• Sonuç bulunamadı

İÇİNDEKİLER |i Ahmet Riza BeyDr. Ab Cevdett YaratmalıE. HerriotLe miracle TurcChandanElemli tefekkürlerTokadî zade ŞekibSeni gidi orospu

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İÇİNDEKİLER |i Ahmet Riza BeyDr. Ab Cevdett YaratmalıE. HerriotLe miracle TurcChandanElemli tefekkürlerTokadî zade ŞekibSeni gidi orospu"

Copied!
12
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Cumhuriyet inkılâbımızın seyyar nıahbeslerînden kurtardığı hemşirele­ rimizden iki Hanım; kurtulıışdan evvel .

İÇİNDEKİLER |

i Ahmet Riza Bey Dr. Ab Cevdet

t Yaratmalı E. Herriot

Le miracle Turc Chandan

Elemli tefekkürler Tokadî zade Şekib

Seni gidi orospu e hikaye» Ebubekir Hâzim k

< La mort de l’aigle J. M de Heredia

| Eventail d’arôme « Rafâle de Parfums » den )

j Furat « şiir» Fikret L>

Galilée ye (Kıt’a ) AB.. DJ.

Saibi Tebrizi den M. Hulusi

Ata sözleri

M - - — .. w w —J. .w - «t — mm...m u r - r n m --« a r—'t u r '- '*

M. İ. ve T. C. den t

-m --- m---■■---- --- 1,.,. ■■■... — - - - — i

(2)

A b o n e le r im iz e :

Abonelerimizin bir senelik abonemân- ları 24, nüsha tezammün eder. « İctihad» ın 6 aylık abonemanı 12 nüsha tezam­ mün eder. Abonemanları hitam bulan ve tecdit etmeyenlere irsalâtı kesmek usulü ittihaz olunmnştur.

Aboneman başlangıcı tasrih olunmaz sa son senei tesisiyenin başladığı nuru­

mdan itibaren kaydedilerek o son sene­ nin evvelce çıkmış nuslıâlarida

gönderilir-«İÇTİHAD» abonelerine ikram

Muhterem abonelerimize bir ikram olmak üzre aşağıda isimleri yazılı kitap­ lar üzerinden yüzde yirmi nisbetinden tenzilât yapacağımız gibi Türkiye Cum­

huriyeti dahilinde vaki olacak, siparişler­ de de posta ücreti istemeyerek ta’ahhüdlü olarak göndereceğiz: Ayni tenzilatı bütün mekteb talebesile efrad ve zabıtanı askeriyeye de yapacağız:

Kuruş Akli selim(Eski harflerle) 527sahifeli 100 Aklı selim ( yeni Türk harflerde )

548 sahifeli 1*35

Ruhulekvam(eski harflerle)274 sahife 50 Dün ve yarın( » » )254 » 50 İlmi ruhi içtimaî(» » )

287 sahifeli 50

Adabı müaşeret rehberi (Resimli, eski

harflerle) 509 sahifeli 150

Dilmestî’î Mevlana (Eski harflerle) 50 Bir zekâyi feyyaz(Eski harf ve resimli) 25 Mekârimi ahlakiyye ve din (Eski harf­

lerle 74 sahifelik 25

Dr. Abdullah Cevdet

Cuma ve Pazardan başka her gün

(tözhastalarını kabul eder. Cığaloğlu

İçtihat Evi, daire No. 6 Telefon: İs. 865

GAYYA

Şükûfe Nihal Hnımefendi’nin şı’ır mecmuasıdır. 76 sahifalıktı. Nefis tabe- dilmesidir; fi. 50 kuruştur. Gelecek nüs­

hamızda bu nazik ve nâzenin şı’ırler kitabını tahli edeceğiz.

“ODLU - YURT,, mecmuası

Resul zade Mehmet Emin beyin baş muharrirliğile çıkan ve millî Azerbeycan fikriyatını terviç eden milliyetçi, Türkçü ha kçı, radikal, cumhuriyetçi ve istiklâl­ ci “ODLU — YURT,, mecmuasına 1930 senesi için abone kaydına başlanmıştır..

Senelik - Türkiyede — 200 kuruş.

» Hariçte — 2 dolar.

6 aylık - Türkiyede — 100 kuruş. » » - Hariçte — 1 dolar. Adres: İstanbul - Pangaltı, Şafak So. N. 60

P O ST A K E T E S E :

Balıkesir okuma odası memurluğuna: İctihad ın âdi kâğıtlısının senelik ( 24 nüsha ) aboneman bedeli. 250 kuruştur.

Trabzon lisesinde Adnan efendiye: İctihad kiitüpkanesinin başlıca ve mev- cud neşriyatının fihristini havi bir İctihad nüshası gönderildi. Bu nüshanın kapa­ ğının ikinci sahifesine bakınız.

“İçtihat,, da ilân Tarifesi

Tek sütunun her 3 sentimetre irtifaı, yani 3 X 8 sentimetre murabbaı yer ve herdefa’ı dere için ücret 1 liradır.

İlanların ücretleri dercedildikten son­ ra muntazam makbüzla tahsil olunur.

İlanını muhtevi “İctihad,, nüshaları ilânı verenlere meccanen gönderilir.

Her derç için ilân asgari 1 liradır. M. ÜTÜCİYAN

Çinkoğrafhanesi

Fincancılarda Kalifidi Hanında YENİ N EŞR İY AT

(3)

Ab o n n e m e n t

Pour un an: 2 Dolars

Ldition spéciale: 500 Ptrs. A D llE S E “Idjtlhad,, Constantinople Téléph: St. 865 xxvéme ANNÉE 15 Mars 1930

İ C T İ H A D

Türkçe ve Fransızca

İLMİ, EDEBİ; İKTİSADİ

Mo: 293

ABONEM AN: .

