• Sonuç bulunamadı

XV. TÜRK TARİH KONGRESİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "XV. TÜRK TARİH KONGRESİ"

Copied!
8
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU TÜRK TARİH KURUMU YAY lNLARI

IX. Dizi-Sayı 15b

XV. TÜRK TARİH KONGRESİ

Ankara: 11-15 Eylül 2006

KONGREYE SUNULAN BiLDiRiLER III. CİLT

SELÇUKLU DEVLETi VE BEYLİKLER DÖNEMİ TARİHİ

TÜRK TARİH KURUMU BASIMEVİ - ANKARA 2010

(2)

Türk Tarih Kongresi (15. :Ankara: 2006)

XV. Türk Tarih Kongresi, ll-15 Eylül2006, Ankara : Kongreye sunulan bildiriler, cilt III : Selçuklu Devleti ve Beylikler Dönemi Tarihi.- Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2010.

[vü], 581-744, [71] s. rnk. res., tıpkıbasıın, pl.: tablo; 24 cm.- (AK.DTYK Türk Tarih Kurumu yayınlan ; IX. Dizi-Sa. l5b).

ISBN 978-975-16-2289-ı (tk.) ISBN 978-975- 16-2295-2 (3.c.)

ı. Türk tarihi_Kongreler. 2. Selçuklular_Kongreler.l. E.a.

ll. E.a.: Selçuklu Devleti ve Beylikler Dönemi Tarihi. ill. Dizi.

956.1014

Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Yönetim Kurulu'nun 21.02.2008 tarih ve 560/20 ve 28.07.2010 tarih ve 615/11 sayılı karan gereği 2.000 adet b as ılını§ tır.

ISBN 978-975-16-2289-1 (tk.) ISBN 978- 975- 16- 2295- 2 (3.c.)

Baskı Hazırlık: Grafik Sanatlar www.grafiksanatlar.net

Türk Tarih Kurumu Basımevi

A.khun Caddesi No: I

Sincan Organize Sanayi Bölgesi 1 Ankara Tel: 0312. 267 16 ll

(3)

XV. YÜZYILIN

İLK

YARISINDA

TİMURLU

HÜKÜMDARLARININ DİNİ TAVIRLARI

İSMAİLAKA

Zaman ve mesafe bakımından uzun ve yorucu pek çok seferden sonra Timur.

Çin'den Akdeniz'e; Hindistan'dan İt.il ırmağına kadar uzanaıı geniş sahalara hakim olarak, Cengiz Han'dan sonra butalarda siyasi istikrarı yeniden sağladı. Seferleri ve zaferleri sonunda Timur'un §Öbreti bütün dünyada yayıldı, asırlarca bir dehşet siması

olarak yaşadı ve anıldı. Evet o, göçebe tatihlerin sonuncusudur. Ancak o, Barthold,un iddia etliği gibi sadece bir eşkiya çetesi reisi veya ele geçirdiği ülkeleri yakıp-yıkan,

insan kellelerinden kuleler diktiren bir kimse de değildi. Bunun böyle olmadığı, Ti- mur'un tanm ve ticareti canlandırmak, kanallar açtırmak, ticareti teşvik etmek için büyük çaba harcadığı; şehirleri özellikle Semerkand,ı imar ederek, sanatkarlan, bitiın adamlannı burada toplamak sureti ile Timurlu Rönesansının dağınasına yol açtığı artık tarihçiler tarafından kabul edilmektedir. Biz vaktiyle BeZleten'de yayımlanan "Ti- mur Sadece Bir Asker miydi?" adlı makalemizde onun bu yönlerine işaret etmiştik.

Tiınur, ulema ile sohbetlerden eelindiği bilgilerle İslam dini hakkında öylesine ge-

niş bilgi edinınişti ki, ulemaya çoğunlukla Sünnilik-Şiilik konulan ile ilgili tartışmalar yaptınr ve bu taruşmalara bizzat kendisi de kaulırdı. Horasan,da Şii SerbedarWann reisi Ali Müeyyed ilc görüşmesinde Sünniliği destekleyen, Mizenderan,da Şii seyyidle- rini cezalandıran Timur, Suriye'de ise Ali taraftarhğı lavnnı LakındJğından, Suriyeliie- rin gözünde ise koyu bir Şii idi. Böyle bir hükümdar ile konuşurken ulemanın daima bir tuzağa düşmekten korkmalan tabii olup, tarihcilerin Tin1ur'un dindarlığını oldu-

