• Sonuç bulunamadı

Alimler iz

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Alimler iz"

Copied!
25
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TÜRKIYE DIYANET VAKFI YAYINLARI/264

Türk Kültüründe iz Bırakan

İskilipli

Alimler

(Sempozyum: 23-25 Mayıs

1997 •

İsldlip)

Yayma Hazırlayan

Yrd.

Doç.

Dr

.

Mevlüt

Uyanık

ANKARA

(2)

,,

'l

.

.

.

'

ı. İlmiyye Sınifına

Mensup

Bazı İskilipli

Alimler v

e

Es

e

rl

e

ri

Dr. Bünyamln ERUL

Muhterem Başkan, değ;erli hocalanrn, şirin İskilip'in halim ınsanları: bendeniz, sizlere, ilmiye sınıfına mensup, ulemadarı addedilen ve geçmiş dönemlerde, asırlarda yaşayan İskilipli alimlerimizden söz edeceğ;im.

Böyle bir konuyu alırken. doğ;rusunu söylemek gerekirse. Sayın Hocarn Mücteba Bey'in benim elime verdiğ;i şu küçücük kitapçık vardı. bundan ay-rıca bahsedeceğ;lm ve İskilipli olduğ;unu bildiğ;imiz, huzur derslerine katılan bazı alimierin isimleri vardı. Fakat, hani derler ya, Anadolu topraklarının nasıl altı şehit kanlarıyla sulanmış ise, bu toprakların üzeri de ulemanın mürekkebiyle boyanmış. Biraz araştırma yaptıktan sonra, gördük ki, Ana-dolu toprağındaki bu bereket kendisini gösterdi ve gerçekten, bir bilgisaya-ra, İskilip'ten neler yetişmiş diye İskilip maddesiyle sorduk, bize, 78 tane İs­ kilipli ~im ve eserin ismini verdi.

Ancak, burılardan birçoğ;u, Ebussuud Efendi gibi meşhur oları alimler-di. Ben, konuyu sınırlamak zorunda hissettim kendimi ve daha çok torun-ları tarafından unutulmuş, fazla tanınmayan; ama, geriye. el yazması halin-de eserleri kalan. çok değ;işik yerlerde bize iz bırakmış, değişik sahalardaki bazı İskilipli alimlerimizden söz edeceğim.

Öyleki, bu eserlerin bir kısmı. dil, edebiyatla ilgili, 'bir kısmı İslam hu-kukuyla ilgili, hadisle ilgili, mantıkla ilgili, siyasetle ilgili, değişik ilimierli il-gili eserler. orılar üzerinde tek tek bahsedeceğ;im ve bu eserlerin bir lusmı, önemli bir kısmı İstarıbul kütüpharıelertnde, bir tanesini Antalya Elmalı Kütüphanesinden temin ettik, bir tanesi İzmir Tire Kütüphanesinde, bir

lusmının mikrofilmlerini Ankara'da bulduk ve çok ilginç belki, bir tanesini de Saray Bosna'daki Gazi Hüsrev Kütüphanesi'nden fotokopisini getirttik

in-şallah, sizlere, bu tebliğ;imde, ben, bulabildiğ;im kadarıyla, alimlerimiz hak-kında, kısa da olsa, hayatını tarutıcı bazı bilgiler vereceğ;im; ama, bazıları

hak-kında gerçekten bilgi bulamadık, bu konuda bizi mazur görürler; ama. elde

edebildiğ;imiz kadarıyla, ulaşabildiğimiz bu eserleri, kısa da olsa, sizlere tarnt-maya çalışacağız.

Ümit ediyoruz ki, bu tebliğ;de, bu şahsiyetler ve eserleri üzerinde.

özel-, likle, Çorum İlahiyattaki arkadaşlarımız, belki, birçokları, kendi sahasına uygun olarak. mastır yapan, doktora yaparı arkadaşlar, bu eserleri mutla-ka değerlendir eceklerdir ve böylece, belki, o şahsiyetleri çok daha yakından. o eserleri, bütün teferruatıyla tanıma imkfuıını bulacağız.

(3)

Bu arada. İstanbul'a bu araştırma için gittiğimde, Amasyalı bir ilim

adamının el yazması bir kitabını gördüm. Orada, eser bırakmamış bazı is-kiliplilerden söz ediyor. Mesela, belki, ecdadın torunlarından içinizde vardır

veyahut olakapla halen anılanlar vardır. Soğanzade Muhammed Bin Mu-hammed. ölümü 1190. Pancarlık Köyünden Gökmen Efendi, Osman Bin

Soğanzade. bu Soğanzade'nin torunlarından falan; ama. bunların isimleri var. kitapları olmadığı için biz bunlardan söz etmeyeceğiz.

On dört asrı aşkın zengin bir İslam kültür ve medeniyetinin müntesip-leri olan bizler. aynı şekilde asırlardır bu kültür ve medeniyete hizmet etmiş

şanlı bir ecdadın torunlarıyız. Anadolu. İslam ile şereflendiğinden beri. asır­

Iardır İslami ilirolerin tahsil edildiği, önemli bir ilim ve kültür havzası

ol-muştur. Anadolu'nun her köşesi, arkasında nice önemli eserler bırakan

ule-manın iz ve hatırasını taşımaktadır. Küçük bir kasaba olmasına rağmen İs­ kilip'de. içerisinden yetiştirdiği ilim adamlarıyla ilim ve kültür tarihimize damgasını vurabilen önemli ilim merkezlerinden biridir.

Ancak esefle belirtelim ki, bu ulemadan bir çoğunun zaman içerisinde.

torunları tarafından dahi unutuldukları. acı gerçeklerimizdendir. Hiç şüp­

hesiz bunda. birçok imkansızlıkların yanısıra, harflerin değişmesi, ilim

ge-leneğimizin inkıtaya uğraması, kullanılan dil ve seViye farkı, çok zengin olan kültür rnirasımıza sahip çıkınama gibi sebepler. en önemli etkenlerdir.

Fakat. Anadolu topraklarının altı. nasıl şehit kanlarıyla sulanmış ise, üstü de ulemanın mürekkepleriyle boyanmış tertemiz ve bereketli

toprak-lardır. Dolayısıyla. bu mirasın tamamen yok edilmesi. yitirilmesi mümkün

değildir. Özellikle son yıllarda -mahalli de olsa- yapılan ilmi ve kültürel

mi-rasımızı yeniden ihya etmeye. diriltıneye yönelik konferans, panel, sempoz-yum vb. etkinlikler son derece ümit ve memnuniyet verici gelişmelerdir. Bu sempozyum ile böyle bir çalışmayı gerçekleştiren bütün yenilikleri kutluyor.

ayrı ayrı tebrik ediyorum.

Bendeniz, sizlere İlmiyeye mensup olup da. geriye eser bırakan bazı İs­ kilip'li şahsiyetler ve onların eserlerinden söz edeceğim. Tebliğ için böyle bir konuyu seçerken elimizde sadece bir iki küçük matbu eser ile. son dönem-de yaşamış İskHip'li bazı alimierin isimleri vardı. Ancak biraz araştırdığımız

zaman, yukarıda sözünü ettiğimiz bereket meyvesini verdi ve birçoğu el yaz-ması halinde kütüphanelerimizde eserleri bulunan bazı alimlerimiz ile; eserleri basılmış olduğu halde. nüshaları kalmadığı için nadir eserler arası­

na giren, dolayısıyla unutulmuş bazı alimlerimiz ve onların eserleri şeklin­

de konuyu sınırlandırma ihtiyacı hissettik.

Burada, ihtisas alanı hadis olan birisi için. böyle bir tebliğ hazırlama­ nın ne kadar zor olduğunu bu işin ehli çok iyi takdir edecektir. Zira

bahse-deceğim eserlerin hemen hepsi. sahaının dışındadır. Ayrıca. eserlerinden söz edeceğim İskilip'H alimler. Ebussuud Efendi kadar meşhur olmadıkları

(4)

yapılması halinde, biyoğrafik eserlerin yanısıra, sicil defterleri, salnameler, vb. bazı tarihi vesikaların incelenip araştırılması neticesinde az da olsa önemli bilgilerin elde edilebilecegine inanmaktayım. Takdir edersiniz ki, bu-nun için nokta çalışmalara ihtiyaç vardır. Yani tek bir şahsaçalışmak gere-kecektir. Ben ise bu tebligimde daha faydalı olabi.J.ir ümidiyle, bir kısmının hayatı hakkında malumat eksikligi olsa da, öncelikle arıların ortaya

koy-dukları eserlerin tanıtılmasını uygun gördüm. Bu eserler hakkında verece-gimiz bilgilerden sonra, gerek İskilip'li torunları, gerekse Çorum'lu hemşeh­ rileri bu eser sahibi ecdadlarını tek tek inceleyerek gün yüzüne çıkartacak­ lardır. Bu dilek ve temennilerden sonra yüksek müsaadelerirıizle inceledi-gim İskilip'li ilmi şahsiyetler ve eserlerine geçiyorum.

A- Veli b. Yusuf el-İskilibi (ö. 998/ 1589)

İskilip'li Veli Yegan diye bilinen Veli b. Yusuf, uzun zaman Ebussuud Efendi'ye (ö. 1574) hizmet etmiş. ondan ders ve fetvalar almış. onurıla bira-rada yaşamıştır. Hat ve imlasının güzel olması sebebiyle hocasının fetvala-rını ve çeşitli malumatı biraraya getiren mecmualar tertip etmiştir. Nev'iza-de, onun bu çalışmasını gerçekten faydalı bir derleme olarak nitelendirmek-te ve onun önemli konular hakkında degerlendirmeleri, ve kabul görecek beyanatının bulunduğunu ifade etmektedir.

"Ferd-i kamu ve merd-i fadıldır" diye tavsifedilen Veli Yegan, muhtelifböl-gelerde, degişik görevler yapmıştır. Vefat ettigi sene olan 998'de, onun Tuna bölgesi kasabalarından Pervadi kasabasında kadı oldugu kaydedilmektedir111•

998/1589 senesinde vefat eden Yegan Efendi121 hakkında, maalesef faz-la bir malumat bulahilmiş degiliz. Bu nedenle biz, bir nebze de olsa size onun eserinden söz etmekle yetinecegiz.

