimden ve ertesi gün dalacağımız

bölgelerin daha da güzel olmasını dileyerek tropik ağaçlar içerisinde ve deniz kıyısındaki odamda uykuma daldım.

Dalışa devam

Bali’deki üçüncü günümüzün sabahı teknemizle bu sefer Toyapakeh isimli dalış bölgesini keşfetmeye karar verdik. Toyapakeh bölgesi bir önceki gün daldığımız Nusa Penida’yı Nusa Lembongan’dan ayıran boğazın kuzeyinde bulunuyordu. Yani “akıntı”

ile karşılaşacaktık. Akıntı deyince ortalama bir dalgıcın aklında nasıl bir kavram belirdiğini tahmin edersiniz… Ancak gerek Maldiver’de gerek Kızıldeniz Shark Resifinde, gerekse Malezya Sıpandan’da Barakuda noktasında bazen öyle akıntılarla karşılaşırsınız ki böyle bir akıntıyı anlatabilmeniz, tarif edebilmeniz neredeyse imkansızdır. Bunu ancak yaşayarak görürsünüz. İşte Toyapakeh de yaptığımız iki dalışın ikisi de böyleydi. Suya atlar ve alçalırsınız, dalış arkadaşınızdan kopmamak ve hareketsiz bir biçimde kalmak tek amacınızdır, su sizi alır ve sabit bir derinlikte yüz metrelerce sürükler siz sadece o akıl almaz, o büyüleyici su altı dünyasının vücudunuzun altından bir film gibi kayarak ilerlediğini seyredersiniz. Havanız azaldığında yukarı çıkış işareti ile birlikte yükselir ve yüzeye varırsınız. Bir tek palet bile vurmadan

doyasıya gezmiş, doyasıya görmüşsünüzdür.

Derler ki : “Eğer Bali’ye dalışa geleceksen ve tek bir dalış hakkın varsa Toyapakeh’e dal yoksa pişman olursun.” İşte biz mercanların su altında anıtlar kadar büyümüş olduğu bu sıra dışı dalış bölgesine iki dalış gerçekleştirdik. Misafirlerim

“akıntı dalışının” okyanuslarda ifade ettiği anlamı gördüler ve bu harika duyguyu emniyetli bir ortamda yaşadılar. Ne mutlu bana… Günün üçüncü dalışını ise boğazdan iyice uzaklaşarak, açık denizde kuzey batıda “Sakenan” bölgesinde gerçekleştirdik.

Burada kendimizi dev bir akvaryumun içerisinde hissettik. Anemon balıkları ve diğer rengarenk tropikal balıklar etrafımızı sardılar, elimizi uzatsak dokunacağız. Meraklı gözleri ile bizi tanımaya ve niyetimizi anlamaya çalışan ve karalarda neler yaşandığından habersiz binlerce harika canlı… Ne kadar şanslı olduğumu düşümdüm bir kez daha.

Şükrettim bütün bunları görebildiğim için… Bir dalış günü daha bitmişti. Zaman akıp gidiyordu.

Akşam otelde bizi bekleyen bir Moğol barbekü gecesi ve canlı müzik vardı. Grubumuz için ayrılmış olan masa yine sahnenin tam önündeydi. Ancak bu sefer canlı müziğin çok çok ötesinde bir sahne gösterisiyle karşılaştık. Bu büyük sürpriz Bali maceramızın beklentilerimizin çok üzerinde olacağını bize bir kez daha gösterdi. Canlı müziğin ardından sahneye çıkan 4 ayrı dans grubunun arkasından ateşle adeta oyun oynayarak dans eden son derece profesyonel

Referanslar

Benzer Belgeler

Grup II’deki hastaların daha çok tedavi yan etkileri, hatalı bilgilendirme, çalışama koşulları ve uygulama zorlukları nedeniyle tedaviyi aksattıkları (Tablo

Bu çalışmada, ovalbulmin (OVA) duyarlılaştırma-zorlama işleminden 25 gün sonra oral yoldan etkili küçük moleküllü bir PAI-1 inhibitörü olan TM5275'in verilmesinin OVA

Aşırı veya kontrolsüz otofaji düzeyi otofaji-bağımlı hücre ölümünü tetikleyebilir. Otofaji hem sağlıkta hem de hastalıkta çok önemli

• Solunum yolu tıkanıklığında bilinç açık ise Heimlich’ ten önce hasta öne hafifçe eğilerek iki kürek kemiği arasına 5 kez el topuğu ile vurulup, ağız kontrol

Ayrıca hem ittifakları oluşturan şirketlerin hem de düşük maliyetli hava yolu şirketlerinin kârlılık karşılaştırmasına temel teşkil eden risk değerleri son yıllarda

İl bazlı fiyatlandırma için önerilen yöntemde kriterlerin belirlenmesinin ardından Analitik Hiyerarşi Süreci (AHS) yöntemi ile kriter ağırlıklarının belirlenmesi, verilerin

Çalýþmamýzýn amacý mikrolaringeal tüp ile entübe edilerek düþük tidal volüm, yüksek frekanslý ventilasyon ile genel anestezi uygulanan hastalarda laringoskopik

Bron- şektazi ayırıcı tanısında özellikle akciğer grafisi normal olmayan, astım kliniği ve reversibilite testi müspetliği olan hastalarda YRBT tetkikinin önerilmesi uygun