• Sonuç bulunamadı

ıı ııı ı ğ ç ı ıııı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "ıı ııı ı ğ ç ı ıııı"

Copied!
8
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

l0

55

numaralı

"Itıır

üöt", Türkçedeıı

Yıkurçıya

yapılmış «ılan

ilk

şiir

çevirisicl ir.

59 numaralı "Yusuf Has Hacib ve Cahit Sırkı Tarancı'da Gençlik, Yaşlılık ue

Ölüm" adlı makale,3.

ve

4.

sırada yer alan

iki

bölümlü makalenin ("Şiirimizde Ölllm Temi I, II") geliştirilmiş biçimidir.

29 numaralı "Atatürk ve

Dil

Reformu" ve 39 numaralı "Atatürk ve Türk Dilincle Reform" adlı yazılar da, içerik olarak yakın olmalarına rağmen, kontı- nun hala taşımakta olduğu güncellik dikkate alınarak ayrl ayn cilde alın- mışlardır.

Dilbilim

Araşırmaları dergisinde, |994'rc yayımlanmış olan "Cumhuriyet Döneminde Türkçenin Gelişmesi" adlı makale, bu ciltte yer alan 39 numaralı

"Aratürk ve Türk Dilinde Reform" adlı makalenin özeci olduğu için derlemeye alınmamıştır.

Türk

Dili

dergisinde (|957) yayımlanmış olan "Afyon Karahisar Türküleri"

cilclin kapsamı dışında bırakılmıştır.

Yine yazarın, Türkoloji Eleştirileri adıyla kitaplaştırılmış makaleleri (|997),

"Bir

Öğretim Görevlisine Cevap"

(TKAE, Türk

Kültürü

XVI/

180, |978),

"Süper Doçent'e Yanır I, lI" (Türk Dili, sayı

50l,I99il

adlı yayınları ve gazete

yızıları bu cilde alınmamıştır. 'omuz' Kelimesi Hakkında" (Türk

Dili,

c. P, sayı

l04,

196O 4O2-4O» adlı makale ise yazarın isteği doğrultusunda derlemenin clışıncla tutulmuştur.

Dizide 1ıl;,ete yazılarına yer verilmemiş olmakla birlikte, Dünya gazeresinde yıyımlanmış olan "Yanlış Türkçe Kılavuzu" (24 nomaralı) adlı maka|e, yazatın 'I'ilrk Dil Kurumu ile olan ilişkisi ve Türk dilinde özleşme hareketi içindeki yeri ııçısın<lan bir kilometre raşı olması nedeniyle buraya alınmıştır (Ayrıntılar için

aşağıya bk.).

Bu

ciltrcki

yazıların yayına hazırlanması sırasında bizlere yardımcı olan Dıışkent Üniversitesi Öğrecim Üyesi Dr. Süer Eker'e ve 24 numaralı yazıf ı

rcnıin eclcn Hacettepe Üniversiresi yüksek lisans öğrencisi

Aydın

Demir'c teşckkiirü lıir borç biliriz.

_ rüRK

Dit DEvRiMi vE TA]J\T

rEKiN

pıof,

t)r. ]'ıılar

Tckin

claha öğrenciyken başlad ığı yazı hayarının başından ltIlııren 'l'ürkrılojideki neredeyse her cürlü tartışmanın aktif olarak içinde, hatra

oduğııııla olmuş, doğru

bildiklerini dile

getirmekten

geri

durmamıştır.

lıİakıılelcr ///içinde

9,13,14,15,16,18

ve

l9

numara ile yeralmış olan yedi

ttln}*ule, yazürrn |958-59

yılları

arasında,

Türk Dil

Kurumunun özleştirme ş6lışııııılarını eleştirenlere karşı kurum'u savunmaya yönelik yazılarıdır ve aynı ıaıııüıı(lil'l'ekin'in ve Türk

Dil

Kurumunun, Türkiye'de, bilimsel olmaktan İok

rlyııi

lıığlımda tartışıl:ın Türk dil devrimine, özleştirmeciliğe, tasfiyeciliğe ve

llçlimc yııratmaya ilişkin görüşlerini de açıkça ortaya koyarlar.

Yııarın

Türk

Dil

Kurumunda gramer uzmant olarak çalıştığı |g57-196I

|ıtlurı ıırıısıncla, özellikle de 1959 yılında, Kuruma ait Türk D;,li dergisinde.

yıyırnlunıış olcluğu bu yazılar Türk

dil

devriminin bir dönemine ışık iuracak' n|rşli}ııedir.

TDK.ile ilişkisi

her zaman sorunlu olan

ve

dönem dönem }ı|ınileriııcc dcvrini ka.ş,t,, kimilerince de özleştirme yanlısı olarak suçlanan

Tekiıı'in

bu yazıları incelendiğinde görülecektır

ki

yurrr

dil

devrimine her

ılrüün oynı bilimsel rnesafede durmuş, ancak ülkedeki sosyo-politik koşullar dı|lştikçc <lil devrimine bakışlar da değişmiş, ama değişmekıe suçlanan yazarın kçııeliıi «ılınuşcur.

1hlıır 'I'ekin'in Türk

dil

devrimi karşısındaki duruşunu anlayabilmek için önecliklc özleştirme hareketinin ifrada rcfrit arasındaki gidip gelen akışını ana

çlıgileriy|c anımsarnak gerekiyor. (Bu anımsayışta temel oıaruk üç kaynakran

yıııılınıldı: G.

Lewis'in

Trajik

Başarı,

Türk

Dit'Reformu (2oo4), adıyla Pr}ıçeye çevrilmiş olan The Turkish Language Reform-A Catasrrophrc Success

(l999) u«llı cseri, U. Heicl'in Türkiye'de

Dil

Devrimi (2OO1), adıyla Türkçeye

§tvıihııiş <ılın Language Reform in Modern Turkey (1914) adlı ktıİıık çalışması Vı Ttltin'in ştjz konusu mıkaleleri).

Onı,lokı.ızuncu yüzyıl orrılarından başlayarak l932'de Türk

DiIi

Tedkik

€emıyerı'nin kı,ırııluşunıı kaclar, bireyler ve/veya gruplar tarafından yürütülmüş alşn dilıle tizlcşıne/saclclcşme çalıaları içinde Ziy,a P.ışa,

N.

Kemal, Şemsettin

tlnıi

gihi isiııılcr'l'anzinrırlıı

ıııılın

iincü isimlcr sayıİabilirler, Belli bir prog_

lğitıı

rılınııyıııı lrtı lııırekc(, yıızı vc koııtışma

clili

arısın<la giclerek

tıııytıy*

(2)

I2

uçuruma karşı romantik bir tepki olarak anlaşılabilir. Özleştirmeye

kırşı

ilk tepkideyineaynıyüzyılınsonyıllar,ndaServet-iFünunculardangelmiş,ancık uzun ömürlü olmamıştır.

