• Sonuç bulunamadı

İslam'ın Ayak izleri: Selçuklu Dönemi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "İslam'ın Ayak izleri: Selçuklu Dönemi"

Copied!
11
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Ortaçağlar Anadolu'sunda .

İslam'ın Ayak izleri:

Selçuklu Dönemi

Makaleler- İncelemeler

AHMET

YAŞAR

OcAK

KitapYAYlNEVi

(2)

KITAP YAYI NEVI- 239 TARiH VE COtRAFYA DiZiSi -70

ORTAÇAC:::LAR ANADOLU'SUNDA iSLAM'IN AYAK iZLERi: SELÇUKLU DÖNEMi j AHMET YAŞAR OCAK

© 2011, AHMET YAŞAR OCAK

© 2011, KiTAP YAYlNEVi LTD.

TANITIM IÇIN YAPILACAK KISA ALlNTlLAR DIŞINDA HiÇBiR YÖNTEMLE ÇOGALTILAMAZ

YAYINA HAZlRLAYANLAR NURETTIN PiRiM, HAŞiM ŞAHiN

KITAP TASARIMI YETKiN BAŞARlR

TASARlM DANIŞMANLIC:::I

BEK

KAPAK DiLEK ÇETİNKAYA

GRAFiK UYGULAMA VE BASKI MAS MATBAACILIK A.Ş.

KAtiTHANE BiNASI

HAMiDiYE MAHALLESi, SOtUKSU CADDESI NO. 3 34408 KAGITHANE

SERTIFIKA NO. 12055 T: 0212 294 10 00 F: 212 294 90 80

E: INFo@MAsMAT.coM.TR

1. BASlM MART 2011, ISTANBUL

978-605·1 05-065·2

YAYIN YÖNETMENi ÇAi!ATAY ANADOL

KİTAP YAYINEVİ LTD.

KAGIT HANE BiNASI

HAMIDiYE MAHALLESi, SOGUKSU CADDESi NO. 3/I·A 34408 KAi!TTHANE İSTANBUL

SERTİFIKA NO. 12348 r. 212 294 65 55 F: 2I2 294 65 56

e: kitap@kitapyayinevi.com w: www.kitapyayinevi.com

(3)

TÜRKİYE TARİHÇİLİGİNDE TÜRI<LER VE

İSLAMiYET: OSMAN TURAN'IN

ÇALI ŞMALARI ÜZERİNE IGSA BİR BAKlŞ*

"Türkler ve İslamiyet" meselesi, Türk tarihinin en büyük dönüm

noktalarından biri olduğu halde bugüne kadar gelip geçmiş Türk tarihçile- ri içinde Fuad Köprülü ve Osman Turan' dan sonra pek rağbet görmemiş

bir konudur. Onlar da esasında bu meseleyi monografik boyutta müstakil olarak ele almaktan ziyade ya çeşitli eserlerinin içinde ya da makale düze- yinde bahis konusu yapmışlardır. Nitekim Osman Turan'ın yazılan aşağı­

da tek tek ele alınacak ve değerlendirilmeye Çalışılaıcaktır. Halil İnalcık ise bu konuyu birkaç yerde Osmanlı tarihi çerçevesinde devlet politikası açısın­

dan incelemiştir.' Oysa bu çok mühirn tarihsel dönemecin hikayesi mer- hum Hakkı Dursun Yıldız'ın daha çok Abbasi dönemi ağırlıklı olmak üze- re meselenin siyasal tarih boyutunu ele alan kitabı

ile

Zekeriya Kitapçı'nın

bilimsel tarihçilik açısından daha çok, romantik ve hamasi bir yaklaşım ser- gileyen kitaplanyla sınırlı kaldı.3

