Prof.
Dr.
Dursun
Yıldırım
Armağanı
SERVET-İFÜNUNDERGİSİNDEBATITESİRİ
Prof. Dr. BilgeERCİLASUN* Servet-i Fünün Batı'yı yakındantakip etmişdergilerden biri ve en önemlisidir. Servet-i
Fünün
dergisindeki Batıtesirini üç gurupta inceleye-biliriz:I-Batı Edebiyatı (tanıtma ve karşılaştırma), 2-BatıKültürü (metot,görüş),
3-Batı Edebiyat Akımları.
1-
Batı Edebiyatı Hakkında:Müfit Ratib bir yazısındaEugene Brieux'dan bahseder'. Onun traji-komikte Moliere'den sonra Fransa'nınen büyüküstadı olduğunusöyler.
Hayatınıve sanatını anlatır. Eserlerine pek az temas etmiştir.Bu yazıya dıştan tanıtma diyebiliriz.
Müfit Ratib Alfred Capus üzerinde yazdığıseri makalelerde şunları
söyler: Capus'nün edebi hayatı La Veine adlı bir piyesle başlamıştır. Başkapiyesleri de olduğunu belirttikten sonra gazeteciliğive romancılığı
üzerinde durur. Darwin'in ölümü üzerine onun hakkındabir makale
yaz-mıştır. Kimsenin cesaret edemediğibu yazıyı23 yaşında kaleme almış,
Darwin'inhayatını anlatmışve onunhakkında değerlendirmeleryapmı~
tır-. İkinci yazısındaeserlerinden bahseder'. Üç romanı olduğunusöyler ve bu eserlerin önemini şöyle belirtir: "Suret-i tebliğlerimuhtelif olmakla beraber fikr-i esası itibariyle beyinlerinde birmuşareketmevcuttur".
Ro-manlarının isimlerini verir: Qui perd gagne, Faux depart. Annees daventu-res ... Konularını anlatır, tipleri tanıtırve mukayese eder.
Fuat Köprülü biryazısındaArn Gargburg'dan bahseder'. Norveç
ya-zarları arasında memleketin milli ve coğrafi özelliklerini, iklimini anla-tan, en çok milli olan odur, der. "Norveç Mistrali" namıylamaruftur. O,
Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili veEdebiyatıBölümüÖğretimÜyesi 1 Musahabe-i Edebiye, Eugene Brieux, C. S. 1006, s. 303-305.
2 Musahabe-i Edebiye, Alfred Capus, 1 -Hayat-ıEdebiyesi. C. S. 1013, s. 415-417. 3 Musahabe-i Edebiye, Alfred Capus, 2 - Asan, C. S. 1015, s. 3-6.
BİLGE ERCİLASUN
diğerleri gibi Danimarka dilini kullanmayıpNorveç dilini tercih
et-miştir.Köprülü bundan sonra onunhayatını anlatırve eserlerinitanıtır.
Köprülü, Henry de Regnierhakkındada bir incelemeyapmıştır. Kı
saca onunhayatından bahsetmiş.onu çağdaşlarıolan diğer şairlerle mu-kayese etmiş ve eserlerini değerlendirmiştir",İkinci yazısındaeserlerini ele alır, konularındanbahseder, bu eserlerin tenkitlerini ve mukayesesini yapar". Servet-i Pünün'un 1017. sayısındaTolstoy'un ölümü üzerine bu bü-yük yazardan bahseden bir kaç yazı yayınlanmıştır.Bunlardan biri Köp-rülü'ye
aittir".
Yazar, yazının başlığındadabelirttiğigibi Tolstoy'unbuh-ranıüzerinde durmaktadır.Bubuhranın, sorular sormaklabaşladığını be-lirtir. Kendi kendine sorular soran Tolstoy'u Buda'nın, Sokrat'ın cevapları
tatmin etmemiştir.Yazar sonra "iman" kavramınıtetkik etmiş, imanı bu-lan insanları incelemiştir.
Köprülü
bu meseleyi uzun uzun anlatır.Sonra Tolstoy'un dini tetkik ettiğinibelirterek onun "içtimai felsefer'sini özet-lerrustir.Aynı sayıda Şahabettin Süleyman'ında Tolstoy hakkındabir
ya-zısı bulunmaktadır",Bu, Tolstoyhakkındaoldukça kıymetlibir inceleme-dir. Yazar, Tolstoy'u, kendi ifadelerinden de alıntılaryaparak tanıtmış
ve değerlendirmiştir. Diğer bir yazı Hamdullah Suphi'ye aittir". Bu da, Tolstoy'u öven ve edebiyat alemindeki yerini belirten biryazıdır.
Köprülü bir başka Danimarkalıyazar olanIakobserı'denbahsetmiş
tir-".
Danimarka'da "Şilzoyıghevlştayn"felaketinden sonra yetişen nes-lin ne kadar bedbin vepür-hüsran
bir ruha, ne derece mariz bir hassasiyete malikolduğunusöyler. Jakobsen, George Brondes'in"nazariyat-ı müsbete-sinden faydalanan romancılardanbiridir. Danimarka'nınFlaubert'i diyetanınmaktadır. AyrıcaJakobsen bir Darwinisttir. Zaten Brandes, Taine ve Sainte-Beuve'ün tesirinde kalmışve Darwin teorisini incelemiştir...
Köp-rülü'nün
bu yazısıilgi çekici ve kıymetlibir incelemedir. [akobserr'indü-şüncelerindenbahseden yazar sonraromanlarını tanıtır.Marie Grubb adlı romanınıinceler ve bu eserinüslı1buüzerinde durur.
Köprülü bir başka yazısında Paul Verlaine'i anlatmıştır!'.Onun bedbin birşair olduğunusöyler ve Fransız Edebiyatıiçin büyük bir
müced-didolduğunuilave eder.
5 Musahabe-i Edebiye, Henry de Regnier - 1, C. S. 1031, s. 387-389. 6 Musahabe-i Edebiye, Henry de Regnier - 2, C. S. 1032, s. 411-414.
7 Musahabe-i Edebiye, Tolstoy,Buhran-ıManeviSafahatı,C. S. 1017, s. 51-58. 8 Tolstoy,Şahsı,C. S. 1017, s. 58-59.
9 Tolstoy, C. S. 1017, s. 59-62.
10 Musahabe-i Edebiye,Hayat-ıFikriye, [akobsen. C. S. 1019, s. 99-101.
11 Tahassüsat-ıSanat, Paul Verlaine, "Ahiren Heykelinin Rekzi Münasebetiyle', C. S. 1044, s. 83-84.
SERVET-İFüNÜNDERGisINDE BATITESIRI
Köprülü, Türk dostu Pierre Loti'den de bahseder". Loti'de bir sanat
sihri
olduğunu,onun
dm
bir sensualizme sahip
bulunduğunu,tahlil
hassa-sına
sahip
olmadığını, sanatkarlıktamükemmellik
endişesi taşımadığınısöyler.
