Tiirk Kardiyol Dem Arş 2000; 28: 230-238
DERLEMELER
Selenyum ve Kalp Hastalıkları ile ilişkisi
Doç. Dr. Elmas ORAK, Prof. Dr. Retiye X.ANARDAG*, Doç. Dr.
HacıORAK*
Dr. Osmanoğlu Hastanesi Kardiyoloji Birimi, */U Mühendislik Fakültesi Kimya Bölümü
ÖZET
Selenyum esansiyel eser elementlerden biridir. Eksikliği
nin insanda hastalık etyopatogenezinde rol oynayabilece-
ği ilk kez Çin'de Keshan yöresinde rastlanan endemik kar- diyomiyopati (Keslıan Hastalığı) ile anlaşılmıştır. Glutat- yon peroksidaıın ana elementi olması, selenyumun serbest radikal/erin oluşturduğu hasariara karşı koruyucu etkisi- nin olabileceğini gündeme getirmiştir. Bu nedenle pek çok
hastalıkta ve bu arada bilhassa ateroskleroıik kalp hasta-
lığımn etyopatogenezinde muhtemel etkileri için çok sayı
da araşıırmaya konu olmuştur. Bu derlernede selenyumun kalp hastalıkları ile ilişkisi literatür ışığında araşım/mış-
1/r. Selenyum eksikliğinin gerek kardiyomiyopati, gerekse koroner arter hastalığı açısmdan morbidite ve mortalite üzerinde olumsuz etkilere sahip olduğu saptanmıştır. An- cak selenyum düzeyinin etyopatogenezdeki rolünün direkt sebepsel ilişkiden çok indirekt yolla olduğu kanaali ha- kimdir. Olumlu etkileri nedeniyle seçilmiş vakalarda stan- darttedavinin yamnda selenyum verilmesinin yararlı ola-
bileceği söylenebilirse de daha büyük ölçekli ve prospektij
çalışmalara ihtiyaç vardır. Türkiye'nin genelinde selen- yum düzeyleri normal smır/arda bulunnıuşlllr. Bu nedenle
eksikliğine atfedilebilecek problemler söz konusu değildir.
Anahtar kelime/er: Se/en yum, serbest radikal/er, kardiyo- miyopati, koroner arter hastaltğı
Vücut kompozisyonu göz önünde
bulundurolduğunda protein, karbonhidrat,
yağve vitaminie
rin yanında pek çok mineralin de öne mli
işlevlerinin olduğu açıktır.Bu minerallerden pek
çoğunun gereksinimi,
etkileri, azlığıve
fazlalığıkonusundaki bilgile r
veberaberinde vücutta
oluşturdukları rahatsızlıklar iyibilinmektedir. N
a, K, Ca,Mg, P, Cu, Zn, Se ve Cr kardiyevasküler
hastalıklarınpatogenezinde rol oy- nayabilecek önemli minerallerdir. Bu minerallerden pek
çoğubirbirleriyle
etkileşirler ve herhangi birinin
eksikliği veya fazlalığı diğer
minerallerin veya
diğermajör besinierin
fonksiyonlarınıetkileyebilir
(1),Cd, As, Hg ve Pb
vücutta birikici
özelliğe sahipolup kardiyova
sküler sistem için toksiktir
(1,2,3).İnsan metabolizmasında
bir
kısımmineraller
esermiktarlarda gereklidir. Vücuttaki
konsantrasyonlarımiligram ile ifade ediliyorsa makroelement, mikrog-
Alındığı tarih: 28 Aralık 1999, revizyon 7 Mart 2000
Yazışmıı adresi: Doç. Dr. Elmas Orak, Abide-i HUrriyet cad. 226- 1, Şişli, Istanbul
Tlf: (02 ı 2) 296 2060-239/(542) 8 ı 1 2549 Faks: (02 1 2) 230 2618
ram ile ifade ediliyorsa eser veya mikroel
ement ola-rak
adlandırılırlar (4,5).Eksikliği
halinde, her
defasında aynı ve tekrar oluşturulabilir
yapısalve
fizyolojik anormallik gelişenve
yerine konmasıile bu
anormalliğindüzelmesi
sağlanabilen
besin maddesi
esansiyel besin maddesiolarak
adlandırılır.Bu
İsimlendirmemineraller için de geçerli
olup Na,K, Ca, Mg, P
esansiyel makroe- lementler,Cu, Zn, Se, Co, Mn, I, Mo, F ve Cr ise
esansiyel mikroelementler grubundakabul
edilirler(1),
Besinsel
açıdanönemli eser eleme ntle r, enzim, hormon ve
vitaminlerle oluşturdukları işbirliğiile
yüksek biyolojik aktiviteye sahiptirler (4,5).Eksikliklerine ait tipik belirtilerin, son evreye kadar ortaya
çıkmaması,kendilerinin ve
işlevlerinegirdik-
leri enzim sistemlerinin özgül, hassas ve doğru ola-rak tekrarlanabilir labo ratuar
tanı yöntemlerininol-
mayışı veya yaygın olarak kullanılamayışı ve
besin-
sel ve hücresel düzeyde aralarında etkileşimbulun-
ması
nedeniyle eser
elementlerin tanınması vede-
ğerlendirilmesi gÜçtür (6).SELENYUM
Tarihçe ve kimyasal özellikleri
Selenyum (Se)
ı 8 ı 7 yılındaBrezilius ve Gahn tara-
fından bulunmuş,
memeliler iç in esans iye
l eser ele-ment
olduğuise
ancak1957
yılındaSc hwartz ve Foltz
tarafından anlaşılabilmiştir (7,8). Se hemen tümhayvanlar için esansiyel bir elementtir
(8).Periyodik tablonun IV. grubunda yer
alır ve eserelementler
arasında en nadir olanlarındandır. Doğal
olarak
oluşmuş
6 izotopu mevcuttu
r (9-1 1).Selenyum en
yaygınolarak "wet digestion" yöntemi- nin de
kullnıldığıfluorometrik yöntemle tayin ed ilir.
Ayrı
analizdir. Hidrid jene rasyon ve
fırınlıatomik absorpsiyon spektrometris i, nötron
aktİvasyonanali-
zi, polarografik ve
stripping voltametri diğeranali
z yöntemleridir (6).Vücuttaki
dağılımıhomojen
değildir.Vücuttaki dü-
E. Orak ve ark.: Selenyunı ve Kalp Hastalıklan ile ilişkisi
zeyi, serum, plazma ve idrarda Se konsantrasyonu ve eritrosi
tlerdeglutatyon peroksidaz (GPx) enziminin aktivitesi olarak tayin edilmektedir. En
sık kullanılanparametre plazma (veya tam kan) Se konsantrasyo- nudur.
Sağlıklıinsanda normal
değerlerileri derece- de
değişkenlikgöstermekte olup
coğrafiduruma, toprak ve
gıdalardakiSe
miktarına bağlıdır. AlınanSe
miktarınınani
azal~asıplazma konsantrasyonuna ve idrarla
atılanSe
miktarınaderhal
yansımaktadır.Keza Se konsantrasyonu yüksek olan trombositler
kısa
ömürleri nedeniyle
kısasüreli
değişimleredu-
yarlıdır.
