1 — Maestro Costaıızio de Ferraranin 24x26 ebadmdaki tablosu
TOPKAPI SARAY MÜZESİNDEKİ FATİH PORTRELERİ
 l i K A R S A N ] j I"] „;<_ ]
le, benden de bu portreyi neye istinaden yaptığımı sor-maktadır.
Fatihin resmine Topkapı Sarayı Müzesindeki Y a z a n : R e s s a m
Bu sene Güzel Sanatlar Birliğinin 36 ncı yıl resim sergisinde Fatihin portresini teşhir etmiştim. «Arkitekt» mecmuası İstanbul'un 500 üncü Fetih yılı
münasebeti-(Maestro Costanzio de Ferrara) nm 1470 senesinde yaptığı (24 X 26) ebadmdaki porteyi mesnet olarak al-dım (Resim 1).
Şurasını arz edeyim ki, Topkapı Sarayı Müzesinde Fatih Sultan Mehmedin bir çok portre ve minyatürleri var. Elde mevcut bu portrelerden bir tanesi müstesna, (o da çok dömi tonlu olması itibar ile klişeye iyi gelmi-yor idi), diğerlerinin fotoğrafilerini müzenin değerli müdürü saym Halûk Şehsuvaroğlu mecmuaya basıl-mak üzere lütfettiler.
Fatihin portresi denince, aklımıza evvelâ (Gentille' Bellini) Centii Bellini'nm 1480 senesinde yaptığı portre geliyor. Bu tablodan biri Venedikte (San Marko) kili-sesi kütphanesinde, diğeri de Londra'da (National Ga-leri) de olmak üzere birbirinin eşi iki tane olduğu söy-leniyor. Bana Venedikte (San Marko) kilisesinin kü-tüphanesinde bu tablonun bir eşini gördüğünü yüksek mimar Burhanettin Ongun söyledi. (National Galeri) sindekinin ressam (Zonaro) tarafından yapılmış kop-yası bizim Topkapı Sarayı Müzesindedir. (Resim 2). Ne garip tecellidir ki, aslı (National Galeri) de
2 — (Gentille Bellini) nin National Galeri'deki tablosunun Ressam Zonaro tarafından yapılmış kopyası
kopyası bizim Topkapı Müzesinde ve yine ne garip te cellidir ki, beş aşıra yakın bir ömrü olan bu porte zamanın tahribatına maruz kalmış ve rötüş edilmiş Bunu sakit Osmanlı Hanedanı mensuplarından Sabih Sultan, bu sene sergimizi gezerler iken saym (Şali Berker) e söylemişler. Hakikaten insan bu portreniı konstrüksiyon hatalarını gördükten sonra bunları Bellini) Centil Bellini'nin 1480 senesinde yaptığı portr esnasında yapılabilmiş olacağını hemen kabul ediyoı
Eğer eldeki (Zonaro) nun kopyası aslına uygu ise, bu portreye dikkatle bakacak olursak, kafatas kemik teşe'kkülâtı ile eşkâli hariciyeyi veren adelelf rin yerlerinde olmadıkları görülür. Gözlerin yerleı bile burnun mesafesi ve aksi çok bozuktur. Bu bozul luk yalnız burada kalsa ona da şükür. Fakat Fatihi ağzı, üst dudak ve alt çene kemiği, bunlara ne diyf lim!. Gür bir sakal ve bıyık ile bunları örtmüşler is de, yine o bozukluk kendini göstermede.
Müzenin padişah portreleri galerisinde (Venedii ekolu namı altında yapılmış aşağı yukarı aynı ebad m tarzda müteaddit resimler var. Bunlar arasında heme hemen birbirinin aynı, iki de, Fatih portresi mevcut Yukarıda da bahsettiğim gibi, klişeye iyi gelmı diğinden birinin fotoğrafını buraya basamadık. Diğe; ise (Resim 3 dür). Bunda alt dudak ve çene ileri fırli mış vaziyettedir. Bellini'nin, Fatihinde ise üst duda sarkıktır. Bu resmin heyeti umumiyesinde, dikkat fırçanın dost elinde olmadığı çekiyor.
(Resim 4) Selim Salis devrinde yetişen ressamla: dan (Konstantin Kapudağ) mdır. Bu resim Venedi ekolu namı altmda yapılan portrelerin tamamen aks nedir. Burada fırça hoşa gitmek için kullanılmıştı: Fakat Fatihin şahsiyeti ile hiç bir alâkası yoktur.