Seneliği [24Nusha] Türki­ ye için 2 1/2, Âlâ kâğid-

1 ısı 5 Uradır

İDAREHANESİ

Cığaloğlunda İçtihad Evi Tarihi Te’sisi: 1904 — Genève Yirmi beşinci sene

15 Mart 1930

AHMET RIZA BEY

Memlektimizde emsali çok az olan bir şahsıyyet gaybetdik . Keyfî idare aleyhinde Avrupada neşriyyat yapan ve bu yazıları gizlice vatana sokup vatan­ daşları uyandıranların birincisi Mustafa Fazıl paşa ile Avrupaya giden Namık Kemal,

Süâvî ile kemalin ve bir iki refiki olmuştu. Bunların gazetesinin adı Hüriyyet idi. Hüriyyet gazetesinin tam bir «Col­ lection » unu Londres da Britüsh Mu - seum de gördüm. Çok kıymetli ve ate­ şli yazılarla doludur. Onlardan sonra Ali Şefkati Bey, el yazısile İstiklal gaze­ tesini Napoli de neşr ederdi.

Bunlardan sonra müstebid hükümet ve idare aleyhinde devamlı neşriyat yapan Ahmet Riza Bey olmuşdur. Onun Sultan Abdul Hamide hitap eden Layiheları ve bunları müteakib Paris de kendi elile yazarak taş basmasile basdırdığı Meş­ veret gazetesi, çok derin te’sirler uyan- dırmışdı. Sonraları Fransızca bir Meş­ veret de neşretmeye başlamışdi. Ahmed Riza hem türkcede hem fransızcade eyi bir muharrir di Hatiblik mevhibesi yok- du. Onun Tolérance musulmane adlı bir küçük kitabı vardır ki ehemmiyyetli- dir, çok eyi yazılmışdır. Şişlideki İnkılab müzesinde bulunmalıdır.

Harbi umumiden sonra yazdığı, La faillite morale de la politique frança­

ise en Orient adlı kitabı kıymetlidir. Hastalığı esnasında Hacı Beyzade Muh­

tar Beyle ziyajetıne gitmiş olduğum bir gün bu gitabdan bahsetmişdi. Ahmed Riza bir kuvetli seciyye oldu. A’yan meclisinde cesur tankidler yapardı, cesur diyorum, çünki İitilıad hükümeti Abdül hamid tarzı idaresini ta’kib etmeye baş- lamışdi.O idare tam ma’nasile bir Oligar- chie » idi. Milliyyet gazetesinde tefrika edilen Büyük harbe nasıl girdik, bunu tamamile ortaya koymakdadır.

Osmanlı imparatorluğunun başında kuş beyinli adamlar da vardı. Bunlar kendilerinin tenkid edilmelerine teham- mül edemezlerdi; bir kaç muhalif muhar­ rir öldürecek katiller bulmuşlardı. Bu vaz’iyyetde Ahmed Riza, seciyyenin belâ- gati olan cesareti mükemmel, göster- mişdir.

Bövle bir şahsiyyetin son senelerde nasıl yaşamış, ne kadar vekur bir fakr ve zaruret içinde kıvranmış olduğunu öğrendiğim zaman onu daha çok hür­ metle sevdim.

( jcJÇ /I ojl

f} C s l j y ı ojfjLi j T \ ¿ \ j ^1

Yani « taze dikilmiş yara gibi kanla dopdoluyum; bununla beraber du­ dağım şekvaya âşinâ olursa bana ey- vahlar olsun. » diyen Urfi gibi susmuş ve tehamrnül etmişdir. Cenazesinde bu­ lundum, 65 kişi vardı. Tek bir Hanım yo k d u . Ahmed Riza, Türk Ahmed Riza Fransada ölseydi cenazesini, hiç olmazsa iki bin münevver zat ta’kibederdi. Yakub

(4)

5352 İÇTİHAT

Y A R A T M A L I !

{Créer ]

Yazan : Fransanın sabık Başvekili

E d o u a r d H e r r io t — 5 —

Bizce, Paul Bourget nin «moralisme» inde kuvvetli bir mugalete hissesi var­ dır ve te’sirinin, halâ Convention zevkine tabi olan ve ehalinin hey’eti mecmu’ asından ayrılmış bulunan bir Fransızlar grupundan ileri geçmemiş olmasının sebebi şübhesiz budur.

En şedid tenkidlerden daha miidhiş olan istihza , ilmin ictima’i hayata bu tatbikine karşı koyoyordu . Bundan bir misal olarak Gustave Flaubert in Bouvard et Pécuchet si zikr edile bilir. Tetebbu’e aşık, Encyclopédie Roret [*]nin devamlı Kari’i olan bu iki ateşli kopisti maskaraya çevirerek ; onları , kazagiyi («Grattoir»! ] ve sındrosu [«Sandarque»ı] terk ederek , kolleksionları yahud mü - zeleri ziaret etdikleri, «Collège de France» ın derslerinde yahud akademiya celse­ lerinde hazır bulundukları vakit , biraz hafif hicivlerde onları tâkib ederek Kadri Bey 27 Şubat tarihli Milliyyetde Ahmed Riza Bey aclıkdan öldü diyor­ du. Meb’us Yakub Kadri Bey, Riza Beye hidematı vataniye tertibinden 100 lira tahsisi için Meclise bir takrir vermiş olsaydı, aclıkdan ölenin mezarı üzerinde bunu yazmakdan daha ali cenabane olur­ du. Memleketimizde çok az münevver var. Bir memleketin hakiki servetini, di­ mağları zengin, fazla eğilmekten âciz, nur ve seciyye adamları teşkil eder.

Ahmed Riza vatanına şeref olanlar­ dandı. Ölümü de ders verici ve terbiye

edicidir. A. D.

