• Sonuç bulunamadı

Taksim’deki intihar sald

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Taksim’deki intihar sald"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Taksim’deki intihar saldırısından 3-5 saat sonra, Mardin’de TOKİ konutlarında, “Anahtar teslim töreninde” konuşan Başbakan Erdoğan, Taksim’deki saldırıyı da değerlendirdi.

Dünkü Evrensel, Başbakanın bu değerlendirmesini; “Başbakan olayı çözmüş!” diye verdi. Çünkü Erdoğan

konuşmasında “Bu oyunların temelinde Ilısu gibi barajların engellenmesi yatıyor. Bu olayların temelinde kalkınmış, modern Türkiye’nin engellenmesi yatıyor. Bu oyunların temelinde işsizlere iş bulunmasının engellenmesi yatıyor” diyerek; saldırı ile çevre mücadelesi arasında özellikle dolaysız bağlar kurdu.

Dün de Başbakan Erdoğan, İstanbul’da düzenlenen ‘24. Uluslararası Proje Yönetim Birliğinin (IPMA) Dünya

Kongresi’nde konuştu ve şunları söyledi: ‘‘New York’a, Londra’ya, Madrid’e yönelik terörist saldırılar gibi, İstanbul’a yönelik terörist saldırılar da, esasen insanlık dışı saldırılardır!”

Elbette başka başka platformlarda başka değerlendirmeler de yapabilir Başbakan. Hatta saldırganın kimliği ve

arkasındaki örgüt açığa çıksa bile, bu saldırıyı “Dünya konjonktürü” açısından “Uluslararası terörizm”le bağlantılı da gösterebilir. Dün de IPMA toplantısında bunu yaptı zaten. Ancak; bütün bu gerekçeler ve farklı gerekçeler içinde, günümüz bakımından en dikkat çekici olanı; bu insanlık dışı saldırının arkasında; Türkiye’nin tarihini, doğasını koruma mücadelesi veren çevrecisiyle, ilerici demokrat güçleriyle, toprak ve ülke çıkarlarını birleştiren halk

kesimlerini göstermesidir. Çünkü “Ilısu ve öteki barajları yaptırmama mücadelesi”, “işsizlik”, “kalkınma”, “insanlık düşmanlığı” gibi genel ve soyut bir nedene bağlı değildir. Tersine doğanın, tarihin ve kentsel alanların korunması mücadelesi ülkemizde, somut ve her gün süren; hükümet, uluslararası ve yerel güç odaklarıyla ülkenin doğasını tarihini savunan halk güçleri arasında çok sıcak bir mücadele olarak sürmektedir.

Dahası Başbakan Erdoğan ve hükümeti; son günlerde çevreyi koruma mücadelesine karşı pervasız bir saldırı kampanyası yürütüyor.

Nitekim hükümet, bu güçleri yenilgiye uğratmak amacıyla “Çevre Yasası”nı değiştirme adına çevrenin korunmasının yasal dayanaklarını ortadan kaldırmaya, bu alanları aç gözlü firmaların yağmasına açmaya hazırlanmaktadır. Nitekim bu tartışmalar Hürriyet’in Başyazarı Oktay Ekşi’nin istifa ettirilmesine kadar gelmiştir.

“Bu kavga neden büyümektedir; böyle yurtsever bir tutumla hükümet neden bu kadar açıkça karşı karşıya gelmeyi göze almaktadır?” sorusuna elbette çok ayrıntılı yanıtlar verilebilir. Ama bütün bu tartışmaların arkasında; yerel yönetimler ve merkezi hükümetin elinde yağma alanları hızla azalmakta ama son yıllarda ellerinde büyük paralar birikmiş ve yatıracak yer arayan firmaların da iştahları büyümesi vardır. Hükümet, bu kesimleri doyurmak için gözünü; bugüne kadar yasalarla korunan alanlara dikmiş; 2B alanları, tarihi ve doğal SİT alanlarını, kentsel dönüşüm alanlarını, …bu kapitalist firmalara peşkeş çekerek, kamu hizmetlerini ticarileştirerek, bu sermaye kesimlerini

doyurmayı amaçlamaktadır. çünkü yağma için doğal ve tarihi SİT alanları, kentlerin eski gecekondu alanları gibi alanlar, sermayenin en çok iştahını kabartan alanlardır şimdi. Bu alanlardaki rant aşırı önem kazandığı için hükümet, her konuyu çevre ve toprak mücadelesine tarihin, kültürü, taşı toprağı vatan yapan değerlerini savunanları düşman ilan etmekten, “terörizm”le çevreyi savunmayı aynileştirmekten çekinmemektedir. Onun için de Taksim’deki terörist saldırıyı bile; “Ilıca barajının yapımını engelleyen güçlerin uzantısı” olarak gösterme pervasızlığını

gösterebilmektedir. (Bu konudaki tepkiler haber sayfalarımızda var) Ve bütün çevreciler, kendilerini terörist ilan ettiği için, Başbakanı dava etse yeridir!

Öyle ki Başbakan ve hükümetinin elinden gelse; çevre ve toprağını koruyan halk kesimlerinin mücadelesini “Milli Siyaset Belgesi” dedikleri “Kırmızı Kitap’ta” (“Gizli Anayasa” da deniyor) tehditlerin en başına koymaktan çekinmezdi! Ama kitaba koyulamasa da Başbakan son açıklamasıyla, çevrenin, tarihin korunması mücadelesini Türkiye için “milli tehdit” olarak gördüğünü ortaya koymuştur!

İHSAN ÇARALAN 02/11/2010 Evrensel

Referanslar

Benzer Belgeler

Kentsel alanlarda özellikle boş alanlara bitki yerleşimi çevredeki bitkilerin göç yoluyla ilerlemesi sonucunda gerçekleşir.. Etraftaki bitkilerin göç etme kapasitesi

Sulak alanlar, deniz kıyıları, bazı boş alanlar çöp döküm alanı olarak kullanılmakta ve önemli çevre sorunları yaratmaktadır.. Arıtma tesisi olmaksızın

Doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımını sağlamak için özellikle korunan alanlarda ve çevresinde yaşayanlar olmak üzere yerel toplulukları

Orman, muhafaza ormanı, ağaçlandırma alanları, kara avcılığı alanları, özel koruma bölgeleri, milli parklar, tabiat parkları, tabiat anıtı, tabiatı koruma alanı,

Yerleşim alanları içinde/dışında atölyeler ve dükkanlar içinde yürütülen imalat sanayi bir nevi atölye tipi sanayi olup tek başına veya yan yana gelerek

Sulak alanların “ulusal önemi haiz sulak alanlar” ve “mahalli önemi haiz sulak alanlar” olarak ikiye ayrıldığına dikkat çeken Bozo ğlu, “mahalli önemi haiz

Sanayi ve Depolama Alanları Afet Riski Altındaki Alanlar. MÜDAHALE

İlk etapta; genel kentsel dönüşüm alanları (dönüşüm alanı, yenileme alanı, riskli alan, rezerv yapı alanı) hakkında bilgi ve belge almak için bilgi edinme