• Sonuç bulunamadı

Sütten ağzı yanınca:8 kardeşli Nurhan Damcıoğlu'nun anne babalara tavsiyesi:aman az çocuk yapın

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sütten ağzı yanınca:8 kardeşli Nurhan Damcıoğlu'nun anne babalara tavsiyesi:aman az çocuk yapın"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Böyle gidersek

2000 yılında

83 milyonuz

Cum hurbaşkanı Evren’e göre

önemli olan, çocuk yapmak değil,

yaptıktan sonra bakabilmek"

Nüfus Planlaması vakfı şöyle di­

yor: 'Nüfusumuz elbette artm alı

ama, bu artış besleyeceğimiz ha­

cimde olmalı”

Ü FU S P la n la m a s ı H a fta s ı 25 M a rt S alı g ü n ü b a ş la d ı ve b u k o n u d a ç a ­ lış m a la r s ü rü y o r. B ü tü n b u n la r o lu rk e n d e n ü fu s u m u z b ü y ü k h ız la a rtıyor, iş ra k a m la ra d ö k ü ld ü ğ ü n d e o rta y a ilg in ç ve e n d iş e v e ric i s o n u ç la r ç ık ıy o r. İş te b u n ­ la ra b irk a ç ö rn e k ...

1985 G e n e l N ü fu s S a y ım ı s o n u ç la rın a g ö re , T ü rk iy e ’d e k i in s a n s a y ıs ı, b ir ö n c e ­ k i s a y ım a g ö re b e k le n m e d ik b ir b iç im d e 6 .7 m ily o n a rtm ış . E ğ e r h ız d e v a m e d e r­ se, ö n ü m ü z d e k i s a y ım d a 7.7 m ily o n k iş i­ n in d a h a e k le n m e s i g e re k iy o r. B u h e s a p ­ la ra y u rt d ış ın d a ya şa ya n 2.5 m ily o n va ta n ­ d a ş ım ız d a h il e d ilm e m iş . O n la rın g e r i d ö n d ü ğ ü d ü ş ü n ü lü rs e , 2 0 0 0 y ılın d a T ü rki­ y e n ü fu s u n u n 83 m ily o n o lm a s ı b e k le n i­ y o r. N ü fu s P la n la m a s ın d a h e d e fla ra u la ­ ş ıls a b ile , s a y ın ın 70 m ily o n a y a k la ş a c a ğ ı h e s a p la n ıy o r. B u g ü n ü lk e m iz d e n ü fu s p la n la m a s ı y o lu n d a p e k ç o k ç a lış m a y a p ılıy o r. Yöne­ tim K u ru lu B a ş k a n lığ ın ı■ V e h b i K o ç ’un ya p tığ ı, Türkiye A ile Sağlığı ve P lanlam ası

D e rn e ğ i, to p la n tıla r d ü z e n liy o r. B u ara d a

e n uzak y e rle re k a d a r h iz m e t g ö tü rü lü y o r. C u m h u rb a ş k a n ı K enan Evren, y a p tığ ı y u rt g e z ile rin d e n ü fu s ve a ile p la n la m a s ın d a n y a n a o ld u ğ u n u b e lirte re k , “ B atıda nü fu s

a rtış ı yüzde 1.5, D o ğ u ’da yüzde 6 d ır. Ö n e m li olan ç o k ç o c u k y a p m a k değil, y a p tık ta n sonra b a k a b ilm e k tir” d iy o r.