İlkeserini
yazdığızaman Flaubert, Daudet ve Goncourt'lardan bir
satır
bile
okumamiş olduğunubelirtir. Onun
özelliğibahriyeli
olınasıve
bundan
dolayı dünyanınen esrarengiz yerlerini görme
fırsatını bulmasıdır.Yani Loti egzotik bir
sanatkardır."Fransız sanatkarları arasında tabiatıen evvel görmeye başlayan,
tasvirettiği menazırın elvan-ı şaşaadarıylamaruf Bernardin de Sainte-Pierre
oldu.Fransız Edebiyatındamenatık-ımeçhulenin, uzak denizlerin, meçhul ve
esrarengiz ormanlarm.sihirk~r ~d.a~ı~la~ın.enzar-ıdikkat veehemmiy~ti,celb
etmeyebaşlaması,Paul ve Virginienın intişarından sonradır. Bernardınden
sonra, büyük na sir Chateaubriand Atala'sıyla Amerika'yı, Pampaları,
derünuna hiç bir rize-i ziya dökülmeyen namütenahi ormanları. vahşi
görüntülerle süzülen büyük nehirleriyaşatmış.ve böylece Egzotizmi bir kat
daha tenmiyeetmiştir, Chateaubriand'ıntersimettiği Floridalı kızlar,Atala ve
Selota, biraz eski klasik tiplere benzernekle, aheng-i tekellurnlerinde biraz Racine'in tesiri mahsus olmakla beraber, büsbütün yeni ve meçhul bir dekor
arasında yaşadıklarıiçin müfekkirelerde büyük bir tesir icra etmişlerdi,
AnatoleFrance'ın dediği9ibi, 'Chateaubriand öyle bir zehir vücuda getirdi ki
şebab-ıasr onukemal-ı hahişve rnestiyle içti'; ve bu nesil -yani
romantikler-menatık-ımeçhulenin tesvir veihyasınıen büyük biresas-ısanat gibi telakki
eylediler."Ahval-ıruhiye-imuasırin hakkındatecarüb" muharrir-i müdekkiki
Paul Bourget'nin fikrince, Romantizm gaye-i hayalisinin ilktabiat-ıesasiyesi
budur; Alfred de Musset'nin Ispanya ve ıtalya hikayeleri. Theophile
Gautier'in Albertos'u, Victor Hugo nun Notre Dame de Paris'i hep buna itti-baen yazılmıştır".". "Şüphesiz ki Romantiklerin bu tarzda yazılmışolan
eserlerinde, samirniyet ve tabiat biraz mefkuddu. Maamafihtabiatı,bütün
incelikleri, bütün güzellikleriyle görebilmek, ondan mütelezziz olmakhassası
Romantiklerle beraber suret-i kat'iyede ul,anmı~, ve artık bir daha
kaybolmamıştır".Jules Lemaitreşöylediyor: 'Bu hassa, bu rneleke e~ya-yı
ecnebiyeyedeğil,her günpiş-i enzarımızdangeçenşeyleretevcih ve tatbik
01-unduğu zamanedebiyat-ı hazıratevellüdetmiştir:Romantizm Natüralizmi
tevlid etti. Fakat hakayık-ıkaribenin tasviratıne kadar şayan-ıistifade
olursa olsun, egzotizm samimi olduğu vakit başka bir letafet, nafiz ve
kedernakbaşkabir güzellik ihtiva eder. Fikrimi ispat etmek için Gautier'nin
bazısahaif-i nefisesini, Salambo'yu, Forrnentarı'msahil ve sahra-yıkebir
hakkındakiiki cildini, Pierre Loti'nin, bu egzotizmhükümdarınınromanlarını
zikredeceğim".
Loti'nin
Fransız Edebiyatındakimümtaz mevkii eserlerindeki
egzo-tizmin en tesirli derecesine tesadüf edilmesidir.
Tabiatıonun kadar derin
ve samimi gören
olmamıştır... Bundan sonra Köprülü
Fransızmünekkitle-rinin Loti
hakkındaki çeşitli düşüncelerineyer veriyor ve bu hükümlere
katılıp katılmadığını
belirtiyor ve
şöyledevam ediyor: Loti bir
empres-yonisttir.
Şarkın, şarklılığınmeftunudur. Köprülü Anatole
France'ın,Ferdinand Brunetiere'in, Henri Büroo'nun, Jules Lemaitre'in Loti
hakkındaki
görüşleriniiktibas ediyor. Köprülü burada Loti
vasıtasıylaBtlGEERCİLASUN
Romantizm hakkındada değerlibilgiler vermiştir,
Servet-i
Fünün
sayfalarında Batı edebiyatıarınıbütünüyle ele alan ve Avrupa'da yazılmış eserleri belli bir bakış açısından değerlendiren yazılarda bulunmaktadır.Köprülü'nün "Edebiyatta Marazi Tipler" adlı yazısıbunlardanbiridir".
Köprülü yazısınaHabil'le Kabil'den bahsede-rek başlar ve bütün sanatların,tarihteki bu tipleri işlediğinibelirtir. Re-sim, heykeltıraşlıkve edebiyatta bunun pek çok örnekleri görülmektedir. Edebiyatta bunlar "bütün vüs'ati, bütün vüzuh ve kat'iyeti, bütünteferru-atıyla" işlenmektedir,Büyük kriminalist Enrico Ferri mücrimleri beş gu-ruba ayırmaktadır.Edebiyatta bunlarınhepsinin nefis örnekleri vardır.
Mesela Yunan trajedileri "mücrim-i tevlidi, tecennüni, ihtirasi" tipleri göstermekte, ayrıcaeserlerde bunlar arasındaki farklarıda belirtmekte-dir. Köprülü, marazi tipleri en iyi gösteren sanatkarınShakespeare
oldu-ğunusöyler ve örnekler verir. Macbeth mücrim-i tevlidinin, Hamlet müc-rim-i tecennüninin, Othello mücmüc-rim-i ihtirasinin, bütün alametleri, bütün
dekayık-ıruhiyesiyle örnekleridir. Köprülü, bu eserlerdeki tetkik ve teş
rihlerin, cezaiyundan daha doğru ve ilmi olduğunu belirtir. Sonra Schiller'i ele alır ve Shakespeare ile karşılaştırır. Schiller de Haydut-lar piyesinde mücrim tipleri göstermiştir.Fakat bunlar "Shakespeare'in
kahramanlarıgibi Iayıkıyla tetkik ve teşrih olunamamış, ancak na-tamam, titrek ve gayrı muayyen hatlarla mersum kalmıştır",
Köprülü bu incelemenin pozitivizmle arttığınıve önem kazandığını
belirtir. 19. yüzyılın ikinci yarısındaPozitivizm ortaya çıkmış,bunun ta-bii neticesi olarakmüşahedeusulü romanlara tatbik edilmiş,edebi eser-lerde marazi tipler büyük ölçüde tetkik ve teşrih edilmeyebaşlanmıştır.
