• Sonuç bulunamadı

IL ULUSLARARASI SADRED DİN KONEVİ SEMPOZYUMU. BiLDİRİLERi - SECOND INTERNATIONAL SYMPOSIUM ON SADREDDIN QUNAWI 6-8 EKİM 2011 KONYA ...

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "IL ULUSLARARASI SADRED DİN KONEVİ SEMPOZYUMU. BiLDİRİLERi - SECOND INTERNATIONAL SYMPOSIUM ON SADREDDIN QUNAWI 6-8 EKİM 2011 KONYA ..."

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

IL ULUSLARARASI

SADRED DİN KONEVİ SEMPOZYUMU .

BiLDİRİLERi

- -

- SECOND INTERNATIONAL

SYMPOSIUM ON SADREDDIN QUNAWI

6-8 EKİM 2011 KONYA

/Jl\

1A'

... ,

MEBKAM

MERAM BELEDİYESİ ~-

KONEVi ARAŞTIRMA MERKEZi MERAM MUNICIPALITY

Q_llNA\YlkESEAROICENTER

---

(2)

6 _ 8 Ekim 2011 tarihleri arasında Koiıya Bera Otel'de düzenlenen bildirilerden oluşmaktadır.

Eserin tüm hakkı MEBKAM' a aittir.

MEBKAM Yayınları 8

IL Uluslararası Sadreddin Konevi Sempozyumu Bildirileri

Editör

HasanYAŞAR

Kapak Tasarım Alper ÜNÜVAR

Grafik Tasarım ve Mizampaj

.

..

•.

:-.:.:.:ıneva

..

..

~

..

~

..

www.neva-krc.com 0332 324 58 45

Tashih AhmetÇELİK

ISBN 978-605-389-127-7

:-·-~·-;:--·-:--·B-askı. .._.€ilt-:-··· ---

İ ·~ . . . 3:.~~r '~·: '-~r~ : ': "c~:·'Wi~,_; ı

, ..

~···~·-'

..

.,.oıgun.ceıı~

. ... ,

i

!--· ~· -- - - - · ~~~J.~!;J' ~ Loom . ... ... - :

i . . BüsanOSB.F.<;akıtıaJ!~ı!J~7~.ŞKı!

t ... ··~-~ No::ı6/DKaratayj!<ONYA-·- ··-·-,

~ T:~-332~3220 :

ı Seıtifika No~82 3Z'.: ... · .

L ... . ·.~ .. , - --- ___ _ _ _ _;__ _ ·_:.'. ' _ ~~~ -__;

Baskı Yılı

Mart2014

(3)

134

KONEvi'NİN METAFiZiK ANLAYlŞININ KAYNAKLARI: FARREDDiN RAZI'DE METAFiZiK BİLGİNİN

iMKAN

VE KAYNAGI PROBLEMi Doç. Dr. Muammer iSKENDEROGLU

Bu tebliğintizde şu temel sorulara cevap aramaya çalışacağız: Öncelikle ilimler tasnifinde meta.fiziğin yeri, meta.fiziğin konusu, araştırma problemleri ve kısımları ile ilgili kısa bir ~işin ardından ilk olarak insanın

metafizik bilgiye ulaşmasının mümkün olup olmadığını sorgulayacağız. Ikinci olarak metafizik bilginin

m~ olması durumunda bu bilginin kesinlik derecesi nedir? sorusuna cevap arayacağız. Son olarak bu bilginin hangi yollarla elde edilebileceğini araştıracağız. Bu temel sorulara Fahreddin Razi'nin görüşleri çerçevesin~e cevap aramaya çalışacağız. Bunu yaparken Razi'nin düşüncesinin en önemli kaynağı olması açısından Ibn Sina'ya ve Razi sonrası metafizik düşüncenin gelişim aşamalarında en önemli şahsiyetlerden

biri olması açısından da Sadreddin Konevi'ye yeri geldiğinde atıfyapmaya ve birtakım benzerlik ve farklılık­

lara dikkat çekmeye çalışacağız.

