l0
55
numaralı"Itıır
üöt", TürkçedeııYıkurçıya
yapılmış «ılanilk
şiirçevirisicl ir.
59 numaralı "Yusuf Has Hacib ve Cahit Sırkı Tarancı'da Gençlik, Yaşlılık ue
Ölüm" adlı makale,3.
ve4.
sırada yer alaniki
bölümlü makalenin ("Şiirimizde Ölllm Temi I, II") geliştirilmiş biçimidir.29 numaralı "Atatürk ve
Dil
Reformu" ve 39 numaralı "Atatürk ve Türk Dilincle Reform" adlı yazılar da, içerik olarak yakın olmalarına rağmen, kontı- nun hala taşımakta olduğu güncellik dikkate alınarak ayrl ayn cilde alın- mışlardır.Dilbilim
Araşırmaları dergisinde, |994'rc yayımlanmış olan "Cumhuriyet Döneminde Türkçenin Gelişmesi" adlı makale, bu ciltte yer alan 39 numaralı"Aratürk ve Türk Dilinde Reform" adlı makalenin özeci olduğu için derlemeye alınmamıştır.
Türk
Dili
dergisinde (|957) yayımlanmış olan "Afyon Karahisar Türküleri"cilclin kapsamı dışında bırakılmıştır.
Yine yazarın, Türkoloji Eleştirileri adıyla kitaplaştırılmış makaleleri (|997),
"Bir
Öğretim Görevlisine Cevap"(TKAE, Türk
KültürüXVI/
180, |978),"Süper Doçent'e Yanır I, lI" (Türk Dili, sayı
50l,I99il
adlı yayınları ve gazeteyızıları bu cilde alınmamıştır. 'omuz' Kelimesi Hakkında" (Türk
Dili,
c. P, sayıl04,
196O 4O2-4O» adlı makale ise yazarın isteği doğrultusunda derlemenin clışıncla tutulmuştur.Dizide 1ıl;,ete yazılarına yer verilmemiş olmakla birlikte, Dünya gazeresinde yıyımlanmış olan "Yanlış Türkçe Kılavuzu" (24 nomaralı) adlı maka|e, yazatın 'I'ilrk Dil Kurumu ile olan ilişkisi ve Türk dilinde özleşme hareketi içindeki yeri ııçısın<lan bir kilometre raşı olması nedeniyle buraya alınmıştır (Ayrıntılar için
aşağıya bk.).
Bu
ciltrcki
yazıların yayına hazırlanması sırasında bizlere yardımcı olan Dıışkent Üniversitesi Öğrecim Üyesi Dr. Süer Eker'e ve 24 numaralı yazıf ırcnıin eclcn Hacettepe Üniversiresi yüksek lisans öğrencisi
Aydın
Demir'c teşckkiirü lıir borç biliriz._ rüRK
Dit DEvRiMi vE TA]J\TrEKiN
pıof,
t)r. ]'ıılarTckin
claha öğrenciyken başlad ığı yazı hayarının başından ltIlııren 'l'ürkrılojideki neredeyse her cürlü tartışmanın aktif olarak içinde, hatraoduğııııla olmuş, doğru
bildiklerini dile
getirmektengeri
durmamıştır.lıİakıılelcr ///içinde
9,13,14,15,16,18
vel9
numara ile yeralmış olan yedittln}*ule, yazürrn |958-59
yılları
arasında,Türk Dil
Kurumunun özleştirme ş6lışııııılarını eleştirenlere karşı kurum'u savunmaya yönelik yazılarıdır ve aynı ıaıııüıı(lil'l'ekin'in ve TürkDil
Kurumunun, Türkiye'de, bilimsel olmaktan İokrlyııi
lıığlımda tartışıl:ın Türk dil devrimine, özleştirmeciliğe, tasfiyeciliğe vellçlimc yııratmaya ilişkin görüşlerini de açıkça ortaya koyarlar.
Yııarın
TürkDil
Kurumunda gramer uzmant olarak çalıştığı |g57-196I|ıtlurı ıırıısıncla, özellikle de 1959 yılında, Kuruma ait Türk D;,li dergisinde.
yıyırnlunıış olcluğu bu yazılar Türk
dil
devriminin bir dönemine ışık iuracak' n|rşli}ııedir.TDK.ile ilişkisi
her zaman sorunlu olanve
dönem dönem }ı|ınileriııcc dcvrini ka.ş,t,, kimilerince de özleştirme yanlısı olarak suçlananTekiıı'in
bu yazıları incelendiğinde görülecektırki
yurrrdil
devrimine herılrüün oynı bilimsel rnesafede durmuş, ancak ülkedeki sosyo-politik koşullar dı|lştikçc <lil devrimine bakışlar da değişmiş, ama değişmekıe suçlanan yazarın kçııeliıi «ılınuşcur.
1hlıır 'I'ekin'in Türk
dil
devrimi karşısındaki duruşunu anlayabilmek için önecliklc özleştirme hareketinin ifrada rcfrit arasındaki gidip gelen akışını anaçlıgileriy|c anımsarnak gerekiyor. (Bu anımsayışta temel oıaruk üç kaynakran
yıııılınıldı: G.
Lewis'inTrajik
Başarı,Türk
Dit'Reformu (2oo4), adıyla Pr}ıçeye çevrilmiş olan The Turkish Language Reform-A Catasrrophrc Success(l999) u«llı cseri, U. Heicl'in Türkiye'de
Dil
Devrimi (2OO1), adıyla Türkçeye§tvıihııiş <ılın Language Reform in Modern Turkey (1914) adlı ktıİıık çalışması Vı Ttltin'in ştjz konusu mıkaleleri).
Onı,lokı.ızuncu yüzyıl orrılarından başlayarak l932'de Türk
DiIi
Tedkik€emıyerı'nin kı,ırııluşunıı kaclar, bireyler ve/veya gruplar tarafından yürütülmüş alşn dilıle tizlcşıne/saclclcşme çalıaları içinde Ziy,a P.ışa,
N.
