• Sonuç bulunamadı

Nurnber : 67 OCAK

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share " Nurnber : 67 OCAK "

Copied!
80
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

KOOPERATIFÇ İ L İ K

Say ı

-

Nurnber : 67 OCAK

Ş UBAT

MART

1985

January

-

February

-

March 1985

(2)

THE TURKISH CO-OPREATIVE ASSOCIATION was founded at İstanbul Uni- versity in the year 1931, under the neme of the Turkish Co-operative Society (Türk Kooperatifçilik Cemiyeti).

Its headquarters was moved to Ankara in late 1933, and at the beginning of 1934 amendeid its Statutes in conformance with the conditions prevailing at that date.

The Society changed its neme into the «Turkish Co-operative Associtiomı in 1948, and modified its Statutes in conformance with the Law No. 3512. or Associations.

The General Assembly of the Association convened on 30 th May, 1964 and resolved that in the light f its 33 years of exprience and in accordance with the requirements of the pranned economy era, the Statutes of the Association should be re-written. The new Statutes etrawn up accordingly were reviewed and adopted by the General Assemly at its meoting on 27th June, 1965.

The Government declurer it as an association serving public interest in 1946.

Tho subject with which the Association is conserned, is theoretical and pratical co-operative work. Its object is to propagate co-operative idecs in theorectical and practical fields, to promote the co-operative spirit and ideas, and to support activities in this direction.

In order to achieve the objectives outlined in its Statutes, the Association engages in the following activitied :

a. Conduct or cause to be conducted research on the subject of co-operative movement, commission its nıembers or other scholars, experts and authors to write articles and books and prepare summaries of articles and books on subjects pertaining to co-operative movement and publish them.

b. Prepare or cause to be prepared standard states for the various types of co-operatives.

c. Make contacts natıonally or internationally among all types of public and private agencies, organizations, associations and persons on the subjects related to co-operative movement, legislation and applications, and express its opinion on those subject either d irectly or on request.

d. Convene acadcmic meetings and arrange co-operative weeks, festivals and general co-operative conventions.

e. Conduct lectures, courses, seminars and general knowledge competitıons in differerent parts of the ccuntry on the subject of co-operatives.

Join as member those international organization and associations whose objects are similar to its own.

g. Set up a library in the headquarters of the Association, closely connected with the co-operative movement concept, legislation and application and com- posad of books, periodicals and brouchures in Turkish and foreing languages.

h. Participate in the comertions of International co-operative organizations, attend conferences to be arranged by such organizations and make the Turkish co-operative movement commenly known.

j. Make endeavours to ensure that the concept and application of the co- operative movement is widely diffused, that it develops and takes, root, that it is included in the curricula of vocational schools, that chairs on the co-operative movement are instituted in the universities, academies, schools and that institutes spezializing in the co-operative movenıent cre founded.

k. Support and sustain the activities, and enterprises of existing co-operatives net as guide ta them in every respect, and at the resguest of the member co- operatives in solving their management problems.

pecya

(3)

KOOPERAT İ İ L İ K

ÜÇ AYLIK KOOPERATIF INCELEMELER DERGISI

SAYI• 67 OCAK — ŞUBAT — MART 1985

Türk Kooperatifçilik Kurumu Tarafından Üç Ayda Bir Yayınlanır.

Fiyatı 175 TL.

llık abone : 700 TL.

Yurtdışı : 1400 TL.

Yazışma Adresi : Türk Kooperatifçilik Kurumu Mithatpaşa Caddesi 38/A Yenişehir - ANKARA

Tel : 31 61 25 - 31 6.1 26

Türk Kooperatifçilik Kurumu adına sahibi Nurettin NAZAR

Yazı işleri Müdürü

Doç. Dr. Roslh DEMIRCİ

* Yayın Komitesi

Başkan Kazım SECER

Raportör : İrfan Onver NASRATTINOĞLU Üye : DOÇ. Dr. Rasih DEMIRCİ

Üye : Bülent AKBAŞ Üye : Aleaddin KORKMAZ

Yayımlanan yazıların sorumluluğu yazarların aittir.

IÇINDEKILER

Sayfa

Başyazı: Dış Temasların Kooperatifçilikteki Önemi

Nurettin HAZAR '3-6

Başyazının İ ngilizcesi 7-9

Kalkınma Planlarında Tarım Sektörü ve Uygulama Sonuçları

Doç. Dr. Rasih DEMİRCİ 10-23

Kooperatif İşletmelerde Amaç Tesbiti

Yard. Doç. Dr. Zeynep SINA 24-34

Çevre Meselelerine Genel Bakış

İsmail Orhan TÜRKÖZ 35-50

Kooperatif İşletmelerde Yönetimin Geliştirilmesi

John CRAIG'den çeviren İlhan VAROL 51-69

Haberler: Xl. Türk Kooperatifçilik Kongresi 70-73

pecya

(4)

CO-OPERATION

A QUARTERLY PUBLICATION ON COOPERATIVE WORK

NUMBER 67 JANUARY — FEBRUARY — MARCH 1985

Ouarterly ,Publıshed by tlıe Turkısh Co-operotıve Association Corresponaance Address

Türk Kooperatifçilik Kurumu

Mithotpoşa Caddesi 38'A Yenişehir -- ANKARA Tel : 31 61 25 - 31 6'1 26

Proprietor on beholt of the Turkısh Cooperative Assocıatıo-i Personsible Edıtor

Nurettin HAZAR

(The opinions expressea in the artıcles beling to the ahtliors)

CONTENTS

Page Editorial: Importance of Foreign Contacts in Co-operation

Nurettin HAZAR 7-9

The Agricultural Sector in the Development Plans and the Results of Applications

Asoss; Prof. Rasih DEMİRCİ 10-23

Objective Setting in Co-operative Enterprises

ASiss. Prof. Zeynep SINA 24-34

An Overview of Environmental Problems

İsmail Orhan TÜRKÖZ 35-50

Management Development in the Co-operative Enterprise

From John CRAIG translated by İlhan VAROL 51-69 News: The 11th Turkish Co-operative Congress 70-73

Baskı: Sistem Ofset

pecya

(5)

BA ŞYAZI

DI Ş TEMASLARIN

KOOPERATIFÇ İ L İ KTEK İ ÖNEMI

Nurettin HAZAR Her ş eyden önce hat ırlamak gerekir ki, Milletleraras ı Kooperatifler Birliği'nin (ICA'n ın) 1966 Viyana (XXIII.) Kongresi'nde kabul edilen Kooperatifçilik ilkelerinin 6'nc ıs ı .

" İş birliği ilkesi" adını taşımaktadı r. Buna göre, ortaklara ve topluma daha fazla yararl ı olabilmek için her kooperatif, bütün imkânlanyla, ve milletleraras ı seviyede diğ er kooperatiflerle aktif bir şekilde i şbirliğinde bulunma- l ıdır (1)

Bu bak ı mdan Türk Kooperatifçilik Kurumu'nun da, Tür- kiye'de oldu ğ u gibi, yurtd ışı ndaki kooperatifçilik te şekkül- leriyle inıkân nisbetinde yak ın ve samimi m(inasebet içinde olması , onların çalışmaları yla ilgilennı esi ve icab ı nda ortakla şa faaliyette bulunmas ı tabii sayı lmalıdır.

Bundan dolay ıdır ki, Kururrumuz k ısaca Alyans dediğ i- miz Milletleraras ı Kooperatifler.Birlii ile Milletleraras ı Raif- feisen (IRU'nun) üyesi bulunmaktad ır. Gene bu sebeptendir ki, Kurum olarak, öteden beri imkanlar ın ı n el- verdiğ i ölçüde, milletleraras ı mahiyetteki yurtd ışı koopera- tifçilik kongre ve konferanslarma kat ı lmağa özen gösteril- mi tir.

Böylesine toplant ılara i ş tirak etmek, yaln ız Kooperatif- çilik Ilkeleri icab ı olduğ u için de ğil, aynı zamanda say ısı z faydalar ı bulunması dolay ısıyla da ş artt ı r. Bu faydaların ba- şı nda, Türkiye'yi ve Türk Kooperatifçilik Hareketini tan ıt-

(1) Nurettin Hazar, Kooperatifçilik Tarihi, sf. 87-89, Ankara-1970.

pecya

(6)

mak ve yabanc ı memleketlerde kendimize sempati ve taraf- tar kazand ırmaktır. Bir ba şka fayda da, bize kar şı meydana gelebilecek hilcurnlar ı ve haks ız tenkitleri geri çevirmektir.

Tenkit, hücum ve hatta sald ırılar, bunu yapanların bilgi- sizliğinden ileri gelebilece ği gibi, kası th ve tertipli de olabi- lir. E ğer ortada bilgisizlik varsa, do ğru bilgilerle yap ılacak aydınlatmalar durumu düzeltebilir. Kas ıt ve tertip varsa, ne kadar do ğru bilgi verirseniz veriniz onlar ı yanl ış yoldal. çevi- remezsiniz, ama yerinde uyar ılarla kongre veya konferansta haz ır bulunan iyi niyetli delegelerin yalan-yanl ış kanaatler edinmelerinin önüne geçilebilir. Fakat toplant ıda Türkiye- mizden kimse bulunmuyorsa sald ır ılara veya tenkitlere ki ın cevap vereçektir? Hatta toptant ıda bizim de temsilcilerhniz olması halinde, belki de menfi niyetli kimseler bize dil uzat- nı ağa cesaret bile edemiyeceklerdir.

Türkiye aleyhine haks ız sözlerin söylendiği bir toplant ı geçen yıhn sonlarına doğru olmu ş tur. Gerçekten, Eylül'ün son haftas ı içinde Bulgaristan' ın ba şşehri Sofya'da "Balkan Ülkeleri Kooperatif Kurulu şları Ba şkanlar ı Konferans ı "

toplanmış tı r. Toplantıya, ev sahibi ınemleketten ba ş ka, Ro- manya, Yugoslavya, Yunanistan ve K ıbrıs (Rum Kesimi) katı lmış lard ı r. (2) Türkiye'den Türk Kooperatifçilik Ku- rumu davetli iken ve Konferans ın organizatörü Sofya'daki Central Co-operative Union'a bir heyetle Bulgaristan'a gidi- lece ği bildirilmi şken son dakikada vazgeçildi ğinden, konfe- ransta ülkemizin temsil edilmesi mümkün olamam ış tır.