[*] Manuel Roret ismile Fransada çok mergub bir ( Ercyclopédie technologique ) in müellifi olan Roret xıx unci asır ilim adamla-

rındandır. A. D.

bilhassa onlârın Chavıgnolles Köy tec - rübelerini karikaturize ederek, Flaubert ister isteyerek ister istemeyerek den­ siz « Emprisme » ı , bütün budalalık - lardan daha ziyade budala olan ve memleketimizde bir çok husni niyyetlerin cesaretini kırmış bulunan bu « Empi - rism » i pehpehledi. Ayni istihzaya ug - ramak tehlikesini gözüne alarak, kemali ihlas ile Hind Ulaklarını yahud Çin gülünü «acclimaté»etmeye uğraşan, yağ­

mur altında ağaçlarını budayan , kim - yaya çalışan, tehammurler nazariyyesini anlamaya gayret eden o babacan P e- cuclıeye mohabbetimi i’tıraf ederim.Ma- nuellerden çıkarılmış yahud«Catalogue» lardan alınmış ifadeleri cem’eden Flau­ bert in kavli =verbal malumatfuruşluğu, Bouvard ın tecrubî malumatfuruşluğun - dan bana daha ziyade safdilane görü - nür. Flaubertin, i’tibardan düşürmek is­ tediği bu tecrübelerden birçoğu o zaman danberi muvaffak olmuşdur, ve Pécu­

chet, çukur yolunun kenarında na’ne ve melek otu kokusıyile mest olarak, tahlilin henüz keşfetmemiş olduğu hisab- sız kuvvetler hakkında tefekkürata dal­ dığı vakit onda şu’ursuz bir deha lam’asi görmeye mütemayil olurum.

1895 de F. Brunetière in mu’tad ıınfile ilmi ydnız hal ve fasl hususun­ da ki aczile değil, yegâne mühim mes’ eleieri vaz’etmek hususundaki aczile de itiham eden , lingustique yahud philo - loğia gibi ethnographianin iflasını i’lan eden , hakikaten pek sathi delillerle tarihi tezyif eden , ilmin şükûhunu gaybettiğini tesbit ve ya farz etmekle haz alarak ilmin haricinde ve te- mamen i’tikad üzerine kurulu birfa’ali- yet [action] «doctrine» i yaratmaya yel­ tenen mekalesinin [1] ihraz etdiği muvaf- fakiyyet bizim intizamsizlığımızm, isti­

fi [ Apres une visite au Vatican, Revue des Deu - Mondes, du 1 er Janvier 1895 .

(5)

İÇTİHAT 5353

kamet [direction] sizliğimizin hedefsiz- liğimizin isbatı oldu.

Brunetière, dini ilme karşı koyma­ mak icab etdiğini vakia i’tiraf ediyordu; fakat hiç bir zeman hal etmiş olduk­ larını iddi’a etmemiş olaukları meseleler üzerine âlimleri istintak ederek, Encyc- lopédist filosofların filhakika mufritâne olan ta’mirnlerine [ « généralisation » la- rma ] hucum etmek için XIX uncu asrin pek güzel tahlî mesa’isinden te’ami ede­ rek , bunları bilmemezlikden gelerek, - Léon Xiü gibi - büyük bir Papanın cehd - lerini üstün kö’rii , maksadı mahsusu mutezammın ve temamen natıkaperda- zane bir tarzda tefsir ederek her birinin kendine mahsus havzesi bulunan dini ve ilmi ayni zemanda lekedar ediyor­ du. « Talent » [*] inin şukuhu, sözünün nüfuzu,dünün ba’zı ruhlarının ma’luliyye- tinden kısmen mes’ul tuttuğumuz bir teşevvüşü tahkim ve temdidetmeden başka bir şeye yaramadı.

Bu gün artık yol gayp etmeye hiç zemanımız yoktur. «Patrioisme» in lmyyizi f i l e çıkardığı barışıklığı yarının fr a n -

sızları arasında yalnız, ilm muhafaza edebilecekdir. Yalnız o [ilm] bütün meş­ ru’ hissiyati gözetecek bir sulta ile, bir mukteda’iyyetle bize istikametler, hedefler verebilecekdir. Amerika Mesa’î «Travail» Fédération» u 1919 da Reisi cumhur Wilsona hitab ettikleri bir muhtırada, emsalsiz bir kuvvetle, karşısında bizim müstamel tesviye, [Rajustement] méthod- larımızin âciz oldukları mes’eleleri hal etmek için, ilm vasitasile cezri bir de­ ğişmenin [ Transformationun ] lüzumunu i’lan ediyor. Her i,tirazın fevkine koymak istediğimiz avvela, bu basit hakikatdır.

*

* *

Fakat bilmek bize kifayet edemez. Tasavvur eden zekâ, icraeden iradesiz hiç

[*]Bıı kelimenin türkçe tarzı telefuzu ile kabulüne za­

ruret vardır. A. C.

birşey değildir. İcrasız, tefekkür hiç­ bir şey değildir. [1] Roma Makedonya ordusuna Thébes in hisarlarını, Corinthe- nin kapılarını teslim etmeye mecbur olan o II inci asır yonanistanının ne vus’atinazar ca, hatta ne ilmi şimece bir eksiği yokdu; galibin istediği ve on yedi sene sakla- diği rehineler arasında Polybe gibi bir insan, böyle zi kudret, her şeyi görmeye ve takdir etmeye rnusta’id olan bir zekâ bulnur, bu ;ekâ, mukavemet etmeye cesaret etmeksizin öz vatanının inhita­ tını ve düşmen şevketinin i’tilasını tas­ rih cdebilmişdi. İlmî «méthode»u bütün sihhat ve ciddiyetilc bildi , onu po- lıtikay , yahud harbe tatbik edebildi; devlet ricaline dersler verir fakat bizzat fi’liyyatda bulunmayı bilmez ve nazîk ellerinde haşin Philopoemen in külleri olduğu halde bize arzı vucud ettiği vakit, fi’lin [action un] harabeleri üzerinde ze­ kânın taşıyabileceği matemin boşluğunu bize oldukça iyi anlatır.

