• Sonuç bulunamadı

Uluslararası Cami Sempôzyumu (Sosyo-Kültürel Açıdan)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Uluslararası Cami Sempôzyumu (Sosyo-Kültürel Açıdan)"

Copied!
15
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Uluslararası

Cami Sempôzyumu

(Sosyo-Kültürel Açıdan)

08-09 Ekim 2()18 MALATYA

BİLDİ.RİL~R KİTABI

II. CİLT .. ·

Yayma

Hazırlayan

Prof. Dr. Fikret KARAMAN

G.,.,@ @ .INONO

~ Iİij ~. - '

üNIVERSITeSI

~

liJ ffJ

X AYlNEVI .

(2)

ooo r:rırı ~

i.l!Jb

YAYlNM

İnönü Üniversitesi (İlahiyat Fakültesi)

İnönü Üniversitesi Yayınları No: 40

İnönü Üniversitesi İlahiy3:t Fakültesi Yayınları No: 3

. Sertifika No 26607

Yayına Hazırlayan

Prof. Dr. Fikret KARAMAN

Talom Numarası

978-975-8573-80-6 (Tk)

ISBN . 978-975-8573-79-0

ı. Baskı Aralık 2018 Ankara 1.000 Adet

Editörler Prof. Dr. Fikret KARAMAN Dr. Öğr. Üyesi Emine GÜZEL Dr. Öğr. Üyesi Fetbullah ZENGİN

Arş. Gör. Ömer·TOZAL

B as ki

TDVI

T.U'IN~·r.c:.~

LJİJ

Serhat :t-.·Iah. 1256 Sokak No: ll Yenimahalle/ At"lKARA Tel: 0312 354 91 31 (pbx) Faks: 0312 354 91 32 e-posta: bilgi@tdv.coın.tr

Açıklama: Bu eserde yer alan tebliğ metinlerinin tüm sorumluluğu,

yazarlilnn~ aittir.

(3)

GENÇ NESLİN CAMiLERE ALIŞMASINDA/

ALlŞAMAMASlNDA

ÜSLUBUN (LİSAN-1 HAL VE LİSAN-1 KAL ' İN) ETKİSİ

Lokman BEDİR1

Özet: Biz bu çalışmamızda, dinimizde önemli bir yeri olan camilere, genç neslin alıştınlması hususunda kullanılan üslubun (!isan-ı hal ve lisan-ı

kal'in) önemi üzerinde duracağız.

Mahlı1katı yaratan Allah, onların içerisinde insana ayrı bir yer; ayrı bir ma- kam tayin etmiştir. Insan için tayiniettiği makam hilafet makamıdır. Bu da Allah'a (cc) kulluktur. Ilk insan ve ilk peygamberden itibaren insanlar Al- lah'a ibadete davet edilmişlerdir. Bu davette iki metot kullanılmıştır: !isan-ı hal ve li san-ı kal, yani hal dili ve konuşma dili.

Genç neslin camilere alışmasında ilk unsur hiç şüphesiz ki, ailedir. Bu se- beple, aileler çocuklarına küçük yaşlardayken imanı ve Allah sevgisini

aşılamaları gerekir. Bunun yanında çocuklarına cami ve cemaat sevgisini

aşılamalı ve içlerinde bu sevginin büyümesini sağlamalıdırlar. Bunu sağla­

mak için aile büyüklerinin cami alışkanlığı önem arz etmektedir. Eğer aile büyüklerinin böyle bir alışkıinlığı varsa bunun hiç şüphesiz ki -az ya da çok- çocuklarına yansıması olacaktır. Sonrasında ise din görevlilerine ~e cami cemaatine büyük görev ve sorumluluk düşmektedir.

Günümüz din görevlileri ve cami cemaati, sahabenin tavrını takınmalı ve

onları kendilerine örnek almalıdır. Yani camiye gelen gençlerin oralara ısın­

masını sağlamak için tatlı dil ve güler yüzlerini onlardan esirgememelidir-

\er. Asla onları camiden soğutacak bir tavrı n içerisine girmemelidirler. Belli bir yaşa gelmiş gençlerin kendileri için seçtikleri arkadaşlar; onların

camiye alışmalarına ve· cemaate devam etmelerine yardımcı olabilir. Bu hu- susta artık gencin kimlerle arkadaşlık ettiği son derece önemlidir. Efendimi- zin arkadaş konusuna verdiği önem ilim-irfan çevrelerince bilinmektedir.

Anahtar Kavramlar: Cami, Din görevlisi, Cemaat, Temsil, Lisan-ı hal,

Lisan-ı kal.

1 Or. Oğr. Oyesi.lnönü O niversitesiilahiyat Fakültesi Kur' an- Kerim Okuma ve Kıraat Anabilim

Oalı.lokman.bedir@inonu.edu.tr.

7. OTIIRliM

655

(4)

7.0TURU~I

GençNeslin

Canıilere Alışnıasında/

1\lışaıııanıasında Üslubuıı (Lisaıı-ı lliil ve

Lisiııı-ıl<iil'in)

Elliisi

l.ul<ın>n llEDIR

<.·•3 THE IMPACT OF THE BODY LANGUAGE AND THE

COLLOQUIAL LANGUAGE IN YOUNG GENERATIONS ATTENDING OR NOT ATTENDING TO THE MOSQUES REGULARLY

Abstract: In this study, we will emphasize on the im portance of the style u sed in the religion of the younger generatian (body language and speaking sty\e) in the mosques, which have an important place in our religion.

Allah, Who created the beings. a separate place for human within the m, has designated a separate authority. The authority he appointed for human is the caliphate. And this is worship of Allah. Since the fırst human and the fırst prophet, people have been invited to worship for Allah. Two methods have been use d in this invitation: body language and spoken language.

The fırst active in the young generation's accustomed to mosques is undou- btedly family. For this reason, pa ren ts should give the ir children their fa ith and love of Allah when they are young. In addition, they should instill the love of mosques and communities to their children apd ensure the growth of this love within them.ln order to achieve this, the "habits of mosques" of the family el ders are important.lfthe family elders have suchaha bit, it will no doubt be renected in the ir children. After that, the duty and responsibi- lity of religious officials and mosque community are falling.

Today's religious officials and the mosque community should take the atti- tude of the companions of the prophet al) d tak e the m as an example. In ot- her words, to ensure that the young people coming to the mosque to warm up, they should not spare the ir sweet tongue sweet talks and smiling faces.

They should never enter into an attitude that would estrange them from the mosque.

Friends of a certain age, who they choose for themselves, can he\p them get used to the mosque and continue to the congregation. In this respect, that the young people it is extremely important who are friends w ith who m.

The importance given by the prophet to the subject of friends is known by scientific circles.

Keywords: Mosque, Religious officer, Community, Representation, Body Language, Speaking Language.

