• Sonuç bulunamadı

yönelik güzel dinimizi tanıtma ve sevdirme adına zevkli çalışma saatlerinin geçeceğine inanıyor ve sizlere başarılar diliyoruz.

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "yönelik güzel dinimizi tanıtma ve sevdirme adına zevkli çalışma saatlerinin geçeceğine inanıyor ve sizlere başarılar diliyoruz."

Copied!
49
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)

Sevgili anne, baba ve eğitimciler, Sevgili anne, baba ve eğitimciler,

Gülen Çocuklar-Benim Dinim Setimiz, beş ya- şındaki çocuklarımızın gelişim özelliklerine uy- gun olarak hazırlanmıştır.

Bu set, güzel dinimizi öğrenmek isteyen me- raklı her çocuğun sorularına cevap bulabileceği eğlenceli alıştırmalar, bilmeceler, şarkılar, hikâ- yeler ve birçok etkinliğin de yer aldığı kitaplardan oluşmaktadır.

Setimizdeki Kitapları Nasıl Kullanalım Setimizdeki Kitapları Nasıl Kullanalım

• Her sayfadaki yönergeyi çocuğa okuyup uygulattıktan

sonra, kendi hayatımızdan ve çevremizden örnekler vererek bir kez daha açıklayalım.

• Her gün iki sayfadan fazla çalışmayalım. Ertesi gün ise yeni sayfalara geçmeden önce işlenen konuları tekrar edelim.

• Anlatım ve alıştırma kitaplarını sırasına uygun bir şekilde ve dinimizi ne kadar çok sev- diğimizi hissettirerek uygulatalım.

• Çocuğumuzu her öğrendiği konunun ardından, “Aferin, çok güzel anlattın!” gibi sözlerle motive edelim. Maddî ödül kesinlikle vermeyelim.

• Etkinlik kitabımızdaki faaliyetleri çocuğun kendisi yapması konusunda yönlendirelim.

Yapılan etkinlikleri de sergileyerek çocuğumuzun yaptığı çalışmalara değer verdiğimizi gösterelim.

Gülen Çocuklar-Benim Dinim Setimizi uy- gularken, hem eğitimci hem de ço-

cuklara yönelik güzel dinimizi tanıtma ve sevdirme adına

zevkli çalışma saatlerinin geçeceğine inanıyor ve sizlere başarılar diliyoruz.

MUŞTU YAYINLARI

MUŞTU YAYINLARI

(3)

GÜLEN ÇOCUKLAR - 3 Benim Dinim Seti Copyright © Muştu Yayınları, 2009

Bu eserin tüm yayın hakları Işık Yayıncılık Ticaret A.Ş’ne aittir.

Eserde yer alan metin ve resimlerin Işık Yayıncılık Ticaret A.Ş’nin önceden yazılı izni olmaksızın elektronik, mekanik, fotokopi ya da herhangi bir kayıt

sistemi ile çoğaltılması, yayımlanması ve depolanması yasaktır.

Hazırlayan Rabia YILDIRIM

Editör Betül ERTEKİN

Görsel Yönetmen Engin ÇİFTÇİ

Pedagojik İnceleme Fazilet SEYİDOĞLU BÜYÜKBAKKAL

Resimleyen Zekiye AKALIN

Kapak Nurdoğan ÇAKMAKÇI

Sayfa Tasarımı Bekir YILDIZ

ISBN 978-605-5886-24-0

Yayın Numarası 403

Basým Yeri ve Yýlý Çağlayan A. Ş.

TS EN ISO 9001:2000 Ser No: 300-01

Sarnıç Yolu Üzeri No: 7 Gaziemir / İZMİR Tel: (0232) 252 22 85

Aralık 2009

Genel Dağıtım Gökkuşağı Pazarlama ve Dağıtım Merkez Mah. Soğuksu Cad. No:31 Tek-Er İş Merkezi

Mahmutbey / İSTANBUL Tel:(0212) 410 50 60 Faks: (0212) 445 84 64

Muştu Yayınları

Kısıklı Mahallesi Meltem Sokak No: 5 34676 Üsküdar / İSTANBUL Tel: (0216) 318 42 88 Faks: (0216) 318 52 20

www.mustu.com

(4)

