> <
İlay Çelik
S
an Francisco California Üniversitesi’nde (UCSF) yapılan araştırmada, ana odaklanma eğilimi ile zihin dağınıklığı eğilimi, 50-65 yaş aralı-ğındaki 239 sağlıklı kadın üzerinde, telomer uzun-luğu ile bağlantılı olarak değerlendirildi. Telomer-ler kromozomların her iki ucunda bulunan tekrarlı DNA dizileri. Telomerler kromozom uçlarının par-çalanmasını ve başka kromozomlarla birleşmesini engelleyerek kromozomun bütünlüğünün korun-masına yardımcı oluyor. DNA eşlenmesinin mole-küler işleyişinden kaynaklı olarak her DNAeşlen-mesinde kromozomun ucu biraz kısalıyor. Dolayı-sıyla her hücre bölünmesiyle kromozomlar biraz kı-salmış oluyor. Telomer dizileri bir nevi tampon iş-levi görerek bu kısalmanın uçlara yakın genleri et-kilemesini de engelliyor. Telomerlerin kısalmasıysa normal olarak hücrenin geçirebileceği bölünme sa-yısı için bir sınır oluşturuyor. Bu yüzden telomer-lerin kısalmasının yaşlanmayla ilişkili olduğu dü-şünülüyor. Dolayısıyla telomer uzunluğu hücresel ve bedensel yaşlanmayla ilgili biyolojik bir gösterge olarak kabul ediliyor.
Zihin Dağınıklığı ile Hücresel Yaşlanma Arasındaki
Gizemli İlişki
Bazen tüm dikkatimizi önümüzdeki işe ya da bulunduğumuz ana odaklarken bazen de aklımızı başka yerde buluruz.
Bazılarımız dikkatini önündeki işe ya da duruma odaklamakta daha etkilidir. Bu yeteneği genellikle üstün başarıyla
ilişkilendiririz. Yapılan araştırmalar zihni odaklamanın kolay kolay aklımıza gelemeyecek başka özelliklerimizle de ilişkili
olduğunu ortaya koyuyor. Dağınık bir zihni mutsuzlukla, yaşanan ana odaklanan bir zihniyse sağlıklı bir psikolojiyle
ilişkilendiren araştırmalar var. Ancak henüz başlangıç düzeyindeki yeni bir araştırma, zihin dağınıklığı ile
yaşlanma arasında bir bağlantı olabileceği yönünde bulgular ortaya koydu.
Car ol D el A ngel/ Ik on Images / G ett y Images Türk iye 36 36 36_37_zihin_daginikligi.indd 36 27.11.2012 14:36
Bilim ve Teknik Aralık 2012
> <
Bulguları 15 Kasım’da ABD’deki Psiko-lojik Bilimler Derneği’nin Clinical
Psycho-logical Science adlı dergisinde yayımlanan
araştırmaya göre, daha çok zihin dağınık-lığı yaşadığını bildirenlerin telomerleri-nin daha kısa, daha çok ana odaklananla-rın ya da mevcut etkinliklerine daha fazla odaklanıp onlarla daha çok meşgul olan-ların telomerlerinin ise daha uzun olduğu görüldü. Sonuçlar anlık stres düzeylerine dayanılarak yapılan istatistiksel düzeltme sonrasında bile aynıydı. Araştırmada ana odaklanmak kişinin o an önünde bulu-nan işlere yoğunlaşma eğilimi, zihin da-ğınıklığı ise o anki işin ya da durumun dışındaki şeylerle ilgili düşüncelere dal-ma eğilimi olarak tanımlandı.
Telomerler yaş ilerledikçe ve psikolojik ve fizyolojik stres etmenleriyle karşılaşıl-dıkça kısalıyor. Yine UCSF araştırmacıla-rının öncülük ettiği başka araştırma-larda telomerlerin kısalığının erken gelen hastalıklarla ve erken ölümler-le ilişkili olduğu keşfedilmiş.
Araştırmacılar zihin dağınıklı-ğı ile telomerleri bir arada değerlen-dirmiş olsa da, zihin dağınıklığının mı telomerlerin kısalığına yol açtı-ğı, tersinin mi geçerli olduğu yoksa üçüncü bir ortak etmenin mi her iki-sini etkilediği henüz bilinmiyor.
Kabullenici bir yaklaşım içinde, dikkati yaşanan ana vermeyi kolay-laştıran bilinçli meditasyon tedavi-leri sağlık durumunda bazı açılar-dan iyileşme sağlıyor. Daha önce ya-pılan bazı araştırmalar bu tür mü-dahalelerin telomeraz olarak bili-nen bir enzimin etkinliğindeki ar-tışla ilişkili olduğunu ortaya koydu. Telomerazlar, telomerleri korumak-tan ve bazı durumlarda yenilemek-ten sorumlu enzimler.