Haber alınd ığına göre, Yunan Delegasyonu ad ına konfe- ransta konu ş an Yunan Tar ım Kooperatifleri Birli ğ i Pan- Helenik Konfederasyonu Ba şkanı , "Yunanistan'da Koopera- tifçilik Hareketinin 1780 y ılında Teselya Eyaletinde ba şlad ı-

(2) ICA News, sayı 9-10, Kasım-Aralık 1984, sf. 3

pecya

(7)

ğı m ve Osmanl ı boyunduru ğ u vah ş eti y ı llar ı nda bir uyan ış ve canlanma içinde geli ş tiğini" söylemi ştir.

Bu sözlerin neresini düzeltelim?

Bir kere, ilk ça ğdaş kooperatifinin 21 Aral ık 1844 günü İ ngiltere'nin Rochdale kasabas ı nda kuruldu ğ u kabul edildi- ğine göre, bu tarihten 64 y ıl önce Teselya'da kooperatifçilik hareketinin ba şladığı düşünülemez. O tarihte Teselya Eya- letinde görülen hareketin olsa olsa lonca (Corporation, die Innung, die Zunft) olabilece ği tahmin edilebilir.

"Osmanli boyunduru ğu vah şeti"nin ise iftiradan ba şka bir ş ey olmadığını tarih ve bizzat iddiamn kendisi teyit et- mektedir. Çünkü Osmanl ı Türklerinin hiçbir yere vah şet ş öyle dursun, bir istiffic ı tavrıyla girmediğini, tam tersine adalet götürdü ğ ünü, birçok yabanc ı kavmin sulam ve barışa kavuş mak için Türkleri bizzat kendilerinin ça ğırd ığını , Ba- tının tarafsız kalemleri bile kabul etmi şlerdir. Kald ı ki, Yunanistan yar ımadas ını n birçok yerinde Rumlar ın nüfus çoğunlu ğunun bile bulunmadığı nı tarihler kaydetti ğ i gibi, o bölgelerde önemli miktarda Türk ya ş amış oldu ğunu, günü- müze kadar gelen Türk-Islâm eserleri gösterme ğe yeterlidir.

Bir an için iddianın doğruluğu kabul edilse bile, böyle bir ortamda Eyaletteki kooperatifçili ğin "uyamş ve canlan- ma içinde geliş tiği" nasıl izah edilecektir? Bu çeli şki de, id- dianın ne derece dayanaktarı yoksun olduğunun delilidir.

Aynı konferansta K ıbrıs Rum Kesimi delegesi de söz ala- rak, K ıbrıs'ta kooperatifçili ğin geli şmesinin 1974'de darbe yediğini öne sürmü ştür.

Andla şmalardan do ğan bir hakk ı n, son çare olarak kullanılmasıyla, Türk Silahli Kuvvetlerince gerçekle ş tirilen 1974 Barış Harekât ından önce K ıbrıs Türklerinin uğrad ığı

pecya

(8)

zulnıü ve katliam ı ve 1974 'den sonra Kuzey K ıbrıs'taki Türk Kooperatiflerinde kaydedilen geli şmeleri bilenler, Rum dele- gesinin iddias ını n ne kadar dayanaktan yoksun oldu ğunu tasdik edeceklerdir.

Bundan ba şka sormak gerekir: Bar ış ve dostluğ un slogan yapıldığı bir kooperatifçilik toplant ısında Kooperatif Ku- rulu şlar Ba şkanları Konferansında baş kalarına çamur at- mak, etrafa dü şmanlık saçmak hangi kooperatifçilik ilkesi- ne, hangi insanlı k kuralı na s ığ ar ve kime ne kazand ım, ne fayda getirir?

Sonuç olarak, milletleraras ı toplantılara kat ı lmak ve gö- rü ş alışverişinde bulunmak için ç ıkan fırsatlar ın de ğerlen- dirilmesi lüzumunun aç ık olduğ unu belirtmek isteriz.

Kooperatifçi Selâmlar ımı zla...

6

pecya

(9)

-

"-- EDITORIAU

IMPORTANCE OF FOREIGN CONTACTS IN CO-OPERATION

Nurettin HAZAR

Let us point out first that the sixth of the co-operative principles adopted by the International Co-operative Alliance (ICA) in its 23rd congress held in Vienna in 1966 bears the title of "collaboration", according to which each co-operative must actively collaborate with other co-operatives at local, national and international levels with alI the means at its disposal in order to be more useful to the community in general and to its members in particular (1).

Viewed from this angle, it should be deemed quite logical for the Turkish Cooperative Association to enter into close and sincere relations with the cooperative organizations both at home and abroad, to display interest toward their work and to initiate joint operations with them within the limits of the means at its disposal.

As part of these endeavours, •our Association is a me ıber of the International Co-operative Alliance which, by the way, we affection- ately call "Alliance" among ourselves, and the International Raiffeisen Union (IRU). Its is again for this reason that we, as the Turkish Co-operative Association, have made it a point to actively participate in the international co-operative congresses and conferences as per- mitted by our budgetary capabilities.

The participation in such events offers great benefits as much from the viewpoint of the requirements of the co-operative principles as of its countless advantages, headed by obtaining an occasion to promote Turkey and the Turkish co-operative movement abroad and to gain friends. Another profit to be gained lies in warding off the unjust accusations and criticisms which may have been directed to us.

(1) HAZAR, Nurettin, "Kooperatifçilik Tarihi" (History of Co- operation), Ankara 1970, pp. 87-89.

pecya

(10)

The accusations and criticisms of this nature may arise from the lack of sufficient information or knowledge on the subject or they may be based on wilful and malicious intent. The lack of knowledge ability is normally removed through a continuous flow of impartial informa- tion. The wilful and malicious intent, however, can simply not be eliminated no matter how much correct data you feed into the system although one may be able to avoid the probability of misleading the third parties in a controversial issue provided that there is a repre- sehtative or there are representatives from Turkey in the meeting.

Even without goign so far, the presence of our representatives in the meeting might just be the required deterrent against adverse inter- vention intentions.

Such a meeting where Turkey was unjustly criticised was held toward the end of the last year. In fact, during the last week of September 1984, a conference of presidents of co-operative associations of Balkan countries was organised in Sofia, capital city of Bulgaria with the participation of Romania, Yugoslavia, Greece and Cyprus Greek Administration in addition to the hosts (2). While the Turkish Co- operative Association was formally invited and its participation was confirmed to the Central Co-operative Union, a last minute obstacle prevented the departure of our delegation.

According to the information received later, the President of the Panhellenic Confederation of Greek Agricultural Co-operative Union who spoke in the conference on behalf of Greece had stated that the Greek co-operative movement had begun in Thessalia in 1780 and developed within a spirit of revival and resurrection during the atro- cious years of the Ottoman subjugation.

What can be corrected here?

In the first place, as it is common knowledge that the first co-operative was established at Rochdale of England on 21 December 1844, it would be preposterous to assume that the co-operation had actually begun in Thessalia some 64 years prior to that. The movement which

(2) ICA News, No. 9-10, November-December 1984, p. 3.

pecya

(11)

was initiated in Thessalia was at best a corporation (an "Innung" or a

"Zunft").

As for the atrocious year of the Ottoman subjugation, the history and the very assertion itself contradict this declaration. Sufficient to say here that the impartial Western authors have entered everywhere with incredible justice instead of as an occupant, let alone atrocity, and several nations have invited the Turks to attain the peace and order which they coveted. Furthermore, the history records that the Greeks did not even have a population majority in a lot of places on the Greek peninsula where the existing Turkish monuments are the vivid examples of the Turkish majority living there.

Even if we assume for amoment that this assertion is correct, how one may explain that the co-operation had developed within such a medium in an atmosphere of "spirit of revival and resurrection"?

This very contradiction is enough to show that this assertion is devoid of any sound base.

The delegate of Cypriot Greek Administration who spoke in the same meeting claimed that the development of the Cypriot co-operation had received a blow with the 1974 action.

Those who are aware of the atrocities and massacres perpetrated against the Cypriot Turks before the 1974 peace operation launched by the Turkish armed forces as the last resort use of a right arising from a multilateral agreement and cognizant of the developments re- corded in the co-operative movement of the Northern Cyprus Turkish Republic will concur how preposterous the Greek Cypriot delegate's statements are.

This question should be asked in that connection: Which co-operative principle and which rule of humanity justify such vitriolic attacks in a conference of presidents of co-operative associations where the peace and friendship are used as slogans and what benefits may be derived from such an attitude.

In short, we would very strongly underline the need for a full evalua- tion of the opportunities to participate in international meetings and to enter into exchanges of opinion.

With our co-operative greetings...

pecya

(12)

KALKINMA PLANLARINDA TARIM SEKTÖRÜ

VE UYGULAMA SONUÇLARI

Doç. Dr. Rasih DEMIRCI

ÖZET

Türkiye'de 1960 Anayasası ile planlı kalkınma kabul edilmiştir. 1963 yılın- da başliyan plan uygulaması ile Türkiye bugün 20 yıllık bir plan tecrübesine sa- hiptir. Kalkınma planlarında hedef alınan % 7'lik büyüme hızının gerçekleştiril- memiş olması, öngörülen yatırımların yapılamayışı ve sermaye-hasıla oranının beklenilenin üzerinde oluşması ile izah edilebilir. Kalkınmakta olan Türkiye'de plan dönemlerinde tarıma yeterince önem verilmediği gibi, tarımda planlanan

hedeflerin de altında kalmmıştır. Bu husus ekonomiyi de olumsuz yönde etki- lemişti'', Ayrıca zirai' üretimdeki dalgalanmalar dış ticareti de etkilediğinden, döviz darboğazı sebebiyle ekonomik gelişmeyi engelleyici bir etki yapm ıştır.

Bu yıl uygulamaya konulan Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı 24 Ocak 1980 yılından beri uygulanan ekonomik istikrar tedbirlerinin esprisi ile hazırlanmıştır.

Bu planda GSMH yıllık ortalama yüzde 6,3, tarımda ise 3,6 hedef alınmıştır. Bu gelişme hızları daha önceki plan dönemlerinden düşüktür.