"İfratpervermütekkir Mösyö Max Nordau'a göre Natüralizm bile
Zola ve Goncaurtlarınelinde adeta marazi bir hal" almıştır.Köprülü bunun
inhitat sebeplerinden biriolduğunusöylüyor, fakatedebiyatınkendi muhitini
ve cemiyetini aksettirmesi gereken bir sanatolduğunubelirterek, bu durumun
çok da üzülecek birşey olmadığınıifade ediyor. Çünkü "muhitinin bir ma'kes-i
kuzah-alüdu olan edebiyat, itiraf edilmelidir ki,aksettirdiği muhitin hüsn ü
kubhuyla,hüzalünevmidisiylemuatıbolamaz", Içindeyaşadığımızdejenere
muhitin ifadesi olan edebiyat da tabii ki marazi olur. Aksi takdirde birer dev
masalıyahut peri hikayesindenfarkıkalmaz. Zaten muhitini aksettirmeyen bir
edebiyatya~amazda ... Böyle biredebiyatıtenkit edenler de hayalperest ve
romantikinsanlardır.Bugünkü cemiyetIerintekamülünde "efkar"şüphesizki
büyük birroloynamaktadır.Fakat sanat eserinin yegane gayesi Spencer'in
dediğigibi "talim ve tehzibdeğil, hazdır",
"Bugünküedebiyat-ımariza, içindeyetiştirdiğimuhit-i insaniyetin en
doğruifadesidir".
Köprülü'yegörezamanınen büyük dahisiİbsen'dir.
Dergide Mehmet Ali Tevfik'in iki yazısına rastlıyoruz. Bunlardan
SERVET-İFÜNÜNDERCİSİNDEBATlTESİRİ
birinde George de Portevriş'in hayatı hakkındabilgiler verir ve bir es e-rini anlatır-s,
Dergide Batı edebiyatçılarını tanıtıcımahiyette tercümeler de
bu-lunmaktadır. Bunların bazısı imzasızdır.Bir yazıda Lamartine'den bah-sedilmektedir". Bu yazı dizisinde Lamartine'in mektuplarıve Göl adlı şiiri yayınlanmıştır.
Bir diğer yazı Madame de Bord Yelmorhakkındadır. Yazarınında, tercüme edenin de belirtilmediğibu yazı dizisinde Madame de Bord Yelmor devrinin en büyük şairiolarak tanıtılmış, hayatı anlatılmış, şiir
leri ve mektuplarından parçalar verilmiştir.Eserlerinin isimleri sayıla
rakbunlarınmensurşiireveya mektubabenzediğiifadeedilmiştir".
Dergide "Kitaplar ve İntihar" adlı ilgi çekici bir yazı dizisi
var-dır. Fransızca'dantercüme edildiğibelirtilen bu yazıda yazarınve müter-cimin adları belirtilmemiştir. İlk yazıda kitapların cemiyet üzerindeki nüfuzundan bahsed ilmektedir!". İkinci yazıda "telkin-i edebi"nin ve
"tekrar"ın ehemmiyeti anlatılırve misaller verilir. Bu örneklerden biri de Goethe'nin Werther'idir. Bu örnekler vasıtasıyla edebiyatınhayata etkisi üzerinde
durulur".
Üçüncüyazıdayine eserlerden örnekler verilerek Romantik Edebiyatınbirdeğerlendirmesiyapılır!"."Cürüm ve cinayet medih ve tebcili, romantikedebiyatınenyanlışve en
fena bir hareketi oldu. Romantikleryalnızeser-i ihtiras olan cinayetleri tebeil
ile de iktifa etmeyerek en adi ve umumi cinayetlerde bile güzellik buldular.
Schiller a~ık haydutları,Byron muhteris korsanları,Victor Hugo harekat-ı
alicenabaneleriyle mümtaz eşkıyayıo kadar medih ve tebeil ettiler ki onlar
nihayet moda oldu; herkes bu türlükahramanlıketmeye, hiç olmazsa bu türlü
kahramanlarıtakdirebaşladı",
George Sand "fi-ma'bad canavarlar, fevkalbeşerler modadır; artık
biz de öyle tipler ibdaedeceğiz",demektedir.
Bedii Nuri'nin "Edebiyat-ıMuhayyile" adlıseri makaleleri de ilgi çekicidir. Yazar burada edebiyatıntoplum içindeki rolünü belirtir ve
de-ğerlendirir.Birinci makalede kısaca şöyleder:
Edebiyat cemiyetlerin bütünheyecanlarını,tekmil tesirlerini içinealır.
Edebiyatıntarih-iteşekkülüı-ıiçtimalyede mühim bir mevkiivardır.Hayatla
14 Musahabe-i Edebiye, Bünyamin ve Ötekiler, C. 41, S. 1064, s. 555-..
15 Tarih-i Edebi Sahifeleri, Lamartine'inAşkı(Rene de Mick'den, C. 43, S. 1108, 16Ağustos 1328, s. 363-... S. 1109,23Ağustos1328, s. 387-... S. 1110,30Ağustos1328, s. 411-... 16 Tetkikat-ı Edebiye, Madame de Bord Velrnor, C. 43, S. 1100, 12 Haziran 1328, s. 171; S. 1101,
28 Haziran 1328, s. 203; S. 1102,5 Temmuz 1328, s. 228; S. 1103, 12 Temmuz 1328, s. 247; S. 1107, 9Ağustos1328, s.
348-17 Musahabe-i Edebiye, Kitaplar ve intihar,(Fransızcadan),C. S. 1084, 1 Mart 1328, s. 412-415. 18 Musahabe-i Edebiye, Kitaplar ve intihar, C. S. 1085, 8 Mart 1328, s. 435-437.
BiLGE ERciLASUN
edebiyatarasında sıkıbirbağ vardır."Hal-ihazırmedeniyetimizdeedebiyat-ı
muhayyilenin hayat üzerindeki tesiri, hayatınedebiyat üzerindeki tesirinden
daha büyüktür"zo'.