HİKÂYE - HAZRETİ HASAN VE HAZRETİ HİKÂYE - HAZRETİ HASAN VE HAZRETİ HÜSEYİN

HÜSEYİN FAALİYET FAALİYET

ENES İBN MÂLİK HAZRETLERİ ENES İBN MÂLİK HAZRETLERİ ŞİİR - ÖRDEK

ŞİİR - ÖRDEK

DENEY - NE BATAR NE BATMAZ DENEY - NE BATAR NE BATMAZ HADİS

HADİS

KISSA - HASRETİ ALİ’NİN BÜYÜKLÜĞÜ KISSA - HASRETİ ALİ’NİN BÜYÜKLÜĞÜ YOLCULUK

YOLCULUK

ŞİİR VE BİLMECE - BİTKİLER ŞİİR VE BİLMECE - BİTKİLER MEYVE VE SEBZELER

MEYVE VE SEBZELER ÇINAR AĞACI

ÇINAR AĞACI FAALİYET FAALİYET

HİKÂYE - UYKU DUASI HİKÂYE - UYKU DUASI GECE - GÜNDÜZ

GECE - GÜNDÜZ FAALİYET

FAALİYET

DENİZİNALTINDAKİ CANLILAR DENİZİNALTINDAKİ CANLILAR LABİRENT OYUNU

LABİRENT OYUNU

ŞARKI - RENK RENK ÇİÇEKLER ŞARKI - RENK RENK ÇİÇEKLER YAĞMUR

YAĞMUR

KAR TANELERİ KAR TANELERİ BOYAMA

BOYAMA

HAZRETİ SÜLEYMAN HAZRETİ SÜLEYMAN BOYAMA

BOYAMA

HİKÂYE-KENDİNİ BEĞENMEYEN KARINCA HİKÂYE-KENDİNİ BEĞENMEYEN KARINCA ALLAH’IN GÜZEL İSİMLERİ

ALLAH’IN GÜZEL İSİMLERİ FAALİYET

FAALİYET

ŞİİR - BEYAZ KAR ŞİİR - BEYAZ KAR

KÂİNATIN YARATICISI YÜCE ALLAH KÂİNATIN YARATICISI YÜCE ALLAH BOYAMA

BOYAMA

4

4

5

5 7

11 7

11 12

12 13

13 14

14 16

16 17

17 18

18 20

20 21

21 23

23 24

24 25

25 27

27 28

28 29

29 30

30 31

31 33

33 34

34 36

36 37

37 40

40 43

43 45

45 46

46 48

48

(5)

Mustafa Amca, torunlarını çok seviyordu.

Çiftlikteki işleri bittikten sonra, onları yanına ça- ğırıp onlara Peygamber Efendimiz’in hayatını an latıyordu.

O gün yine Azra ile Ahmet’i yanına çağırdı.

Elindeki kitapta Peygamber Efendimiz’in çok sevdiği torunları anlatılıyordu.

Mustafa Amca kitabın sayfalarını yavaş yavaş açmaya başladı. Bir yandan da şöyle dedi:

– Önce Hazreti Hasan doğmuş, ardından da Hazreti Hüseyin. Peygamberimiz onları çok se- vermiş.

Azra,

– Peygamberimiz, en çok hangi torununu se- vermiş, dedi.

Mustafa Amca gülümseyerek,

– İkisini de çok severmiş. Tıpkı benim gibi.

Çünkü ben ikinizi de çok seviyorum, dedi.

Ahmet,

– Peygamberimiz onlarla oyun oynar mıymış dede, dedi.

Dedeleri,

– Tabi ki yavrum! Zamanın çoğunu torunla- rıyla birlikte geçirirmiş.

Hatta Hazreti Hasan ve Hüseyin, Peygam-

berimiz namaz kılarken üstüne çıkarmış. Pey- gamberimiz de onlara hiç kızmaz üstelik nama- zına devam edermiş.

Peygamber Efendimiz, torunları Hazreti Ha- san ve Hüseyin’i çok severmiş.“Onlar, benim bu dünyadaki güzel kokulu çiçeklerim.”dermiş.

Azra,

– Peygamber Efendimiz, başka çocukları da sever miymiş?

– Evet, Azracığım! Peygamber Efendimiz, bü- tün çocukları çok severmiş. Onlara selam verip başlarını okşarmış.

Azra,

– Peygamber Efendimiz’i ben de çok seviyo- rum!Ahmet,

– Ben de, ben de çok seviyorum, dede dedi.

Mustafa Amcanın gözleri ışıl ışıl parladı ve:

– O’nu hepimiz çok seviyoruz. Çünkü Biricik Peygamberimiz, bizler için örnek bir şekilde ya- şadı. Bizlerin iyi birer insan olmamız için çok dua etti, dedi.

Ardından Azra ile Ahmet, Hazreti Hasan ve Hüseyin için birer çiçek yapıp boyadılar.

Sonra da duvara astılar.

HAZRETİ HASAN VE HAZRETİ HASAN VE

HAZRETİ HÜSEYİN HAZRETİ HÜSEYİN

4

(6)

5

HAZRETİ HASAN

HAZRETİ HÜSEYİN

Şimdi, üzerinde Hazreti Hasan ve Hüseyin’in isminin yazılı olduğu bu güzel çiçekleri boyayıp keselim. Daha sonra çiçeklerin arkasına kamış yapıştırarak onları kalemliğimize yerleştirelim.

(7)

6

(8)

Peygamber Efendimiz, Mekke’den Me- dine’ye geldikten sonra bütün insanlar kendisine hizmet etmek için yarışıyorlar- dı. Hazreti Enes İbn Mâlik’in annesinin, hizmet yarışında yapabilecek ya da vere- bileceği hiçbir şeyi yoktu. Ancak daha çok küçük yaşta olan oğlu Hazreti Enes İbn Mâlik’in, O’na hizmet edeceğini düşünü- yordu. Elinden tutarak Peygamberi miz’in yanına götürdü. “Ya Resûlullah, ben fakir bir kimseyim. Sizlere yardım edecek bir şeyimiz yok. Bu oğlumdur, yardım etmek ve hizmetinizde bulunmak üzere sizlere bırakıyorum. Onu kabul ediniz” dedi.

Peygamberimiz de onun bu isteğini kır- madı. Enes İbn Mâlik’i yanına aldı. Onu yanından hiç ayırmadı.