1. G İ R İŞ

Ça ğı m ı zda hakim sürat, yay ı n haberle ş me araçlar ı n ı n son derece geli ş mesi, ulaşım imkanlann ın artması , insanlar ve dolayı sıyla milletleraras ındaki münase- betlerin s ı kla ş masına sebep olmu ştur. Milletleraras ındaki bu münasebetler, sade- ce sosyal .ve kültürel sahada kalmay ı p, ekonomik sahada da tesirini göstermi ş tir.

İ ktisaden geri kalm ış ülkelerde yaşayan insanlar, kom ş uları yla ve hatta deniz a şı- rı ülkelerde ya ş ayan milletler birbirleriyle temas ettikçe. o milletlerin teknik im- kanlarma sahip olmak, onlar ı n bir kaç as ırlı k çabadan sonra kavu ş tuklar ı refah seviyesine çok k ısa bir zamanda kavu şmak istemektedirler. Di ğer bir ifade ile, iktisaden geli ş mekte olan ülkelerin insanlar ı kalk ı nmanın getirdiğ i dünya nimet- lerini görerek iktisadi' zay ı fl ığın acıs ın ı daha derinden hissetmeye ba ş lamaktad ı r- lar.

pecya

(13)

KALKINMA PLANLARINDA TARIM SEKTORO VE UYGULAMA SONUÇLAR'

iktisaden geli ş memi ş ülkelerin h ı zl ı kalk ı nmas ı için, elde mevcut kaynakla- rın en iyi şekilde kullan ılması gereklidir. Kalk ınma için yat ı rıma ihtiyaç vard ır, bu ise tasarrufa ba ğlı dı r. Tasarruf da bir fedakarl ığı gerektirir.

Her ülkenin be şeri ve tabii ş artlarına göre hareket noktalar ı farklıdır. Sosyal ş artlar, kültür seviyesi kalk ınma sürecini etkilerler ve ekonomik kalk ı nma h ı z ı n ı tayin eden faktörler aras ı nda yer al ı rlar. Her ülke sosyal, kültürel, ekonomik bün- yesine göre, bir program dahilinde ekonomik geli şmesini ayarlamak, iktisaden ileri ülkeler seviyesine ula ş mak durumundad ı r.

Ekonomik gelişme hı zına tesir eden sosyal ve kültürel faktörlerin kemmi (kantitatif) olarak ifadesi güçtür. Bu sebeple kalk ınma, sadece iktisadi' verilerle aç ı klanmakla iktifa edilmektedir. Asl ı nda kalk ınmanı n mutlak bir ölçüsü olma- makla beraber, ölçülebilir büyüklük olmas ı sebebiyle fert ba şı na dü ş en milli gelir milletleraras ı karşıla ştı rmalarda ve iktisadi tahlillerde geniş ölçüde kullanılmakta- dır. Ayr ıca ekonominin bünyevi özelliklerinin de dikkate al ınması , kalkınma süre- cinin takip edilmesinde en iyi bir göstergedir.

2. PLÂNDA GENEL HEDEFLER

Üçüncü Be ş Y ı ll ı k Kalkı nma Plânı 'mn uygulanmaya konulmas ından itibaren ilk iki beş yıllık kalkınma planlar ı nda kullan ı lan göstergeye ilaveten yeni bir kal- k ınma hız ı kavram ı , kalkınmamn göstergesi olarak kullan ılmaya baş lanmış tır. Bu göstergeden hedefin sadece belirli bir gelir düzeyine ula ş mak olmayıp, bununla birlikte belirli bir iktisadi bünyenin gerçekle ş tirilmesinin amaçland ığı anlaşı l- maktad ı r.

Dördüncü ve Be ş inci Beş Y ı llık Kalkınma Planlan'nda esas itibariyle kalk ın- man ı n göstergesi olarak Gayri Sâti Millî Hasıladaki art ış hızı al ı nmaya devam edilmiş ve diğer bünyevi geli ş meler ise sektörel bazda baz ı dengelerle izah edil- meye çah şılmış tır.

Tar ım sektörünün kalk ınma planlarındaki yerini inceleyebilmek için, plânla-

rın genel temayülünü tespit etmek ve bu aç ı dan tarım sektörünün durumunu or- taya koyman ı n yararh olaca ğını zannediyoruz. Bu bak ımdan biz burada önce planlı dönemde genel olarak ekonomik yap ıda sağlanan geliş meleri gözden geçi- receğiz ve sonra da tar ım sektörünü inceleyece ğiz.

pecya

(14)

DOC, DR, RASİII DEMİRCİ

PLÂNLI DÖNEMDE EKONOMIK YAPIDA SA Ğ LANAN GELI Ş MELER ve HEDEFLER:

1960 Anayasas ı ile karma ekonomi sistemi içinde planl ı ekonomik kalk ı nma esası kabul edilmi ş tir. İlk Beş Y ı llı k Kalkı nma Plan ı 1963y ı l ı nda yürürlü ğ e kon- muş , böylece Türkiye yirmibir y ıllı k bir plan tecrübesi geçirmi ş bulunuyor.

Her dört kalk ı nma plan ı da karma ekonomi düzeni içinde geli ş meyi, kay- naklar ı n ekonomik ve sosyal faaliyetler alanlar ı aras ı nda en verimli bir ş ekilde da- ğı t ı lmas ın ı ve sosyal adalet ilkesi içinde kalk ınmayı amaç edinmiş tir. Ayrı ca plan kamu sektörü için emredici, özel sektör için yol gösterici bir nitelik göstermekte- dir.

Birinci Be ş Y ı ll ı k Plan'da, özel te şebbüsün kafi derecede geli ş mediği dikkate al ı narak, kamu sektörünün altyap ı yatı rımları yan ında, üstyapı yat ı r ı mlar ı na da giriş mesi öngörülmüş tür (1). Ayrıca bu planda, özel mesken yat ırımların ı n müm- kün mertebe azalt ılarak özel tasarruflar ı n sanayi kesimine aktar ı lması , ithal ika- me sanayiine önem verilmesi, ara mallar ı üreten sanayiin geli ş tirilerek dış ardan ithal edilen hammadde pay ı n ın dü şürülmesi ve böylece d ış ülkelere olan ba ğlılı - ğı n azaltalmas ı gibi hususlar öngörülmekteydi.

İ kinci Be ş Y ı ll ı k Kalk ı nma Planı döneminde ise, toplam yat ı rı mların ve özel kesim yat ı r ı mlar ı n ı n toplanan yat ı rı mları içindeki payı nı n art ı rı lması , seçilen he- deflerden biri idi. Gönüllü tasarruflar, plan hedefinden h ı zlı artt ığı takdirde kamu yat ı rı mlan azalt ı labilecek, aksi yönde bir geli ş imin vukuunda ise kamu, yat ı r ı mların ı planda öngörülen miktar ın üzerine ç ı karmak gerekecektir.

İ kinci Beş Y ı ll ık Kalk ı nma Plan ı , birinciye nazaran farkl ı bir felsefeye sahip- tir. Bu farkl ı lığın ba şında özel te şebbüsün köklü te şvik tedbirleri ile yat ı rı ma sevkedilmesi gelmektedir. Planda kamu tesislerinin özel sektöre devri öngörül- mekte ve devletin genel olarak altyap ı yatı rımlar ı na yöneleceği belirtilmektedir.

Sanayi kesimi daha verimli çalış an özel sektöre b ı rakılacak ve gerekti ği hallerde karma te ş ebbüsler meydana getirilecektir (2).

(1) Mükerrem Hiç,

Birinci ve İkinci Beş Yıllık Planların Stratejisi ve Tedbirler Bir Karşılaştırma,

Refii Ş ükrü Suvlay'a Arma ğan, İ stanbul 1970, s. 152.

(2) DPT,

Kalkınma Planı, İkinci Beş Yıl 1968-1972, Ankara 1967, s.. 101.

12

pecya

(15)

KALKINMA PLANLARINDA TARIM SEKTÖRÜ VE UYGULAMA SONUÇLAR'

Üçüncü Be ş Y ı ll ı k Kalk ı nma Plan ı n ı n farkl ı bir strateji ile haz ı rland ığı görü- lüyor. Plan ın uzun dönem kalkı nma stratejisinde aç ıkland ığı gibi, Ortak Pazarla imzalanan Ankara Antlaş ması ve protokolünün ışığı alt ı nda hedeflerin seçildi ğ i ve ekonomiyi 1955 y ılına kadar dış rekabete haz ırlayacak geliş melerin öngörül- dü ğ ü belirtilmektedir.

,Ayr ı ca bu plan döneminde, ekonomiye daha h ı zl ı bir kalk ınmanı n gerektir- diğ i dinamizmi kazandıracak iktisaden az geli şmi şlikten kurtulman ı n arac ı ola- rak, süratli bir sanayile ş menin zorunluluğu ortaya konmu ştur.

Birinci Beş Y ıllı k Plün döneminde % 6,7'lik kalk ınma h ızı gerçekle ştirilmiş ve bu kalk ı nma h ı z ı n ı n gerçekle ş tirilmesi için Gayri Sâfi Milli Hâs ı lan ı n % 16's ı yat ı r ı mlara ayr ılmış tır. İ kinci Be ş Y ı ll ı k Plün döneminde Gayri Sâfi Hâs ı larunın

% 16.1'i ayr ılmış ve kalkınma hız ın ı ise % 6,9 nisbetinde gerçekle ş tirmek müm- kün olmu ş tur. Üçüncü Be ş Yıllı k Plan döneminde ise Gayri Sâfi Milli Hâs ılan ın yatır ımlara ayr ılan payında bir art ış olmasına rağmen, bu plan döneminde, ger- çekle ş tirilebilen geli ş me h ı z ı n ın ancak % 6,5 olduğu görülmektedir (Cetvel 1).

Bu dönemde yat ır ım payı n ın artmış olması na rağmen gelişme h ız ı n ı n dü ş ük olması , yatı rı m/hüsı la oran ı n ı n beklenilenin üzerinde gerçekle ş miş olması ile izah edilebilir.

