• Sonuç bulunamadı

Ali K. Metin ile “Şiir ve Şuur” Üzerine

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ali K. Metin ile “Şiir ve Şuur” Üzerine"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Konuşan:

Metin ACIPAYAM

1964, Bilecik-Söğüt doğumlu. Gazi Üni- versitesi Gazetecilik ve Halkla İlişkiler bölümü mezunu.

1995-1996 yıllarında Yeni Şafak gaze- tesinde fikir yazıları yazdı. 1997-1998’de yayımlanan Edebiyat Ortamı dergisinin yayın yönetmenliğini yaptı. 2002’de yayı- na başlayan Kökler dergisinin kurucuları arasında yer aldı.

Edebiyat Ortamı ve Kökler dışında, Keli- me, İkindi Yazıları, Kayıtlar, Dergah, Yedi İklim, Hece, Atlılar, Üç Nokta, Fayrap, Ücra, Natama, Melamet, İtibar, Sebilürre- şad, Yörünge gibi dergilerde şiir, eleştiri ve yazıları yayımlandı, yayımlanıyor. Ayrıca Karar, Star gazeteleri ve fikircografyası.

com’da yazıları yayımlanmaktadır.

“Barbar Şiir” poetikasıyla bilinen Ali K.

Metin’in Şiirin Adaleti adlı kitabı, Türkiye Yazarlar Birliği tarafından 2015 yılı Edebî Tenkit dalında ödüllendirildi.

Yayımlanmış Kitapları:

Deneme-Eleştiri; Yazıyla Solumak (Dergâh Yayınları, 2002), Şiir Harmanı (Ebabil Yayınları, 2007), Şiirin Adaleti (Okur Kitaplığı Yayınları, 2015), Barbar- lığın Şiiri (Büyüyen Ay Yayınları, 2017).

Şiir; Sürgün ve Atlas (Beyan Yayınları, 1999), Bir Yangın Tenhası (Şule Yayınları, 2004), Barbar Senfoni (Ebabil Yayınları, 2006), Pis Kan (Hece Yayınları, 2010), Rö- vanş (Hece Yayınları, 2014).

Ali K. Metin ile

“Şiir ve Şuur” Üzerine

Söyleşi

(2)

Türk Dili 51

Ali K. Metin ile

“Şiir ve Şuur” Üzerine

Söyleşi

Şairlik küçük veadihasislikler işi midir? Yoksa idrakin en ileri mer- halesinin cehdi mi?

Şiir bana göre dünyadaki var oluş hikâyemizden ayrı bir yere ko- nulamaz. Bu hikâyeye bizi biz yapan, bana ait olan; kişiliğime, bünyeme, hayat tecrübeme sızmış olan her şey dâhildir. Ben neysem, sonuçta şiirim de ancak odur ve o kadardır.

Bu açıdan şiirin şahsi olduğunu düşünenlerden biriyim. “Şiir ancak şahsi olma vasfıyla düzyazıdan ayrı- şır.” gerekçesini burada bulur. Bun- dan sonrasında ise aslolan nokta sahiciliktir. Küçük veya adi, büyük veya ulvi ayrımları burada ikincil hususlar olarak kalır. Şair sahici bir tutumla kendi hikâyesini inşa ve ib- raz etme cehdini sergileyebiliyorsa buna saygı duymamız gerekir. Ta- bii son kertede şairin paylaşılmaya değer bir hikâyesinin olup olmadığı önemlidir.

“İdeal şair” nasıl olmalıdır?

Şairin esas itibarıyla muayyen bir formata veya ideale göre hareket etmesini doğru bulmam. Bununla beraber şiirin dünyaya müdahale etmenin bir yolu ve biçimi olarak

ortaya çıktığını hesaba kattığımızda, toplumsal ve evrensel bir duyarlığı yakalamanın şiire ideal vasıflar ka- zandırdığını söyleyebilirim. Şahsi olandan kalkarak insanların ve in- sanlığın sinir uçlarına dokunabilen, oradan da bir insanlık hikâyesi çı- karmayı başarabilen şiir ideale yak- laşmıştır. Hikâye bir varoluş imgesi ve ufkuyla tamamlandığı veya mez- cedildiği takdirde sanıyorum şiirin zirvesine ulaşmaktan bahsedilebilir.

Poetikası olmayan şair olur mu?

Elbette olur. Hatta poetikası olan şairin nispeten az sayıda olduğu- nu da biliyoruz ama şiirde etkili ve güçlü olmuş şairlerin bir poetika üzerinden gittiklerini görmek gere- kir. Şiirin yolunu açan, yeni imkân ve zeminlere kavuşmasını sağlayan motor güç poetikadır. Aksi hâlde şiir, geleneksel yani mevcut birikim etrafında devinmekten bir çıkış yolu bulamaz.

Poetika “hâl” midir? Bu hâl, şai- rin şahsiyetini oluşturan ana sütun mudur?

Poetikanın hâlle yani kendi ger- çekliğimizle ilişkili olması önemli.

Şahsi olandan kalkarak insanların ve insanlığın sinir

uçlarına dokunabilen, oradan da bir insanlık hikâyesi

çıkarmayı başarabilen şiir ideale yaklaşmıştır.

(3)

52 Türk Dili

Ali K. Metin ile “Şiir ve Şuur” Üzerine Söyleşi

Bana göre böyle bir ilişki olmalıdır.