Türkün tahrib ettiği bu Bizans cem- iyyetinde de zekâ eksik değildi: son dem­ lerinde cesaret ibraz etdi. Mütefekkirleri, politikaşiuasları, sa’irleri, tabi’etin ilmlerine

garbde Roger Bacon kadar hidmet et - tikleri söylenebilmiş olan alimleri var­ dı. Ba’zı dakikalar bu cem’ıyyet, «Ren­ aissance»! evvelden his ve ihbar etti.Hel­ lénisme,sönmeden evvel,Şark semasına do­

ğru, hayraniyet veren ışıklar saçar. Fakat mağlub oldu bize pek çok daf a karika­ türünü arz etmiş oldukları bu Muhammed II de, ma’lumatlı olduğu kadar da éner­ gique ve âteşin bir adama tesadüf etdi. İmprator Manuel II.«Eyi niyyetli bir hü­ kümdarın eyi düşünen tebe’asine»bir nut­ kunu yazmakla iktifa eder.Muhammed atına

biner ve bağırır: « Beni seven arkamdan

[1] Vaktile olduğu gibi fi’le [ «action» a] zekâyı karşi çıkarabilmek artık lâzım değildir. Les Compacj—

(6)

\

İÇTİHAT H ü k ü m e tim iz e v e G a z im iz e

A v r u p a d a n n a z a r

LE MİRACLE TURC

Yazan : K. S. Chantitch - Chandan

İşte bir küçük kitab, ki bir fotoğraf objektifi olmayi muradetmişdir. Bir in - sanın fotoğrafının kendisinden güzel olması bence en çirkin bir şeydir , en güzel fotoğraf aslının ayni olandır. Bu küçük kitabi yazan benim fikrimde bu- lunmuşdur. M . Chandan La Turguie

5354

La doctrine du Coran trace une ligne de démarcation infranchissable entre les Turcs et les chrétiens. D ’apres le cheriat qui divise le monde en deux domaines: celui qui est soumis a l’Islam et celui qui ne lui est pas soumis ; en principe, l’état de guerre régne entre les habitants de ces deux domaines.

Satırlarını yazarken dünkü Türkie- nin psikologyasını sezmişdir.

Müslümanların derdlerinin esası bu

-Ayni zat 1925 de Ayni zat bu gün Kıyafette değişme:

Konyalı bir tacir 1923 de [*]

d ’autrefois bahsında Hilafetle meşğul oluyor Bunda isabet ediyor :

gelsin!» muhal görünene cesaret eder,[**j iradesi,ancak du’alara inanan ve son im­ paratorunun parça barça edilmiş cena­ zesini, bihude tefne dalları altında defn etmekle sukutunun tesellisini bulan bir şehre karşı cehdleri tevhid eder.

[*] Bu resimler Faik Sabri Beyin Türkiye coğrafi- yasi’nden almmışdır. 293 numrulu «İctihad» da «Türkiye coğrafyası» makalemize bakın.

Eski ve yeni geyinme tarzı Türk kadınları şehirlerde ve kasa­

balarda çarşafla örtülürlerdi

[**] Onnn oğlu da

j U

demişdi

u j'u

yy"*

A>-rasıdır. Mııhammedîler, İsevîleri yalınız kendilerine muhasım bir unsur tanımakla kalmış olsalardı hatar ve zararları çok büyük olmayacakdı. Muhammedi İsevîyi kendisinden çok aşağı görmüşdür; ondan gelen ni’meti de nikmeti de ayni derecede istikrahla karşılamışdır. Bu zihniyyet müslümanlar için çok vahim bir zihniyyet teşkil ediyordu. İsevi’lerin üç asırdan beri mağlubı olmamız bu zihniyyeti izaleye kâfi gelmedi.Sevinmeliyiz ki bu zihniyyet yıkılmaya yüz tutmuş buluniyor:

Müellif, kitabında Tanzimat hareke­ tini, İttihad ricalinin, fikri ve siyasi hâl ve vaz’ini gözden geçirdikden sonra

(7)

İÇTİHAT 5355 <> <>

i

S en c a n g ö z ü n le bin g ü n e ş in g ö r d ü m ü lk ü n ü , E y ik tid a rı m u z la r ib , e y a czi im ik te d ir . ^<>k iltifa tı hak ka m u h iti z a lu ın u n u n : Z u lm et iç in d e k ö r le g ö r e n bir d e ğ ilin i diı* ?

B K. «ani 1929 Aıık. A. D. Mustafa Kemal Paşa Hazretlerinin açdığı

teceddüd devrine geçiyor . Burada bu askerî dehanın ictima’i mes’elelerde de ayni derecede geniş ve muhit bir nazar sahibi olduğunu subut mertebesine var- dıriyor.

Muharrir diyor:

Il est à remprquer 1’ existence d'une diver­ gence d'opinion sur les réformes sociales en Turquie de même que sur la personnalité de Moustapha Kemal pacha. Suivant les uns, la bonne réussite

des réformes en Turquie est due a la force d i c ­ tatoriale .. Dans l’opinion des autres, elle n’est Qu'une résultan­ te d'un désir commun de la nation turque elle-même dont

la naissance est due a l'influence de l’Occident avec lequel la Turquie est depuis fort lo n g te ­ mps en relation. Donc, disent ce, derniers, dans la circonstance le rôle de Moustapha Ke­

mal s’est léduit tout simplement de stimuler et de provoquer une manifestation de ce qui était le désir du peuple Turc. Quoiqu’il en soit, pour notre part, nous pensons que si les réformes qui devaient surmonter toute une série d’obstacles, dont les principaux: le préju­ gé et la superstitiosité — résultat de la religion islamique et les habitudes et les coutumes otto­ manes — étaient acceptées par le peuple turc c’était grâce a la grande habileté et les bonnes manœuvres employées par Moustapha Kemal pacha.

Loin de nous le désir de flatter le grand réformateur turc et, sans avoir a craindre de nous tromper, nous pouvons dire que Mousta­ pha Kemal pacha est un homme du siècle. Son génie militaire et politique est incontestable Il appartient donc dans l’histoir a la lignée des grands capitaines. L’abrogation des capitulat­ ions est une véritable victoire internationale.

Bu satırlardan sonra, Muharrir ilave ediyor :

«Yunanîler üzerine ihraz edilen za - ferden sonra Mustafa Kemal türklerin ruhu oldu . Türkiyenin müncisi oldu .

GALtLEYE

Bil’ahere islahatin fi’le çıkmasını mute- akib istikbalin haliki oldu. Türkler ona bir resul nazarile bakarlar ...»