Mecmuatu'l-Fetava

(Osmanlıca, yazma, Diyanet İşleri Reisliği Kütüphanesi, Kayıt numarası: 13421 728, 285x160, 255 sf., okunalclı nesih bir yazı, başlıklar kırmızı, yazım hataları var. Milli Kütüphane, M.F.A. (AJ 940)

Müellif, eserine besmele, harodele ve salvele ile başladıktan sonra, bu mecmuasını, Hoca Çelebi Efendi (Ebussuud), Ahmed Çelebi Efendi (Kemal Paşazade), Şeyh Muhammed b. İlyas (Çoyzade Efendi), Sa'cli Çelebi Efendi ve Ali Çelebi Efendi (el-Cema.Ii) hazretlerinin fetvalarından en güzel bir şe­ kilde derleyip tertip ettigini, her bir fetvayı sahibine nisbet ettigini, bazı me-seleleri, terceme, bazılarını da aynen nakletmek suretiyle cevaplandırdıgını bildirmektedir. Eseri yazan katiplerden, herhangi bir hata gördüklerinde onu düzeltinelerini de istirham etmektedir.

(ll Atai Nev'izade. Şakaik-i Nu 'mô.niye ve Zeyilleri (Hadô.iku '1-Hakô.ikfi Telcmileti'ş-Şelcô.ik). N eş­ re Hazırlayan: Abdulkadir Özcan. İstanbul-1989, Ça~rı Yayınları. II. 313-4.

(5)

Eser. ibadetten muamelata, feraizden ukı1bata varıncaya kadar, klasik

fıkıh kitaplarının ihtiva ettigi bütün kitapları ve ilgili babları

kapsamakta-dır. Kitabu'l-Taharet, Salat. Savm, Hac, Nikah, Talak, ltak, Eyman,

Hu-dı1d ... Vasaya gibi birçok kitaptan sorıra İslam. Mürted. Mülhidler. meşayih.

Rafıziler, fırkalar ve İbnu'l-Arabi lle ilgili bablardan oluşan Ki.tabun fi'l-M e-saili'l-Müteferrika kısmıyla sona ermektedir.

Kitap dönemin fetva mecmualarının üslubuyla kaleme alınmış olup,

mes'ele-el-cevab tarzındadır. Müellif, bazı sorulara ayet veya hadisle cevap vermektedir. Misal:

Mesele: Şeref-i ilim ile, şeref-i neseb bir olur mu?

El-Cevab: Olmaz. "Hel yestevillez1ne ya'lemCı.ne veliezıne la ya'lemCı.n'~31 Ebussuud.

Mesele: Salatı cemaatle kılmak ile, münferid kılmak mabeyninde sevab ne vechiledir.

El-Cevab: İbn Ömer'den gelen sahih hadislerden birisirlde Rasulullah

(s.) şöyle buyurmuştur: "Cemaatle kılınan namaz, tek başına kılanın nama-zından yirmi yedi derece dahajazUetlidir'~41 Mesabih.

Bazen meseleyi Osmanlıca sorduktan sonra, cevabı bir kaynaktan ay-nen arapça olarak nakJetmektedir. Misal:

Mesele: Hamama girüb meks-1 tavil idüb ve çok su dökünmek caiz olur mu? El-Cevab: Mekruhtur. "Ve yenbaği limen dehale'l-Hamd.me en yemküse melcsen mütearifen ve yesubbe sabben mütearifen" Kadihan. (Hamam giren

kimsenın örfe uygun olacak şekilde kalması ve yirıe örfe uygun olacak şe­

kilde su dökümnesi gerekir.)

Mesele: "İmam Gazza.Ii mülhiddir" diyen Zeyd'e ne lazım olur?

El-Cevab: Ta'zir olunur. Ebussuud.

Eser genellikle Osmanlıca mesele ve cevaplarta kaleme alınmış.

fetvala-rının çogu da Ebussuud Efendi'ye nisbet edilmiştir.

Nasihinirı ismirıi okuyamadıgımız eserirı 1160'lı yıllarda tensih edildigi

anlaşılmaktadır.

Kütüphanelerde gözüken diger eserleri veya aynı kitabın farklı

nüsha-ları şunlardır:

a) RiSd.leji'l-Fıkh, (Arapça. yazma, Süleymaniye-42518, Fıkıh, 103-105 sf.) b) Mecmau'l-Fetavd.. (Osmanlıca, yazma. Süleymaniye-91083, 95044. Fıkıh) c) Fetava Mecmuası. (Osmanlıca. yazma. Beyazıt Devlet-9424, Fıkıh) d) Fetava-i Ebussuud, (Arapça, yazma, Isparat Halil Hamid Paşa Kü-tüphanesi-1647, 286 sf., talik)

(3) 39 Zümer 9.

(4) Buhari. Ezan 30. I. 158: Mesacld 248-250, I. 450-451.

(6)

B- el-Halimi, Yusuf b. Osman el-İskilibi (ö. 1199)

Bagdarlı İsmail Paşa. Şeyh Yusuf b. Osman'ı "İskilip'li vaiZ; Anadolu-İs­

kHip'li Hanefi mantıkçı diye tanıtırken, onun İstanbul'da Süleyman Camiin-de vaiz oldugunu ve 1199 yılında vefat ettigini. el-Meuhibetu 'l-İlô.hiyye ve'l-Atıyyetl's-Subhô.niyye

.fi

Tejsl.rl'l-Kur'ô.n adıyla biri tefsir yazdıgını

kaydet-mektedirı51.

Neticetu'l-Fil;cr adlı eserinde belirtligine göre Halimi. İskilip'te dogmuş, daha sonra İstanbul'a yerleşmiş ve orada yaşamıştırı61. Topkapı'da medfun-durm.

ı. Tuhvetu'l-İhvan

Yusuf b. Osman, Besmele, hamdeleve salvele ile başladıgı bu risalesi-ni, herkes istifade edebilsin amacıyla Türkçe olarak kaleme almıştır. Arap-ça sarf ilmi ile ilgilidir.

"Ilm-i Sarfın babları 35 babdır, dört kısım üzeredir: Sülasi mücerred, sülasi mezid fih. rubru mücerred, rübai mezid fih ... " şeklinde devam etmek-tedir.

Nuh b. Muhammed tarafından 1176 senesinde tensih edilmiş olup 28

sayfadır.

.

Eser Osmanlıca bir yazma olup, Köprülü-4376 nurnarada kayıtlıdır.

2. Muhammed Birgivi'nin el-Avamilu'l-Cedid Tercemesi

Yusuf b. Osman. İmam Btrgivi (ö. 981!1573)'nin, hacmi küçük, ama ol-dukça degerli bulunarak birçok kimse tarafından üzerine şerh ve haşiyeler yazılanısı bu gramer kitabının. Arapçayayeni başlayan manevi evlatları olan talebelerine zor geldigini gördügü için Türkçeye çevırıneye başladıgını söy-lemektedir.

"Ma'lum ola ki, llm-i Nahvi bilmeye talip olan kimsenin 100 şeyi bilme-si lazımdır. 100 şeyin 60'ı amil, 30'u ma'mul, 10'u amel-i'rabdır. Bu üç şey, üç babda mündericdir.

Bab-ı evvel. amil beyanındadır. Ol dahi iki darb üzeredir: Lafzi. mane-vi..." şeklinde devam edip gitmektedir.

Eser, Osmanlıca 6 sayfalık bir yazma olup, Köprülü'de 296 nurnarada kayıtlıdır.

(5) ismaıı Paşa el-Bagdadi. Hediyyetu'l-Arifin, Esmau'l-Müellifin ve Asö.ru'l-Musannifin. istan-bul-195 1. ll. 570: Kehhale Ömer Rıza. Mu'cemu'I-Müellifin. Dımaşk-1961. XTIL 317. (6) Neticeıu·t-Fikr. V. la.

(7) Abay Muhammed. Osmanlı Dönemi Müfessirleri. U1udag Üniversitesi S.B.E. basılmaınış Yüksek Lisans Tezi, Bursa-1992. s. 168.

(7)

-3. Neticetu'l-Fikir

Yusuf b. Osman'm, Besmele. harodele ve salveleden sonra, bir sayfadan fazla yer tutacak kadar medh u sena ettiği halde ismini açıkça zikretmedi-ği zamanın Sadrazaını veya Şeyhulislamına arzettiği ve kabul görmesini can u gönülden arzuladığı Arapça bir risalesidir. Risrue, Kur'an-ı Kerim'deki "İç­ lerinizdekini açıklasanız da, gtzleserriZ de, Allah siZi onunla hesaba çe-ker .. .''191 ayetinin yorumunu konu almaktadır.

Müellif, Beyzavi'nin Tefsirinden1101 bu ·ayet hakkındaki kısa açıklaması­

nı naklederek konuya başlamaktadır.

Ayet-i celile, insanın içinden geçen ve defedilmesi imkansız kötü düşün­ celerden (hadcsu'n-neysi ve'l-havdtıru'l-fdside) söz etmektedir. Oysa bunlar sebebiyle kişiyi muahaze etmek, insana takatini aşan sorumluluk yüklet-mektir. (Şu halde bu nasıl iZah edilmelidir?)

Buna birkaç şekilde cevap verilebilir:

Birinci Cevap: Bu tür düşünceler iki kısımdır:

a) İnsanın nefsine yerleşen ve gerçekleştirme azminde olduğu düşünce­ ler ki, o bununla muabeze edilir. Nitekim Beyzavi buna "ve'l-azmi aleyh"

=

"yapmaya kasdettiği" sözüyle işaret etmiştir.

b) İnsan başlanmadığı halde, yine de aklına düşen, önlenmesi

imkan-sız düşünceler ki, o bunlardan dolayı muabeze edilmez.

Nitekim Hz. Peygamber "Allah, konuşmadıklan ve yapmadıkları müddet-çe. ümmetinin içinden geçirdiklerini bağışladı" buyurmuştur11ıı.

İleinci Cevap: Allah bu tür düşüncelerden dolayı muahaze eder, fakat bu muahaze, dünyada üzüntü ve endişeler şeklinde gerçekleşir.