Kemal, Şemsettintlnıi
gihi isiııılcr'l'anzinrırlıııııılın
iincü isimlcr sayıİabilirler, Belli bir prog_lğitıı
rılınııyıııı lrtı lııırekc(, yıızı vc koııtışmaclili
arısın<la giclerektıııytıy*
I2
uçuruma karşı romantik bir tepki olarak anlaşılabilir. Özleştirmeye
kırşı
ilk tepkideyineaynıyüzyılınsonyıllar,ndaServet-iFünunculardangelmiş,ancık uzun ömürlü olmamıştır.19O9
yılında
yayımlanmaya başlanan Türk Derneği dergisi etrafındatoplanmışolanbirg,up,,u,fiy,cı7ıkolarakadlandırılanveTürkçektıkenli
olmayanbütünsözcukı.,i.,dlıde,,atılmasınısavunangörüşünilktemsilcileri ,oy,ı"biıirı.r. Heid,e göre sadece Fuat Köseraif ve İkdam gazecesinin diğer ya_,irı*, ini
uirı.uçkili
oş,r, özleştirmeci/nsfiyeclidi
ve böyle btıytık değişik_liklerin
zaman| hentı, g.i_emiş olduğu için de tümüyle başarısız olmuşlardı (2001: 14). Yani daha h-areketin başlangıcında bile aydınlar arasında Türkçenin nasıl kurtulacağına ilişkin ortak bir anlayış ve bilimsel bir tutum yoktu,1911yllında,Selanik,teGençKalem,lerdergisiecrafındaÖ.Seyfettin,Z.
GökalpgibiisimlerinönderliğindetoplanmışbirgrubunbaşlattığıYeniLisan
no..ı.ailir,ayet
dilde yenileşme konusunda olması gereken bilimsel bir prog_ramla ortaya çıkmış gtlİtln-.ktedir, Bu programa göre Türkçesi bulunan Aralı-
çu u. Fu.rio ,tır.tık1., ve bundan daha önemli olarak Arapça Farsça gramer ku_
ioıı".,yı" tııretilmiş biçimler kullanılmayacaktı. Hareket aynı zamanda tasfiye_
ciliğe de karşıydı.
|928,de Latin kökenli yeni Türk alfabesinin kabulü ve |929,dı Arapça
Farsça derslerinin öğretimden kaldlrılması, dilde yenileşme hareketinin devletçe ele al,nrşından önce atılmış
iki
önemli adımdır, Hemen ardından (Temmuz|932)TürkDiliTedkikCemiyeükurulmuşveilkelerinişöyle.duyurmuştu:..l.
Türk
dilini milli
kültüriımiıztın ekşiksizbir
ifade vasltasr haline getirmek;Türkçeyi muastr medeniyetin önümüze koyduğu bütün
ihtiyaçları toşrıoyuuiı"cekbir
mükemmeliyete erdirmek; 2.yazı
dilinden, Türkçcyeyabancıkalmışunsurlarıatmak;halkçıbiridareninistediğişekildehalkilc
münevverler arasında birbirinden mahiyetçeayrı iki
di1varlığını
ortaclankaldırmak ve temel unsurları öz Türkçe olan milli bir dil yaratmak" (s, 360),
Tasfiyeci olup olmadığı bugün
bile
tartışma konusu olanbu
.,.rniyethıkkında Tekin,
1959'd;"Bir
kereDil Kurumu
tasfiyecilik amacı ilc kurulrnamıştır. Bunun en açık kanıtlarınclan biri cle ilk aclıdır, Bitindiği gibi [,ııı ad 7ürADili
Tedkik Cemiyetidir. Tiirkçe bilcnlıcrlııııgi lıir
kimsc [ıtı a<lııı taşıdığı kavramı vcımacı kıvrıır.
ikincisi: kurı,ıItıştıırııııkilı
e<lcn yıllar«lıkurunıun tutunııııı<lıl ışırılıklıtr olmuşrtır; lıııııtı kiınsc
iııkir
cııııiytır, Iiıkııt lıcr kı,ırııııı,ın <ılclı,ığtı8itıi l)il
kuruınııııı,ıııılı yirıııi
lıeşyılı
ıışl*ııı lıııyuııııtliıNIAKAI.I:I"I:R III
§elİlnıe §tıllııılııı,ı viırclır" tliycctıkrir (s. |24).
13
(,eıniyeı, ııııııçlıırını gc,rçeklcştirmek için derleme ve carama çalışmalarını
h;lıtmış,
eltlc ctlilcn malzemc de |934 yılında Osmanlıcadan Türkçeye Sözffırlılıklurı 'l\ırııııu
Dcrgisi aclıyla yayımlınmışcır. Ancak Türkiye Türkçesil|ıılırı ılışıııılıki
"l'ürk dillerinden, özellikle de Türkçe ile aynı dil grubundan llmuyuıı ılillcrtlcır ulınan sözcükler ve Arapça-Farsçabir
kelimeye karşılık h;.ırn '|'ürkçc karşılıt< bulunması büyük bir karışıklık yaratmıştır. Tekin'e göre|üıde yilı
rusliyccilik ınlayışı ile hazırlanmış olan bu sözlük başca Atatürkllmık
tlzere liimscyi memnun etmemiştir (s. 255). Heid de benzer görüşleri|1yunur ve Ihr:ıını Dergisi'ni "özleştirme akımının doruk noktası" kabul eder
{lğOl: 2r). 'l'ckiır (s. 25r) ve Lewis (2004: 76) için ise "en
aşrfıCınımr"At,ıtiirk'iin
1934'rc İsveç veliahdını Çankaya ktlşkünde ağırlarkenİlPm,ı
ııltlrığtı konı,ışmadır: "Avrupa'nıniki
bitim ucunda yerlerini berkitenl|uılıırııııız. ııtıç
iizlüklerinin tüm ıssrları olarak baysak, önürme, uygunlukhlldıcıl,ır,
tılınuş bulunuyorlar; onlar bugün en güzel utkuyu kazanmıya Hlkluıııyıırlıırı lıuysıl utkusu..."'liırıııııı
!)crlgi.ri hin yararcığı karışıklığın giderilmesi amacıyla Aratürk yeni blr lıonıiıy,ııı kıırtlurmuş ve biryıllık
bir çahşma sonucunda yabancı kelimelere ğnııllcn kıırşılıklıır elencrek |931'rc Osmanlıcadan Türkçeye Cep Kılavuzu've İ?llrçe,leıı ()snııııılıcaya Cep Kılavuzu olmak üzereiki küçük
karşılıklarlğılilğtl
ynyıınlıınmıştır. Ancak bu sözlükler sorunu çözmekren çok uzakrılar.ÇUnİU '[(lrkçc <ıl<luğu gerekçesiyle Kılavuz'da bırakılmış oIan asla, cuda, acun,
ffilıç, lıcııı,
tıl,nıalı, camugi6i
pekçok
sözcük yabancı kökenliydi. Bazı lğışüklcr isc ktıçiık cleğişikliklerle Türkçe sayılmış (siyaset > siyasa gibi) ya daİlmıyuıı 'l'$rkçe köklerden gövdeler türerilmişti (*eğit-> eğitim). Ayrıca Batı
dlllııine ıit
silzcüklere benzermek yoluyla kurulmuş örgen "organ", simge, lffiÜe, yam,-aez "ıınıitez"gibi
yapılar ve Türkçenin gramer kurallarına aykırı lgbay, albuy, ilhıy, ışyargibi sözcükler KıIavuz',Jn diğer sorunlarıydı (s. 255 vd,}wiı
Jl)l)4: 76).§ııııuçta,
tilnı
çııbalara rağmen gelinen nokrayı İsmet İnönü, Aratürk'eıöılıellği
"Kıınuşuınıyoruz, dilsiz kaldık. Bu kadar çalıştık, ktıçtık bir kılavuz Şıkııdık", ctlııı leleriyltı tizctlemiştir (s. 364).İ(ılıyııı'lıırın
çıkışıyla eşzamanlı fakatbir
geri adımı da içinde taşıyan€üne;
l)il
l'eorisi lıu ktışııllar içinclc güııılcmc gelir.H.
