• Sonuç bulunamadı

SİMYA SİMYA NEDİR TARİHTEKİ ÖNEMLİ SİMYACILAR VE ÇALIŞMALARI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "SİMYA SİMYA NEDİR TARİHTEKİ ÖNEMLİ SİMYACILAR VE ÇALIŞMALARI"

Copied!
9
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SİMYA NEDİR

TARİHTEKİ ÖNEMLİ SİMYACILAR VE

ÇALIŞMALARI

SİMYA

(2)

Simya nedir?

• Günümüzdeki modern kimya biliminin temelleri atılmadan binlerce yıl önceden başlayıp, 17. yüzyıla kadar etkileri devam eden, maddeleri birbirine karıştırıp , değiştirmeye çalışan simyacı, insanların yaptıkları çalışmalara ve verilen genel ada simya denir. Simya ile en az 2500 yıldır uğraşıldığı bilinmektedir. Simya ile ilk olarak Mezopotamya, Eski Mısır, İran, Hindistan ve Çin'de uğraşılmıştır. Klasi Yunan döneminde Yunanistan'da, Roma İmparatorluğu'nun hüküm sürdüğü

coğrafyada, önemli İslam başkentlerinde ve daha sonra 19. yüzyıla kadar Avrupa'da

simyaya ilgi duyulmuştur.

(3)

Simyacı nedir?

Değersiz maddeleri altına çevirme, bütün hastalıkları iyileştirme ve hayatı sonsuz biçimde uzatacak ölümsüzlük iksir bulma uğraşlarına Simya, bu işle uğraşanlara Simyacı denir.

Batı simyası her zaman, kökleri ünlü simyacı Hermes Trismegistus'a uzanan ve bir felsefi- spiritüel sistem olan Hermetizm'le yakından bağlantılı olmuştur. Bu iki disiplin (simya ve Hermetizm) 17. yüzyılın önemli bir ezoterik ekolü olan Gül-haçlılar 'ın doğuşunda etkili olmuştur. Erken modern dönemde, simya kimyaya dönüşmeye başlarken simyanın mistik ve hermetik dalları modern spiritüel simyanın odak noktası olmaya başlamıştır.

Günümüzde simya, mistik, ezoterik ve sanatsal yönleri nedeniyle bilim tarihçileri ile

filozofların ilgi alanına girmektedir. Simya, modern bilimin temelini atan disiplinlerden biridir ve günümüz kimya ve metalürji endüstrilerinde kullanılan birçok madde ve işlem eski

dönem simyacılarının keşfidir.

(4)

S imyanın tarihçesi

• Simya; kimya, meteoroloji, fizik, tıp, astroloji, semiotik, mistisizm,

spiritüalizm ve sanat'ı bünyesinde barındırırdı. Simya ile en az 2500 yıldır uğraşıldığı bilinmektedir. Simya ile ilk olarak Mezopotamya, Eski Mısır, İran, Hindistan ve Çin'de uğraşılmıştır. Klasik Yunan döneminde

Yunanistan'da, Roma İmparatorluğu'nun hüküm sürdüğü coğrafyada, önemli İslam başkentlerinde ve daha sonra 19. yüzyıla kadar Avrupa'da simyaya ilgi duyulmuştur.

• Simyacılar hakkındaki genel görüş onların sözde bilimadamı (pseudo- scientist), hatta kaçık ya da şarlatan oldukları yönündedir. Bunun nedeni simyacıların kurşunu altına çevirmeye çalışmaları, evrenin dört

elementten (toprak, hava, su ve ateş) oluştuğuna inanmaları ve

zamanlarının büyük çoğunluğunu mucize ilaçlar, zehirler ve sihirli iksirler hazırlamaya harcamalarıdır. Bazı simyagerler gerçekten kaçık veya

şarlatan olsa da, çoğu entelektüel akademisyenler ve

önemli bilim adamlarıdır .

(5)

Ünlü Simyacılar

1. Isaac Newton Simya hakkında

2. Johann Rudolf Glauber 1- Simya bir bilim dalı değildir.

3. Ebu Musa Cabir Bin Hayyan 2- Sadece deneme-yanılma yolu ile çalışırlar.

4. Nicolas Flamel 3- Çalışmalar teorik bir temele dayanmaz.

5. El-Razi 4- Sistematik bilgiler içermez.

6. Thomas Norton 5- Bilgi birikimi oluşmamıştır.

7. ibni sina

8- Robert Boyle

Simya'nın hedefleri

1- Metallerin altın ve gümüşe dönüştürülmesi

2- Ölümsüzlük iksiri yaratılması

3- İnsan hayatının dönüştürülmesi

(6)

• Cabir bin hayyan :

İran'da eğitimini aldıktan sonra Kûfe'ye göç etti. Câbir bin Hayyân bilinen ilk

pratik Simya (Alşimi) âlimdir. Orta Çağ Avrupası'nın simya alanına büyük ölçüde etki etmiş ve Kimya'nın da esasını oluşturmuştur. İmâm Câʿfer-i Sâdık'ın talebesidir.