Hazreti Enes Peygamberimiz’e hizmet etmeye başladıktan sonra O’nun bütün is- teklerini büyük bir dikkatle yerine getirme- ye çalıştı. O, Peygamberimiz’in araların- da sır olarak kalmasını arzu ettiği şeyleri

annesine bile söylemezdi. Bir hadis-i şe- rifi şöyle anlatır:

Hazreti Enes her sabah, sabah nama- zında Peygamberimiz’in yanın da bulunur- du. Onunla birlikte sabah namazını kıldık- tan sonra Peygamberimiz, oruca niyet edip etmediğini sorardı. Eğer oruca niyet ettiğini öğrenirse hemen iftar yemeğini hazırlardı.

Hazreti Enes, Peygamberimiz evlenir- ken ve savaşlarda hep yanında olmuş ve O’na hizmet etmişti.

Hazreti Enes, nazik, iyi huylu, güzel yüzlü, hoş sohbet bir insandı. Pey gam- berimiz’e olan sevgisini her zaman ve her yerde söylerdi. Peygam ber’in hizmetinde bulunmak onun için son derece sevindiri- ci, zevkli ve neşeli bir işti. Peygam berimiz de onun bu hâline her zaman dua eder- di.

ENES İBN MÂLİK HAZRETLERİ ENES İBN MÂLİK HAZRETLERİ

7

(9)

8

Allah’ın izniyle, Mustafa Amcaların atları yeni doğum yaptı. Çok sevimli bir tay dünyaya geldi. Bu tay annesinin sütünü emerek büyüyecek. Sonra da bir at olacak. Atlar, Allah tarafından yük ve insan taşımak için görevlendirilmiştir. Çok hızlı koşar ve ayakta uyurlar.

Bu minik taya bir şarkı söyler misiniz?

(10)

Sevgili çocuklar her insan doğar, yavaş yavaş büyür ve yaşlanır.

Şimdi, resimleri inceleyip sıralamaya uygun şekilde rakamları kutulara ya- zarak numaralandırır mısınız?

9

(11)

10

Bugün anne ve baba ördek, yavrularına gölde nasıl yüzüp dalabilecek- lerini öğretecekler.

Her anne ve baba, yavrularına merhamet duyar ve onları şefkatle bü- yütürler. Çünkü Allah, anne ve babalara merhamet duygusunu vermiştir Bizlerin yaratıcısı olan Yüce Allah ise en merhametli olan Zat’tır.

Ördekler, uçabiliyor da. Şimdi gökyüzünde çok uzaklarda uçan ördekle- rin kesikli çizgilerini tamamlar mısınız?

(12)

1111

ÖRDEK ÖRDEK

Vak, vak, dersin

Paytak paytak gezersin Bazen dalıp

Bazen de yüzersin Perdeli ayakların Büyük kanatların Ne sevimli sen Vak, vak ördek.

Şiiri ezberledikten sonra, ördek gibi yürüyüp ses çıkarmaya ça- lışalım. Ardından ördeği istediği-

niz renkte boyayabilirsiniz.

11

(13)

12

Bulutlar sünger gibidir. İsterseniz bir yağmur deneyi yapalım. Elimizin büyüklüğündeki bir sün- geri makas yardımıyla bulut şeklinde keselim.

Sevgili çocuklar, ördeklerin Allah’ın onlara vermiş olduğu özellik saye- sinde batmadan yüzebildiğini gördük. Şimdi, yapacağımız bir deneyle bunun nasıl olduğunu daha iyi anlamaya çalışalım.

Gerekli Malzemeler: Sünger, plastik bardak, plastirinden yapılmış kü- çük bir top.

Önce süngeri su dolu bir kabın üzerine yavaşça bırakalım. Sünger, suyu içine çektikçe ağırlaşmaya başladı, değil mi? Bir süre sonra da suyun dibine batacak. Plastik bardak ise hafif ve suyun kaldırma kuv- veti ile batmıyor. Şimdi, plastrinden hazırladığımız topa iki destek çubu- ğu monte edelim. Bakın, top ağır olmasına rağmen hiç batmadı. Tıpkı ördeğin perdeli ayakları gibi. Çünkü günümüzde dalgıçların kullandık- ları paletler ördeklerin perdeli ayakları örnek alınarak hazırlanmıştır. Bu çubuklar, topun ağırlığını suyun bütün yüzeyine yaydı.

Hem ördekler, perde ayaklarını kullanarak çok rahat yüzebiliyorlar Çocuklar, bu deneyi çok farklı malzemeler kullanarak da deneye bilir- siniz.

Sevgili çocuklar, ördeklerin Allah’ın onlara vermiş olduğu özellik saye- sinde batmadan yüzebildiğini biliyoruz. Şimdi, yapacağımız bir deney- le bunun nasıl olduğunu daha iyi anlamaya çalışalım.

Gerekli Malzemeler: Sünger, plastik bardak, plastirinden yapılmış kü- çük bir top.

Önce süngeri su dolu bir kabın üzerine yavaşça bırakalım. Sünger, suyu içine çektikçe ağırlaşmaya başladı, değil mi? Bir süre sonra da suyun dibine batacak. Plastik bardak ise hafif ve suyun kaldırma kuv- veti ile batmıyor. Şimdi, plastrinden hazırladığımız topa iki destek çu- buğu monte edelim. Bakın, top ağır olmasına rağmen hiç batmadı.

Üstelik bu çubuklar, topun ağırlığını suyun bütün yüzeyine yaydı. Tıpkı ördeğin perdeli ayakları gibi. Çünkü günümüzde dalgıçların kullandık- ları paletler ördeklerin perdeli ayakları örnek alınarak hazırlanmıştır.