F. Kvergicch'in ses ilelfllıın
ıruıınılııki ilgiyc tlıyuııırık gcliştirıniş olcluğu bu tcori, pek çok kişi içinI4 15
olduğu
gibi
Tekin'e göre de Atatürk'ündil
çıkmazındın kurculmak, aşırı özleşmecilikren vazgeçmek için seçtiği bir yoldur (255 vd, Lewis 2004:87).Bütün dillerin kaynağı, bütün kelimelerin kökeni Türkçe olduğuna göre hiçbir kelimenin atılmasına gerek yoktur! Amaç ne olursa olsun, bu reoriyle birlikte dilden kelime atılmasının yavaşladığı, hatra durduğu açıktır. Bugün hala tartışılan konulardan
biri
de Atatürk'ün ölmeden önce bu teoriden vazgeçip geçmediğidir.1938'de Atatürk'ün ölümüyle birlikte özleşme çabalarının hızı biraz daha kesilmiş, Türk
Dil
Kurumu 1940 Eylülünde yaygın kullanım alanı bulunan yabancı kelimelerin Türkçenin yerlileşmiş öğeleri olarak kabul edilebileceğine karar vermişrir (Heid 2oOI: 31, Lewis 2004: 191),Bu geri adımı hemen yeni bir özleştirme harekeci izlemiştir.
i.
İnönü,nün l941,deki DokuzuncuDiI
Şöleni,rıde, yabancı kelimelerin ayıklanması ve gerçek bir ulusaldilin
yaratılması konusunda Acatürk tarafindan başlatılmış olan çalışmaya devam edilmesi konusunda aydınları uyaran bildirisinden sonra basında da bu konuda yazıIar yer a_lmıştır.TDK,nun
|942,de yayımlamış olduğu bilimsel terimler listesi güçlübir
özleştirmeeğilimi
taşımaktadır.Ancak
TDK,
rarihindekiilk
sert tepkiyi de bu terimler nedeniyle almıştır.Özellikle İstanbul Üniversitesi öğrerim üyeleri, terimler konusunda TDK'nu bir otorite olarak görmeyi reddetmiş,
TDK
tarafindan üretilmiş olan terimlerin bilimsel gelişmeyi engelleyeceği endişesini ifade etmişlerdir. 1945'te Anayasa metninin yenilenmesi ve Türkçe kelime saytst açlstndan zenginleşmesi (1!24 metninde7,
1,945 metninde 37 sözcük Türkçedir!) ise Türkdil
devrimininönemli kilometre taşlarından biridir (Heid 2001: 3r-38).
İkinci Diınya Savaşını izleyen yıllarda, Türkiye,de çok parrili hayata geçişle birlikte, TDK,na karşı, her z^mafl pasif de olsa, var olan direniş yükselişe geç_
miş, 1P49'da
Hür
Fikir]eri Yayma Cemiyeti, otoritelerin Türk dilinin doğal ge- lişmesine müdahale etrnemesi gerektiği yolunda bir karar yayımlamı.ştır. Bun-dan sonra dil devrimi giderek siyasi bir konu haline
gelecektir. .
Muhalefet,
dil
devriminde yeni bir ılımlılaşma hareketiyle sonuçlanmıştır.|949,da toplanmış oIan A]uncı
Dil
Kurulayı,nda özleştirmeye karşı olan H. C.Yalçın kurultay başkanı seçilmiş, terminoloji heyeti geri adım atarak uluslara- rası bilimsel terimlerin belirli koşullarla kullanılabileceğine karar vermişcir.
i950 seçimlerini Demokrat partinin kazanmasıyla birlikce
TDK
yarı resmiMAKAI"ELEII Iil
lt§tüsüııi-i yitirmiş ve dcvlecren aldığı yardım kesilmişrir. yeni Eğitim Bakanı,
Tl)K'nu
ııŞırı iizlcştirmecilik ve keyfi sözcükler ııretmekle suçlamıştır (Heidi0()l;
49).TDK
rüzüğüyleilgili
bazı değişiklikler gündeme gelmiş, Heid'e|öre tüzüğün birçok maddesi
TDk'nu
siyasal mücadele alanından çekmek için }enirlen clüzenlenmeye başlamıştır (2OO1: 47).TDK'nun
akademiye dönüş- türillme önerileri kabul edilmemişse de 1951'deki kurultayda seçilen yönetim lturulu üyelerinin çoğunluğunu öğretim üyeleri, öğretmenlerve
yazarlar Qluşturmuşlardı. TDK'nun yeni başkanıH.
Tarık Us ve genel yazmanA.