• Kimyager ve Eczacı olan babasının oğlu olarak Horasan'da doğmuş ve Yemen'de okuduktan sonra Kufe'ya giderek Abbasi halifesi Harun Reşid'e saray âlimi olarak hizmet etmiştir.

• Kimya dışında Eczacılık, Metalürji,Astroloji, Felsefe, Fizik ve Müzik gibi geniş alanda 400 ü aşan eser bıraktığı söylenirse de ancak 20 civarında eseri bugüne kalmıştır. Bazı eserlerinin aslında öğrencileri tarafından yazıldığı anlaşılmıştır. Nitrik asit, Hidrojen klorür ve Sülfürik asit'in rafine ve kristalize yöntemlerini bulduğu Kral suyu'nu icat ettiği ve Sitrik asit, Asetik asit, Tartarik asiti keşfetiği düşünülmektedir. "İmbik" geliştirmiş ve kendisinin ortaya attığı Baz kavramıyla Kimya'nın gelişmesine katkıda bulunmuştur.

• "İmbik"

• Ayrıca daha sonra zehirlilerin zehirlisi olan arsenik tozunu elde eden ilk kişidir.

• Agathondaemon, Hermes Trismegistus, Pisagor ve Sokrates'i saydığı ve Eski Yunan, Eski Mısır ve ŞiaSufizminden etkilendiği düşünülmektedir.

Eserlerinden 12. yüzyılında latinceye çevirilmiş olan Kitab al-Kimya adlı eseri, Simya ve

Kimya kelimelerinin kökeni olmuştur.

(7)

• İbn-i sina :

İbn-i Sina Buhara yakınlarındaki Afşana köyünde (Özbekistan) 340 Hicri (Miladi 980) yılında dünyaya gelmiş ve Hamedan şehrinde (İran) 427 Hicri (Miladi 1037) tarihinde vefat

etmiştir. Tıp ve Felsefe alanına ağırlık verdiği değişik alanlarda 200 kitap yazmıştır. Batılılarca, Orta Çağ Modern Biliminin kurucusu ve hekimlerin önderi olarak bilinir ve "Büyük Üstad" ismi ile

tanınır. Tıp alanında 7 Asır boyunca temel kaynak eser olarak süre gelen El-Kanun fi't-Tıb (Tıbbın Kanunu) adlı kitabı ile ünlenmiş ve bu kitap Avrupa üniversitelerinde 17. asrın ortalarına kadar tıp biliminde temel eser olarak okutulmuştur.Fars ve Türk bilim adamıdır.

İbn-i Sina, Kuşyar isimli bir hekimin yanında tıp eğitimi aldı. Değişik konular üzerine 240'ı

günümüze gelen 450 kadar makale yazdı. Elimizdeki yazıların 150 tanesi felsefe 40 tanesi de tıp üzerinedir. Eserlerinin en ünlüleri felsefe ve fen konularını içeren çok geniş bir çalışma

olan Kitabü'ş-Şifa(İyileşme Kitabı) ile El-Kanun fi't-Tıb'dır (Tıbbın Kanunu). Bu ikincisi ortaçağ üniversitelerinde okutulmuştur. Hatta bu eser Montpellier ve Louvain'de 1650 yılına kadar ders kitabı olmuştur.

Samanoğulları sarayı kâtiplerinden Abdullah Bin Sina'nın oğlu olan İbn-i Sina

(Batı'da Avicenna adıyla tanınır), babasından, ünlü bilgin Natili'den veİsmail Zahit'ten ders

aldı. Geometri (özellikle Öklid geometrisi), mantık, fıkıh, sarf, nahiv, tıp ve doğabilim üstüne

çalışmalar yaptı. Farabi'nin el-İbane's aracılığıyla Aristoteles felsefesini ve metafiziğini öğrenip,

hastalanan Buhara prensini iyileştirince (997) saray kütüphanesinden yararlanma olanağına

kavuştu. Babası ölünce, Cür-can'da Şirazlı Ebu Muhammed'ten destek gördü (Tıp Kanunu'nu

Cürcan'da yazdı). Çağında tanınan bütün Yunan filozoflarının ve Anadolu doğacılarının yapıtlarını

incelemiştir

.

(8)

Robert Boyle

• (25 Ocak, 1627 - 30 Aralık, 1691), İrlandalı doğa filozofu, kimyager, fizikçi, kâşif ve bir bilimadamıydı". En çok matematik ve fen alanında yaptığı çalışmalarla hatırlanmaktadır. Araştırmalarının ve de kişisel düşüncelerinin açık bir şekilde simyacılıkla bağlantısı olsa da, genellikle, ilk modern kimyager olarak görülür. Çalışmalarının arasından en ünlüsü, The Sceptical Chymist (Kuşkucu Kimyager), kimya alanında bir dönüm noktası olarak görülür.

