• Sonuç bulunamadı

Şişmanlığın Kökenleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Şişmanlığın Kökenleri"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İnsanlık tarihi boyunca fazla kilo-lar, sağlığın ve refahın simgesi olarak görülegelmiştir. Günümüzdeyse şiş-manlık, dünyanın en varlıklı ülkele-rinde yaşayan insanların sağlıklarını tehdit eden bir hastalık olarak algılanı-yor. Özellikle gelişmiş ülkelerde şiş-manlığın görülme sıklığı sürekli artı-yor. Öyle ki, şişmanlığa bir tür salgın hastalık gözüyle bakılıyor.

Önemli bir sağlık sorunu olan şiş-manlık, yüksek tansiyon, kalp ve da-mar hastalıkları, şeker ve safra kesesi hastalıklarıyla yakından ilişkilidir. Kalp- damar hastalıklarıyla ilişkisinin nedeni, bedeninde göreceli olarak yüksek oranda yağ bulunan insanların kanlarında, düşük yoğunluktaki yağ proteinleri (Low-Density Lipoprote-in-LDL) ve trigiseritlerin de fazla ol-ması. Bu da, damar duvarının yapısı-nın bozulmasına yol açmaktadır. Şiş-manlık, bedenin kolesterol üretimini-nin artmasında da etkili oluyor. Yük-sek tansiyon da şişmanlarda yaygın olarak görülür; kişi kilo alıp verdikçe, buna bağlı olarak kan basıncı da artıp azalır. Şişmanlık, kas ve yağ dokuların-da insüline dirençle de ilgilidir, bu ne-denle, erken şeker hastalığına yol açtı-ğı düşünülmektedir. Bu tür şeker has-talığı, kişi normal kilosuna döndüğün-de genellikle kaybolur. Aslında, kilo vermek, tüm bu saydığımız durumla-rın iyileşmesini sağlar.

Peki, neden bazı bireyler kilo al-maya daha yatkın oluyor? Şişmanlığa yatkınlık, birçok sosyal, davranışsal ve biyolojik bileşenlerden oluşuyor. Bu-güne değin yapılmış çalışmalara göre, bazı genlerin şişmanlığa yol açabilece-ği ya da şişman olma olasılığını

arttıra-bileceği biliniyor. Son yıllarda, mole-küler biyoloji ve genetik mühendisliği araçlarının gelişmesi, şişmanlığın biyo-lojik mekanizmalarının ve nedenleri-nin çözülmesi çalışmalarını hızlandır-dı. Şişmanlığın nedenlerini bulmak için çalışan bilim adamları, bu hastalı-ğa yatkınlıhastalı-ğa neden olan genleri bul-ma şansları konusunda iyimserler. Bu iyimserliğin nedeni, DNA araştırmala-rında kullanılan araçlarla yöntemlerin ve insanın gen yapısı konusundaki bil-gilerimizin artmış olması. Şişmanlığa neden olan genlerin kuşaktan kuşağa nasıl aktarıldığı konusu, birlikte büyü-müş ikizler ve farklı ailelere evlatlık olarak verilmiş ikizlerin kullanıldığı araştırmalarla ele alınıyor. Araştırma-lar, kalıtımın, beden kütlesi ya da yağ oranı üzerindeki etkisinin %25’le 40 arasında değiştiğini gösteriyor.

Şişmanlık Riski

Araştırmalara göre, şişman insanla-rın %30’unun anne babaları da kendi-leri gibi şişman. Ayrıca, kişinin anne

babası şişmansa, kişinin de şişman ol-ma riski yüksek olol-masına rağmen, an-ne babaların normal kiloda olduğu ai-lelerde de %25-35 oranında şişman çocuklar görülüyor. Kilolu bir bireyin birinci dereceden akrabaları içinse risk, nüfusun genelinden 2-3 kat daha fazla.