Kendi gerçekliğimizi göz ardı eden bir poetika kanaatimce sahici bir zemin üzerinde duramayacaktır. Ta- mamen tekniğe dair bir poetikadan bahsettiğimizde bile durum değiş- mez. Şiirin sadece zekâ ile, bilgi ile, yetenek ile olabilen bir şey olmadı- ğını göz önüne alırsak poetikanın hâlle ilintisini daha iyi kavrarız. Bu yüzden genel anlamda şiirimizin muayyen bir poetikanın çerçevesine sokulmaya çalışılmasını doğru bul- mam. Bu şiirin de şairin de tabiatına terstir. Poetikanın getirdiği sınırla- malar hâl boyutuyla çelişebilecektir.

Dolayısıyla şiirin hâlle olan ilişkisi poetik çeşitliliği zaruri kılmaktadır.

Şair sanatı üzerine düşünmeli midir?

Tabii ki. Şiir yazma işi arının bal yapmasına benzemez. Arı sadece yapması gerekeni yapar. Balın kali- tesini arılar değil çevre şartları falan belirler. Yaptığı bal iyi mi kötü mü

farkında değildir. Şair ise böyle de- ğil. Ne yapabileceğini, nasıl yaparsa daha iyi yapabileceğini bilir. Yaptığı üzerine düşünmek insanı tarih yap- maya ve tekâmüle götürür.

Şiirde bir musiki olmalı mıdır?

Musiki yerine daha kapsamlı ifa- deyle ahenk demeyi tercih ederim.

Ahenk şiiri şiir yapan temel unsur- lardan birisi sayılabilir. Ancak buna da şarttır diyemem. Şart olduğunu düşünenlerin bu konuda tutucu ve şiir algılarının eksik olduğunu düşü- nüyorum. Genel anlamıyla şiirden söz ettiğimizde en sıra dışı imkan- ları bile hesaba katmak gerekir. Mo- dern şiir süreci içinde anti-estetizm diye bir vakıanın varlığından haber- darsak ne demek istediğimiz daha anlaşılacaktır.

Şiirde kelime seçmek gerekir mi?

Yoksa ilhamın gelişine göre düşün- meden şiir yazmak mıdır aslolan?

İlham şiiri hazırlayan, şiire yol açan bir şeydir. Şiir için gereken duygu yükünü getirir. Ama şiir il- ham düzeyinde kalmamalı. Duygu- yu akılla yeni bir merhaleye taşımak gerekir. Duygu yani ilham şair için bir nevi aydınlanma hâlidir. Akıl ilhamın getirdiği bu aydınlıkta bir hakikat veya varoluş imgesi oluş- turmaya çalışır. Bunu dilin estetik imkânları içinde gerçekleştirir. Keli-

Duygu yani ilham şair

için bir nevi aydınlanma

hâlidir. Akıl ilhamın

getirdiği bu aydınlıkta

bir hakikat veya varoluş

imgesi oluşturmaya

çalışır.

(4)

Türk Dili 53 Metin ACIPAYAM

meler burada her zaman kendiliğin- den gelmez, getirilir.

Şiir ile nesir birbirinden ne ölçü- de ayrılır?

Eğer şiirin şahsiyetimizle ve şahsi dünyayla bağıntısını göz ardı eder, retoriğin şiire değil düzyazıya ait bir söylem düzeyi olduğunu fark edemezsek bu ayrımı doğru şekil- de yapamayız. Şiir sentakstan önce semantik bir farklılıkla koşulludur.

Bunun için retoriği aşmak zorun- dadır. Retorik esasen düzyazının semantiğini şiirin formuna transfer etmekten başka bir anlam taşımaz.

Ben şiirin formdan daha doğru de- yişle retorik nazımdan ibaret olma- dığını, bu ayrımı fark ettiremeyen bir metnin sadece şiir sömürüsü yaptığını düşünüyorum.

Son soru olarak, şiirde sizi en çok tesiri altında bırakan şair Batı ve Doğu’da kimdir?

Batı’da Eliot, Doğu’da Nizar Kab- bani, bizde İsmet Özel.

Referanslar

Benzer Belgeler

Tahliye küretaj olgularında villöz sitotrofoblastlardaki Ki-67 pozitif hücre oranı, spontan ve rekürren abortus olgularına göre daha fazlaydı.. Sitotrofoblastik

1946 yılında Ankara Radyosu’na gi­ ren ve 1965 yılında İstanbul’a gelen Çamlıdağ, 1981 yılında emekliliğe ay­ rıldıktan sonra ilk kez televizyon prog­ ramına

Büyük insanların prensip olarak sadece 100 üncü ö- lüm yıldönümlerini kutlayan UNESCO, Atatürk için bir is­ tisna yapmış ve 25 inci yıldö­ nümünü,

Gezegenimize çarpan göktaşları ile onlarla bağlan- tıları olan kuyrukluyıldızlar ve küçük gezegenler (as- teroitler) çoğunlukla iki gök cisminin çarpışmasın- dan

1823 den 1891 yılın a kadar süren 78 y ıllık inişli çıkışlı hayatın­ da birçok önemli m evkilere “getirilen A hm et V e fik Paşa iki defa da

Bu noktada lahn (tecvîd kurallarını ihlâl etmek), genel olarak yasak olmakla birlikte, lahn-i hafî bünyesinde oluşan hatalar, lahn-i celî'ye göre biraz daha esneklik

Kadirin güzel türkçelerile başucu kitablarım «Aya öfkelenip türlü üzüntülerle kapkaranlık bir gece olduğum, sultana kızıp çırçıp- lak bir fakir haline

von Dâni- ken’n Tanrıların Arabaları adlı kitabı ile başlayan, Pirî Reis’in 1513 haritasında in­ sanüstü özellikler arama çabalarının ve Hapgood’un bu