19O9

yılında

yayımlanmaya başlanan Türk Derneği dergisi etrafında

toplanmışolanbirg,up,,u,fiy,cı7ıkolarakadlandırılanveTürkçektıkenli

olmayanbütünsözcukı.,i.,dlıde,,atılmasınısavunangörüşünilktemsilcileri ,oy,ı"biıirı.r. Heid,e göre sadece Fuat Köseraif ve İkdam gazecesinin diğer ya_

,irı*, ini

uirı.uç

kili

oş,r, özleştirmeci/nsfiyecl

idi

ve böyle btıytık değişik_

liklerin

zaman| hentı, g.i_emiş olduğu için de tümüyle başarısız olmuşlardı (2001: 14). Yani daha h-areketin başlangıcında bile aydınlar arasında Türkçenin nasıl kurtulacağına ilişkin ortak bir anlayış ve bilimsel bir tutum yoktu,

1911yllında,Selanik,teGençKalem,lerdergisiecrafındaÖ.Seyfettin,Z.

GökalpgibiisimlerinönderliğindetoplanmışbirgrubunbaşlattığıYeniLisan

no..ı.ailir,ayet

dilde yenileşme konusunda olması gereken bilimsel bir prog_

ramla ortaya çıkmış gtlİtln-.ktedir, Bu programa göre Türkçesi bulunan Aralı-

çu u. Fu.rio ,tır.tık1., ve bundan daha önemli olarak Arapça Farsça gramer ku_

ioıı".,yı" tııretilmiş biçimler kullanılmayacaktı. Hareket aynı zamanda tasfiye_

ciliğe de karşıydı.

|928,de Latin kökenli yeni Türk alfabesinin kabulü ve |929,dı Arapça

Farsça derslerinin öğretimden kaldlrılması, dilde yenileşme hareketinin devletçe ele al,nrşından önce atılmış

iki

önemli adımdır, Hemen ardından (Temmuz

|932)TürkDiliTedkikCemiyeükurulmuşveilkelerinişöyle.duyurmuştu:..l.

Türk

dilini milli

kültüriımiıztın ekşiksiz

bir

ifade vasltasr haline getirmek;

Türkçeyi muastr medeniyetin önümüze koyduğu bütün

ihtiyaçları toşrıoyuuiı"cek

bir

mükemmeliyete erdirmek; 2.

yazı

dilinden, Türkçcye

yabancıkalmışunsurlarıatmak;halkçıbiridareninistediğişekildehalkilc

münevverler arasında birbirinden mahiyetçe

ayrı iki

di1

varlığını

ortaclan

kaldırmak ve temel unsurları öz Türkçe olan milli bir dil yaratmak" (s, 360),

Tasfiyeci olup olmadığı bugün

bile

tartışma konusu olan

bu

.,.rniyet

hıkkında Tekin,

1959'd;

"Bir

kere

Dil Kurumu

tasfiyecilik amacı ilc kurulrnamıştır. Bunun en açık kanıtlarınclan biri cle ilk aclıdır, Bitindiği gibi [,ııı ad 7ürA

Dili

Tedkik Cemiyetidir. Tiirkçe bilcn

lıcrlııııgi lıir

kimsc [ıtı a<lııı taşıdığı kavramı vc

ımacı kıvrıır.

ikincisi: kurı,ıItıştıırıı

ııkilı

e<lcn yıllar«lı

kurunıun tutunııııı<lıl ışırılıklıtr olmuşrtır; lıııııtı kiınsc

iııkir

cııııiytır, Iiıkııt lıcr kı,ırııııı,ın <ılclı,ığtı

8itıi l)il

kuruınııııı,ııı

ılı yirıııi

lıeş

yılı

ıışl*ııı lıııyuııııtliı

NIAKAI.I:I"I:R III

§elİlnıe §tıllııılııı,ı viırclır" tliycctıkrir (s. |24).

13

(,eıniyeı, ııııııçlıırını gc,rçeklcştirmek için derleme ve carama çalışmalarını

h;lıtmış,

eltlc ctlilcn malzemc de |934 yılında Osmanlıcadan Türkçeye Söz

ffırlılıklurı 'l\ırııııu

Dcrgisi aclıyla yayımlınmışcır. Ancak Türkiye Türkçesi

l|ıılırı ılışıııılıki

"l'ürk dillerinden, özellikle de Türkçe ile aynı dil grubundan llmuyuıı ılillcrtlcır ulınan sözcükler ve Arapça-Farsça

bir

kelimeye karşılık h;.ırn '|'ürkçc karşılıt< bulunması büyük bir karışıklık yaratmıştır. Tekin'e göre

|üıde yilı

rusliyccilik ınlayışı ile hazırlanmış olan bu sözlük başca Atatürk

llmık

tlzere liimscyi memnun etmemiştir (s. 255). Heid de benzer görüşleri

|1yunur ve Ihr:ıını Dergisi'ni "özleştirme akımının doruk noktası" kabul eder

{lğOl: 2r). 'l'ckiır (s. 25r) ve Lewis (2004: 76) için ise "en

aşrfı

Cınımr"At,ıtiirk'iin

1934'rc İsveç veliahdını Çankaya ktlşkünde ağırlarken

İlPm,ı

ııltlrığtı konı,ışmadır: "Avrupa'nın

iki

bitim ucunda yerlerini berkiten

l|uılıırııııız. ııtıç

iizlüklerinin tüm ıssrları olarak baysak, önürme, uygunluk

hlldıcıl,ır,

tılınuş bulunuyorlar; onlar bugün en güzel utkuyu kazanmıya Hlkluıııyıırlıırı lıuysıl utkusu..."

'liırıııııı

!)crlgi.ri hin yararcığı karışıklığın giderilmesi amacıyla Aratürk yeni blr lıonıiıy,ııı kıırtlurmuş ve bir

yıllık

bir çahşma sonucunda yabancı kelimelere ğnııllcn kıırşılıklıır elencrek |931'rc Osmanlıcadan Türkçeye Cep Kılavuzu've İ?llrçe,leıı ()snııııılıcaya Cep Kılavuzu olmak üzere

iki küçük

karşılıklar

lğılilğtl

ynyıınlıınmıştır. Ancak bu sözlükler sorunu çözmekren çok uzakrılar.

ÇUnİU '[(lrkçc <ıl<luğu gerekçesiyle Kılavuz'da bırakılmış oIan asla, cuda, acun,

ffilıç, lıcııı,

tıl,nıalı, camu

gi6i

pek

çok

sözcük yabancı kökenliydi. Bazı lğışüklcr isc ktıçiık cleğişikliklerle Türkçe sayılmış (siyaset > siyasa gibi) ya da

İlmıyuıı 'l'$rkçe köklerden gövdeler türerilmişti (*eğit-> eğitim). Ayrıca Batı

dlllııine ıit

silzcüklere benzermek yoluyla kurulmuş örgen "organ", simge, lffiÜe, yam,-aez "ıınıitez"

gibi

yapılar ve Türkçenin gramer kurallarına aykırı lgbay, albuy, ilhıy, ışyargibi sözcükler KıIavuz',Jn diğer sorunlarıydı (s. 255 vd,

}wiı

Jl)l)4: 76).