Bugüne kadar Türk tarihçiliği, Tanzimat'la başlayıp Cumhuriyet'le doruk noktasına çıkan medeniyet ve kültür değişikliği macerası istisna edi- lirse, Türk tarihirıin bu en mühirn meselesini çeşitli cepheleriyle neredey- se hiç ele alıp işlememiş, tartışmarnış hep uzak durmuştur. Ne tematik (mesela "Türk siyasal tarihinde İslam'ın yeri ve etkisi" gibi), ne de dönem- sel olarak (mesela Büyük Selçuklular, Türkiye Selçuklulan ve nihayet Os-

manlı dönemi islamı) hakkında çoktan yazılmış olması gereken monogra- filerden hala yoksunuz.4 Tabii buna Cumhuriyet dönemirli de dahil etmek gerekir. Bu, akademik Türk tarihçiliği adına hem hayret verici, hem de kı­

nanacak bir durumdur. Kanaatirnce Türkler ve İslamiyet, içinden geçtiği­

miz, İslam'ın tartışıldığı, bazı Kemalist çevrelerin Müslüman kesime dinle-

* Bu yazı, z6 Ocak zoo8 tarihinde Istanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Müdürlüğü'nce gerçekleş­

tirilen "V efatının 30. Yılında Büyük Türk Tarihçisi Osman Turan" isimli toplantıda okunan bildirinin, yeni dÜZenleme ve eklemelede makale haline getirilmiş şeklidir. İlk defa şurada yayımlandı: Türk Kül- türü, sayı: 427, Kasım 1998, s. 646-652.

TüRKiYE TARiHçiticiNDE TüRKLER VE isLAMivET

(4)

rine nasıl inanacaklan, nasıl ibadet edecekleri veya inançlanm nasıl yaşaya­

caklan konusunda sürekli müdahalelerde ve telkinlerde bulunduklan şu fırtınalı süreç dikkate alınacak olursa, başlı başına tartışılması gereken çok önemli bir problemati.ktir.

Her şeyden evvel "Türkler ve İslamiyet" denildiği zaman, bu iki ke- limenin kafamızda nasıl bir çağnşım yaptığına çok iyi dikkat etmek lazım­

dır. Zira bu iki kelimenin yalnızca bir milletin veya o milleti meydana geti- ren muhtelifTürk topluluklannın tarihlerinin bir döneminde İslam'ı kabul etmek suretiyle sıradan bir din değişikliği olduğunu ve bu değişikliğin yal-

nızca kendi içieriyle sınırlı kaldığını düşünmek meseleyi basite indirgemek olur. Çünkü Türklerin islam'ı kabulleri bir yandan kendi toplumsal, siyasal ve kültürel hayatlarında, tarihlerindeki en büyük değişim ve dönüşümler­

den birinin gerçekleşmiş olması arılarnma geldiği gibi, diğer yandan da, özellikle Büyük Selçuklular'ın ır. yüzyılın ortalarma doğru Horasan mıntı­

kasına intikallerinden ·itibaren kurdukları irnparatorlukla gerek zamanın

Müslüman mederıi dünyasında, yarıi Anadolu dahil Ortadoğu ve Doğu Ak- deniz havzasında, arkasından ıs. yüzyılla beraber Balkarılar ve Doğu Avru- pa'da yol açtıklan çok önerrili siyasal ve etnik, dolayısıyla kültürel değişirn­

ler arılarnma gelir.

Türkler'in değişik topluluklar halinde bazen silah zoru ve siyasal mecburiyetler, bazen kendi arzularıyla İslam dinini kabul etmiş olmalan-

nın önce kendi toplumsal ve kültürel dünyalarmda ne gibi tesirler yarattığı,

hangi sonuçlan doğurduğu meselesi yerıi farkına varılıyor değildir. Bu hu- sus hem dünya, hem Türk tarihçiliğinde gerek akademik, gerekse popüler seviyede zaman zaman tartışılmıştır. Fakat burılar çok genel seviyede ve ço-·

ğurılukla da apolojetik spekülasyorılar, hipotezler halinde kalmış, ama problematik olarak ele alınıp üzerlerinde monografik çalışmalar yapılma­

mıştır. İşin ilginç yanı, Arap tarihçiliği de bu meselP.ye pek ilgi duymarnış,

üzerinde durmarnıştır. Bunda bir ölçüde çoğunluk Arap tarihçilerinin Türkler'in Müslümanlık arılayışma ve yaşayışlarına karşı duyduklan soğuk:

luğun herhalde bir payı olmalıdır. '

Bu kısa notları ilettikten sonra, asıl konum olan Osman Turan'ın ta- rihçiliğinde "Türkler ve İslamiyet" meselesine dönmek istiyorum.