Cetvel 1. Plünlı Dönemde Göstergeler

Ekonomik Göstergeler

Plan Dönemleri I. Plan

Dönemi

Il. Plan Dönemi

III. Plan Dönemi

IV. Plün Dönemi

V. Plün Dönemi (Hedef) GSMH'da ortalama

% art ış 6,7 6,9 6,5 2,1 3,6

GSYİ H'da ortalama

% art ış — — 7,1 2,2 6,3

Sanayi Gelirinin

GSYİ H'daki payı % 19,5 20,6 20,9 26,1 38,7

Sanayi üretimi — 9,4 5,2 7,5

Sanayi Yatırımlarının Toplam Yatırımlardaki

Pay ı % 31,3 37,7 38,7 25,62 20,92

pecya

(16)

DOÇ. DR. RASİII DEMIRCI

Dördüncü Beş Y ı llı k Kalk ı nma Plan ı döneminde öngörülen geli ş me h ı z ı

% 8,0 olarak belirlenmi ş tir. Buna göre, ki şi başı na GSMH. 1978'de 26.796 lira- dan 1983'te 35.275 liraya yükselecek ve y ı lda ortalama % 5,7 oran ı nda bir art ış olacakt ı r. Buna göre bu plan döneminde öngörülen gelir art ışı, daha önceki plan hedeflerinin üstünde bulunmaktad ı r. Bu hedefe, d ış a ba ğı ml ı l ı k istenmedi ğ inden geniş ölçüde artan iç tasarrufla ula şmak hedef al ınm ış tı r. Nitekim, iç tasarrufun GSMH içindeki pay ı 7( 16,4 iken, 1983 y ılı nda 22,4'e yükselmesi iingörülmekte- dir (1)

Dördüncü Be ş Y ıllı k Plan'da, Üçüncü Be ş Y ı llı k Plân'da oldu ğu gibi sanayi kesimine a ğırlık verilmi ş , sanayi üretiminde % 11,7'lik bir art ış sağlayabilmek için, toplam yat ı rımlarda sanayi kesimine yapı lacak yat ırımların payı 44,10 ola- rak belirlenmi ş tir. En büyük yat ı r ım artışları nın ise madencilik, enerji kesimlerin- de olacağı öngörülmüş tü. Hiç şüphesiz ekonominin kar şılaş tığı enerji darbo ğazı- n ı n a şılmas ı zorluğu bu kararda etkili olmu ştur.

Üçüncü Beş Y ıllık Plan döneminde % 7,4 olarak öngörülen geli ş me h ı z ı an- cak % 6,5 olarak gerçekle şebilmiş tir. Bu dü şük gerçekle şme biie, büyük ölçüde d ış borç bularak ve içeride ise enflasyonist bir finansman ile sa ğ lanabilmiş tir.

D ış borçlar, geri ödenmesine imkan vermeyen ve taze para bulmay ı güçle ş tiren bir seviyeye ulaşı rken, dâhilde de enflasyon oran ı çok tehlikeli yüzdeye varm ış- tır. Bu plan öncesi y ı llard2, ayr ıca ne dünya şartlar ında ne de Türkiye'de geliş me h ı z ı nda % 8'lik bir kalk ınma 'barna imkan verecek bir de ğ i şme meydana gelme- mi ş tir. Aksine temkinli ad ı mlar atılmasın ı gerektirecek bir ortam mevcuttur.

Dördüncü Plan döneminde hedef al ı nan yat ı r ım seviyesini gerçekle ştirmek ve toplam iç tasarruflar ı art ı rabilmek için, gerekli marjinal tasarruf oran ı , yani kazan ı lacak ilave gelirin tasarruf edilecek k ısm ı , % 35,1 olarak tespit edilmi ş- tir (2). Bu marjinal tasarruf meyli, son üç plan döneminden beri hep yüzde 35 ci- varı nda tesbit edilir. Fakat bu oran ı n çok alt ı nda gerçekle şir. Mesela uygulanan beş yı llı k plan döneminde gerçekle ş me sadece % 12 olmu ştur. Dördüncü Plan döneminde yine % 35 gibi gerçekçi olmayan bir ıı isbetin tesbit edilmesi, ka ğı t üzerinde kendimizi aldatmaktan ba şka sonuç vermemi ş tir. Bu marjinal tasarruf

(1) DPT,

Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Pldnı

(1979-1983) Resrrıl Gazete'de 12 Aralık 1978, say ı 16487, s. 148.

(2) A.g.e., s. 148.

14

pecya

(17)

KALKINMA PLANLARINDA TARIM SEKTORO VE UYGULAMA SONUÇLARI

oranı sa ğlamış olsaydık bile, öngörülen ekonomik hedeflerin gerçekle ştirilmesi için, yine Dördüncü Beş Yı llık Dönemde 199 milyar liral ık bir yat ırım-tasarruf aç ığı ortaya ç ıkmakta idi. Bu aç ığı n ise, dış borçlanma ile kapat ılacağı ifade edilmiş (1) ancak bu imkan maalesef temin edilememi ş tir.

Dördüncü Be ş Y ı ll ı k Planda öngörülen d ış borçlanma ve öngörülen tasarruf- lar gerçekçi olmad ığından, hedef alı nan gös-tergelere ulaş mak mümkün olmam ış - tı r. Dördüncü Plan, enflasyonu körükleyici, ekonomik istikrars ızlığı artt ırıcı bir belge olarak ortaya konmu ş tur. Nitekim uygulama sonuçlar ı da; ülkede ekono- mik bak ı mdan bir çökü ş ün, çift rakamlara ula şan fiyat art ış larm ı n, d ış ticaret iti- barm ı n azald ığı, üretimin gerilediği bir dönemin ya şanmas ı na sebep olmu ş tur.

Bu plan döneminde % 8,0 °Idrak öngörülen geli ş me hı zı ancak % 2,1 olarak ger- çekleş nıi ştir. Sanayi gelirinin toplam GSY İ H'daki pay ı n ı n % 31,8 olması öngörül- müşken bu da ancak % 26,1 oran ı nda realize olmuş tur. Kaynak yetersizli ğinde toplam yat ı r ı mlar ı n % 44,1 nisbetinde sanayiye yap ılması gereken kaynak tahsisi

% 25,62 nisbetinde yapı labilmiş ve bu sektörde % 9,4 nisbetinde hedeflenen gelişme h ız ı na ulaşılamamış ve bu oran da ancak % 5,2 oran ında gerçekleş miş tir.

Denilebilir ki, bu dönemde plan uygulanmas ından vazgeçilerek, y ı ll ık program- larla ve özellikle 24 Ocak 1980'de al ı nan ekonomik istikrar tedbirleriyle ekono- miye yön verilmeye çal ışılmış tı r. Bu istikrar tedbirlerinin uygulanmas ı günümüz- de devam etmektedir. Be ş inci Beş Yı llık Plan da bu anlay ış içerisinde haz ı rlan- m ışt ır.

Be şinci Be ş Yıllı k Kalkınma Plan ı 'nda, Türkiye'nin içinde bulundu ğ u eko- nomik şartlar da dikkate al ınarak GSMH'n ın art ış hızı , yıll ı k ortalama yüzde 6.3 olarak tespit edilmi ş tir (2). GSY İ H'daki geli ş me hı zı da ayn ı oranda olacakt ır.

Bu dönem zarfı nda ise tarı m sektörünün katma de ğerinin yı lda ortalama yüzde 7,5 ve hizmetlerin ise yüzde 6,5'lik bir h ızla artması hedef alı nm ıştı r.

Bu geli ş meler sonucu tarım kesiminin GSYİH'da 1984 y ı l ı nda yüzde 17,7 olan payı , plan sonunda yüzde 15,5'e dü ş ecektir. Sanayi kesiminin ise plan başında yüzde 31,9 olan pay ı , yüzde 33,7'ye yükselecektir. Bu hedeflerin gerçek- leş mesi için toplam yat ırımları n Cırtalama yüzde 8,5 civar ında artmas ı beklen-

(1) A.g.e., s. 148.

(2) DPT,

V. Beş Yıllık Kalkınma Planı,

1985-1989, Ankara 1984, s. 6.

pecya

(18)

DOÇ. DR. RASİII DEMİRCİ

mektedir. Bu cümleden olarak, özel sabit sermaye yatınmlarında artış hızı yüzde 10,9, kamu sabit sermaye yatınmlannda artış hızı ise yüzde 18,9 iken, plan so- nunda yüzde 20,9 seviyesinde artacaktır.

Planda hedef alınan seviyenin gerçekleştirilmebilmesi için iç tasarrufların yılda ortalama yüzde 9,9 artması beklenmektedir. Bunun içi.] de marjinal tasar- ruf meylinin yüzde 29 dolaylarında olması gerekmektedir. Bu rakam daha önceki

kalkınma planlannda öngörtilenden daha düşük tutulmuştur. Ancak iç kaynak-

ların sinirliliği sebebiyle, dış kaynak teminine, kalkındırmayı hızlandırma ve is- tihdam problemini çözme yönünde önem verildiği anlaşılmaktadır. Bunun için döviz kazandırıcı işlemlerin teşviki ile kredi temini öngörültnektedir. Nitekim plan döneminde toplam 16 milyar 270 milyon dolar dış kaynağa ihtiyaç olacağı belirtilmektedir (1). Buna karşılık 9,5 milyar dolarlık da dış borç ödeneceğine işaret edilmektedir.

3. TARIM KESIMINDE PLANLAMA SONUÇLARİ

Sanayileşmiş ülkelerin gelişme safhaları incelendiğinde, bu ülkelerin önce, tanmda büyük gelişmeler gösterdikleri görülür. Tarım, ekonominin ihtiyacı olan hammaddeyi temin eden, çoğalan nüfusun gıda maddeleri talebini karşıla- yan önemli bir faaliyettir. Tarım kesiminde gelişmenin sağlanması, bilhassa Türkiye için, faal nüfusun büyük bir kısmının geçimini tarımdan temin etmesi

bakımından da önem taşımaktadır.