C.iJ Giriş

Dinimizde önemli bir yeri olan ve Peygamberimizin de ısrarla

üzerinde durduğu cemaate devamın sağlanması hususunda serde- dilen lisan-ı hal ve lisan-ı kal son derece önemlidir. Biz de bildiri- mizde bu husus u ayetler ve hadisler ışığında ele alınağa çalışacağız.

MahlCıkatı yaratan Allah, onların içerisinde insana ayrı bir yer, ayrı bir makam tay1n etmiştir. İnsan için tayin ettiği makam hilafet

makamı dır. Bu da kulluğun ta kendisidir. Kulluğun göstergelerinden biri olan namaz genellikle mabedlerde icra edilir. Yeryüzünün ilk evi olan Kabe2 hem mürninterin kıblesP hem de bir mabeddir. Yer- 656 1 ' Al-i lmr.in 3/96.

J ' Bakara 2/144.

(5)

yüzündeki diğer mabedler ise Kabe'nin şubeleri durumundadırlar.

Mabedler ibadet edenlerle kıyınet kazanır. İlk insan ve ilk peygam- berden itibaren insanlar Allah'a i badete davet edilmişlerdir. Bu da- vette iki metot kullanılmıştır: !isan-ı hal ve !isan-ı kal yani hal dili ve konuşma dili. Bu iki dilin başarılı bir şekilde kullanımı, kuşkusuz

ki genç neslin cami cemaati olması yönünde önemli birer etkendir.

Eğer bugün genç neslin cami cemaati olma yolunda uzak durdukla-

rını görüyorsak bu kabahati bütün bütün gençlere vermek, onlara zulmetmek olur.

06 1.1. Lisan-ı Kal (Konuşma/Diyalog Dili)

insanlarla diyalogda lisan-ı kal (konuşma dili - konuşma

üslubu) son derece önemlidir. Bu hus,usu ortaya koyan birÇok ayet

vardır. Bu ayetlerde, iletişimde/konuşmada kullanılacak üsluba farklı ibarelerle değinilmiştir. Çoğunlukla "kavl" kelimesinin yer

al~ığı bu ibareler muhataba göre değişmekle birlikte genel olarak

şunlardır: kavl-i ma'rfif (istekleri/soruları güzel bir şekilde cevap- lama!<)\ kavl-i sedid (samimi, doğru ve dürüst konuşmak)5, kavl-i

beliğ (tesirli söz söylemek)6, kavl-i kerim (güzel ve yumuşak söz)', kavl-i meysfir (yumuşak ve koiayca anlaşılır söz)6, kavl-i leyyin

(haşinj~ert kelimesinin zıddı olup şefkatiice konuşmak)9, kavl-i alısen (en güzel söz), mev'iza-i haseiı ~güzel mıs~hat) ve hikmetli söz. Bu ibarelerin . çoğunun emir sığasıyla . gelmesi . manidardır.

.

Ayetlerde yer alan yukarıdaki ifadelerin tamamı, genel manada müminin muhataplarıyla konuşma üslubunu belirlerken; özellikle bunlardan, kavl-i beliğ, kavl-i leyyin, mev'iza-i hasen ve hikmet- li söz kavramları .irşad konumundaki kimselerin, irşad esnasında kullanması gereken üslubu ortaya koymaktadır. · .~.,

Genç neslin camilere alışmasında bazı önemli unsurlar vardır.

Bunlardan en önemlileri hiç Şüphesiz ki aile, arkadaş çevresi, din görevlisi ve cami cemaatidir. Bu dört unsur genç nesli camil~~e alış­

tırma hususunda kendi davranışiarına ve koni.ışmaları~a dikkat etmelidirler. Bu hususu dikkatlere sunan bir ayet ve meali şöyle­

dir: .:, .r-:-- -"' i~~:-;..

'i

::-t:S:Jı . -

.:, \::

Y'"'

r

·~:ı-3 r -

'<: ,

~:i

.:, :

.r--J

-:: - r: :....,.. -

i ı., . -81 .:, • Jr

'tt

(E" biloinler!'J .1 1

Sizler Kitab'ı (Tevrat'ı) okuduğunuz (oerçekleri bildiğiniz) halde, in- san.lara iyiliği em red ip kendinizi unutiıyor musunuz? Aklınızı kullan-

Rıiğıb el-lsfehani, Ebu'I-Kasım Hüseyin bin Muhammed bin Mufaddal, El· Müfredatfi'IJarib·ll Kuran, 1·11, Diir-u Nezar Mustafa el-Baz, Tsz. ar fmd.

5 Hasirizade Elif Efendi, En-Nüru'I·Furkiin Ff Şerh! Lug/lti'I-Kur'iin, 1-11, Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Yayınlan, Istanbul; 2015, 1/513 (Arapça kısmı)-1/490 (Türkçe kısmı}.

Celaleddin Muhammed b. El· Mahalli, Celaleddin Abdurrahman b. Ebi Bekr es· _Şuy(lti, Tefsi- ru'l· Kur'linl'l· Azi m (Cel/lleyn), 1-11, Çağrı Yayınlan, Istanbul, Tsz. 1/81.

2.:.Q!J.!.ill.!_M _ _

Genç N es lin

Canıilere /\lışmasında/

Alışamamasında Üslulıuıı (Lisaıı-ı Hal ve

Lis;in-ı I<iil'in) Etl<isi

Lolmı;ın llEDIR

Celaleyn, 1/232.

8 Celô/eyn, 1/232. Ilgili ayetler için bkz. Bakara 2/263; N isa 4/5, 9, 63; lsra 17/23, 28; Ahzab 33/70. 1 657

Hasiriziide, 2/243 (Arapça kısmı) -2/237 (Turkçe kısmı). 1

(6)

\

1.onınu~ı

Genç Nesi in Camilere

Alışması nda/

ı\lışnnmıııasınıla Üslubun

(lis;lıı·ıli:il ve

Lisiiıı-ı l<al'in) Eti• isi

Lokm.ııı llEnin

658 1

mıyor musunuz? (Bakara 2/44). Adeta bu ayetin tefsiri sadedindeki,

"Kendini ıslan etmeyen başkasını ıslah edemez"10 sözü genel geçer bir kaidedir. ~ ~.i ~.il ~! ~_;i

&!

~ı; insan hiçbir söz söylemez ki, yanında gözetleyen yazmaya hazır bir melek bulunmasın (Kaf

so

/18) ayeti mucibince irşad ekseni i hayat sürdüren kimseler; ağız­

larından çıl<an sözlerin fayda yoksa zarar getireceğini ince eleyip sık dokuduktan sonra sarf etmelidir! er.