0RTAÇAGLAR ANADOLU'suNDA IsLAM'ıN AYAK IzLERi 239

(5)

Merhum Osman Turan'ın tarihçiliğinde Türkler ve İslamiyet konu- su oldukça önemli bir yer işgal eder. Aslında bu yazıda Osman Turan'ın ta-

rihçiliği ve Türk tarihçiliği içindeki yeri meselesine de bir ölçüde temas et- mek isabetli olurdu. Çünkü Osman Turan gibi güçlü bir tarihçi bahis konu- su ise, onun sadece Selçuklu tarihçiliği içindeki yeri değil, genel olarak Cumhuriyet dönemi Türk tarihçiliği içindeki mevkii hem ele aldığı konular

açısından, hem de konulan işlerken kullandığı metodoloji ve yaklaşımlar açısından analitik bir değerlendirmeyle dile getirilmeli ve tartışılmalıdır.

Bunun iki faydası olur: I- Onun Türk tarihçiliğine yaptığı katlanın anlaşıl­

ması, 2-Bugürıün genç tarihçilerinin dikkate almalan gereken metodolajik

yaklaşımların nasıl olması gerektiği.

Önce "Türkler ve İslamiyet" konusunun iki cephesi olduğunu göz önünde tutmannz gerekiyor:

I- Türkler'in İslam'a giriş süreci,

. 2- islam'a girdikten sonra, bu elinin tarihsel süreç içerisinde Türk- ler'in siyaset, ekonomi, toplumsal hayat, adet ve geleneklerinde,

inançlarında, kültürel ve bilimsel hayatlannda hasıl ettiği değişim

ve gelişmeler.

Ben bu kısa yazı çerçevesinde ancak onun kitaplarında bu konular- da yazdıklarını ele almaya çalışacağım. Bu ele alış da hiç şüphe yok ki an- cak genel hatlı bir çerçeve oluşturacak nitelikte olacaktır. Bu itibarla merhu- mun yazdıklannın detaylı birer analizi burada mümkün olmayacaktır. Bu- na rağmen yine de bazı noktalan vurgulamaya çalışacağım.

Merhum Osman Turan, Selçuklu tarihçiliği sahasında, bu alana ilk projektörü tutan hocası merhum Fuad Köprülü'den sonra, üç mühim tarih- çiden (diğer ikisi çok iyi bilindiği gibi merhum İbrahim Kafesoğlu ile mer- hum Mehmet Altay Köymen' dir) biri, hatta Türkiye Selçuklulan alarıında tek- tir, yeri henüz doldurulamamıştır ve Türklerin Müslümanlığı meselesiyle de

görebildiğim kadarıyla hepsinden fazla meşgul olmuştur. Onun bu meseleye

yaklaşımı, açıkça söylemem gerekirse, başta Köprülü de dahil olmak üzere,

diğerlerinden daha sıcaktır ve İslam'a benliğiyle inarımış bir "Müslüman ta-

240 TüRKiYE TARiHçiLi~iNDE TORKLER vE IsLAMivET

(6)

rihçi" olarak ele alınışb.r. Bu konudaki -ne yazık ki sayıca çok da fazla olma- yan- bütün yazılan, onun bu yaklaşımını çok açıkça yansıb.r.