GPx aktivitesi ve saç ve
tırnaktakiSe kon-
santrasyonları
ise
uzun süreliSe durumu
hakkındabilgi verir,
kısasüreli Se
değişikliklerineise
duyarlı değildir (9).Yeryüzünde dağılımı
Selenyum elementinin ana
kaynağı,dünya çekirde-
ğini
örten
ergimişvolkanik
kayalıkkütleleridir
(9).Dünyanın
her yerinde bulunmakla birlikte
dağılımıbölgeler
arasındabüyük
farklılıklargösterir
(7,9-12).En fazla
bulunduğubölgeler USA,
İrlanda,Türkis- tan ve Çin'in
bazıbölgeleridir
(13). İsveç,Finlandiya ve Çin'in
bazıyörelerinde toprak Se
miktarı düşükolup günlük
alınanSe
miktarı30-40 f..l g
kadardır (1).Çeşitli
Avrupa ülkelerinde
sağlıklı kişilerdenormal düzeyde
bulunmuştur (11,14).Ü
lkemizde değişiktür sü t ve süt ürünlerinin Se içerikleri
coğrafi yapıya bağlıolarak bölgesel ve mevsimsel
değişimgöster- mekle birlikte genel olarak normal
sınırlardabulun-
muştur (15,16).
Metabolizması ve fizyopatolojisi
İnsan
için en önemli kaynak bitkisel ve hayvansal besinlerdir. Bitkiler
ihtiyaçları olmadığıhalde top- raktaki konsantrasyonuyla
orantılıolarak selenyumu depolarlar
(12).Biriktirici
özelliğinedeniyle killi top- raklarda
yetişenbitkilerde Se
miktarıdaha
fazladır (7). Çayırbitkileri, turpgiller ve fiberler
tahıllardanfazla olmak üzere öneml
imiktarda Se içerirl er
(6,7, 17).
Et, deniz ürünleri ve
balıkta çok iyi birer Se
kaynağıdır.Öte yandan meyve ve sebzeler (mantar ve
sarımsakhariç), süt ve süt ürünleri (yumurta,
bazıpeynirler,
tereyağıhariç),
yağlar,içecekler ve pek çok bebek
mamasıSe
açısındanfakir
gıdalardır.Hayvanlarda en çok böbrek korteksinde birikir. Kalp
kası dışında diğer
kaslarda Se
düşük, karaciğerdeise orta düzeydedir. Sütte toksik seviyede Se bulunmaz.
Az miktarda içme suyunda da bulunur
(7,9,16).Dengeyi sürdürmek için gerekli gün
lük Se miktarıI f..lg/kg kadar o
lupiki c
ins arasındafark yoktur. An- cak bu
değerbüyük ölçüde
şahsın geçmiştekiSe tüketimine
bağımlıdır. Örneğinsele nyumun
düşük olduğuyörelerde 1 O - 24 fJg Se, dengeyi
sağlamakiçin yeterli iken,
diğeryörelerde bu miktar 80 f..lg
dır.Düşük
Se
sahalarındaeksiklik
hastalığınıönleyecek minimum Se
miktarıgünde 20 f..lg,
alınmasıönerilen min imum miktar 40 f..lg
dır.I I f..lg/g
altındakiSe
alımı
ise toplumu
aşikarolarak Se
eksikliğiriskine sokar.
Yetişkindetam kan Se seviyesi 57-340 ng/mL, serum veya plazma seviyesi ise 78-320 ng/mL olup vücuttaki toplam miktan 20 mg
kadardır (5,7 ,9, 18, 19).Yeni
doğandatotal GPx aktivitesi ve Se düzeyi an- nelerinde n ve
diğer erişkinlerden düşüktür.Büyüme
çağında olmalarından dolayı
bebek ve çocuklarda da
düşüktür.
Hamile ve emziren
kadınlardaSe
ihtiyacı artmıştır.Bu nedenle eksiklik
tabloları gelişmeriski
doğurma çağındaki kadınlarda
ve çocuklarda
artmıştır.
Anne sütündeki Se
miktarı gıdadakiyle orantılıolup
biyoyararlılığımükemmeldir. Kolostrum ve ge-
çiş
sütü olgun süte oranla selenyumdan daha zengin- dir
(8,20). Yaşlılarda,total
gıda alımındaazalmayla
orantılı
olarak
azalır (5). Yoğunsigara ve alkol tüke- timinin Se düzeyini
düşürdüğü bildirilmiştir (20),Öte yandan Se stres
sonrasındaazalma
tarzındaakut faz
cevabı oluşturmuştur (21).
Duodenum ve proksimal jejunumdan etkili olarak emilir,
karaciğerve eritrositler
tarafından hızla alındıktan
sonra metabolize
olmuşformda plazmaya dö- ner. Eritrositler
tarafındanindirgenerek plazma pro- teinlerine
bağlanabilecekhale gelir.
AlınanSe'un
%55-60'ı
idrarla
atılır.Toksik seviyelerde ter ve so- Junumla ekskresyon önem
kazanır (9).Tüm dokularda bulunan glutatyon peroksidaz (GPx) iki dirnerden
oluşmuşbir tetramer olup
yapısındadört Se atomu içerir.
Değişikperoksitleri ve bu arada hidrojen peroksidi detoksifiye eder ve membran proteinleri ile
diğerhücresel
bileşiklerioks idan ha- sardan korur
(7,12,22).Memelilerde üç GPx enzimi mevcuttur. En iyi bilineni eritrositlerde bulunan tet- ramerik
olanıdır (7,10).GPx aktivitesi, serum Se mik-
tarının
J 00 f..lg/1
altında olmasıdurumunda subopti- maldir
(23).Se, GPx üzerinden E ve
diğerantiaksi- dan vitaminlerle
yakınmetabolik
ilişkiiçerisindedir
(2).
Türk Kardiyol Dem Arş 2000; 28: 230-238
Selenyum
fazlalığıEn belirgin bulgu saç ve
tırnaklarındökülmesidir.
Deri ve sinir siste mi
lezyonlarıve
dişbozukluklan
oluşur. Düşüklere
yol açabilir ancak teratojenik etki- ye ait delil yoktur. Kronik Se
temasınatipik bir has-
talık belirlenmemişse
de akut intoksikasyonu te spit
edilmiştir. İlkbelirtiler
bulantı,kusma ve diyaredir.
Birkaç hafta sonra saç dökülmeye
başlarve
tırnaklarda patolojik
değişiklikler oluşur.Geçici EKG de-
ğişikliği, karaciğer
fonksiyon
bozukluğuve
sarımsakkokulu solunum da
bildirilmiştir.Retikülo endotel - ya! neoplazide se rum Se seviyesi yüksek
bulunmuştur
(7),Selenyum
eksikliğiEksiklik,
organizmanınbesinsel
ihtiyacıile diyetteki biyoloj ik olarak
kullanılabilirele ment
arasındakidengesiziikten
kaynaklanmaktadır.Yaselenyum
arzı azalmışya da talebi
artmıştır.Jeokimyasal etmenler endemik yeters
izlik sahalarınınve buna
bağlıhasta-
Iıklarının oluşmasına
sebep olurlar. Ye me
alışkanlıkları
da Se
eksikliğineyol açabilir. Mide
salgısınıe t- kileyen patolojiler eser elementlerin emi
limini etki-leyebilir. Keza pürifiye parenteral veya enteral bes-
lenme vejetaryen rejimler,
bazımamalarla beslenme ve total pa renteral beslenme Se
eksikliği oluşturabilir (5,7,9).