Metafizik bilginin imkanı meselesine geçmeden önce şu hususları hatırıatmakta fayda görüyoruz:

Razi ilimler tasiıi.finde ana hatlarıyla İbn Sina'yı takip etmiştir. Bu bağlarnda metafiziğin ilimler tasnifindeki yeri, metafiziğin konusu, araştırma problemleri ve kısımları nelerdir? gibi sorulara Razi'nin eserlerinde cevap ararken, İbn Sina'nın görüşlerini hatırlarnarnız ve Razi'de bu görüşlerden temelde farklı gö~ş be_klentisi içe- risine girmeİnemizde fayda vardır. Bununla birlik.te Razi'nin el-Mebahisu'l-Meşrikiyye fi'l-flmi'l-flahiyat ve't- Tabiyyat gibi erken dönem eseri ile el-Metalibu'l-111iye mine'[-'nmi'l-naht adlı eserini kaı:şılaştı~dığırnızda, bu son eserinde metafizikğin veya bu eserdeki isimlendirmesi ile ifade edecek olursak el-'flmu'l-flahlnin önce- likli araştırma probleminin Tanrı'nın zatı ve sıfatları olduğu vurgusunun öne çıktığı söylenebilir. Bu 'Vurgu da İbn Sinada metafiz!ğin konusunun varlık olması bakımından varlık veya mutlak variık şeklinde tanımlan­

masından Sadreddin Konevi'de Hak veya Hakk' ın varlığı şeklinde tanımlanması yönündeki değişiminin ilk

adımını gördüğümüzü söyleyebiliriz. \

Fahreddin Razi'ye göre metafizik en şerefli ilimdir. Metafizik bu şerefi öncelikli olarak kendisine

araştırma konusu edindiği husuşlardan elde eder. Çünkü onun öncelikli 9larak araştırma konusu edindiği

husus varlıkların en şerefiisi olan Tanrı'nın zatı ve sıfatlarıdır. Tanrı'nın en şerefli varlık olduğuna dair bir- çok delil getirilebilmekle b~raber, Razi'ye göre O'nun kendisinin başkasıyla kıyaslanınaktan us n olduğunu

söylemek daha doğrudur. Ikinci olarak metafizik gayesi bakımından en şerefli

ilirn4U'.

Çünkü onun gayesi gerçek mutluluktur. ·Metafizik ilgi insana gerçek mutluluk olan manevi haz kazandırır, en büyük haz ise hiç

şüphesiz Tanrı'nın zatırun ve sıfatlarının bilgisini elde etmektir. Ayrıca kamil insan metafiı,ik ilgisi,ni artırdık­

ça rulıunda Tanrı'ya yönelip O'nun dışındakilerden ilgisini kesmeye yönelik daha ~erin ~ir istek duyar ve bu istek onun mutluluğunu daha da artırır. Sonuç olarak Razi'ye göre her türlü iyilik ve mutluluğun kaynağı

metafizik bilgi olup bu bilgiye_ ul~şabilen insan da insanlık mertebesinin son aşaması, meleklik m ertebesinin ise ilk aşamasına ulaşır.

Fahreddin Razi genel olarak bilginin imkanı, özel olarak da metafizik bilginin imkanı konusunda her hangi bir şüphe duymaz. Dolayısıyla burada asıl tartışılması gereken konu bu alanda elde edilen bilginin kesinlik derecesidir. Razi büyük filozoflara dayanduarak aktardığı ve kendisinin de benimser göründüğü gö-

rüşe göre bazı meselelerde yakini bilgiye ulaşmak mümkün değildir. Bu gibi meselelerde varılabileı:;ek nihat nokta daha uygun ve daha sağlam görülen görüşü tercih etmekten başka bir şey değildir.

Razi'ye göre metafizik alanda hiç kimsenin her hangi bir şüphe duymadığı kesinliğe ulaşmanın imkansız olduğu gerçeği, açık seçik olduğunu düşündüğümüz bir takım bilgilerimizin _sorgulanması ile açık­

lığa kavuşturulabilir. Bu hususu Razi'nin verdiği birkaç örnekle açıklamaya çalışalım.