Bedii Nuri ikinci makalesinde edebi eserlerdeki beşeri tiplerden,
beşeri ve hakiki hasletlerden bahseder-t.Verdiğiörnekler İngiliz ve Al-man Edebiyat1arındanseçilmişeserlerdir. Yazar Othello'nun kıskançlığı,
Juliette'in aşk duyguları,Faust'un ilim ve hakikat ateşindenbahseder. Bu
arada bazıtiplerin de asla yaşamamış olduklarınıbelirtir. Dumas'nınÜç
Tüfekçi'si buna örnektir (Yazar burada Üç Silahşörler'i kastetmektedir).
Sonraşöylebir soru sorar:
"Acaba bu kadar eşhas-ımuhayyile-i şairane arasında tamamen
hakiki, tamamen insaniolanlarıyok mudur ?"
Üçüncü makalede konuya devam eder". "Max Nordau edebiyat-ı
muhayyilenin hakayıktanbaid olmasıcihetinden meslek-i tabiiyunu bile
bir istisna addetmiyor". EmileZola'nınromaru ile mesela Rahip
Prevost-'nunromanı arasındafark yoktur.
"Asar-ıedebiyenin ve bu meyanda tabiiyun-ı asar-ıedebiyesinin
umum-ı beşeriyeritasvir etmemesi, yüzde bu veyaşukadar emsali muhtevi
nümunelere istinad etmemesibunlarınvakayi-i hakikiyeyi ifade etmesi
ci-hetinden bir nakisa teşkiletmez. Vakayi-i içtimaiye avamil ve müessirat-ı
müşevveşe-iiçtimaiyenin taht-ıtesirinde o kadar mütenevvi, o kadar
muh-teliftir ki alınan nümunelerin ancak vakayi-i hakikiyenin yüzde bir kaçına
müşabih olmasıbile müellif için birmuvaffakıyettir.Ve bu haliyle müellif
vakayi-i hakikiyeyi tasviretmiş olduğunubir kat daha isbatetmişolur".
Bedii Nuri dördüncü makalesindeşöylediyor:"
"Fakat acabaedebiyat-ımuhayyile ne için bilhassahadisat-ıistisnaiye
ve maraziye ile iştigal eder ?" 1- Okuyucuların ilgisini çekmek için.
2-Sanatkarlar büyük şehirlerde yaşarlar.Buradaki fertler tebeddüle uğramış
malul ve mariz kimselerdir. Sanatkarlar da aşırı heyecanlı olan bu tipleri
eserlerine konu edinirler.
Bütün bu"rnuzır ihtisasatın,bu garabetlerin ve bu muvazene-i fikriye
ve ahlakiye madumiyetinin neticesi olan'bir silsile-i mahsulat, kariin piş-i
enzarma vazedilir". Bütün bunlar okuyucununbeşeriyeri tanımasına vasıta
olur.
"Bütün bu mütalaatşuneticeyi intac ediyor kiedebiyat-ımuhayyilenin
hatvat-ıtekamülünün cihet-i seyri ilm-ür-ruh ve ilm-i hikmet-i içtimaiyeye
ta-karrübe meyl cihetindedir. Hakiki roman ve facia-nüvisler şimdi olduğu
dereceden ziyade atiyen de ilm-i ruh ve ilm-i hikmet-i içtimaiye
mü-tehassıslarından olacaklardır".
Dergide Türk Edebiyatında yazılanyeni eserler ele alınmış,
bunla-rın Avrupa edebiyat1arındakilerlemukayesesi yapılmıştır.Bunlar
ara-20 Tekamül-iEdebi,Edebiyat-ıMuhayyile -I, S. 994, s. 83-86. 21 Tekamul-i Edebi,Edebiyat-ıMuhayyile - 2, S. s..
22 Tekamul-i Edebi;Edebiyat-ıMuhayyile - 3, S. 998, s. 147-148. 23 Tekamul-i Edebi,Edebiyat-ıMuhayyile - 4, S. 1001, s. 223-226.
SERVET-İFÜNÜNDERGİSİNDEBATITESİRİ
sında Hakkı
Behiç'in
yazısındanbahsedebiliriz.
HakkıBehiç, "Samimi
Şikayetler" adlı yazısında edebiyatımızı
tenkit eder ve beynelmilel eser
yazılmadığını
söyler". Buna sebep olarak da
Meşrutiyet'tenberi siyasetle
uğraşıldığını
göstermektedir. Bizim eserlerimizi
Batılıeserlerle
karşı Iaştırrr."Halbuki biz, maatteessüf bir siyasi roman, bir siyasi komedi bile vü-cuda getiremedik. Rusya'da Maxim Gorki, Leo Tolstoy pek az farklarla bize pekmüşabih şerait-iiçtimaiyeyeye müellif-i muhtererndir. Biz Ana gibi bir
hikaye, Esirlik gibi bir demet küçük hikaye miyazdık?"
Yazar siyasetin sanata mani
teşkil etmediğinide
şöylebelirtir:
"Sanat kendisinelazımolan zemin-i bedayiisaha-yısiyaset üzerinde
de icad edebilir. Elverir ki ona rehber olacak sanatkar olsun!"
Yazar bizde
yazılandidaktik eserleri edebi
bakımdanseviyesiz
bu-lur. Halit
Ziya'nın"Nesl-i Ahir"i gibi bedii
bakımdan güzelolanlarında
dillerini
karışıkbulur, onlardan daha sade ve
vazıh yazmalarınıister.
Yazarın "edebiyatımızın
solgun çehresi... " diye bahsetmesi ilgi çekicidir
ve üzerinde
durulmasıgereken bir meseledir.
M. B.
imzasıylayazan Behlül Mübin
zamanıngenç
şairlerindenbahseder ve
onların Fransız şairleriyleolan benzerlikleri üzerinde durur-".
Yazar, Hippolyte Taine'in "edebiyat ifade-i cemiyettir" sözünden
hare-ket etmektedir.
Bu konuda ilgi çekici bir
diğer yazıMehmet Rauf
tarafındanka-leme
alınmıştır.Yazar "Bugünkü Türk
Edebiyatı" adlı yazısındaTürk
Edebiyatında
olan son
gelişmelerdenbahseder.
Yazının başında şöylebir
ibare
bulunmaktadır:"İkisene evvel Paris'teneşredilenbir mecmua için Mehmet Rauf'tan Türk Edebiyatınadair bir makale istenmişti,Bu makale kısmenve hatalı
tercümeedilmiş olduğundanaynen, tekrarenneşrolunacaktır".