S.Lavend
ılımlı
görüşleriyle ranınıyorlardı (Heid 2OOl:48). Orta bir yol tutarak"yışnyın
dil"i
esas alacağını belirtenTDK'nun,
|913'te yayımlamış olduğu hüçük karşılıklar sözlüğünün adı Sade Türkçe Kılav.uzu'd,ur (öz değil!). Beş ayrı 3ünlük $azerc üzerinde yapılmış olan bir araşrırmada görüleceği gibi, Ttırkçe }ıçlime oranı |946'do %17 iken, 195O'de Demokrat partinin ik-tiJara gelişiyİestl'e
düşmüş, onyıl
aynı düzeyi koruduktan sonra ancak, oemok.at porriye l960'ta ordu carafiıidan yönetimden el çektirilmesinden sonra yeniden W>6'yo yükselmişrir (Lewis 2004: 197).Anlaşılacağı gibi i960 rarihi, dil devriminin gel-gitleri içinde yeni bir dal- ğılunmanın başlangıcı olmuşrur. Askeri darbenin hemen ardından TDk'nun Demokrar parti zamanında kesilmiş olan devlet desteği yeniden sağlanmış,
l96l'de
tüm bakanlıklara Türkçe karşılığı bulunan herhangi bir yabancı keli- iilcnin l*ullanımının yasaklandığına dair bir genelge gönderiımiştir. Ancak sivil hıyotı geçilmesinden sonra, basının TDK'na karşı'dilin
doğaİ alışına müda- hıle ertiği" gerekçesiyle yönelttiği eleştiriler de yeniden yoğunluk -kazanmayo bnşlumıştır (Lewis 2OO4: l97),Yazının başlangıcında da belirtildiği
gibi,
Tekin bu yıllarda (Ig57-6I) TDk'da gramer uzmanı olarak bulunmakta ve basından gelen saldrrrlara karşı Tl)K'nun çalışmalarını savunan yazılar yayımlamaktadır. Bu savunmaların bü- yük ö|çüdeTDk'nun
tasfiyeci olmadığını anlatmaya yönelik olması, basından gelcn saldırının yönünü de açıkça göstermektedir. Aşağıdaki küçük alıntılar hen,ı dönemindil
tartışmalarına hemde TDK'nun ve Tekin'in
konuya bukışlarına ışık tutacaktır.p. safa'nın "yüzde yüzcülük illeti" başlıklı yazısına verdiği cevapta Tekin
"kufurn'un amacı yüzde yüz tasfiyecilik değildir. Tüzüğünde de uçrkça belirril- diği gitri, 'l'iirk
Dil
Kurumu'nun arnacr, dilimizin özleşmesini,.
türür,biıi-,
reknik vc §iıııiıt kavrıımlıırını karşılııyacak yolc|a gelişmeslni devrimci bir anlayış-
1
16
la ve bilim,metotlarına uygun olarak sağlamaya çalışmakur. l...l Amaç madde- sindeki'özleşme' tasfiyecilik değildir"(s. 103) demektedir,
Tasfiyecilik ve dilde ırkçılık konularında her zaman son derece duyarlı dav- ranmtş olan Tekin,i
n,
meselı kelimesinin Türkçenin ses yasalarına uymadığı gerekçesiyle kullanılmamasını önerenbir
görüşe verdiği karşılık son dereceJi1.1.oİ çekicidir: "Bizce bütün
Türk
halkı tarafından kullanılanbir
kelime Türkçenin ses uyumuna da öbür kurallarına da uyuyor demektir. Şunu demek istiyoruz: Ses uyumu kanunu Türkçede, eskiden olduğu gibi, şidderle yürür- lükie değildir; Türk ağzı bu kanuna aykırı yabancı kelimeleri de artık söyleye_bilmekcedir.
l...l
Meseti kelimesi de bunlardan biri sayılabilir...Yanlış anlaşıl- masln; amactmrz örneğin'e karşı mesel6'yı savunmak değildir. /.../ Mesele tasfi- yeciliğin slnıtlarınr kesin olarak çizmek ve ddvamızın dilde ırkçılık olmadığını karşımızdakilere açıkça anlatabilmektir" (s. 1 1 0).|97o,ce kubbealtı cemiyetıni kurarak dilde yenileşme hareketini geriye döndürmek isteyenlerin öncüsü durumuna gelen
N, S,
Banarlı'nın daha|959,d^,
TDK
tarafından üretilmiş kelimelere saldırı amacıyla kaleme aldığı yazılardanbiri
olan"Dil
Donkişotluğu"na karşı Tekin'in hazırlamış olduğu..rup
y"r,rrnın adı "Akınrıya Kürek ÇekenBiri"dir
vebir
btıltımiı şöyledir:,:Bilim
çalışmalarının yant slra kurum,un
bir
de devrimcilik vasfı vardır.Kurum
t,,
,asfrna uygun olarak Türkdilinin milliliğini
bozan, halk diline kadar inmemiş, Arıpça_Farsça hayranı sanatçt ve aydınların yapma dilinde kalmış yabancı gramer kuralları ile yabancılıkları sırıtan kelimelerden Türkçeyi kurmrmak işine girişmiştir. Kurum Banarlı,nın iddia ettiği gibi bütün yabancıasıllı kelimelerin tasfiyesine taraflı değildir. /.../ Türk
Dil
Kurumu kacıksız Türkçe ülküsü peşindetı koşmadığına, tüzüğü, amacı, çalışmaları ve sorumlu idarecilerinin sayıslz yaz|lırı da bunun en açık kanıtları olduğuna göre Donkişot gibi
,muhayyel, bir düşmana saldıran kimdir? kurum mudur, yoksa oyazLn|n sahibi midir?" (s. 117).
yukarıda
Hür
Fikirleri yayma cemiyeri ileilgili
olarak da değinildiği gibi, dilde yenileşme hareketinin başlangıcından beri, özleşmeye karşı olanlarca her zamatı öne sürülen gerekçelerdenbiri dilin doğal gel$imine müdahale etmenin yanlış olduğu ve yaşayandile
dokunmamak gerekcğıdir, Tekin,in yine bu gö_,tlşl.-o.,uyo çıkanlardan biri olan
A.
E. Yalman'ın 1959'tla yıyınılanmış olan"voşryun
dili
koruyalım" başlıklı yazısına verdiği ccvaı)tıııl aşağıya alıntıladığı_mız-
bir
btıltım "yışayan <lil" ve "müdahulc"kııvrıııılırırııı ııc
kadar farklıyaklaşı labi leceğ i nin çok öğrcrici bi r örncğicl i r:
MAI(ALELER III
"Ynşıyın
dili
esas alalım; kabul. Peki ama hangi yaşayandili?