Razi ilk delili bütün düşünürler tarafından en açıkseçik bilgi olarakkabul edileninsanın kendi varlığı­

nın bilgisinin sorgUlanması örneği üzerinden verir. Razi'ye göre bu bilgi en açık seçik bilgi olmasına rağmen, aklın ulaşınada acze düştüğü bir bilgidir. Dolayısıyla, insanın bilme imkanına sahip olduğu kendine en ya-

kın hususlardaki bilgisinin durumu bu şekilde olduğuna göre1 kendine en uzak varlık derecesindeki şeylerin

bilgisinin kesinlik durumu nasıl olabilir? İnsanın bilgilerinin en açık seçiği kendi benlik bilgisi olduğunda şüphe yoktur. Çünkü herhangi bir şeyi bilen insanın o şeyi bildiğini de bi}mesi gerekir; bu durumda onun benlik bilgisi diğer şeyleri bilmesini önceler. Şimdi1 ben dediğimiz ve varlığından asla şüphe duymadığımız

bu şey nedir? diye sorduğumuzda büyük bir zorlukla karşılaşmaktayız. Ben dediğimiz şey bedenimiz, fiziki

şeklimiz midir? Bu bedenin içindeki cisimsel parçalardan _bir parça mıdır? Bu bedenin niteliklerinden bir nitelik midir? Yoksa bu beden ve onun niteliklerinden tamamen bağımsız ayrlk bir cevher midir? Kelamcılar1 felsefeciler, mutasavvıflar ve diğer hakikat araştırmacıları bu 'ben' dedikleri şeyin açık seçik :zanrıettikleri

bilgisini elde etmeye çalışmışlar, fakat sonuçta ulaştıkları şey bu bilginin ulaşılması neredeyse imkansız bir

sır olduğu gerçeğidir. Benzer durum hakikat araştırmacılarının zaman nedir? mekan nedir? cisim nedir? gibi sorulara, hatta onların üzerinde daha fazla uzlaşma sağlayabildikleri matematik alanında karşılaşılan sorulara verdikleri cevaplar için de geçerlidir. Razi'ye göre insanın kendi zatı hakkındaki ve diğer mümkün varlıklar

(4)

KONEVİ'NlN METAFİZİKANLAYIŞIN1N KAl'NAICLARl: F.A.HR.EDDİN RAzi'DE METAFiZiK BİLGİNİN 1MI<AN VE KAYNAGI PROBLEMİ Doç. Dr. Muammer İSKENDEROGLU

hakkındaki bilgisinin kesinlik derecesi bu şekilde olunca1 bütün mümkün varlıklardan mahiyet itibarıyla ta- mamen farklı olan1 onlarla arasında herhangi bir ortak yön de bulunmayan Tanrı'nın zatı ve sıfatları-ile ilgili bilgisinin kesinlik derecesi nasıl olabilir? Hiç şüphesiz insan aklı burada daha büyük bir sırla karşı karşıyadır.

Dolayısıyla insan aklının bu bilgiye tam anlamıyla ulaşmasının mümkün olmadığı1 bu alanda onun yapabile-

ceği nihai şeyin daha tercih edilir görüşü almaktan öte bir şey olmadığı söylenebilir.

Metafizik alanda kesinliğe ulaşmanın imkansız olduğuna dair Razi'nin ikinci delili görme gücü ile

akıl gücü arasındaki paralellik örneğine dayanır. Nasıl ki insanın görme gücü çok zayıf ve çok parlak şeyleri

göremeyip1 bu iki tür arasında bir kategoriye giren şeyleri görebiliyorsa1 insan aklı da ancak bu orta kate- goriye karşılık gelen bilinebilirleri kavrayabilir. Dolayısıyla Tanrı'nın zatı ve sıfatlarının bilgisi insan aklının kavrayış sınırlarını aşmaktadır.