§ııııuçta,

tilnı

çııbalara rağmen gelinen nokrayı İsmet İnönü, Aratürk'e

ıöılıellği

"Kıınuşuınıyoruz, dilsiz kaldık. Bu kadar çalıştık, ktıçtık bir kılavuz Şıkııdık", ctlııı leleriyltı tizctlemiştir (s. 364).

İ(ılıyııı'lıırın

çıkışıyla eşzamanlı fakat

bir

geri adımı da içinde taşıyan

۟ne;

l)il

l'eorisi lıu ktışııllar içinclc güııılcmc gelir.

H.

F. Kvergicch'in ses ile

lfllıın

ıruıınılııki ilgiyc tlıyuııırık gcliştirıniş olcluğu bu tcori, pek çok kişi için

(3)

I4 15

olduğu

gibi

Tekin'e göre de Atatürk'ün

dil

çıkmazındın kurculmak, aşırı özleşmecilikren vazgeçmek için seçtiği bir yoldur (255 vd, Lewis 2004:87).

Bütün dillerin kaynağı, bütün kelimelerin kökeni Türkçe olduğuna göre hiçbir kelimenin atılmasına gerek yoktur! Amaç ne olursa olsun, bu reoriyle birlikte dilden kelime atılmasının yavaşladığı, hatra durduğu açıktır. Bugün hala tartışılan konulardan

biri

de Atatürk'ün ölmeden önce bu teoriden vazgeçip geçmediğidir.

1938'de Atatürk'ün ölümüyle birlikte özleşme çabalarının hızı biraz daha kesilmiş, Türk

Dil

Kurumu 1940 Eylülünde yaygın kullanım alanı bulunan yabancı kelimelerin Türkçenin yerlileşmiş öğeleri olarak kabul edilebileceğine karar vermişrir (Heid 2oOI: 31, Lewis 2004: 191),

Bu geri adımı hemen yeni bir özleştirme harekeci izlemiştir.

i.

İnönü,nün l941,deki Dokuzuncu

DiI

Şöleni,rıde, yabancı kelimelerin ayıklanması ve gerçek bir ulusal

dilin

yaratılması konusunda Acatürk tarafindan başlatılmış olan çalışmaya devam edilmesi konusunda aydınları uyaran bildirisinden sonra basında da bu konuda yazıIar yer a_lmıştır.

TDK,nun

|942,de yayımlamış olduğu bilimsel terimler listesi güçlü

bir

özleştirme

eğilimi

taşımaktadır.

Ancak

TDK,

rarihindeki

ilk

sert tepkiyi de bu terimler nedeniyle almıştır.

Özellikle İstanbul Üniversitesi öğrerim üyeleri, terimler konusunda TDK'nu bir otorite olarak görmeyi reddetmiş,

TDK

tarafindan üretilmiş olan terimlerin bilimsel gelişmeyi engelleyeceği endişesini ifade etmişlerdir. 1945'te Anayasa metninin yenilenmesi ve Türkçe kelime saytst açlstndan zenginleşmesi (1!24 metninde

7,

1,945 metninde 37 sözcük Türkçedir!) ise Türk

dil

devriminin

önemli kilometre taşlarından biridir (Heid 2001: 3r-38).

İkinci Diınya Savaşını izleyen yıllarda, Türkiye,de çok parrili hayata geçişle birlikte, TDK,na karşı, her z^mafl pasif de olsa, var olan direniş yükselişe geç_

miş, 1P49'da

Hür

Fikir]eri Yayma Cemiyeti, otoritelerin Türk dilinin doğal ge- lişmesine müdahale etrnemesi gerektiği yolunda bir karar yayımlamı.ştır. Bun-

dan sonra dil devrimi giderek siyasi bir konu haline

gelecektir. .

Muhalefet,

dil

devriminde yeni bir ılımlılaşma hareketiyle sonuçlanmıştır.

|949,da toplanmış oIan A]uncı

Dil

Kurulayı,nda özleştirmeye karşı olan H. C.

Yalçın kurultay başkanı seçilmiş, terminoloji heyeti geri adım atarak uluslara- rası bilimsel terimlerin belirli koşullarla kullanılabileceğine karar vermişcir.

i950 seçimlerini Demokrat partinin kazanmasıyla birlikce

TDK

yarı resmi

MAKAI"ELEII Iil

lt§tüsüııi-i yitirmiş ve dcvlecren aldığı yardım kesilmişrir. yeni Eğitim Bakanı,

Tl)K'nu

ııŞırı iizlcştirmecilik ve keyfi sözcükler ııretmekle suçlamıştır (Heid

i0()l;

49).

TDK

rüzüğüyle

ilgili

bazı değişiklikler gündeme gelmiş, Heid'e

|öre tüzüğün birçok maddesi

TDk'nu

siyasal mücadele alanından çekmek için }enirlen clüzenlenmeye başlamıştır (2OO1: 47).

TDK'nun

akademiye dönüş- türillme önerileri kabul edilmemişse de 1951'deki kurultayda seçilen yönetim lturulu üyelerinin çoğunluğunu öğretim üyeleri, öğretmenler

ve

yazarlar Qluşturmuşlardı. TDK'nun yeni başkanı

H.

Tarık Us ve genel yazman

A.

S.

Lavend

ılımlı

görüşleriyle ranınıyorlardı (Heid 2OOl:48). Orta bir yol tutarak

"yışnyın

dil"i

esas alacağını belirten

TDK'nun,

|913'te yayımlamış olduğu hüçük karşılıklar sözlüğünün adı Sade Türkçe Kılav.uzu'd,ur (öz değil!). Beş ayrı 3ünlük $azerc üzerinde yapılmış olan bir araşrırmada görüleceği gibi, Ttırkçe }ıçlime oranı |946'do %17 iken, 195O'de Demokrat partinin ik-tiJara gelişiyİe

stl'e

düşmüş, on

yıl

aynı düzeyi koruduktan sonra ancak, oemok.at porriye l960'ta ordu carafiıidan yönetimden el çektirilmesinden sonra yeniden W>6'yo yükselmişrir (Lewis 2004: 197).