SELENYUMA CEV APLI HASTALIKLAR Se
eksikliği, bazı hastalıkların oluşmasındadirekt rol oynayabilir.
Diğerbir
kısımpatolojik durumda ise indirekt etkiden veya se
lenyum verilmesinin faydalıterapötik etkisinden sözedilebilir.
Se
eksikliğindekardiyovasküler
hastalıklar(en tipik
örneği
Keshan
hastalığıdır), iskelet kasıtutulumu (miyotonik distrofi, Duc henne tipi müsküler distro- fi) ,
karaciğernekroz u, yetersiz
gelişme,katarakt, pankreatik hasar, hemolitik anemi, Glanzmann trom- baste nisi g ibi kan
hastalıkları,periodontal
hastalık,kistik fibrozis, alkolik siroz, lejyoner
hastalığıve nö- rolojik dejeneratif
hastalıklargibi
çeşitli hastalıklarınrisklerinde
artışsöz konusudur.
DüşükSe konsant-
rasyonlarının
ka nser riskini
arttırdığı, suplementas- yonun kanser riskini
azalttığıya da fazla
miktarlarının
kanser riskini
arttırdığı bildirilmiştir.Bacak ül- serleri olanlarda da Se
değerleri düşük bulunmuştur (7,24-32),SELENYUMUN KALP HASTALIKLARlNDA-
Kİ YERİve MUHTEMEL ROLÜ
Kardiyomiyopati
Se
eksikliğiile insan
hastalığı arasındakidirekt
ilişkive Selenyumun insan beslenmesi için esansiyel ol-
duğu
ilk kez Keshan
Hastalığıile gün
ışığına çıkmıştır (33,34). İlk
kez 1935
yılındaÇin'in Keshan yöre- sinde bildirilen ve Japonlar
tarafındanKeshan Has-
talığı
olarak
adlandırılan,fatal ve endemik kardiyo- miyopatinin, 1936
yılındabilinmeyen natürde nekro- tik lezyonlarla karakterize bir
ıniyokard hastalığıol-
duğu gösterilmiştir.
Çin'in
kuzeydoğusundangüney-
batısına
uzanan
kuşak tarzındabir alanda
dağılımgöstermektedir. Seneden seneye
farklılıklargösteren epidemiler
oluşturur.Kuzeyde
kış,güneyde yaz ay-
ları hastalığın
pik
yaptığımevsimlerdir. En hassas topluluklar 2-7
yaşındakiçocuklar ve
doğurganlık yaşındaki kadınlardır.Çiftçi ailelerinde, fabrika
çalışanlarının
ve prof esyonellerin a
ilelerinde n daha
sıktır. İlgili
alanlara yeni
yerleşenailelerde üç ay içeri- sinde yeni
vakaların oluştuğu saptanmıştır (18,23, 33,34),Hastalık
kardiyomegali, ritm ve EKG
bozukluklarıgibi bulgula rla veya konjestif kalp
yetersizliği(KKY) ve kardiyojenik
şoktablosunda ortaya
çıkabilir. Tormbo-embolik olaylara
sıkça rastlanır.Akut, subakut, kronik ve latent o lmak üzere dört
ayrıkli- nik tablosu
tanımlanmıştır.Akut tip: Önceden bir kalp
hastalığıolmayan birinde aniden
başiayabildiğigibi, kronik ve sinsi
hastalığıolan birinde klinik sey-
rin ani değişimi şeklindede ortaya
çıkabilir. Başlangıç semptomları baş
dönmesi, halsizlik,
iştahazal-
ması, bulantı,
kusma, ürperme, substernal huzursuz-
luk, dispne ve perikardite ait belirtiler olabilir. Bazenkardiyojenik
şoktablosu
gelişir. AtiatılabilirseKKY
bulguları
tabloya hakim o
lur.Adams-Stokes senkopu
nadir değildir.Kronik tip: Akut veya subakut tipin ileri evresini
oluşturanveya uzun
sür-müş
sinsi bir
hastalığınsonu olan KKY tablosudur.
Subakut tip: Bilh assa çocuklarda olmak üzere en
sık
rastlanan tipidir. Klinik beli rtiler
hastalığınc
id-diyeti ile
orantılıdır. Başlangıçakut tipe göre daha
yavaş
olup I -2 hafta sürer. Kronik tipe göre belirtiler d aha
hızlısey rede r. Latent tip:
Hastalığına na tipidir.
Hastalığın farkında olunmadığıve tesad üfen
başka
bir muaye ne
esnasındaveya otopside fark edi-
len hafif seyirli tipidir. Ka
lp hafifçebüyük olabilir.
E. Orak ve ark.: Selenyum ve Kalp Hastalıklan ile ilişkisi
RBBB dahil
değişikEKG
patolojilerigörü
lebilir(ı 8,33-35).
Otopsi
bulguları, kalbinana
hedef organ olduğunu göstermiştir.Kalp büyük,
odacıklardilatedir. Koro- ner arterlerde bir patoloj
i olmaksızın histopatolojikolarak, tüm kas dokusu
içerisinde
dağınıktarzda
multifokalnekroz ve fibroz
değişimmevcuttur.
Ventriküller atriumlara, sol kalp ise
sağaoran
la dahasık tutulmaktadır.
Miyositoliz karakteristik
değişikliği oluşturur. Yoğun
nedbe, erken fibroz ve taze nek- roz
aynıalanda bul unabilir. Akut vakalarda s uben- dokardiyal kontraks iyon band nekrozu hakim iken kronik vakalarda
ise yoğun nedbeler tabloya hakim-dir. Hücre infiltrasyonu
değişkendir.Elektron mik-
roskopisi ile mitokondrial disorganizasyon ve miyo- fibril segmentasyonu mevcuttur
(23,33). KH'nıviral miyokard
itdahil
diğerkardiyomiyopatil erden
ayırdeden tipik klinik veya patolojik tablo yoktur.
Aynıklinik özellik
leresahip hasta
larendemik sahala
rdaKH,
diğeralanlarda ise kardiyomiyopati ve miyokar- dit olarak
adlandırılır (36).KH etyolojisi kesin olarak belli
değildir.Pek çok et- ken ileri
sürülmüştür.Hastalardan Echo ve Coxsac- kie
viruslarıizole
edilmişancak
hastalığaspesifik virüs
bulunamamıştır.Buna
rağmenv
iral infeksiyon
'en muhtemel sebep olarak görülmektedir. Çevresel toks
ik maddeler,dengesiz
alınmışelektrolit v e eser ele mentler ve
bazıbiyolojik ürünlerle kronik zehir-
lenmeler, Se dışında diğer gıdamadde leri ve e le- mentlerin
eksikliğiile
hastalık arasında ilişkigöste-
rilememiştir.