Razi'nin metafizik alanda kesinliğe ulaşmanın imkansız olduğuna dair üçüncü delili1 genel olarak bilgimize kaynaklık eden tasavvur ve tasdiklerimizin sınırının sorgulanmasına dayanır. Ona göre ilim ya ta- savvurdur ya da tasdiktir. Tasavvurlanmız ya beş duyu vasıtasıyla idrak ettiğimiz mahiyetler1 ya nefsirnizde zorunlu olarak idrak ettiğimiz d uygulara dair mahiyetler1 ya aklırruzın fıtri olarak verdiği hükümleri e idrak et-

tiğimiz varlık1 yokluk gibi mahiyetler veya aklın1 hayalin ya da vehmin bu basit mahiyetierden terkip yoluyla elde ettiği mahiyetlerle ilgilidir. Bu tasavvurlar üzerine bina edilen tasdiklerirnizin de bu dört türün dışında olması mümkün değildir. Şimdi sorulması gereken soru şudur? Tanrı'nın hakikati ve mahiyeti hakkında­

ki bilgimiz bu tasavvur türlerinin hangisine veya hangi tasdik türüne dayanmaktadır? Bu noktada Razi'nin

vurguladığı husus şudur: Tanrı'nın hakikati bizim duyularla ve detaylı bir şekilde bilgisini elde ettiğimiz tüm mahiyetierden her açıdan farklıdır. Bu durumda insan aklının Tanrı'~ hakikatinin tam bilgisine ulaş­ ması mümkün değildir. Oyle ise1 insanın yapabileceği nihai şey şudur: Insan kerı:di nefsi için yetkinlik ve

noksarılığın anlamını tasavvur ettiğinde1 bu noktadan hareketle mutlak anlamda yetkinlik ve noksanlığın da

anlamını tasavvur edebilir ve bu kavramları· insana atfedildiğindeki eklentilerinden soyutlayarak Tanrı'ya

atfedebilir. Bu analoji bazı sakıncalar içermekle beraber1 ancak bu yöntemle irısan Tanrı'nın hakikati ile ilgili eksik de olsa bilgiye ulaşabilir. .,.. .

Metafizik alanda kesinliğe 'ulaşmanın imkansız olduğuna dair Razi'nin kullandığı bir diğer delil1 bilgi elde ederken.kullarıılan yöntemlerin sorgulanmasına dayanır. Buna göre bilinenden bilinmeyene geçip bil- gimizi artırmamızın üç temel yolu vardır: Ya illetten malule giderek delil getirme1 ya eşit olandan eşit olana giderek delil getirme ya da miılulden iliete giderek delil getirme. Tanrı söz konusu olduğunda ilk iki yolun

kullanılarak O'nun hakkında bilgi edinmek mümkün değildir. Çünkü Tanrı diğer varlıkların illetidir1 ve araş­

tırma konumuz bu ilietin bilgisidir. Bu yöntem ile Tanrı'nın bilgisiriden hareketle O'nun eserlerinin bilgisi elde edilebilir. Tanrı'yı gerçek anlarnda kıyaslayabileceğimiz bilgisine sahip olduğumuz bir varlık da yoktur ki bu varlığın bilgisinden Tanrı'nın bilgisine ulaşabilelim. Dolayısıyla Tanrı'nın bilgisine ulaşmanın tek yolu eserden müessire gitmektir. İnsan nefsikendi varlık bilgisinden varlığının illetinin bilgisine, varlığının illeti- nin bilgisinden illetinin Ae illetinin bilgisine ulaşır, bu şekilde son aşamada da zorunlu varlık olan Tann'nın

bilgisine ulaşır. ·

Razi'ye göre bu v~~ hir,erar~isinde Tanrı kendisinden yara~ş var~~a iniş açısınd~ ~~ ya- ratılmış varlıklardan kendisıne yükseliş bakımından da sondur (Hadid, 3: O ilktir, sondur). Bu ınış-çıkış basamaklarının çok olması, mertebelerinin insan aklı için sır olması1 her bir mertebenin durumunun ve irı­

san aklını aydınlatmasının farklı olması1 insan aklının da çoğurılukla zayıf olması nedeniyle1 bir çok irısan

bu derecelerden birisinde takılıp kaldığı söylenebilir. Razi'ye göre insanların çoğu duyu aleminirı ötesirıe

geçememektedir; duyu aleminin öt~sine geçebilenlerin çoğu hayal alemine takılıp kalmaktadır; sonuçta

insanların çok az bir kısmı bu mertebeyi de geçip akıl alemine ulaşabilmektedirler. Akıl aleminde de mul<ad- ôes ruhların bir çok mertebesi olduğundan1 bu mertebeye ulaşabilen irısani nefislerin bir çoğu da bu aşamaya takılıp kalmaktadırlar. Ancak ilahi bir yardıma mazhar olabilen insaninefisler bu mertebeleri de aşıp Tanrı'ya ulaşabilir. Dolayısıyla Tanrı'nın bilgisine ulaşmak her insanın başarahileceği bir şey değildir. Bu bilgi çok az insana açık olan bir bilgidir.