Üçüncü Cevap: "Allah sizi onunla hesaba çeker" demek, "0, giZlenen sır­ ların hepsini bilir" anlamındadır ve burada mecaz1 bir hesaba çekme sözko-nusudur.

Dördüncü Cevap: Ayetin sonunda "Allah, dilediğine mağfiret eder, diledi-ğine de azab eder" buyurulmaktadır. Dolayısıyla bağışlanma. istemeyerek

çeşitli düşüncelere kapılanların; azap ise, bu düşünceleri güzel görerek is-rar edenlerin nasibi olmalıdır.

Beşinci Cevap: Allah şayet isterse, bu tür düşüncelerden dahi hesaba çe-kebilir. Fakat gücünün yetmediğinden dolayı kimseye sorumluluk yoktur. Ama yine de kulların gerek kebarrden. gerekse segairden kaçınmaları gerekir. (9) 2 Bakara 284.

(10) Bkz: Beyzavi, Nasıruddin Ebu'l-Hayr Abdullah b. Amr eş-Şirazi, Envaru't-Tenıil ve Esra-ru'l-Te'vil, İstanbul-t.y., I. 190.

!lll Hadis için bkz: Ahmed. Müsned. Il. 255, 393. 425. 474. 481: Ebu Davud. no: 2209; Tir-mizi. no: 1183; Nesai. VI. 156-8; İbn Mace. no: 2044: İbn Belban. İhsan. (Sahilı-i İbn Hıb­ ban), X. 178-9. no: 4334-5: Beyhaki. VII. 298, 356, Vlll. 235, X. 61.

(8)

Arapya yazma olan eser. ilgili ayetin on sayfalık geniş bir tefsiri mahi-yetinde olup. Köprülü-4373 nurnarada kayıtlıdır.

4. Lisanu'l-Mantık fi Mearifi'n-Nutk

(İsaguji tercemesi ve şerhi) (Köprülü Ktp. Mehmed Asım kısmı, No: 279/1-2)- (Milli:Kütüphane, M.F.A. (Al 1629/1)

Esirüddin el-Ehberi'nin (ö. 663/ 1265?)1121 İsaguji ya da er-Risaletü'l-Eb-heriyyeji'l-Mantılc adıyla bilinen eserine yazmış olduğu bir tercemeve şerh­ tir. İsaguji, "Mantığın bütün konularını kapsamakla birlikte, son derece muhtasar bir eser olup medreselerde mantık alanında okutulan ilk kitap ol-ması bakımından önemlidir. İsaguji, mantıkçılar nezdinde en çok değer ve-rilen, yine aynı derecede mühim birçok şerh ve haşiyeye konu olan başlıca mantık kitaplanndandır1131

Müellif eserine besınele ile, gayet edebi bir harodele ve selvele ile başla­ dıktan sonra, önceki alimierin yaptıkları gibi, geriye kalıcı bir eser bırakma ve ilmi bir hizmet gerçekleştirme arzusuyla çeşitli ilim dallarını araştırdığı­ nı ve sonunda Esiruddin el-Ebheri'nin İsaguji adlı eserini kolaylaştırmak. ona bazı faideler ve kaideler ilave ederek herkesin faydasına sunmak üzere Türkçeye tercüme etmeye yöneldiğini. böylece okuyanların hayır dualarına nail olmayı ümit ettiğini belirterek başlamaktadır. Bu edebi dibaceden son-ra. yaptığı bu çalışmayı, Lisanu'l-Mantılcji Meariji'n-Nutlc diye

isimlendirdi-ğini belirtmektedir.

Halimi. önce İsaguji kelimesinin ne anlama geldiğiiii üzerinde

durmak-tadır:

- İsagoji. Mantık ilmini Süryanice'den, Arapçaya terceme eden filozo-fun adıdır.

- Veya, bu filozof mütercimin öğrettiği çocuğun ismidir.

- Ya da, Süryanice üç lafızdan (İse+aglı+ci) oluşmaktadır1141

- Yahut. beş yapraklı bir kitap demek olup. mantıkta buna beş tümel de denilmektedir (s. 2-3)1151

(12) Hayatı hakkında geniş bilgi için bkz: Bingöl Abdülkuddüs. Ebheri Mad., TDV. İslam Ans., X. 75-6; Kayacık Ahmet. Ebheri'nin İsagucu'slnin İlk Şerhleri. (XIV-XVI. Y.Y.). Erciyes Üni-versitesi. S.B.E .. Basılınamış Doktora Tezi, Kayseri-1996, s. 1-3.

(13) Kayacık Ahmet, bu çalışmada, İsaguji üzerine yapılmış yetmişeyakın şerh zikretmiş. an-cak muhtemelen Halimi'nin şerbinden haberdar olmadıgı için ondan söz etmemiştir. (14) Kayacık Ahmet. böyle bir görüşü. el-Fevaidü'l-Fendriyyefi Risaleti'l-Esiriyye adlı şerhinde

yalnızca Fenari'nin zikrettigini belirtir ki, muhtemelen Halimi de buradan Istifade edilmiş

olabilir. Bkz: A.g. tez. s. 55.

(9)

1

!

--

-

.

·-i.·

Mantık ilmi dokuz babtan oluşmaktadır:

ı

ı. Mebadi-i Tasavvurat: Külliyat-ı hamse (beş tümel): Cins. fasıl. nev'i,

araz-ı

am.

araz-ı has.

2

2. Makasıd-ı Tasavvurat: Kavl-i ~arih yani. hadd-i tam, hadd-i nakıs,

resm-i tam. resm-i nakıs. 3

3. Mebadi-i Tasdikat: Oadaya tenakuz ve aks.

4

4. Mekasıd-ı Tasdikat: Kıy~.

5 5. ~urhan. 6 6 . .Qedel. 7 7. Hıtabet. 8 8. Şiir. 9 9. Muğlata.

Müellif müteahhirinden bazı alimlerin. lafızlar konusunu da bu babla-ra dahil ettiklerini ve böylece bunların on bab olduğunu söylediklerini nak-lettikten sonra, mezkur dokuz babın ezberlenmesini kolaylaştırmak ama

-cıyla onları şu dörtlükte formüle edip sayar:

Babu mantık tokuz oldi gevşenim,

Kim tutarsa ola ebvaba alim,

ı 2 3 4 5 6

KM. şin, gaf. sin, ba, cim.

7 8 9

Sabiınciha, ayn. dahimim.

Mütercim sonra, mantıkçıların lafızlardan niçin bahsetmediklerini izah etmektedir (s. 5 }. Tercem e esnasında yer yer. "krude" veya "frude" diyerek ko-nularla ilgili önemli gördüğü bazı hususları açıklamaktadır (s. 5, 7, 8}.

Bazı konularda ise itiraz etmekte veya bazı alimierin itirazlarını naklet-mektedir (s. 9).

Mahsurat-ı Erbaa dediği. ortaya çıkan dört önerme çeşidini. misalleriy-le tek tek izah ettikten sonra, tikel-tümel, olumlu-olumsuz durumları i tiba-rıyla ayrıca bir cedvelde göstermiştir ki, bunun kendisine ait orijinal bir ced-vel olduğunu sanıyoruz (s. 23}.

(10)

Mütercim, yine edebi bir sonuç ile tercemeye son verirken. tercemenin İstanbul'da, 1159 yılında temize geçirildigini belirtmekte, okuyuculardan

dua beklemekte ve dua cümleleriyle bitirmektedir. Terceme toplam 28

say-fadır. İsagoji metninin 1287-(İstanbul ?) Vezirhani baskısında yalnızca 5

sayfa oldugunu göz önünde bulundurursak, mütercimin, tercemenin yanı­

sıra. zaman zaman detaylara girerek, konuları şerhettigi rahatlıkla anlaşı­

lacaktır.

Şunu da belirtelim ki, -o dönemin dil ve müstevasını bilemem ama, bu-gün- bizim için bazı kısımların tercemesini anlamak. Arapça metni

anla-maktan daha zordur. Mesela bir cümle aynen şöyledir: "Eger ma vudia le-hin, la ala't-ta'yin mecmu-ı dımnında olan cüz'ine delalet iderse, bu delale-te delalet-i tedammuni dirler." (s. 5)

Kısaca tanıtmaya çalıştıgunız bu tercemeve şerhin ilmi kıymetinin da-ha iyi anlaşılabilmesi için, bu hususta en azından bir doktora semineri

ve-ya yüksek lisans tezi seviyesinde ilmi bir araştırınarım yapılması gerektigı kanaatindeytz. Diger şerhlerle mukayese edildigınde elbette onun orijinal

yörıleri ile hangi kaynaklardan yararlandıgı rahatlıkla anlaşılabilecektir. Eser. Köprülü Kütüphanesi, Mehmed Asun kısmı, no: 279/1-2) ve MU-li Kütüphane, M.F.A. (A) 1629/1 numaralarda kayıtlıdır.

5. Netayicu'l-Efkar ve Zevahiru'l-Ezhar

(Arapça. nesih, yazma. Süleymaniye-25877, Tefsir, 9 sayfa) Üçüncü ri-salenin farklı bir nüshası olsa gerek.

6. el-Mevhibetu'l-İlahiyye ve'l-Atıyyeti's-Subhaniyye (Arapça. nesih, yazma, Ragıp Paşa-966, Tefsir. 637 sayfa)

C- Muhammed Emin el-İskilibi, Arabzade (ö. 1888)

Muhammed Emin b. Muhammed Nuri el-İskilibi, Arabzade diye bilinen

sabık müftü.

ı. Tenvinı'l-A.hkam fi Tebyini Muşkilati'l-Hukkam

Eserine Arapça edebi bir mukaddiine ile başlayan müellif. önce Yaratan Yüce Allah'a hamd, Hz. Peygambere, onun clline ve ashabına salatu selam

, ve dönemin padişahı Abdulaziz Han'a (1861-1876) dua ve teşekkür ettikten sonra, kadıların istifade etmesi için. kadı ve hakimierin edepleri lle ilgili,

(11)

halin

-de tertip ettiğini belirtmektedir. Müellif bu girişin akabinden eserini.