Bilindiği gibi, Osman Turan'ın Türkler ve İslamiyet konusuyla ilgi- li herhangi bir müstakil kitabı yoktur. Oysa hiç şüphesiz ·kendisinin böyle bir kitabı rahatlıkla yazabilecek bir birikimi vardı. O, çalıştığı alanın kaynak dillerinden bilhassa ikisirıe, Arapça ve Farsça'ya, ve temel kaynaklarınahak­

kıyla vakıf olduğu için bunu yapabilirdi, ama, öyle samyorum ki, -Cl. Ca- hen'in kitabı ve makaleleri hariç- Türkiye Selçuklulan sahasının, diğer sa-

halarına da zemin görevi yapacak geniş bir siyasi tarihi yaşadığı dönemde henüz yazılmadığı için, ona öncelik tanımış ve hepimizin bildiği ünlü Sel- çuklular Zamanında Türkiye (Turan Neşriyat Yurdu, İstanbul 1971) isimli

anıtsal eserini yayımlarnıştı. Aynı dönernin sosyoekonomik tarihinin de müsveddelerini kaleme aldığını 1977 yılı yazındaki bir görüşmemizde biz- zat kendisinden duymuştum. Ama onu yayımlamale kısmet olmamıştı.

Tarihçimizirı "Türkler ve İslamiyet" konusunda bilirıdiği gibi bazı makaleleri vardır ki bunları kronolojik olarak iki grup halirıde şöyle sırala­

yabiliriz:

Birinci grup, Büyük Selçuklular ve Türkiye Selçuklulan dönemi din tarihine dair makalelerinden oluşur, ki şunlardır:

1-a) Büyük Selçuklu tarihine ait Selçuklular Tarihi ve Türk-İslanı Me- deniyeti (Ankara 1965, TKAE Yay) isimli kitabındaki "Selçuklu devrinde din ve mezhepler," "Selçuklular ve Batıniler," "Selçuklular ve Gayri Müs- lirnler," "Türkiye Selçuklulan, Müslüman ve Hıristiyan Halk" başlıklı bö- lürnlerdir.

b) Ayrıca, Türkiye Selçuklulan dönemi Kalenderiye topluluklarıyla·

ilgili çok mühim bir kaynağı da yayımlamışb.r: "Selçuklu Türkiyesi din tari- hine dair bir kaynak: Fustatu'l-Ada.le

fi

Kavaidi's-Saltana" (Fuad Köprülü Ar- mağanı, İstanbul 1953. s. 531-564).

c) Türk Cihan Hakimiyeti Mejkuresi Tarihi: Türk Dünya Nizanıının

Milli, İslami ve İnsani Esaslan (Turan Neşriyat Yurdu, İstanbul 1971, II. Cilt) isimli ünlü kitabında bulunan "Selçuklu Sultanlan ve Hıristiyanlar," "Orta-

çağ Türkiyesinde islamiaşma faaliyetleri," "Devlet eliyle İslarnlaşb.rma" ad-

lannı taşıyan, bazılan kısa makaleler.

0RTAÇA~LAR ANADOLu'suNDA isLAM'ıN AYAK IzLERi

(7)

Bu birinci grup makaleler, Şemseddin Günaltay'ın vaktiyle İstanbul

DarülfUnunu İlahiyat Fakültesi Mecmuası 'nda "İslam dünyasının inhitatının

sebebi Selçuk istilası mıdır?" ve Şerefeddin Yaltkaya'nın Türkiyat Mecmu-

ası'nda "Selçuklular devrinde mezahib" adıyla yayımladıklan makalelerden sonra, Türk tarihçiliğinde ilk defa ele alınan ve 199o'lara gelinceye kadar da bir daha pek bahis konusu yapılmayacak olan konulan işleyen öncü niteliğin­

de makalelerdir. Bu makaleler, genellikle ro-ıs sayfa uzunluğundadırlar,

çünkü teferruata girmezler, temel problemleri öne çıkartırlar. Osman Turan bu makalelerirıde tıpkı hocası Fuad Köprülü tarzında, özellikle metodolajik meselelere vurgu yapıp tartışan, ana kaynaklara ve kendi zamanında yayım­

lanmış önde gelen modem araştırmalara dayalı, ufuk açıa makalelerdir. Mu- hakkak ki Türk tarih araştırmalarında el atılmarnış konulan, yani bu tarih içinde, eski Türk dinleri de dahil, dinle

ilgili

ve özellikle İslam'ın macerasına

dikkat çeken, kendinden sonraki tarihçi nesillerirıe yol gösterici yazılardır.