Hem ördekler, perde ayaklarını kullanarak çok rahat yüzebiliyorlar.

Çocuklar, bu deneyi çok farklı malzemeler kullanarak da deneyebilir- siniz.

NE BaTAR NE BATMAZ

NE BaTAR NE BATMAZ

(14)

KÜÇÜKLERİNE MERHAMET ETMEYEN VE BÜYÜKLERİNE SAYGI GÖSTERMEYEN BİZDEN DEĞİLDİR.

Resmi dikkatle inceleyelim. Doğru olan davranışı uygulamalı olarak

gösterelim.

13 13

(15)

Bir gün sahabiler, Peygamber Efendimi- z’e Hazreti Ali’yi niçin çok sevdiğini sordu.

Peygamberimiz, o anda orada bulunmayan Hazreti Ali’yi çağırmaya adam gönderdi ve onlara sordu:

– Birisine iyilik etseniz, o da size kötülük etse ne yapardınız?

Hemen cevap verdiler:

– Yine iyilik ederiz.

– Yine kötülük yapsa?

– Biz yine iyilik ederiz.

– Yine kötülük yapsa?

Sahabiler, cevap vermeden başlarını öne eğ diler. Bunun anlamı kötülüğe kötülükle kar- şılık vermesek bile iyilik yapmaya devam et- meyiz, demekti.

Bu sırada Hazreti Ali, oraya geldi. Resûlul- lah, Hazreti Ali’ye sordu:

– Ya Ali, iyilik ettiğin biri sana kötülük etse ne yapardın?

– Yine iyilik ederdim.

– Yine kötülük yapsa?

– Yine iyilik yapardım.

Peygamber Efendimiz, soruyu tam yedi defa tekrarladı. Hazreti Ali, yedi defasında da,

– Yine iyilik ederdim, diye cevap verdi.

Sahabiler,

– Ya Resûlullah, Hazreti Ali’yi çok sevme- nizin sebebini şimdi anladık, dediler.

HAZRETİ ALİ’NİN BÜYÜKLÜĞÜ HAZRETİ ALİ’NİN BÜYÜKLÜĞÜ

14

(16)

15

Hoş çakalın Hayırlı yolcuklar!

Güle güle! Yine bekleriz. Allah’a

emanet olun.

Havalar soğumaya başladı. Okullar açılacağı için de Azra ve Ahmet evlerine geri dönüyorlar. Azra ile Ahmet, dede ve anneannelerinden ayrılacakları için çok üzgünler ancak anne ve babalarını da özlemişler.

Mustafa Amca ve Fatma Teyze, onları yolcu ediyorlar.

Siz evinize gelen misafirlerinizi nasıl yolcu edersiniz?

Allah’a ısmarladık

(17)

YOLCULUK YOLCULUK

16 16

Azralar, besmeleyle otobüse bindiler. Emniyet kemerlerini takmayı unutmadılar.

Azra’nın babası elini açarak Allah’a, “Dinimi, emanetini ve işlerimin sonunu Allah’ın himayesine bırakıyorum; Sana da selam ederim.” diye dua etti. Ardından Azralar da, “Âmin”

diyerek yolculuk duasına eşlik ettiler.

Siz, ailece bir yolculuğa çıktığınızda nasıl davranırsınız?

(18)

Ş İ İ R Ş İ İ R

Çiçekler; lale, gül, menekşe Karanfil, papatya, orkide Ne güzel kokuyor

Etrafı süslüyor Böcekler besleniyor Arılar, bal yapıyor

Ağaçlar; kavak, çınar, selvi Çam, ceviz ve elma ağacı Ne görkemli duruyor Havayı temizliyor

Toprağın kaymasını önlüyor Hayvanlar üzerinde yaşıyor

Allah’ım, iyi ki yaratmışsın bitkileri Onların görmek bile sevindirir bizi.

Rabia YILDIRIM

Bitkiler Bitkiler

Renk renk Şekil şekil Mis gibi hepsi Ortasında özü Etrafında Yaprakları Bir de sapı

Topraktır yuvası. (Çiçek) Kocaman bir gövde Upuzun dallar Üzerinde yapraklar Bir süre çiçek açar Bir süre de meyve verir Bilin, bakalım bu nedir?

(Ağaç)

BİLMECE BİLMECE

17 17

Allah’ın izniyle, her bitki toprağın altındaki kök- leriyle beslenirler. Yani topraktan aldıkları su ve minerallerle büyürler. Hareket edip konuşama- salar bile bitkilerin de canlı olduklarını unutma- yalım!

(19)

Fatma Teyze ve Mustafa Amca, tarlalarında birçok meyve ve sebze yetiştiriyorlar. Sonra da, onları toplayıp pazarda satıyorlar. Bir kısmını da yemek için kendilerine ayırıyorlar.

18

(20)

19

Resimde gördüğünüz meyve ve sebzelerin ismini söyler misiniz?

Şimdi de toprakta gördüğünüz boşluklara yetişmesini istediğiniz sebzeleri çizelim.

(21)

20

Çınar Ağacı, ormanın en güzel ve en büyük ağaçlarından biriymiş. Bir gün çok hastalanmış. Yaprakları sararmış, rengi solmuş dallarını taşıyacak gücü kalmamış. Akşam olduğunda ise ağrı- dan inleyip duruyormuş. Çınar Ağacı’nın yakınlarındaki bir ağaçta, yeşil ve tombiş tombiş hareket eden kelebek tırtıllar ya- şıyormuş.