Mehmet Rauf son devir Türk
Edebiyatı hakkında şu değerlendirmeyi
yapıyor:" ... Türkçe'yihakkıylayirminciasır lisanıhalexine getirerek romanı
ve tenkidi bugün Avrupa'da anlaşıldığımana mükemmeliyatla vaz' ve tesis
ettiler. Felsefe ve sanayi-i nefiseyi tetkik ederek tarihin bugün Avrupa'da son
nümunelerini görüp ve gösterdiler, yani kendilerinin sayesinde,yenıedebiyat
bir çok müssirat sevkiyle edebiyat-ı sabıkadanvücut bulduğuhalde ona
benzemeyecek derecedede~ti"26.
Mehmet Rauf yeni neslin en önemli
tarafının,bir
Garplıgibi
Batı Edebiyatınıtakip ve tetkik etmesi
olduğunusöyler. Bundan sonra
edebi-24 Musahabe-i Edebiye, SamimiŞikayetler,c.S. 925, s. 231-235
25 Muşahabe-iEdebiye, Nesl-i Ahir-i Edebimiz.Şairler.C.S. 964, 12Teşrin-isani 1325, s. 19-20. 26 Bugünkü TürkEdebiyatı- 1, Tarihçe-i Hareket,C.S. 1103, 12 Temmuz 1328, s. 244.
BİLGE ERCİLASUN
yatlarınbirbirine tesirlerinden bahseder. Bununkaçınılmaz olduğunu
be-lirtir ve şöyleder:
"Irk ve zamantesiratındanazade kalanşahıs olamayacağıgibi
ede-biyat da olamaz. Bir zamanFransız EdebiyatındaRus romancılarırun,sonra
Isveçtemaşasırunnüfuz ve tesir-i azimi o edebiyat için zarar değil,bir kar
temin etmiş değilmidir? Zaten tarih-i edebiyat milletlerin birbirine böyle
nüfuz ve tesiriyle doludeğilmidir? Fransa'da Romantizm Ingiliz ve Alman
edebiyatlarınınzade-i tesir üilhamı olmamış mıdır?Hatta Realizm, bir derece
Ingiliz Edebiyatınınve George Eliott'un eserlerinin nüfüzundan teşekkül
etmemişmidir ?"
Mehmet Rauf bu karşılaştırmadansonra Servet-i Pününcuların
mu-arızlartyla yaptığımücadeleyi anlatır. Tanzimattan itibaren üç devir
ol-duğunubelirterek bu edebiyat devrelerini tanıtır.
İkinci yazıdaServet-i
Fünün
topluluğunun,dergideyayınladığıma-kalelerden bahseder-? Onlarıntenkide getirdiklerini anlatır:
" ... o zamana kadar TürkEdebiyatındatenkit kelimesi birtakımkeyfi,
kavaide riayet-i suveriyeden bir kaç kelime tashihinden, terkiphatası,yahut
vezin iraesindenbaşkabirşey değilkenbunlar Sainte-Beuve'ün, Faquet'nin,
Brunetiere'in, Jules Lemaitre'in.France'ınmesaiik-i felsefileriniteşrihve izah
ettiler, yani tenkidi arz ve irae ile Türklere bir tenkidin küfürbazlıktan,
hocalıktanveya haset ve intikam aletinden pek başkabir şeyolduğunu
gösterdiler. "
Mehmet Rauf Servet-i Pününcularıntarih kavramınagetirdikleri
yeniliğede temas etmiştir:
"Sonra o zamana kadar tarih bizde kronolojik bir takvimden ibaret
olmak üzere malum iken, AhmetŞuayb'ın makalatıylaAvrupa'da Nibour,
Rarıke,Mommsen gibi müverrihlerlebaşlayıpErnest Renan ile teceddüd ederek
Lavisse, Sorel gibi esatize elinde teessüsetmişolan fenni tarihinnasılolması
lazım geldiğiniemsali ile arz ve irae olundu."
"Yani evvela Avrupa edebiyat ve felsefesi, tenkit ve tarihini teşrih
ederekbunların nasılolmasılazım geldiğini öğrettiler.
Bundan sonra en mühimşey gayr-ımevcut iken, teessüs eden roman ile
mevcudun esas ve suretince tebdil ve ıslahından ibaret olup aslına
benzemeyecek kadardeğişmişolanşiireverdikleri teceddüddür."
"HalitZiya'nıneserlerindekişiirve hayale mukabil" Hüseyin Cahit'te
"yalnıztetkik vemüşahede vardır".
Mehmet Rauf hepsinin eserlerinden parçalar alıyor, yazar ve eser
hakkında değerlendirmeleryapıyor.Tabii 19. yy. tenkit anlayışınauygun olarak daha çok yazar üzerinde duruyor.
Köprülü ŞeyhGalip'ianlatırkenGeethe'ninşusözünü naklediyor:
"Bir şairianlamak isteyen onun memleketine gitmeli,nasılbir muhit
SERVET-İfÜNÜNDERGİSİNDEBATITESİRİ
içindeyaşadığınıgörmelidir".
Köprülü'nün
bu yazısında adı geçen Batılı yazarlar şunlardır: Tairıe, Sainte-Beuve, Lanson. Emile Faquet, Teodor Reybo, GeorgeRenard'",
2 - Batı
Edebiyat
Akımları:Dergide Romantizm ve Realizmle ilgili yazılara da yer verilmiş
tir. Bunlardan biri Köprülü'ye aittir29 •
Köprülü
şöylediyor:Her sanat eseri mübdiinin ruhundan, intibaat-ı dehasından başkabir
şeyihtiva etmez. "Sanatkar ile asar-I sanatarasındamevcut olan burabıra-i
samirniye. asar-ı sanatla derununda tevellüd ettiği devir arasında da
mevcuttur". Tarihin büyük devirlerinden hangisinin tetkik edersek edelim, o
devrin manevisimasımanlamak için mutlaka onun "ef'al ve mahsülatma
müracaat" etmek lazımgelir. "Bir devrintarz-ısiyaseti,efidr-ıhukukiyesi.
lisan ve edebiyatı, müessesat-ıiçtimaiyesi, sanayii, o devre has olan bir
meleke-i galibenin ifadesi demektir ki işte bu nokta-i nazardan bütün bu
mahsulatarasındabir karabet-i samirniye mevcut demektir".
"Bir kavrnin temayülat-ı esasıyesi.bir devrin en derin ve en umumi
arzularıbazan büyük birşahsiyettetemessül eder ki buna o zamanın şahsi
yet-i galibesinamıverilir".