Anlaşılacağı gibi i960 rarihi, dil devriminin gel-gitleri içinde yeni bir dal- ğılunmanın başlangıcı olmuşrur. Askeri darbenin hemen ardından TDk'nun Demokrar parti zamanında kesilmiş olan devlet desteği yeniden sağlanmış,

l96l'de

tüm bakanlıklara Türkçe karşılığı bulunan herhangi bir yabancı keli- iilcnin l*ullanımının yasaklandığına dair bir genelge gönderiımiştir. Ancak sivil hıyotı geçilmesinden sonra, basının TDK'na karşı

'dilin

doğaİ alışına müda- hıle ertiği" gerekçesiyle yönelttiği eleştiriler de yeniden yoğunluk -kazanmayo bnşlumıştır (Lewis 2OO4: l97),

Yazının başlangıcında da belirtildiği

gibi,

Tekin bu yıllarda (Ig57-6I) TDk'da gramer uzmanı olarak bulunmakta ve basından gelen saldrrrlara karşı Tl)K'nun çalışmalarını savunan yazılar yayımlamaktadır. Bu savunmaların bü- yük ö|çüde

TDk'nun

tasfiyeci olmadığını anlatmaya yönelik olması, basından gelcn saldırının yönünü de açıkça göstermektedir. Aşağıdaki küçük alıntılar hen,ı dönemin

dil

tartışmalarına hem

de TDK'nun ve Tekin'in

konuya bukışlarına ışık tutacaktır.

p. safa'nın "yüzde yüzcülük illeti" başlıklı yazısına verdiği cevapta Tekin

"kufurn'un amacı yüzde yüz tasfiyecilik değildir. Tüzüğünde de uçrkça belirril- diği gitri, 'l'iirk

Dil

Kurumu'nun arnacr, dilimizin özleşmesini

,.

türür,

biıi-,

reknik vc §iıııiıt kavrıımlıırını karşılııyacak yolc|a gelişmeslni devrimci bir anlayış-

(4)

1

16

la ve bilim,metotlarına uygun olarak sağlamaya çalışmakur. l...l Amaç madde- sindeki'özleşme' tasfiyecilik değildir"(s. 103) demektedir,

Tasfiyecilik ve dilde ırkçılık konularında her zaman son derece duyarlı dav- ranmtş olan Tekin,i

n,

meselı kelimesinin Türkçenin ses yasalarına uymadığı gerekçesiyle kullanılmamasını öneren

bir

görüşe verdiği karşılık son derece

Ji1.1.oİ çekicidir: "Bizce bütün

Türk

halkı tarafından kullanılan

bir

kelime Türkçenin ses uyumuna da öbür kurallarına da uyuyor demektir. Şunu demek istiyoruz: Ses uyumu kanunu Türkçede, eskiden olduğu gibi, şidderle yürür- lükie değildir; Türk ağzı bu kanuna aykırı yabancı kelimeleri de artık söyleye_

bilmekcedir.

l...l

Meseti kelimesi de bunlardan biri sayılabilir...Yanlış anlaşıl- masln; amactmrz örneğin'e karşı mesel6'yı savunmak değildir. /.../ Mesele tasfi- yeciliğin slnıtlarınr kesin olarak çizmek ve ddvamızın dilde ırkçılık olmadığını karşımızdakilere açıkça anlatabilmektir" (s. 1 1 0).

|97o,ce kubbealtı cemiyetıni kurarak dilde yenileşme hareketini geriye döndürmek isteyenlerin öncüsü durumuna gelen

N, S,

Banarlı'nın daha

|959,d^,

TDK

tarafından üretilmiş kelimelere saldırı amacıyla kaleme aldığı yazılardan

biri

olan

"Dil

Donkişotluğu"na karşı Tekin'in hazırlamış olduğu

..rup

y"r,rrnın adı "Akınrıya Kürek Çeken

Biri"dir

ve

bir

btıltımiı şöyledir:

,:Bilim

çalışmalarının yant slra kurum,un

bir

de devrimcilik vasfı vardır.

Kurum

t,,

,asfrna uygun olarak Türk

dilinin milliliğini

bozan, halk diline kadar inmemiş, Arıpça_Farsça hayranı sanatçt ve aydınların yapma dilinde kalmış yabancı gramer kuralları ile yabancılıkları sırıtan kelimelerden Türkçeyi kurmrmak işine girişmiştir. Kurum Banarlı,nın iddia ettiği gibi bütün yabancı

asıllı kelimelerin tasfiyesine taraflı değildir. /.../ Türk

Dil

Kurumu kacıksız Türkçe ülküsü peşindetı koşmadığına, tüzüğü, amacı, çalışmaları ve sorumlu idarecilerinin sayıslz yaz|lırı da bunun en açık kanıtları olduğuna göre Don

kişot gibi

,muhayyel, bir düşmana saldıran kimdir? kurum mudur, yoksa o

yazLn|n sahibi midir?" (s. 117).

yukarıda

Hür

Fikirleri yayma cemiyeri ile

ilgili

olarak da değinildiği gibi, dilde yenileşme hareketinin başlangıcından beri, özleşmeye karşı olanlarca her zamatı öne sürülen gerekçelerdenbiri dilin doğal gel$imine müdahale etmenin yanlış olduğu ve yaşayan

dile

dokunmamak gerekcğıdir, Tekin,in yine bu gö_

,tlşl.-o.,uyo çıkanlardan biri olan

A.

E. Yalman'ın 1959'tla yıyınılanmış olan

"voşryun

dili

koruyalım" başlıklı yazısına verdiği ccvaı)tıııl aşağıya alıntıladığı_

mız-

bir

btıltım "yışayan <lil" ve "müdahulc"

kııvrıııılırırııı ııc

kadar farklı

yaklaşı labi leceğ i nin çok öğrcrici bi r örncğicl i r:

MAI(ALELER III

"Ynşıyın

dili

esas alalım; kabul. Peki ama hangi yaşayan

dili?

"Yaşayan"

}ıonuşulan veya kullanllan demekse bugün bir değil, birçok Türkçeden bahse- dllebilir, Gerçekten, dilimiz nesil, öğrenim,

küldr

seviyesi ham6 meslek ayrılık-

lııındon

ileri gelen

bir

çeşitlilik göstermektedir. Sayın Yalman'a soruyoruz:

yıpyan

dil dediği hangi Türkçe veya kimlerin Türkçesidir? Medrese öğrenimi ıörmüş "din ulema"sının ayınlı gayınlı Türkçesi mi? Darling,li, pliyz,li, tenk_

|u,lu züppe aydınlar Türkçesi mi? Edebiyat_ı Cedide devrine yetişmiş "muhar_

ılrİn-i kiram"ın rnekale Türkçesi mi? Maiyyet'i mahiyet, resm-i kabul'ü resmi lııbul yapan, muktazi'li, müteveccihen'li Radyo veya konuşur Türkçesi mi? Ad- llyc Türkçesi mi? Maliye veya iktisatçılar Türkçesi mi? "Yaşayan

dil"

hangisi

bunlurın? Yoksa yaşayan dil büün bu dil rıodalarından nasılsa uzak kalabilmiŞ hılk Tilrkğesi mi? "Yaşayan dil"den kastınız buysa, bunu anlarız sayın Yalman.