Bazı insanlar için kilo vermek son-suz bir savaş olduğu halde bir türlü fazla kilolarıyla başa çıkamazlar. Bazı-larıysa görece olarak ne kadar çok ye-mek yeseler yine de kilo almazlar. Bu türden farklılıkların kalıtımsal etmen-lere bağlı olup olmadığı konusunda yapılmış bir araştırmada, birinci aşa-mada, sürekli olarak kilo almaya istek-lendirici bir program uygulandığında bireylerin kilo almaya ne kadar yatkın oldukları; ikinci aşamadaysa, kilo ver-meyi özendirici bir program uygulan-dığında kilo vermeye ne kadar yatkın olduklarına bakılmış. Bu farklılıkların, deneklerin kalıtımsal özellilerinin bü-tününe bağımlı olup olmadığı da göz önüne alınmış. Her iki grupta da, tek yumurta ikizi erkek denekler bulunu-yormuş. Deneklerin belli bir süre bo-yunca her gün fazladan 1000 kalori al-maları sağlanmış; bu süre içinde be-den ağırlıklarındaki artışlar not edil-miş. Deneklerin bedenlerinin fazla-dan kalorilerle başa çıkma mekaniz-malarında farklılıklar olduğu gözlen-miş. İkiz çiftleri arasında bu farklılık-ların ikizlerin kendi arafarklılık-larında oldu-ğundan en az üç kat daha fazla olduğu görülmüş. Deneyin ikinci bölümün-de, yine tek yumurta ikizlerinden olu-şan başka bir grupta da, ikizlerin, be-den yağ dokusunun kaybı ve enerji kullanımında tepkilerinin birbirine

Bilim ve Teknik

Şişmanlığın Kökenleri

Dünyanın en eski metabolik hastalığı olan şişmanlık, özellikle gelişmiş ülkelerde yaşayan

nüfusun sağlığını tehdit ediyor. Peki ama, kilo vermek, düşük kalorili yiyecekler ve egzersiz

yapmak bu kadar revaçtayken nüfus neden gittikçe şişmanlıyor? Şişmanlığın gelişmesi,

kalıtımsal, psikolojik, sosyo-ekonomik ve kültürel etmenlerin karmaşık etkileşimlerine bağlanıyor.

Bireylerin, beslenme biçimleri ve aldıkları besinleri nasıl kullandıkları da kendilerine özgü

kalıtımsal ve çevresel etkenlere bağlı olduğu için, şişmanlığa yatkınlıkları değişkenlik gösteriyor.

Şişmanlık üzerinde çalışan bilim adamları, hem ekonomik ve psikolojik nedenlerin hem de

birbirleriyle etkileşim içinde olan çoklu genlerin bireyi kilo almaya yatkın kıldığını düşünüyorlar.

Araştırmacılar, şişmanlığa yatkınlığa neden olan genleri de bulmaya çalışıyorlar.

Şişmanlık genleri üzerine çalışan bilim adamları, yemek yeme davranışlarımızı, metabolizmamızı ve fiziksel elkinliklerimi-zi hangi genlerin, nasıl etkilediğini bul-maya çalışıyorlar.

(2)

çok benzer olduğu görülmüş. Daha açıkçası, kalıtımsal yapımız, enerjiyi nasıl kullandığımıza ve nasıl kilo aldı-ğımıza etki ediyor.