"Yaşayan"}ıonuşulan veya kullanllan demekse bugün bir değil, birçok Türkçeden bahse- dllebilir, Gerçekten, dilimiz nesil, öğrenim,
küldr
seviyesi ham6 meslek ayrılık-lııındon
ileri gelenbir
çeşitlilik göstermektedir. Sayın Yalman'a soruyoruz:yıpyan
dil dediği hangi Türkçe veya kimlerin Türkçesidir? Medrese öğrenimi ıörmüş "din ulema"sının ayınlı gayınlı Türkçesi mi? Darling,li, pliyz,li, tenk_|u,lu züppe aydınlar Türkçesi mi? Edebiyat_ı Cedide devrine yetişmiş "muhar_
ılrİn-i kiram"ın rnekale Türkçesi mi? Maiyyet'i mahiyet, resm-i kabul'ü resmi lııbul yapan, muktazi'li, müteveccihen'li Radyo veya konuşur Türkçesi mi? Ad- llyc Türkçesi mi? Maliye veya iktisatçılar Türkçesi mi? "Yaşayan
dil"
hangisibunlurın? Yoksa yaşayan dil büün bu dil rıodalarından nasılsa uzak kalabilmiŞ hılk Tilrkğesi mi? "Yaşayan dil"den kastınız buysa, bunu anlarız sayın Yalman.
Ancak işte bu dil, halk Türkçesi, önce yukarıda saydığırnız çeşitli Türkçelerin, ıonro da yabancı dillerin etkisinden korunmaya şiddecle muhcaçtır. Bunun için dc dile dokunmamak veya seyirci kalmak değil, karışmak, yani "müdahale 3tmek" gerekmektedir. l,..l Bu karışma olmasaydı Türkçe bugünkü sadeliğine ttıvuşamaz ve meseld sayın Yalman yazılarını bugünkü sadeliği ile yazamazdı.
Lisın yerine dil diyemezdi; çünkü Yeni Lisan'cılar bile diyememişlerdi."
Ancak Tekin'in
TDK
ile ilişkisi her zaman Osmanlıcacılara karşı savunma yönünde olmamıştır. Tekin özleştirme karşıtlarının TDK'na yönelttiği eleştiri- lcri cevaplarken, aynı anda da TDK'nun bazen aşırı bulduğu tutumunu eleştiri- yor, özellikle yeni kelime yaPlmı konusunda, hem TDK,nu hem de Kururn dı- 1ındaki kimi aydın ve yazar|arı bilim dışı olmakla suçluyordu. Elinizdeki ciltte!,
|4 ve Kurumla ilişkisinin kesilmesine de neden o|an 24 numaralı yazılar bu tutumun çok açık örnekleridir.İıkinde,
dil
devrimiyle, özleşcirmecilikle, kelime yapımıyla özdeşleşmiş, o dönemde ve hala kendisini eleşrirmenin dil devrimini eleşrirmekle aynı anlama geldiği bir isim olanN.
Araç'ın "tilcik"lerini ele almıştır (Tekin, birkaç keli- menin gözden kaçmış olabileceğini de ekleyerek, Ataç'ın o z^mana kadarki rüm kelimelerini değerlendirmiştir).Ataç'ın kelimelerini, ağızlardan aldıkları, Eski Türkçeden aldıkları v|e kendi türeccikleri olarak sınıflandıran Tekin'in bu üç gruba yönelttiği eleşririler şöy- ledir:
l.
Ağızlardan alınanyımlzık,
küşüm, öğseyingibi
kelimelerin yapıları bilinmiyor ve öğretilernez. Ayrıca bir kelime herhangi bir ağızda çok değişmiş I71B TA|AT"ü-EKIN
olabileceği için kökeni anlaşılrnayabilir ve standart Türkçenin ses kurallarına aykırı hale gelmiş olabilir (Ataç,ın bu grupta yer alan 45 önerisinden 30,u bugün yaşamaktadır);
2. 'Ihtiyaç karşısında eski dilden kelime alırken de dikkatli davranmak gerektir. Sesçe ve anlamca değişmelere uğramış kelimeleri eski şekil ve anlam- larıyla kullanmak dilin tarihi boyunca geçirdiği ilerlemeyi inkar etmek olur".
Buna göre Ataç'ın önerdiği rjn "ruh" din; boşuk"izin" boşu (< ET boşug) olma- lıydı vb. (Ataç,ın bu gruptaki 47 önerisinden bugün sadece 16,sı yaşamaktadır);
3. Kelimelerin bazıları işlek olmayan eklerle kurulmuştur, bazılarının ise yapıları yanlıştır: perkitlemek fiilinin yapısında perkit-
fiili
bulunduğu için ad- dan eylem yapım eki olan -le,yi a|amaz; usu/ "akrl" kelimesi us adına, Türkçede olmayan bir isimden sıfat yapım eki eklenerek yapılmıştır; "makale" anlamın- daki berke kelimesinin eki -ke olmakla birlikte Türkçede ber kökü yoktur vb.(Ataç'ın bu grupta yer alan 15
önerisinden sadece10
tanesi bugün yaşamakndır),yaygın kullanım açısından bakılınca Tekin,in makalesinde verilen toplam
|47
Ataç kelimesinden yalnız 56'sının yaşadığı ortaya çıkıyor. Bu da Lewis'in ,.Tekin,in eleştirisi makulgibi
görünsede, tilciklerin kabul
görmediği yönündekiimisı
tamamen yanlıştır..." (20O4: 115) ifadesinin gerçekleri yansıcmadığını gösteriyor. Ayrıca yanlış türetilmiş kelimelerin de . tutunma ihtimali olduğuna göre yaşayan her kelimeyi başan olarak değerlendirmek 4e derece doğru olabilir?Lewis, Tekin,in makalesindeki fmaddesinde yer alan (Leu,is son liste diyor) kelimeler için "son listede yer alan sözcüklerin, bağlanç dışında hepsi şimdi gündelik kullanıma dahildir" (2o04: 115) diyerek okuyucuyu çok büyük bir ya- nılgıya sürüklüyor. Çünkü Lewis, Tekin,in listesinden, bağknç drşında, sadece
tutunmuş o|an örneğ:in, sorıJn, yaptt, yaztm ve yazrn kelimelerini ve bugün Türkçe Sözlük'te yer almayan dokunca biçimini almıştır. Oysa Tekin'in listesi çok daha uzundur ye yoru "zevk", buğulu "vapur", esenek "ilham", öğrenqk
"dershane", kurağ "miessese", önür "üstad" , öğrence "ders", tutkuca "trajedi", yıIınç,,mithiş" vb. gibi çoğunluğu bugün yaşamayan pek çok kelimeyi içerir.