Kitabın temamını okumayi tavsiye ede biliriz. Hulusi kalb ile yazılmış ol - duğuna ka’iliz. « Loin de nous le désir de flatter le grand réformateur...» diyor, zaten Büyük Pişuvanın böyle şeyle­ re iltifat etmeyeceği ma’lumdur.Kitabın metninin 180 inci son sâhifesi muztarib, mubhem ve endişelidir. Her halde Tür­

kiyenin ve Bü­ yük Pişuvasî- nın hayrhahı ve hayranı ol­ duğu mu’el - lifin her keli­ mesinden his X öluniyor . Bu bir kiymet ve kudretdir. AB. DJ. ELEMLİ TEFEKKÜRLER İhsam ezel y e’s imiş ashabı zekâya, Takdiri Hiida rahatı vermiş lıumekaya, Bir şeyle teselli bulamaz her kim ederse Dikkatle nazar şivei hunini kazaya. Bi kaydii mutlakla sema sâkiıııü sâkit; Düşmem, diişemem dağdağai havfii recaya. En canlı delilim bile bu kudreti ikna; Bigâne kalır sanma lisanım « A cab a ?» ya Hilkatte terehhtiuı ne kadarmış bunu anlar Bir kerre bakan salıai pürhuni seraya. Bilmem bana kim gösterecek semti necatı; Rehperlerimin hepsi esir oldu amaya. Manayı tahakkümle güler vechi meşiyyet Baktıkça seınavata çıkan bunca du’aya. Ruhumdaki isyanları teskin edemem ben, Ruınal olamam süddei dergâhı rizaya.

Ukbada da cari ise dünyadaki ahkâm Cinnetle müsavi görürüm meyli bakaya. Ben aklı zaifimle bu şurişlere düştüm, Allah selâmet vere erbabı dehaya. Zcnciriııi öp her delinin, gıptamı arzet! « Uğrarsa saba ralıııı eğer » darı şifaya.

(8)

İÇTİHAT

-HAYATDAN ALINMIŞ HİKÂYE :

SENİ GİDİ OROSPU !..

Umumî harbin son yılında, bir akşam üstü

Eski saray parklarından geçiyordum. Giiz

mevsiminin son, ve takip etdiği gecede, yağ­ murlar yağmış, şiddetli poyrazlar esmiş soğuk günlerinden biri idi.

Fikir ve meslekinde sabit insanlar gibi, her mevsimde yeşil rengini muhafaza eden çamlar­ dan başka küçük, büyük ağaçların al, gögez, turuncu ve sarı renkler alan yapraklarından haylisi dökülerek, rüzgârın sevkiîe yer, yer şoseyi ve boş çiçek yerlerini, mozaik birer halı parçası gibi örtmüştü.

Dallarda kalmış olan yapraklardan nıâhût (Zaferi nihâî) ümitlerini andıran bir hüzün ile birer, ikişer zikzaklı bir inişle düşüyorlardı.

Güneşin son ışığı yüksek ağaçların tepele­ rinden ve sarayın kulesinden çekile, çekile soluyor, yalnız havada garba doğru yüzen penbe bulut sürülerinin uçlarını hafifçe yaldız­ lıyordu.

Bu sese kenarlarındaki ağaçlardan birine yaslanıp hazin olmakla beraber, güzel menâzıri temaşa ederken, karkın kapısından muhteşem bir oto girdi ve şiir atini ağırlaştırarak yanım­ dan geçti, içinde ki, lâcivert kostümlü, siyah paltolu, genç ve sarışın Bey, otonun billur çi­ çekliğine güzel güller yerleştirmekle meşgul

olduğundan beni görmedi. Oto şömendöfer

köprüsüne kadar giddikten sonra dönerek bir az bu tarafa geldi, ve durdu: Bey indi, şose üstünde gezinmeye başladı. Hazin güzelliğine rağmen ıslak topraklarda, çürük yapraklar he­ nüz açılmış bir mezar gibi kokan parkta daha ziyade durmıyarak yoluma devam ettim.

Vaktile Ankara’da bir belediye reisinin gözlüğü camına, satıcı tarafından yapıştırılmış olan müdevver numro kâğıdını muhafaza et­ mesi gibi, parkın önünde ipkasını mucip olan mimarî veya tarihî kıymet ve meziyetinin derecesini bilmediğim nıâhût sure yaklaşırken bu kalın duvarı bir tünel gibi delen methal önünde bir kira arabası durdu; pek zarif çar­ şaflı ve peçeli bir hanım indi; hızlıca yürüyerek methali geçtikten sonra, zaten pek hafif bir gölgeye benzeyen bu şeffaf peçeyi kaldırdı; mütecessis nazarlarla sağa, sola bakarak, zâ­ lim güzün katliâm etdiği rengârenk yaprak ölülerini lakayt adımlarla çiğneyerek muattar bir bahar gibi otomobile doğru gitti.

5356

Ben kapıdan çıkarken, kumaşı eskidikçe

rengi de eskimiş gibi yer , yer solmuş

siyah bez çarşafı ve siyah zemin üstüne kırmızı çiçekli ve kalın yazma yemeni ile yüzü tama- mile kapalı bir kadın, yavaşça sadaka istedi.

Bu kadın, bu çarşaf ve peçe ile bir iki se- ııedenberi Galata köprüsünün Kadıköy iskele­ sine inen merdiveni yanında sâkitâne dilenirdi. İlk nazarda tanıyarak :

— Köprüyü, niçin terketdiniz V dedim. - Orada dilenmeyi yasak ettirdiler de.., Bir sadaka verditken sonra :

— Şimdi parka giren güzel ve süslü hanım­ dan .isteseydiniz, dedim, şüphesiz daha çok verirdi; çünkü pek şen bir tavrile gidiyordu.

Hayır dedi, vermezdi. Ben onu öç ay- danberi tanırım; her pazartesi ve perşenbe akşamları tam bu saat’te, araba ile gelir ve daha evvel otomobil ile gelip içeride bekleyan genç Beyle birleşerek çıkar giderler. Ben sa­ daka iştedikçe, o’ para yerine öğüt verir: « Gençsin, der, çalış, dilenmek ayıp; hizmetçi­ likle bir konağa gir; herkes hizmetçi arıyor, bulamıyor. » der.

— öğıii doğru ve iyi, dedim.

Kadın, göğsü üstünde kabaran çarşafı biraz açıp, kuııdakda meme emen bebeği göstererek:

Bundan başka, iki yaşında bir çocuğum daha var; iki küçük çocuk anasını kim hiz­ metine alır V Alacak bulunsa bile ben hizmet­ çiliğe giremem, çünkü tövbelivim.