O akşam Çınar Ağacının ağlama sesi- ni onlar da duymuşlar. Bulundukları ağa- cın dalından hasta Çınar Ağacının dalına geçmişler.

– Ne oldu sana? Neden ağlıyorsun, diye sormuşlar Çınar Ağacı’na.

Çınar Ağacı da bu sesin nereden gel- diğini anlayamamış. Etrafına bakmış, kim se yok.

Kim konuşuyor benimle, demiş.

– Biz, hemen üstündeki daldayız diye- rek cevap vermiş tırtıllar.

Bunun üzerine Çınar Ağacı,

– Çok hastayım! Dallarım çok ağrıyor.

Hiç gücüm kalmadı, demiş.

Tırtıllar da,

– Biz sana yardım edebiliriz, diye cevap vermişler.

– Siz bana nasıl yardım edeceksiniz ki? Küçücüksünüz, benim gibi bir ağaca yardım etmek kolay mı, sanıyorsunuz de- miş, Çınar Ağacı.

Tırtıllar gülümseyerek,

– Olsun! Biz şimdi, elimizden ne geli- yorsa yaparız, demişler.

Ardından, hep beraber başlamışlar, Çı- nar Ağacının sararan yapraklarını yeme- ye. Bir süre sonra, tırtılların üzerini beyaz kabuklar sarmaya başlamış. Çınar Ağacı olanları anlayamamış. Tırtılların yaprak- larını yedikleri için hastalandıklarını zan- netmiş.

Sabah olduğunda bir de ne görsün?

Tırtılların hepsi birer kelebek olmuş. Çınar Ağacı da onları bu şekilde mutlu görünce çok sevinmiş.

O günden sonra da ağaçlar, tombiş tırtıllar ve uçuşan kelebekler hep dost ola- rak yaşamışlar.

Çınar Ağa Çınar Ağac ı

HİKÂ YE

HİKÂYE

(22)

21

Tırtıllar yumurtadan çıktıktan sonra yaprakları yiyerek büyüyorlar. Daha son- ra her tırtıl barınabileceği bir koza örüyor. Bir süre sonra da kozadan kelebek olarak çıkıyorlar.

Hepsi de Allah’a şükrederek uçuyor ve çiçekten çiçeğe konuyorlar.

Kelebek resimleri keserek sayfamıza yapıştıralım.

(23)

HİKÂY E HİKÂYE

22

(24)

O akşam Azra ve Ahmet, dişle- rini fırçalayıp ayaklarını yıkadılar.

Daha sonra da pijamalarını kendi- leri giyindiler. Fatma Teyze yanları- na gelip,

– Size uyku duası öğreteyim mi ne dersiniz, dedi.

Azra ve Ahmet buna çok sevin- diler,

– Haydi söyle anneanne, dediler.

Fatma Teyze de başladı söyle- meye:

“Yattım sağıma Döndüm soluma Melekler şahit olsun Dinime imanıma.”

Daha sonra hep birlikte geçirdikle- ri bu güzel gün için şükrettiler.

Fatma Teyze,

– Peygamber Efendimiz de, her gece yatmadan önce dua edermiş.

Allah rahatlık versin çocuklar diyerek, odanın ışığını kapattı.

Ardından, evde uzun süre derin bir sessizlik oldu. Azra, birden uykusun- dan şiddetli bir sesle uyandı.

Dışarıdan uluma sesleri geliyordu.

Azra, “Dede! Anneanne!” diyerek ba- ğırmaya başladı. Her ikisi de koşarak yanlarına geldiler.

Mustafa Amca,

– Ne oldu, yavrum dedi heyecanla.

Azra,

– Dedeciğim, dışarıdan sesler geliyor, dedi.

O sırada Ahmet de uyanmıştı. Merak- la Azra’ya bakıyordu.

Dedesi de:

– Onlar, ormanda yaşayan hayvanlar.

Baykuş, kurt, yarasa ve daha birçok hay- van. Bu hayvanlar geceleri yuvalarından çıkar ve kendilerine yiyecek ararlar. Me- sela: Baykuş, geceleri rahatlıkla gö rebilir ve avını yakalayabilir. Çünkü Allah, onu bu özellikte yaratmış, dedi.

Azra,

– Anneanne, ben karanlıktan da kor- kuyorum!

– Yavrum! Gece, biz canlıların din len- me si için Allah’ın bir lütfu. Her gün Allah’ın izniyle, güneş doğuyor ve yine her yer aydınlanıyor, dedi, o da.

Mustafa Amca,

– Hem gece de çok karanlık, değil!

Bak, gökyüzünü ay ve yıldızlar nasıl ışıl ışıl aydınlatıyor, dedi.

Ardından,

– Madem uykunuz kaçtı. Üzerinize ka- lın bir şeyler giyinin de size, ahır ve kü- mesteki hayvanları göstereyim, dedi.

Hepsi hazırlanıp dışarı çıktılar. Azra, ahıra gittiklerinde inek ve koyunların sa- manların üstünde uyuduklarını gördü. At ve yavrusu tay ise ayakta uyuyorlardı.

Ahmet heyecanla bağırdı:

– Dede, baksana atlar ayakta uyuyor!

– Sessiz olun! Atları uyandıracaksınız.

Onlar, bu şekilde uyuyorlar. Bacakları da hiç acımıyor dedi dedesi.

