• Sonuç bulunamadı

Her pazartesi, bir uzman gündemdeki sorular

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Her pazartesi, bir uzman gündemdeki sorular"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Her pazartesi, bir uzman gündemdeki soruları değerlendiriyor. 14.05.2007 tarihinin konuğu uzman konuğu, ekonomist Benjamin Dessus.

Küresel ısınmaya karşı açılan savaşta, sera gazi etkisi olmadığı için nükleer en ideal silahmış gibi sunuluyor. G8'den AB'ye kimileri söylemlerinde nükleeri "yenilebilir" enerjiler sınıflandırmasına almaktan çekinmiyor. Enerji uzmanı sayın Benjamin Dessus bu yazıda konuyla ilgili fikirlerini bizimle paylaşmayı kabul etti.

Nükleer ekolojik bir enerji mi?

Bu söylem nükleer lobinin bize dayatmak istediği bir söylem. İki iddia var: Birincisi, nükleer "yenilenebilir" bir enerjidir, çünkü teorik olarak kullanılan yakıtın bir kısmını geri dönüştürmek yoluyla uranyum rezervleri 50 katına çıkarılabilir seklinde. İkincisi ise, nükleerin sera gazi etkisi yaratmadığı üzerine. Ancak bu iddialar nükleer kaza ve nükleer silahların yayılması gibi riskleri ve nükleer atik sorununu hasıraltı ediyor. Bu söylemin nükleer sanayi tarafından nükleerin dibe vurmaya başladığı bir dönemde, yani birkaç yıl önce ortaya atıldığına ve de hükümet tarafından, statükoyu korumanın ideal bir yöntem olduğu için, hemen sahiplenildiğine hepimiz tanık olduk ! Ve ben çok yakında bazılarının Fransa'da, biz Brüksel’in dayattığı, 2020 yılına kadar enerji yelpazemizin %20'sini

yenilenebilir enerjilerden karşılama hedefine nükleer sayesinde zaten ulaşmış durumdayız seklinde konuşmaya başlayacaklarını şimdiden duyar gibiyim! Ayrıca sunu da hatırlatayım ki, nükleerin her derde deva olmadığı da unutulan gerçekler arasında. Nükleer normal şartlar altında yılda 8000 saatlik elektrik enerjisi üretmeye elverişlidir ama mevsimlik talep farklılıklarını karşılamak için uygun değildir. Bu yüzden, nükleer bazlı elektrik ile kömür bazlı elektriğin, normal şartlar altında maliyeti birbirine çok yakindir. Ancak, örneğin yılda 4000 saatlik bir üretim

öngörülecek olursa nükleerin maliyeti 1,8 kat, kömürün maliyeti ise 1,4 katına çıkar. Nükleer, yerleşim konutlarının ısıtılması için -ki bunlar yılda 2500 ile 3000 saat'lik elektrik harcar- çok pahalı bir enerji seklidir.

Küresel ısınmaya karşı nükleer ideal bir çözüm müdür?

Pek de değil! Örneğin, su anda 10,000 TWS (Terawattsaat) seviyesinde olan dünyadaki nükleer enerji kapasitesini 2030 yılına kadar dört kat artırdığımızı varsayalım. Bu durumda küresel C02 salınımında en fazla %9 seviyesinde bir tasarruf sağlayabiliriz. Öte yandan böyle bir senaryonun yan etkileri, yani nükleerin Iran, Pakistan ve Cezayir de dahil, her yere yayılmasının sonuçları çok ağır olacaktır. Ayrıca, şimdilik 70–80 yıl boyunca işletilebileceği tahmin edilen uranyum rezervleri sorunu da ortaya çıkacaktır. Yani 2080 yılında yakıt kaynağı ile ilgili sorunlar yaşanacak, bu yüzden de o güne değin plütonyum ile çalışan 4. nesil santrallere geçilmiş olması gerecektir. Oysaki plütonyumla çalışan nükleer santraller, hem kaza riski açısından, hem de nükleer silahların yayılması açısından çok daha fazla tehlike arz etmektedir.