En önemli ihtiyaç maddelerini sağlayan tarımın sosyal ve ekonomik önemi de büyüktür. Gelir seviyesi düşük ve harcamaları içinde tarım ürünlerinin payı yüksek olan toplum tabakalan için hayat pahalılığının önlenmesi ve sosyal huzurun temini bakımından mühimdir. Tarım ürünlerinin dengeli ve yeterli ölçü- de arz edilmesi hayat pahalılığını önlediği gibi enflasyon tehlikelerini de önler ve kalkınmayı kolaylaştırır. Bu ise, tarımın çeşitli meselelerinin çözümlenmesine bağlıdır. Tarımla ilgili meseleleri kısaca; üretim yapısı= değiştirilmesi, modern teknolojinin zirai-üretime uygulanması ve böylece verimlilik ve üretimin arttırıl- ması, tabiat şartlanna bağımlılığın azaltılması, zirai kurumların yeniden düzen- lenmesi şeklinde özetleyebiliriz.

(1) A.g.e.,s. 29.

pecya

(19)

KALKINMA PLANLARINDA TARIM SEKTGRI3 VE UYGULAMA SONUÇLARI

Bugün Türk ekonomisinin kar şı la şt ığı en önemli mesele, hiç ş üphesiz arz yetersizli ğ idir. Tar ımsal üretimin ve ona ba ğl ı olarak da pazara arz edilen ürün miktarı n ı n artırılmasında uğramlan ba şarısızl ı ktır. Son dört be ş yıllık kalkınma planlarında tarıma gereken önem verilmedi ği gibi üretim hedeflerinin alt ı nda kalı nmış tır (Cetvel 2).

Dördüncü Be ş Yıllık Plan döneminde öngörülen sektörel büyüme h ızı yüzde

% 5,5 olarak belirlenmi ş olmasına rağmen gerçekle ş me ancak yüzde 2,2 seviye- sindedir. Bu hedefe bir önceki plan döneminde % 11,6 olan yat ır ı m pay ı yüzde 12,2'ye yükseltilerek ula şılmak istenmi ş tir. Ancak bu ölçüde bir kaynak aktan- m ı söz konusu olmad ığından hedefin alt ı nda kahnm ıştı r. Zira IV. Be ş Y ı ll ı k Kalkınma Plan ı döneminde toplam kaynaklar ı n % 10' ıı yat ırılabilmiş tir.

V. Beş Yıllık Kalk ınma Plân ı 'nda ise daha dü şük bir gelişme hızı öngörül- mektedir. Tarım kesimi için yılda ortalama % 3,6 oran ı nda geli ş me hedef al ı n- maktadır. Bu amaçla da toplam sabit sermaye yat ırımları n ın yüzde 11,37'si tarı - ma aktanlacakt ır. Bu rakam şüphesiz daha önce plan dönemlerine göre daha gerçekçi görülmektedir. Tar ı mda hedef alınan geli ş me h ı z ı Dördüncü Be ş Yıllı k Plan dönemi hariç, ilk üç plan döneminde bu kesimde gerçekle ştirilen üretim art ış h ız ından daha düşüktür. Böyle bir hedefin de esas al ınmas ı ile, ş imdiye ka- dar bütün aksaklıklara rağmen ulaşılan ortalama geli ş me h ı z ı (ortalama yüzde 4,5) dü şürülmü ş olmaktad ı r.

Cetvel 2. Planl ı Dönemde Tarımsal Üretim Art ışı

Toplam Tar ımsal Üretim De ğeri Plan Hedefi Gerçekle şen Fark

Birinci Plan Dönemi 1963/67 4,7 4,0 — 0,7

İkinci Plan Dönemi 1968/72 4,7 3,9 — 0,8

üçüncü Plan Dönemi 1973/77 4,6 4,2 , — 0,4

Dördüncü Plan Dönemi 1979/83 5,5 2,2 — 3,3

Beşinci Plan Dönemi 1984/85 3,6 — —

Kaynak: DPT, üçüncü Be ş Y ıl, Ankara, DPT Yay ı n No: 1272, s. 209.

DPT, Dördüncü Be ş Y ıllık Kalkınma Plânı , Resmi Gazete 12 Aral ık 1978, s. 144.

DPT Be şinci Be ş Yıllık Kalkınma Planı , Ankara 1984, s. 81.

pecya

(20)

DOÇ. DR. RASİH DEMİRCİ

Esasen geçen plan dönemlerinde gerçekle ş me ve plan hedefi aras ındaki aç ı-

ğın olumsuz bir yönde giderek artmas ı n ı , yüksek hedeflerin planlanmas ına ve

devrin iklim şartları na ba ğ lamak mümkündür. Türkiye'de zirai üretim ;hava şartla- rı, bitki hastal ık ve zararlıları gibi dış etkenlerin, yani geni ş ölçüde çevre şartla- rı nı n etkisi altı ndadır. Ekonomisi tarıma dayalı bütün ülkelerde zirai' üretimde gö- rülen bu istikrars ı zlı k, tarım dışı kesimlerdeki geli şme hızına da etkili olmakta, ekonomi zaman zaman darbo ğazların içine girmektedir. iktisadi' bünyenin, ziraî bir yap ı ya sahip olmas ı neticesinde ihraç gelirlerimizin büyük bir k ı sm ı tarım ürünlerinden sa ğ lanmaktad ır (*). Ziraî üretimdeki bu dalgalanmalar, d ış ticaret hacmi üzerine olumsuz etki yapmaktad ır. Dolayıs ı yla tar ı mda görülen bu istikrar- s ı zl ı k bütün döviz gelirlerimize aksetti ğinden bütün ekonomik geli şmeyi frenle- mektedir. Onun için Türk ekonomisinin, d ış yardımlar ve i şçi dövizleri sayesinde ithal ettiği bir kalkı nma hız ın ı sürdürmekten kurtarmakta tar ıma düşen büyük görevler vard ır. Yap ılacak ş ey, tanm ı n iç dinami ğ ini arttırmaktadı r. Bunun için de, modern girdilerin etkinli ğ ini artt ı r ı c ı , sermaye birikimini h ızlandırıc ı bir yapı değişikliğinin gerçekle ş tirilmesi gerekmektedir. Ş üphesiz bu yat ırım gerektirir.

Bize göre, plan dönemlerinde tar ı m kesimi ihmal edilmektedir ve verimlili ğ i artt ı - nc ı yat ı nmlarda bir çeliş ki söz konusu olduğ u gibi, tarı m yatı r ımları nisbI olarak bir düşme eğ ilimi göstermektedir.

Son dört beş yıllık kalkı nma planlar ı nda öngörülen ortalama % 2,2 - 4,2'lik büyüme hızı gerçekle ş tirilmektedir. Ancak tar ım kesiminin millî ekonomi içeri- sindeki istihdam ve gelir yönlerinden payı nı n daralmas ı na ra ğ men tar ımsal üre- tim, mutlak olarak artmaktad ır.

Buradan iki netice ç ı kabilir: (1)

1 — Tarımsal kiş i başına hası la artmaktad ı r.

2 — Tar ı mda ki ş i ba şına sermaye ve yat ırım artmaktad ır.

(*) Tarım ürünlerimizin genel ihracatımızdaki payı 1963'de % 79,3, 1967'de

% 81,5, 1972'de % 72,6 ve 1977'de % 59,4, 1984'de ise tarıma dayalı sana- yiler hariç 15,40 birlikte ise 38,06 olmuştur.

(1) Güneri Akalın,

Tarımın Sosyo-Ekonomik Yap ısı, Vergilerne ve Gelişme,

A.ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Yay ınları No: 384, Ankara 1975, s. 37.

pecya

(21)

KALKINMA PLANLARINDA TARIM SEKTÖRÜ VE UYGULAMA SONUÇLAR'

Ş üphesiz üretim art ış sebebi bu maddelerin aralanndaki ili şkiye bağlıdır.

Plânh dönemde ayr ıca tarım ımı zda çah şan nüfusta bir dü şüş olmakta, buna karşılı k yatırımlar, bütün yatı rımlar içerisindeki pay ın ı , büyük ölçüde koru- maktadı r (Cetvel 3).

Cetvel 3. Planl ı Dönemde Tarımsal Üretim ve Yat ırımlarda Nisbî ve Mutlak De ğişmeler (Sâbit Fiyatlarla) Planların

Başlangıç Yılları

Tarımsal Gayri Safi Hâs ı la İ ndeksi (Sâbit Fiyatlarla)

Tarımsal Hâsdanı n GSMH Orani

%

Tarım Yatırımların ın Toplam Yatırımlardaki

Payı

1963 114,4 35,7 15,5

1968 119,7 29,1 11,8

1973 126,2 24,3 11,9

1978 168,7 20,4 10,0

1984 187,0* 17,7 11,7**

* 1983 y ılı rakamıdır.

** Hedef al ı nan değerdir.

Kaynak: Güneri Akalın, a.g.e., s. 7.

DIE,

istatistik Yıllığı

1983, Ankara 1984 ve DPT

V. Beş Yıllık Plân,

Ankara, 1984'den hesaplanm ış tır.

Belirli yat ırım seviyesine rağmen, tarım üretimindeki durgunluk ve dalgalan- malar iklim ş artlarındaki istikrarsızlık, diğer bir ifade ile tarım ın tabiat ş artları na bağımlılığı kadar, uzun dönemde etkisini gösteren tar ımdaki bünyevi bozukluk- luklard ır.

Dördüncü plân döneminde tar ım için öngörülen temel politikalar, tanmdaki yapı bozuklu ğ unu giderebilecek bir nitelikte de ğildi. Bilakis politik ve ideolojik nitelikte bazı öngörüler söz konusu idi ve bunlar ı n Türkiye'de plânda zikredildi ği gibi uygulamaya konulabilmesi tart ışılabilir bir husustu.

Rakam olarak belirtmek gerekirse, önümüzdeki plân döneminde tar ımsal ha- sılanın GSMH'daki payı 1984 yılında 17,70 iken 1989'da yüzde 15,50 olacakt ır.