Niçin ? dedim.

Niçini uzun ve söylemeğe utanırım, dedi sormayınız.

Yalnız çarşafınızla, peçenizi tanıyorum kim olduğunuzu bilemiyorum, utanmayınız söyleyiniz, niçin tövbe ettiniz V

— Ben de sizi köprüden tanırım iyi yürekli

bir Beysiniz, peki, söyleyeyim diyerek ve

duvara dayanarak :

Efendim dedi , ben boybat ( Beyâbâd Sinop mülhakatuıdan)lıyım; babam askere gitti gelmedi, nerede öldüğü de belli değil; uzun

hastalıklar çekdikteıı sonra anamda öldü ;

sekiz yaşında öksüz ve kimsesiz kaldı'm. Kay­ makam, benim gibi kimsesiz bir kız çocuk

arattırıyormuş; Muhtar haber verm iş; beni

hediyelik bir hindi gibi vapura koyarak îstan- bula gönderdi.

Dahilîyye nazırının dostlarından bir Beyin Boğaz içindeki yalısına götürdüler . B e ş , altı sene orada hizmet etdim ; aylığım yıllığım filanım yokdu; boğaz tokluğuna çalışıyordum,

(9)

IÇTİHHT 5357

Bana bazan, “ Hizmetçi „ , bazan “ Evlât - Iık „ derlerdi; Beyefendi eyi bir adamdı beni dâima “ Kızım „ deye çağırırdı . Bir tek oğhı vardı; benden dört yaş kadar btiyükdü, Galata saray mektebinde idi; haftada bir def’a gelirdi; iki kardaş ğibi birlikde büyüdı'ikdü ; son sene - lerde yalıda kaldıkça bana tebelleş olmaya baş­ ladı; Hanımefendiye şikâyet edemedim. Bir gice, yatdığım odanın kapısı açık kaldı, çünki gün­ düzden anahtarını çalmış; gice yarılarında, ben uyurken, şeytan gibi', gelip yatağıma sokulmuş; korkdum, utandım bağıramadım. “ Ben seninle evleneceğim; fakat, mektebi bitirmeyince ol­ maz „ . dedi, kaç kerre and içdi; beraber ge­ tirdiği kitaba da el b asd ı. Küçük Beyden bu kadar büyük bir kötülük ummadığım için inanup aldandım; çünki on dört yaşında bir çocuk idim.

Giiniin birinde gebeliğim anlaşıldı; Hanıme­ fendi kızdı küplere bindi :

- Seni gidi oruspu! bir tanecik oğlumu baş- dan çıkardın ha ?. deyerek kuduz bir kedi gibi yüzümü, gözümü tırmaladı, kanlar içinde birak- dı; fitil, fitil saçlarımı yoldu ; bir soba odunu ile kolları yoruluncaya kadar dögdiikden sonra bohçamı elime vererek koğdu.Nereye gideceğimi kime sığınacağımı bilmeyerek yalıdan Üsküdara kadar ağlaya, ağlaya geldim; sokaklarda dola - şırken fakir ve ihtiyar bir kadın bana acıdı , evine kabul etti ; uzatmayalım, Ayşeyi orada doğurdum.Bu masumu soğukdan dondurmamak, açlıkdaıı öldürmemek için yine o günâhı işle­

meden ğayri bir çare bulamadım. Belâya bakı - nı z ki yine gebe kaldım. Ali dünyaya geld i; dert bir iken iki oldu; artık ister, istemez güna­ ha devam etdim . Ne yapmalı idim? sırma saçlı Ayşemı boğmalı, yahut, açlıkdaıı öldfirmeli mi­ dim, yoksa bu günâhı mı işlemeli idim? Bu , iki günahdan hangisi daha büyük olduğunu düşün - ine krizin İkinciyi işledim; fakat, inanınız Beye­ fendi, beni bekleyenlere hiç bir kerre şimdi ge - çen Hanımefendi gibi gülerek, oynayarak gitme­ dim; asılmaya, bir lağıma atılmaya gidiyor gibi korkarak; iğrenerek ve hatta bazan ağlayarak

gitdim. Siz söyleyiniz, ne yapmalı idim ?

Şu feci maceraya karşı söylenecek bir söz olsa bile bende söylemek mecali kalmaırıışdı.

«Ne olacaksa olmuş, artık ne söylene bilir?» deyerek ve biraz daha para vererek ( orospu! ) dan hudutsuz bir hüzün ve tees’sürle çekildim.

Kira ile tedarik ettikleri küçük yavrucuk­ ları sabahtan akşama kadar, çimdikle ağlatarak geçenlerin merhametlerini tahrik ile sadaka gaspedeıı kadınlar; nadir değildir , hatta bu

La mort de Faigle

Quand l'aigle a dépassé les meiges étermelles, A sa vaste envergure il veut chercher plus d’air Et le soleil plus proche en un azur plus clair Pour échauffer l'éclat de sesrnornes prunelles. il s’enlève, il aspire un torrent d’étincelles Toujours plus haut, enflant son vol tranquille

il monte vers l'orage où l’attire l’éclair,[ et fier, Mais la foudre d'un coup a rompu ses deux ailes.

Avec un cri sinistre, il tournoie emporté

Parle trombe,et. crispé,buvant d'un trait sublime, La flamme éparse, il plonge au fulgurant abîme. Heureux qui pour la Gloire ou pour la Liberté, Dan l’orgueil de la forse et, l’ivresse de rêve Meurt ainsi, d'une mort éblouissante et brève.

J M. de Heredia

EVENTAIL D’ARÔME

Ce lys pâle et ce péiumia

Blanc ont une odoronte musique Et cette tulipe meurt phtysique Pour un soleil qui la renia. A Siva taciturne, a Maya Eloquente, ô cécité mystique, Remets le salut blême et pudique Que l’enfer de Désir envoya. Vers l’idole, cette auguste allatice Ne meurtrira jamais le silence Aux veu de berile.au coeur d’airain Berce - toi de ce lytlrne magique J'immole, ô Vierge Emoi nostalgique, A tes pieds mon calme souverain.