2020 yılında Fransa'da nükleer enerjiden sağlanan elektrik enerjisini şimdiki %80 seviyesinden %50'lik bir seviyeye indirmek mümkün müdür?

Bu, C02 salınımı seviyesini artırmaksızın mümkün olabilir, ancak Brüksel’in enerji tasarrufuna ve yenilenebilir enerjilerin enerji üretimindeki payına ilişkin (bu payın elektrik için 2010 yılında %21 seviyesinde olması öngörülmektedir) tavsiyelerine uymak kaydıyla.

Bu durumda yenilenebilir enerjilerden elde edilen elektrikte 70 TW Saat miktarında bir artışa gidilmesi gerekecektir: bu miktarın 30TWSaat civarında bir kısmi kentsel ve tarımsal atıklardan ve mini hidrolikten, 40 TWSaar civarında bir kısmı ise rüzgar enerjisinden sağlanabilir. Bu hedefe ulaşmak için 2000 yılında kolları sıvayan Almanların şimdiden 45 Twsaat'ten fazla bir yenilenebilir enerji üretimine imza attıkları göz önünde bulundurulduğunda, bunun hiç de imkansız olmadığı görülmektedir. Hem ulusal hem de uluslararası düzeyde, küresel ısınmayla mücadelenin başlıca anahtarı enerji tasarrufudur. Bu alanda, var olan altyapıların oynadığı rol genelde göz ardı ediliyor. Bir örnek verelim: Barselona ve Atlanta şehirlerinin her biri 1 milyonluk bir nüfusa sahip. Ama ilki yoğun, ikincisi ise dağınık bir

altyapıya sahip. Bu yüzden de Atlanta'da ulaşım alanında kullanılan enerji Barselona’dakine oranla 7 kat daha fazla! Sunu da belirtelim ki, otoyollar yapılıp, binalar tamamlandığında en az 150 yıl sürecek bir altyapıyla karşı karşıyayız demektir! Yöneticilerimiz, yerel yönetimler bu konunun farkında değiller! Bir örnek daha: Fransa’da, petrolün 1 kilogramına eşdeğer yakıtla hızlı tren 170 km'lik, şahıs arabaları ise 39 km'lik yol kat etmektedir...

(2)

Ya iş ve istihdam ?

Nükleer enerji, Fransa'da 100,000 ila 150,000 civarında is imkanı sağlamıştır. Uzmanlara, özellikle de ADEME'e (Enerji Tasarrufu ve Cevre Ajansi) göre, yenilenebilir enerjiler kilowattsaat başına daha çok is imkanı yaratacaktır. Binalarda enerji tasarrufuna ilişkin sektörlerde is imkanları daha da fazla. Örneğin yılda 500,000 yerleşim alanını hedef alan ciddi bir izolasyon programı, hem enerji tasarrufu, hem sosyal denge, hem de yeni is sahalarının yaratılması açısından çok etkin olabilir.

Ama nükleer santrallerini kapatma kararı alan Almanya'da sera gazi salınımı artıyor...

Almanya nükleer enerjiden vazgeçiyor, yenilenebilir enerjilere yöneliyor ve gaz santralleri kuruyor. Kyoto Protokolü kapsamında belirlediği 2012 yılına kadar CO2 salınımını %25 seviyesinde azaltma hedefine ulaşmakta zorlanması pek de şaşırtıcı değil ! Ve tabiî ki bu durumda kurtuluş rüzgar enerjisi de olamaz! Almanya’nın kapsamlı bir enerji tasarrufu planına ihtiyacı var! Nükleer santraller Fransa’yı baştan sona donatmış durumda, ancak nükleer enerji, tüketilen toplam enerjinin sadece %17'sine karşılık geliyor. Nükleer bizi küresel ısınmadan kurtaracak demek akilci değil! Tek çözüm enerji tasarruftur.