2-a) Türk Cihan Hakimiyeti Mejkuresi Tarihi'nin ı. cildi içinde yer al- makta olup doğrudan doğruya Türklerirı İslam'ı kabulünün tarihiyle ilgili makaleleri, ki sırayla şunlardır: "İslamiyet ve Türkler," "İslamiyet'in Mave-

raürırıehir'de yerleşmesi," "İslarnlaşmayı kolaylaşbran sebepler," "İslami­

yet'in milli din olması" ve "Türk ve İslam mefkılrelerinin kaynaşması".

b) Selçuklular ve İslamiyet (Turan Neşriyat Yurdu, İstanbul 1971) isimli kitabının ·ilk makalesi olan "Türkler ve İslamiyet".

Bir defa her şeyden önce ilk dikkatimizi çeken husus, isimlerini say-

dığım bu makalelerirı, Fuad Köprülü'de olduğu üzere, kısmen "oryantalist"

bir yaklaşımı değil, yukanda da belirtrneğe çalıştığım gibi, inanmış bir Müslüman tarihçi yaklaşımını yansıtırlar. Osman Turan'a göre İslam yüce, ilerici bir dindir ve medenileştirio özelliğe sahiptir. Bu makaleler şüphesiz

ki ilmi nitelikli olmakla beraber, en az yazannın Müslüman kimliği kadar,

"romantik" diyebileceğimiz milliyetçi ki.mliğini de yansıtırlar.

Osman Turan gibi bilimsel formasyonu güçlü bir tarihçinin neden

Türklerirı İslamiyet'le olan ilişkilerini, objektif akademik bir tarihçi gözüyle

değil de, böyle bir bakış açısıyla kaleme aldığı sorusunu sorarsak, sanırım

bunun iki sebebi olmalıdır: Birincisi, onun gerçekten inançlı, İslam'a yürek- ten bağlı bir şahsiyet olması ise, ikincisi de makalelerirı yayımlandıkları dö-

TORKiYE TARiHÇiLleiNDE TüRKLER VE lsLAMiYET

(8)

nemin konjonktürel şartlanyla ilgili bulunmalıdır. Bu makalelerin yer aldığı kitapların ilk yayın tarihlerine dikkat edilirse, biri 1969, diğeri 197r'dir. Ya- ni Türkiye' de militan solun kamuoyunda ve üniversitelerde terör estirdiği yıllara rastlamaktadır. Bu sebeple muhtemeldir ki -aslında bu kitabının çe-

şitli bölümleri daha önceki yıllarda muhtemelen müsvedde olarak kaleme

alınmış olsa bile- bu milliyetçi ve Müslüman tarihçi, yaşanılan keskin ide- oloji!< kampiaşma ortamında, o yılların üniversite gençliğine bazı uyana önemli mesajlar vermek üzere yeniden elden geçirilerek biçirnlenmiş olsun.

Osman Turan'ın bu makaleleri içinde, özellikle Türklerin Müslü- manlığı konusunu değlşik boyutlarıyla ele alanlar kanaatirrıce

hlla

önemli- elirler. O bu makalelerinde Türklerin Müslüman olduktan sonraki taril:sel sürecin bir muhasebesirıi yapmakta ve bazı sonuçlara varmaktadır. Bu ma- kalelerinin bazılarında şu üç ana konuda bir takım tezler ileri sürer:

a- Türklerin Müslümanlığı kabulünü kolaylaştıran sebepler, b-Müslüman olmanın Türklere sağladığı faydalar,

c-Müslüman olmanın Türklerin toplumsal ve kültürel hayatlannda sebebiyet verdiği kültürel ve geleneksel kayıplar.