Camide, doğrudan muhatap olması açısından din görevlisi bi- rinci dereceden önem arz etmektedir. Bunun yanında vaizlerin, müftülerin, imam hatip meslek dersleri öğretmenlerinin, din kül- türü ve ahlak bilgisi öğretmenlerinin ve ilahiyat fakültesi hocaları­

nın bu husustaki önemi büyüktür. İrşad ile meşgul olan bütün bu gruplar, ıJ_p '1 J IJ_,.!..u dJ_,...; '1 J IJ.r-! /(olaylaştırınız, zorlaştırmayınız.

Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz.11 Hadis-i şerifini esas alıp, kavl-i

beliğ, kavl-i leyyin, mev'iza-i hasen ve hikınetli sözü kendilerine düstur edinıneli ve yukarıda kaydettiğimiz kelimelerin yer aldığı

ayetler ışığında münasip bir lisan-ı hal ve lisan-1 kal üslubu oluş­

turmalıdırlar. Aksi takdirde zararları faydalarından çok olabilir. Bu sebeple yukarıda yer verdiğimiz dört grup, mürninleri n göz aydınlı­

ğı vesilesi olan evlatlarını12 camiye ve cemaate ulaştırma_:'e alıştır­

ma konusunda gereken hassasiyeti göstermelidirler.

Bazı hadislerden, Allah'a ibadetle büyüyen genç için ahiret

mükafatlarının daha malışer meydanında başlayacağı anlaşılmak­

tadır. Bu tür hadislerin genç nesille paylaşılması onların camiye ve cemaate olan ilgilerini artıracaktır. O hadislerin en meşhurlarından

biri şöyledir: "Yedi sınıf insan vardır ki, Allah (cc) onları hiçbir göl- genin bulunmadığı kıyamet gününde Arş'ın gölgesinde gölgelendi- rir. Adaletli yönetici, AJiah'a i badetle büyüyen genç, kalbi mescitlere

bağlı olan kimse, Allah için birbirini seven, bu uğurda bir araya gelip bu sevgi ile ayrılan iki kimse, mevki sahibi olan güzel bir kadın ta-

rafından birli!<te olmaya çağınldığı halde, "ben Allah'tan korkarım"

cevabı ile karşılık veren kimse, sağ elinin verdiği sadakayı sol eli duymayacak şekilde gizli sadaka veren kimse, tenha yerde Allah'ı

anarak gözleri yaşla dolup taşan kimse:'13

10 Bediüı:zaman Said Nursi,Sôz/er, Envar Neşriyar,lstanbul 1993,269.

11 Buhari,//lm 11. Küçüklüğümde, daha altı-yedi yaşlannda rahmetli babam sayesinde camiye ve namaza alışmışbm. Bir cuma günü camimizin hocasının vaazında sarf ettiği cümlelerden biriyle dünyam yıkılmıştı. Zira o cümle sebebiyle. "asla cennete gldemeyeceğim" kanaari bende Msı! oluşmuşru. Hocamızın unutamadığım o cümlesi şöyleydi: "Muhterem cemaat!

Burada bir vakit nainaı kılmayan cehennemde seksen sene yanacak, oranın bir günü (veya senesi) ise buranın seksen senesine bedeldir.· Yukanda metni ni ve manasını ıikrettiğimiz hadisle zıt düşen bu duru'mun nazik olan bir çocuk dimağında ne kadar tahribata sebep ola·

cağı lıahtan varestedir.

11 Furkan 25/74.

n :_Jı; ~! jı; 'ip< .jı; J-.)W- 41 ~ t.,.. :J\i-c-LJ .,U. .. ı~-

r•

;,i:-~ ..ııl ~J- ;_,_,._y~i ;r

~;.)<-JJ .,t.. \iji;J .,U. '-'<-lı,.IJ ljl..: ;,'j.,.JJ ,...,._l-JI.j .;ll .;ı.._. J-:'JJ •41 ô>\,so.i 8 ~UJ ,.:J_i;. fl..!

;,S~ J>:-JJ • .:,... Jfl ı. .ı~...; rı-: 'i .?-Loı;..:.li , ... J.ı....; je. JJ ... ı ...;ı.,:. i .j! :JUJ Ji.-. J ..,...:.. .:.ı; il_,..ı .ı:,.. ~w ı;ıı..:. .ııı Buhari, Ezôn 38, Zekat 16, Rikôk 24, HudOd ı 9; Müslim, Zekôt'30; Tirmizi,

(7)

Yani camiye alıştınlmak istenen genç nesle, islam'ın emirleri ve nehiyleri topluca değil, peyderpey ve sevdirerek öğreti! me li. İbn

Abbas'dan (ra) nakledilen bir hadis-işerife göre: Peygamber (sav) Muaz bin Cebeli Yemen'e gönderirken ona şöyle tavsiyede bulundu:

Önce onları Allahtan başka ilah olmadtğına, benim Allah'ın elçisi ol-

duğuma inanmaya davet et. Eğer kabul ederlerse, bu defa er gün ve gece Allah'm onlara beş vakit namazi farz kıldtğmt bildir. Eğer bunu da kabul ederlerse bu kez, Allalı'ın onların zenginlerinden alınıp fa- kir/erine verilmek üzere zekatı farz kıldığmı bildir.14 Bu hadis-i şe­

riften, insanları di ne alıştırma hususunda tedriciliğin esas alınması gerektiğini anlıyoruz.

Lisan-ı kal'i esas alan ayetlerden üç tanesi bu hususta merkezi

konumdadır.

ı..~ J.ı.:· ~1! J ,) <r-> ...

. . i .__,

. ı.r.

-it.

r-r d.)t;. . .;: . .. .J • .;jı ~ .r-"iı· ~l. .J • • . Jl;· .) ıJ:7"" ı ~ iı ı.;i <.S' ....

.

.:r.

:

,:~dt. ; l !ic.i ·' .Y'.J ~ ... .:/'ı.r-:: i':. ~~ : · !lC.i (Resulüm!) Sen, Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et! Rabb!n, kendiyolundan sapanla-

en iyi bilendir ve O, hidayete erenleri de çok iyi bilir. (Nahl16/125).

Bu ayet Hz. Peygamberin müşr~kleri İslam'a davet ederken kulla-

nacağı üslubun ve onlarla mücadelede kullanacağı stratejinin nasıl olması gerektiğini ortaya koymaktadır. Bu ayetin bağiarnı dikkate

alındığında ayetteki davetin, muhatap tarafı, genellikle Müslüman olmayan ve İslam konusunda Hz. Peygamber'le tartışmaya girişen­

ler olsa da, ıs ayetin muhatap ayrımı yapmaması dikkat çekmekte- dir. Bundan, tüm muhatapların bu minvalde irşad edilmeleri gerek-

tiği anlaşılmaktadır. Hangi konumda olursa olsun tüm muhataplar ayette belirtildiği gibi "hikmet ve güzel öğütle" hakka davet edilme- lidir. Yukarıdaki ayette davet ve mücadelede kullanılacak iki önemli

...

unsur yer almaktadır. Birincisi hikmet, ikincisi meviza-i hasen.