Ş im d i b ira z d a h a ra k a m la ra g ö z a ta lım : N ü fu s a r tış h ız ı ile ü lk e n in re fa h d ü ­ z e y i a ra s ın d a d o ğ ru d a n b ir iliş k i var. K a l­ k ın m a h ız ın ın b ir b ö lü m ü y e n i e k le n e n k i­ ş ile re d e m e v c u t h a y a t s ta n d a rtla rın ı s a ğ ­ la y a b ilm e k iç in h a rc a n a c a ğ ın d a n , p a y d ü ­ ş ü y o r. 1984 ’te y ü z d e 5 .7 o la n k a lk ın m a h ız ın ın y ü zd e 2 .8 'i, n ü fu s a rtış h ızı ta ra fın ­ d a n e m ild iğ in d e n , b u h ız e n ç o k 2 .9 o la ­ ra k g e r ç e k le ş e b ild i. T ü rk iy e ’d e k i iş s iz le re , h e r y ıl y e n i ç a ­ lış m a y a ş ın a g e le n 400 b in k iş i e k le n iy o r. B u a r tış h ız ıy la 2 0 0 0 y ılın d a iş s iz s a y ıs ı­ n ın k o rk u n ç s a yıla ra u la ş a c a ğ ı m u h a k k a k s a y ılıy o r. T ü rk iy e A ile S a ğ lığ ı ve P la n la m a G e ­ n e l K o o r d in a tö rü Y aşar Ya ş e r b u k o n u d a ş u n la rı s ö y lü y o r:

“Türkiye’n in nüfusu e lb e tte a rtm a lıd ır ve artacaktır. H e d e fim iz h iç b ir ş e kild e nü­ fu s u d o n d u rm a k d e ğ il, bu a rtış ın , s a ğ lık ­ lı b ir biçim de bakıp b esleyeb ileceğ im iz bi­ ç im d e , yani k a lk ın m a m ıza p a ra le l o lm a s ı­ n ı s a ğ la m a k tır.”

P e k i... B u s a ğ la n m a z s a n e o la c a k ? ., B ü y ü k b ir h ız la a rta c a ğ ız ... “Ç ocuğu

veren A llah , rızk ın ı da verir” d iy e re k b o l

b o l ç o c u k y a p a c a ğ ız . Ya s o n ra , o ç o c u k ­ la r n a s ıl b ü y ü y e c e k , n a s ıl s a ğ lık lı k a la ca k, o k u y a c a k , n a s ıl iş b u la c a k , n a s ıl y e tiş e ­ c e k ? E n ö n e m lis i ç o c u k lu k la rım y a ş a y a ­ b ile c e k le r m i? C e m iy e t iç in y a ra rlı k iş ile r o la b ile c e k le r m i? .. B u n la r ve b u n la ra b e n ­ z e r y ü z le rc e s o ru b ir b ir i a rd ın d a n a k ılla rı k a rış tırıy o r. Ç o k ç o c u k lu a ile d e a n n e ve b a b a la rı ve d e ç o c u k la rı, n e le r in b e k le d iğ in i g ö z ­ le r ö n ü n e s e rm e k iç in ö rn e k o la ra k D am -

cıo ğlu A ile s i 'n i s e ç tik . A rk a d a ş ım ız H aluk A ktar, 9 k a rd e ş te n b ir i o la n ü n lü s a n a tç ı N u rh a n D a m c ıo ğ lu ile g ö r ü ş tü ve o n la ­

rın s o ru n la r ın ı d ile g e tird i.

8 kardeşti Nurhan Damcıoğlu’nun

anne-babalara tavsiyesi:

•Aman

azçocuk

yapın*

Bütün kardeşlerini çok sevdiğini vurgulayan ünlü kanto

sanatçısı, “ Ama az imkânlı, çok çocuklu aile içinde

büyümenin ne kadar zor olduğunu ben iyi bilirim ’ ’ diyor

HALUK AKTAR

SÜTTEN

■ jp ^ l EÇTİĞİM İZ salı günü “ Aile Planlaması Haf- ( j f tası” başladı. H atta, bu yüzden TV’de prog--- ramların günleri değiştirildi. Bu haftanın amacı nedir? Nüfus planlaması ya da aile planlaması ne de­ mektir? Çok çocuk yararlı m ıdır, yoksa zararlı mı? Doğum kontrolü gerekli midir, yoksa değil mi? Pek çok soru, insanın kafasına birbiri ardına takılıyor.