Birinci grupla ilgili tezlerini "İslamlaşmayı kolaylaştıran sebepler"

isimli makalesinde tartışır. Ona göre, önce İslam'ın Maveraürınehir'de da- ha önce çok parçalı olan dini yapıyı kendi hakimiyeti altında bir birliğe ka-

vuşturmuş olmasını görmek gerekir. Bu müthiş bir tarihi inlalaptır.5 Çün- kü daha önceki dinler zamanında bu bölge dünya ölçeğinde çok önemli me- deni gelişmelere fazla bir katla yapmazken, İslami dönemde İslam.mede­

niyetinin ikinci en büyük bilim ve düşünce coğrafyasını yaratmıştır. İslam

tarihinin en büyük bilim ve düşünce adamlarından önemli bir kısmı bu bölgeden çılanıştır. Bu ise islam dirıi ve medeniyetinin üstünlüğü sayesin- de olmuştur ve bu üstünlük Türklerin İslam' ı kabulünü kolaylaştırıo birin- ci etkendir. İkincisi, Şamaniliğin İslam'a yakın inançlara sahip olmasıdır.

Özellikle Şamanlıktaki Tek Tarın inana, "öbür dünya" kavramı, Gök Tan-··

n'ya sunulan kurban gibi bir takım benzerlikler, bu bakımdan önemli rol

oynamıştır. Bir üçüncü etken, İslam'daki cihat anlayışıdır ·ve bu Türklere

OI!TAÇA~LAI! ANADOLu'suNDA isLAM'ıN AYAK IzLERi 243

(9)

çok uygun gelmiştir. Osman Turan aynca dördüncü olarak da, Peygam- ber'in Türkler haklanda söylediği ileri sürülen "hadis"lerin de onların İs­

lam'a girişlerini teşvik ettiğini belirtir.

Bunların gerçekten de ne derece bu büyük haclisede etkili olduğu,

bugünün modem ampirik tarih yaklaşımıyla kolayca ispat edilebilecek tez- ler olmaktan ziyade, tarihsel spekülasyon olarak kanaatirnce değerlendiril­

melidir ve tabü ki bugün tartışmaya açıktır.

İkinci grupla ilgili tezlerinin bir kısmı Türklerin İslam'ı kabulünün hem kendileri, hem İslam medeniyeti açısından getirileriyle ilgili olup şun­

lardır:

r) Türklerin İslam medeniyetine girişi, yalnız Türk ve İslam tarihi- nin değil, dünya tarihinin en büyük dönüm noktalarından biridir.

2) Türkler İslam'ı kabul ile beraber, Göktürkler hariç, daha önceki devirlerdeki devletlerinden çok daha büyük ve daha sürekli impa- ratorluklar kurmuşlardır. Dolayısıyla islam Türkleri dağınıklık­

tan kurtaran bir din olmuştur. Bunun arıa faktörü Türklüğün İs­

lam'la meydana getirdiği sentezdir (Türk-İslam sentezi tezi).

3) Türkler isla.m'ı kabul etmekle, milli benliklerini onunla yoğurmuş­

lar, onun hizmetkan olmuşlardır. Bu tez, tanınmış Ortaçağ İslam tarihçisi Bemard Lewis tarafından da Ortadoğu adıyla Türkçe'ye çevrilen kitabında aynen savunulmakta ve şöyle denilmektedir:

"Türkler, Arap ve İranlıların hiç yapmadıklan bir şeyi yaparak milli kimliklerini İsla.m'a gömdüler ... Türklerin İslam'a sadakatlerinin gerçekliği

ve.ciddiliği başka hiçbir halkta görülmez. Bu nedenle hanedanlannın koru-

masında büyük bir Sürıni canlanmasının ortaya çıkıp yayılmasına hiç şaş­

mamak gerekir."6

4) Türkler kurdukları devletlerle hem Hıristiyarılık gibi bir başka evren- sel dinin doğuda yayılmasının önüne set çekmişler, hem de Batı' da onun aleyhine topraklar kazanmışlardır (Arıadolu ve Balkanlar).

5) Dinlerin mahiyetleri ne olursa olsun, milletierin ilerleme ve geri- lemelerinde hiçbir zaman tek başlarına etken olmamakla bera-

TORKiYE TARiHÇiLiGiNDE TüRKLER ve lsLAMiYET

(10)

ber, yeni bir medeniyet sentezi yaratarak antik medeniyetleri Ye- ni zamanlar Bab. medeniyetine bağlamak şerefi, Hıristiyanlığa değil, İslam'a aittir.