ğundan çok gösterme çabalanna rağmen, ülke dahilinde hanedan mensuplarından

başka sadece seyyidlerin dokunulmazlıkları vardı. İspanyalı elçi Clavijo,nun eserinde tasvir edilen Semerkand'ın lüks ve eğlence dolu hayatı, İslam uleması da dahil ohnak üzere, herkes üzerinde te irini göstermişti. Se•nerkand Şcyhülislanı'ı Abdilimelik Ti- mur'un da çok sevdiği oyunlardan olan satranç ve tavla oynar. şiir yazardı. Bunlar elin

açısından yasaklanmamış olsalar bile, pek hoş karşıtanmayan eğlenceler olup, Timur da ölmeden az önce tövbe ederek, bu iki oyundan vazgeçmişli. Devrin tarihçileri ken- disini ne kadar dindar göstermeye çalışıriarsa çalışsınlar~ onun seferlerini gaza olarak nitelemderine rağmen din) Timur'un elinde siyasi arnaçıanna ul~abilmek için kul~

landığı bir vasıtadan başka bir §CY değildi. Onun için ulemaıun bağlılığından çok, askerin bağlılığı önemli idi. Biz daha önce XlV. Türk Tarih Kongresi,nde "Timur, Din ve Ulenıa, başlığı altında sunduğumuz tebliğimizde bazı aynntılara girdiğimizden,

Timur devri hakkında burada daha fazla durmaya gerek görmüyoruz.

(4)

678 İSMAİL AKA

1405 yılında Timur'un ölümü, kurduğu dcvlclin kaderi üzerinde büyük bir tc ir

yaptı. Timur'un sağlığında kendisine merkez Hcrat olmak üzere Horasaıı bölge·i veri- len Şahruh, babasının ölümünden sonra sahneye çıkan öteki mirzaların dirayetsizliği,

ileri gelen beglcrin bile Timur'un vasiyetine uymayarak onu destckleıneleı·i sayesinde hakimiyet mücadelelerinden başarılı olarak çıkınıştlr. Zan1anında Tirnudularm bütün

·ava~larda galip gelmelerine bakarak, Şahruh'un uzun süren saltanatının başarılı ol-

duğu hükmü verilebilir. Onun uzun süren saJtanatı döneminde ülkenin bazı merkezle- rindl· kültür sanal ve bilim alanlarında önemli gelişmeler kaydedilmiştir. Sülak· men- suplan başlangıçta i.inni-Hanefı oldukları gibi, halkın büyük çoğunluğu da liımi idi.

Gilan, l\1az •ndcdin, Huzistan ve Horasan'ın balısındaki Scbzvar şehrinin bulunduğu

bölgelerde Şiilik ağır basmakta olup) i\IIoğol devrinden ilibanm halkın bazı kesimleri Ali yanlısı cerryanlarclan da t·tki!enmckte idi. Serbedarlılar, Hurufıler, Nizariler, Nur-

bahşilcr ve 1\lluşaşa 'aları n faaliyetleri ni önemli bir tehdit olarak gören Şahruh, Sünni- lik politikasına sanlarak şcıiatı uygulamaya ve güçlendirmeye gayret etti. Kendisini islam padişahı olarak niteleyip,

i

lam dünyasınm halifcsi rolünli oynamaya çalışarak, bu unvanı taşıyan paralar bastırdı vr l abe'ye örtü göndermek için l\IIemlt'ıklcre kar§ı

güç gösterisinde bulundu. O, Sünniliği t '§Yİk ve güçlendirmek için 14· 1 1 yılında He- rat' ta bir medrese-hanegah külliyesi inşa ettirdi ki, bu medrese Selçuklular zamanında kurulmuş olan Nizarniye medresesinin oynadığı rolü oynayacaktı.

Müverrihler Şahruh'u dindaı·, düşmana cesaret verecek derecede barışa taraftar, fakat cesur bir hükümdar olarak gösterirler. Mizaç itibarı ile o ne babası Timur, ne de

kardeşlerinden hiçbiıine benıeınemcktedir. Haddinden fazla dindar olan bu hüküm- dar üzerinde herhangi bir ~eyh veya din adaıııının etkisi olup olmadığını bilemiyoruz.