1902 AB. DJ.

surcftle Galata köprüsü üstünde dilenen sahte analardan birini 1915 senesinde ( L’appeau vivant - Canlı çığırtgan ) iinvanlı, Fransızca bir manzume ile tasvir etmişdim.

Çocuğunu çarşafı altında gizliyerek, saki- taııe sedaka bekliyen, bu zavallı Boyâbâtlmm hikâye etdiği facianın sıhhatinde şüphe etmek hatırıma gelmedi. Bu kadından ayrılıp gider­ ken, kendi kendime :

« Çocuğunu aç ölmekden kurtarmak gayre­ tini, en afif bir anaya kabul ettiremeyeceği fedakârlık yoktur. » dedim.

(10)

5358 İÇTİHAT

— SAİBÎ TEBRİZ! —

den Çeviren: Hulusi UC-*-6 jy j cH jr >>j\ S V 'jy - j'

Yarap ! gönlümü nuri hidayet meşri- kı yap, ve kıyamette de aşk şulesinden bana bir güneş ihsan et.

f ls> jC -j ^ jjl Şiir:

FURAT

D a y la r ı in le t F u ıa t D erd in i d in le t F u ra t İçim a te ş d o lu d u r S e r p il, s e r in le t F u ra t. T a şla r d a n etd im n iy a z N iy a z ım a y e ld i naz D erin d ir y a ra m bir az S e n de d e r in le t F u r a t . Ezelden nasibi olmıyan rehberi kâ­

mil bile faide temin edemez; Hızır abı hayattan îskenderi içiremeden geri getirmiştir.

j jlp- CÇ

\ff- I C- Üy y>- JJ K

Cihanın münasebetsiz vaziyetlerinin çaresi hiç aldırmamaktır, burana ağır uykuya dalanlar hakikatte ayıg olanlardır

(_y»ı

H»jy **T oj o-' j" j Ç- T Y Tuli emelin neticesi nedametten ibaret olduğu malûm iken bu ölçülmüş yolu kaçıncı defa ölçmek istersin.

W - i JJ5 C-*5 J öte—T j j C ' ,

C C r ı s ^

Asuman burada kendi kamburunu düzeltmeğe muvaffak olamıyor; halbuki sen bütün cihanın eğri işlerini düzelt­ mek istiyorsun.

C - ■ - ^

{ j y \.#>j j.u. jl

<j\y-Her işin muayyen bir vakti vardır, gelince olur; Yusuf aleyhisselâmın zin­ dandan halâsına sebep Mısır melikinin bir ruvasıdır.

J ç Xİ- Aİlji’Çj (j'_) ÇİĞ «Jüt* _}>- 4ı CH j Nihanhancı ademe süratle gidebi­ lenlerin hepsi gitti; şu güzergâhda yalnız ayak izleri kaldı.

(Birecik) F İK R E T

J,l— (jl—s-l 4jy \ j y£- y>-

i j U. ^ j'*** j ' 4ı

Hımhar olan düşmanın elini ihsanla kısaltmalıdır; arslana tokluktan iyi zen- cir olmaz.

¡J. o jC~ l ı j I jVs. J j\c Jj

V^jy-s 4^,1 CjX>-ş jj

JJU-Arifin gönlü hadisat tozlarile âlude olamaz; çünki ayna eşkâl ve suretlerin tehalüfinden müteessir değildir.

1 \j>.[ U jUl X . A

Biz serveti sâman için neden en­ dişe ediyoruz bize hayat veren elbette servetü saman verir.

Ata Sözleri

M. I ve T cemiyyetinden Adamın eyisi alış verişte belli olur. Az veren candan çok veren maldan. Alacak ile verecek ödenmez.

Ekmeğini katığıda denk eden aç kalmaz. Er olan ekmeğini taştan çıkarır.

Ekmeden biçilmez.

Evvel hesap sonra kasap. İşliyen demir pas tutmaz.

Çobanın gönlü olunca tekeden süt çıkarır.

(11)

Diş Tabibi

Mehmet Rifat B.

Cağaloğlu kapalı Furun karşısında her

gün hasta kabul eder. Telefon: İstanbul 264

'Prof. Dr. Selâhattin Mehmet

Röntgen Laboratuvarı Mahmudiye Caddesi No. 28

Haya

Aylık ilmi mecmuadır, çok mükemmel ve müte’kâmil olarak çıkıyor. Her nüshası 80 sahifelik güzel ve ictıma'i edebî malûmat ile dolu bir kitap halinde çıkar. Celâl Nuri Beyin idaresindedir Telefon: Beyoğlu 3032______

Kephalgine

Kaşeleri baş ağrısı ve her nevi ağrı için müessirdir. i 9. Avenue de VÜÎıtrs P A R İ S

UR*SÊF

p

T

inê

CU a CD 02 C?

ROGIER

Mesane ve böbrek rahatsızlıklarında müessir ilâçtır. Ta'mı hoştur ilk htimalinde tebevvlde, idrar yollarında ralıathk lıissolunur.

Glisero fosfatlı Şark Malt

Hulâsası

Eczacı Ekrem Beyin nezareti altında sureti hususiyede imâl edilmektedir.

Deposu Ekrem Necip ecza deposu Telefon : İstanbul, 78

Apraham Ekşiyan

kerestecilerde No. 412

Depot de bois de construction en tous genres Telefon: Stanboul, 2827 Öksürük ve boğaz hastalıkları

Oxymenthol Peraudin

Pastillerini alınız.

Endocrisine Fourrnier

Hasta ve yorgun uzuvları aynı cins a’za- nın cevherde tâmir etmek esasına müs­ tenit opotherapia devalarındandır. Kaşe, pudra ve kompirime halinde kullanılır.

“İçtihat ın„ 24 üncü senesi

kolleksiyonu

Birkaç tam kolleksiyon var

2 x,2 lira gönderenlere taahud-

lu olarak gönderiyoruz.

BILEYL

Safra ifrazı azalan hastalıklarda, sarılıkta, yarım ba? ağrılarında, uykusuzlukta, zihin tembelli­ ğinde, kanın ve bağırsakların bozukluğunda, karaciğer kum sancılarında 1 kapsül alınır.