6) Maveraünnehir'deld yerleşik Türklerin İslam medeniyetinin ge-

lişmesinde aynadıklan büyük role rağmen, bu rol hiçbir zaman göçebe ldtlelerinin İslamlaşmasının, İslam'ın siyasal tarihinde

oynadığı rol kadar büyük bir netice yaratmamışhr. Çünkü bu gö- çebe kitleler o zamanlar gerek siyasi parçalanma, gerekse mezhep

ayrılıklan sebebiyle büyük bir bulıran geçirmekte olan İslam me- deniyetini yeniden: ihya ettiler.

İkinci grup tezleri, yani Türklerin İslam'ı kabulünün onların milli bünyeleri açısından bazı zararlar doğurduğuna ait olanlarını ise ild grup ha- liİıde şöyle sıralayabiliriz:

I) Yerleşik Türkler, İslam öncesi edebi sözlü geleneklerini, putpe- restlik döneminin eserleri olduğu endişesiyle yazıya geçirmekten hassasiyetle uzak durmuşlar, bu yüzden Oğuzname ve Dede Kor- kut Hikayeleri hariç, pek çok esld destanın İslami döneme nakle- dilmeden unutulmasına sebebiyet vermişlerdir. Oysa İranlılar ve Araplar bunun tersini yapmışlardır. Daha da önemlisi, İslam ön- cesi döneme referans veren bir tarih şuurunun oluşmasım, dola-

yısıyla Türk tarihinin bütünlüğürıü engellernişlerdir.

2) Yerleşik Türk devletleri, Arapça ve Farsça'ya meylettiklerinden, . Türkçenin bir diplomasi dili olarak inkişaf etmesine engel oİmuşlar­

dır. Bunun bir başka zararı da Türkçe'ye lüzumlu lüzumsuz Arapça ve Farsça kelimelerin girmesi, Türkçe kelimelerin unutulmasıdır.

Osman Turan merhumun Türkler ve İslamiyet konusuyla ilgili kana- at ve fikirleri, yorumlan noktasında ister istemez çok kısa bir geçit resmi yap,~

mak zorurıda olduğum bu yazı çerçevesinde sonuç olarak şunlan söyleyebi- lirim: Dikkatle incelenirse, merhum Osman Turan'ın bu tezlerinin her biri, kanaatimce, ayrı ayrı çok geniş teorik ve ampirik tarih incelemesi olacak,

ÜRTAÇACLAR ANADOlU'SUNDA iSLAM'IN AYAK izLERi 2

45

(11)

modem dünya tarihçiliğinin ortaya koyduğu yeni metot ve yaklaşımlar ışı­

ğında titizlikle ve ciddiyetle tartışılacak, ayrı ayrı kitapların konusunu teşkil

edecek nitelikte çok ciddi ve çok mühim tezlerdir. Hele İslam'ın olur olmaz platformlarda, olur olmaz ağızlar veya kalemler tarafindan, ideolojik bağnaz­

lıklarm gölgesinde tartışıldığı günümüz Türkiye'sinde burılar, siyaset çevre- leriyle, akademyada ve özellikle medyada ne kadar dikkate ve ciddiye alını­

yor, ne kadar önemseniyor? Bilhassa bugünün modem Türk tarihçiliği bu tezleri ne kadar ciddiye, dolayısıyla dikkate alıyor, ne kadar tartışıyor?

Bugün, üniversitelerimizin tarih bölümleri mensuplan olarak biz

"müteahhirun" tarihçilerinin, Türk tarihçiliğinin, hepsi de bugün yaşama­

yan, Köprülü'lerden, Gölpınarlı'lardan, Barkan'lardan, Turan'lardan ve ya-

şayan son büyük tarihçi İnalcık'tan sonra niçin çok belirgin bir seviye kay-

bına uğradığını herhalde oturup ciddi ciddi tartışmarnız gerekiyor. Bu sevi- ye kaybı böyle giderse, Türk tarihçiliğinin yeni bir Fuad Köprülü, yeni bir Abdilibaki Gölpınarlı, yeni bir Osman Turan ve yeni bir Halil İnalcık yetiş­

tirmesi imkansız gibi görünüyor.