Buna rağmen zaman otaman §İddetc başvurduğu da olmuştur. Muzafferllerden Şah

l'vlansur'un başını kesmiş, yeğeni ulLan Hüs yin'i öldürterek, başının derisine saman doldurtup, reseelini Hcrat çarşısında teşhir ettirmişti. Bundan başka kendisine suikast- ta bulunan bazı HunJİl tarikau m •nsupları eliri diri yakılmışlardı. Save'de bazı seyyid- leri aslırması ise anlaııldtğına göre daha çok hanımı Gevherşad'ın etkisi ile olmuştu.

Timur'un ölümünden sonraki mücadeleler sırasında yeğeni Halil Sultan'ın idare- sindckj ye-rlerde, Buhara'da Şeyh wluhammed Parsa V Semerkand Şcyhülislfuııı Ah- dülewel ile ilişki kurmuş ve bu ilişkiler onun tahtı elde etmesine büyük kalkı sağlanuş­

tı. Tarihçi Tacü's-Sclnıani ye göre kendisine farz olan nama:.~.ı asla kaza etmemi§ti.

İster sefer, ister avianmak maksadı ile olsun Herat\an ayrılınca yolu üzerindeki mu- kaddc yerleri ~Jyaretten geri kalmazdı. Kaı·akoyunlular üzerine gittiği ilk sefer sırasın­

da, bizzat krndi Larihçjsi I-fatiz-ı Ebru'nun bildirdjğine göre türbe ziyaretlerini eksik

etmemiş, devamlı istiharcye yatarak, dua runiş ve yanındaki hafızlara Fetih suresini

okuınalanru buyurarak, 12.000 ker Fetih suresi okunmuştu. Hc-raCta bulunduğu

zamanlarda ise, ayın ilk Perşembe günü Hacc Abdullah-ı Ensari'nin lürbesini. hasta

olduğu zamanlar hariç, yağmur-kar ne olursa olsun her Çarşamba gl.inü ise Hace Ebu'I-Velid'in türbesini ziyaretten geri kalmazdı.

Babası Timur'un Semerkand'daki tantanalı hayatının aksine o, Herat'ta sıradan

(5)

TİMURLU HÜKÜMDARLARININ DİNİ TAVIRLARI 679

bir Nli.islüınan gibi )'C\~ıyor yanında muhafızları olmadığı halde, Cuına günleri caıniy"

gidiyordu. Bunun içindir ki o, 1 ~27 yılında suikasta uğradı. ister yolculukta ol·un,

istcı·s · Herat,ta bulunsun aym ilk güniı ilc L3. 14 ve l 5. günleri onıç lular; Pazartesi.

Pcrşcmbl v Cuma geceleri sarayda halizlar ~ ur'an okm·lardı. Her çeşit oyun, cğl nce ve dinen yasaklanmış ~cylcrden sakırurdı. Yakınında bulunanları içki içmeye tövbe

ettirmiş, b~ ınuhtesib Abdükclil-1 Kayini'ye evlerde içki buldukları takdirde dölane yetkisi de vcrıni Li. Nluhlc ib !)adece Nfirzalardan Cuki ve Alauddevle'nin evlerine girmeye c sar ~l edemediğincl•n bunların evlerinde şarap mahzeni bulunduğunu bil-

dirdiğinde, hükümdar, yanmda nıuhtrsiblcr de olduğu halde mirzaların evine giderek

şarapları döktürmüşlü. Ancak öyl anlaşılıyor ki, bu gibi jçki yasakları zaman zaman

uygulanıyor, bir süre onra yasak k ·ndiliğiııdcn kalkıyordu. Zira escrini 1417 yılında

tamamlayan Zek riya b. M uhammccl-i Kayini, N~ ai h-i Şahnıhi adlı esrrinde Şahruh

ve Baysungur\ı şaraphaneleri boşalup yıktıklanndaıı dolayı övmcsine rağn1en, Bay- sungur fazla içki içtiğinden clolay1 g~nç y~ta ölmüştü.