Köprülü Gustave Lanson'unşusözünü naklediyor:
"17.asırkemal-i azarnet ve ihtişamıylaruhenHristiyandır",Bu devrin
bütün nesir veşiirleri.dini biredebiyatınbütün hususiyetlerini, bütünesrarlı
ihtişamıruiçinealır.
Köprülü yazısınınbundan sonrakikısmında16., 17., 18. ve 19.
yüz-yıllarda akımlarınbir düşüncesistemi olarak birbirlerine karşılıklı tesir-lerinden bahsetmektedir.
"Meslek-i Hakikiyun" adlı yazıdaRealizmden
bahsedilir":
Buya-zıda sanatta Realizm kavramınınne olduğu anlatılmaktadır.
"Avrupa'da Realist dedikleriperestaran-ıbedaylin hakikat veya
hak-ıkı telakkıettikleri sırr-ı sanatınber-mutad o iki kelimeden müstefad olan
mana ile hiç bir münasebeti yoktur, denilsemübalağa edilmemişolur. Mesela
ulum-ı riyaziye nazarındakihakikat ile sanayi-i nefise nazarındaki
ha-kikatin hiç bir veeh-i şibhigörülemez". Boileau "hiç bir şeyhakikat kadar
güzel değildir" demişti."Sanayi-i nefisenazarındahakikat adeta bir nevi
caliyet-i melihadır". Ressamın yaptıkları, edebiyatçının yazdıkları,elbette
birer insandeğildir.Bunlar taklit, tarif, tasvirdenbaşkabirşey değildir.
"Anasır-ıecnebiye ile birmevcud-ıharicinin evrengini yapmak bir
taklit,eşbah-ımevcude veyaeşya-yımuhayyilenin melayih ve tabayini esami-i
hassa veya ilkab ve irsaf-ımümeyyizelerinitensıkve ta'dad etmek bir tarif,
bir maddeninzatınabedel suretini göstermek bir tasvirdir.Iştevazife-i sanat
bir emr-i ahirdir. Sanatkar tasvir edecektir. Hariçte filhakikat mevcut birşeyi
tasvir eden sanatkar eserinde meslek-i hakikiyuna iktifaetmişolur".
28 Tetebbuat-ıEdebiye,ŞeyhGalip, C. S. 1110,30Ağustos1328, s. 414. 29 Musahabe-i Edebiye, RomantizmHakkında,C. S. 1030, s. 363-366. 30 Musahabe-i Edebiye, 1- Meslek-i Hakikiyun, C. 36, S. 909, s. 390-393.
BILGE ERCILASUN
"Bazıları iltizam-ı hakikattehudud-ımüsaadeyi tecavüz ederek derler
ki: Sanatetrafımızdaki hayatınpeksadıkbirkopyası,alem-i hakikatte hayat
her ne kadarinkılabatamaruz ve her ne tecel1iyata mazhar ise hepsini tam ve
sahih bir surette ira e edenmevsuk-ül-ifade birkopyası olmalıdır,zira sanatta
bulmak istediğimizancak hakikate en yakın, adeta hakikat ile temasta bir
hayal-i hayattır.
Meslek-i hakikiyunu en şedidbir asabiyetle terviç eden esatize-i sanat
bile itiraf ederler kidestgah-ıbedayi üzerindeki vesait-ihazıraile hakayık-ı
hariciyenin tam ve sahih bir kopya vücuda getirmek arzusuakımve adem,
muvaffakıyetemahkümbirteşebbüstür,Tabiat-ımuhavere kalem ile,fırçaile,
çamur ile ali haliha havza-i sanayie vaz' edilebilir mi T"
"Sanatta hakikat tabiattaki hakikate muadil olmaktan pekuzaktır.
Sa-natkar modelinikainat-ıhariciyedenalır.Fakat kendi ruh ve dehasıile ta dil
eder, başkabir ziya,başkabir hararet verir. Sanatkar tabiata bakar, tabiatı
tetkik eder, anlar, sonra zir-i destindeki unsurlarla onu ta dil, tebdil eder,
tercüme eder, fakat harf-be-harfdeğil, şive-i istidadına muvafıkbir surette...
Hakikati. sanat daha musırr,daha zirüh kılarak sahteleştirir.
Sanat-kar hayalhane-i mağzındakitasavvura - onu bütün kuvveti, bütünhayatı,
bütüneşkalveelvanıile ifade edebilecek bir mevcudiyet-i haneiye verince bir
eser-i sanat ibdaetmişolur. Ve onunnazarındahakikatişteancak budur.
Meslek-i hakikiyunuyanlışanlayanlar dımağ-ı beşeribir fotoğrafya
camıgibitelakkıeder vesanatkarınyedd-i maharetine tedabir-i mihanikiye ile
klişeleritebit etmek hizmetini isnad eylerler.
Sanatta hakikat hiç bir zaman mürde veya zindetabiatınaz çok sahih
bir kopyası olmayıpancak kainat-ımücaverenin ihzar ettiği eşkal,elvan,
asvatyardımıylabir fikrin kuvveden fiileihracıdır",
Tarihin büyük kahramanları dımağlarda ya~ıyor. Aynı şekilde
Fer-hadlar. Donkişotlardaaramızda yaşamıyorlar mı?
EğerZola, Flaubert, Goncourtlar hakikati kopya etselerdi bir gün bile
yaşarnazlardı.
"Destgah-ı sanatınen kıymetdaraleti ruh-ı sanatkardır. İşteezeli ve ebedi hakikat!"
3 -BatıKültürü:
Servet-i
Pünün dergisinde
Batı'dan
alınmışpek çok söz ve ibare
mevcuttur.
Yalnız Batı Edebiyatından değil, Batıfelsefesinden,
düşüncesisteminden de aktarmalar
yapılmıştır. Bunlarınbir
kısmını,edebiyatla
bağlantılı olduğu
için
yukarıda vermiştik. Diğerlerinigenelolarak
Batıkültürü
adı altında topladık.Bunlar
edebiyatın sınırlarını aşan akımlar,metot ve
görüşlerdir. Bunlarınbir
kısmı alıntılarla,bir
kısmıda tercüme
ve aktarmalarla dergide yer
almaktadır.Realizm, üzerinde durulan önemli konulardan biridir. Realizm,
ede-biyatın dışında
çok
genişolarak ele
alınmıştır.San attaki bütün
görünüşleri ve özellikleriyle ele
alınanRealizm,
heykeltıraşlıktakigörünümü
ile
incelenmiştir. Heykcltıraş Rodirı'e genişyer
ayrıldığıgörülmektedir.
SERVET-İ FÜNÜN DERGİSİNDEBATI TESİRİ
Bu yazılardan biri imzasızdır-". Diğer yazı
Köprülü'nündür.