Ancak işte bu dil, halk Türkçesi, önce yukarıda saydığırnız çeşitli Türkçelerin, ıonro da yabancı dillerin etkisinden korunmaya şiddecle muhcaçtır. Bunun için dc dile dokunmamak veya seyirci kalmak değil, karışmak, yani "müdahale 3tmek" gerekmektedir. l,..l Bu karışma olmasaydı Türkçe bugünkü sadeliğine ttıvuşamaz ve meseld sayın Yalman yazılarını bugünkü sadeliği ile yazamazdı.

Lisın yerine dil diyemezdi; çünkü Yeni Lisan'cılar bile diyememişlerdi."

Ancak Tekin'in

TDK

ile ilişkisi her zaman Osmanlıcacılara karşı savunma yönünde olmamıştır. Tekin özleştirme karşıtlarının TDK'na yönelttiği eleştiri- lcri cevaplarken, aynı anda da TDK'nun bazen aşırı bulduğu tutumunu eleştiri- yor, özellikle yeni kelime yaPlmı konusunda, hem TDK,nu hem de Kururn dı- 1ındaki kimi aydın ve yazar|arı bilim dışı olmakla suçluyordu. Elinizdeki ciltte

!,

|4 ve Kurumla ilişkisinin kesilmesine de neden o|an 24 numaralı yazılar bu tutumun çok açık örnekleridir.

İıkinde,

dil

devrimiyle, özleşcirmecilikle, kelime yapımıyla özdeşleşmiş, o dönemde ve hala kendisini eleşrirmenin dil devrimini eleşrirmekle aynı anlama geldiği bir isim olan

N.

Araç'ın "tilcik"lerini ele almıştır (Tekin, birkaç keli- menin gözden kaçmış olabileceğini de ekleyerek, Ataç'ın o z^mana kadarki rüm kelimelerini değerlendirmiştir).

Ataç'ın kelimelerini, ağızlardan aldıkları, Eski Türkçeden aldıkları v|e kendi türeccikleri olarak sınıflandıran Tekin'in bu üç gruba yönelttiği eleşririler şöy- ledir:

l.

Ağızlardan alınan

yımlzık,

küşüm, öğseyin

gibi

kelimelerin yapıları bilinmiyor ve öğretilernez. Ayrıca bir kelime herhangi bir ağızda çok değişmiş I7

(5)

1B TA|AT"ü-EKIN

olabileceği için kökeni anlaşılrnayabilir ve standart Türkçenin ses kurallarına aykırı hale gelmiş olabilir (Ataç,ın bu grupta yer alan 45 önerisinden 30,u bugün yaşamaktadır);

2. 'Ihtiyaç karşısında eski dilden kelime alırken de dikkatli davranmak gerektir. Sesçe ve anlamca değişmelere uğramış kelimeleri eski şekil ve anlam- larıyla kullanmak dilin tarihi boyunca geçirdiği ilerlemeyi inkar etmek olur".

Buna göre Ataç'ın önerdiği rjn "ruh" din; boşuk"izin" boşu (< ET boşug) olma- lıydı vb. (Ataç,ın bu gruptaki 47 önerisinden bugün sadece 16,sı yaşamaktadır);

3. Kelimelerin bazıları işlek olmayan eklerle kurulmuştur, bazılarının ise yapıları yanlıştır: perkitlemek fiilinin yapısında perkit-

fiili

bulunduğu için ad- dan eylem yapım eki olan -le,yi a|amaz; usu/ "akrl" kelimesi us adına, Türkçede olmayan bir isimden sıfat yapım eki eklenerek yapılmıştır; "makale" anlamın- daki berke kelimesinin eki -ke olmakla birlikte Türkçede ber kökü yoktur vb.

(Ataç'ın bu grupta yer alan 15

önerisinden sadece

10

tanesi bugün yaşamakndır),

yaygın kullanım açısından bakılınca Tekin,in makalesinde verilen toplam

|47

Ataç kelimesinden yalnız 56'sının yaşadığı ortaya çıkıyor. Bu da Lewis'in ,.Tekin,in eleştirisi makul

gibi

görünse

de, tilciklerin kabul

görmediği yönündeki

imisı

tamamen yanlıştır..." (20O4: 115) ifadesinin gerçekleri yansıcmadığını gösteriyor. Ayrıca yanlış türetilmiş kelimelerin de . tutunma ihtimali olduğuna göre yaşayan her kelimeyi başan olarak değerlendirmek 4e derece doğru olabilir?

Lewis, Tekin,in makalesindeki fmaddesinde yer alan (Leu,is son liste diyor) kelimeler için "son listede yer alan sözcüklerin, bağlanç dışında hepsi şimdi gündelik kullanıma dahildir" (2o04: 115) diyerek okuyucuyu çok büyük bir ya- nılgıya sürüklüyor. Çünkü Lewis, Tekin,in listesinden, bağknç drşında, sadece

tutunmuş o|an örneğ:in, sorıJn, yaptt, yaztm ve yazrn kelimelerini ve bugün Türkçe Sözlük'te yer almayan dokunca biçimini almıştır. Oysa Tekin'in listesi çok daha uzundur ye yoru "zevk", buğulu "vapur", esenek "ilham", öğrenqk

"dershane", kurağ "miessese", önür "üstad" , öğrence "ders", tutkuca "trajedi", yıIınç,,mithiş" vb. gibi çoğunluğu bugün yaşamayan pek çok kelimeyi içerir.

Lewis'in ifadesinin tam tersine fmaddesindeki 24 öneriden sadece 6'sı yaşamak- radır ki bu da Lewis'in görüşlerinin tersini göstermektedir.

Her ne kadar Tekin, "Ataç, yaman bir tenkitçi, titiz bir çevirici, kısaca, usta

MAKALELER III L9

bir

eclebiyarçı

idi;

ancak

bir dilci değildi.

Gerekliliğine inandığı d6vayı

yurutebıı-.i

ıçin

dııı-izdeki

yabancı kaynaklı kelimelere Türkçe karşılıklar arur,ş, bulamadığı zaman da kendi kurmuştur. Fakat, kelime yaparken bir noktıia dikkat etmemiştir: yaşıyan köklerden işlek eklerle söz. türetmek. Böyle ynproya, tilcik,leri yadirganmaz, kolayca tutunurdu", dese de kimi kelimelerin

Lni..inı

onun da tahmin edemediği anlaşılıyor. Örneğin tüm, değin, us, özgür,

yoPft'koşuivb.kelimelerTekiniçinhalktarafindanbenimsenmeyecek

'örnekle.di.; amazamııonu haksız çıkarmış görünüyor (s, 76),

Tekin, |974,rc yine Türk Dili,nde yayımladığı

bir

makalesinde,.Ataç,la

llgili bu

y4zısından

ötürü TDk

yöneticilerince kınanmış olduğunu da bclirrmiştir (s.,277),

Tekiniin 14 numaralı makalesine gelince; "Bir çok işler gibi kelime yaratma işi de ilk defa cumhuriyet çağında, Türk