Os-manlıca sürdürüyor:

Birinci Bölüm: insanlar arasında hükmetmenin mahiyet.ı ve fazileti ile bununla ilgili bazı sorular ve cevapları açıklamaktadır. Müellif buradaki ifa-desine göre "eğer halcia kaza olmasa idi, ıbad perişan. bllad v1ran olıb zulm u jesad intişar bulırdı. Binaenaleyh hakim, zalimi mazlumdan teyrılcde ve

haldcı müstehık olanlara !salde, emr-i ma'ruf ve nehy-i ani'l-münlcerde Hale Teald ve Telcaddes Hazretlerinin yeryüzünde naibleridir. Anın içün el-Kaddü

bi'l-Halclcı minAicva'l-Feraizı ve Efdali'l-Ibdddt "Hale ile hülcmetmelc.jarzların ve lcuvvetlilerinden, ibadetlerin enja.ziletlerindendir" denilmiştir.

Ayet. hadis ve bazı eseriere dayanarak hak ile hükmetmenin faziletine

değinen müellif. İmam Azam'a üç defa teklif edildiği halde bu şerefli

mesle-ği kabul etmeyişinin sebebini, onun umumun yararlanabileceği fıkhı tedvin

etmekle meşgul olması şeklinde izah etmektedir.

Bilgisiz ve ehliyetsiz kimselerin, ya da ilim ehli olsa da, sadece makam, ınsanlara üstünlük taslama. düşmanlarından intikam alma veya rüşvet

al-ma gibi niyetleri olan kimselerin hakimlik yapmalarının haram olduğunu

ifade eden müellif, bu bölümü, hakkı batıl, batılı hak yapan rüşvet belasın­ dan sakındırarak bitirmektedir.

İkinci Bölüm; Hakimin özellikleri ve ahlakını açıklamaktadır. Bu husus-lar kısaca şu şekilde özetlenebilir.

ı. Hakim olan ewela. nefsini ahlak-ı reddiyeden tahliye ve ahlal<-ı ha-mide ile tahliye eylemesi elzemdir.

2. Katı kalpli ve sert değil. rifkatle muamele etmelidir.

3. Hak ortaya çıktıktan sonra, ona muhalefet etmemeli. haddi aşma­

malıdır.

4. Haramdan sakınmalı, itimada layık olması, nefis ve arzularına

uy-mamalı. hakka aykırı hüküm vermemelidir.

5. Kalbiyle de olsa, hasımlardan birine meyletmemelldir.

6. İlim, akıl ve anlayış sahibi olmalıdır ki karışık işlerde hata etmesin.

7. Suçluyu cezalandırma hususunda acele etmeyip. onu kurtarma

ci-hetine gitmeli, ancak şer'i cezanın sabit olması halinde de şefkat etmeıneli­

dir.

8. ilim ehliyle istişare etmeli, teenni ile hareket etmeli, halkın elindeki

eşyaya tama' etmemeli, kınayanın kınamasından korkmamalı, mal1Zurlu

davranışlardan sakmmalıdır.

Üçüncü Bölüm; hüküm verme adabı ve hakimin davranışlarını açıkla­

maktadır. Müellif bu bölümde ise; hakimin, küçük de olsa hediyye kabul

edemeyeceğini. özel davetiere gidemeyeceğini. tarafiara ayrıcalıklı

(12)

mayacağını, kafası kanşık ve zihni bulanık iken hüküm vermeyeceğini, hat-ta nafile oruç dahi tutamayacağını belirtir.

Yine hakimin zanruyla değil. şahttıerin beyanatı ve deliller doğrultusun­ da hükmetmesi gerektiğiniifade eder. Çünkü, muaY,ene (kesin bilgi) zandan evladır. Hakim, kendisi, usul ve fürfıu ile zevcesi nakkında hükmedemez, ancak aleyhlerinde hüküm verebilir.

Daha sonra. deliller ve yeminler hakkında uyulacakkurallar, şahitliğin

sübutu, tezkiye. hapsetme, zina suçunun tesbiti, mahkemenin nasıl zabta

geçeceği gibi hukuk ile ilgili çeşitli konuları Hanefi Mezhebinin öngördüğü şekilde ele almalctadır. Müellif eserin sonunda mahkeme adabını bazı kitap-lardan istifade ederek maddeler halinde şu şekilde beş kısımda özetler:

1. Kalp ile ilgili olan dddb

a) Hakim, Kitab ve sünneti bilmelidir.

b) Hükmünde müstakıl (tarafsız, bağımsız ve etkilenmemiş) olmalıdır.

c) Soru ve cevaplarında zeki ve kavrayışlı olmalıdır. d) Müslümanlara nasihat üzere olmalıdır.

e) İki taraftan birine meyletmemelidir.

2. Dil ile ilgili olan dddb

a) Hakim, fahiş sözler söylememelidir. b) Fasih ve beliğ ifadeler kullanmalıdır. c) İnsaflı olmayan ktmselerle tartışmamalıdır. d) Güzel ve yumuşak davrarımalıdır.

e) Zalimi zulmünden alıkoymalıdır.

3. Ne.fis ile ligili olan dddb

a) Vera ve takva ile muttasıf olmalıdır.

b) Ferffizi en güzel bir şekilde yerine getirmelidir.

c) Kimseye karşı buğz ve nefsani duygular beslememelidir.

d) Başkalarına kötü örnek olacak olumsuz davranışlardan sakınmalıdır.

e) Şer'i hükümlerin ıctihadında dikkat ve itina etmelidir.

4. Muamele ile ilgili olan dddb

(13)

-c) Kötülüğü yasaklamalıdır.

d) Özel ziyafetleri terkettiği gibi, umumi ziyafetlere de zaruret halinde gitmelidir.

e) Hediyye kabul etmemelidir.

5. Hülcmetme ile ilglli olan add.b

a) Hüküm için oturduğu zaman, sağa-sola iltifat etmeyip. iki dizi üze-rine edepli bir şekilde oturmalıdır.

bl

Hasımları da aynı şekilde edeplice bulundurmalıdır. c) Davayı huzur-ı kalp ile dinlemelidir.

d) Şahitliği en güzel bir şekilde şer'i şerife tatbik etinelidir.

e) Şahitleri en güzel bir tarzda ihtimarola ta'dil ve tezkiye etmelidir.

Müellif. "Beyanu'l-MesrCı.Jc" şeklindeki son kısmında da, hırsızlığın

tari-fi, mahiyeti, cezayı gerektiren miktarı gibi çalıntı ile ilgili bazı hususları iş­

leyerek kitabını noktalamaktadır.

Eser, Osmanlıca, küçük boy, 45 sayfa olarak İstanbul-1290'de basıl­

mıştır.

Eser Haleleında Genel Değerlendirme

Eser, kapağında da takdim edildiği üzere, "Jcazanınjazileti ve adab-ı mu-rajaa ve muhalceme ve mesail-i şer'ıyyeyi havL. cümleye ehemm, siyyama nô.ib ve Jcatib efendilere elzem" görülen. yani mahkeme adabı ile ilgili, genel-de halka, özellikle de kadı vekilieri ile zabıt tutan katipiere yönelik olarak kaleme alınmış mütevazi bir çalışmadır.

Eserin bu alanda getirdiği herhangi orijirıal bir tarafı olmadığı gibi, böy-le bir iddiası da yoktur. Müellif, ulaşabildiği bazı kaynaklardan hareket ede-rek bu hususları halkın istifadesine sunmuştur. Bu kaynaklar: Hidaye

(el-Mergınanl), Bahr. Tecrid, Tenv'ir. Teby'in, Hulasa, Muhit, Kuhistanl. Kô.jiye, Imadiye, Şerhu Vilcô.ye (Ebu'l-Mekarim), Eşbah, Tatarhaniye, Camiu'l-Fusül. Bedô.l', Hazane tu 'l-Fetô.vô., Envar-ı Tenzll Hdşiyesi, Şifa-i Şerif (Kadi I yaz) gi-bi eserlerden ibarettir.

Müellifin muhtemelen yine bu kaynaklardan iktihas ederek naklettiği sahih hadisleriri yanısıra, zayıf ya da kaynaklarda rastlayamadığımız bazı haberlerle de istidlal ettiği dikkat çekmektedir (Bkz: s. 5, 6, 16, 18).

Eser. dönemirıirı fikha ve örfe dayalı mahkeme usul ve adabırıı, mesele-lere bakış açılarını yansıtması bakımından bir belge niteliğindedir.

351

(14)

2. Hulasa-i Ilm-i Fıkh-i Şerif

Müellifin, fıkıh ve usul ile ilgili kavramları bir yaprak üzerinde daire şeklinde çizip Arapça olarak tarif etugı muhtasar bir fıkhi ıstılahlar anahta-rı mahiyetindedir. En merkezde hüküm; teklifi. vaz~. rukn, ıllet, sebeb. şart. alamet. ruhsat, a.z'imet, maksud-u dünyevl. malcsı1d~u uhrevi gibi tabirler ol-mak üzere. mübah, melcruh, haram, nejl. sünnet, vacib.jarz. lazım, gayr-ı la-zım. naftz. gayr-ı nôjlz. münalcid, gayr-ı münalcid, batıl.jdsid, sahih, as ll, ıd­ id, iSmen hulcmen ve ma'nen ıllet, haldkl. mecaz'i vb. toplam 58 ıstılalım kı­

saca tarifleri verilmekte, birbirleriyle olan bagları gösterilmektedir. Mesela:

Az'imet: "Ma şuria ibtidaen ğayru mebniyyin ala'l-a'zari'L-ıbad" yani, ilk ola-rak meşru kılınan ve kulların özürleri üzerine bina edilmeyen teklif demektir. Ruhsat: "Ve hiye md şuria saniyen mebniyyen ala'l-a'zari'l-ıbad" yanı.

kullarm mazeretlerinden dolayı ikinci olarak meşru kılınan teklif demektir. Sahih: "Ve huveft'lu'l-Mükelllif ellez'i yek(mü meşrı1an bi aslih'i ve vasfi-h'i" yani, mükellefin hem aslı. hem de vasfı ile meşru olan fillidir.

Fasid: "Ve huve md yekCı.nü meşrı1an bi aslih'i dune vasfthi" yani, aslı iti-barıyla meşru oldugu halde, vasfi itibariyle meşru olmayan fiildir.