Bu
hastalığın sık görüldüğüalanda ya-
şayanlarda
Se seviyesi,
dünyanınherhangi bir yerin- de serbest olarak
yaşayanherhangi birinde sap
tan-mış
en
düşük değerdendaha
düşük( < 0.02 ppm), et-
kilenmemiş
alanla rda ise bu
değerlerinüzerinde bu-
lunmuştur.
Bu bölgelerde
tahılda,günlük diyette ve etkilenen kimselerden
alınanörneklerde Se konsant- rasyonu belirgin olarak
düşük bulunmuştur (18,23, 33,34).Benzer klinik tablolar
başkaülkelerden de bi
ldiril-miştir.
Almanya'da incele ne n KMP
vakalarınınpek
çoğunda
Se
eksikliği saptanmış,bu hastala rda sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu ile serum Se
miktarı arasındapozitif
ilişkininvar
olduğudikkati çek-
miştir (37).
Yeni Zelanda'd a yürütülen bir
çalışmadakateterle
doğrulanmış14 müteakip dilate kardi- yomiyopati
vakasındatam kan Se konsantrasyonu
kontrollere göre
düşük bulunmuş,Se
eksikliğinin,etyolojisi kesin be lli olmayan bu dilate kardiyomi - yopatin
inetyoloj
ik faktörlerindenbiri
olması olasılığıüzerinde
durulmuştur (36).Keza Se eksikli-
ğinin
Nijerya'da
kadınlardaperipartum kard
iyomi-yopati için bir risk fak
törü olduğuileri
sürülmüştür (38).Selenyum düzeyleri normal
olduğuhalde
bazıA vru- pa ülkelerinden de bu tabloya uyan bireysel vakalar
bildirilmiştir.
Bunlardan birinde septik
şoksonucu kardiyak arrest ile ö
len17
yaşındabir
kızınolopsi- sinde
uzamışSe
yetersizliğine bağlıdi
latekardiyo- miyopati
saptanmıştır (39).Johnson ve ark. Se eksik-
liğinin eşlik ettiği batılı
tipte bir dilate kardiyomiyo-
pati vakası takdim etmişlerdir.43
yaşında,iki sene- dir parenteral beslenmeye tabi bir hastada ciddi arit- miler
sonrasındaakut
akciğerödemi ile sonianan di- Iate kardiyomiyopati
gelişmiştir. İncelemelerdeSe
yetersizliğini
telkin eden eri trosit GPx
değerlerielde
edilmiş
ve
hastalıkla ilişkilendirilmiştir (40).Beslen- mesinde m
ineral eksikliğibulunan
iki yaşındabir
kızda
da
düşükSelenyumun
saptandığıve replas- manla düzelen benzer klinik tablonun
varlığıbildiril-
miştir (41).
Tedavi
hastalığıntablosuna göre genel
şokve KKY tedavisi prensipleridir
(33).I 965- 1967
yılları arasında takip edi
len ciddi erkilenmiş100 hastadan
oluşanbir seride sodyum selen
it suplementasyonuile yal-
nızca
bir vakada
şüpheli hastalıkhali
görülmüşkenplasebo grubunda 5 hastada aku t atak
gelişmiş,2 hasta da vefa t
etmiştir.Bu Selenyumun ön
leyiciet- kisini
kanıtlayanilk
çalışmadır. Sonraları(197 I- 1975 ve 1976 - 1977)
yapılan çalışmalarda be nzer sonuçlar
vermiştir (34).Dinamik gözlem ile Se suple- mentasyonunun
başladığı1974
yılından itibarenakut, late nt ve kronik KH
vakalarının yıllıkinsidensi
yıldan yıla azalmıştır.
1979
yılındanitibaren e nde- mik sahada Se düzeyi nonendemik sahadaki seviye- lere
çıkarılmıştır.1983
yılındanso nra yeni akut ve subakut KH
vakasına rastlanmamış,ancak yeni la- tent ve kronik
vakalarınhalen
varlığıdikkati
çekmiştir
(35).Tüm bu veriler Se
eksikliğinine tyolojik önemine
işaret
etmektedir. Ancak suplementasyonun ultrast- rüktürel
değişiklikleridüzeltmeye yetmemesi, Se ek-
sikliğinin
KH'
nın oluşmasındaprimer patogenetik
geogen olsa bile, spesifik
başlatıcıetyolojik faktör
Tiirk Kardiyol Dem Arş 2000: 28: 230-238
olmaktan çok kondisyonel predispozan bir faktör ol-
duğu kanaatini oluşturmuştur (35)_
Koroner arter hastalıkları
Risk faktörleri ile koroner arter hastalığının (KAH) patogenezinin yalnızca %50-70 ini izah etmek müm- kündür. Aydınlatılmamış daha başka bazı önemli et- yolojik faktörlerin olduğu aşikardır (42). Aktive ol-
muş oksijen ürünlerinin, iskemik hasarın patogene- zindeki rolleri hakkında bilgiler arttıkça GPx enzi-
ıninin esansiyel parçası olan Se araştırmaların ilgi
alanı olmuştur (43). Se eksikliği, intimanın proli- feratif bir hastalığı olan aterosklerozun patogenezi ile ilişkili pek çok hücresel mekanizmaları etkiler.
Hücre içi hidrojen peroksit ve yağ asidi hİdrope
roksitlerinin uzaklaştırılmasında önemli görev alan GPx aktivitesinde azalma, troınbosit ve diğer doku- larda prostaglandin ve lökotrien metabolizmasının değişmesi, trombosit agregasyonu ve kollajen ile sti- mülasyonu sonrası tromboxan A2 üretiminde artış
prostasiklin üretiminde azalma başlıcalarıdır (ı 7 ,44,45).
Koroner arter hastalığı ile Se ilişkisi çeşitli çalışma
larda araştırılmıştır. Salonen ve ark. yayınladıkları
prospektif epidemiolojik bir çalışınada düşük Se dü- zeyi ile koroner aterosklerozu arasındaki ilişkiye
dikkat çekmiş, serum total Se düzeyinin azalmış ol-
ması ile KAH riski, kardiyevasküler hastalık, fatal veya nonfatal ınİyokard infarktüsü (MI) arasında ilişki saptamışlardır (46). Egzersiz testinde iskemik EKG bulgulan veren erkeklerde diğerlerine göre da- ha düşük ortalama Se düzeyleri saptanmıştır (8 1.5 - 85.9 ı.ıg/1 p<O.O 1) (47). Stabil ve anstabil angina pek- terisli hastalarda da sırasıyla plazma ve eritrosit Se konsantrasyonu istatistiksel olarak düşük bulunmuş
tur (48). Bir başka çalışınada anjiyografik olarak KAH olduğu gösterilmiş 37 hastada koroner arterleri normal 15 kontrole göre serum GPx aktivitesi ve Se düzeyi, KAH'nın ciddiyeti oranında düşük bulunmuş
ve hastalığın ciddiyetinin tayininde kullanılabileceği
ileri sürülmüştür (49). Oster ve ark. akut MI' lı 49 hastada semptomların başlamasından sonraki ilk 4 saat içerisinde serum Se konsantrasyonunu kontrol- lere göre belirgin olarak düşük bulmuşlar (55±15
ı.ıg/1 vs 78±1 1 ı.ıg/1) ve bu Se düşüklüğünün akut olaydan önce var olup gelişen MI' ın sonucu olmadı
ğını ileri sürmüşlerdir (50). Kronik böbrek yetersizli-
ği olan hastalarda yapılan bir çalışmada Se ve trom-
bosit GPx aktivitesi eksikliğinin aterosklerozu hız
landırdığı bulunmuştur (5 ı>.