İşte bu ve bunlara benzer soruların yanıtlarını al­ mak için sanat dünyamıza pek çok kişi yetiştirmiş ka­ labalık bir ailenin bireyleri ile görüştük.

Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi, sekiz, dokuz ço­ cuk... Yani, iki elin parm aklarından bir eksik. Bun­ lar, Hafıze ve Mustafa Damcıoğlu’nun çocukları. Ha-

fize Hanım şu anda 67 yaşında. Mustafa Bey ise ya­

şamıyor. Çocuklarından biri, kaybolmaya yüz tutmuş

“ kanto” yu yeniden sevdirmiş Nurhan Damcıoğlu.

Öteki de, taverna müziğine yeni bir boyut getirmiş olan

Burhan Damcıoğlu. Ya ötekiler? Hepsi kendine göre

bir öğrenim görm üş, kimi evlenip yuva kurmuş, kimi de “ şimdilik” yalnızlığı seçmiş^._ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _

KARDEŞLERİ TANIYALIM

Çok çocuğun ya da çok kardeşliliğin sorunlarına geçmeden önce, Damcıoğlu kardeşlerin yaşlanna, öğ­ renim durum larına ve de mesleklerine bir göz atalım.

Yalçın Damcıoğlu: 50 yaşında. TEK ’te çalışıyor.

Kontrolör.

Seyhan Çiçekdağ: 46 yaşında. Enstitü mezunu. Ti­

yatro ile öğrenimini birlikte sürdürdü. 2 çocuklu.

Nurhan Damcıoğlu: 44 yaşında. Ortaokulu ve Ak­

şam Kız Sanat Enstitüsü’nü bitirdi. Dul ve çocuksuz.

Ayhan Damcıoğlu: 42 yaşında. Sanat okulu me­

zunu. El sanatları üstüne çalıştı. A nkara Devlet Ope­ ra sın d a Müzik Atölyesi Şefi ve 2 çocuklu.

Burhan Damcıoğlu: 40 yaşında. Teknik okul me­

zunu. Teknik ressam. 1 çocuklu.

Puran (Perihan) Damcıoğlu: 36 yaşında. Konser-

vatuvarda bale öğrenimi gördü. Teknik okul bitirdi. Sekreter olarak çalışıyor ve bekar.

İlhan Damcıoğlu: 34 yaşında, İktisadi Ticari Bi­

limler Akademisi’ni bitirdi. Komiser. 3 çocuklu.

Mehdican Sinan Damcıoğlu: 32 yaşında. Çocuk­

suz. Mimarlık Fakültesi’ni bitirdi.

Sonkan Damcıoğlu: 28 yaşında. İzmir Güzel Sa­ natlar Akademisi’ni bitirdi. Yazar ve A dana Devlet Tiyatrosu’nda Sahne M üdürü. 1 çocuklu.

14 YAŞINDA EVLİLİK

Niğde... Yıl 1933. Hafıze kız 14 yaşında. Güzel mi güzel... Günün birinde talibi çıkıyor: Mustafa Dam-

eıoğiu. İstiyor kızı, am a babasının bir koşulu var. “ Kızım küçük. Burada oturursan ve de soyadımız olan Ürper’i kullanırsan bu iş olur” diyor. Anlaşı­

yorlar ve evleniyorlar. Sonra çocuklar birbirini izle­ meye başlıyor. Aile zor koşullar altında geçiniyor ve dokuzuncu çocukta Nurhan Damcıoğlu feryadı bası­ yor. “ Eğer bir çocuk daha olursa, ben çeker giderim” deyince, babası “ Yok kızım, bu sonuncu” şeklinde konuşuyor ve adı Sonkan konuyor...

Yine biraz geriye dönelim. Çocuklar birbirini izle­ yince, ailede geçim sıkıntısı ortaya çıkıyor. Daha son­ ra A nkara’ya geliyorlar. Baba Damcıoğlu, eşi ve ço­ cukları iie A nkara’ya yerleşip, sinemacılık yapmaya başlıyor. Çiçek Sineması’nı işletiyor. O yıllarda Mu­

ammer Karaca ve ekibi de o bahçede oyuniar oynadı­

ğı halde, çocuklarının sanatçı olmasını hiç, ama hiç istemiyor.