Bdtıl: "Ve huve ma la yelcunu meşrı1an la bi aslihl ve La bi vasfth'i" yani,

aslıyla da, vasfıyla da meşru olmayan fıil demektir.

Müellifin bu tablosu. fıkhi ıstılahiarın hepsini kapsamıyorsa da, bir say-falık cedvel halinde 58 ısWahın tarifine ulaştırmada kolaylık saglaması açı­ sından ilginç ve pratik bir çalışmadır. O, bu ısWah tariflerini kimden aldıgı­ na dair herhangi bir açıklama yapmamıştır.

3. Banet Suadu (li Ka'b b. Zuheyr) Tercüme ve Şerhi (Osmarılıca, matbu, Edebiyat)

4. er-Risaletu'l-Eminiyye fi'l-İstiare

(Çorum İl Halk Ktp .. nr. 2368/1) Talebesi Ahmed Feyzi Efendi

(1839-l909fnin bu eser üzerine el-Fevdidu 'l-Fevziyye. Şerhu Risdleti'l-Em'iniyye isimli bir şerhi vardır. (Çorum İl Halk Ktp .. nr: 438/3)1161

D- Serbestzade Ahmed Hamdi el-İskilibi (1864-1939)1171

Serbestzade Hasan Efendi'nin oglu olan Ahmed Hamdi, İskilip'in Ulaş-~ 16) Bkz: Şahin KamU. Ahmed Feyzi Efendi mad. TDV İslam Ans .. Il. 68.

(17) Geniş bilgi için bkz: Şahin Kamil. TDV İslam Ans .. ll. 72-3. Ahmed Harndi Serbestzade mad.: 13.2.1935 yılı Çonım Gazetesi. yıl: XIII. sayı: 750. sf: 2'de ise dogtım tarihi ~doğdu

bd ikbal Ahmed Hamdt* sözünün c!fir hesabıyla karşılıgı olan H. 1280. M. 1866 şeklinde

(15)

-tepe Mahallesinde doğmuştur. İlk öğrenimine İskilip Hacı Nuh Mektebinde başladı. Rüşdiyeyi de aynı yerde bitirdi. Sorıra İskilip Tabakhane Medrese-sine devam etti. Bundan sonraki öğrenimini ise Kastamonu'da sürdürdü.

İskilip Belediyesinde başlayan memuriyet hayatında, Kastamonu. Araç ve Taşköprü'de aşar memuru, 1890-91 yıllarında Safranbolu ve Tosya'da mal müdürü, 1895'te Bolu ve çevresinde belediye müfettişi, daha sonra Bo-yabat mal müdürü. Hakkari ve Van muhasebe müdürü, Manastır vilayeti muhasibi, İşkodra vilayeti defterdarı. Trabzon defterdarı ve bir ara vali ve-kili. Konya defterdan gibi muhtelif sıfatlarla önemli görevler yaptı. Konya defterdarlığından emekli olunca İskilip'e döndü. Emekliliği sırasında bir müddet Süleymaniye ve Fatih medreselerinde tefsir ve fıkıh dersleri okuttu. istiklal savaşı sırasında tekrar memuriyet hayatına dönqü ve Ganaim-i Har-biyye Komisyonu reisliğine getirilen Ahmed Harndi Efendi. maliye teftiş grup başkanı sıfatıyla Gümüşhane'de görev yaparken yaş haddinden ikinci defa emekli oldu. Memuriyetindeki başarılı çalışmalarından dolayı, 1907 yılında üçüncü rütbeden Mecid1 nişanına, ayrıca Sultan IL Abdulhamid'in özel ilti-fatına mazhar olmuştur. Ahmed Harndi Efendi 2 Mayıs 1939 yılında İski­

üp'te vefat etmiştir.

Yazma Halindeki Eserler

a) Tercüman-ı Kur'an Tlifslr-i Kad'i Beyzav'i: Beyzavi Tefsirinin şerh ve tercemesi mahiyetinde yedi ciltten oluşan bu eserin (En'am Suresinin sonu-na kadar olan) ilk üç cildi temize çekilmiş, diğer ciltleri ise müsvedde halin -dedir. Oğlu Süreyye Serbest'in özel kütüphanesinde bulunan eserin sonun-da müellifin biyografisi de yer almaktadır.

b) Şerhu Duayı Ricali'l-Gayb: 73 risaleden meydana gelen 166 varaklık bir mecmuadır.

c) el-Kevô.lcibü'd-Dürriyyeji Usilli'l-Cifriyye: Cifr ilmine dair bu eser de yazma halindedir.

d) Seyahatname-i Ahmed Hamdi: Seyahat hatıralarını, yolculukları sı­

rasında başından geçen olayları anlattığı bu eser de özel kütüphanesinde yazma olarak mecuttur.

e) Rehber-i Vusul iki ılmi'l-Usul.

O Amell ve Nazari Ta'lim-i Lisan-ı Arabi.

gl İlm-i Adabdan Mir'at-ı Munazard181

(18) Gerek Hikmet-i Siyasiyye adlı kitabının arka kapagında. gerekse 13.2.1935 yılı Çorum Ga-zetesi 750. sayısı 2. sayfada yer alan bilgilerde bu eserinin de basılmış oldugu söylenınek­

te ise de. biz bu esere rastlayamadık. Ayrıca aynı gazete. onun Tercüme-i Mir"ô.t adlı bir

başka eserinin daha basılmış oldugunu yazmaktadır.

(16)

!~

h) Mutavvel Üzerine Tallkdt.

ı) İnsan Öldükten Sonraki Ahvaline Dair Tetklkat-ı Felsefiyye, (Alem-i Berzah Hakkında Tetk'ikdt)

Basılmış Olan Eserleri

a) Divan-ı Ahmed

,

Hamdi: Aynı zamanda şair olan Ahmed Harndi Efen-di'nin Trabzon'da iken Mansur Beyrutl mahlasıyla yazıp neşrettl~i Hicivna-mesiyle birlikte 84 varaktan oluşmaktadır. Bu şiirlerden bir kısmı, 1906 yı­ lında Trabzon'da, bir kısmı ise 1935 yılında Çorum Gazetesinde yayımlan­ mıştır. Yazma nüshası müellifin özel kütüphanesindedi!.

Ahmed Harndi'nın Çorum Gazetesinde Rıfat Rami Arıncı tarafından der-lenip yayınlanan şiirlerinden bir-iki misal verelim. İskilib hakkında yazdı@ bir kaside, İskilib'in ictimai ve tarihi hayatını tasvir etmektedir. Birkaç be-yili zikredelim:

KASİDE1191

Ahd-i CengiZ'den kalık asarı havi iskilib. Koca bir kal'a-i zengibarı havi,

***

Çar cihet Firdevs nazır b~. bahçeleriyle muhat, Pek latif havayı mişkibarı havi İskilib,

Dalları birbirine girmiş yeşil renk gölgeli. Her neVi eşearı meydevarı havi İskilib.

***

Lü'lüü rneknun gibi kadınları mesture hep.

Ehl-i ırz ve ehl-i namusu havi İskilib, Gerçi münevver fikirli gençleri haylicedir, İki meb'us. bir de defterdarı havi İskilib.

***

Azmu misak-ı milli ve Sakarya nanıına, Muhteşem üç mektebi mimdarı havi İskilib .

•••

Sikke-i halis de~er bir marifetten behre yok,

Olmamışdır hüsnü sanatkarı havi İskilib,

Ehl-i hirfet geçinenler ya demirci, ya kasab,

Ekseri rençber, pek az tüccan havi İskilib.

(19) 13.2.1935 yılı Çorum Gazetesi. yıl: xı:ıı. sayı: 750. s. 2. 354

l

(17)

Aynı gazetenin diger sayılarında yayınlanan "Gdzi'ye", "İzan, Terkib-i Bend" gibi başlıklar taşıyan. oldukça uzun ve edebi şiirlerinde ise Ahmed Haındi. Gazi Mustafa Kemal'a seslenmekte ve medh u senalar etmektir1201•

Kainatın yaratılışını tefekkür edip, bunları mısralara döktügü "Birkaç Söz"1211 başlıklı uzunca bir şiirinden üç dörtlük daha kaydedelim:

BİRKAÇ SÖZ

Bir gün oturup köşe-i gamhanede tenha, Bir fikret ile hilkat-1 eşyayı düşündüm.

Tehyiç ederek zihnimi bu hikmet-i garra, Vacib ile mümkündeki manayı düşündüm.

***

Kim etti bu eczayı makadir ile tertib, Nisbet-i tebayünleri kim eyledi tensib, Bir saçma tesadüf edemez eslahı terkib Bir hayli zaman "la" ile "illa"yı düşündüm.

***

Kim verdi esasen o hakimane karan. Kim kurdu o mevsimler ile leyl u neharı.

Miad-ı muayyende olan kat'i medarı.

Hizmette ehemmiyeti ifayı düşündüm.

b) Ilm-i KelamdanAkd.d-iAhudiyye Şerhi Celal Tercümesi: Adudiddin

el-İci'nin el-Akdid'inin metnirıe Celaluddin ed-Devvani tarafından yapılmış

şerhinirı tercümesi olan bu eser, Fetvahanede bir komisyon tarafından tet-kik edildikten sonra Trabzon Serasi matbaasında basılmıştır. Terceme 1310

yılında başlamış, 1311 yılında tamamlanmıştır. Ortaboy 550 sayfadır.

Akatdü'l-Adudiyye. Eş'ari kelamcılarından Adudiddin el-Ici'nin (ö. 756/1355) akaide dair bir sayfalık bir risalesidir. Ici'nin bu eseri. küçük

hacmirıe ragmen alirolerin ilgisini çekmiş. üzerine birçok şerhler ve haşiye­

ler yazılmıştır. Bunlar içerisinde üzerinde en çok duru1an. Cürcani ve

Dev-vam (ö. 1502)1221 şerhleridir. Devvani şerhirıe haşiye yazanlar arasında,

Mev-la Ahmed b. Muhammed, Şah Muhammed b. Mübarek el-KazVini, İbrahim b. Muhammed el-İsferaini, Yusuf b. Muhammed el-Karabagi. Alıdulhakim b. Şemseddin es-SiyalkCıti, İsmail b. Mustafa el-Gelenbevi, Mustafa Fevzi ve

(20) 20.2.1935 ve 6.3.1935 yılı Çorum Gazetesi. yıl: XITI. sayı: 750, 753. (21) 27.2.1935 yılı Çorum Gazetesi. yıl: XIII. sayı: 752. s. 2-3.