Kümesin kapısından baktıklarında ta- vuk, horoz ve civcivlerin hepsi uyuyordu.

O sırada kulübedeki bekçi köpeği ses- lere uyanmıştı. Birden havlamaya başla- dı.

Dedeleri,

– Sus, karabaş sus! Biziz merak etme, dedi.

Fatma Teyze ekledi,

– Karabaş, seslere karşı çok hassas.

Bizim sesimizi duyunca hemen uyandı, dedi.

Dedeleri,

– Haydi, artık içeri girelim. Sabah er- kenden kalkacağız, dedi.

Daha sonra hepsi yataklarına yattı- lar.

Azra ve Ahmet, artık rahatça uyuyor- du. Kim bilir, yeni bir günün ardından daha neler yaşayacaklardı!

23

UYKU DUASI

UYKU DUASI

(25)

24

İki resmi inceleyerek, gece ve gündüz arasındaki farklılıkları işaretler misiniz?

Geçirdiğiniz bir gece ile gündüzü anlatır mısınız?

(26)

25

Bir baykuş Allah’ın ona vermiş olduğu özellik sayesinde geceleri etrafını rahatlıkla görüp ve başını arkaya doğru çevirebilir. Baykuşu artık malzemeler kullanarak tamamlayalım.

(27)

26

(28)

27

Gölün altında da, Allah’ın izniyle birçok canlı yaşar. Ördekler, göldeki küçük balıkları avlayarak beslenirler.

Şimdi, göldeki küçük balıkları yuvarlak içine alarak işaretleyelim.

Gölün altında kaç çeşit farklı canlı yaşadığını sayalım.

(29)

28

Azra’nın, ağaçtan kiraz toplaması gerekiyor. Kiraz ağacını, bulup işaretleyerek ona yardımcı olur musunuz?

(30)

Şarkıyı söyledikten sonra, sayfadaki boş- luğa siz de çiçekler çizip boyar mısınız?

29

Renk renk çiçekler, etrafı süsler Yemyeşil ağaçlar havayı temizler Sıra sıra dağlar, dengeyi sağlar Masmavi denizler, balıkları gizler Çeşitli hayvanlar, bize fayda sağlar Birçok güzellikler, Allah’ı zikreder

RENK

RENK RENK RENK ÇİÇEKLER ÇİÇEKLER

Ş

ŞA AR RK KI I

(31)

İşte, sonbaharın gelmesiyle birlikte yağmur- lar yağmaya başladı. Yağmurlar, bazen si- cim gibi bazen de sağanak hâlde yağıyor.

Mustafa Amca, çiftliğe su basacak diye çok endişeli. Rüzgârın etkisiyle birlikte bulutlar da birbirine çarpıyor. Ve gök gürültüsü ses- leri geliyor.

Haydi, hep birlikte bir tekerleme söyleyelim.

“Yağ yağ yağmur Teknede hamur Ver Allah’ım ver Sicim gibi yağmur ”

Son olarak, yağmur damlalarını sayalım.

Her yağmur damlasının, Yüce Allah’ın gö- revlendirdiği, melekler tarafından yeryüzü- ne indirildiğini unutmayalım.

Yağmurun faydalarını söyler misiniz?

30

(32)

31

Kar tanelerini yeryüzüne tek tek indiren büyük Allah’ım, Sana şükürler olsun. İnşallah, yağan kar sayesinde toprağımız

bereketli olur.

Evet! Kar tanelerinin yeryüzüne indirilmesi için Yüce Allah, yine meleklerini görevlendiriyor.

Haydi sayfaya daha çok kar tanesi çizelim.

Resimde gördüklerinizi anlatır mısınız? Sizce, hayvanlar kar tanelerini gördüklerinde neler hissediyorlar?

(33)

32

Mustafa Amca, karlı havada manto giyip şapka ve atkı takmadan dışarıda durduğu için hasta oldu.

Bizler de, soğuk havalarda hasta olmamak için kalın kıyafet giyinip atkı ve şapkamızı takıp eldivenlerimizi giyinmeliyiz.

Sizce, Mustafa Amca’nın şifa bulması için neler yapması gerekiyor?

(34)

33

Sayfada bulunan atkı, şapka,eldiven ve botun kesik çizgilerini tamamlayıp boyayalım.

(35)

34

Resimde gördüğümüz hayvanların taklitlerini yapalım.

(36)

O gün Mustafa

Amca, ahırdaki inekleriyle

konuşuyordu. İnekler de onu anlıyormuş gibi “Mööö...” diye ses çıkarıyorlardı.

Ahmet o sırada dedesini izliyordu,

– Dedeciğim! Neden hayvanların konuşmasını anla ya mı- yoruz, dedi. Mustafa Amca da,

– Çünkü Allah, hayvanları bizlerden çok farklı yaratmış. On- ların dillerini bilmiyoruz ama hareketlerinden ne demek iste di ği ni anlayabiliriz. Allah’ın rızasını kazanmak için hayvanlara karşı merhametli olmalıyız. İstersen sana Hazreti Süleyman’ın hayatını an latayım. Çünkü O, Allah’ın izniyle hayvanlarla konuşabilmiş, dedi.

Ahmet heyecanla, – Anlat dede, dedi.

Mustafa Amca başladı anlatmaya:

Yıllar önce Hazreti Süleyman, yaşadığı ülkede hem peygamberlik hem de idarecilik yapıyormuş. Hazreti Süleyman, çok edepli ve alçak

gönüllüymüş.

