ESKİ ROMA
Ilk çağların ileri uygarlıklarından olan
romalılar Tarih sahnesine son derece
güçlü ve egemenlik tutkusu dolu bir
toplum olarak çıkmışlardır.
Önce etrükslerle daha sonra da bütün akdeniz havzasının egemenliği için
diğer halklarla savaşıp kendilerine yararlı kısımları almış, yunanlıların sadece üstünlük ve güzellik uğruna tanrılara yaranmak için yaptıkları
faaliyetleri yarar sağlamadığı
düşüncesiyle yadırgamışlardır.
Yunan vücut kültürü geç de olsa yarım yüzyıl sonunda romalıları etkilemiştir.
Bunun etkilerini yunan atletlerin romada yapılan şenliklere davetiyle görüyoruz.
Romalılar askerliğe hazırlık çalışmalarında
yürüyüşlere, özellikle silah ve techizatla
yapılan zorlu mukavemet yürüyüşlerine
büyük önem vermiştir.
Bu yürüyüşler ayda 3 defa 30 km’lik mesafeler üzerinde yapılırmış.
Yürüyüş sırasında akarsuların geçilmesi zorunluluğu ile yüzme mecburi savaş
alıştırması olmuştur.
Bu faaliyetler zamanla sportif yönden uzaklaşmış, eğlence ve seyir
amaçlarına yönelmiştir.
Romalılar her zaman silahlarını iyi kullanmayı geliştiren alıştırmalar yapmışlardır.
Eskrim önce ucu sivri sopalarla tahta
mankenler üzerinde sonraları karşılıklı
olarak uygulanmıştır.
Binicilik alıştırmalarını inip binerken
huysuzluk etmeyen tahta atlar üzerinde gerçekleştirmişlerdir. Günümüz kulplu
beygirin geçmişini buraya dayandırmak
mümkündür.
Bir savaşçı alıştırması olan binicilik romada zevk haline gelmiştir.
Romalılar ayrıca Etrükslerde görülen
bizim cirit oyunumuza benzeyen bir
binicilik oyununu da benimsemişlerdir.
Koşu yunanlıların etkisinden önce de
Romalılar tarafından uygulanmıştır. Hatta imparator Agustus’un ileriki yaşlarda
gymnasionlarda koşuya çıktığı belirtilmiştir.
Eski yazılı belgelere göre59 yılında onsekiz yaşında bir delikanlı öğleden
akşama 110 km yürümüştür. Yine başka
bir koşucu bir günde 236 km koşmuştur.
Atlama yunanlılarda olduğu gibi ellerde ağırlıklarla yapılmış aynı
zamanda kolları güçlendirici egzersizler olarak da değerlendirilmiştir.
Atma özellikle asker bir toplum olarak
mızrak atmaya önem vermişlerdir. Disk
atmadan da bahsedilmiştir ve bu yunan
sporuna olan ilgiyi yansıtmıştır.
Güreş çalışmalarında yunanlıların
kurallarının uygulandığı bilinmektedir.
Romalıların vücudun her yerini
çalıştırmanın önemini vurguladıkları bilinse de pentathlon’un izine
rastlanmamıştır.
Boks en yaygın ve çekici mücadele gücü olan bir spordur. O dönemlerde asılı yumruk torbaları ile çalıştıkları bilinmektedir.
Elleri kullanmak için yunanlıların kullandığı yumuşak deri parçaları
yetmemiş Caestus denilen kollukları
kullanmışlardır.
Romalılar yine top kültürüne de önem vermişlerdir. Bu gün olduğu gibi
toplarla türlü teknikler geliştirmişlerdir.
Bunlar; topu yere vurup sıçratma,
paslaşma,top için ve topla mücadele
vs…
Romalılar:
o
Havadan topu ayakla atma ( bu günkü futbol)
o
Eşler sırtta süvari oyunu
o
Urania oyunu (topu yukarıya atma)
o
Raket kullanmadan avucla ya da bir vücut bölgesiyle topu atma gibi
oyunları oynadıkları bilinmektedir.
Bütün bunlara rağmen Romalılar top oyunlarını sportif amaçla
UYGULAMAMIŞLARDIR.
Bütün bu koşu, güreş,boks ve diğer
yunan tarzı atletik oyunlar ATLI ARABA YARIŞLARI, GLADYATÖR DÖVÜŞLERİ VE İNSANLARLA HAYVANLAR ARASI
DÖVÜŞLER’in arasına adeta
serpiştirilmiştir.
Halkın ücretsiz katıldığı bu sporlardan oluşan festivalleri düzenlemek zengin ve soylu kamu görevlisinin işiydi.
Romadan veya çeşitli eyaletlerden
gelen seyirciler sosyal konumlarına
göre belirlenen sıralara yerleşir
Ön sıralar magistratuslara
Öteki sıralar senatorlara
Senatorun arkası atlılara ayrılmıştır.