Yemek yeme davranışlarımızı, me-tabolizmamızı ve fiziksel etkinlikleri-mizi hangi genlerin etkilediği ve bu güçlerini nasıl kullandıkları henüz çö-zülmüş değil. Ancak, genetikbilimci-lerin bazı heyecan verici bulguları var. Şişmanlığın 1998’in Ekim ayında ya-yımlanan gen haritasına göre, insanlar-da şişmanlıkla bağlantısı ya insanlar-da ilişkisi olduğu saptanan genlerin ve öteki işa-retçilerin sayısı 200’e yakın. Örneğin, bu genlerden "obese" olarak adlandırı-lanının, yağ hücreleri tarafından üreti-len bir hormon olan leptinin "planı" ol-duğu biliniyor. Bu geni mütasyona uğ-ramış fareler, ya leptin üretmiyor, ya da, bunu yanlış üreterek çok çabuk bir biçimde normal kilolarının üç katı ki-loya çıkıyorlar. Bunlardan "diabetes" adlısıysa, iştahı azaltarak ve metobo-lizmayı tersine çevirerek leptine tepki veren bir alıcı proteini kodluyor. Şim-di bu genlerin insan mütasyonları üze-rinde çalışılıyor. Ancak, şişmanlığın tek bir gene ya da birkaç gene bağlı olamayacağı biliniyor. Şişmanlık üze-rinde çalışan bilim adamları, hem eko-nomik ve psikolojik nedenlerin hem de birbirleriyle etkileşim içinde olan çoklu genlerin bireyi kilo almaya yat-kın kıldığını düşünüyorlar.

Peki ama, şişmanlığın görülme sıklığı neden artıyor? Bugün bizler, on yıl öncesine oranla bile yaşam tarzı ve beslenmenin, sağlığımızı nasıl etkile-diği konusunda çok daha fazla bilgi sahibiyiz. Fakat yine de şişmanlığın görülme oranı hem gelişmiş ülkeler-de, hem de gelişmekte olan ülkelerde gittikçe artıyor. Evrimsel biyolojinin bu soruya verilecek bir yanıtı var. 1962 yılında, James V. Neel, doğal se-leksiyonun, uzak atalarımıza, bireyle-rin bir sonraki kıtlıkta yaşamını sürdü-rebilmesi için, bol yemek yenilebildiği dönemlerde yağ depolamasına yara-yan "tutumluluk genleri" kazandırdı-ğını söylemişti. Neel’e göre, göreli olarak istediğimiz kadar yemek bula-bildiğimiz bugünün dünyasında, bu uyum mekanizması, kolay kilo almak konusunda bir hassaslık yaratıyor.

Bu varsayım, ataları ortaçağda iki gruba ayrışarak farklı yerlere göçmüş olan Pima yerlilerini konu alan

araş-tırmalarla desteklenmiş. Bu grupların biri, Arizona’nın güneyine, ötekiyse, Meksika’daki Sierra Madre dağlarına yerleşmiş. 1970’li yıllarda Arizona’da-ki yerlilerin birçoğu tarımla uğraşma-yı bırakıp diğer iş kollarında çalışma-ya başlaçalışma-yarak, günlük kalori miktarı-nın % 40’ımiktarı-nın yağlardan alındığı Ame-rikan tarzı bir beslenme tarzını be-nimsemişler. Günümüzde Arizona’da yaşayan Pimalar, şişmanlığın en sık raslandığı insan topluluğudur. Bu top-luluğun yarısında 35 yaşında şeker hastalığı görülmekte. Bilim adamları şişmanlığın çevresel etkenlerini orta-ya koymak amacıyla, Arizona’da orta- yaşa-yan Pimaların kilolarını Meksika’da yaşayan ve hala tarım ve hayvancılık-la uğraşan uzak akrabahayvancılık-larınınkiyle karşılaştırmışlar. Meksika’daki Pima-ların, Arizona’daki Pimalardan ortala-ma olarak 26 kilogram daha hafif, boylarının da 2,5 santimetre daha kısa olduğu saptanmış. Ayrıca, Meksikalı Pimalar arasında şeker hastalığına çok az raslanmış. Uzmanlara göre, Meksi-ka Pimaları zayıf Meksi-kalırken, Ameri-ka’da yaşayan Pimalar arasında şiş-manlığın yaygın olması, şişşiş-manlığın yalnızca kalıtımsal nedenlere bağlı ol-madığını gösteriyor. Bu, Neel’in sö-zünü ettiği "tutumluluk genleri"nin, yüksek enerjili besinlerin bol bulun-duğu ve çalışma koşullarının ağır ol-madığı bir ortamda kendini gösterdiği anlamına gelebilir. Bu kalıtımsal yat-kınlık, tüm insanlarca çeşitli düzey-lerde saklanmış olduğu için, önümüz-deki 25 yıl içinde, yaşam standartları yükselmeyi sürdürdükçe şişmanlığın

görülme sıklığının da artacağı söyle-nenler arasında.