Fatih devri ressamlarından (Sinan) bey tarafıı dan yapılan Fatihin gül koklayan resminin üzerini durulması iktiza eder. (Resim 5)
Sanatkâr hüner göstermekten ziyade, Fatihin ki rakterini tesbit etmeğe çalışmış ve ona, diğer resimli rinden ayrı bir hususiyet vermeğe uğraşmıştır. Bu b ze bütün acemiliklerine rağmen asil bir portre kazaı dırmıştır. Sinan beyin şahsiyeti hakkında müteadd rivayetler var. Mustafa Âlinin yazdığı menakibi Hi nerveran'a nazaran, Sinan bey Bellini ile beraber İ tanbulda bulunan (Pavlo da Ragusa) nın talebesidi Ve devrinde (Nakkaşî) Sultanı) olarak vasıflandın mıştır. Halil Ethem beyin Elvahınakşiye kolleksiyon adlı eserinde ise, (Karabaceık) a atfen Sinan beyi doğrudan doğruya (Gentille Bellini) nin kendisi oldt ğu söylenmektedir. (Mastori Pavli) veya (Pavlo da Ri gusa) nm talebesi olan Sinan beyin yaptığı iş ile (Bel ni) nin yaptığı iş üzerinde insan biraz duracak olursı Sinan beyle Bellini'nin aynı şahıs olmadığı eserleriı den hemen kendini gösteriyor. Sinan beyin işi Şaı minyatürlerinin portre oluşudur. Sinan bey her ne ks
«Venedik» Ekolünde yapılmış bir Fatih Portre-i
dar Garplı hocalardan ders almışsa da, Şarklı kalması-nı bilmiştir. Bunun üzerinde bu kadar ısrarla durma-mın sebebi ufak bir şüphe dahi olsa, onun izalesi için-dir.
Devrinde Nakkaşî Sultanı ünvanı ile anılan Sinan beyimizi (Karabacek) in dedikisine, feda edemeyiz. Si-nan bey Türktür ve bize kıymetli bir eser bırakmıştır.
17 nci asırda yapılan ve yapıcısı cidden mahir bir usta olan (Resim 6) ile 3 üncü Murat devrinde yetişen ressamlardan Nakkaş Osmanın Hünername'sinde mev-cut müteaddit minyatürlerinden karakteristik iki ta-nesini koyuyoruz. (Resim 7) ve (Resim 8).
Bütün bu resimlere dikkatle bakar ve birbirlerile mukayese edersek, Fatihin eşkâli hakkında bazı esaslı ve umumî kanaate sahip oluruz. Evvelâ Fatihin en ka-rakteristik tarafı burnudur. Burun, ince, uzun ve ucu aşağı kıvrıktır. İkincisi kaşlarıdır. Onlar da ince uzun ve kenarları yukarı doğru bir kavis çiziyor. Elmacık kemikleri çıkık ve yanakları dolgun, fakat bu yüzün
umumî ahengine uygun vaziyette. Bu ise bize ucu sar- 4 — Konstantin Kapudağ'm yaptığı portre
jMAVMETO S
9 — Ressam Âli Karsan'ın Fatih'in mevcut portrelerinden ilham alarak yaptığı Tablo. Bu tablo geçen seneki Sergide teşhir edilmiş ve Milli Eğitim Bakanlığı tarafından
satın alınmıştır
kan burnu ile bir şahin manzara ve heybeti vermekte. Az ve kıvırcık sakallı. Bıyıklarının uçları sarkık ve dudak üstleri sünneti seniye üzere kesili. Kulak sarığın baskısı altında hafifçe öne eğik. Boyun kısa, ense ge-niş ve sağlam bir yapı.
Hulâsa tarihde /bir devir kapayıp bir yenisini açan Fatihin portresine insan arzu ve zevkle çalışıyor. Onun diğer fanilerden ayıran karakteristik taraflarını tuvale tesbit etmek, pek o kadar zor olmasa gerek. Fakat
bsn-ce en mühim ve en güç olan nokta, ona verilebsn-cek olan ruhda. Belki içimizden birgün bir meslekdaş çıkarak ve bize ne burunu ve ne de ağzı ile, bu yukarıdaki ta-riflere hiç uymayan bir şekilde, bambaşka bir Fatih sunacak. Fakat onun o fatihi öyle olacaktır ki, hepi-miz bilâ istisna işte Fatih diyeceğiz. Bunu da diyebil-memiz için, Fatihin düşüncesini, enerjisini, hulâsa açık bir kitap okur gibi bütün şahsiyetini yekden göreceğiz.