Lewis'in ifadesinin tam tersine fmaddesindeki 24 öneriden sadece 6'sı yaşamak- radır ki bu da Lewis'in görüşlerinin tersini göstermektedir.
Her ne kadar Tekin, "Ataç, yaman bir tenkitçi, titiz bir çevirici, kısaca, usta
MAKALELER III L9
bir
eclebiyarçıidi;
ancakbir dilci değildi.
Gerekliliğine inandığı d6vayıyurutebıı-.i
ıçindııı-izdeki
yabancı kaynaklı kelimelere Türkçe karşılıklar arur,ş, bulamadığı zaman da kendi kurmuştur. Fakat, kelime yaparken bir noktıia dikkat etmemiştir: yaşıyan köklerden işlek eklerle söz. türetmek. Böyle ynproya, tilcik,leri yadirganmaz, kolayca tutunurdu", dese de kimi kelimelerinLni..inı
onun da tahmin edemediği anlaşılıyor. Örneğin tüm, değin, us, özgür,yoPft'koşuivb.kelimelerTekiniçinhalktarafindanbenimsenmeyecek
'örnekle.di.; amazamııonu haksız çıkarmış görünüyor (s, 76),
Tekin, |974,rc yine Türk Dili,nde yayımladığı
bir
makalesinde,.Ataç,lallgili bu
y4zısındanötürü TDk
yöneticilerince kınanmış olduğunu da bclirrmiştir (s.,277),Tekiniin 14 numaralı makalesine gelince; "Bir çok işler gibi kelime yaratma işi de ilk defa cumhuriyet çağında, Türk
Dili
Tetkik cemiyeti ile çevresindeki ükuduşıu. tarafından elealindı. Zamaı
zamao artafl veya aza|anbir
hızlaİrgiı*'
kadar yürütülen kelime yarn.tma hareketi sayesinde, Türkçe, yüzlerce yajna.r.
gtızel karşılıklar kazandı.l...l Evet,dili
kendi haline bırakmanrn her ieyi hatledeceğine ir_ıanan bazı gafillerin bütün direnme ve karşı koymalarına,oi-..,,
Türkçeyi zenginleştirme divası ülkücü bilgin ve yazar|arın çalışmalarıiıJnoııoı-u
yoıonduarr" (s. ıoo) diyerek bir yandan TDK,nu "uydurmacılık"la ıuçlayanlarakarşı
koyarken, diğer yandan kelime yaratmanınbir
bilim oljuğunu ısrarla vurguiuyu.uk yaratıcılık işine soyunanları uyarır: "Ne var ki her rür[ü"yaratıcılığın bir tekniği olduğu gibi, kelime yaratmantn da bir yolu_yön_temi,
tir
"ilmij, vardır. Nasiı bazı teknik bilgiler öğrenilmeden hethangi bir sa_nat alanında yaratıcılığa geçilmezse, dil, dilin tarihi, kuralları ve kökleriyle ek_
lerinin niteliği hakkında yeter derecede bilgi sahibi olunmadan da kelime yara_
tıcılığına girişilmez, girişilmemel idir. l...l Bizde kelime yaratmağa hevesli olan_
lır,n bo işin tekniğine önem verdikleri pek iddia edilemez" (s. 100).
söz konusu makalede, Tekin kelime yaratma kurallarını ayrıntllı olarak ıçıklamışsa da, söylediklerinin özeti şudur: Ortaya çıkan kelime Türkçenin sesbilgisi biçimbilgisi ve sözdizimi kurallarına uygun olmalı; Oğuz grubunun bir ü/esi olarak Türkiye Türkçesinin özelliklerine ters düşmemelidir.
Ancak Tekin,in, ne kurumun ne de karşıtlarınin yanında yer alan, sadece bilimsel ölçütleri esas alarak gerektiğinde her
iki
arafı da uyarıp eleştiren tavrı doğal olaral her iki tarafın da tepkisine neden olur ve 29 Temmuz 196o tarihli Dr|inyı gıızeresinde yazmış olduğu"yanlış
Türkçekılavuzu" adlı
yazısıü
2o
nedeniyle,
TDK disiplin kurulu
başkanıB. K.
Çağlar tarafiından Tekiıı hakkındabir
soruşrurma açılır. Kurumun yayımlamış olduğu Sade Türkçc,Kılavuzu'nu eleştirdiği bu yazısı nedeniyle, yönetim kurulunun
l2
Şubat 196 ltarihli oturumunda da'disiplinsizlik' suçlamasıyla görevine son verilir.
Üç cildin kapsamı içine almayı uygun gördüğümüz tek gazete yazısı olan
"Yanlış Türkçe Kılavuzu"naı !&z?r daha sonra (I973'te, Amerika'dan döndü- ğünde) "Kurum yöneticilerinin iyi niyetle yapılan uyarılara kulak asmadıklarını ve yüzde yüz aşırıcılıkra ve bilimdışı uydurmacılıkta inatla direndiklerini gö- rünce Kurum'dan çıkarılmayı göze alarak kaleme sarılmış ve tenkit vazifemi yerine getirmeğe çalışmışımdır. İşte benim "yönrem"im budur ve Kurum'dan çıkarılmama da bu yöntem sebep olmuştur" diye göndermede bulunacaktır.
Tekin'in, Kurumun bilimdışı bulduğu ıutumuna karşı btlyilk
bir tahammülsüzlüğün sezildiği bu yazıdaki eleşririleri kısaca şöyledir:1. Kılavuz'un önsözünde
"Kullanıldığı artık hiç
görülmeyen birtakım Osmanlıca sözcükler kitabın kadroşundan çıkarılmıştır" denildiği ha|de abıru,acil,
adavet, adem, ademi ikcidar, ademi imk6n, ademi imtizaç, ademimesuliyet, ademi mevcudiyet, ademi muabakat, ademi tecavüz, adl6 gibi ölmüş pek çok kelime içerikte yer almaktadır.
2. Yabancı kelimelerin Türkçe karşılığı olarak verilen pek çok kelime de yine yabancı asıllıdır: amma = kamu (< Farsça hamag), bakire = erden (<
Sanskritçe racna), 6lem = acun (1 Soğdca ajun), hedef = amaç (< Farsça Amiç), hudut = srnıf (( Grekçe sinoron), muadil = denk(< Çince reng), esas = temel (1 Grekçe temelion) vb.