“ Annem, kucağında çocukla sinemaya gider, film­

leri izlermiş” diyen Nurhan Damcıoğlu, anlatımını sür­ dürüyor:

“ Ben küçükken, radyodaki çocuk saatinde gö rev alıyordum. Bu arada da tiyatroya gizlice gidiyor­ dum. işin ilginç yanı, pencereden atlayıp kaçıyordum. Bu atlamalardan hatıra olarak elimde ve kolumda iki yara vardır. Annem, gece gelemeyeceğim zamanlar

‘Teyzesinde kalıyor’ diyormuş. Günün birinde, Çe-

hov’un ‘Vişne Bahçesi’ adlı oyununda Anuşka’yı oy­ nuyorum. Anneme, ‘Babama bir davetiye verelim de,

gelsin görsün’ dedim. Geldi. İzleyenlerden bazıları, ‘Şu san kız ne şeker’ diye konuşunca babam, ‘O be­ nim kızım işte’ demiş ve orada durumu kabul etmiş.”

• S IK IN T IL I YILLAR

Damcıoğlu kardeşlerin çocukluk yılları hep m ah­

rumiyet ve de sıkıntı içinde geçmiş. Büyük kardeşler yaşam kavgasına çok erken yaşlarda atılmışlar.

Dayıları Niğde Nüfus M üdürü olduğu için, hemen bütün çocuklara yaşlan olduğundan büyük kaydedil­ miş. Am aç ilginç: Kızlar erken evlenecek, erkekler de bir an önce askere gidip, hayata atılacak...

Çocuklar gerçekten de çok küçük yaşlarda yaşam kavgasına başlamışlar. 7-8 yaşlanndayken ellerinden ge­ leni yapmışlar. En büyük ağabey bir yandan okula gitmiş, bir yandan kitap satmış, bir yandan kömür top­ lamış. iki büyük kız, radyo, tiyatro ile aile bütçesine katkıda bulunm uşlar. Kazandıklarını evlerine vermiş­ ler. Anneleri sürekli dikiş dikmiş, elinden geldiğince küçüklerine yoksulluklarını hissettirmemeye çalışmış.

Burhan, daha küçücük bir çocukken, 7-8 yaşında si­

nemada gazoz ve gazete satmış. Bu arada Burhan ve Sinan, ailenin durum u iyi olmadığı için Çocuk Esir­ geme Kurumu kreşlerinde kalmışlar. Yaşlarını büyü­ terek kadroya girebilmişler.

İşin ilginç yanı, oynayacak bir oyuncakları bile ol­ mamış. Erkekler bisiklete binmemiş, kızlar da kucak­ larına bir bebek alam am ışlar. Büyük abla 18 yaşını doldurm adan eviiiik yolunu seçmiş. Bir ara Nurhan da 16 yaşındayken bunu düşünmüş, am a babalan “ Sen

sanatçı olmak istiyorsun. Bir süre daha bekle” de­

yince, beklemiş.

Kısaca, ilk kardeşlerin hemen hiçbiri çocukluğunu yaşayamamış. Nurhan Damcıoğlu, o günler hakkın­ da şunlan anlatıyor:

K a r d e ş s e v g i s i Nurhan ve Burhan kardeşler ‘‘Damcıoğlu” ailesinin en ünlüleri. Nurhan, unutul­

maya yüz tutan “ Kanto” yu halka sevdiren, Burhan ise taverna müziğine yeni bir boyut getirmek için uğraşan bir sanatçı, iki kardeş kesinlikle birbirlerinden ayrılmıyor, sık sık birbirlerini ziyaret ediyor, “ Öteki kardeşleri­ mizi çak özlüyoruz” diyorlar ama, küçükken çektikleri sıkıntıları da bir türlü akıllarından çıkaramıyorlar.