(22) Devvaru hakkında geniş bilgiiçin bkz: An ay Harun. Devvaru maddesi. TDV İslam Ans .. IX. 257-262.

(18)

Ahmed Edirnevi'yi zikredebiliriz1231

• Dewani Şerhi Osmanlı Medreselerinde

uzun müddet ders kitabı olarak okutulmuş ve birkaç baskısı yapılmıştır1241•

Müterci.m eserine bir mukaddime ile başladıktan sonra. mesnevi başlı­

ğıyla da manzum olarak bu çalışmasındaki amacı~ı ve tercemedeki

usulü-nü ifade etmiştir (s. 5-9). '

Eserde önce metinden küçük bir parça verilmekte. sonra bu metin üze

-rine şerh ve başiyelerden alıntılar sahiplerinin isimlerinin zikredUdiği baş­

lıklar altında verilmektedir. Bu isimler arasında, Gelenbevi. Mercani.

Halha-n.

Cevdet Paşa. Muhammed Fevzi Efendi, Ramazan Efendi, Edirne Müftüsü

Fevzi Efendi ve İmamzade gibi alimler zikredilmektedir.

Gerek metinde, gerekse şerhde bulunan bazı kelimelere mütercim

dip-notlara açıklık getirmektedir. Mütercimin yer yer metin içerisinde de lal1ıka.

sual-cevap. netice vb. bazı açıklama ve ilave malumatverdiği görülmektedir

(s. 33. 102-4. 106, 107-8. 174).

Yine konuların daha anlaşılır hale gelmesini sağlamak amacıyla. mü ter

-cim, Fahri Razi. İbn Haldun vb. çeşitli eserlerden iktihaslar yapmıştır (s. 124-7. 145-6. 253, 380-4. 454-61).

Cüz'iyyat-ı maddiyeye konusunu işlerken, mütercimin filozof ile şakirt

ve fazıl ile mütekellim arasındaki temsili ğiyologlar nakletmesi oldukça dik

-kat çekmektedir (s. 266-275).

Ayrıca Ahmed Harndi Efendi'nin, şarihlerinden Mercani'ye, Celal'a vb.

yönelik reddiye ve itirazlarına da rastların1alctadır. Nitekim Mercani'nin İbn

Teymiye'nin arş-ı a'zaını Yüc Allah için mekan olarak gördüğünü. alemin

cemi eczasıyla hudüsüne kail olduğunu nakletmesinden sonra şu istihzalı

ilirazı yapar: "Vah zavallı vah! Cenabı Vacibu'l-Vücudun cemiı emicine u

ez-mineyi muh'it ve benaber'in cemiı emicineye nisbeti müsavi olması lazım

gele-ceğini derlc u teemmül edememiş de, şu yoldaki nazar u istidlalinde hulcüm

vehmine tebeıyye iderele yağmurdan lcaçarlcen toluya tutulmuşdur." (s. 98-9)

Şüphesiz Ahmed Harndi'nin tercümeye bu şekildeki katkıları. eseri

da-ha da anlaşılır ve faydalı hale getirmiştir. Ancak. gerek diğer şerh ve haşiye

yazanların ve gerekse mütercimin Ici'nin kitabına başlarken zileretmiş

oldu-ğu "Setejterilcu ümmetl selasen ve seb'lnejirlcaten ... " "Ümmetim yetmiş üçjır­

lcaya aynlacalc ... " şeklindeki hadisi, sened ve metin tahliline ihtiyaç duy

-maksızın kabul edip onu açıklamaya girişmeleri gayet ilginçtir.

Ici

bu hadi-sin kaynagına hiç işaret etmezken, Devvani, şerhinde onun ravisinin İmam

, (23) Yavı.ız. Yusuf Şevki. el-A/cô.idü'l-Adudiyye maddesi. TDV İslam Ans .. ll. 216: Anay Harun. age. IX. 259-260.

(24) Age .. a.y.: Yazıcıogıu Mustafa Said, XV. ue XVI. Yüzyıllarda Osmanlı Medreselerinde İlnı-i

Kelam Öğretimi ue Genel Eğitim İçindeki Yeri"'. AÜİF İslam ilimleri Enstitüsü Dergisi. IV. 277 -8. Ankara-1980.

356

(19)

Tirmizi oldugunu belirtinekle iktifa ed~r (s. 27). Yetmiş üç fırkadan birisi hariç digerlerinin cehenneme gidecegini haber veren bu hadise göre.

kurtu-lacak olan fırka (fırka-1 naciye). Hz. Peygamber ve ashabının yolu üzere

olanlardır. Ici, bu fırkanın Eş'ari'ler oldugunu söylerken, şarihlerin bu

ifa-deye itiraz ettikleri veya çeşitli şekillerde yorumladıkları gözükmektedir (s.

31-40).

Oysa zikredtlen hadis için kaynaklammza bakıldıgı zaman, rivayetlerin

bir kısmında sadece ümmetin 73 fırkaya ayrılacagından söz edilirken. fırka-i naciyeden bahsedilmemekte1251, bir kısmında ise bu kurtulacak fırkanın kim

oldugu ihtilaflı bir şekilde verilmektedir.

Mesela, bazı rivayetlere göre fırka-i naciye; "md ene aleyhi ve ashô.bi' .. 2131

şeklinde Hz. Peygamber ve ashabın üzerinde bulundukları yolu izleyerıler­

dir.

Bazı rivayetlere ise bu fırka, "el-camaa"dır1271. Hakim'in naklettigi bir

ha-berde ise "el-İslamu ve cemô.atühüm" şeklindedir1281.

Heysemi'nin naklettigi bazı rivayetlerde ise bu fırka, "es-Seuddu

'l-A'zam' .. 291 yani en büyük çogunluktur.

Hatib el-Bagdadi'nin naklettigi bazı haberlerde ise bu fırkanın

"ashô.-bu'l-hadis" oldugu belirtilmiştir1301.

Hatta bunun tam aksi, bir fırka hariç, bütün fırkaların cennete

girece-gini bildiren uydurma rivayetler dahi vardır1311.

Görülüyor ki, fırka-1 naciye ile ilgili haberin metninde, onun hangi fırka

oldugunu tesbitte ciddi ihtilaflar vardır. "Bu hadisi sahih kabul edenler,

bu-nun tevilinde ihtilaf etmişlerdir. Ama makbul bir hadis olarak ona itibar

et-meyerılerden İbn Hazm'a göre bu hadis isnad açısından asla sahih

degil-deı.!321. Aynı şekilde Firuzabadi'ye göre de bu hususta herhangi bir şey sabit

olmuş degildir1331. Yahya b. Main ise daha açık bir şekilde "onun aslı yoktur"

demektedir1341. Dolayısıyla akaid ile ilgili bir kitapta zikredilen bu hadisin

(25) Tirmizi, iman 18, no: 2640, V. 25: Dartıni, Siyer 75, s. 637: Ebu Davud, Sünne I. no: 4596. V. 4: İbn Mace, Fiten 17, no: 3991. ll. 1321: Ahmed. lll. 120: Beyha1<i, Sünen, X. 208. (26) Tirmizi. lman 18, no: 2641. V. 26. Tirmizi. "bu. müfesser-garlb bir hadis olup, onu ancak

bu isnadıyla bilmekteyiz" açıklamasını yapmıştır.

(27) Ebu Davud. Sünen ı. no: 4597. V. 5-6: İbn Mace. Filen 17. no: 3992-3. Il. 1322: Ahmed, lll. 145, IV. 102.

(28) Hakim. Müstedrek. ı. 129: Heysemi. Mecmau'z-Zeuaid. VII. 260. (29) Heyemi. age. Vll. 258-9.

(30) Hatib el-Bagdacli. Şere.fu Ashdbi'l-Hadis. tah: M. Said Hatıbog!u. Ankara-1991. ll. baslcı,

s. 25, no: 42-3.

(31) Suy(ıti, el-Lealiu'l-Masnüajl'l-Ahadisi'l-MeuıCıa .. ı. 248-9: Acitın i. Ke2fu ·ı-Haja. ı. 369-379. 168-170, no: 1001. 446.

(32) İbn Hazın. el-Fasl. Ili. 292. (33) Hatib el-Bagdacti, age., s. 154.

(34) Hatib el-Bagdacti. Tarilıu Bağdô.d. XIII. 307 vd.

(20)

üzerinde, hiç olmazsa şerh ve haşiye yazanların veya roütercimin birnebze

durmaları, bazı ihtilaflara işaret etmeleri gayet yerinde olurdu. Ancak

ma-alesef onların hiçbirinde böyle bir degerlendirmeyi göremiyoruz1351

c) Hikmet-i Siyasiyye (İstanbul-1328, Edep Matbaası, orta boy.

Os-manlıca, 341 sayfa)

1

Müellif, hikmet-i siyasiyye konusunda Türkçe bir esere ihtiyaç

duyul-dugundan hareketle böyle bir kitabı kaleme aldı@nı söylemektedir. Bu

kita-bı yazarken, İmam Maverdi'nin Ahkamu Sultaniye, İbn Teymiye'nin

Siyase-tu

'ş-Şer'ıyye. Hayrettın Paşa'nın Akvemu 'l-Mesallk.fi Ma' rifeti Ahvall'l-Mema-lik adlı eserlerinden ve ayrıca İbn Haldun'dan ve diger bazı eserlerden

isti-fade ederek hazırladıgını belirtmektedir (s. 4). Eser, bir mukaddiroe, altı bö

-lüm (bab) ve bir de hatimeden oluşmaktadır. Bu altı bölüm: hilafet, vezaret,

adliye. talim-terbiye, maliye, harbiye ana başlıklarıyla sıralarımaktadır.