Tarım yatırımların ın toplam yatı nmlardaki payı ise 11,7 ile İkinci, Üçüncü ve Dördüncü Be ş Y ı ll ı k Plân dönemlerinde gerçekle ştirilen yat ı r ı m pay ı na yak ındı r.

pecya

(22)

DOÇ. DR. RASİII DEMİRCİ

Türkiye'de 1950'lerde ba ş layan makinala şma, yat ı rımların büyük bir kısm ı - n ın bu sahaya ayrılmasına yol açm ış tır. Nİ:akinala şma bu yı llarda tar ımda durgun- lu ğ u ortadan kald ı rm ış , tarıma bir iç dinamizm kazand ı rırken, işgücü fazlas ını n ortaya ç ı kmas ına da sebep olmu ştur. Bunun neticesinde insan toprak ili şkile- rinde değ iş meler olmu ş , k ı rsal alandan şehire ak ın hadisesi h ı z kazanmış t ı r. As- l ı nda bu dönemi takip eden y ıllarda, 1960'larda ise tar ımda makinala ş ma, bir geliş me unsuru olmaktan öte zorunluluk halini alm ıştır. Kamu mülkü olan mer'a- ların sürülerek tarıma aç ılmas ı , eskiden maliyeti çok dü şük olan çeki hayvan bes- lemeyi, yem kaynakların ın azalması ve yem fiyatlar ın ın artması sonucu pahal ı bir hale getirmiştir. İ lk iki plan döneminde yatırımlar ı n a ğı rl ı k merkezinin makina- lamadan sulama ve toprak kaynaklann ın gelişmesine kaydığı görülür. Zira bu dönemde toplam tar ım yatırımların ın % 50'den fazlas ı , sulama ve toprak kaynak- ların ı n geliş tirilmesine tahsis edilirken, tan ı f ı sal makina yat ırımlarını n en çok 1/4 nisbetinde oldu ğ u görülmektedir. Üçüncü Be ş Yıll ık Plan'dan • itibaren ise, makina ve ekipman yat ırımların ın payı n ın artma eğilimi müşahade edilmektedir.

Tar ımsal traktör makina ve ekipmanlanna yap ılan yatırımların payı, Üçüncü

Beş Yı ll ık Plan gerççkle şme rakamlar ına göre toplam tar ı m yat ı r ımlarının yarısı- na yakla şm ıştır (% 47,66). Buna göre Üçüncü Plan dönemi rakamlar ı ve Dördün- cü Be ş Y ı ll ı k Plan hedefleri, bize tar ımsal yatırımlarda ağı rlığın yine makinala ş - maya kayd ığı n ı göstermektedir (Cetvel 4).

Cetvel 4. Tar ım Kesimi Yat ırımları

Yatı rım Konuları

I. Plan Dönemi (Gerçek-

le şme)

H. Plan Dönemi (Gerçek- le şme)

III. Plan Dönemi (Gerçek- le şme)

IV. Plan Dönemi (Gerçek- leşme)

V. Plan Dönemi Hedefi

Toprak ve su kaynak,

lannın geliş tirilmesi 51,97 51,31 33,72 34,4 65,8, Tarımsal traktör,

makina ve ekipman

lar 29,44 25,38 47,66 38,0

Di ğ er tar ım yat ı -

r ı mlan 9,54 10,93 8,75 15,5 34,2

Ormancılık 11,61 9,42 8,32 10,3

Su Ürünleri 2,04 2,72 1,55 1,8

Toplam Tar ım

Yat ırımları 100,00 100,00 100,00 100,00 100,00

Kaynak: DPT, üçüncü Be ş Y ı l Ankara, DPT Yay ın No: 1272, s. 219.

DPT, Dördüncü Be ş Y ı llık Kalkı nma Planı , Resmi Gazete 12 Aral ı k 1978, s. 158.

DPT, Iktisadi Planlama Devresi Kayıtları

pecya

(23)

(KALKINMAPLANLARINDA TARIH SEKTORO VE UYGULAMA SONUÇLARI

Yatırıma yat ı r ılabilecek kaynaklar ve ekilebilir arazi miktar ı sabitken, tanma ayr ı lan kaynaklar ın etkin kullan ı lması amacıyla yatırım konusunun seçimi ve a ğı rlı k verilecek yönün belirlenmesi büyük önem ta şır.

Sulama sahas ı nda yat ı r ı m yap ı lmas ı , i ş gücü kullan ı c ı tekniklerin seçimini sa ğ lamakla kalmay ıp, aynı zamanda faktör donan ım ı aç ısından tarımda uzman la şmaya ve üretimin çe ş itlenmesine yol açar. Özellikle Türkiye gibi gizli i ş sizli ğ in

yayg ın olduğ u ülkelerde iş gücü yoğun teknikleri seçmek etkin kaynak kullan ımı-

n ın ve dağılımı n ın gerçekle ş mesini sa ğlayacakt ır. Ayr ıca sulama yan ında tohum ıslahl, hayvanc ı l ı k da merea hayvanc ı l ığı ndan besi hayvancılığına geçiş , güb- re kullan ı mı v.s. üretim artt ı rma yan ı nda i ş gücü talebini de artt ı ncı etki ya- par.

Makinala ş n ı a, aksine tarımda çalış an iş gücünü topraktan koparmakta, tarım kesimindeki nüfusun art ışı ile de gizli iş sizlik değ ir bir deyiş le at ı l iş gü- cü oran ı artmaktadı r. i ş gücü yo ğ un tekniklerin yaratt ığı i ş gücü girdisi talebin- deki art ış , makinala ş ma ve tarım kesimi nüfusunun besledi ğ i at ı l i şgücü biri- kiminden fazla olursa gizli i ş sizlik mutlak rakam olarak azahr. Meseleye bu

aç ıdan bakt ığı mızda hem Üçüncü ve Dördüncü Plan dönemlerinde ve hem de

bu yıl uygulanmaya konan 5. Be ş Y ıllık Plan döneminin hedefleri, Türkiye'- de ekonomiyi içinden ç ı kılmaz darbo ğazlara itebilecek niteliktedir. Nitekim Üçüncü ve Dördüncü Be ş Yıllık Plan uygulamas ı bu hükmü do ğrular mahiyet- tedir.

4. SONUÇ

Türkiye 1962 yılından beri planlı bir kalkı nma içindedir. Fakat kalk ı nma plan ı n ı n haz ı rlanması , do ğru ve sıhhatli istatistiklerle mümkün olursa, ancak o zaman plandan faydalanmak mümkün olur. Hakikaten bir ülkedeki ziraat, sanayi, milli gelir gibi iktisadi sahalardaki istatistikler s ıhhatli de ğilse, iktisadi bünye hak- kında tarı m ve sanayinin durumlar ı ve iktisadi refah seviyesi üzerine derinlemesi- ne tahliller ş ansı çok zayıftı r.

Ekonomik bünyenin geliş mesini hızlandı rmak için kaynaklar ı n harekete ge- çirilmesi ve en verimli bir ş ekilde kullan ı lmas ı gerekir. Zaten plan ı n esas vazifesi de en ılYgun kaynak da ğı tı m ın ı sağlamaktır. Ancak amaca ula ş abilmek için kay- nakları n bir envanterinin yap ı lmas ı , kullan ı lmayan at ı l kaynaklarla iyi kullan ı l-

pecya

(24)

DOÇ. DR. RASİH DEMİRCİ

mayan kaynaklar ın tesbiti gerekir (1). Genellikle plân haz ırlama safhalar ında, bü- yük güçlüklerle kar şılaşılı r ve bu durum plânlama gayretlerini s ını rlayan bir engel olmakta devam eder.

Türkiye'de bugün iktisadi istatistikler, plânlaman ın ihtiyaç duydu ğu ölçü- de ayr ınt ılı olmad ığı gibi, sı hhat dereceleri de belirsizdir. Devlet istatistik Ensti- tüsü'nce yay ımlanmış istatistiklerle di ğer resmi kurumlar taraf ından yayımlanan- lar aras ı nda farklar ı n ortaya ç ı kmas ı istatistiklerin sa ğ lam bir metodla de ğ erlen- dirilmedi ğ ini, hatalarla dolu oldu ğ unu gösterir (2). İyi bir plân gayesi ile sa ğlam bir istatistiğe sahip olmak için gerekli tedbirler bir an önce al ınmalıdır.

Plân fikrinin ortaya at ılmasından bu yana, ba şlıca çabalar, tasarruflar ı artt ırmak, gerek özel sektör ve gerekse kamu sektörü kanal ı yla, yatı r ı mlar ı n bileş imini sanayie ağırlık verecek tarzda de ğiş tirmek için harcanm ış tı r. Fakat tecrübeler gösteriyor ki, bilhassa kamu tasarruflar ı n ı n artt ı r ı lmas ı için sürdürülen gayretler hedefine ula şamamaktadı r. Bunun da baş lı ca sebebi, kamu câri harca- maların ı smı rlaman ın mümkün olmamasıd ır. Bu kötü bir devlet yönetiminin ne- ticesidir. 1960 yılı ndan beri baz ı konular ı n ı slâh ı tart ışı l ı r. Esasl ı düzenlemelerin yapı lması öngörülürken, henüz kuvveden fiile ç ı kan bir faaliyet görülmemektedir.

Geçti ğ imiz y ı l yap ılan düzenlemelerin de yetersiz olup olmad ığı ve sonucunun nası l olacağı da tartış ma konusudur.

Milli kalk ı nma çabalat ı m ı z ı n başarıya ula ş abilmesi ve kalkınma plânlarm ı n gelir seviyesinin artt ı rılması , ekonomik bünyenin de ğiş tirilmesi, sanayi ile kalkın- manın hızlandı rılmas ı gibi öngördüğ ü hedeflere ula ş abilmesi, ancak devletçe alı n- mas ı gerekli tedbirlerin milli menfaatler istikametinde gerçekle ştirilebilmesi ile mümkündür. Onun için ekonomiyi yakından düzenleyen reformlar, en k ısa za- manda yapılmalı ve yap ı lanlar da sonuçland ı r ı lmal ı d ı r.

Plân ın baş arı şartlarından bir tanesi de milletin plan ı benimsemesidir. Bu en alt kademeden en üst seviyeye kadar sorumlu ki şilerin davran ışlarını ayarla-

(1) O. Nuri Torun,

Geçmiş Plân Uygulamaları ye III. Beş Yıllık Plân,

Elpnornik ve Sosyal Etüdler Konferans Heyeti, İ stanbul 1972, s. 5.