Öte yandan antieksidan özelliği nedeniyle koruyucu
olabileceği varsayılmış (52) ve bu konuda da araştır
malar yapılmıştır. Korpela ve ark. Se suplementas- yonu ile akut MI'ın tedavi ve önlenmesinde antieksi-
danların etkinliğini araştıracak çalışmaları teşvik
edici sonuçlar elde etmiştir (53). Theile ve ark. MI' lı hastalarda standart tedavinin yanı sıra, serum ve tam kan Se ve GPx seviyelerini belirgin olarak arttıracak şekilde Selenyum da vererek tedavi grubunda kalp
yetersizliğinin kontrol grubuna oranla daha seyrek
oluştuğunu saptamışlardır (%20 vs %57). Bu da Se terapisiyle miyokard dokusunun korunduğu varsayı ınını desteklemektedir (54). Koehler ve ark. arter li- gasyonu ile deneysel infarktüs oluşturulmuş domuz kalbinde Se infüzyonu ile sürvinin düzeldiğini, hem
kısa hem uzun süreli protektif etkisinin varolduğunu,
hücre membranının elektriksel vulnerabilitesinin
baskılandığını, koroner kan akımında ve infarkte ol-
muş kalbin total perfüzyonunda artış olduğunu gös-
termişlerdir (55). Ayrıca iskemi -reperfüzyon hasarı
na karşı selenyumun koruyucu bir etkisinin olduğu
ve peroksitlerin reperfüzyon sendromundan sorumlu
olduğu da gösterilmiştir (56).
Bu çalışmalar Se eksikliği ile koroner arter hastalığı arasında yadsınamaz bir ilişkiyi vurgulamaktadır.
Ancak sonuçlar Se eksikliğinin KAH etyolojisindeki rolü hakkında kesin olmaktan öte daha çok önerici
değerde veriler sağlamıştır. Se eksikliği aterosklero- zun progresyonunu veya morbid olayları hızlandır
maktadır ve bunun mekanizmaları araştırılınaya de-
ğer konulardır (42,44,57).
Selenyumun KAH patogenezindeki rolü direkt veya indirekt olabilir. Bir grup çalışmada selenyum eksik-
liğinin diğer risk faktörlerinden bağımsız etyolojik rolünün olduğu ileri sürülınüştür:
Moore ve ark. Se konsantrasyonu ile koroner ate- rosklerozu arasında belirgin ters bir ilişki saptadılar.
Bilhassa çok damar hastalığı olanlarda kontrollere göre plazma Se değerleri istatistiksel olarak belirgin olarak düşüktü. Veriler Se eksikliğinin sigara ve al- kolden bağımsız olarak koroner aterosklerozda rol
oynadığı şeklinde yorumlanmış ancak bu noktanın açıklığa kavuşabilınesi için daha geniş çalışmaların gerektiği vurgulanmıştır (24). Kardiyevasküler risk
E. Orak ve ark.: S elenyum ve Kalp Hastalıkları ile ilişkisi
faktörleri,
bazı besinsel parametreler ve kısave uzun süreli Se durumunu
araştıran diğer bazı çalışmalarda Se ile
yaş,cins, kolesterol
fraksiyonları,kan ba-
sıncı,
alkol tüketimi, vücut kitle
indeksi arasındaherhangi bir
ilişki saptamamıştır (59,58).Öte yandan selenyumun, kardiyovasküler
hastalıklarınpatogene- zi üzerindeki etkisinin bilinen risk faktörleri üzerin- den
olduğuna dairdelillerin
bulunamadığıbildiril-
miştir (58).
Danimarka erkeklerinde
yapılanbir
çalışmadada se- rum Se düzeyinin 1
ı.ıınol/1ve
altında olmasının İKHriskini
arttırdığı saptanmış,bu
ilişkinin diğermajör risk faktörlerinden
bağımsız olduğuileri
sürülmüştür (60).Böylece Se
eksikliğininhipertansiyon ve kardi- yavasküler
hastalıkiçin bir risk faktörü
olduğuileri
sürülmüştür (61). Rotterdaın'da yapılan
bir
çalışmadaise
MI'Iıhastalarda ayak
tırnağıSe düzeyi ile eritro- sit GPx aktivitesi
ölçülmüşve Se ortalama konsant-
rasyonları
hastalarda kontrollere göre istati stiksel olarak
anlamlıdü zeyde
düşük bulunmuştu.Risk fak- törleri
ayarlaması sonrasındadahi bu negatif
ilişkidevam ediyordu. Ayak
tırnağıSe düzeyi 0.66
ıng/kg altındaolanlarda MI riski daha yüksek seviyede olanlara göre 4.5 kat (%95 CI 1.3-15.7) fazla idi.
Ayak
tırnağındakiSe
miktarınınörneklemeden ön- ceki bir seneye
yakınsürenin vücut Se düzeyini yan-
sıttığı
göz önünde bulundurulursa, bu Se seviyesinin eskiden beri
düşük olduğuve GPx aktivitesinden ba-
ğımsız
etyolojik role sahip
olduğu anlaşılınaktadır (62).Kimi
çalışınalarise selenyumun kardiyovas küler
hastalıklarla
ilgili risk faktörleri ile de
etkileştiğini (17)ve onlar üzerinden etkili
olduğunusavunmakta-
dır.
Böyle bir
çalışınadaserum kolesterolü ile Se
arasında
saptanan pozitif
ilişki yaş,cins, kiloya göre düzeltmeler
yapıldıktansonra da devam
etmiş,bu
ilişki
kolesterolden zengin
gıdalarınSe içermesi ile izah
edilmiştir (63).Virtamo ve ark. Se ile serum ko- lesterol u
arasında aşikar (64),Salonen ve ark. ise Se ile HDL-K
arasında zayıfancak istatistiksel
anlamlıpozitif
ilişki bulmuşlardır (47).Bir
başka çalışmadaise
düşükserum Se ve yüksek LDL-K konsantrasyo- nunun
beraberliğininaterosklerozda sinerji stik etki- ye sahip
olduğu saptanmıştır (65).Miettinen ve ark. ise KAH belirtilerinin
gelişmesiile Se konsantrasyonu
arasındabir korelasyonun olma-
dığını,
ancak serum kolesterol esterlerinde ve fosfo-
lipitlerde paliansatüre
yağasitlerinin
varlığıile Se konsantrasyonu
arasındapozitif
ilişkinin varlığını saptamışlardır.Paliansatüre
yağasidi
muhtevasının düşük olmasınınKAH için
bağımsızbir risk faktörü
olduğuna işaret
eden yazarlar çok
düşük(<45
ı-ıg/1)Se konsantrasyonunun KAH
ile ilişkisinindirekt olarak
olmayıp düşükkonsantrasyondaki paliansatü- re
yağasitlerine
bağlı olduğunuileri
sürmüşlerdir (59),Öte yandan sigara içenlerde içmeyeniere göre Se be-
lirgin olarak düşük bulunmuştur (59).Beaglohole ve
arkadaşlarının çalışmasında
ortalama Se düzeyinin kontrollere göre belirgin
düşük olduğu MI'Iıhasta- lardan sigara içenlerde Se düzeyi, içmeyenie re göre içilen sigara
miktarından bağımsızolarak bel
irgindüşüktü.