Bu yazıdaAugust Rodin'in hayatıve yaşayıs şekli anlatılmış, bu arada ~syal şart
lardan teferruatıyla bahsedilmiştir-".Onun edebi eserlerden ilham ala-rak yarattığıeserlerden bahsetmektedir:
" ... Mamafih bütün bu gürültüler arasındayükselen, kesb-i kat'iyet
eden yegane~ey,Rodin'inşöhreti,meziyet-i sanatkaranesi idi. O derecede ki
nihayet hükümet, Sanayi-i Tezyiniye Müzesi'ninkapısıiçin münasip bir~ey
yapmasını uhdesine havale eyledi. Dantenin Divine Komedi'sinden,
Baudelaire Elem Çiçekleri'nden mülhem olan CehennemKapısıbusiparişin
mahsulkerdesidir".
Köprülü Rodin'in sanatı hakkında şöylediyor:
"Rodin'in Tunç Devrinden Balzac'a kadar istimalettiği tarz-ı sanatın
tekamülünüanlatmak için, onun her gün daha mütezayid bir ihtimamlahayatı
aradığını, tarz-ı ifadeye (Expression) büyük bir ehemmiyet atfettiğini
söylemeliyiz".
Köprülü, yazınınikinci bölümünde Rodin'in büyük bir heykcltıraş olduğunusöyledikten sonia onun Sanat adlı bir kitabının çıktığını,onu
okuduğunuve çokbeğendiğinisöyler ve sanattakigüzelliği şöyle anlatır."
"Sanatta güzel denilen~eybir seciye=vasf-ı farık=caractere'emalik
alandır".
"Büyük ve hakiki sanatkarlar için tabiattaki her mevcudun birvasf-ı
farıkımevcuttur; hatta çirkin denilen şeylerde. hastalıklıbir çehrede,
gü-nchkar bir gözde hakikat-i dahiliye dahavazıhbir surette mer'i olur. Sanatta
hüsnü vücuda getiren~ey vasf-ı farıki olduğuve bu vasf çirkinşeylerdedaha
vazıh bulunduğuiçin, ekseriya, bir mevcud tabiatta ne kadar çirkin ise
sanatta o kadar güzelolur. Sanatta çirkin olan, vasf-ıfarikten mahrum
bulunan, yani ne harici, ne dahili bir hakikat ifade etmeyen eserler, sahte ve cali olanlardır".
ÜçüncüyazısındaKöprülü August Rodin'in sanathakkındakidüşün celerini nakleder'". Bunlarınüzerinde durur ve Rodin'in fikirlerini yorum-lar. Rodin'in yeni birkitabındanbahseder.
Köprülü'nün,
Rodin'den bahse-derken plastik sanat üzerinde uzun ve teferruatlı bir şekilde durması,o devir aydınlarınınsanata olan meraklarınınedebiyatla sınırlı kalmadı ğınıgöstermesibakımındanönemlidir.Köprülü bir yazısındaEmile Faquet'nin Liberalizm adlı kitabını tarutmıştır-":
Bir başka yazısında Fazıl Ahmet'in bir kitabını tanıtırkenbu
kita-31 Musahabe-i Edebiye, Sanatta Realizrn, C. 42, S. 1074,22Kanun-ıevvel 1327, s. 172-174. 32 Tahassüsat-ıSanat, BirMihrab-ıSanat Önünde, C. 42, S. 1078, 19Kanun-ısam 1327, s.
269-273.
33 Tahassüsat-ıSanat, BirMihrab-ıSanat önünde, C. S. 1079,26Kanun-ı sanı1327, s. 292-295. 34 Tahassüsat-ıSanat, BirMihrab-ıSanat Önünde, C. S. 1080,2Şubat1327, s. 316-319. 35 Liberalizm, Muharriri: Emile Faquet, C. S. 1024, s. 219-223.
BİLGE ERcİLASUN
bın Batıdan aktardıkları düşünceleri de belirtir-": Eseri metheder ve ese-rin konusunun Aristo, Kant, Spencer gibi mütefekkirleese-rin terbiye hakkın
daki düşünceleri olduğunusöyler. Bu arada Fazıl Ahmet'in bizim milli terbiyemizi de tetkik ettiğinive bazı gerçekleri ortayakoyduğunuda be-lirtir. Bu teşhisiri eksik olmasına rağmen önemli olduğuna işareteder. Demolen ve Lebonn'un bu konudakigörüşleridenbahseder. Eğitim mesele-sini ele alır ve Fransa'daki bozukluklarınLatin terbiyesi anlayışından geldiğinisöyler. Bizim deFransızlar'ın"kör ve cahil bir mukallidi"
oldu-ğumuzu,bu yüzden aynı eksikliklerin bizde de görüldüğünübelirtir. Taine'in bu konudakidüşüncelerineyer verir.
Köprülü bir başkamakalesinde estetik meselesini ele alır ve zaman içinde estetik anlayışlarının değiştiğini,zevklerin farklılaştığınısöyler. Muallim Naci münasebetiyle kaleme aldığıbu yazıdayine Batınınbu ko-nudaki görüşlerine dayanmaktadır'?
"Bugünyavaş yavaşhersınıfamahsus, ayrıbiredebiyatın teşekkül et-meyebaşladığınıgörüyoruz. Hatta müteveffa muallim Lombrozo,Anarşistler
narnıyla yazmış olduğu meşhur bir eserde, bu sınıfa mahsus olan bazı
manzumeleri de nakl eyliyor ki Taine'in "edebiyatınzi-hayat bir ilm-ur-ruh
olduğu" hakkındakimütalaasıburada ciddentezahürediyor".
Köprülü her ne kadar Avrupa'daki metotlardan istifade etsek de bizim sistemimizin oradakinden tamamiylefarklı olduğunu,bunun için bi-zim cemiyetimizin farklıbirbakış açısındanincelenmesigerektiğiniifade ediyor. Zevk seviyesinin de buna göre ele alınması gerektiğini belirtiyor. Bizde de eski sınıfların tamamen ortadan kalktığına işaret ediyor. Taine'in bu konudakigörüşündenbahsederekşöylediyor:
"Kıymet-itarihiye vekısmiyesinihiç bir veçhile inkar etmek fikrinde
olmadığım Taine nazariyelerinin bu mesele hakkında biraz teşviş-i efkar
ettiğine kaniim. Edebiyat, şüphesiz ki derununda tevel!üd ettiğicemiyetin ifadesidir. Fakat bu cemiyet-Taine'iniddiasıgibi- bütünsünüfvezümeratı
muhit olan daire-i vesia yani mesela Ingiliz cemiyeti gibi bir cemiyet-i mu-ayyene-i siyasiyedeğil,o cemiyetin tam merkezinde bulunan ve adeta onun nüvesini teşkil eden zümre-i güzıde-i müfekkiredir. Ve işte bu nokta-i nazardan edebiyat, derununda tevel!üd eylediği güzıdeve mütefekkir en yüksek bir sınıfın ifade-itemayülatı, ifade-iihtirasatı, ziruh bir psikolojisi-dir". Corneil!e ve Racinenasılo devrin kralsaraylarınınasiller zümresinin sanatkarane bir ifadesi ise, Nedim'inşuhterennümleri de cengaverlerin değil
Lale Devrinin veSadabüdmzarif bir ifadesidir.