Araştırmacılar yeni yapılan araştırma-nın sonuçlarıyla birlikte daha önceki bul-guların da ana odaklanmanın, hücresel düzeydeki sağlığı iyileştiren bir sürecin parçası olabileceği ihtimalini destekledi-ğini belirtiyor.
Psikiyatri dalında yardımcı doçent ve makalede başyazar olan Dr. Elissa Epel dikkat durumumuzun, yani belirli bir
an-da düşüncelerimizin neye oan-daklandığı- odaklandığı-nın, ilginç biçimde sağlık durumumu-za yönelik bir bakış sunan bir pencere-ye benzediğini, duygularımızdan etkile-nebileceği gibi duygularımızı şekillendi-re bileceğini de belirtiyor. Dr. Epel incele-dikleri sağlıklı örneklem grubunda, o an-ki etan-kinlikleriyle daha fazla meşgul olan insanların telomerlerinin daha uzun ol-duğunu, ancak bu ilişkinin ne kadar ge-nellenebilir olduğunu henüz bilmedikle-rini ekliyor.
Dr. Epel, UCSF Psikiyatri Bölümü’nden psikolog Dr. Eli Putermen ve çalışma ar-kadaşları, buradan yola çıkarak ana odak-lanmayı destekleyen bir ders serisi gelişti-riyor ve bu müdahalenin telomer uzun-luğunun korunmasını, hatta telomerlerin uzamasını sağlayıp sağlamayacağını gör-mek istiyor.
Yayımlanan araştırmada katılımcı-lar zihin dağınıklığı eğilimlerini kendile-ri bildirdi. Katılımcıların psikolojik stres ve sağlık durumları ölçüldü. Örneklem grubu yüksek düzeyde eğitimliydi, ayrıca grubun yaş ve stres düzeyi aralıkları dardı (çoğu bireyin stres düzeyi düşüktü). Epel, tüm bunların söz konusu ilişkinin ortaya çıkarılmasına olumlu katkı yapmış olabi-leceğini belirtiyor.
Epel, bu araştırmanın dikkat durumu-nu telomer uzunluğuyla ilişkilendiren ve bunu yaparken stres ve depresyonu he-saba katan ilk çalışma olduğunu söylü-yor. Daha önce yapılan çalışmalarda telo-mer uzunluğu ile belirli tiplerdeki stres ve depresyon arasında bağlantı bulunduğu gösterilmiş. Yeni çalışma bireylerin dik-kat durumlarıyla ilgili kendi bildirimleri-ne dayandığı için, Epel yaşanan ana odak-lanmanın ve zihin dağınıklığının doğru-dan ölçüldüğü başka çalışmalar yapılması gerektiği görüşünde.
Epel’e göre araştırma bir ilk adım nite-liğinde ve zihin dağınıklığı ile hücre sağ-lığı arasındaki ilişkiyi anlayarak neden-sellik ya da karşılıklılık olup olmadığı-nı ortaya çıkarmaolmadığı-nın önemli olduğunu gösteriyor. Örneğin zihin dağınıklığının azaltılması hücre sağlığını iyileştirir mi? Ya da bu ilişkiler bireyde var olan başka bir karakteristik özelliğin bir yansıması mı?
Epel’e göre sonuçlar, olumsuz de-neyimleri kabullenme yaklaşımının, yani bireyin o anki deneyimi kabul-lenip günlük deneyimlerin rahatsız edici yönlerinden kaçınmamasının, yaşanan ana daha iyi odaklanma ye-teneğini güçlendiren bir etmen ola-bileceğini düşündürüyor.
Makalenin yazarlarından, duy-gular konusunda araştırmacı ve UCSF’da yardımcı doçent olan Dr. Wendy Berry Mendes’in belirttiği-ne göre birtakım duygu kuramları, daha yüksek düzeyde dikkat kont-rolünün olumsuz duyguların daha az baskılanmasını ve böylece başarı-sız baskılamanın yansımalarının da-ha az görülmesini sağladığı yönün-de önermeler içeriyor. Menyönün-des al-ternatif olarak, dikkat kontrolünün pski-olojide “olumlu yeniden değerlendirme” olarak adlandırılan süreç sayesinde duy-gularımızı daha yapıcı biçimde yorum-lamamıza yardımcı olabileceğini, bu tür düşünme biçimlerinin sağlıklı fizyolojik durumlarla ilişkilendirildiğini belirtiyor.