NOTLAR

Mesela bkz. "Islam in the Ottoman Empire." Cultura Turcica, 5-7 (1968-70), s. 19-29.

2 H akla D. Yıldız, İslamiyet ve Türkler, 1. O. Edebiyat Fak. Yay., Istanbul 1976.

3 Mesela bkz. Orta Asya'da Islamiyerin Yayılışı, Konya 1988.

4 Bu kuraklığın iki istisnası şunlardır: 2ooo'li yıllarda biri Büyük Selçuklular, diğeri Anadolu Sel-

çuklulan'nın dini tarihiyle ilgili olarak bir tarihçi, diğeri ilahiyatçı iki akademisyen taıafuıdan iki hacimli monografi yayunlandı: Ahmet Ocak, Selçuklular'ın Dini Siyaseti (1040·1092), Tarih ve Ta- biat Vakfı Yay., İstanbul 2002; Seyfullah Kara, Selçuklular'ın Dini Serüveni: Türkiye'niıı Dini Yapı·

sının Tarihsel Arka Plam, Şema Yay.,lstanbul2oo6. Tarih metodolojisi itibari yi~ zayıf olan bu ikin- cisi, bu kuswuna rağmen alarundald ilk bacimli monografi olması baleımından dikkate değer.

5 Burada merbumun bugün de aktüalitesini koruyan şu çok önemli ve uyana sözünü nakletmek is- terim: • Bıı biiyük hadisenin areyan ettiği şarttarla oluş tarzı ve bunun milli bünye üzerinde lıusiıle gt·

tirdiği mfı.sbet veya menfi neticenin tedkikinden hasıl olacak ilmi kanaatlerin, ginnekte olduğumuz Av·

rupa medeniyeri karşısında alacağım ız vaziyeti tayin ve yürümekte olduğumuz yolu kontrol etmekte bi- ze bazı tecnibi dersler vereceği, bazı lııısuslarda rehberlik edebileceği, dolayısıyla arneli bir gayesi de ola-

cağına dikkatimizi çekmemiz icap eder." "Türkler ve lsl3.miyet,n Türk Cihan Hakimiyeti Mejkuresi Ta- rihi, C. !, S.1·2.

6 Bkz. Ortadoğu:, çev. M. Harmana, Sabah Kitaptan, Istanbul 1996, s. 70.

TORKiYE TARiHÇiLiGiNDE TORKLER VE ISLAMiYET

Referanslar

Benzer Belgeler

1849 da AvusturyalIlara karşı isyan etmiş Macarlarla Kuşlara isyan eden Lehis­ tan milliyetçilerinin elbir- liğiyle kurdukları Leh — Macar ordusu tenkil edil-

Çün­ kü Türkçe, fakat pek acemi ve bo­ zuk bir Türkçe ile söylemmiş bir­ çok değersiz lâflarla dolu müntehi- Uat kitapları okudum ki adları be­

Halbuki çok şirin Rado bunların ikisini de bilmez: «sahib-i adâlet» terkibinin hazan «sahib - adalet» suretinde okunacağını biimiyecek derecede Türkçe

&#34;Çocuklarım ızı yalnız şah sî hazzımız için sevmekle iktifa etmem eli, neslim izin ve m il­ letim izin istikbâli namına tetkik etmeyi de bir vazife bilm

Horner sendromuna yol açan çeşitli sinir paralizileri vagal schwannomlar ile servikal sempatiklerden köken alan schwannomların ayırıcı tanısında yardımcı olabilir, ancak

Dönemin Top- kapı Müzesi Müdürü Tahsin Öz’ün bir önsözü ile başlayan eser, konu ile ilgili olanlar için ciddî bir başvuru kaynağıdır.... Kitapta adı

Derken konuşmaya başlıyor Manço: «İki yıllık aradan sonra geldik.» dİ yor.. Çalışsın, ürünlerini sersin ve

Şimdi borsanın gündeminde, yeni ve daha modern bir binaya taşınma, ta­ kas ve saklama merkezi kurma ve elek­ tronik sisteme geçiş vardı.. Bunlar için­ de