Köprülü bu yüzden Muallim Naci'nın,devrinin müfekkirleri
ara-sında sayılamayacağınıbelirtiyor.
Bir başka yazı Remy de Gourmount'dan çevrilmiştir-"."Sanat ve
36 Musahabe-i Edebiye, Terbiyeye Dair, Muharriri:Fazı!Ahmet,C.S.1027,s.291-294. 37 Musahabe-i Edebiye,Tehalüf-iEzvak,C.S.1023,s.195-199.
SERVET-İFüNÜNDERGİSİNDEBATITESİRİ
İlim" adlı bu yazıdafennin ve sanatın medeniyete aynıderecede faydalı olduğu belirtilmiştir.
"Bu iki müteferrik daire-i şümulünbirincisi tamamen hassasiyet-i
müfritaya, diğeride zekavete tekabül eder, biri meyl-i hayat, diğerimeyl-i
vukuf! Sanat demek,yaşamakarzusunutahrişeden herşeydemektir; ilim ise
öğrenmek arzusunu tezyrd ve teşdid eden gaye-ibeşerdir.Sanat garaz ve
menfaatten,şahsiyettenen azadeşekildemuavin-ihayattır.Zade-i hassasiyet
olan sanat,inkişafınımüteakip, mader-i hassasiyettir.' ....
"Öğrenmek,daima, daimaöğrenmek,iştegayesi budur.Öğrenilecekolan
mübhemiyatın bi-payünlığı, ateş-ivukufun gayr-i kabil-i teskinolmasınıicab eder".
"Nev'-ibeşerinzinet ve alayişizannolunan sanat ve edebiyat, bil'akis
insanın gıda-iyevmisidir".
"İlim zekanın gıdası,zeka dahayatınzinet vealayişidir". SONUÇ:
Yukarıdaancak
küçük
bir bölümünü vermeye çalıştığımızServet-iFünün
dergisinde yer alan meseleler bu kadarlabitmemektedir.Yenileşmedöneminin bütün safhalarında Batının yakındantakip edildiği görülmek-tedir. Türk fikir adamları ve sanatkarlar, Batıdaki fikir akımlarıyla,
edebiyat ve sanat hayatıyla yakından ilgilenmişler. orada yeni ve önemli gördükleri her hususu, edebiyatımızave cemiyetimize aktarmaya
çalışmışlardır.Bu aktarma ve etkilenmelerin genel manada taklit
oldu-ğunusöylemek büyük biryanlışolur. Gerçi her devirdeşuursuzve şahsiyet
siz bir taklit anlayışınınmevcudiyetinden bahsedilebilir. Gerileme, çöküş
ve bozulma devrelerinde bunun arttığı da milletlerin hayatında sık sık şahitolunan davranış çeşitleridir.Fakat bizdeyenileşmedöneminde şart
lar ne kadar ağırve ümitsiz olursa olsun topyekun bir taklit anlayışının
hakimiyetinden söz edilemez. Türk aydınları,Türk cemiyetinin varlığını
koruyabilmek için çağdaş geli~melerdenfaydalanmaya çalışrruşlar, Batı
metot ve sistemlerini tartışarak,yorumlayarak cemiyetimize tatbik et-menin yollarını aramışlardır.
Yukarıdaele aldığımız yazılar, görüldüğü gibi, bir derginin bir iki
yıllıkbir döneminikapsamaktadır.Bu derginin ömrünün elli üç yılolduğu düşünülürve bu derginin,Meşrutiyetdevrindeçıkanve sayıları2üü'üaşarı
dergilerden sadece bir tanesi olduğu hatırlanırsa,Türk aydınının Batı karşısındaki tavrıdaha doğrubirşekilde değerlendirilirsanıyorum.Türk milleti dışave yabancı tesirlere açık,yok olma karşısındadirenen, dina-mik biryapı arzetmektedir. Tarih boyunca bünyesinde çok değişik tesir-leri ve farklılıkları barındırabilmesi, bunun ispatıdır. Ayrıcabunu ya-parken asıl karakterini, genetik özelliklerini de kaybetmemesi çok ilgi çekicidir ve bu da onun birbaşka karakteristiğidir.Türk aydınınınbu ko-nudaki hakim fikrini şöyle özetleyebiliriz: Avrupa modern, çağdaş ve
BlLCEERClLASUN
ileri bir seviyeye
ulaşmıştır. Batıdaher meselesini kendi içinde
çözebile-cek üstün ve zengin milletler
bulunmaktadır.Onlar bu duruma ilimle ve
çok
çalışmakla ulaşmışlardır. Varlığımızıkoruyabilmek için onlardaki
alınabilecek unsurları
vakit geçirmeden almak
lazımdır.Fakat
bunları alırkenve
öğrenirkende kendi milli
şahsiyerimizikoruyabilmek,
işincan
alıcı noktasıdır
...
Bunun için 19. ve 20.
yüzyıllardanesiller boyunca bu meseleler
tartı şılmış,II.
Meşrutiyetgibi siyasi
şartlarınçok
ağır olduğubir dönemde bu
meselelerin
tartışılması doruğa ulaşmıştır. Batı dünyasısiyasi
bakımdanülkenin üzerine kabus gibi
çöktüğübir
sıradaTürk
aydınlarıyeni bir
cemi-yet, yeni bir sanat yaratabilmek ve bu yeni cemiyetin yeni
değerhükümle-- rini tesbit edebilmek için var güçleriyle
çalışmışlardır. Batı edebiyatıve
sanatı,
fikir
dünyası,ilim
anlayışıve
metotlarıciddi bir
şekildetakip
edilmiş
ve bizim için
faydalıolabilecek
noktalarıaktarmak için gayret
gösterilmiştir.
Bu
çeşitlilik yukarıdaki yazılar vasıtasıyla çalışma mızda gösterilmiş bulunmaktadır.Türk
yazarlarınınsahip
olduklarıbu
geniş