Müellif, önce hikmet-i siyasiyye tamlamasını tahlil etmekte ve hikmet ve

siyaset kavramlarının lügavi ve ıstılahi anlamlan ve çeşitleri üzerinde

dur-maktadır (s. 10-6). Ardından, hükümet mefhumunun manasını açıklamak­ tadır. Burada o şöyle demektedir: "Şeriat-ı mutahharaya riayet olundukca mematik-i İslamiye'de hükümet-i keyfiyeye mahal kalmaz. Çünkü, Veliyyül-Emir olan Emiru'l-Mü'minin ejrad-ı müslimenin ka.tfesi içün ahkam-i mukad-des olan Kur'an-ı Kerim' e tab'idir. Yani, Emir halk üzerine hakim, Kelamullah dahi, Emir üzerine hakimdir." (s. 16)

Müellif daha sorıra sırasıyla hükümet-i mutlaka, hükümet-i meşruta,

hü-kümet-i cumhuriyye olmak üzere hükümet şekillerini tarif edip, her biri

hak-kında degerlendirmelerde bulunmaktadır.

Hükümet-i mutlaka'nın tevarüs yoluyla babadan ogula intikal eden ve

hiç bir kayıt ile mukayyet olmayan bir hükümet tarzı oldugunu belirten

mü-ellif, hükümdarın. başarılı biri olabilecegi gibi, çıkarıcı bir yetersiz de

olabi-lecegini, bu durumda ise devlete ne gibi zararlar verebilecegini hatırlatmak­

tadır (s. 17 -8). Şura ve istişare prensibinin gerekliligini ve faziletini bazı

ayetler ve hadislerle ortaya koymaya çalışan müellif, Hz. Peygamber bile

as-habıyla istişare etmekle emrolunmuşsa, hilafet makamındakizatın !stişare

etmesinin evleviyyetle vacib oldugunu belirtir (s. 20). Ayrıca o bu konuda

Hz. Ebu Bekir, Ömer ve Ali'nin bazı sözlerine ve uygulamalarına da temas

ettikten sonra, "idare-i istibdad yüzünden şu biçare milletin uğradığıfelake­ tin derecesini vakayı-ı tarihiyye göstermekde olduğundan o babda tajsilata

girişrnekten sarf-ı nazar. .. " ettlgini söyleyerek, Fransız milletvekili, meşhur

, tarihçi Tir'in istibdadın neticeleri ile ilgili yazdıgı bir makaleden önemli

gör-dügü kısımları iktihas etmektedir (s. 21-7).

(35) İlgili hadis hakkında müstaltil bir inceleme için bkz: Özler Mevlüt. İslam Düşüncesinde

73 Fırka Kavramı. İstanbul-1996. Nun Yayıncılık. 1-145.

358

~

(21)

Hükümet-i meşruta'nın da aynı şekilde babadan oğula tevarüs yoluyla intikal ettiğini, ancak bunun tasarruf ve ıcraatlarında vaz olunan

kanunla-rın ahkarnıyla mukayyet olduğunu söylemektedir. Sonra, hürriyetin bazıla­

nnın zannettikleri gibi, adab-ı insaniyye ve şeriat-ı mutahharenin baricine

çıkmak demek olmadığını hatırlattıktan sonra, hürriyeti, şahsi ve siyasi ola-rak iki kısımda değerlendirmektedir (s. 28-31 ).

Hükümet-i cumhuriyye ise, siyasilerin ıstılahına göre, kanunlar ile mu-kayyet olan bir hükümet olup, bu kanunlar gereğince memleketl en güzel bir şekilde idare etmesi için millet tarafından devletin başına bir reis

seçil-mesi ile gerçekleşir. Bunun da, ya belli bir süreye kadar, ya da, resim

vefa-tma kadar süreceğini, neticede yeni bir reis seçileceğini belirttikten sonra, "bu usulün bizde tatbiki kabil değildir" demekte ve bunu, yönetleiyi tayin görevinin farz-ı kifaye olduğu. ümmetin büyükleri ile ehl:.i sünnet alimlerirı­

den bir cemaatın bu vecibeyi ifa etmeleriyle diğer halktan bununsakıt oldu -ğu şeklinde açıklar ve Hz. Ebu Bekir'in halife seçilme şeklirıi örnek olarak zikreder (s. 38). Sonra sırasıyla Hz. Ömer, Osman ve Ali'nirı hilafetlerinin

ar-dından Beni Ümeyye ile birlikte saltanata geçildiğini hatırlatır (s. 37 -43).

Son olarak bu kısımda, ittihad ve ittifakın güzel neticelerine ve icmaya değinir (s. 43-9).

Birinci bölümde, saltanatın mahiyeti, manası ve kısımlarını

anlatmak-tadır. Ona göre "Saltanat; nev-i insana mahsus bir mansıb-ı celil olup, niZam-ı alem ve intiZam-ı umCı.rini adem aneale bununla beka bulur." (s. 50) Saltanat da üç kısıma ayrılmaktadır:

ı. Mülk-i tabii: Şiddet, gasb. katı vb. mezali.m ve mefasidirı egemen

ol-duğu yönetim.

2. Mülk-i siyası: Fikir, düstur, icma, ittifak ve kanuruara göre amel eden yönetim.

3. Mülk-i şer'i: Dirıi ve dünyevi işleri şer'i hükümlere muvafık olan

yö-netim (s. 51-2).

Müellif sonra, Hilafetin şartlarından tek tek söz etmekte, bu yedi şart­ tan altısında ittifak, yedirıcisinde ise ihtilaf edildiğini belirtmektedir. O. bu

şartları şöyle sıralamaktadır:

ı. Adalet sahibi olması.

2. İctihad yapabilecek ilim sahibi olması.

3. Selam-i havas: Beş duyunun yanısıra, hafiza, hayal vb. his gücüne

sahip olması.

4. Selamet-i aza: Sağlam, sağlıklı olup, özürlü olmaması.

5. Re'y ve hikmet sahibi olması. 6. Necdet ve şecaat sahibi olması.

7. Nesebinin Kureyş'ten olmasP61 (s. 52-64).

(36) Bu hususta en genış degerlendirme için bkz: Hatibogıu. M. Said, Hilafetln I<ureyşlillgi.

A.Ü.İ.F.D. XXIII., Ankara-1978, (Ayn basım. s. 1-93).

(22)

Sonra hilafetin saltanata nasıl dönüştügünü, ilk halifelerden başlaya­ rak, MuaViye ile Emeviler'e, sonra da Abbasiler'e geçiş sürecini anlatır (s. 65-8) Ardından bey'at kelimesinin anlamını beyan eder (s. 69-71).

Bir diger başlıkta da, Padişah ile raiyye arasındaki ilişki ve bagdan bah-seder. Burada bazı hadiselerden hareketle, padişahın milletin bir çobanı ve muhafızı, milletin ise Padişahın sagılı koyunu mesabesinde oldugunu vur-gulamaktadır (s,. 72-3, 79).

Müellif, emanetlerin ehline verilmesi, en uygun olan hususlara (aslah) riayet edilmesi gerekligini yine çeşitli ayet ve hadislerle açıklamaktadır. Bu açıklarnalardan sora. "büyülc-lcüçülc bütün devlet memurlarının. leendilerini milletin haleimi değil. mertebelerine göre milletin hadimi bilimleri, namus, ha-miyyet. edep ve terbiye dairesinde en güzel bir şekilde vazifelerine riayet et-meleri, gayret ederelenimete şülcür etmeleri,jari.za-i zimmettir." (s. 77-81)

Müellife göre on iki kısım olan siyasi haklar özetle şunlardır:

1. Dinin muhafazası. 2. Milletin himayesi. 3. Talim ve terbiye. 4.

Muha-keme. 5. Hududun (şer'i cezalarını tatbiki. 6. Vatanın muhafazası. 7. Allah için cihad. 8. Gelirleri tahsil. 9. İsrafsız harcama. lO. imar hizmetleri, 1 ı. Ve-kil ve memurları dürüst kimselerden seçme. 12. Siyaset ve adalet ile ilgili işlerin hakkaniyetle yürümesi için kimsenin zatına veya ibadetine kanmak-sızın. ·bizzat yakından takip etmedir (s. ~5-7).

Kitabın kalan kısmında ise ana başlıklar olarak şu konulara yer verilmektedir: Vezaretin tarif ve taksimi, Dış ilişkiler, Devlet hukuku kaidesi. Şer'iye

memurları, Adiiye hükümleri, hakimleri, zabıtaları, Maarif. Sanayi. Ziraat. Ticaret, Maliye, İktisat. Hazine gelirleri, Giderler, Tahsilat usulleri, Muame-lat, Cihad, Harbiye, Kumandanlara ait vazifeler, Vilay~t işleri.

Tamamını okuyup degerlendirme fırsatı bulamadığımız bu kitabın, Pa-dişahlık döneminde kaleme alındıgı anlaşılmaktadır. Ancak, satır araların­ da saltanat ile ilgili öz eleştirilerinin bulunması, o dönemin bazı tartışmala­

rını yansıtması bakımından oldugu kadar, bu saha ile ilgili önemli siyasi hikmetleri hatırlatması açısından da mühim bir çalışmadır. Dolayısıyla ya-kın dönem siyasi tarih ile ilgilenen araştırmacıların daha titiz bir inceleme ile ele alıp değerlendirmeleri ve ayni nesillerin hizmetine sunmaları gereken bir eser oldugu söylenebilir. İslam kültür ve geleneginin hakim olduğu bu eserden günümüz siyasilerinin de yararlanacakları birçok husus mevcuttur.

E- Şeyh Mehmed İskilibi

er-Ruhu'l-Haveyan'i: Müellifi hakkında herhangi bir bilgiye rastlayama -dığımız bu risale, Antalya-Elmalı Halk Kütüphanesinde (07 El 2824/ lll

(23)

-son derece güzel bir nesih yazıyla yazılmış olup, 206xl36 mm. kitap

boyun-da. 72b. 73a ve 73b yapraklarında yer almaktadır1381•

Risale. "Tacu'l-.Arifln. Sultanu'l-Mulcaşifln Şeyh Muhammed İsicilfbi

Haz-retlerinin RiSale-i B ediaları ile Merdan-ı .Ariflnin .Asar-ı Kaleminden Rusuh

Ka-demtne İstidlal Eylemeleri lçün tezyın-i sahife kılındı" şeklinde bir başlıktan

sonra besınele ile başlamaktadır.