Dili

Tetkik cemiyeti ile çevresindeki ükuduşıu. tarafından ele

alindı. Zamaı

zamao artafl veya aza|an

bir

hızla

İrgiı*'

kadar yürütülen kelime yarn.tma hareketi sayesinde, Türkçe, yüzlerce yajna.

r.

gtızel karşılıklar kazandı.l...l Evet,

dili

kendi haline bırakmanrn her ieyi hatledeceğine ir_ıanan bazı gafillerin bütün direnme ve karşı koymalarına

,oi-..,,

Türkçeyi zenginleştirme divası ülkücü bilgin ve yazar|arın çalışmaları

iıJnoııoı-u

yoıonduarr" (s. ıoo) diyerek bir yandan TDK,nu "uydurmacılık"la ıuçlayanlara

karşı

koyarken, diğer yandan kelime yaratmanın

bir

bilim oljuğunu ısrarla vurguiuyu.uk yaratıcılık işine soyunanları uyarır: "Ne var ki her rür[ü"yaratıcılığın bir tekniği olduğu gibi, kelime yaratmantn da bir yolu_yön_

temi,

tir

"ilmij, vardır. Nasiı bazı teknik bilgiler öğrenilmeden hethangi bir sa_

nat alanında yaratıcılığa geçilmezse, dil, dilin tarihi, kuralları ve kökleriyle ek_

lerinin niteliği hakkında yeter derecede bilgi sahibi olunmadan da kelime yara_

tıcılığına girişilmez, girişilmemel idir. l...l Bizde kelime yaratmağa hevesli olan_

lır,n bo işin tekniğine önem verdikleri pek iddia edilemez" (s. 100).

söz konusu makalede, Tekin kelime yaratma kurallarını ayrıntllı olarak ıçıklamışsa da, söylediklerinin özeti şudur: Ortaya çıkan kelime Türkçenin sesbilgisi biçimbilgisi ve sözdizimi kurallarına uygun olmalı; Oğuz grubunun bir ü/esi olarak Türkiye Türkçesinin özelliklerine ters düşmemelidir.

Ancak Tekin,in, ne kurumun ne de karşıtlarınin yanında yer alan, sadece bilimsel ölçütleri esas alarak gerektiğinde her

iki

arafı da uyarıp eleştiren tavrı doğal olaral her iki tarafın da tepkisine neden olur ve 29 Temmuz 196o tarihli Dr|inyı gıızeresinde yazmış olduğu

"yanlış

Türkçe

kılavuzu" adlı

yazısı

ü

(6)

2o

nedeniyle,

TDK disiplin kurulu

başkanı

B. K.

Çağlar tarafiından Tekiıı hakkında

bir

soruşrurma açılır. Kurumun yayımlamış olduğu Sade Türkçc,

Kılavuzu'nu eleştirdiği bu yazısı nedeniyle, yönetim kurulunun

l2

Şubat 196 l

tarihli oturumunda da'disiplinsizlik' suçlamasıyla görevine son verilir.

Üç cildin kapsamı içine almayı uygun gördüğümüz tek gazete yazısı olan

"Yanlış Türkçe Kılavuzu"naı !&z?r daha sonra (I973'te, Amerika'dan döndü- ğünde) "Kurum yöneticilerinin iyi niyetle yapılan uyarılara kulak asmadıklarını ve yüzde yüz aşırıcılıkra ve bilimdışı uydurmacılıkta inatla direndiklerini gö- rünce Kurum'dan çıkarılmayı göze alarak kaleme sarılmış ve tenkit vazifemi yerine getirmeğe çalışmışımdır. İşte benim "yönrem"im budur ve Kurum'dan çıkarılmama da bu yöntem sebep olmuştur" diye göndermede bulunacaktır.

Tekin'in, Kurumun bilimdışı bulduğu ıutumuna karşı btlyilk

bir tahammülsüzlüğün sezildiği bu yazıdaki eleşririleri kısaca şöyledir:

1. Kılavuz'un önsözünde

"Kullanıldığı artık hiç

görülmeyen birtakım Osmanlıca sözcükler kitabın kadroşundan çıkarılmıştır" denildiği ha|de abıru,

acil,

adavet, adem, ademi ikcidar, ademi imk6n, ademi imtizaç, ademi

mesuliyet, ademi mevcudiyet, ademi muabakat, ademi tecavüz, adl6 gibi ölmüş pek çok kelime içerikte yer almaktadır.

2. Yabancı kelimelerin Türkçe karşılığı olarak verilen pek çok kelime de yine yabancı asıllıdır: amma = kamu (< Farsça hamag), bakire = erden (<

Sanskritçe racna), 6lem = acun (1 Soğdca ajun), hedef = amaç (< Farsça Amiç), hudut = srnıf (( Grekçe sinoron), muadil = denk(< Çince reng), esas = temel (1 Grekçe temelion) vb.

3. Yanlış türetmeler vardır: bengi su birleşiği abıhayat'ın karşılığı olamaz.

Çünkü bengi'ıin anlamı "ölümsüz"dür; anlatılmak istenen suyun ölümsüzlüğü değil de içen insanın kazandığı ölümsüzlük ise, hayat suyu, ölümsüzlük suyu, ölmezlik suyu gibi birleşiklerle ifade edilebilir vb.

4. Bazı karşılıklar uygun değildir: 2m6 için kör denilemez; çünkü amilıJ<

her iki gözün de görmüyor olması durumunu anlatır.

akit için verilen bağtkelimesinin kökü açıksa da Türkçede addan ad yapan

bir -reki yoktur.

6kil baliğ için önerilen erın gereksiz bir uydurmadır. Çiinkii'l'iirkçcde zaten ergin ve ergen gibi iki uygun karşılık bulunmakcaclır.

MAKAL,I:LER III

Ayııı

şek

iltlc

ıkrııtı için verilen boyclaş, cayclaŞ Ve öğür

gibi

bilinmeyen ıı;k nrtı§ııt(lit l.ıcrkcsçe [ıilinen yaŞür kelimesi Yer a.Lmaz

yıl

|9(ıl ,clir vc ,fekin görevine son verilişinin hemen ardından gittiği Eriku,nın (.ıılifbrnia Üniversitesincle

Türk dili

araşttrma asistanı olarak

İjrnyn lıışlamıştır, |972

yıIında doçent olarak Türkiye'ye. döndüğünde

i,n,n

,nr,rrla sunduğu

ilk

bildirisi dilde özleştirme hareketi ve Türk

Dil

il;;"r"

,oı,ş_oıon ile

ilgilidir.

Ancak yazılı metni L973,rc yayımlanmış

n b, tıııirıy.

kadar (29 numaralı makale) geçen 12

yıllık

süre içinde

K'dg yinc çok şey değişmiştir,

|

'Ylo.