(2)

CİNSEL EĞİTİM YAPILMALI

34 yıl ön cesin in küçük sa n a tç ıla rı

işte Nurhan Damcıoğ- lu’nun albümünde yer alan en değerli lotoğratlardan biri. Takvimler 1952 yılını gös­ terirken, Ankara Çocuk Tiyatrosu’nun bir oyunundan sonra fuayede çekilen bu fotoğrafta herkes neşeli, herkes gülümsüyor. 34 yıl öncesinin minik sanatçıları, ağa­ beyleri, ablaları yarınlara umutla bakıyor, şakalar yapıyor, eğleniyorlar. Aralarında kimler yok k i... Gelin bir göz atalım... Yönetmeninin yanından başını çıkarıp görü­ nebilmek, gülümseyen gözlerle objektife poz verebilmek için ayaklarının ucunda yük­ selen Nurhan Damcıoğlu (1), bıyıkları yeni terlemiş olan Ekmel Hürol (2), bugün ününü Amerika’da dansöz ve dans hocası olarak da sürdüren Özel Türkbaş (3), oyunun

TOPİanmaSI zor a ile

Damcıoğlu kardeşler değişik kentlerde oturmaları nedeniyle çok istedikleri halde bir türlü toplanamıyorlar. Bir kez 1970 yılının Mayıs ayının 16’sında buluşmaya karar vermişler, onda da (soldan sağa üst sıra) Sinan. Ilhan, Burhan, Ayhan, (alt sıra) Sonkan, Perihan (Purhan), Nurhan ve Seyhan Damcıoğlu. Ankara’ya gelebilmiş. En büyük kardeş olan Yalçın Damcıoğlu (sağda küçük fotoğraf) ise işlerinin çokluğu yüzünden bu güzel aile anısının çekiminde bile bulunamamış.

A n n e ve b a b a

1933 yılında Mustafa Damcıoğlu ile evlenen Nafize Hanım bugün 67 yaşın­ da ve kucağına torunlarını alıp seviyor (en üstte). Ar­ tık yaşamayan baba Mustafa Damcıoğlu isejşgn derece yakışıklıydı ve evlendiğinde 14 yaşında olan eşinin “ Ürper" soyadını kullanacak kadar âşıktı (üstte).

“ Bizler kesinlikle pek çok çocuk gibi saat 21.00’de yatağımıza girmedik. Çok küçükken, Ankara'daki evimizin önünde perde gerer, oyunlar oynar, izleyen­ lerden 1 kuruş alırdık. Sonraları tiyatro başladı. Kü­ çücük çocukken bu işe girdiğimiz için, gece servis ara­ balarıyla dönerdik. O saatten sonra yemek yer, bir­

likte şarkı söyler, eğlenirdik. Çünkü, hiçbirimizin oy­ nayacak bir oyuncağı olmadı. Çocukluğumuz hak­ kında anlatılacak çok şey var. Biz gerçekte 9 değil, 13 kardeşmişiz. 4 kardeşimiz yaşamamış. İşin ilginç yanlarından biri, annem ortadan kaybolur, ertesi sa­ bah da bir çocukla eve gelirdi. Yalnız şunu belirt­ mekte yarar görüyorum. Annem bize tek göz odada oturduğumuz yıllarda bile fakirliğimizi hissettirmedi— Çok iyi terzidir. Çocuk Esirgeme Kurumu'nda ve son­ raki yıllarda Devlet Operası Terzihanesi’nde çalıştı. Civa gibi bir kadındı. Çocuk Esirgeme Kurumu na gelen kaçak kumaşlardan piyango düzenlenirdi ve on­ lardan alarak, bizlere bayramlık dikerdi.”