• Robert Boyle Munster, Richard Boyle'ın yedinci oğlu ve ondördüncü çocuğu olarak doğmuştur. Doğar doğmaz anne diye ağladığı ve 6 Aylıkken konuşmaya başladığı 1,5 yaşında ileri derecede okur yazar olduğu

bilinmektedir. Daha çocukken Latince, Yunanca ve Fransızca öğrenen Boyle, daha 9 yaşına bile girmeden babasının arkadaşı, Sir Henry Wotton'un çalıştığı Eton Koleji’ne gönderildi. Bu okulda üç yıl kaldıktan sonra, bir Fransız hocayla beraber yurtdışına gitti. İki yıl Cenevre'de kaldıktan sonra, 1641'de Floransa'ya gitti. O kış, orda kalarak "büyük yıldız-izleyici", Galileo Galilei'nin ikilemlerini inceledi. Gidişinden kısa bir zaman sonra

Galilei, 1642'nin başında öldü.

• 1645'te İngiltere'ye döndüğünde, babasının hastanede olduğunu ve ona Dorset'teki Stalbridge eviyle İrlanda'daki mülklerini bıraktığını öğrendi. O zamandan sonra, kendini bilimsel araştırmaya adadı ve kısa zamanda, kendine, birkaç meraklı insanın yeni bir felsefe oluşturmak için kurduğu "Görünmez Kolej'de" bir yer buldu. Bu grup, sıkça Londra'daki Grensham Koleji'nde buluşuyorlardı. Bazı üyeler Oxford'da da buluşmalarını yapıyorlardı.

Bunun ardından, 1654'te, Boyle, Oxford'a taşındı. 1657'de Otto von Guericke'nin hava pompasını

okuyunca, Robert Hooke'un asistanlığıya bu aleti geliştirmeye karar verdi. 1659'da "machina Boyleana" ya da

"Pnömatik Motor" adının verdiği sonuçlardan sonra hava konusunda birçok deney yapmaya başladı.

1660'ta, bu aletle yaptığı çalışmaları New Experiments Physico-Mechanical (Fiziko-Mekanik Yeni Deneyler) adı altında yayınladı. Bu kitaptaki düşüncelerin bir eleştirmeni Franciscus Linus'tu (1595-1675). Boyle, ünlü Boyle yasasını bu kritiklere yanıt ararken buldu. Ancak, bağımsız bir şekilde, aynı şeyleri bulan ama 1676’ya kadar yayımlamayan Edme Mariotte de bu kanunun bulucuları arasında gösterilir. 1663'te, Royal Society of London for the Improvement of Natural Knowledge (Doğal Bilgide Gelişme İçin Londra Kraliyet Cemiyeti) oldu. Vakfın

kurucusu II. Charles, Boyle'ı bir üye yaptı ve 1680'de başkanlığa seçilse de yeminleri konusunda bazı şüpheleri olduğu için bu görevi kabul etmedi.

(9)

SUNUM BİTMİŞTİR ….

SİNAN VAROĞLU

ALİ ARSLANYÜREĞİ

ŞİVAN GAZİ

BİZİ DİNLEDİĞİNİZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİZ……..

Referanslar

Benzer Belgeler

 Bu teorem, her sonlu asal sayı listesi için bu listede olmayan başka bir asal sayının olduğunu, bu yüzden de sonsuz sayıda asal sayı. olduğunu

İlk peygamber ile başlayıp devam eden “hitabetin insanlık tarihi için önemi ve rolü nedir?” sorusuna bir cevap olmak üzere, hitabetin tanımı, amacı,

 Belirli dönemlerde yapılan bu oyunlar için arenalar özel olarak düzenlenir. değişik

Tarih öncesi çağlardaki ilk takılar, eski Mısır mücevherleri, Mezopotamya ve Hititlerde takı sanatı.. Grek (Antik Yunan) takı sanatı, Roma ve Bizans da takı

Tarihte bilinen ilk bahçe örnekler Mezopotamya, Mısır, İran, Eski Yunan ve Eski Roma uygarlıklarında görülmüştür.... İLKÇAĞ

Geçmişten bugüne, her biçimiyle bir tasarım ürünü olarak karşımıza çıkan kitabın, gelişim sürecini özetleyen bu bilgiler ışığında, kitabın ilk formu

Kültepe Tabletleri’nde geçen ekmek, bira, et, şarap, yağ, bal, soğan, bulgur, arpa, buğday, koyun, sığır gibi çok çeşitli yiyecekler ve mutfak gereçleri olan tencere, odun

Sonuç olarak, Eski Yunan ve Roma klasiklerinden Türkçeye çeviriler 15. Yüzyıldan za- manımıza değin yapıla gelmektedir. Klasiklerin tamamı henüz Türkçeye kazandırılmış