Hikmet; lügatte ıslah gayesiyle menetmek manasındaki

"hakeme" kökünden gelir. Söz v,e fiilde hakka ve doğruya isabet etmek manasında kullanılır16• Keşşaf sahibi, hikmeti; "doğru ve sağ­

lam bir söz, yani hakkı açıklayan ve şüpheyi gideren delil"17 olarak tarif eder. Maturidl Tevllat'ında, "Hasanı Basri'ye göre hikmetten

Ebviibu'z·Zühd 53.

" Buhari, Zekiit, ı.

ıs Hayrettin Karaman ve ark., Kur'an Yolu Türkçe Mea/ ve Tefsir, I·V (3. Baskı), DIB Yayınları, Ankara 2007,111/453.

•• Bkz. lbıııu'l·Cevzi, Ebu'I·Ferec Cemaluddin, Nüzhatu A'yuni'n·Nevôzir fi 1/mi'I·Vücüh ue'n·

Neztiir, tah.: Muhammed Seyyid Keylani, Daru'l-Ma'rife, Beyrut, tsz., s.126·127; Eimalıiı Mu·

hammed Harndi Yazır; Hak Dini Kur'an Dili, Eser Neşriyat,lstanbul, tsz.,l, 496,11, 915. Veysel Güllüce "hikmet" kavramına verilen yirmi iki manayı lügatierden tespit etmiştir. Bu manalar ve hikmet kavramının Kur'an'da Kullanıldığı manalar için bkz. Veyseı Güllüce, "Kur'an'da Hikmet Kavramı Ozerine", Ekev Akademi Dergisi c. 1 sy. 2 (Mayıs 1998) 43.

" Zemahşeri, Ebu'I-Kasım Carullah Mahmud b. Ömer b. Muhammed el-Harizmi ez-Zemahşeri,

7.0TURIIM

Genç Nesi in Camilere

Alışnıasında/

,\lı şamanıasında Üslubun (Lisiin-ı lliil ve

Lisıin-ı l{;il'iıı)

Etltisi

Lcılun:ın llf.lllıt

Ei·Keşşof, l4n Hakôikı tavômidı't-Tenzil ve 'Uyüni'I·Ekovil fi VucOhi't·Te'vil, Türkiye Yazma 659 Eserler Kurumu,lstanbul2017, 111/1054.

(8)

Genç Nesi in

C:ııııilere Alışnıasında/

ı\lışamamasında

Üslubun ( Listın-ı Hal ve

Lis;1n·ıl<;il'in) Etlıisi

l.nlmıon DF.Oin

maksat Kur'an'dır" der. Bazılarının ise hikmeti "delil ve bürhan" ola- rak te fs ir ettiklerini nakleder ve bu durumda ayetin manasının şöy­

le olduğunu söyler: Onları Allalı'ın (cc) dinine delillerle ve bürhanlar- la davet et. Yani, kabul ed ineeye kadar onları delillerle ve bürhanlarla i/zam et 18 Ayrıca Hasanı Basri'ye göre kitap ve hikmetin aynı anla- ma geldiğini, bunun da Kur'an olduğunu, bazılarına göre ise kitap- la kastedilenin vahiy, hikmetle kastedilenin ise ilham, yani sünnet olduğunu zikreder. Ayette yer alan~~ ~j ~

J\ t_.;i

ifadesindeki hikmet kelimesinin "tefekkür" ve "tedebbür"le de yorumlanabile-

ceğini söyler. Aynı surenin 10, ll, 66 ve 69. ayetlerinde tefekküre davet edilen şeyleri bu duruma delil olarak sunar. Bu delilleri şöyle

dile getirir: "Bu ayetlerde gökten yağmurun indirilmesiyle hem in-

sanların kendilerinin hem de hayvanlarının içme suyu ihtiyaçları­

nın giderilmesinin yanında o yağmur sayesinde yerden ekin, zeytin, hurma, üzüm ve her türlü meyvenin bitirilmesine, arılar vasıtasıyla

gönderilen ve şifa kaynağı olan bala ve diğer hayvanlar aracılığıyla

gönderilen süte dild<at çel<ilmektedir."19

Maturldl'nin de açıklamalarına dayanarak genç nesli camilere

ulaştırmak ve alıştırmak isteyenlerin, onlara karşı sadece "bak bü-

yümüşsün camiye gitmen gerekir", "sen artık küçük değilsin, niçin hala camiye gelmiyorsun", "Allah namazı farz kılmıştır, kılmak zo-

rundasın", "namazını kılmazsan cehennemi boylarsın" vb. i fadelerin yerine bazı hikmetli ifadelerle gençlerin namaza ve camilere ulaş­

ması ve alışması temin edilebilir. Mesela yukanda da zikri geçen N ahi suresi 10, 1 ı, 66 ve 69. ayetlerdeki şeyler lütufkar ve yumuşak

bir üslupla genç nesi

e

anlatılarak tefekküretmesi sağlanabilir.

Birçok surede olduğu gibi isra suresi 21-38. ayetler arasında birtakım emir ve yasaklar yer almaktadır. Allah (cc) bu emir ve yasakları gerekçeleri ile birlikte zikretmektedir. işte bu gerekçeler hikmetin ta kendisidir denilebilir20• Bahsi geçen ayetler ışığında düşünecek olursak, genç nesli camiye alıştırma hususunda onlara sadece camiye gelmeleri emredilm~meli bilaids niçin camiye gel- meleri gerektiği gerekçeleriyle birlikte ortaya konulmalıdır. Bu du- rumda genç neslin de kendisine yapılan açıklamalardan niçin cami- ye gitmesi gerektiğini anlayıp, üzerine düşen kulluk vazifesini ifaya

başlaması umulur.

Meviza-i has en; Hasanı Basri'ye göre "mev'iza-i hasen" Allah'ın

(cc) Kur'an'la gönderdiği öğüt ve nasihatlerdir. Maturldi'nin, "me- viza-i hasen" için Nahl suresi daksanıncı ayeti örnek vermesi, onun da bu görüşü benimsediğini göstermektedir. O şöyle der: "Meviza-i

11 Imam Ebü MansOr el-Manıridi, Te'vilöt'u Elıli's- Sünne, I·XVIII, Oaru'l- KütObi'l· ilmiyyi. Bey- rut 2005, 111/130.

,. Maturidi, Te'vllöc, 111/130.

'0 Geniş açıklama için bkz. Veysel Güllüce, "Kur'an'da Hikmet Kavramı Üzerine", Ekev Akademi Dergisi c. 1 sy. 2 (Mayıs 1998) 43.