ŞANSLI KARDEŞ

“ Bütün bu yokluklar içinde gerçekten kendimizi iyi yetiştirdik, yoksa kötü yollara düşebilirdik. Çün­

kü, babam son zamanlarda Ankara dışmda iş abyordu ve kendisini çok seyrek görüyorduk. Demek, helal süt emmişiz” diyor ve geriye dönüyor:

“ Biz büyükler çocukluğumuzu yaşamadık. İçimi- de en şanslı, kardeşimiz İlhan’dı. Çok zengin bir ai­ lenin yanında büyüdü. Çocukları yoktu. Kırşehir’de bir gazoz fabrikasının sahiplerine verildi. Orada çok iyi eğitim yaptı. Ailemizde ilk yükseköğrenim İlhan’ la başlıyor. Daha sonra kendi isteğiyle polis okuluna da devam etti. Şimdi komiserlik yapıyor. Onun veri­ liş öyküsüne gelince. Durumumuz kötüydü. Sinan ve Ilhan’ın kulakları akıyordu. ‘Hiç değilse biri kurtulsun’ dendi ve böylece ikisi de kurtuldu. Gördüğünüz gi­ bi, çok kardeş olduğumuz için, zor bir çocukluk ya­ şadık. Kardeşlerimi çocuk gibi gördüm. Ben kendi hesabıma çocuklarımın geleceğini garanti altına alma­

dan doğurmazdım. Eğer 3-4 kardeş olsaydık, hepi­ miz daha iyi bir öğrenim görür ve daha iyi koşullar­ da yetişirdik. Ben, anneme ve babama, 'Bu kadar ço­

cuk yerine daha az çocuğunuz olsaydı, hepimiz daha iyi yetişseydik* demişimdir.”

d o ğ u m k o n tr o lü ş a r t

Bütün bunlardan sonra sıra doğum kontrolüne ve aile planlamasına geliyor. Nurhan Damcıoğlu, kesin­ likle doğum kontrolünden yana:

“ Bugüne kadar çok geç bile kalındı. Doğum kont­ rolü ve aile planlaması kesinlikle yapılmalı. Kimse­ nin kimseyi birtakım şeylerden mahrum etmeye hakkı yok. 3, 4, 5 çocuğa ne gerek var. 1 ya da en fazla 2 çocuk yetmez mi? Ben kesinlikle çok çocuğa karşı­ yım. Kardeşlerimi çok seviyorum ama. 9 çocuğu da normal bulmuyorum. O zamanlarda insanlar cahil­ miş. Erkekler ve kadınlar tek işlerinin çocuk yapmak olduklarını sanıyorlarmış. Bu çok yanlış."

Burhan Damcıoğlu da ablasıyla aynı görüşü pay­

laşıyor:

“ Yaşamak, geçinmek çok zor. Küçüklüğümüzde çok çocuğu olduğu için, annem adlarımızı karıştırır­ dı. 50-60 yıl önce doğum kontrolü olayrbilinmediği ve de çok çocuklu kişiler daha çok saygı gördükleri için, herkes geleceğini düşünmeden bol bol çocuk ya­ pıyormuş. Eğer biz bu kadar çok kardeş olmasaydık, ben bu kadar asabi olmazdım. Hiçbirimiz çocuklu­ ğumuzu yaşayamadık.”

yönetmeni Ziya Demirel (4), başarılı bir tiyatro sanatçısı olan Suzan Ustan (5), İstik­ lal Yaradılış (6), Fikret Ergin (7), ağzını açmış haylazlıkla gülümseyen ünlü opera sanatçısı Ender Arıman (8), Hayali Küçük Ali’nin torunu Erhan (9), ne yapacağını şaşırmış bir biçimde şakalaşan ağabeylerine bakan, ünlü Türk Müziği şarkıcısı Taner Şener (10) ve Güniz Şenler (11). 0 yılların babasından gizli tiyatroya kaçan küçük Nurhan’ı, aile bütçesine katkıda bulunmak için uğraşıyor ve günün birinde başarı merdivenlerinde adım adım böylesine yükseleceğini bilmiyordu. Nurhan Dam- cıoğlu, “ Bu fotoğrafa baktığım zaman bir tuhaf olur, ailece içinde bulunduğumuz geçim sıkıntısını ve hemen hepsi ünlü olan arkadaşlarımı hatırlarım’ ’ diyor...