Ancak, televizyon karşısında ge-çen saatlerle benzin tüketiminin, şiş-manlığın görülme sıklığıyla aynı yön-de arttığını gösteren araştırmalar, ko-nunun bütün boyutlarını açıklamıyor. Sözgelimi, neden bazı insanlar sürekli diyet yapmalarına rağmen şişman ka-lırken, kimileri de hiç kilo almadan is-tedikleri kadar yemek yiyebiliyorlar? Şişmanlığın, oburluk ve hareketsizli-ğin sonucu olduğunu savunan gele-neksel görüş, bu soruların yanıtını vermekte yetersiz kalıyor. Şişmanlık konusunda çalışan araştırmacıların ço-ğu, aynı koşullar altında başkaları za-yıf kalırken, kimi bireylerin kilo alma-sının kalıtımsal ve biyolojik değişken-leri konusunda çalışıyor. Araştırmalara göre şişman bireyler, sabit bir kiloda kaldıkları zaman, kendileriyle aynı oranda kasa, fakat daha az yağa sahip olan zayıf bireylerden daha fazla ye-mek yeme ihtiyacı duymuyorlar.

Biyokimyagerler, yağın neden "kö-tü" olduğunu da araştırıyorlar. Eninde sonunda insanların kilolarını düzenle-yen genler bulunacak. Bu işin kolay bölümü. Daha büyük ilerlemeler kay-detmek için fizyologların, bütün bu genlerin laboratuvar dışında, yani ger-çek bedenlerde nasıl çalıştığını anla-ması gerekiyor.

Aslı Zülâl

Kaynaklar

Pearlmutter M. & Hall E. Adult Development and Aging, 1992. John Wiley & Sons, 2. Basım.

Gibbs, W. W. "Gaining on Fat" Scientific American, Ağustos 1996. Bouchard, C. "Obesity: in the genes?"

http://www.obesite.chaire.ula-val.ca/genetxt.htm

Human Obesity Gene Map: The 1998 Update http://www.obesite.cha-ire.ulaval.ca/genemap.html#Top

Referanslar

Benzer Belgeler

KOSGEB tarafından Teknoloji Geliştirme Merkezi (TEKMER) isim kullanım hakkını ilk alan İstanbul Aydın Üniversitesi (İAÜ) TEKMER; İstanbul Aydın Üniversitesi akademisyenleri,

- İş yükünün psikolojik sağlığın uyku bozukluğu güven kaybı boyutu üzerindeki etkisi artık çalışmak istemeyen kadınlarda, çalışma hayatına devam

(7) Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün in- şaat dairesinde muhafaza edilen ve uzun yıl- lar. önce oraya götürülmüş olan bu çiniler, istanbul'daki müzenin kurulması üzerine

• Bireyi Tanıma Hizmetleri İle İlgili Bazı Temel İlke

 Bireyi tanıma hizmetlerinde birey hakkında toplanan bilgiler okul ortamında bireye.. yardım etmeyi

turdugl) agır ıoıxıııı ğa \<ır:tıı k;ırakıerdc degışıklık gosıcrcbılıııekı edır Aııcal biL ÇC~1l ı... bıılgıılarıııı ıe!obıl

Büyük umutlarla uygulamaya giren sis- temin ilk günlerde çöktüğünü ifade eden Yet- kin, ‘’Sisteme bildirimde aksaklıklar olmak- ta, bildirim yapılamadığı için

“Eko sistemlerin neredeyse üçte ikisi çok ağır bir şekilde tahrip edildi” diyor, “Dolayısıyla insanlar, tüm canlı türlerini etkileyen ekolojik krizi, -küresel