BILOLACTYL

Ferment lactipue sélectionne

Mide ve bağırsaklardaki tahammür ve tesemmiimün maniidir. Çocuk ishalle­ rinde eyi ilâçtır. Yemeklerden evvel

3 — 5 kapsül alınmalıdır.

Kimosine Rogier

Çocukların hazımsızlıklarında, süte tahammül et.ıııeyeııher ıııid’e için müessir deva. 200 gram siite bir ölçü kaşığı KIMOSİN kâfidir.

Dr. SEMÎRAMIS HANIM

Çocuk Hastalıkları

D r. l.IvlU iM B E H Ç E T

Etfal hastahanesi kulak, buriin, boğaz mütahassısı

Beyoğlu caddesi Tokatliyan hizasında, Mektek sokak No. 1 Telefon: Pera 2496

GÜNDE 10 PARA

Anadolunun, her köşesinde birer Çocuk sarayının yükselmesi için Hitnayei Etfa- lin hepimizden beklediği yardım.

Cumhuriyet Mücellithanesi

Babıâli caddesinde «karagöz» ittisalin­ de kitaplarını hem metin bir surette hem mute’dil fiatla ciltletmek isteyenle­

(12)

Akşehir Bankası

Sermayesi 1 Milyon lira

Bilumum Banka muamelesile İştigal eder

Merkezi : AKŞEHİR

Şubeleri : İSTANBUL ve İZMİR Müsait şartla mevduat kabul eder. Afyon, tiftik gibi ihracat üzerine muba­ yaa ve satışa tevessüt eder. Hevi emtia

üzerine komisiyon ile muamele yapar. Telefon : İstanbul 3341

Osıııaıılı Bankası

Banque Ottomane

Sermayesi 10 Milyon İngiliz lirası Umumî merkez: Galata

Telefon: Beyoğlu 36

Türkiyenin her şehrinde şubeleri vardir.

CvJ ¿x: ai JZ 3 S C/3 <v

Veremin her derdinde en müessir deva

Tarif de publicité dans

F «Idjtihad»

LtQ 1 pour chaque 3 centimètre de hauteur dans les colonnes de 1' "Idjtihad,,. soit 3 X 8 cent, carrés, par insertion.

Le prix des avis et annonces est encassé après leur insertion, contre reçu dûment établi.

Les numéros de 1' "Idjtihad,, dan lesquels les avis et -annonces ont paru sont enuoyés aux intéressés, â titre gratuit.

Le prix des avis et annonces est de 1 Ltq au minimum, par insertinon.

Diş tabibi

Muallim

H. HAMIT B.

Muayenehanesi

Beyoğlunda Lilrarire Mondiale karşısında Telefon B. 725

Dr Yorgi Fotaki Mavromatis

Emrazı dahiliye

Beyoğlu Venedik Sokağı No. à Cum’a ve cumartesinden başka Hergün

2,5 dan 7 ye kadar. Çarşanba günleri parasızdır.

Telefon: p. 4707

Şâiri Âzami tebcil

Güzide şair Filorinalı Nazım Beyin Abdulhak Amid beyi ateşli bir ilhas ile tebcil eden yetıi eseridir.

Mutala’asını tavsiye ederiz birçok resimleri muhtevidir.

Türkiye Sanayi ve Maadin

Bankasına Merbut

YERLİ MALLAR PAZARI I le r e k e , B e y k o z , B a k ır k ö y

F a b r ik a la r ı

İstanbul, Bahçe kapu Bit inci Vakıf han Telefon: İstanbul, 517

mağazada münhasiren bankaya merbut fabrikalar mamulâtından ipekliler ve döşeme­ likler, yünlüler, battaniyeler, kostümlük ku­ maşlar, şallar, ipekli mendiller, ince ve kalın bezler, metin ve zarif bavul, çanta, kunduralar vesaire topdan ve perakende olarak satılır.

Adabı Muaşeret rehberi

( S A V O İR V İV R E )

Dr. Abdullah Cevdet Beyin bu yeni kitabı mühim bir ihtiyacı tatmin ediyor,

sahifalı ve resimlidir.Fi. 150 kuruş 500 küsür cildlisi 175

Müderris İsmail Hakkı Beyin

kitapları

Kuruş İçtimaiyat noktai nazarından terbiye 20

Kalbin gözü 20

İzmir konferansları 50

Terbiye ve iman 25

Bu eserlerin nüshaları tükenmek üzeredir. İdarehanemizde ve kitapçılarda bulunur.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

şampanya vb.) ve kalitesi belirli bir şarap için uygun bulunan değere karşılık gelen SÇKM oranında hasat edilir.. v Şıranın SÇKM ’si ne kadar yüksekse şarabın alkolü

After applying Problem Based Learning for teaching descriptive text, generally it can be said that both introvert and extrovert students need to be triggered to

Ankara Anakent Belediye Başkanı Melih Gökçek , başkentlilerin su tasarrufu konusunda gösterdiği hassasiyetle tüketimin 900 bin metreküpten 670 bin metreküpe indi ğini

Çankaya Belediye Encümeni, söz konusu tespit tutana ğının incelendiği 5 Haziran 2007 tarihli toplantısında &#34;Zabıt konusu hususlardan yap ım ve yıkım ile

Ankara Anakent Belediye Başkanı Melih Gökçek 'in, 238 milyon dolara mâl olacak Gerede hattı yerine getirdiği 700 milyon dolarl ık Kızılırmak hattının, kilometre başına

(EMEP) kadınlar, Özgürlük ve Dayanışma Partili (ÖDP) kadınlar, İmece Kadın Kooperatifi, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği'nden (TMMOB) kadınlar, Kadın

Ayn ı dosyada, “Belediye personeline yüzde 50 indirimli su verilmesi”, “İlk göreve geldiği dönemde su borçlarının faizlerini affetmesi”, “10 tona kadar su tüketimine

Yapılan bir diğer çalışmada, SAR verilerinden yararlanarak Pinus taeda ormanları için toprak üstü biyokütle miktarı ile radar geri-saçılımı arasındaki