Köleler ise istedikleri gibi bağırıp çağıracakları arka sıralara
oturmuşlardır
Gladyatör dövüşleri: imparatorluk çağının görkemli yaşamının bir
göstergesi olan bu dövüşler eski yunan spor anlayışından tamamen faklı bir
anlayışa sahipti.
Latince MUNERA (lütuf , armağan) adı verilen bu dövüşlerde kurban edilenler sayesinde tanrıların gazabının
dindirileceği düşünülürdü.
Gladyatör okullarında DOCTORES gibi antrenörlerin gözetimi altında spor
yapan ve alet kullanmayı öğrenen gladyatörler özenli bir bakımla
yetiştirilirdi.
Dövüş gününden önce bir şölen verilir ve arkadaşlarıyla hayranları
gladyatörleri ziyaret ederdi.
Dövüş gününde gladyatörlerle ilgili bilgi AMPHİTHEATRUM dışında satılan
broşürlerden öüğrenilebilirdi.
Dövüş sonunda yenilen tarafın canı zafer kazananın keyfine bağlıydı.
Ancak yenik düşmüş ve elini kaldırıp af dilemiş gladyatörün hayatı seyirciye
bağlıydı ve seyirci görüşü almak adetti.
Ölmesini istemedikleri dövüşçü için giysilerini veya mendillerini sallayan halk ölmesini istedikleri için baş
parmaklarını aşağı doğru indirirdi.
Romada gladyatörler 4 gruba ayrılır:
1.
Miğferindeki tepeliğinde balık biçiminde süs olanlar
2.
Dikdörtgen bir kalkan kısa bir kılıç taşıyanlar,
3.
Hafif giysiler içinde üç dişli mızrak ve ağla dövüşenler,
4.
Yuvarlak bir kalkan ve eğri pala taşıyanlar.
İlk zaferini kazanan gladyatör PUBLİCUS SPECTAVİT “halk seyretti” cümlesinin
kısaltılmış olarak yazıldığı tahta veya fildişi bir nişan alırdı.
Özgürlüğünü kazanan gladyatöre ise
tahtadan bir kılıç armağan edilirdi.
Amphitheatrumlarda yapılan hayvan ve insan dövüşleri bir başka oyunlardı.
Belirli dönemlerde yapılan bu oyunlar için arenalar özel olarak düzenlenir
değişik görünüm alırdı.
Çoğunluğunu savaş esirleri, cezaya çarptırılmış suçlular ya da parayla tutulan dövüşçüler oluştururdu.
Bu dövüşçülerde zırh yoktur. Sadece
sağ kol ve bacaklarını kapatan özel bir
giysi mevcutur.
Bu arada arenada yapay olarak hazırlanan göllerde timsah ve
hipopotam avlama gösterileri de kalabalığın oldukça hoşlandığı
gösterilerdi.
Bunlar roma da toplum sağlığına
gösterilern ilginin somut örnekleridir.
Halkın ıstıraplarının “ekmek ve
eğlence” felsefesi ile dindirilmeye
çalışıldığı ortamda çoğu zaman parasız olan bu hamamlar zenginlik ve
ihtişamdan nasibini almıştır.
Başlangıçta yalnız yıkanma yeri olan bu yerler sonraları vücut alıştırmaları ve
boş zaman değerlendirmelerine imkan
sağlayan bir yer haline gelmiştir.
DİOKLETİAN HAMAMI bütün çağların en büyüğü sayılmaktadır ve 374x322 m’lik bir dikdörtgendir. İçinde 100x150 bir yüzme havuzu, 3000 banyo küveti, açık hava oyun alanı ve onu çevreleyen koşu pisti mevcuttur.
Yine avluların etrafında soyunma giyinme
yerleri, yağlanma yerleri yer almıştır.
Anadolunu her tarafında roma hamamı
kalıntılarına rastlamak mümkündür ve
hemen hepsinde kültür ibadet spor ve
tedavi amaçlarını sezmek mümkündür.
AFRODİSİAS
EFES
İZMİR VE BERGAMA TERMALLERİ Belli başlı termallerdir.
Bu gün 36 derecede kaynayan kireç taşlı
Pamukkale (hierapolis) bu tesislerden
biridir.
Politik gelişmelerin etkisiyle doğu roma ve batı roma olmak üzere ikiye
bölünme yaşanmış ve bizans olarak
adlandırılan doğu roma merkez olarak
istanbulda örgütlenmiştir.
Yapılan kazılar ortaya çıkarmıştır ki bu günki sultan ahmet alanı bizansın
hipodromudur.
Bu hipodrumlarda yapılan yarışlar için bahis tutulurdu.
Bizansta eski roma döneminden öteye bir
şey görülmemiş ve bu yüzden sistemli bir
vücut kültüründen bahsetmek mümkün
olmamıştır.
Hristiyanlığın resmi din olarak kabulü ile de bizansta çok tanrılı dinlere ait tesisler yıkılmıştır.
İmparator 2. Theodosius zamanıda
büyük babasının yasaklarını devam
ettirmek ve daha etkili kılmak için
eskiye ait bütün eserleri yıktırmıştır.