Buraya kadarki tartışmalarda metafizik bilginin mümkün olduğunu1 bununla birlikte sadece seçkirı

·. bir zümreye açık bir bilgi olduğunu ve bu bilgi türünde kesinlik yerirıe ancak en uygun görüşün tercih edil-

.İnesirıirı mümkün olabileceğini belirten Fahreddin Razi'ye göre bu bilgiye hangi yollarla ulaşılabilir? Şimdi

bu soruya cevap aramaya çalışacağız. .

Fahreddin Razi'ye göre metafizik bilgiye ulaşmanın iki temel yöntemi vardır: llahiyatçı filozofların

nazar ve istidlal yöntemi; Riyazet ehlirıin keşif yöntemi. N azar ve fispdlal yönteminde mümkün varlıkların

hallerinden hareketle varlığı zorunlu olan bir varlık, Tanrı'nın varlı~}~at edilir. Çünkü cisirnsel varlıkların

mümkün ve muhdes oldukları, mümkün varlığın varlığa gelebilmeK. için bir tercih ediciye ihtiy~ç duyduğu,

135

(5)

136

KONEVİ'NİNMETAFİZİKANLAYIŞININ KAYNAKLARI: FARRED DİN RAzİ'DE METAFiziKBİLGİNİN iMKAN VE KAYNAGI PROBLEMi Doç. Dr.Maammer İSKENDEROGLU

muhdes olanın başka bir muhdese.muhtaç olduğu, teselsül ve devrin muhal olduğu ispatlandığında, bu du- rumda varlıkların ezeli olan zorunlu varlıkta son bulması gerekir. İbn Slııa mümkün varlıklara atıf yapmadan

doğrudan varlık olması bakımından varlık kavramından hareketle de zorunlu varlığın ispatlanabileceğini ve bu yöntemin daha tercih edilir bir yöntem olduğunu ifade etmişse dei Razi'ye göre bu ikinci yöntem zayıf

bir yöntemdir. Çünkü her şeyden önce bu yöntemle bir zorunlu varlık olduğu kabul edilse bile, bu varlığın

cisimsel varlık mı yoksa onun dışında bir varlık mı olduğu muğlak kalır ve bu muğlaklık ancak mümkün var-

lığa atıfla açıklığa kavuşturulabilir.

Razi'nin bu felsefi yönteıl:ı.i açıklarken bu yöntemin Tanrı'nın varlığının bilgisini bize verdiğini açık­

ça ifade etmesine rağmen O'nun mahiyeti ve sıfatları ile ilgili suskun kalması dikkat çekicidir. Burada Razi

Tanrı'nın mahiyetinin ve sıfatlarının tam bir bilgisinin nazar ve istidlal yoluyla elde edilemeyeceğine işaret

ediyor görünmektedir. ·

Metafizik bilgiye ulaşmanın ikinci yöntemi riyazet ehlinin yöntemidir. Razi'ye göre insan kalbini

Tanrı'nın dışındaki varlıkların meşguliyetinden temizleyip hem beden dili hem de ruh dili ile Tanrı'nın zik- riyle meşgul olduğunda, kalbi nur la ve ilahi sırlarla dolar. Bu ilahi makamlara ulaşamayan insanın bu sırlara detaylı olarak vakıf olması mümkün değildir. Bum,ınla birlikte bütün insanların nefsi güçlerinin aynı seviyede olduğunu söylemek mümkün değildir. Bazı insanlar duyu aleminin ötesine geçip ilahi aydınlanmaya mazhar

olmuş, bunun neticesinde Tanrı sevgisi ve O'nun bilgisini elde etme yeteneği kazanmışken bazıları bunu

kısmen kazanmış, diğer bazıları ise bundan mahrum kalıp duyu aleminin karanlıklarında kay b olmuştur:

Razi insan ılefislerinin çeşitliliğini anlatmak için dağlar ve onların barındırdığı inadenler örneğini ve- rir. Buna göre dağların ve tepelerin bir kısmı bir takıin madenler barındırırken bir çoğu her hangi bir maden barındırmaz. Maden barındıran dağların da bir çoğu değersiz madeni er barındırırken onların çok ai-ı., değerli madenler baruidırırlar. Altın gibi en değerli madeni çok az dağda bulmak mümkündür ve bazen çok çaba sarf edip ondan az bir miktar eh~e etmek mümkün iken bazen de az bir çapa ile saf altın barındıran bir damar bulmak mümkündür. '

Razi'ye göre farklı insan nefislerinin barındırdığı yetenekler farklı dağların baİı.iı.dırdığı bu farklı madeniere benzer. Dolayısıyla değerli madenlerinin azlığı gibi, cisimsel alemin öte~ine ilgi duyan insan ne- fislerinin sayısı oldukça azdır. Dahası en değerli madene ulaşabilmek için dağın o madeni barındırması ge-

rektiği gibi, bu insanların riyazet gayretleri, şayet bu yetenekten mahrumsalar, onlara ilahi bilgin,in kapılarını açmayacaktır. En değerli maden olan altına bazılan meşakkatle, bazıları ise kolayca ?Iaşm~sı gibi, bazı insani nefisler az bir keşfe ulaşabilmek için yoğun bir riyazete ihtiyaç duymalarına rağmen, insani n~fislerin çok az bir kısmı da az bir gayret netices.inde büyük nimetiere ulaşabilirler.

Dolayısıyla Razi'ye göre riyazet yöntemini seçen her insanın zorunlu olarak bir yere varacağını

söylemek mün;ıkiin değildir. Ayrıca bu yöntemle varılan nokta da nihai gaye değildir. Çünkü Razi'ye göre nihai gayeye ulaşmak, yani Tanrı'nın eksiksiz bilgisine ve neticede mutluluğa ulaşı:p.ak mümkün değildir.

Yine de riyazet yöntemi insanı duyu ve hayal aleminden uzaklaştınp akıl alemine yönelttiği için insan nefsine bir takım kazanımlar sağladığında şüphe yoktur. Razi'ye göre insanın Tanrı'nın eksiksiz bilgisine ye tam bir

mutluluğa ulaşması ancak nefsin bedenden kurtulup asıl vatanına dönmesi, dolayısıyla daimi olarak bedenle

irtibatından kaynaklanan her türlü engeli aşması ile mümkündür. Riyazet yöntemi ile insan bunu ancak kıs-

men gerçekleştirebilmektedir. .

Fahreddin Razi'ye göre metafizik bilgiye ulaşınada kullarıılan istidlal ve keşif yöntemi birbirinin alternatifi değildir. En ideali ınsanın önce nazar ve istidlal yönteminde yetkinleştikten sonra riyazet yöntemi- ne yönelip orada ôa yetkinleşmesidir. Çünkü riyazet yöntemini benimseyen birisi bazen elde ettiği keşifleri

nihai haller olarak telakki edebilir ve bu durum da onun daha ileri hallere ulaşmasına engel olabilir. Bu tür tehlikelerden kurtulmanın yolu riyazet yöntemini nazar ve istidlal yöntemi ile deneti emektir.

Metafizik bilgiye ulaşmadanazar ve istidlal yöntemine ilaveten keşif veya müşahede yönteminin İbn Siıiaya götürülüp götürülemeyeceği tartışma konusu olmakla beraber, onun değişik eserlerinde ariflerin

makamlarından bahsederken detaylı bir şekilde formülleştirmese de bu fikri ifade ettiği söylenebilir. Daha sonra Gazili hakikat araştırmacılarını filozoflar, kelamcılar, talimiler ve sufiler şeklinde tasnif etse de son tahlil de ilk iki grubun bilgi kaynağının nazar ve istidlal, son iki grubun bilgi kaynağının da keşif veya ilham olduğu söylenebilir. Razi'nin burada sadece filozoflara atfen nazar ve istidlai yöntemini ve sufilere atfen ri- yazet yöntemini iki temel yöntem olarak zikretmesi, buna karşılık kelamcılara ve talimilere atıf yapmaması