Çocukluğundan beri bilgili, iyilik ve adâleti seven bi- ri siymiş. O’na peygamberlik verildiğinde ellerini açıp,

“Yâ Rab! bana hiçbir kimsede bulunmayan bir kudret ve devlet ihsan eyle.” diye dua etmiş. Allah, onun duasını kabul edip hayvanları insanları ve birçok varlığı Hazreti Süleyman’ın em rine vermiş.

Karıncalara varıncaya kadar, her hayvanın sesini işitir, dillerini anlarmış.

O da hayvanlardan oluşan bir ordu kurmuş.

Hazreti Süleyman, emrindeki her canlıya görev verip mescitler, çeşmeler, köp- rüler, barajlar ve evler yaptırmış.

Ona, Allah’ın izniyle hiç kimseye nasip olmayan bir zenginlik ve yetenek veril- miş.

Öyle ki, rüzgâr yardımıyla tahtıyla birlikte kısa zamanda istediği yere gidebiliyor- muş. Yolculuk ederken kuşlar üzerine gelip, kanatlarını yan yana gererek bir bulut gibi gölge yaparlarmış. Onu güneş ve yağmurdan korurlarmış.

– Anlayacağım, yavrum! Yüce Allah, isterse her şey olur.

Bak, ben hayvanların dilini anlamayamasam da onlarla çok iyi anlaşıyorum.

Önemli olan bu değil mi, dedi.

Ahmet de,

– Evet, dedeciğim! Ben de hayvanları çok seviyorum,diye cevap verdi ona.

35 35

(37)

36

Bu sevimli tırtılı boyayalım.

(38)

37

Akşam yemeğinden sona yine kitap oku ma saati gelmişti. Mustafa Amca to- runlarına “Kendini Beğenmeyen Karınca”

adlı ma sal kitabını okumaya başladı:

Bir gün Küçük Karınca yolun ortasında ağlamaya başlamış.

Tavşan da ona,

– Küçük Karınca neden ağlıyorsun, diye sormuş.

O da,

– Neden olacak, minicik olduğum için kimse beni fark etmiyor. Üstelik, rengim de simsiyah. Keşke daha büyük olsam. Ren- gim de kırmızı olsa. O zaman daha mutlu olurdum, demiş.

Tavşan da ona,

– Belki de haklısın! Gel seninle solucan- lara gidelim. Onlarla konuşalım. Sana ça- murdan kocaman bir kalıp hazırlasınlar.

İpek böcekleri de sana rengârenk bir elbi- se örsünler, demiş.

Küçük Karınca, çok mutlu olmuş. Ardın- dan, solucanların yanına gitmişler. Duru- mu tek tek anlatmışlar.

Onların başkanı,

– Tamam, istediğinizi hazırlarız. Ama karşılığında bize ne vereceksiniz, demiş.

Küçük Karınca,

– Benim neyim var ki verebileceğim, de- miş.

Solucanların başkanı,

– Mesela antenlerini verebilirsin. Çünkü senin her şeyi hissedebilen çok hassas antenlerin var, demiş.

– Tamam, demiş, Küçük Karınca da.

Sonra da ikisi birlikte ipek böceklerinin yanına gitmişler. Onlardan ipekten kırmızı bir elbise hazırlamasını istemişler.

KENDİNİ BEĞENMEYEN KARINCA

KENDİNİ BEĞENMEYEN KARINCA

(39)

38

38

(40)

39 39

Onlar da,

– Peki, karşılığında sen bizlere ne vere- ceksin, demişler.

Küçük Karınca,

– Neyimi isterseniz veririm, demiş.

İpek böcekleri,

– Senin evini istiyoruz, demişler.

Küçük Karınca, hemen teklifi kabul et- miş.

Bir süre sonra küçük Karınca da heye- canla kalıbın içine girmiş. Üstüne de elbise- sini giymiş. Çevresindekiler ise onu gördü- ğünde çok beğenmişler.

Ancak bir süre sonra herkes onun hâline alışmış. Küçük Karınca da günler geçtikçe, üzerindeki ağır kalıbı taşıyamaz olmuş.

Artık antenleri de yokmuş. Bu yüzden çevresindeki hiçbir şeyi hissedemiyormuş.

Her yere çarpıp düşüyormuş.

Barınacağı bir evi bile yokmuş. Küçük Karınca, kendi hâline bakıp ağlamaya baş- lamış.

Aslında tavşan ve arkadaşları küçük ka- rıncaya ders vermek istemişler.

Tavşan, Solucan ve İpek böcekleriyle birlikte Küçük Karıncanın yanına gitmiş,

Hepsi de,

– Küçük Karınca, artık ağlama! Bizler, sana yardımcı olmaya geldik, demişler.

Küçük Karınca çok şaşırmış.

İlk olarak Solucanlar,

– Al antenlerini biz bunları hiç kullanma- dık ki zaten. Sadece Allah’ın sana verdiği bu hassas antenlerin kıymetini bilmeni is- tedik, demişler.

Küçük Karıncanın şaşkınlığı devam edi- yormuş.

İpek böcekleri de,

– Biz de, evinde hiç oturmadık ki zaten.

Sadece senin Allah’ın verdiği bu kabiliyetle yaptığın evin değerini bilmeni istedik, de- mişler.