(9)

lfa sen, Allah'ın (cc) .;,>L:..>-

:-Jij

.,ıl;j~ _;..:~ .1ı ~! ayetinde zikrettiği şeyler­

dir. Zira o ayette yer alan öğütler akla ve hikmete uygun olan şeyler­

dir. Çünkü adalet, iyilik etmek ve akrabaya sadaka vermek her akıl

sahibinin iyi olduğunu kabul ettiği şeylerdir. Aynı şekilde fuhşiyat

ve kötülüğün işlenmesinin çirkin, yasaklanmasının ise güzel olduğu

her akıl sahibi tarafından kabul edilen bir gerçekliktir .. .''21

"Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır" atasözümüz bu manayı tam olarak vurgulamaktadır. Bazı camilerde gençleri görmek takdire;

onların alışmalarına vesile olanlar ise tebrike şayandır. "Gençleri camiye bir türlü alıştıramıyoruz" diyenierin ise kulakları çınlasın.

Bu manada "iğneyi kendine çuvaldızı başkasına batır" atasözümüz de manidardır.

İrşadla meşgul olan bazı kimselerin söyledikleri sözler iğne gibi insana batmakta ve incitmektedir. Aslında bu insanlar sarf ettikleri o ineitici sözlere bir an olsun kendilerini muhatap etseler, yani empati kursalar fayda yerine ne kadar zarar verdiklerini anlayacaklar.

Genç nesli camiye ve cemaate alıştırm·a gayreti içerisinde olan- lar her zaman karşılarında güler yüz bulamayabilirler. Bazen ken- dilerini büyük tepkiler içerisinde! görürler. Bu durumda şu ayet yol

;: ; "' .. :ı; , ., , J ..

gösterici1ir:~.J ~ tŞlll 1~1i ,:r.;.ı ,.:;: .;ı~ ~1! ? 1 'Jj 2.>Jı t?~ 'Jj

r-=-->

~.J

i'LS"

~jl.iS. Iyilikle kötülük bir olmaz. Sen {kötülüğü) en güzel

olan davramşla sav; o zaman bir de göreceksin ki seninle aranızda düşmanlık bulunan kimse kesiniilde sıcak bir dost oluvermiş! (Fussi- let41/34).

z. ~~_;; r

§. ;;, ..;.

~

J.J ,·

~ioı:J p. .;, .;u r-t_,u.J. lA~~ ~ .:r.~ı .!.ı;l)

Onlar Allah'ın, kalp/erindekini bildiği kimselerdir; onlara aldırma,

kendilerine öğüt ver ve onlara, kendileri hakkında tesirli SÖZ.SÖ)Ile.

(Nisa 4/63). Bu ayetin öncesinde münafıklardan bahsedilmektedir.

Dolayısıyla bu ayette yapılması istenen nasihatin ilk muhatabı on-

lardır ve ayet onların nasıl irşad edilmesi gerektiğini ortaya koy- maktadır. Ayrıca münafıkların arızaları ve problemleri kalplerinde, içlerinde olduğu için kalplerine nüfuz edip orayı etkileyecek sözler

söylenınesi emredilmiştir.22

Ayette yer alan kavl-i beliğ ifadesi için Razi'nin naklettiği açık­

lamalardan biri şöyledir: "Buradaki "kavl-i beliğ", "öğüt"ün sıfatı­

dır. Böylece Cenabı- Hak önce öğüt vermeyi, sonra da bu öğüdün beliğ bir söz ile olmasını emretmiştir. Bellğ söz ise, sözün uzun, lafız ve manalarının güzel; terğib, terhib, sakındırıp korkutma, mükafat ve ceza .. .'yı ihtiva eden bir söz olmasıdır. Söz, böyle olduğu zaman kalbe oturur; ama kısa, lafiziarı bozuk, manaları da az olursa, kalbe

ıı Maturidi, Te'viltit, 111/130.

" Kur'an Yolu, 11/89.

i.OTUilllM

Genç Nesi in Camilere

Alışıııasırıda/

Alışamanıasında

Üslubun

(l.isaıı·ı Hal ve

Lisan-ıl<fıl'iıı)

Etl<isi

l.oluıı"n IIEI>In

(10)

\

i 1

l

7.orunu~ı

Genç Nesi in

Canıilere Alışıııasında/

,\lışanıanıasında Üslııbuıı (Lisan-ıll;il ve

Lisaıı-ı Kfıl'iıı)

Et isi

ı.oıuııan OEilln

asla tesir etmez."23 Hz. Peygamber, kelamın tesirini ortaya koyan bir hadislerinde: "Bir kısım beyanlar vardır ki, büyüleyicidir"24 buyur-

ması bu duruma işaret olsa gerektir.

3.)1<1!

.)~j. J! ı;:.i!~ji }~

liAJ

~'ı _;i

ti

}i

Firavun'a gidin.

Çünkü o, iyiden iyiye azdı. Ona yumuşa_k söz söyleyin. Belki o, aklını

başına alır veya korkar. (Taha 20/43-44). Bu ayet irşad hususunda

lisan-ı kal'in nasıl olması gerektiğini en net ortaya koyan merkezi ayetlerden birisidir. Aynı surede bu ayetten daha önce yer alan bir ayettesadece Hz. Musa'ya hitaben:

.}1<1!.:,

~ j.

)!

~i! Firavun'a git Çünkü o iyice azdı (Taha 20/24) buyrulmaktadır.25 Ancak bu ayette Firavun ile konuşurken kullanılacak üsluba değinilmez. Yukarıda verdiğimiz kırk dördüncü ayette ise Hz. Musa ve Hz. Harun'un irşad

için Firavun ile konuşacakları zaman kullanmaları gereken üslubu da belirler. O üslup da sertlik ve kabalık anlamındaki huşunetin

(<;_,.:.>-) zıddı26 olan ve yumuşak söz anlamına gelen kavl-i leyyin- dir ki buna göre yukarıdaki ayetin manası şöyle olur: "Firavun'un izzet-i nefsine dokunacak surette söyleyip tenfır (nefret) ettirme- yiniz."27 Allah düşmanı olan Firavun'u bile irşad ederken kırmamak

için özen gösterilmesi gerekiyorsa, müminlerin evlatlarını camiye

ulaştırma, alıştırma ve Allah'ın (cc) huzuruna çıkarma hususunda gösterilecek ciddiyet ve verilecek önem daha yüksek düzeyde olma-

sı gerektiği kanaatindeyiz.

Maturidi'nin cumhur-u müfessirin gibi bu ayette yer alan

"kavl-i leyyin"i yumuşak ve ineitici olmayan söz olarak anladığını

söyleyebiliriz. Zira bu fikrini gerekçelendirirken, onun şu ifadele- ri kullandığım görürüz: "Çünkü kavl-i leyyin, özellikle kralların ve

başkanların kalbine kaba ve soğuk sözlerden daha kalıcı ve daha fazla etki eder. Zira onların tabiatları, kaba ve sert sözleri kaldır­

maz. Bu onlara iyi gelmez. Hatta onların kendilerinden konum iti- bariyle daha aşağıdakilere karşı saldırgan bir tutum içinde olmaları onların krallara karşı kaba davranışlarından kaynaklanmaktadır."28

0 Muhammed Fahruddin er-Razi, Tefsir-i Kebir (Mefôtihu'l· i:ayb), !·XXIII (1. Baskı), Akçağ Ya-

yınlan, Ankara 1994, Vlll/128.