üzerinde durulması gereken bir husustur. Belki de Razi kelamın yöntemsizliğinin bilincinde birisi olarak bu

eksikliği felsefeyle gidermeye çalışmış, kelam felsefi yöntem benimsediğinde de felsefileşmiştir. Bu noktada Razi'nin yaptığının kelam mı, felsefe mi olduğu tartışması anlamsızdır. Burada Razi felsefi kelamın ötesine geçerek keşif ve müşahede yöntemini de içeren bir metafizik bilgi anlayışı ortaya koyuyor görünmektedir.

(6)

KONEVİ'NİN M:ETAFİZİKANLAYIŞININ KAYNAKLARI: FAHREDDİN RAzl'DEM:ETAFiZİKBİLGİNİN iMKAN VE KAYNACl PROBLEM!

Doç. Dr.Muammer İSKENDEROGLU

Son olarak bu noktadan Sadreddin Konevi'ye kısa bir geçiş yaparsak1 Konevi de metafizik bilgiye

ulaşınada nazarve müşahede olmak üzere iki yöntemden bahseder. O da bir anlamda kelamcıları ve ta.liıntleri

dikkate alınacak gruplar olarak görmez. Bununla birlikte ulaşılan bilginin kesinlik derecesini ölçmede nazar yönteminin mi müşahede yöntemini yoksa müşahede yöntemininminazar yöntemini kontrol edeceği konu- sunda Razi ve Konevi'nin ayrıştığı söylenebilir. Yukanda da vurguladığımız gibi Razi'ye görenazar yöntemi

müşahede yöntemi üzerinde gözetmenlik yaptığında insanın hatalard!lll korurrup daha kesin bilgiye ulaş­

ması mümkündür. Konevi ise müşahede yöntemini daha üstün gördüğünden1 nazar yöntemi ile elde edilen

bil~ müşahede yöntemi ile elde edilen bilgi ile kontrol edilmesi gerektiğini düşünüyor görünmektedir.

Konevi'nin müşahede yöntemi ile elde edilen bilgiyi kontrol etmede ortaya koyduğu ölçüt olan Kur'an ve Sünnet ile desteklenmiş olmak veya muhakkik kamillerin sahih keşifleriyle uyuşmak gibi ilkelerin de tartış­

maya son noktayı koyduğu söylenemez.

---·-

137

Referanslar

Benzer Belgeler

Üyesi Ahmet Hakan YILMAZ, “Selçuklu BaĢkenti Konya‟da Kullanılan Kent Göstergelerinin Ġmge Sembol Bağlamında Yeniden Değerlendirilmesi”, dördüncü konuĢmacısı

Ba~l~~~n', K~ br~s, Bir Cumhuriyetin Y~k~l~ p diye tercüme edebilece~imiz Cyprus, The Destr~~ction of a Republic, ad~ndan da anla~~laca~~~ üzere, 1959 Zürich ve Londra

Bedesteni, 16 ncı asrın ikinci yarısında ziya­ ret etmiş bulunan Nicolas de Nicolay, şunları yazmaktadır: (Bedesten denilen mahal murab­ ba şekünde ve yüksek,

Nabi Bey o ortaelçiliği, yani Atina elçiliğini muhafaza etti sonra Sofya’ya nakledildi, ondan sonra da İtalya ile sulh müzake­ relerine memur olup sulhün

Yakub Kadri Balkan Savaşını, Birinci Dünya Savaşını ve bu yenilgilerin ışığında dünyada oyna­ nan büyük sömürü oyununu farkettikten sonra, evet neden

[r]

Bu şiirde Fikret, belki de kendi ruhunda yaşayan, maddî hırslar - dan uzak, ipince kadın sevgisini ve seven erkekteki hayâl incelik­ lerini terennüm e

lifinden ferağat eyleyeceği derkâr bulunmuş­ tur, İngiltere hariciye nezaretinin parlâmen­ toya memur olan müsteşarı Mister Gürzon her nekadar parlâmentoda dün