Bu bribi hallerinden dolayı hi.ikümdaı: her asrm ba§ında bir din nıüccdclidinin ge-

leceği hakkındaki hadise dayanılarak eserini daha sonra yazmış olan müvcrrih Aldür-

rezzak-ı Semerkandi taralindan asrın diıı nıüceddidi olarak gösterilmiş; Devletşah'ın

Tezkiresinde ise vrlilik dt·r~ccsinc çıkartılarak, onunla ilgili bazı keraınctl r nakleclil-

miştir. Bu gibi özelükkı·inden dolayı Tann'nın onu koruduğu, ki1tii dlişüncclilcrdcn

ona bir zarar gclmc)receği inancı vardı. Abdürrc7.Zak-ı , enı<'rkandi ülkenin şeriat ilc

idaı~ edildiğini ve bunun en yüksek noktasına eriştiğini ifade etmekle birlikte, ibn

rabşah bunu Şahruh'un ~ahsiyeu ne olursa olsun, muhakkak ki, Timur'a olan öfke-

·inden dolayı kabul edı·miyordu. Bütün bunlara rağmen Şahruh Yasa'yı da tamamen

unutmuş v bir kenara bırakmış değildi. Bu gibi tavır ve tutumlarından dolayı günü- müz tarihçilerinden B.

F.

lVlanz, onu İlhanlılar devrinde İslamiyeti devletin resmi dini haline geliren Gazan Han,a benzctm ktediı:

Abdürrezzak-ı Semerkandi onun tefsir, hadis, fıkıh ve tarih kitapları okuduğunu,

dini konularda sohbet ettiğini kaydeder. Hafız-ı Ebru'nun Zubdetü't-Tevarih'inin

Şahruh'un özel kütüphanesine ait olup, bu gün bu eserin Tahran Milli Kütüphane- si'nde bulunan nüshasının 12 İmam'dan ve bu imamlardan biri hakkında Abbasi Hali- fesi el-Kadir Billah'ın huzurunda toplanan ulema arasında münakaşa olduğundan söz eden kısmının kıyısında, Şahruh'un "o toplantıda GazaWnin de bulunduğu rivayet edilir. Bunu Allah'ın fakir ve hakir kulu Şahrulı Bahaclır yazdı, ifadesi onun tarih konusunda ayrınlıya varan derin bilgisini göstermektedir. Nlemluk ultanına 1428 yılında gönderdiği mektuiJunda İbn Hacer'in Buhar1 Şerhini ist mcsi de onun dini konulara ilgisinin başka bir gö lerge. idir.

Daha 1 cnler zamanmda parlanıaya başlayan Hcratt Şahruh zamanında artık

büyük bir kültür ve sanat merkezi haline gelmi~ti. Memluk sultam Çakmak'ın istediği

5 tane nadir dini kitabın Şahruh'un kütüphane inde bulunması ve birer nüsha istinsah edilerek Mısır'a gönderilmesi, Herat'ın ne denli büyük bir İslam medeni merkezi hali- ne geldiğini ifade edebilir. Lakin bunun yanında zamanla servetin yarattığı refah, in-

(6)

680 İSMAİL AKA

sanı ayartacak derecedeki eğlence ve musiki toplantılanndan dolayı, burada meydana getirilen vakıflar bile bazı din adamlan tarafından meşru sayılmadığından müriderini Herat'a gitmekten men ediyorlardı.

144 7 yılında Şahruh öldüğü sırada geride kalan tek oğlu Uluğ Beg, kendini daha çok ilmi faaliyetlere vermiş olup, Özbekler ve Moğollar üzerine bir~iki pek başaıılı

sayılamayacak seferinden sonra aruk 40 yıldan beıi hüküm ürdüğü Maven1ünnehr

dışındaki olaylarla pek ilgilennıiyordu. O, dedesi Timur'un askeri faaliyetlerinden çok, Scmerkand ın ihtişamı hususunda gösterdiği gayretini taklit ediyordu. Semerkand, Timur devrinde yaşadığı hayatı sürdürüyor ve Ulıığ Beg'in sarayı hiçbir bakımdan babasının Herat'taki sarayına benzemiyordu. Sumerkand'da sözlü~sazlı eğlenceler

düzenlenmekte; Scmerkand çalgıciları b3.§ka şehirlerin zenginleri tarafindan da davet edilmekte idi. Semerkand Şeyhülislarm yeni inşa ettirdiği hamamın tamamlanması dolayısı ile düzenlediği eğlenceye kadın şarkıcılar davet ettiğinde, Uluğ Beg,in tayin ettiği muhtesib, Şeyhülislamı öfke ile azarlayarak "Ey İslam olmayan Şeyhülislami Hangi mezhebe göre erkek ve kadıniann bir arada bulunmaları ve şarkı söylemeleri caizdir" diye sormu§tur.