Nurhan Damcıoğlu, halkın kesinlikle eğitilmesin­

den yana. Bu konuda şöyle konuşuyor:

“ Affedersiniz ama, ben 40 yaşından sonra bile birtakım şeyler öğreniyorum. Bizim küçüklüğümüz­ de kimse bir şey söylemedi, anlatmadı ve de eğitme­ di. Hepimiz kulaktan dolma bilgiler aldık. Bu çok yanlış bir şey. Bence, okullara cinsel eğitim dersleri konulmak. Eğitici bilgi şart. Bütün bunlar gençlere yetkili kişiler tarafından öğretilmeli. Eğer bu yapılır­ sa, çok şeyin düzeleceğine inanıyorum. Gençler, ne­ yi ne zaman ve nasıl yapacağını bilmeli.”

Sahnelerin ünlü sanatçısı 15 yıl evli kaldı ve 1984 yılı sonunda da boşandı. Kendi çocuğu yok. Bunun nedenini de şöyle açıklıyor:

“ Çocukluğumda çektiğim slkmtdan hiç unutma­ dım. Eğer çocuğum olursa, çok iyi koşullarda yetiş­ mek dedim. Bu yüzden de çocuğum olmadı. Bunun yanında, ayrıldığım eşimin de bir çocuğu vardı, onunla uğraştım.”

Nurhan Damcıoğlu, cinsel eğitimin, doğum kont­

rolünün gerekli olduğunu bir kez daha vurguluyor ve söyleşimizi noktalıyor:

"Kadınlar ve erkekler bilgilerini artırmalı. Okul­ lara dersler konulmak, kurslar açdmalı. Kadınlar ve erkekler çok iyi bir biçimde korunma yöntemlerini öğrenmek. Aynca, ben basına da büyük bir görev düş­ tüğü inancındayım. Eğitici yayınlarla kişiler uyarıl­ malı. Çocuklar zorluk içinde büyümemek. Çünkü, çocuklar doğmak istemiyor. Onları doğuran ve do­ ğurtan bizleriz. Anneler ve babalar bilmekler ki, ço­ cuk kutsaldır. Onu doğurmak ve doğurtmak değil, iyi bir biçimde yetiştirmek hünerdir...”

7

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

İçme sularındaki Rn 222 üst sınır değeri 22 Bq/litre olduğundan bu 'içmeler' adındaki suların her ne kadar kapl ıca suları olarak kullanıldığı belirtilmiş ise

Tarifeye anlık giriş yapıldığında aylık paket ücreti tarifeye katılım tarihi ile bir sonraki fatura kesim tarihi arasındaki gün sayısı ile orantılı olarak fatura

• Sağlık Bakanlığı, Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü. Kavramsal Açıdan Sağlık. Anne Çocuk Sağlığı. Yüksek Ateş Şikayeti İle Hastaneye

Fiyatlarımız Türk Lirası üzerinden olup bu broşürde yer alan tüm fiyatlar tavsiye edilen fiyatlardır.. Kampanya stoklarla sınırlıdır ve kampanyalar birbirleri

LR LIFETAKT Aloe Vera Jel İçecek Sivera, bol miktarda doğal silisyum içeren ısırgan otu ekstresi ile birlikte %90 saf Aloe Vera jeli ve %7 gerçek çiçek balından üretilmiș

İlk üç aylık dönemin sonunda damarlar koryon villus arasında- ki bölüme doğru açılır böylece bebek için gereken besini ve oksijeni taşıyan çok miktarda anne kanı

Yani, tane boyu 6 mm’den fazla ve ayn› zamanda uzunluk/genifllik oran› 2’den fazla, 3’den az olan ya da tane boyu 6 mm’den fazla ve ayn› za- manda uzunluk/genifllik

Magnetic separation is commonly used in mineral processing and drum type magnetic separator is preferred to the others for iron concentration.. Main parameters of magnetic separation