'' .\;WJ~~~;.~)r-ı-i j :I.$Jı~j ·~.J<<!I~y·r;Ci.:,<-!'Jy ,Jıı~,;c~i .~;..:;.-!ı.i;Hi.i;.

•;.;..);ı4;Jı.;o.:.ı~l'j1.ı;.;..);ıl;;lı~~~· :rLj~:ı:ı).;.~ıj_...:j'jll.l,l.o.f.ı.:J.;8ı~ Buhari, Ttp,Sl.

" Kur'an'da _20. Su re olan Ta ha suresl24 ile 44. ayetlerde, azgın h ğı sebebiyle irşad edilmesi için ilkinde sadece Hı. Musa'nın. ikincisinde Hı. Musa lle Hı. Harun'un birlikte Firavun'a gönde·

rilmesi ne del:lnllir. Sureni n 20. Sure olması, irşad için gidildiği ni bildiren Iki ayetln arasında

da 20 ayetin bulunması güzel bir tevafuktur.

" Ebii Nasr.lsmall b. Hammad el·Cevheri, es· Sıhôh Fi'I·Lii§a, I-VIl (2. Baskı) Oaru'l·llm, Beyrut 1990. Vı/2198; lbn Manzur. Muhammed lbn Mükerrem lbn Manzur·il Afriklyyi-1 Mısriyyi, Lisanu'l· Arab, ı-vı, Vüzaretü's· Sekafe ve'l-l'lam, Şuunl·s Sekafiyyi el-Amme, Bağdat 1992,/

y n, md. V /4117; Hasirizade Ellf Efendi, En·NOru'/-Furktin Ff Şerhl Lug6ti'I·Kur'ôn, 1·11, Tür·

kiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Yayınlan, Istanbul 2015, 2/243 (Osmanhca kısmı) -2/237 (Türkçe kısmı).

n Vankulu Mehmet, Vankulu Lügati, Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Yayınlan,lstan·

662 buı2015,11/2321.

11 Maturidi, Te'vl/6t'u Ehli's-Sünne, 111/292.

(11)

Kavl-i leyyin ile irşad etme emrini alan Hz. Musa ve Hz. Ha- run'un, bundan sonra gelen ayetlerden Firavun'a gittikleri ve onun- la kavl-i leyyin emri çerçevesinde konuştukları anlaşılmaktadır.

Zira bu ayetlerde, Firavun'nun gayr-ı ciddi, istihza eden, hatta bu- nunla da kalmayıp deli, sihirbaz diye itharnlarda bulunan ve niha- yetinde de tehdit eden bir tavır içerisinde Hz. Musa ile konuşmasına rağmen, Hz. Musa'nın sükfınetini muhafaza edebilmesF9 bunun en güzel göstergesidir.

("3 1.2. Lisan-ı Hal (Beden Dili)

"Lisan-ı hal'' tabirini "beden dili" şeklinde ifade etmek de müm- kündür. Ancak biz bu bildiride "!isan-ı hal" tabirini kullanmayı

uygun gördük Zira "beden dili" tabiri ile; bedenimizle ilettiğimiz mesajların, genellikle bilinçsiz olarak meydana gelen, ruh halimizi ve hislerimizi anlatan belirtiler30 olduğu kastedilse de, günümüzde

"beden dili" dendiğinde daha çok yapmacık davranışlar anlaşılmak­

tadır. Dini, temsil konumundaki kişi veya kişilerin davranışları ise sunilikten uzak olması gerekmektedir. Bu sebeple sunilik çağrışımı yapmaması adına biz "beden dili" ifadesi yerine "!isan-ı hal" ifade- sini kullanacağız.

Yapılan araştırmalara göre, kişilerin birebir kurdukları ileti-

şimde; Kelimelerin%7-10 oranında, Ses ve konuşmanın%

30-38 oranında, Beden dilinin31 ise % 55-60 oranında etkisi oldu-

ğu tespit edilmiştir.32 Bundan hareketle !isan-ı halin, !isan-ı kalden daha kuvvetli ve tesirli olduğunu33 rahatlıkla söyleyebiliriz. Lisan-ı

halin, !isan-ı kalden üstün olduğu Arapçada farklı kalıplarda ifade edildiğini görürüz: .:ıu ı.r J..ı....ol JWı .:ıu 1 JLWı .:ıu ı.r ~~ JWı .:ıu

JLWI .:ıu ı.r .:.ı:;t Jl>-JI .:ıU/ Jı.Wı .:ıL:..) ı.r J.!:ül Jt;jı .:ıL.:..J 1 JLWı bunlardan

bazılarıdır. ı..'

insanların, hayatlarında dışa yansıttıkları şeylerin tamamı onların lisan-ı halleridir. Bu manada Peygamberimizin !isan-ı halini beyan eden a'yetlerden birisi şudur: ~ ~

J;j

~!J Sen elbet- te yüce bir ahlak üzeresin. (Kalem 68/4). Hz. Peygamberin ahlakı

Kur'an ve islam idi34Yani Kur'an ve İslam onun !isan-ı hali idi. Bir

"' Bkz. Esra Hacımüftüoğıu. "Kur'an·ı Kerim'de Müminıerin Ağız ve Söz Disiplini", Atatürk Ün

versitesi ltalıiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 42 Erzurum 2014.

10 Otto Schober. Beden Dili, çev. Süeda Özbert, istanbul, Arion Yayınıan, 1999,21.

" Sonuçlarını verdiğimiz araştırmada kullanılan orijinal ifade "beden dili" olduğu için aynen naklettik.

" Ertuğrul Yaman f http:/ fpdb.ormansu.gov.trjPersonei/FilesjBeden%20 Dili.pdf

" Nursi, Tarilıçe·i Hayat, 429.

,. Muhammed Şükri Ahmed Zaviyeti, Tefsir·u Dahhdk, HI (1. Baskı), Daru's· Selam, Kahi·

re 1999, 885; Süddi, Ebu Muhammed İsmail b. Abdurrahman es·Süddi'l· Kebir, (1. Baskı), Tahkik; Muhammed Ata Yusuf, Tefsir·u Sılddi'f. Kebir; Ddru'I·Vefa, b. y. y. 1993, Mukatil b.