Timur'un Semcrkand çevresinde inşa euirdiği yerleşim merkezleri ile bazı bağlar

ve konaklar hükümdar ve ileri gelenlerin eğlence yerleri idi. Bu eğlenceler sırasında

içki içmek gibi din açısından yasak olan davranışlarda bulunulduğundan bu durum dini çevrelerin hoşnutsuzluğuna yol açmaktaydı. Timur zamanında bunu dile getirme cesaretinde bulunan olmamasına rağmen, Uluğ Beg' karşı bu memnuniyetsizlik açık­

ça ifade ediliyordu. Nitekim Uluğ Beg'in küçük oğlu Abdülaziz'in sünnet düğünü dolayısı ile yapılan şenlikler sıras1nda ileri gelenler ve ahali içki içip cğlcniderken Se- merkand muhtesibi Uluğ Bcg'e gelerek "Sen isiimiyeri mahvederek, dinsizlerin adet- lerini getirdin" sözlerine karşı Uluğ Beg: "Sen Seyyid ve alimsin. Artık ya§landın ve

şehid olarak ölmek istiyor ve bu )rüzden kaba laflar ediyorsun. Lakin ben senin istedi-

ğini yerine getirmeyeccğim, demişti.

Devcin kaynaklannda buna benzer, şehrin muhtesibi veya kadısı ile Uluğ Beg ara~

sında cereyan eden daha bazı olaylar aktanlmaktadır. Bu hikayeler şeriatın temsilcile-

riııjn Uluğ Beg ile ilişkilerini göstermesi bakımından ilgi çekicidir. Şeriatın temsilcileri~

nin gözünde Uluğ Beg 4 halifeden sonra hüküm süren bütün İslam hükümdar~

halifeleri gibi adil olmayan bir Sultan olup, şeriatın temsilcisi olan kadı, mesleğine

gölge düşürmeden kadılık makamını işgal edemezdi.

Ancak bütün bu hikayelere bakarak şeriat temsilcilerinin Uluğ Beg'i tamamen uz-

laşılmaz bir düşman olarak görmedikJerini de söyleyebiliriz. Elbetteki o, babası Şah­

ruh gibi İslamiyet açısından örnek bir hükümdar olmasa da, kendi istek ve arzulannı

şeriatın hükümlerine tercih eden bir zalim de değildi.

Uluğ Beg ile oğlu Abdilllarif arasındaki sürtüşme 1449 yılında şeriat gereği bir

yargılama sonucu Uluğ Beg'in öldürülmesi ile noktalandı. Abdüllatif devri, Uluğ Beg devri ile karşılaştırılacak olursa, din adamlan için iyi, ahali ve asker için kötü bir devir

(7)

TİMURL U HÜKÜMDARLARININ DİNİ T AVIRLARI 681

olmuştur. Abdüllatif, itaatte en ufak bir kusur göstereni şiddetle cezalandınrdı. Dolayı­

ile 1449/50 yılı kışında Semerkand'ın havası Uluğ Beg zamanındakinden oldukça

farklı bir renk almıştı. Abdüllatif, babası gibi Astronomi ve Tarih ile ilgileniyor, lakin din adamlan ve dervişlere saygıda kusur etmiyor, onlann derslerine devam ediyordu.

Ulu camide hutbe Halifeler zamanında olduğu gibi hükümdar tarafindan okunınaya başlamıştı. Buna rağmen Abdüllatif bir suikast sonucu öldürülmüş ve tahta Şahruh'un torunlarından Mirza Abdullah oturtulmuştu. Abdüllatif'iıı şiddete dayanan idaresin- den sonra, nisbeten yumuşak olan ve Abdullah ile Şeyhülislam,ın taklit ettikleri Uluğ

Beg zamanı geri gelmiş gibi görünüyordu.

İdaredeki bu değişiklik din adamlannın hakim olduğu Buhara'da hoş karşılan­

manııştı. Abdüllaıif'in ölümü haberi Buhara'ya gelir-gelmez şehrin daruga ve kadısı, düşünce bakımından kendilerine yakın gördükleri ve ancak tutuklu bulunan Ebu Said i hapisten çıkartarak ona biat etmişlerdi. Ebu Said, kuzeydeki Özbeklerden de

yardım görmek suretiyle kısa bir mücadeleden sonra Semerkand'a hakim oldu.

Ebu Said'in saltanatı ise Uluğ Beg'inkinin aksine din adamlarının hakimiyeti dev- ri idi. Abdüllatif'in katilleri öldürülmüşler, böylece Uluğ Beg'in Semerkan'da 40 yıl

süren hakimiyeti yerine, Ebu Said'in Taşkent'ten Semerkand'a davet ettiği Nakşibendi şey hi Hoca Ahrar'ın yine 40 yıl sürecek olan hakimiyeti başlamış oluyordu.