Se düzeyi ortalama
değerin altındaolanlar- da, üstünde olanl ara
kıyaslaMI rölatif riski her iki cinste de fazla
bulunmuşancak Se
düşüklüğününMI riski üzerine bu etkisi sigara içenlerle
sınırlı kalmış tır.Bu interaksiyon istatistiksel olarak belirgindir (p=O.Ol). Bu sonu çlar Se
eksikliğinin,s igara içimi ile birlikte KKH için risk faktörü
olduğuhipotezini
düşündürmektedir (66).
Bu arada olumsuz sonuç veren
çalışmalarda
yayınlanmış
ve kardiyovasküler
hastalıkladaSe
arasındakesin sebepsel
ilişki kurulamadığı bildirilmiştir (63).Salonen ve ark. yedi
yıllıkperiyod ta KAH veya di-
ğer
bir kardiyovasküle r
hastalıktanvefat eden veya nonfatal MI geçiren hastalarda ortalama Se
değerlerini
sağlıklıkontrollere göre
anlamlıderecede
düşük(p<O.O l)
bulınuşlardır.Serilerinde serum Se
değerinin 45
ı-ıg!Iden
düşük olmasının,KAH riskini 2.9, kardiyovasküle r
hastalığıriskini 2.2, MI riskini 2.1
katı arttırdığını saptamışlardır.
Ancak bu
vakaların çoğunda diğerrisk faktörle
ride mevcut
olduğundanSe
düşüklüğünü,gerçek bir sebepsel
ilişkiyi yansıtmaktan çok bu
hastalıkların oluşumundadaha direkt etkiye sahip faktö rle rin
diyetetİkolarak
alındığının işaretiolarak
alınabileceğiniyani sadece bir
ınarkerolarak kabul
edilebileceğiniileri
sürmüşlerdir (23).1972 - 1977
yılları arasındaFinlandiya'da yürütüle n iki
çalışmanınhavuz verile rinde, Serum Se
değerleri45
ı.ıg/1ve
altındaolanlarda kardiyovasküler olay rö- latif riski 1.63 ve 1.66
bulunmuş,ancak Se
düşüklüğünün
sebepten çok sonuç
olduğuve
İKHriski ile
ilişkinin
kesin
olmadığıiddia
edilmiştir (44),Ring-
s tad ve ark. ortala ma Se düzeyinin hastalar ve kont-
Türk Kardiyol Dern Arş 2000; 28:230-238
roller için aynı bulmuşlar ve 0.75 -2.5 ı.ımol/1 arasın
da serum Se düzeyi ile KAH arasında belirgin bir
ilişkinin olmadığı kanaatine varmışlardır (67). The Troms0 Heart Study' de de MI'lı hastaların ve kont- rollerin Se düzeylerinde bir fark bulunamamış, an- cak bu negatif bulgu önerilen eşik Se değerine ula-
şılmamış olması ile açıklanmak istenmiş, öte yandan tek bir serum ölçümünün yıllar süren bir takip çalış
masında etyolojik ilişkiyi açıklayamayacağı savu-
nulmuştur (43).
Öte yandan Se eksikliği ile kan basıncı, intima kalın
lığı, mononükleer hücre infiltrasyonu arasında da ilişki olmadığı ileri sürülmüştür (68). KAH, CVA ve klodikasyosu olan hastalarda normallere göre daha
sık olarak 45 ı.ıg/1 den düşük Se değerlerinin saptan-
dığı bir çalışmada farklar yalnızca koroner arter has-
taları için anlamlı bulunmuştu. Bu çalışmada gerek total gerekse kardiyovasküler mortalite, Se'nin 45
ı.ıgll den düşük olması ile artmaktaydı. Ancak bu iliş
ki önceden KAH'ı olmayanlarda saptanmamıştı ve durum Se ile koroner sebepli ölüm ve MI arasında ilişki olmadığı şeklinde yorumlanmıştı (64).
Burada diğer bir antiaksidan olan E vitamininin etki- sinden de söz etmek gerekir. Se ve vitamin E kombi- nasyonu aterosklerotik plağın gerilemesini ve meta- bolik prosesin düzetmesini sağladığı (69), yüksek yağ diyetine tabi tavşanlarda kalp damarları ve kasında oluşan değişikliklere karşı güçlü koruyucu etkiye sa- hip olduğu (70), aterosklerozu probucholun eşdeğer hipokolesterolemik dozu kadar etkili olarak önlediği
ve bu etkinin kısmen plazma lipoprotein ve koleste- rol konsantrasyonlarından bağımsız mekanizmalada oluştuğu gösterilmiştir (71). Tavşanlarda yapılan bir
çalışmada yüksek E vitamininin verilmesinin serum HDL kolesterolü üzerine etkisi Se konsantrasyonu ile ters ilişkili bulunmuştur (72). Multivariate analiz- ler sonrasında Se, A ve E vitamini düzeyleri ile KAH ve kardiyovasküler mortalite arasında sabit -
tutarlı bir ilişki saptanmamıştır (73,74).
Sonuç
Serbest radikallerin kalp hastalıklarının oluşumunda
ki rolü nedeniyle antiaksidan etkiye sahip pek çok madde ve bu arada Se koroner arter hastalığının ön- lenmesinde faydalı etkiye sahip olabilir. Ancak bazı
olumlu sonuçlara rağmen KAH'da etyolojik rolü ke- sin değildir. Bilhassa invazif kardiyolojik prosedür- ler sonrasında faydalı etkileri beklenebilir. Varlığı
gösterilmiş iskemik kalp hastalığında, bilhassa giri-
şimler sonrasında reperfüzyon sendromu ve kalp ye-
tersizliği gibi bazı komplikasyonların önlenmesinde standart tedavinin yanında uygun vakalarda ilave te- davi olarak verilmesi düşünülebilir. Bu konu daha büyük ölçekli prospektif çalışmalar gerektirmekte- dir. Eksikliğinde gözlenen ve Keshan Hastalığı ola- rak adlandırılan kardiyomiyopatideki rolü daha iyi bilinmektedir.
Ülkemizde bölgesel ve mevsimsel değişimler göster- mekle birlikte Se düzeyi genel olarak normal sınır
larda bulunmuştur. Böylece eksikliğine bağlı hasta-
lıkların gözlenmesi ve bu amaçla suplementasyonu söz konusu değildir.