Süleyman, Tefsir·i Kebir, Daru'I·Kütübü'I·İimiyyi, 1·111 (1. Baskı), Beyrut 2003, 111/386; Ta·

Genç Nesi in

Cmııilcı·e t\lışıııasında/

;\lışamanıasında Üsltıhuıı (Lis;in·ı ll;il ve

Lis:in·ı l<:il'in) Etldsi

l.tılcıuaıı IIEUlll

beri, Ebu Ca'fer Muhammed b. Cerir et· Taberi, (Tahkik Abdullah b. Abdu'I·Muhsin et-Türki), 663 Tefsiru't·Taberi, Cômiu'I·Beyd11 An Te'vil·i Jiyi'l· Kur'an, !·XXVI, (1. Baskı), Hicı; Kahire 2001,

(12)

7.UTUilU~I

Genç Ncsliıı Cnnıilcrc 1\hşnıasııııla/

:\lışanmıı:ısınıla Üslııhuıı (lis;in·ı ll;il \'C Lis;in·ı l<;il'in) Etldsi

l.rıhııı.miiWiıt

664

dig-er ayet: . .. . ?. -~i

r

. ~- ~ Jı; .iıı ı.>.··

-- .

.1- .)ts- : ,..r-: , t..:.;. ;-_,... .

·1

..tı J . . _,...) ' u-. j r-:<:i ~tS

.w

I~-# i.iıı }~j Andolsun ki, sizin için; Allalı'a ve alıiretgününe kavuşaca- ğmı uman ve Allalı'ı çok zikredenler için Allalı'ın Resulü'nde üsve-i

lıasene (en mükemmel bir örnek)vardır. (Ahzab 33/21). Bu ayette yer alan üsve-i lıasene ifadesi peygamberin şahsi ve ictimai haya-

tındaki tüm safhaları ilgilendiren bir hususiyetidir. Hz. Peygamber

"sözsüz iletişim" de denilen !isan-ı halin gereği. mi mik ve jest, giyim

kuşam. muhatabına yönelme vb. şeylere dikkat ederken, bunları yapmacık olarak yapmamıştır. Onun, hayatı budur.

Bazı sahabenin Uhut Savaşında verilen emirlere riayet husu- sundaki hatalarından dolayı islam ordusunun sıkıntıya düşmesine sebep olmalarına rağmen, peygambeı·imizin onlara ne lisan-ı hal ne de !isan-ı kal ile sert ve katı muamelede bulunmaması Cenab-ı

ftllah'ın hoşuna giden bir davranış olmuştur. ~ ~ ~~ ~ ~ j

W

j'Yi.;. ~j~ll~ ~ i.-Y ·ıj f$ .J&.tj ~_;;. ~ ı~'Y ylliı1»- ıhl.:..:.s

j j

.:,&.;Wı ~ i.iıt

0!

~~ ~

Jp

..:....Oj- ı;~ O vakit Allalı'tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın! Şayet sen kaba, katı yürekli olsay-

dın, lı şüphesiz, etrafından dağı/Ip giderlerdi. Şu halde onları affet,·

bağışlanmaları için dua et; iş hakkında onlara damş. Kararmı ver-

diğin zaman da artık Allalı'a dayamp güven. Çünkü Allah, kendisi- ne dayanıp güvenenleri sever (Al-i İmran 159/3) ayeti bu hususta Hz. Peygamberin lisan-ı halinin güzelliğini ve doğruluğunu ortaya koyan en net kanıttır.

Hz. Peygamber Mekke müşriklerinin Allah'ı bilme leri, inanmala-

ve bu suretle ahiretlerinin kurtulmasını o kadar çok arzu ediyor- du ki, onun bu durumunu şu ayet bildirir: (Resulüm!) Onlar iman et- miyorlar diye neredeyse kendine kıyacaksm! (Şuara 26/3). Hatta bu hususta o kadar arzulu idi ki, bir defasında henüz iman etmeyenler iman etsin diye mürninleri dinlemeyi sonraya bırakmak istediği olmuştu da bu hususta uyarılmıştı: (Peygamber), {imanın kendisine gelmesinden ötürü yüzünü ekşitti ve çevirdi. (Resulüm! onun halini) sana kim bildirdi! Belki o temizfenecek yahut öğüt alacak da o öğüt

ona fayda verecek (Abese 80/1-4).35 Yüce bir ahlak üzere olan Hz.

Peygamberin bu meselede sergilediği lisan-ı halinin eleştiriidiğini

görürüz. Biz bundan, camiye ulaştırmak ve alıştırmak istediğimiz

genç nesle karşı yüzümüzü asla ekşitmememiz gerektiğini anlıyoruz.

Tatlı dil ve güler yüz irşad için vazgeçilmez iki önemli tutum- dur. Anlatılan şu hikaye tam da konumuza ışık tutmaktadır. Bal ve sirkesatan iki komşu esnaf vardır. Bunlardan sirke satanın dükkanı müşteri

ile dolup

taşarken,

bal satana kimse

uğramaz

ve bal satan

bu esnaf bir gün komşusu na sorar: "Komşu ben bal satıyorum, sen

XXIII/150.

u Benzer iki olay için bkz. En'am 6/52; Kehr 18/28.

(13)

ise sirke satıyorsun, görüyorum ki, benim dükkanım boş, senin ki ise müşteri ile dolup taşmaktadır. Nedir bunun sırrı?" Komşusu taşı gediğine koyareasma şöyle der: "Komşu sen bal satıyorsun da yü- zün sirke satıyor." Sirkesatan esnaf, müşteri kazanmak ve kazandığı müşteriyi kaybetmemek için sirke satmasına rağmen yüz ifadesin- den bal damlıyorsa, irşadla meşgul olan kimsenin müşterisi olan müminlerin eviatiarına Kur'an ahlakını sunarken neden yüzü sirke

satsın!

Son söz yerine ... Askerde bir arkadaşımız vardı. Vicdanlı

bir insandı. Ancak inanç ve amel açısından Kur'an'a ve İslam'a son derece uzak idi. Ben onunla yukarıda kaydettiğim ayetlerin ve ha- dislerin gösterdiği metotlarla ilgilenirken, sivilde din görevlisi olan

başka bir asker arkadaşımız söze karışır ve "senin gibi i.ısanlar ka- firdir" derdi. Bu durum birkaç kez tekrarlanınca tenha bir anda ar- kadaşıma sordum: "Sen niye o arkadaşımıza böyle söyledin." Şöyle cevap verdi: "Yola getirmek için:· Ben anladım ki, önce din görevlisi

arkadaşımla ilgilenmeliyim. Din görevlisi olan arkadaşıma yukarıda kaydettiğimiz ayetleri ve hadisleri nakledince arkadaşım hatasını anladı. Ondan sonra diğer arkadaşımızın Kur'an'a teslim olması faz- la uzun sürmedi.

