Çevre tartışmaları sadece Türkiye'de değil dünyada da yapılıyor. Kyoto'ya taraf olan ülkeler sera gazı miktarını indirmeyi kabul ediyor. ABD ve Avustralya Kyoto'ya imza atmıyor. çoğu bilim insanı felaket uyarısı yapsa da buna katılmayanlar da var
Felakete çok az kaldı
Bilim insanlarının çoğu iklim değişikliğinin tehlikeli bir safhaya geldiğine dikkat çekiyor. Onlara göre çevre için ayrılan bütçe artmalı ve gereken önlemler alınmalı.
Britanyalı Profesör James Lovelock: Hepimiz yakın zamanda hoş olmayan şeyler yaşanacağını düşünüyoruz ama bu konuda neler yapılabileceği konusunda kafamız karışık. Kyoto Protokolü'yle hükümetler bir yanıt verdiklerini gösterdi ama bu da gerçekte biraz zaman kazanmaktan başka bir anlama gelmedi. Küresel ısınmanın sonuçları insanlık için bir savaştan bile kötü olacak.
ABD'li Prof. John Holdren: İklim değişikliği tahmin edilenden çok daha hızlı oluyor. Grönland buzullarının erimesiyle bile dünya çapında deniz seviyesi yedi metre yükselebilir. Şehirler su altında kalabilir.
'Türkiye alarm veriyor'
Türkiye'deki çevre örgütlerinin temsilcileri küresel ısınmanın en büyük sorunlarından biri olacağına dikkat çekiyor. Doğa Savaşçıları Derneği Zafer Murat Çetintaş: Türkiye'de de ısının değişmesi, bazı bölgelerin kuraklıkla karşı karşıya kalması alarm verdiğini gösteriyor. Önlem almak şart.
Greenpeace Akdeniz İklim ve Enerji Kampanyası Sorumlusu Hilal Atıcı: Türkiye'nin artık iklim değişikliğini konuşması gerekiyor. Karbondioksit salımını düşürmek için hedefler koyulmalı.
Tema Eğitim Bölüm Başkanı Celal Ergün: Küresel iklim değişikliğiyle Türkiye'nin ekolojik sistemi, gıda üretim düzeni bozulacak. Sel baskınları, çölleşmeler olacak. Biyolojik çeşitlilik tarihe karışacak.
Türkiye'nin kesin bir strateji belirlemesi gerekiyor. Kyoto yürürlükte ama ABD imzalamıyor
1988 yılında Birleşmiş Milletler'e bağlı Dünya Meteoroloji Örgütü ve Birleşmiş Milletler çevre Programı tarafından Küresel İklim Değişikliği Paneli (IPCC) düzenlendi. Panelin amacı, insanın sebep olduğu iklim değişikliği riskine, potansiyel etkilerine ve dönüşümüne çözüm olabilecek adımlar atmak olarak belirlenmişti. İlk değerlendirme raporunu 1990 yılında yayımlayan IPCC, 1992, 1995, 2001 tarihli raporlarının ardından iklim değişikliği üzerine yeni bir rapor yayımlamaya hazırlanıyor.
Sera etkisi yaratan gazların salınımını sınırlamayı ve azaltmayı hedefleyen uluslararası bir anlaşma olan Kyoto
Protokolü, 11 Aralık 1997 tarihinde Japonya'nın Kyoto kentinde düzenlenen bir zirvede oluşturuldu. Protokol, 9 Mayıs 1992'de New York'ta kabul edilen, İklim Değişikliğine Yönelik Birleşmiş Milletler çerçeve Sözleşmesi'nin belirlediği ilkelere dayanıyor. Protokole göre, sanayileşmiş ülkelerle piyasa ekonomisine geçiş sürecindeki ülkeler atmosfere saldıkları sera gazı miktarlarında indirime gitmeyi kabul ediyorlar. Fakat anlaşma ancak 2005 yılının Şubat ayında yürürlüğe girebildi. çünkü Kyoto Protokolü, sera gazı emisyonlarının en az yüzde 55'inden sorumlu olan 55 ülkenin onayını gerektiriyordu. Rusya'yla birlikte bu rakamlara ulaşıldı ve protokol yürürlüğe girdi. Kyoto Protokolü bir dizi sorunu ve anlaşmazlığı da beraberinde getirdi.
Atmosfere en fazla sera gazı salan Amerika Birleşik Devletleri ve sanayileşmiş ülkelerden olan Avustralya, Kyoto Protokolü'nü imzalamadı.
Türkiye, 24 Mayıs 2004'te BM İklim Değişikliği çerçeve Sözleşmesi'ne taraf oldu. Türkiye İstatistik Kurumu'nun hesaplamalarına göre; Türkiye, 1990-2004 yılları arasında, küresel ısınmada büyük payı olan sera gazı emisyonları artış trendinde olan ülkeler sıralamasında başı çekti.
Ülkelerin 2003 yılı kişi başına düşen toplam karbondioksit emisyonları karşılaştırıldığında, OECD ülkeleri ortalaması 11.1 ton, dünya ortalaması 4 ton, AB 25 (tüm üyeler) ortalaması 25 ton ve AB 15 ülkeleri (eski üyeler) ortalaması 9 ton iken, Türkiye ortalaması 3.3 ton oldu.