KAYNAKLAR
1. Singh RB, Mori H, Kumerow FA: Macro and ırace
mineral metabolism in coronary heart disease. Trace Ele- menis in Medicine 1 992;9:ı44-56
2. Ellis N, Lloyd B, Lloyd RS, Clayton BE: Seleniuro and vitamin E in relation to risk factors for coronary heart disease. J Clin Pathal 1984; 37:200-6
3. Boström H Wester PO: Trace elemenis in drinking water and death rate in cardiovascular disease Acta Med Scand ı 967; ı 81: 465-73
4. Oldfield JE: The two faces of selenium. J Nutr 1987;1 ı 7:2002-8
5. Mertz W, Morris ER, Smith JC, et al: Trace elemenıs
in the elderly. Metabolism, requirements, and recommen- dations for intakes. HN Munro et al (eds). Nutrition, aging, and the elderly. Plenum Publishing Corp. 1989, p. 195-222 6. Diplock AT: Trace elements in human health with spe- cial reference to seleni um. Am J Clin Nutr 1987;45: 1313- 22
7. Akkuş İ, Şekeroğlu MR, Üner A, Aköz M, Kurt E:
Selenyum: Dağılışı, metabolizması ve fizyopatolojisi. S.Ü.
Tıp Fak Dergisi 1991;4:547-51
8. Kumpulainen J: Selenium: Requirement and supple- mentation. Acta Pediatr Scand Suppl 1989;351: 114-7 9. Neve J, Vertongen F, Molle L: Seleniuro deficiency.
Clin Endocrinol Metabol ı985;14:629-56
10. Stadtman TC: Seleniuro biochemystry -Selected to- pics. Adv Inorg Biochem 1994;10:157-75
ll. Foster LH, Surnar S: Seleni um in health and disease:
A review. Crit Rev Food Sci Nutr 1997;37(3):21 1-28 12. Yaylah B, S özer V: İnsan hastalıklarında eser ele- mentler. Endokrinolojide yönelişler 1 995;4:25-33
13. Van Cauwenbergh R, Robberecht H, Deelstra H, Picramenos P, Kostakopoulos A: Seleniuro concentrati- on in serum of healthy Greek adults. J Trace Elem Elect- mlytes Health Dis 1994;8:99-109
E. Orak ve ark.: Selenyum ve Kalp Hasralıklan ile ilişkisi
14. Kok FJ, Hofman A, Vandenbroucke JP, Valken- burg HA: Seleni um and cardiovascular disease. Int J Epi- demiol. 1985;14: 335
15. Orak H, Yanardağ R: Selenium content of milk and milk products of Turkey - Part I. Chimica Acta Turcica
1996;24:239-43
16. Yanardağ R, Orak H: Seleniuro content of mil k and milk products of Turkey -Part ll. Biol Trace Elem Res
ı 999; 68:79-9 5
17. Anderson RA: Trace elements and cardiovascular di- seases. Acta Pharmacoı Toxicol Suppl ı 986;59:3 ı 7-24 18. Chen X: Seleniuro and cardiomyopathy (Keshan dise- ase). Acta Pharmacol Toxicol ı 986;59 suppl: 325-30 19. Whanger PD: Metabolism of seleniuro in humans. J Trace Elem Exp Med ı998;11:227-40
20. Robberecht H Deelstra H: Factors influencing blood selenium concentration values : A literature review. J Tra- ce Elem Electrolytes Health Disl994;8:ı29-43
21. Singh A, Smoak BL, Patteson KY, LeMay LG, Vei- lon C Deuster PA: Biochemical indices of selected trace minerals in men: effect of stress Am J Clin Nutr
199ı;53:ı26-3ı
22. Stadtman TC: Seleniuro biochemistry. Ann u Rev Bi- ochem ı 990;59: ı ll-27
23. Salonen JT, Aifthan G, Huttunen JK, Pikkarainen J, Puska P: Association between cardiovascular death and myocardial infaretion and serum seleniuro in a matched- pair longitudinal study. Lancet ı 982;2: 175-9
24. Moore JA, Noiva R, Wells IC: Seleniuro concentrati- ons in plasma of patients with arteriographically defined coronary atherosclerosis. Cl in Chem ı 984;307: ı 17 ı -3 25. Agren MS, Strömberg HE, Rindby A Halmans G:
Selenium, zinc, ıron, and copper levels in serum of pati- enis with arterial and venous leg ulcers. Acta Derm Vene- reol (Stockh) ı 986;66:237 -40
26. Schrauzer GN, Molenaar T, Mead S, Kuehn K, Ya- mamoto H, Araki E: Seleniuro in the blood of Japanese and American women w ith and without breası cancer and fibrocystic disase. Jpn J Cancer Res ı 985;76:374-7 27. Vincenti M, Rothman KJ, Bergomi M, Borciani N, Serra L, Vivoli G: Excess nıelanoma ineidence in a co- hor! exposed to high ıevels of environmental selenium.
Cancer Epideıniol Biomarkers Prev 1998;7:853-6 28. Com bs GF Jr, Gray WP: Cemopreventive agents:
Seleni um. Pharmacol Ther 1998;79: 179-92
29. Combs GF Jr, Clarck LC, TurnbuJI BW: Reduction of cancer mortality and ineidence by seleni um supplemen-
taıion. Med KI in ı 997;92 Suppl 3:42-5
30. Knekt P, Marnienıi J, Teppo L, Heliovaara M, Aro- maa A: Is low selenium status a risk factor for lung can- cer? Am J Epidemiol 1998; ı48:075-982
31. Prevention of Keshan cardiomyopathy by sodium sele- nite. Nutrition Reviews 1980;38: 278-9
32. Stadtman TC: Some seıenium-dependent biochemical
processes. Adv Enzymoı Relat Mol Biol ı979;48:ı-28
33. Yang G, Chen J, W enZ et al: The role of selenium in Keshan disease. Adv Nu tr Res 1984;6:203-3 ı
34. Guang-lu X, Shan-yang S, Hong-bin S Jing, kui X:
Keshan disease and selenium deficiency. Nutr Res
ı985;suppl ı:ı87-92
35. Guang-Lu X, Shi-Chen W, Bai-Qi G et al: Further investigation on the role of seıenium deficiency in the aeti- ology and pathogenesis of Keshan disease. Biomed Envi- ronment Sci ı 997; 10:3 ı 6-26
36. lkram H, Crozier lG, Webster M, Low CJS: The role of seleniuro deficiency in occidentaı dilated cardiom-
yopaıhy. NZ Med J ı989; ı 02: ı 00-2
37. Oster O, Prellwitz W, Kasper W, Meinertz T: Con- gestive cardiomyopathy and the seleni um content of serum Clinica Chimica Acta, ı 983; ı 28: 125-32
38. Cenac A, Sinıonoff M, Moretto P Djibo A: A low plasma selenyum is a risk factor for peripartum cardiom- yopathy. A coınparative study in Sahelian Africa. Int J Cardiol ı992;36:57-9
39. Lockitch G, Taylor GP, Wong L TK et al: Cardiom- yopthy associaıed wiıh nonendemic selenium deficiency in a caucasian adolescent. - case report Am J Clin Nutr
ı 990;52:572-7
40. Johnson RA, Baker SS, Fallon JT et al: An occiden- tal case of cardiomyopathy and seleniuro deficiency. N.
Eng J Med ı981; 304: 12!0-12ı2
41. Collipp PJ, Chen SY: Cardiomyopathy and seleniuro deficiency in a two year-old girl. New Engl J Med 198 ı ;304: ı 304-5