I.cwis'i izlersek;

l960

darbesinden sonra azdrarı muhalefetin sivil

[yıto

gcçllmesiyle yeniden yoğunlaİ,lğ,_nu yukarıda

deş:Plıi.i

.11f:

llmleri vnklaştıkça yükselen bu muhalefete karşı

TDK

"her

türlü

yanlış

h;;y, unı...ı. iiın;

bır bildiri yayımlamıştır.

Özetlerseo,"TlT,i"" i_i:l

İılrırin

özleşmesi ve gelişmesidft.

l...lDit

doğat ve toplumsal bütün olaylar

i6i

,muaoı,,oie,

ile biçim a|t. l...l

yabancı sözcükleri atmakla Türkçeyi

ilı;rii;;,;;;.og,.,,

kanıs, da yanlıştır. Uygun karşılığı bulunmayan hiç bir

İİ;;;,

şiizcüf dilden.çıkarılmamrştır;

:,|",l"İ,1,__1l .1;;]_İj'..::"T::

i

tiJ;;r-.,,

cleğildir.

Dili

zenginteştirmek için şu bilimsel yollardan yararlanrr:

l lllll

uğı,n<lan derlemeler,

.rÜ -.iir,ı.rden

taramalar, türetmeler, Türetmeler,

liıırıri"

kök ve eklerinden,

dil

kurallarına ve

dil

duygusuna uygun olarak

İrp,lır."

(I,ewis 2O04i I97 -198),

h

Aııtuk |9()5 seçimlerini beklendiği gibi Adalet Partisi kazanmıŞ

Eıik

sulclı rl

lar

" yanlış anlama konusunda hiÇbir değiŞiklik

2L

ve TDK'na o1madığını

erİr 1ıiçirnde" artarak sürmüştür,

$- Dil

«levrimine muhılefetceki önemli kilometre taşlarından biri de |97o,rc

['x, İ*r,

oanarlı önderliğinde kurulinuş olan Kubbealtı Cemiyetidir, Adını

§:

iiırn

sonrı KubIıealtı Alademisi,ne değiştiren cemiyet I972,den itibaren de

İ' İrİa"rr. ı

Akaclemisi Mecmiası adıyla bir dergi çıkarmaya başlamıŞtır,' AYnı

gu,gn,,nctkisiylekurulmuşdıtnMuallimlerCemiyetiveTürkDiliniKoruma

-rc

heliştir- c Cenıiyetijibi, de,rimi

tersine çevirmeye yönelik derneklere

,aı,n""'«,..*is

200zi:

ı9r)

ı971,1i

yıllar

boyunca basının kullandığı haber

dı[ını.

Tiirkçc kelimclcrin orını 9671,|erin altına düşmemiş, hatta Cumhuriyet

!|ıetcsiııtlcki nııkıılclcrc,le %9O ve üzerine ulaşmıştır,

(7)

N) ış

ğ ı iiğğğiş ğEEflş§şEşğşİ§İğğş şş işE'iği şiişşğEşi

-şş iğiffiğğEEşışıığşığğ fEğ

ıv (,

ıil l@, - .J-=-1D

E * = ş

E =;-pFfı, j- L ? 4

= = = i 1 i,T, Te t

(j - rıs =.

ç: = ='X

J-JJJ F ," -.-ğ

g ^E, \ 5

='= N

ı ? }T+ E,i_E, ?

3 ,ü-)şN37 şJ5DfT

Y?ış,E i H ==.., d-l § a-l

.ı-oıra H- B- J

y E.gD

ç

,aV._ ıy

N L. E.

r: P=ğ

D 7_ =,ı T =, ÇJ ,r<r, =. Çj 3_

L; E ş

o:Fo-(Tm

iFEEg ğ3EE;

-].D ı ş6 Şu,=j

; E § t p

O-

J

)-.

ts

{ğ, E PE-

rDrDD)FJ.-ı

5-E.=n

3F= ; -

F-J!3

;ş=

çf" : a7 P'F =

ı-?

PFF ,tFl- JF1

x}j -) =ns'-L F

-\)

PJ>) [.< çJ çJ C- \r/Nc)\}-Jt-. Fl NtsYL.LL -\o H.<

C:rı lJ't.D

cn

O: i! 'J

N.-(/, r_ırD

gış

F,ı F1 gv1 3 ç:io nFtı-J u.rD t =w,

da.X

? r0ı-tE}.J

}9.-

ı,t üçt \

Ea§

oa ı_. K h =,N

h"h-B

ğ P5F. a-tı 1'...t

g çi

EFt/t- X-a l o=

ğı

5 ç

A ^ ,a ? N) '-J co Y

EE=-=_irE;=EEE [ v

-q

: 13.E

=

F

='

5 i şşş=E i aE

3-

İ }H-; ışi gE §İ

=,

= 1 3 K

=.

ilg T -

"fi

; 8'i ; Z,5

E_

t >!: 1x'ş ==gE,ğ}iE t ;; 3 f,H P t r

!

= H ptr & =

D,_

F + E t E',E a€ ğ [B="şrI };Fİ }şğşcş i iE ğ i E E ş il

=

ı F * ?=: E,; ilH Ş; ? ı€ i[3 FsFşEi oa=#r*E.^' r L il F; 5 ı §ii * ilEğ ilş tİ *3:-+şEi|; rf; rİ E ilE,ş ş i L ı tğİ ş H E.ğş

ç

G n

EşEE 3+=şL§ET it=E§};, +1 E5ilğ

==rDJrD

l l El ş; j i §? işrH 4 §E -,*; T :r g ş < i F [* ş E ş; ı

ts. ; ch ,-İ ı\) = O-

ğE,ş€: § ti"

§6 P =i FJ ö-

8 F 9ş P E T

}J5(D§\'FİO- \_/ '

ı- w^| A\ F, =, = ıJ aoa(ıy n:r; }g

E"*şt:' - -;.6-HFFE 9 o:y.ğ H

".

lLii-=o-ç 7ş

ğ

çJ

3 g Oç.Y 6 ıf

c

5 * :+şE ilFş r,şf

ğğ=Proo-

P,; ğE; T: ğnkEL.ş i ş =E E

,E,

iT ==E = 1; = ? = r G _= =

-]

: ? -

Z, ;_

= * =-.

=.F -- ='ğg .?

?'=L====E ?:=3Tİ=

=\./'i.==\J-r

-?}ş

:=;T3r};

l''=_'

ı ^; g5'

:J-J

"

=

Ş T 5 [F : ?E ş*.ğt i,=?F.3Ğ, *

erırrFıT

$EE ğğ ıE, İ;? §,İ ı

İ- - = ;; luvı L"İ;' In6 g o /1 .D

E ir: i F !g

=. T . ,pfr+ OQ( 6- §

*o-1-ti.E-

Cry çi r: i ro 5- : çr,. § o

H I g Eİ § E }; =*T = İ

5,

unı_ıEgğ§.