''Bil ki, maksuda ulaşmak. ancak kelime-i tevhid ile olur. Çünkü bu

yo-la giren (salik), fena ve eka derecesine ancak perdeyi kaldırarak

yükselebi-lir. Perde. nefy (la ilahe) ile kaldırılır; hak. isbat (illallah) ile sabit olur. Zira

tenzih, salikin özel durumudur. Ve o, Şeyhu'l-Ekber (İbn Arabi'n)in bazı

ki-taplarında tasrih ettiği gibi, yükselmenin (miracın) yoludur.

(Sufılerin) "Allah'a giden yol, mahlulcatın nefesleri sayısıncadır" sözüne

gelince. bunun anlamı. onlardan her birinin bu yolda Uerleyişi.

-mahluka-tın nefeslerinin sayısınca anlaşılacağı gibi- ancak onun istidadı ve

kabiliye-tine göre olur.

DU ile yapılan zikr (zikr-ilisani), nefsin mertebeleri arasındadır. O.

can-lı (buhar!) bir cevher olup. canlılık. his, iradeye dayalı hareket gücü ile

may-dana gelir ki, hekimler bunu er-Ruhu 'l-Hayevanı'391 diye isimlendirirler. O

da. mücerred nefis olan kalp ile. maddi beden arasında bir vasıtadır. Çıkış

yeri ise, çam kozalağı şeklindeki (sanevberi) etten oluşan sol boşluktur ve

buna kalp denilmektedir. Nitekim Hz. Peygamber (s.). Yüce Allah'dan

hika-ye ederek "Ben, yere göğe sığmadım. jalcat mü'min Jculumun kalbine sağ­

dım'~401 buyurmaktadır. Yine O (s.) "Mü'minin lcalbi, (Rahman'ın) ilciparmağı

arasındadır"141 ı "Ademoğlunun bedeninde bir et parçası vardır Jet, o sağlam

ol-duğu zaman bedenin diğer kısmı da sağlam olur, o bozulc olursa, bedenin

di-ğer kısmı da bozulur. diklcatinizi çelcerim. o kalpttr" buyurmuştur .. .''1421. Risale, daha sonra ziler-i kalbi. ziler-i sırrı. ziler-i hafi, ılkr-i Zat, malcam-ı

rUh, malcam-ı şehadet. malcam-ı hayret, malcam-ı "lcabe lcavseyn", malcam-ı

"ev ednd'~431 ve malcam-ı irşad gibi tasavvufi seyru sülCıktaki bazı

makamla-(38) Bkz. TUYATOK. 07 Antalya. 1. 291. no: 5887.

(39) Cürcaru bunu '"latif bir elsim olup. menbaı fiziki kalbin içldir, oradan atardamarlar vası­

tasıyla bütün bedene yayılır"' diye tarif etmektedir. Bkz: eı-Ta'rifô.t. s. 149.

(40) İbn Arabi. Futuhô.t-ı Mekkiyye. ı. 216. 291: Tedbiru'l-İiahlyye. s. 266: Gazzali. İhyau

Ulii.-ml'd-Din. III. 16. Zeynuddin el-Iraki, İhya üzerine yapmış oldugu tahncinde "onun aslını

görmedim" demektedir. Geniş degerlendlrme için bkz: Yıldırım Ahmet. Tasavvujun Temel

Öğretilerinin Hadislerdeki Dayanaklan, s. 233-4, A.Ü.S.B.E. Basılmamış Doktora Tezi,

Ankara-1996. A. Yıldının, İbn Teymiye, İzmirli İsmail Hakkı ve M. Tayyib Okiç gibi

alim-lere de dayanarak hadisin uydurma oldugunu belirtmektedir.

(41) ~Ademoglunun kalpleri tamamen bir kalp gibi Rabman'ın iki parmagı arasındadır ve ona

diledi~ gibi tasarruf eder" lafzı Ue bkz: Müsüm. Kader 17.

m.

2045: Ahmed. II. 168:

Fark-lı lafızlarda Tirmizi. Deavat 90. no: 3522. V. 538: İbn Mace. Dua 2. no: 3834, D. 1260;

Ha-kim, Müstedrek, IV. 321. Degerlendirme için bkz: A.g. tez, s. 234-5.

142) Buhar!. İman 39. ı. 19; Muslim, Müsak:at 107, Il. 1219-1220; Ahmed. IV. 271. 275. De-gerlendinne için bkz: A.g. tez. s. 239.

143) 53 Necm 9. ayette ~sonra O (Muhammed) daha da yaklaştı, öyle /cl, iki yay arası lcadar hat-ta daha da yakın oldu" şekilnde belirtilen makama gönderme yapılmaktadır.

(24)

ra ulaşabilmenin yollarını ve hangi tür zikirlerle ne gibi hasletlere erişebile­

ceğini oldukça muhtasar bir şekilde anlatmaktadır. Yukarıdaki birçok

ta-savvufi öğretilerin yanısıra müellif, Yüce Allah'ın isimlerinin Zat"ının aynı

mı, gayrı mı olduğu, Hz. Peygamber'in miraca çıkışının fena ve beka

halle-riyle olup olmadığı gibi oldukça tartışmalı bazı kela;mı problemlere de değin­ ınektedir ki, birkaç satırda dile getirilen bu konular risaleyi adeta anlaşıl­ ması ve çözülmesi zor bir bulmacaya çevirmiştir.

!

Böylesi ilginç konulara değinen müellif risalesini şu cümleleriyle bitir-mektedir: "Kimse benim onların yoluna hiç girmediğimi zannetmesin. Çün-kü ben (yeme. içme, cinsel ilişki vb.) hayvanı ihtiyaç ve isteklerden tam ye-di sene ayrılarak gayret ettim. Bu dönemde benim gıdam, yedi günde bir, sirke ile birlikte bir parça ekmek idi. Onların (Halvetiler) reisi bana ··sen matluba ulaştın, sana halifelik görevtrıi emrediyoruz" deyince anladım ki onlar, kendi hallerini elde edememişler, bunun üzerine telef ettiğim kıymet­

li ömrüme üzelerek derhal arılardan yüz çevirdim. Onlarla benim aramda geçenleri de tafsil edemem." İnteha.

Hacim olarak sadece üç varak (sayfa) olmasına rağmen, içeriği itibarıy­ la sülılk yolları ve mertebeleri hakkında son derece önemli bir çalışma ol-duğuna inandığımız bu risale. ancak tasavvuf sahasında ihtisas yapan de-ğerli bilim adamları tarafından gerekli aç_ıklama ve yorumlarla anlaşılır ha-le getirilecektir. İslam kültüründeki, şerh ve haşiye geleneğimiz göz önünde bulundurulursa, tanıttığımız bu risale, üzerine birkaç şerh ve haşiye yazıl­ maya layık son derece muhtasar ve de kıymetli bir risaledir.

F- Muhammed b. Ömerel-Hanefi el-İskilibi

ı. Ka.şifu'l-Muşkilat mine'l-Feraiz (Arapça, yazma, Tire-314, Fıkıh, müellif hattı, ta'lık, 39 sf.)

İsminden eserin Miras ile ilgili birtakım problemierin çözümüne dair bir kitap olduğu anlaşılmaktadır. Kitap, müellifi tarafından l213/l798 tarihin-de yazılmıştır. Yani müellif nüshasıdır. Avrupa filigranlı, alıerli kağıt üzeri-ne düzgün bir hatla yazılmış iyi korunmuş bir nüshadır.

2. Şerhu Kasideti Ka'b b. Zuheyr (Arapça. yazma,

Süleymaniye-80050, Edebiyat)

G- Enes b. Emrullah el-İskilibi

Risdlefi Ademi Cevdzi Ekli Zebl.hati'l-Mecus ve'l-Mürted, (Arapça. yazma. , Süleymaniye-26l19. 102-105. sayfalar, ta'lık, Fıkıh)

İsminden anlaşıldığına göre. risale Mecusiler ve dinden dönenierin kes

-tiği hayvanların yenilmesinin caiz olmadığını anlatmaktadır. Toplam dört

(25)

-H- Ömer İskilibi

Risaletunfi Taksl.mi'l-Hadis, {Osmanlıca, yazma, Gazi Husrev-314,

Ha-dis, ta'lık. 12 sf.) Hadislerin taksimi ile ilgili olan bu risale, 12 varak olup,

Saraybosna'da gözükmektedir. Savaşta korunup-korunmad.ığını bilemediği­

miz bu risalenin bir fotoğraf veya mikrofilmini Saraybosna'daki bir hocaya

yazdığım mektup ile istedim, ama henüz bir netice alamad.ım.

Bu eserlerin her birisinin ilmi hayatımıza yeniden kazandırılması

dilek-lerimle ...

Referanslar

Benzer Belgeler

Yukarıda da değinildiği gibi şerhin amacı üstü kapalı, müphem kalmış bir ifade ya da kelimeyi anlamaya çalışmak, yorumlamak ve şairin kastettiği asıl anlama

Sana tam itaat içinde bir kul olarak canımı al ve beni hayırlı ve dürüst insanlar arasına dahil eyle!. Duamı, lütfen kabul buyur

Taha Suresi 29-35 Ayet-i Kerimeleri Musa Aleyhisselam’ın Duasıdır.. Üşdüd

dönemiyle ilişkili olarak okumak, sadece vahyin sağlıklı anla- şılması için değil, nazil olduğu dönemin önemli bir kaynağı olarak önemlidir. Vahyin

Bu ilim, Kur’ân harflerini zat ve sıfatlarına uygun, ihfâ, izhâr, iklâb ve idğâmlara riayet ederek okumanın yanında; kelimeleri medlûl ve mânâlarına yaraşır

• İl/il içi bölge ve bölge yarışmalarının koordinasyonu il millî eğitim müdürlüğü ile birlikte koordinatör okul müdürlüklerince, Türkiye finalinin organizasyonu

(Bakara suresi, 98.ayet) D) “Eğer kulumuza (Muhammed’e) indirdiğimiz (Kur’an) hakkında şüphede iseniz, haydin onun benzeri bir sûre getirin ve eğer doğru

Tashîh-i hurûf, Kur’an-ı Kerim’i yüzünden ve ezberden güzel okuyabilmeyi öğreten en güzel metottur. Bu bölümde bunu gerçekleştirmek amacıyla uygulamalı