42. Huttunen JK: Seleni um and cardiovascular disease.
Acta Phannacol Toxicol ı986;59 Suppl:3ı ı-3ı6
43. Ringstad J, Jacobsen BK, Thomassen Y, Thelle DS:
The Troms0 Heart Study: Serum seleniuro and risk of myocardial infaretion a nested case-control study. Journal of Epidemiology and Community Health. I 987;4.ı :329-32 44. Salonen JT: Seleniuro in ischaemic heart disease. Int J Epidemiol 1987;ı6: 323-8
45. Thomas WA, Kim DN: Biology of disease: Atherosc- lerosis as a hyperplastic and/or neoplastic process. Lab İn
vest I 983;48:245-55
46. Salonen JT, Aifthan G, Huttunen JK, Pikkarainen J, Puska P: Association between cardiovascular death and myocardial infaretion and serum seleniuro in a matched- pair longitudinal study. Lancet ı 982;2: ı 75-9
47. Salonen JT, Salonen R, Seppanen K et al: Relations- hip of serum seleni um and antioxidants to plasma lipopro- teins, platelet aggregability and prevalent ischaemic heart disease in Eastern Fiıınish men. Atherosclerosis
1988;70: ı 55-60
48. Sklodowska M, Wasowicz W, Gromadzinska J et al: Seleniuro and vitamin E cocentratioııs in plasma and erithroytes of angina pectoris patieııts. Trace Elem Med
199ı;8:113-7
Türk Kardiyol Dem Arş 2000; 28: 230-238
49. Yegin A, Yegin H, Aliciguzel Y, Deger N, Semiz E:
Erythrocyte selenium-glutathione peroxidase activity is lo- wer in patients with coronary atherosclerosis. Jpn Heart J
ı 997;38:793-8
50. Oster O, Drexler M, Schenk Jet al: The serum sele- ni um concentration of patients with acute myocardial in- farction. Ann Clin Res 1986; 18:36-42
51. Girelli D, Olivieri O, Stanzial AM et al: Low platelet glutathione peroxidase activiıy and serum selenium con- centration in patients with chronic renal failure: relations to dialysis treatments, diet and cardiovascular complicati- ons. C lin S ci ; 1993:84,61 1-7
52. Kang BP, Mehta U, Bansal MP: Effect of diet indu- ced hypercholesterolemia and seleniuın supplementation on nitric oxide synthase activity. Arch Physiol Biochem 1997; ı 05:603-6
53. Korpela H, Kumpulainen J, Jussila E, et al: Effect of selenium supplementation after acute myocardial in- farction. Res Com Chem Pahol Pharmacol 1989;65:249-52 54. Theile R, Wagner D, Gassel M, Winnefeld K, Pleis- ner J, Pfeifer R: Selensubstitution bei akutem myokardin- farkt. Med Klin 1997;92 (suppl III): 26-8
55. Koehler H, Peters HJ, Pankau H, Duck HJ: Seleni- um in cardiology and angiology. Biol Trace Elem Res 1988; 15:157-66
56. Tanguy S, Boucher F, Besse S, Ducros V, Favier A, de Leiris J: Trace elemenıs and cardioprotection: inerca- sing endogenous glutathione peroxidase acıivity by oral selenium supplemenıation in rats limits reperfusion-indu- ced arrhythmias. J Trace Elem Med Biol 1998;12:28-38 57. Salonen JT, Huttunen JK: Seleniuın in cardiovascu- lar diseases. Ann Clin Res 1986; 18:30-5
58. Bukkens SGF, de V os N, Kok NJ, Schouten EG, De Brujin AM, Hofman A: Selenium status and cardiovas- cular risk factors in healthy dutch subjects. J Am Coll Nutr
1990;9: 128-ı 35
59. Miettinen TA, Aifthan G, Huttunen JK, Pikkarai- nen J, Naukarinen V, Mattila S, Kumlin T: Serum sele- nium cocentration related to myocardial infaretion and fatty acid content of serum lipids. Br Med J 1983;
287:517-9
60. Suadicani P, H ei n HO, Gyntelberg F: Serum seleni- um concentration and risk of ischaemic heart disease in a prospective cohorı study of 3000 males. Atherosclerosis 1992;96:33-42
61. Mihailovic MB, Avramovic DM, Jovanovic IB, Pe- sut OJ, Matic DP, Stojanov VJ: Blood and plasma sele- nium levels and GSH-Px activities in patients with arterial hypertension and chronic heart disease. J Environ Pathal Toxicol Oncol 1998; 17:285-9
62. Kok FJ, Hofınan A, Witteman JCM, et al: Deeren- sed selenium levels in at:uıe nıyocardial infarction. JAMA 1989;26 ı: ı 161-4
63. Jossa F, Trevisan M, Krogh V et al: Serum seleni um and coronary hearı disease risk factors in southern Italian men. Atherosclerosis 1991;87: 129-34
64. Virtamo J, Valkeila E, Aifthan G, Punsar S, Huttu- nen JK, Karvonen MJ: Serum selenium and the risk of coronary heart disease and stroke. Am J Epidemiol 1985;
122; 276-82
65. Salonen JT, Salon en R, Seppanen K, Kantola M, Suntioinen S, Korpella H: Interactions of serum copper, selenium, and low density lipoprotein cholesterol in athe- rogenesis. BMJ 1991 ;302:756-60
66. Beaglohole R, Jackson R, Watkinson J, Scragg R, Yee RL: Decreased blood seleni um and risk of myocardi- al infarction. Int J Epidemiol 1990; 19: 918-22
67. Ringstad J, Thelle D: Risk of myocardial infaretion in relation to serum concenıration of selenium. Acta Farma- cal Toxicol 1986;7:336-9
68. Raij L, Nagy J, Coffee K, De Master EG: Hypercho-
lesıerolemia promotes endothelial dysfunction in vitamin E- and selenium-defıcient rats. Hypertension 1993;22:56- 61
69. Wojcicki J, Rozewicka L, Barcew-Wiszniewska B, et al: Effect of selenium and vitamin E on the develop- ment of experimental atherosclerosis in rabbi ts. Atherosc- lerosis 1991 ;87 :9-16
70. Rozewicka L, Barcew-Wiszniewska B, Wojcicki J, Samochowiec L, Krasowska B: Protective effect of sele- ni um and vitamin E against changes induced in heart ves- sels of rabbits fed chronically on a high-fat diet. Kitasato Arch Exp Med 1991;64:183-92
71. Schwenke DC: Vitamin E combined with seleni um in- hibits atherosclerosis in hypercholesterolemic rabbits inde- pendently of effects on plasına cholesıerol concentrations.
Ci re Res 1 998;83:366-77
72. Liu W, Boylan LM: Alterations in plasma total and high density lipoprotein cholesterol levels in hyperlipide- mic rats fed diets w ith varied content of seleni um and vita- min E. Biol Trace Elem Res 1994;42:9-16
73. Kok FJ, de Brujin AM, Vermeeren R et al: Serum seleni um, vitamin anıioxidanıs, and cardio-vascular morta- lity: a 9 year follow-up study in the Netherlands. Anı J Clin Nutr 1987;45:462-8
74. Salonen JT, Salonen R, Pentila I, et al: Serum fatty acids, apolipoproteins, selenium and vitamin antioxidanıs
and the risk of death from coronary artery disease. Anı J Cardiol 1 985;56:226-31