(2) Kenan Gürtan,

Plân ve Milli Gelir Hesapları,

Refii Ş ükrü Suvlay'a arma ğ an, a.g.e., 457-463.

pecya

(25)

KALKINMA PLANLARINDA TARIH SEKTÖRÜ VE UYGULAMA SONUÇLAR'

malar ı gereklili ğ ini de içine al ı r. Devlet, plânla birlikte ekonomiye müdahalede bulunurken, en k ısa zamanda yüksek bir refah seviyesine ula ş ma amac ı n ı göster- mektedir. Bu amaç bir milletin fertlerinin ço ğunluğ unun, öngörülen kalkı nma seferberliğine kat ılmas ıyla gerçekle ş ir. Sanayileşme, büyük çapta yat ı rımları ge- rektirmektedir. Yat ırımların gerçekle ştirilmesi için d ış ülkelere ba ğımlı olmadan kalkınma isteniyorsa, millet olarak fedakarl ığa ihtiyaç vard ır. Yani iç tasarruf- lann arttırılması , gerekle sermaye birikiminin sağlanarak sanayie aktar ılması elzemdir. Demek oluyor ki, plan ı önce haz ırlayan uzmanları n, icra mevkiine koyacak olan • politikac ıların ve sonra da milletin bütün fertlerinin kalk ınma çabası na kat ı lmas ı lüzumludur.

Bir noktay ı daha belirtmeden geçmemeliyiz; bugün Türkiye'nin hedef ve sistem değiş tirerek yeni denemelere giri şmeye tahammülü kalmam ıştır. Devletin geleceğine mâtuf milli ekonomik bir kalk ı nma siyasetinin tesbiti ve bu istikamet- te geli ş melerin tayini gerekir. Ana hedeflerden, iktidar de ğ i ş ikli ğ i ile meydana gelecek ânzi sapmalar önlenmelidir. Bu da ancak . Türkiye'de memleket gerçekle- rini çok iyi bilen bilgili kadrolar ın yetiş mesi ile mümkün olur. Bu kadroların hakimiyeti siyasi veya şahsi ç ıkar çekiş melerinden do ğabilecek sapmalar' önle- yebilecektir. Yeterli bilgi seviyesindeki kadrolar ın hakimiyeti ise devlet gemisinin emin bir rotada yürümesinin gerçek garantisi olacakt ı r.

Zusammenfassung

In der Türkei wurde durch die Grundverfassung, die im Jahr von 1960 erstellt wurde, die planmaessige Entwicklung angenommen. Durch die Verwirk- lichung der staatlichen Entwicklungs planung hat die Türkei heute etwa 20 jaehrigen Erfahrung. Der in der Entwicklungsplaene vorgesehene 7 prozentiges wchstumrate wurde bisher nach nicht erzielt. Diese Situation kann man damit erklaert, dass die abzielenden Inverstitionen nicht durchgeführt werden können und der Kapitalkoeffizient über den erwarteten Betrag zustande gekommen ist.

Als ein Entwicklungsland in der Türkei wurde die Landwirtschaft nicht so grosse Bedeutung beigemessen und wurde es auch in der Landwirtschaft an das gep- lanten Ziel erreicht. Das ausserdem die Schwankung in der Landwirtschaftlichen Produttion einen Einfluss auf die Aussenhandel hatte, die damit auftauchhenden Devisenengpaessse verhinderte die wirtschaftliche. Entwicklung. Der fünfte Fünfjahresplan sieht eine Erhöhung des Bruttosozialproduktes um jaerlich 7%

yor. In der Landwirtschaft vorgesehene wachstumsrate betraegt 3.6 V.H. Diese Entwicklungsrate liegen noch niedriger als die vorigen Planungszeiten angenom- men wurden.

pecya

(26)

KOOPERATIF I ŞLETMELERDE AMAÇ TESBITI

Yrd. Doç. Dr. Zeynep SINA*

Her kooperatif teşkilat, sosyal yönleri bulunmasının yanı sıra, ticari' nitelik- te bir ortaklıktır. Kooperatifler de diğer ticari' işletmeler gibi birer tüzel kişiliğe sahiptirler ve girişimci gibi hareket ederler. Bununla birlikte, ticari işletmelerle kooperatifler arasında felsefe ve şekil yönünden önemli farklar vardır. Bu farkla- rağmen, kooperatiflerin birer ticari' işletme olarak başarılı olabilmeleri, onların iş yönetimi metod ve tekniklerini uygulamalarına bağlıdır.

Her ticari" işletmenin olduğu gibi kooperatif işletmelerin de tüm faaliyetleri- ne yön veren bir amaçlar grubu olması gerekir. İşletme yönetimi açısından amaç- lar, örgütlerin faaliyetlerinin ve hatta var oluşlarının nedenini meydana getirir.

Örgütsel amaç, organizasyonun bir bütün olarak gerçekleştirmek istediği gelece- ğe ilişkin bir husustur. Amaçlar, işletmenin projelerine veya planlarına yol göste- ren birer unsur oldukları gibi, hedeflerine ne ölçüde ulaştıklarını yönetime bildi- ren birer araç görevini üstlenirler (1). Kısa ve uzun dönemde amaçlar, stratejik planlamanın, işletme stratejisi ve politikaların ın temelini oluşturur. Amaçlar, karar verme kriterlerini belirler ve işletmenin faaliyetlerinin değerlendirilmesinde kullanılabilecek standartlar olarak işlev görürler. Bu nedenle, bir kuruluşun faa- liyetlerine rehberlik edecek amaçlar grubunun var olup olmaması konusunda bir seçeneği yoktur. Gerçekte tek değişiklik; bazı kuruluşların faaliyetlerine rehber- lik edecek amaçların mantıklı olarak detaylı bir şekilde tesbiti, diğerlerinin ise takip edecekleri amaçlar hakkında belli belirsiz fikirlere sahip olmalarıdır. Üst kademe yönetiminin en önemli görevlerinden biri, uzun listeler oluşturabilecek sayıdaki amaçlarının bazılarını önemli sayarak ön plana almak ve bunları benim- semektir. Yöneticiler işletmenin amaçlarını belli açıklıkla ortaya koyarnadıkla-

rında işletmede karar vermek güçleşir, ya da kararın çoğunlukla, bizzat üst kade-

(*) Dokuz Eylül Üniversitesi, Iktisadi ve Idari Bilimler

Fakültesi, İş letme Bölü- mü, Kooperatifçilik Ana Bilim Dal ı .

(1) Erol Eren,

işletmelerde Stratejik Planlama, İstanbul

üniv. Yay ın No: 2666, Yönetim ve Organizasyon Enstitüsü Yay ın No: 2, İ stanbul, 1979, s. 79-80.

pecya

(27)

KÖOPERATİF iş LETMELERDE AMAÇ TESBİTİ

me yöneticileri tarafından verilme zorunluluğu doğar (aile tipi işletme). Bu ise büyük kuruluşlarda bir bakıma olanaksızdır. Dolayısıyla her işletme, öncelikle amaçlarını açık ve detaylı bir şekilde belirlemek zorundadır (1).

A. Amaç Çoklu ğ u.ve Amaçların Dengelenmesi:

Diğer ticari kuruluşlar gibi kooperatiflerin de birden çok amacı vardır. Bir kooperatif işletmenin tek amacının, ortaklarının ekonomilerini geliştirmek oldu- ğunu söylemek, bir ticari işletme.nin tek amacının kâr maksimizasyonu olduğu- nu söylemek kadar tek yanlıdır. Bir ticari' işletmede, işletme yönetiminin sadece kar ile ilgilenmesi, o işletmenin uzun dönemde yaşamasına ve gelişmesine ilişkin faaliyet ve yatırımların (araştırma ve geliştirme yatırımları, işletmenin modern- leştirilmesine ilişkin yatırımlar v.s.) ihmal edilmesi sonucunu doğurur (2). Aynı şekilde, bir kooperatif işletme sadece ortak ekonomisini geliştirme konusuyla ilgilenirse, kooperatif yönetimi, örgütte çalışanların ekonomik durumlarını ve kooperatiflerin sosyal sorumluluklarını ihmal edecek şekilde faaliyette buluna- bilir. Bu nedenle, herhangi bir işletmede tek bir amaç saptamak yerine dengeli bir amaçlar grubu belirlemek gerekmektedir.

Amaçlarla ilgili önemli sorunlardan biri, bunların öncelik sırasına konması ve aralarında bir denge kurulmasıdır. Belirlenen ekonomik amaçların, gerek işletme içindeki eğilimlerden ve gerekse sosyal sorumluluklar ve baskılardan oluşan eko- nomik olmayan amaçlarla koordinasyonu önem taşımaktadır (3).

B. Amaçlar Hiyerar şisi:

Bir kooperatif işletme, faaliyetleri ile ilgili tüm önemli alanlarda amaç sap- tarnalıdır. Belirlenen bu amaçlar; planlama, işletme stratejisi ve temel organizas- yon politikalarının çatısını oluşturur. işletmenin etkinliğini ve sağlığını etkileye- cek herhangi bir faaliyet alanının dikkate alınmaması, o alanın, planlama, strateji

(1) Atilla Gönenli, işletmelerde Finansal Yönetim (3. Bası), Finans. Enstitüsü Yayını No: 3, İstanbul, 1979, s. 8.

(2) Charles B. Handy, Understanding Organizations, Penguin Books Ltd., Harmondsworth, 1976, s. 364; Earl. F. Lundgren, Organizational Manage- ment Systems and Process, Canfield Press, San Francisco, 1974, s. 149.

(3) Erol Eren, a.g.e., s. 124.

pecya

(28)

YRD. DOÇ. DR. ZEYNEP SINA

ve politikaların dışında bırakılması eğilimini doğurur ve sonuçta onun yaşaması- nı ve gelişmesini tehlikeye sokar. Bir işletmede herhangi bir kritik alandaki amaçların yokluğu, o konuya ilişkin uygulama standartlarının da yokluğu de- mektir ve sonuç olarak o alanda uygulama ve çabaların ihmali ortaya çıkar.