3. Yanlış türetmeler vardır: bengi su birleşiği abıhayat'ın karşılığı olamaz.
Çünkü bengi'ıin anlamı "ölümsüz"dür; anlatılmak istenen suyun ölümsüzlüğü değil de içen insanın kazandığı ölümsüzlük ise, hayat suyu, ölümsüzlük suyu, ölmezlik suyu gibi birleşiklerle ifade edilebilir vb.
4. Bazı karşılıklar uygun değildir: 2m6 için kör denilemez; çünkü amilıJ<
her iki gözün de görmüyor olması durumunu anlatır.
akit için verilen bağtkelimesinin kökü açıksa da Türkçede addan ad yapan
bir -reki yoktur.
6kil baliğ için önerilen erın gereksiz bir uydurmadır. Çiinkii'l'iirkçcde zaten ergin ve ergen gibi iki uygun karşılık bulunmakcaclır.
MAKAL,I:LER III
Ayııı
şekiltlc
ıkrııtı için verilen boyclaş, cayclaŞ Ve öğürgibi
bilinmeyen ıı;k nrtı§ııt(lit l.ıcrkcsçe [ıilinen yaŞür kelimesi Yer a.Lmazyıl
|9(ıl ,clir vc ,fekin görevine son verilişinin hemen ardından gittiği Eriku,nın (.ıılifbrnia ÜniversitesincleTürk dili
araşttrma asistanı olarakİjrnyn lıışlamıştır, |972
yıIında doçent olarak Türkiye'ye. döndüğündei,n,n
,nr,rrla sunduğuilk
bildirisi dilde özleştirme hareketi ve TürkDil
il;;"r"
,oı,ş_oıon ileilgilidir.
Ancak yazılı metni L973,rc yayımlanmışn b, tıııirıy.
kadar (29 numaralı makale) geçen 12yıllık
süre içindeK'dg yinc çok şey değişmiştir,
|
'Ylo.
I.cwis'i izlersek;l960
darbesinden sonra azdrarı muhalefetin sivil[yıto
gcçllmesiyle yeniden yoğunlaİ,lğ,_nu yukarıdadeş:Plıi.i
.11f:
llmleri vnklaştıkça yükselen bu muhalefete karşı
TDK
"hertürlü
yanlışh;;y, unı...ı. iiın;
bır bildiri yayımlamıştır.Özetlerseo,"TlT,i"" i_i:l
İılrırin
özleşmesi ve gelişmesidft.l...lDit
doğat ve toplumsal bütün olaylari6i
,muaoı,,oie,ile biçim a|t. l...l
yabancı sözcükleri atmakla Türkçeyiilı;rii;;,;;;.og,.,,
kanıs, da yanlıştır. Uygun karşılığı bulunmayan hiç birİİ;;;,
şiizcüf dilden.çıkarılmamrştır;:,|",l"İ,1,__1l .1;;]_İj'..::"T::
i
tiJ;;r-.,,
cleğildir.Dili
zenginteştirmek için şu bilimsel yollardan yararlanrr:l lllll
uğı,n<lan derlemeler,.rÜ -.iir,ı.rden
taramalar, türetmeler, Türetmeler,liıırıri"
kök ve eklerinden,dil
kurallarına vedil
duygusuna uygun olarakİrp,lır."
(I,ewis 2O04i I97 -198),h
Aııtuk |9()5 seçimlerini beklendiği gibi Adalet Partisi kazanmıŞEıik
sulclı rllar
" yanlış anlama konusunda hiÇbir değiŞiklik2L
ve TDK'na o1madığını
uç
erİr 1ıiçirnde" artarak sürmüştür,
$- Dil
«levrimine muhılefetceki önemli kilometre taşlarından biri de |97o,rc['x, İ*r,
oanarlı önderliğinde kurulinuş olan Kubbealtı Cemiyetidir, Adını§:
iiırn
sonrı KubIıealtı Alademisi,ne değiştiren cemiyet I972,den itibaren deİ' İrİa"rr. ı
Akaclemisi Mecmiası adıyla bir dergi çıkarmaya başlamıŞtır,' AYnıgu,gn,,nctkisiylekurulmuşdıtnMuallimlerCemiyetiveTürkDiliniKoruma
-rcheliştir- c Cenıiyetijibi, de,rimi
tersine çevirmeye yönelik derneklere,aı,n""'«,..*is
200zi:ı9r)
ı971,1iyıllar
boyunca basının kullandığı haberdı[ını.
Tiirkçc kelimclcrin orını 9671,|erin altına düşmemiş, hatta Cumhuriyet!|ıetcsiııtlcki nııkıılclcrc,le %9O ve üzerine ulaşmıştır,
N) ış
ğ ı iiğğğiş ğEEflş§şEşğşİ§İğğş şş işE'iği şiişşğEşi
-şş iğiffiğğEEşışıığşığğ fEğ
ıv (,ıil l@, - ;İ .J-=-1D
E * = ş
E =;-pFfı, j- L ? 4= = = i 1 i,T, Te t
(j - rıs =.ç: = ='X
J-JJJ F ," ,ı -.-ğg ^E, \ 5
='= Nı ? }T+ E,i_E, ?
3 ,ü-)şN37 şJ5DfTY?ış,E i H ==.., d-l § a-l
.ı-oıra H- B- Jy E.gD
ç,aV._ ıy
N L. E.