Sonuç olarak; Şahruh ve oğullannın samimi Sünni olmalan ve Sünni tarikatların Şahruh'un şahsında kuvvetli bir koruyucu bulmu§ alınalanna rağmen, İran,da Sünniliğin temsilcileri gitı.ikçe gelişen Şiiliğe kar§! girişilen mücadelelerde başan gösle- remeyecek duruma düşmüşler v~ Şiilik, dini görüşlerini mutaassıp taraftadanndan

sağladığı güç ile birleştirerı;!k Safevi devletinin kurulmasuıa, ardından Türkistan ile Anadolu arasındaki siyasi ve kültürel her türlü münasebetin kesilmesine de yol açmış­

tır.

Öte yandan Özbekler XVI. yüzyıl başında, önce Harezm ve Maveraünnehr'i,

ardından da Horasan'ı ele" geçirerek, Timurlu hakimiyetine son verdiler. Horasan daha sonra Safeviierin işgaline uğramış, Maveraünnehr ile Harezm yöresi ise Özbek- ler tarafindan idare edilmiştir. 12 İmam Şiiliğini benimseyen Safevi Şahlanna karşı, Özbekler Sünnilik siyaseti güttüler. Daha çok siyasi sebeplere dayanan ayrılık, Harezm ve Türkistan'ın daha sonn:Jci düşünce hayatlarının İran ve Horasan'dan farklı bir ge-

lişme göstermesine yol açtı.

XVI. yüzyıldan başlayarak Orta Asya'da XIX. yüzyıldaki Rus istilasına kadar,

Sünni-Şii mücadelesi şeklinde devam eden bu kanlı mücadele, XIV-XV. yüzyıllardaki

Timurl u-Türkmen rekabetinin devamından başka bir şey değildi. Aradaki fark Timur- luların yerine, kavmi bakımdan onlara yabancı olmayan Özbeklerin; Türkmen Kara ve Akkoyunlulann yerlerine de yine bir Türkmen devleti olan Safeviierin geçmesinden ibaret kalmış, ancak mezhep mücadeleleri ön safa geçmiştir. Halbuki XV. yüzyılda ne Timurlular, ne de Türkmen hükümdarlan mezhep davasını bir bayrak gibi kullanma

gereğini duymuşlardı. Safevi devletinin mezhep esası üzerine kurulmuş olması, şahla-

(8)

682 İSMAİL AKA

nnın sadece

siyasi hükümdar

değil, dini önder sıfatını taşımalan bunun başlıca sebebi olmuş,

buna

karşılık, Özbek-Şihani hanlan da Sünni İslam dünyasının kahramanı rolünü oynatnak istemişlerdir.

Referanslar

Benzer Belgeler

Tablo 5 incelendiğinde, araştırmaya katılan işletmelerin faaliyetlerinde kullanılan BİT uygulamalarına bakıldığında özellikle, imalat planı hazırlanmasında

1) Matris dönüştürücülerin kayıpları DA ara devreli dönüştürücülere göre daha düşüktür. Matris dönüştürücülerde AA-AA enerji dönüşümü herhangi bir ara

With a higher degree of marketization, the more embedded the social capital in social networks, the higher the income return to social capital, but the rates of the income

kullanılmıştır. Ayrıca bazı meslek adları için Reşit Rahmeti Arat’ın Babur-nâme üzerine yaptığı çalışmadaki açıklamalar dikkate alınmıştır.

Tetrasi:klinin piliçlere ağız yoluyla 50 .mg/kg dozunda verilmesinden sonra, b~lirtjlen saatlerde alınan plazma, beyaz kas, kırmızı kas karaci- ğer ve böbrek

Gruplar arasında en yüksek yüzey pürüz- lülük (Ra) değeri TiN kaplanan akrilik örneklerin- de görülürken en düşük Ra değeri kaplama uygu- lanmamış akrilik kontrol

L’usage de construire une mosquée en même temps qu’une médressé rem onte, très certainem ent, à l’époque seld jo ukide... 24 TOURING ET AUTOMOBILE CLUB DE

Bu zamanlarda böyle şehirlerde herhan­ gi bir yangın çıkınca, şayet o anda bir de şiddetli rüzgâr esiyorsa, yangın rüzgârın es­ tiği istikamette