İlaç dendiğinde insanların aklına “hasta / hastalık” gelen bir ülkede bir bakanın aklına “para” gelmesi sağlıkta gelinen aşamayı olanca çıplaklığı ile özetliyor. Hafta içinde ilaçlarına ulaşamadığı için kanser tedavisi aksayan Üniversite Öğrencisi Dilek Özçelik’in sitemi ile yeniden fark ettik kanser tedavisi ile piyasa ilişkisini.
Çevre ve Şehircilik bakanı Bayraktar’a atfen “Ben ilaç dedikçe, o para dedi” sözleri sağlıkta metalaşmanın geldiği noktayı özetliyordu. Edirne’de kanser hastası bir üniversite öğrencisidir Dilek Özçelik. İlaçlarına ulaşamadığı için yardım talep ettiği bakanın cebine koyduğu parayı iade ederken bir kanser hastası olarak soruyor: “İlaçlar neden serbest piyasa? Neden devlet bu konuda elini eteğini çekmiş durumda. Başta inanmak istemedim ama süreç gerçekten öyle işliyordu. Her başvurduğum yerde ilaç yok dendi.” Uzun zamandır kanser hastaları kimi ilaçların temininde zorluk çekiyor. Ama bu sorun kanser dışı kronik hastalıklarda da her an karşımıza çıkabilir.
Bunun birkaç nedeni var. Nedenlerden birisi ilaç ücretlerinin Avrupa’dan beş ülkenin ilaç fiyatlarının ortalaması alınarak düzenlenmesi. Sağlığın finansmanı boyutu ile olumlu yönleri olmakla birlikte uygulanan ucuz ilaç politikası ilaç temininde zorluklara yol açabiliyor. İthalatçı firmalar kimi ilaçları getirmekten imtina edebiliyor. Yine ithal
ilaçlarda ilgili resmi kurumun dolar kurundaki oynamaları yansıtmaması ilaç tüccarları için bahane yaratmakta. Eczacı meslek örgütü TEB bu tür ilaçları ithal ederek temine çalışsa da sitemin tam işlediği söylenemez. Hal böyle olunca başta kanser olmak üzere kimi hastalar tedavileri için gereken ilacı temin edemeyince yurt dışından kendi olanakları ile getirmenin yollarını arıyor. Ama yüksek gelir grubundan olmayanlar için bu pek mümkün değil. Hasta kendi temin ettiğinde SGK tarafından karşılanmıyor, yani cepten ödeme gerekiyor.
Hastaların ilaçlarını kişisel yoldan yani kaçak olarak temini ise ek riskler taşıyor. Bunların başında ise “sahte ilaç”
başta gelmekte.
Tüm bunlar bir genç kanser hastasının mağduriyeti üzerinden ele alındığında sorun basitleşiyor; ki devlet kurumları öyle yapıp hastaneye yatırdılar. Oysa aynı sorunu yaşayan binlerce mağdur hasta var. Tüm bunların temelinde sağlığın piyasacı bir mantıkla yeniden düzenlenmesi yatmakta. Diyebiliriz ki ilaçlarına ulaşamadığı için tedavisi aksayan hastalar ile kanser olduğu halde istirahat raporunu reddedip hasta hasta çalışan sağlık çalışanları sağlıktaki metalaştırmanın ortak mağdurları. Maaşları düşeceği için nicedir kanser tanılı hekimler, hemşireler çalışmaya devam ediyorlar.
İlaç ve tıbbi teknolojide dışa bağımlı olup yaklaşık yüzde 85’ini ithal eden ülkemizde Sağlıkta Dönüşüm başlığında ülkenin tek kamu ilaç fabrikası olan SSK ilaç fabrikasının kapatıldığını bu vesile ile hatırlamakta yarar var.
EVRENSEL-16-4-13