r: P=ğ
D 7_ =,ı T =, ÇJ ,r<r, =. Çj 3_L; E ş
o:Fo-(TmiFEEg ğ3EE;
-].D ı ş6 Şu,=j; E § t p
O-J
)-.ts
rı{ğ, E PE-
rDrDD)FJ.-ı5-E.=n
3F= ; -
F-J!3;ş=
çf" : a7 P'F =ı-? Fı
PFF ,tFl- JF1
x}j -) =ns'-L F
-\)
PJ>) [.< çJ çJ C- \r/Nc)\}-Jt-. Fl NtsYL.LL -\o H.<C:rı lJ't.D
cn
O: i! 'JN.-(/, r_ırD
gış
F,ı F1 gv1 3 ç:io nFtı-J u.rD t =w,da.X
? r0ı-tE}.J}9.-
ı,t üçt \Ea§
oa ı_. K h =,Nh"h-B
ğ P5F. a-tı /ı 1'...tg çi
EFt/t- X-a l o=ğı
5 ç=Ş
A ^ ,a ? N) '-J co Y
EE=-=_irE;=EEE [ v
-q: 13.E
=F
='5 i şşş=E i aE
3-
İ }H-; ışi gE §İ
=,= 1 3 K
=.ilg T -
"fi; 8'i ; Z,5
E_t >!: 1x'ş ==gE,ğ}iE t ;; 3 f,H P t r
!= H ptr & =
D,_F + E t E',E a€ ğ [B="şrI };Fİ }şğşcş i iE ğ i E E ş il
=ı F * ?=: E,; ilH Ş; ? ı€ i[3 FsFşEi oa=#r*E.^' r L il F; 5 ı §ii * ilEğ ilş tİ *3:-+şEi|; rf; rİ E ilE,ş ş i L ı tğİ ş H E.ğş
ç
G nEşEE 3+=şL§ET it=E§};, +1 E5ilğ
==rDJrDl l El ş; j i §? işrH 4 §E -,*; T :r g ş < i F [* ş E ş; ı
ts. ; ch ,-İ Fı ı\) = O-ğE,ş€: § ti"
§6 P =i FJ ö-8 F 9ş P E T
}J5(D§\'FİO- \_/ 'ı- w^| A\ F, =, = ıJ aoa(ıy n:r; }g
E"*şt:' - -;.6-HFFE 9 o:y.ğ H
".lLii-=o-ç 7ş
ğ
çJ3 g Oç.Y 6 ıf
c5 * :+şE ilFş r,şf
ğğ=Proo-P,; ğE; T: ğnkEL.ş i ş =E E
,E,iT ==E = 1; = ? = r G _= =
-]: ? -
Z, ;_= * =-.
=.F -- ='ğg .??'=L====E ?:=3Tİ=
=\./'i.==\J-r-?}ş
:=;T3r};
l''=_'ı ^; g5'
:J-J"
=Ş T 5 [F : ?E ş*.ğt i,=?F.3Ğ, *
erırrFıT$EE ğğ ıE, İ;? §,İ ı
İ- - = ;; luvı L"İ;' In6 g o /1 .DE ir: i F !g
=. T . ,pfr+ OQ( 6- §*o-1-ti.E-
Cry çi r: i ro 5- : çr,. § oH I g Eİ § E }; =*T = İ
5,unı_ıEgğ§.
P\i-aj}ır" § E T 4 rE
24
Kendisinin daha önce sohbetlerinde belirttiğine göre sözlüğün maddebıışlıırı, açıklamaları ve örnek cümleleri üzerine değil de, çoğunlu}ıla kökenbiliııı çalışmalarına katılmıştır. Tabii sözlüğün "Ön Söz"üne de herhangi bir katkısı
söz konusu değildir. l99o'da bu Kurumdan istifa eder." G. l l).
Bu istifa, tabii ki bu kadar kolay olmamıştır. yeni TDk'da üye olarak görcv yaptığı yedi yıl boyunca, Tekin, kurum çalışmalarında bilimselliğin hala temcl ölçüt olmadığını görerek daha önceki hayal
kırıklıklarını
yeniden yaşamış vc zaman zaman lisansüstü derslerinde bu duygularını öğrencileriyle paylaşmıştır.onun açısından yeni
TDk'nun
tutumunda değişen tek şey vardır:TDk
artık batıdan gelen yabancı kelimelere karşılık bulmaya çalışmakta, bunun için osmanlıca kelimeleri de kullanabilmektedir.Emine yılınaz
TAıJIT TEKİN VE DİL, IJHÇE, şİvE TARTIşI\,IAIARI
fi Ttlrlı«ılııjisintlc konuclın çok terimler üzerinde tartışmak rağbet gören tLır, Mevcut yayınlarda konuya yeni bir bakış açısı, yeni bir açılım ge-
l
lıultle lııışkıı bir terim kullanmak suretiyle yenilik yapıldığının düşü- y€tcriııcc örnck vardır. Var olan terimlerin eskimesi, konuyu tam ola- Ğtfiıetİiğiniıı clüşünülmesi, daha faz|ı ayrıntllandırma ihtiyacı gibi çeşit- lere lııığlı cılnrak yeni rerimlerin önerilmesi doğal olmakla birlikte za-'lımuıı
clilhilimsel endişelerden çok kişisel, siyasi vb.dil dışı
tezlerden le yğni [ıir tc!rim önerilmesinin, b* terim nasıl cüretilmiş olursa olsun bİr nçıklık gerirmeyeceğini söylemeye gerek yoktur. Ancak TtlrkolojideC€rlfıı ı ıırrışmiıları yoğun yaşanmaktadır.
'?Url,
dili
ııilcsinin çeşirli kollarını akrabalığı da gösterecek biçimde adlan- iğrtıııtı, 'I'[irkiycı Türkolo|isinde yoğun ilgi görmüştür. Konuylailgili
tar- lnr bıışlııı [-ıir çalışmada iryrıntılı olarak ele alı,nmıştlr (Demir, baskıda). Bu-}iıitı,,,ı tlil, lelıçc, şive rartışmalarıntn en akcif ve en ilginç simalarından biri-
f, Tıılııt 'l'e kiır'in konuyla ilgili görüşlerinden kısaca söz edilecektir.
l
Tğrkrr,,ıl,ıkollırının
adlandırılmasında İstanbul ve Ankara ekollerinden ıdeblliriz, İsrınlıı.ıl Türkolo|isidil
altında lehçe-şive-ağız şeklinde üçlü bir ypıııır, Arııt ( l953: 60, I29) tarafından ortaya atılan üçlü ayrlmtn yaygın- ınçlıı eıı iirıcımli rcılü M. Ergin'in defalarca baskısı yapı\anDil
Bilgisi kita-$iınııltır.
Ergin'in yazdıklarına göre lehçe bir dilin bilinen ve takip edilebi- ttılhlnılcıı tincc kcn<lisinden ayrılmış, çok büyük ayrılıklar gösteren kolları- dın|ı, Şlvc ise lıir dilin bilinen dönemde ayrılmış, bazı ses ve şekil farklılık-§ölfere ıı ktıll1ırını, [ıir kavmin ayr| kabilelerinin birbirinden farklı konuşma-
Fl
gllıırrnıek için kullanılır. Bir şive içinde mevcut olan ve söyleyiş farkla- dnyuıı,ın ktlçlik krıl[ıra, bir rnemlekerin çeşitli bolge ve şehirlerinin lıelime- ıöyleyiş lınkıııııırtlın [ıir[,ıiriırdenıyil
olan konuşrrlalarına ise ağız denir. Onaü,r'lıırçlıı ses (stiylcyiş), şivc'lerde ses ve şeki|, lehçe'lerde ise ses ve şekilden