İşletme türlerine göre değişik kilit alanlar ve bunlara uygun amaçlar belir- lendiği söylenebilir. işletmelerin belli başlı genel amaçlarının neler olduğu ko- nusundaki görüşler şöyledir: Drucker'e göre, amaç ölçülerinin oluşturulacağı 8 alan mevcuttur (1). Bunlar: a- çalışılan pazarın belirlenmesi, b- yenilik, c- ve- rimlilik, ç- fiziksel ve finansal kaynaklar, d- karlılık, e. yönetici yetiştirme ve geliştirme, f- işçi yetiştirme ve geliştirme, g- sosyal sorumluluktur. Meyer ve Ansoff, bunlara "otonomi", "güvenlik" ve "esneklik" amaçlarını eklemişlerdir.

Ansoff, ayrıca ekonomik amaçlar grubuna "prestij" ve "likidite" amaçlarını da ilave etmektedir (2). Kooperatif işletmeler söz konusu olduğunda bu amaçlara

"ortakların tutum ve katkıları" amacının eklenmesi de yerinde olur.

Değişik işletmelerde temel amaçların farklı şekilde önemsendiği bir gerçek- tir. Aynı şekilde, bir işletmede gelişmenin çeşitli aşamalarında bu alanlara veri- len önemde de farklar gözlemlenir. Bununla birlikte, genellikle her i şletmede bu temel alanların aynı olduğu söylenebilir.

C. Amaçlar:

1 — Çalışılan Pazann Belirlenmesi: imalat veya hizmet sektöründeki her ku- ruluş pazar için üretim yapar. Pazarı dikkate almayan ve pazarda kalma alanında kesin amaçları olmayan bir kuruluş, büyüme ve gelişmeyi bir yana bırakalım, varlığını sürdüremez. Bir işletme, bu alanda amaç saptarken rakip kuruluşları, rakip ürünleri ve pazardaki kendi payını da dikkate almalıdır. Aynı zamanda bir işletme, ürettiği ürünler için gelecekteki toplam taleplerin, rekabet durumunun, ürün geliştirme ve değiştirmenin de projeksiyonlarını yapmak ve bu projeksiyon- ların ışığında pazarlama amaçlarını pazar payı yüzdesi olarak belirlemek zorun- dadır. Ticari' faaliyetleri disiplin altına almayı amaçlarından birisi olarak benimse-

(1) P. Drucker, The Practice of Management,

New York, Harper and Brothers Publishers, 1954, s. 63.

(2) Erol Eren, a.g.e., s. 87.

pecya

(29)

KOOPERATIF IŞLETMELERDE AMAÇ TESBİTİ

yen bir tüketim kooperatifi veya aracıları ortadan kaldırmayı (en azından aracı sayısını azaltmayı) ve üreticiye emeğinin karşılığı olarak adil bir fiyat ödemeyi amaçlayan bir pazarlama kooperatifi veya tarım üreticilerinin kredi gereksinimle- rini karşılamayı temel amaçları arasında benimseyen bir kredi kooperatifi;

ortak-müşterilerinin pazar taleplerini gittikçe artan bir oranda karşılamayı ger- çekleştiremez ise ilgili faaliyet alanlarında önemli bir başarı elde edememiş sayılır. Örneğin bir tüketim kooperatifi, beş yıllık bir dönem içinde satışlarında

% 10'luk bir artışı gerçekleştirirken aynı süre içinde toplam pazar satışları % 20 civarında bir artış göstermiş ise, bu kooperatifin pazarda disiplini sağlama gay- retleri, bir artış gösterme yerine azalma göstermiş olarak kabul edilir.

Bir kooperatif işletme; üretim hatları, mevcut ve potansiyel pazarlar, dağı- tım örgütü, fiat politikası ve müşteri hizmetleri ile ilgili konularda kesin pazarla- ma amaçları belirlemelidir. Bu tür amaçların gerçeğe dayanması için kapsamlı pazar araştırmalarına gerek vardır. Örneğin bir tüketim kooperatifinin birbirle- riyle uyum halinde olan ve açıkça belirlenmiş çeşitli pazarlama amaçları olma- lıdır. Aşağıda sözü edilen alanlarda pazarlama amaçları saptayan bir tüketim kooperatifi, sağlıklı büyüme ve gelişme için ön koşulları gerçekleştirmiş olarak kabul edilebilir:

- satışların miktar ve değerinde artış sağlamak,

- temel ticâıl malların yerel pazar paylarında artış sağlamak,

ticârî

mallarda çeşitlenmeye gitmek (elektrikli alet ve eczacılık hizmet- leri dahil),

- pazar rekabeti karşısında fiyat politikasında esnek davranmak,

- mümkün olduğu kadar geniş bir coğrafi' bölgeye ve çeşitli gelir grupla- rına hizmet götürebilmek için zincir mağazalar kurmak,

— eve teslim ve basitleştirilmiş ödeme yöntemleri, daha iyi paketleme gibi geliştirilmiş müşteri hizmetleri sunmak.

Bir işletme, değişik pazarlama gayretlerinin sonucu olarak mevcut mamulle- riyle mevcut pazarlara yerleşmeye çalışarak satışını geliştirmeyi hedefler. Başka bir deyişle, işletme, mevcut müşterilerinin mâmulü kullanma sıklığını çeşitli satış geliştirme teşvikleriyle artırabilir (Tariş'in, Tarin marka mamulünün paketi üzerinde „değişik kullanım yerlerini gösteren yemek tarifleri sunması gibi), rakip ürünleri kullanan müşterileri kendi mâmulüne çekmeye çalışabilir (Vita'yı kulla- nan pazar bölümündeki müşterilerin marka bağımlıliğını değiştirerek Tarin'e

pecya

(30)

YRIL DOÇ, DR, ZEYNEP SINA

yönelmelerini sağlamak için kupon ve hediye gibi tekniklerin kullanılması), işletmenin mâmullerini hiç kullanmayan pazar bölümüne mâmulün üstünlüklerini vurgulayan reklâmlarla yönelebilir (örneğin, hiç zeytinyağı ve ayçiçek yağı kul- lanmayan pazar bölümüne sıvı yağ kullanımının sağlık ve kullanım kolaylığı açı- sından yararları reklâmlarla işlenerek, katı yağdan vazgeçirtmeyi hedefleyen dav- ranış değişikliğinin yaratılması gibi) (1).

2 — Yeniliklerle ilgili Amaçlar: Bir işletmenin yaşama koşullarından biri de, bazı yenilikler geliştirmek veya devam ettirmek zorunluğudur. İşletme de- vamlı olarak gelişme içinde olan teknik ve ekonomik koşulların ortasında yaşar.

Bu değişikliklere yapıcı bir şekilde tepki gösterebilmek ve değişikliğin yönünü ve önemini etkileyebilmek için, bir işletmenin temel faaliyetleri ile ilgili tüm alan- larda sürekli yenilik yapması gerekir. işletmeler yaşayabilmeleri için kendileri

dışında yaratılan yenilikleri kabullenip uygulama yanında kendileri de bizzat

yenilikler yaratmak zorundadırlar. Yeniliklerin kapsamına teknolojik yenilikler yanında teknolojik olmayan, özellikle ticart nitelikteki yenilikler de girer. Örne- ğin, bir işletme, mâmul hatları bulma, fiat belirleme, müşteri hizmetleri gibi ko- nularda yeni yöntemler geliştirme yanında, yönetim şekilleri ve politikaları,

işçi-işveren ilişkileri, ödüllendirme ve cezalandırma sistemleri konularında da

yenilikler geliştirmelidir.

3 — Verimlilik: Verimlilik; faaliyetlerden en iyi randımanı elde etmek için masraf düşürücü ve gelir arttırıcı önlemlere girişerek işletmenin durumunu iyi-

leştirmektir. Başka bir deyişle, verimlilik, bir işletmede mamul veya hizmet üreti-

mi ve pazarlamasında kullanılan finansal, fiziksel ve beşer"' kaynakların etkinlik ölçüsüdür. Verimliliğin ölçülmesi her zaman için pek kolay olmamakla birlikte, zaman birimi, makine saati birimi ve çalışan kişi başına düşen üretim gibi, bir takım ölçü kriterleri geliştirilebilir veya uygulama sonucu bunların bir kısmı elirriine edilebilir. Örneğin bir tüketim kooperatifinde verimlilik; işçi saatına dü- şen satış miktarı, ürün birimi başına düşen depolama masrafı, satışlarda paketle- me maliyetinin oranı gibi kriterlerle ölçülebilir. Maliyet kontrolu ve maliyet in- dirimi gerektiren tüm alanlarda verimlilikle ilgili olarak amaç saptanmasına gerek olduğu söylenebilir.

(1) Alican Kavas, Yavuz Odabaşı, "Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri İçin Alternatif Büyüme Stratejileri ve Yeni Mamul Geliştirme Projeleri", Koope- ratifçilik Dergisi, Sayı

63, 1984, Türk Kooperatifçilik Kurumu, s. 9.

pecya

Referanslar

Benzer Belgeler

Dönem Ödevi/Projesi (Term Paper/Project) Laboratuar Uygulaması (Laboratory Work) Diğer Uygulamalar (Other Activities) Final Sınavı. (Final Exam) 1

Acaba ben mi uzaklaştım diye düşünürken gölgeye baktı tekrar.. Şimdi

Computed tomography angiography revealed vascular irregularities on large vessels and a mild stenosis of the basilar artery (Figure 2C).. We think that the accumulation of

Solmaz ve arka- daşlarının çalışmasında belirtildiği gibi EN’nin en sık nedenleri grup a beta hemolitik streptokoklar, tüberküloz ve mikotik enfeksiyonlarla,

Kliniğimizde suçiçeği tanısı ile Ocak 2000 ile Eylül 2009 tarihleri arasında hastaneye yatırılan hastaların alın- dığı retrospektif kesitsel çalışma yapıldı

Kısa vadede, az gelişmiş bölgelerde yoğunlaşma göstermez ve bu bölgelerde bulunan çağrı merkezleri için gerekli olan hizmetler, İstanbul’dan sunulmaya de- vam eder

 Toplulukların ormanlar ve diğer doğal kaynaklar üzerindeki haklarını artırmak, pek çok ülkenin uygulayabileceği ve uygulamak zorunda olduğu, işe

bu kaynakları çekinmeksizin sunması, onun şiirde kaynaklık soru- nuna ve metinler arasılığa bakışını vermesi bakımından da son de- rece önemlidir. Batı şairlerinden