P\i-aj}ı

r" § E T 4 rE

(8)

24

Kendisinin daha önce sohbetlerinde belirttiğine göre sözlüğün maddebıışlıırı, açıklamaları ve örnek cümleleri üzerine değil de, çoğunlu}ıla kökenbiliııı çalışmalarına katılmıştır. Tabii sözlüğün "Ön Söz"üne de herhangi bir katkısı

söz konusu değildir. l99o'da bu Kurumdan istifa eder." G. l l).

Bu istifa, tabii ki bu kadar kolay olmamıştır. yeni TDk'da üye olarak görcv yaptığı yedi yıl boyunca, Tekin, kurum çalışmalarında bilimselliğin hala temcl ölçüt olmadığını görerek daha önceki hayal

kırıklıklarını

yeniden yaşamış vc zaman zaman lisansüstü derslerinde bu duygularını öğrencileriyle paylaşmıştır.

onun açısından yeni

TDk'nun

tutumunda değişen tek şey vardır:

TDk

artık batıdan gelen yabancı kelimelere karşılık bulmaya çalışmakta, bunun için osmanlıca kelimeleri de kullanabilmektedir.

Emine yılınaz

TAıJIT TEKİN VE DİL, IJHÇE, şİvE TARTIşI\,IAIARI

fi Ttlrlı«ılııjisintlc konuclın çok terimler üzerinde tartışmak rağbet gören tLır, Mevcut yayınlarda konuya yeni bir bakış açısı, yeni bir açılım ge-

l

lıultle lııışkıı bir terim kullanmak suretiyle yenilik yapıldığının düşü- y€tcriııcc örnck vardır. Var olan terimlerin eskimesi, konuyu tam ola- Ğtfiıetİiğiniıı clüşünülmesi, daha faz|ı ayrıntllandırma ihtiyacı gibi çeşit- lere lııığlı cılnrak yeni rerimlerin önerilmesi doğal olmakla birlikte za-

'lımuıı

clilhilimsel endişelerden çok kişisel, siyasi vb.

dil dışı

tezlerden le yğni [ıir tc!rim önerilmesinin, b* terim nasıl cüretilmiş olursa olsun bİr nçıklık gerirmeyeceğini söylemeye gerek yoktur. Ancak Ttlrkolojide

C€rlfıı ı ıırrışmiıları yoğun yaşanmaktadır.

'?Url,

dili

ııilcsinin çeşirli kollarını akrabalığı da gösterecek biçimde adlan- iğrtıııtı, 'I'[irkiycı Türkolo|isinde yoğun ilgi görmüştür. Konuyla

ilgili

tar- lnr bıışlııı [-ıir çalışmada iryrıntılı olarak ele alı,nmıştlr (Demir, baskıda). Bu-

}iıitı,,,ı tlil, lelıçc, şive rartışmalarıntn en akcif ve en ilginç simalarından biri-

f, Tıılııt 'l'e kiır'in konuyla ilgili görüşlerinden kısaca söz edilecektir.

l

Tğrkrr,,ıl,ı

kollırının

adlandırılmasında İstanbul ve Ankara ekollerinden ıdeblliriz, İsrınlıı.ıl Türkolo|isi

dil

altında lehçe-şive-ağız şeklinde üçlü bir ypıııır, Arııt ( l953: 60, I29) tarafından ortaya atılan üçlü ayrlmtn yaygın- ınçlıı eıı iirıcımli rcılü M. Ergin'in defalarca baskısı yapı\an

Dil

Bilgisi kita-

$iınııltır.

Ergin'in yazdıklarına göre lehçe bir dilin bilinen ve takip edilebi- ttılhlnılcıı tincc kcn<lisinden ayrılmış, çok büyük ayrılıklar gösteren kolları- dın|ı, Şlvc ise lıir dilin bilinen dönemde ayrılmış, bazı ses ve şekil farklılık-

§ölfere ıı ktıll1ırını, [ıir kavmin ayr| kabilelerinin birbirinden farklı konuşma-

Fl

gllıırrnıek için kullanılır. Bir şive içinde mevcut olan ve söyleyiş farkla- dnyuıı,ın ktlçlik krıl[ıra, bir rnemlekerin çeşitli bolge ve şehirlerinin lıelime- ıöyleyiş lınkıııııırtlın [ıir[,ıiriırden

ıyil

olan konuşrrlalarına ise ağız denir. Ona

ü,r'lıırçlıı ses (stiylcyiş), şivc'lerde ses ve şeki|, lehçe'lerde ise ses ve şekilden

ltı

ke liıııc

ııyrılıklırı

[ıulı,ını,ır (l998: l0). Ergin'in

dil

malzemesi yardımıyla

blıy.n

qllr(lı(llclıilccck olııır bu giirüşleri, kitabının uzun yıllar neredeyse tek

kynul

olnııısı ııetleniylc lıiiyiik [ıir yaygınlık kızanınıştır. Ankııra Üniversiresi

ğll

'İıırilı"(lıığrıılyıı l,iıktiltcsiııtle

çılışnıı

vc yctişcn Türkologl.ır ise /ehçe

Referanslar

Benzer Belgeler

Üniversitenin  ve bağlı birinılerinin  öğretim  kapasitesinin  ıasyonel  bir  şekilde  kullanılmasında  ve geliştirilnıesinde,  öğrencilere 

Doğal kaynaklardan enerji kazanımı bağlamında, iklime bağlı olarak güneş velveya rizgara dayalı bina formunun biçimlendirme prensiplerinin tartışıldığı

Yıllar önce Anadolu’yu işgal eden emperyalistler, bugün kurmuş oldukları şirketlerle ve yerli işbirlikçileriyle yeraltı zenginliklerimizi işgal etmişlerdir.. Bu i

dan haber geldi önce iki ile 3 kişilik Rum askeri var dedi harekat durdurmadım ben keşif için öne çıktım sayıları artıyordu bi ü durdurdum acele pusu düzeni aldırdım

Tcrmik santral konusundıki düşüıcdırini THA muhabiriıc 8nlıtstt Sınıyi vcllı€aıa Balan.. Cİİı Aıd, saıtralı }aİşı gı(ın- lınn hiçlir

Dobutamin çocuklarda da inotropik etki göstermektedir, ancak yetişkinlere kıyasla hemodinamik etkisi biraz daha farklıdır. Çocuklarda kardiyak debi artmasına

Bildirimizde KarS Merkez'dc 2005 2006 eğitim öhetin yılında ilköğretim ?.sınıl'ta okutulıın Türk çe ders kitapltırında bu]unalt metinlerc yönelik olarak

(l) Bir yıl içinde verilen bilim/sanat ödülleri sayısı fen, sağ|ık, sosyal bilim ve sanaıın her birinde birer olmak üzere dördü. eğitime katkı ödü|ü