Küçük Karınca, artık her şeyi anlamış, – Haklısınız, arkadaşlar! Artık Allah’ın, bana verdiği özelliklerin kıymetini daha iyi anladım. Bana yardımcı olduğunuz için çok teşekkür ederim, demiş.

Tavşan da,

– Küçük Karınca, sakın unutma! Allah, bütün canlılara farklı özelikler vermiş. Bu özelliklerin hepsi de çok önemli ve güzel, demiş.

Daha sonra hep birlikte Allah’a şükret- mişler, diyerek Mustafa Amca masal kitabı- nı okumayı bitirmiş. Ardından,

– Evet, çocuklar! İnsanların da birbirin- den farklı özellikleri vardır.

Birbirimizin özeliklerini karşılaştırmak ye- rine, kendi özelliklerimizi keşfedip Allah’a her zaman şükredelim, dedi.

(41)

40

Yâ Yâ

REZZAK REZZAK

Yâ KERîM Yâ KERîM

Her varlığa Her varlığa rızık veren

rızık veren Cömert ve Cömert ve

kerem sahibi kerem sahibi

olan olan

yüce Allah’In

yüce Allah’In

(42)

41 41

Yâ Yâ ŞÂFÎ ŞÂFÎ

Yâ Yâ

KUDDÛS KUDDÛS

Hastalara şifa veren Hastalara şifa veren

Her şeyi eksiksiz Her şeyi eksiksiz ve temiz yaratan ve temiz yaratan

GÜZEL İSİMLERİ

GÜZEL İSİMLERİ

(43)

42

Ahmet, kiraz toplamak için ağaca çıkmış. Tutunduğu dal kırıldığında ise, yere düşmüş.

Sizce Ahmet’in ağaca çıkması doğru mu?

Siz Ahmet’in yerinde olsaydınız ne yapardınız?

Unutmayalım! Bizler, tehlikeli davranışlardan her zaman kaçınmalıyız.

(44)

Her mevsimin özelliğine göre bitkiler değişir. Diğer canlılar da bu farklılıktan etkilenir.

43

Şimdi, dört mevsime ait olan ağaçları sıra ile kesip fon kartonuna yapıştıralım. Mevsim şeridimiz artık hazır!

sonbahar

sonbahar KIŞ KIŞ

İLKBAHAR

İLKBAHAR YAZ

(45)

4444 44

(46)

BEYAZ KAR BEYAZ KAR

Pamuk gibi görünür Dokununca üşünür Bereketlenir her yer Sanki etrafı temizler Ört her yeri beyaz kar Seni her kış bekliyor Kâinattaki bütün canlılar.

Ş

Şİ İİ İR R

Şiiri ezberledikten sonra küçük pamuk parçalarını sayfadaki boşluğa

yapıştıralım.

45 45

(47)

Hiç düşündünüz mü?

Güneş her gün nasıl doğup batıyor?

Gökyüzündeki yıldızlar düşmeden nasıl duruyor?

Denizaltında milyonlarca canlı nasıl yaşıyor?

Kuru bir ağaç nasıl meyve veriyor?

Doğan her canlı kendine uygun yiyecek nasıl bulabiliyor?

Çiçekler renk renk, çeşit çeşit nasıl açabiliyor?

Pamuk gibi bulutlardan nasıl yağmur yağıyor?

46

(48)

47 47

Çevrenizi dikkatle incelediğinizde birçok soruyla karşılaşacaksınız.

Her sorunun sonunda; Yüce Allah’ın, bütün kâinatı ne kadar kusursuz bir şekilde yarattığı yanıtı alacaksınız.

Şimdi, çevremizi inceleyip ilgimizi çeken konuları büyükle- rimize sorup cevabını öğrenmeye çalışalım.

(49)

48

Şimdi, Yüce Allah’a ve Peygamberimiz Hazreti Muhammed’e inandığımızı belirten Kelime-i Tevhidi hep birlikte tekrar edelim mi?

Bu güzel kelebeği boyayalım.

Referanslar

Benzer Belgeler

Bizim çalışmamızda da bu çalışmada elde edilen sonuçlarla uyumlu olarak benzer şekilde en genç yaş grubunu oluşturan yenidoğan (0-12 ay) grubundan, en büyük yaş

Sentezlenen 5-hidroksi-3-(4-nitrofenil)-1-(p-tolil)-1H-pirazol bileşiğinin 1 H-NMR spektrumu (Şekil 4.6) DMSO-d 6 içerisinde alınmıştır ve elde edilen spektrumda

Farklı zamanlarda farklı konsantrasyonlar da uygulanan AVG uygulamalarının vazo ömrü süresince karanfil çiçeğinin çiçek yaprak rengi üzerine olan etkisine ait değerler

Allah Resûlü Efendimiz, kendisine insanları en çok Cennet’e koyacak olan amel sorulunca “Allah’a takva ve gü- zel ahlâk.” 1 buyurmuştur ki bu da ibadetle beraber güzel

Bu cüz, özellikle hadis âlimlerinin çok farklı açılardan hadis metinlerini bir araya getirdiklerini ve hadisleri daha sonraki nesillere aktarma konusundaki

Yukarıdaki cümleyle ilgili aşağıdaki yorum- Yukarıdaki cümleyle ilgili aşağıdaki yorum- lardan hangisi yanlıştır.. lardan

[r]

Innov-is NV800E nakış makinesiyle nakış projelerinizi hızlı ve kolay bir