EPR'ye (Avrupa Basınçlı Su Reaktörü) ihtiyacımız var mı?

Nükleer parkın yenilenme gereği ve elektrik ihtiyacı – hatta gerçekleştirilebilecek enerji tasarrufu dikkate

alınmaksızın- göz önünde bulundurulduğunda, bu yenileme işleminin, sanayicilerin ve hükümetin söylediği gibi 2020'de değil 2030'da yapılması gerektiği net olarak ortaya çıkmaktadır. Yani bu konuda söylendiği kadar acil bir durum yok. Ayrica EPR'nin, bir önceki nesil santrallerle ayni tasarıma sahip olduğunu, yani benzer riskleri beraberinde getireceğini de biliyoruz. Atom Enerjisi Kurumu'nun (CEA) mühendisleri bize « devrimci » 4. nesil reaktör fikrini satmaya çalışıyorlar-- ki bu reaktörlerin de 2040'tan önce hizmete girmesi beklenmiyor. Sunu da belirteyim ki, CEA mühendisleriyle sohbet ettiğinizde, 4. nesilin 2000 yılına kadar devrede olan Superphénix'e [Malville'de 1985'te hizmete giren hizli üretken reaktör] benzediğini görürsünüz.

Bu yeni nesil reaktörleri geliştirmek için neden 40 yıl beklenmesi gerekiyor? Akılcıl çözüm ancak, Finlandiya'da yapım çalışmalarına başlanan EPR'nin yapımının tamamlanmasını beklemek ve de sonrasında gerekiyorsa Fransa'da EPR'ye geçiş yapmak olabilirdi. Böylece anlamsız bir maceraya boşu boşuna atılınmamış olurdu. Benim korkum, Amerika'da nükleere geri dönüş politikalarının 4. nesil üzerinden oluşturulması. Durum böyle olursa da, hem Fransa'da hem yurtdışında yine demode olmuş reaktörlere dönüş yapılması.

Benjamin Dessus

Fransızcadan çeviren: Sezin Topçu

« Nükleer bizi küresel ısınmadan kurtaramaz » Alexandra SCHWARTZBROD

QUOTIDIEN : 14 mayis 2007

Referanslar

Benzer Belgeler

Nükleer yakıt elemanlarıyla temasla yüksek basınç altında 330 o C dereceye çıkan birincil devredeki su (koyu mavi) radyoaktif maddeler içerirken, ikincil devredeki suda (açık

Kömürlü santrallerde kullanılan kömür miktarının aşırı büyüklüğünü (örneğin Kemerköy santralinde günde 20.000 ton ! ) , uzayıp giden sayısız vagonlarla kömür taşıyan

Hükümetin enerjide doğalgaza bağlı bir politikayı da önemsediğinin işareti programda veriliyor ve Ceyhan' ın uluslararası enerji piyasasında ana dağıtım noktalarından

Bu entegrasyonlarda ki muratlar ı nedir, isterseniz Enerji bakanı Taner Yıldız’ın ağzından öğrenelim; “Türkiye’nin elektrik ticareti olmayan komşusu kalmadı,

Etkinliğe İklim Adaleti Koordinasyonu adına Yeşil Gerze Çevre Platformu, Yalova Çevre Platformu, Bartın Platformu ve Erzin çevre Platformu çağrıcı olarak, Ekoloji

Yasa'nın verdiği yetkiye dayanarak, nükleer santral kurup elektrik enerjisi üretmek ve satmak üzere, Bakanlar Kurulu karar ıyla kurulacak olan ve sermayesinin yarısından

Kılıç, Türkiye Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’ne bağlı elektrik, çevre, metalurji, kimya mühendisleri odaları gibi meslek örgütlerinin dahil olduğu Nükleer

Eylül 2005'te, altılı görüşmeler sonucunda Kuzey Kore'nin yardım ve ABD'nin saldırmama sözü karşılığında nükleer silah program ından vazgeçmesini öngören bir