03

SONUÇ VE

DEGERLENDİRME

Prof. Dr. Mehmet Görmez'in Diyanet İşleri Başkanlığı dönemin- de 2011 yılında Camiler ve Din Görevlileri Haftasırtın teması "cami ve çocuk': 2014 yılında "cami ve gençlik" olması, şu anki Diyanet İş­

leri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş tarafından aynı gayret ve hassasiye- ti n gösterilmesi, birçok müftülüklerce de "cami-çocuk buluşmaları"

vb. adlar altında programların düzenlenmesini, genç neslin E~miye ve cemaate alıştınlması çabaları olarak görüyor ve önemsiyoruz.

Genç nesli camiye alıştırmak için peygamberimizin uygulama-

larından bazıları şunlardır: Azarlamamak, yumuşak ve müsamahalı

davranmak, yeri geldiğinde şakalaşmak, onlara sevdiğini belli et- mek, cennetle müjdelemek, nefret ettirmemek, kendisine yakınlık

hissetmesini sağlamak, utandırmamak... Cemaati genç nesilden

oluşan camiierin günümüzde az olmasının, bu güzel hasletlerin uy- gulama alanı bulamamasından kaynaklandığını söyleyebiliriz. Bu durumun düzeltilmesi için yukarıda kaydettiğimiz ayetlerdeki üs- lup ve peygamberimizin uygulamaları esas alınmalıdır.

Genç neslin camilere alışmasında ilk unsur hiç şüphesiz ki, ai- ledir. Aileler çocuklarını cehennem ateşinden korumak için ellerin- den geleni yapmalıdırlar. Bu hususta yapılabilecek şeylerin başında, çocuklarına küçükyaşlardayken imanı ve Allah sevgisini aşılamala­

gelmektedir. Bunun yanında çocuklarına cami ve cemaat sevgisi- ni yerleştirmek ve içlerinde bu sevginin büyümesini sağlamak gel-

7.0Tlllll!M

Genç Ncsliıı Canıilere Alışnı:ısındaf 1\lışaıııaınasıııda Üslulııııı (l.is<iıı·ı t-ı;"ıl ve

l.is;iıı-ıl<<ll'iıı)

Etldsi

Lohnı:uı BED i lt

665

(14)

;, (tflJI:tJ:·ı

Genç Nl'sliıı

Ca ın ilere

Alışıııasıııd;ıf ,\lışoınıaıııasınd;ı Üshılııııı (Lisüıı·ı ll;il \'C Lis;irı·ı ı<;il'iıı)

Etkisi

l.ul.ıtı.ııc ıır.ulıı

666

mektedir. Bunu başarmak için de aile büyüklerinin cami ve namaz

alışkanlığı önem arz etmektedir. Eğer aile büyüklerinin böyle bir

alışkanlığı varsa bunun hiç şüphesiz ki -az ya da çok- çocuklarına yansıması olacaktır. Sonrasında ise din görevlilerine ve cami cema- atine büyük görev ve sorumluluk düşmektedir.

Mabedleryediden yetmişe tüm insanlar içindir. Buralarda görev yapan imam hatip ve müeııin kayyımlar kendilerini sadece cami ve mescitlere gelenlerin görevlisi olarak görürlerse büyük bir yanılgı­

ya düşmüş olurlar. Onlar camiye gelmeyen yetişkinleri ve henüz ca- miye alışmamış gençleri de cemaat adayı olarak görmeli ve onlara yönelik davranışlarını bu çerçevede sürdürmelidirler. Görevlilerin bu hususta azami dikkat etmeleri gerekir. Zira insanları tatlı dil ve güler yüzle camiye alıştıracakları gibi; itici bir dil ve samurtkan bir yüzle de uzal<laştırabilirler. Yani Hz. Peygamberin davet metodu din görevlilerin metodu haline gelmelidir.

Camiterin müdavimi olan cemaat de genç neslin camiye ve ce-'

maate alışması hususunda önemli bir unsurduı: Hz. Peygamber (a.s.) insanları camiye ve cemaate davet ederken, sahabe de buna

iştirak edip üzerlerine düşeni yerine getiriyorlardı. Bu manada bir taraftan !isan-ı l<alleriyle, yani dilleriyle diğer taraftan !isan-ı hal- leriyle yani yaşayışlarıyla insanlara özellikle de kendi eviatiarına

cami ve cemaati teşvik ediyorlardı. Daha açık bir ifadeyle dillerinin

anlattığını yaşayışlarıyla da ortaya koyuyorlardı. Günümüz din gö- revlileri ve cami cemaati, alıştınlmak için aile büyükleri tarafından

camiye getirilen genç nesle karşı sahabenin bu tavrını takınmalı, onları kendilerine örnek almalıdır. Yani camiye gelen gençlerin ora- lara ısınmasını sağlamak için tatlı dil ve güler yüzlerini onlardan esirgememeli ve asla onları camiden soğutacak bir tavrın içerisine girmemelidirler.

05 KAYNAKÇA

Buhari, Ebfı Abdullah Muhammed b. Isınail b.lbrahim b. Muğire el-Cu'fiyyi el- Buhariyyi, El- Cômiu's- Sahih.

Celaleddin Muhammed b. El-Mahalli, Celaleddin Abdurrahman b. Ebi Bekr es-Suyfıtl; Tefsfru'l· Kur'ôni'l- Azfm [Celôleyn), 1-11, Çağrı Yayınları, is- tanbul, Tsz.

Ebfı Nasr. İsmail b. Hammad ei-Cevheri, es-Sthôh Fi'I-Lüğa, I-VIl (2. Baskı) Daru'I-İim, B~yrut 1990.

El malılı Muhammed.Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, Eser Neşriyat, istan- bul, tsz.

Gü ll üce, Yeysel, "Kur'an'da Hikmet Kavramı Üzerine", Ekev Akademi Dergisi c. ı sy. 2 (Mayıs 1998).

Hacımüftüoğlu, Esra, "Kur'an-ı Kerim'de Müminleıin Ağlz ve Söz Disiplini", Atatürk Oniversitesi ilahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 42 Erzurum 2014.

(15)

Hasirizade E lif Efendi, En-Nüru'I-Furkiin FiŞer/ı i Lııgôti'I-Kur'iin, l-ll, Türki- ye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Yayınları, İstanbul; 20ı5.

İbn Manzur, Muhammed İbn Mükerrem İbn Manzur-il Afrikiyyi-1 Mısriyyi, Lisanu'/- Arab, 1-Vl, Vüzaretü's- Sekafe ve'l-i'lam, Şuuni-s Sekafıyyi

el-Amme, Bağdat ı 992.

imam Ebu Mansur el- Maturidi, Te'viliit'ıı Elıli's-Sünne, 1-XVlll, Daru'l- Kü- tübi'l- ilmiyyi, Beyrut 2005.

Karaman, Hayrettin ve ark., Kur'an Yolu Türkçe Meal ve Tefsir, l-V (3. Baskı), DİB Yayınları, Ankara 2007.

lbnu'l-Cevzi, Ebu'l-Ferec Cemaluddin, Nüzlıatu A'yuni'n-Nevazir

fi

ilmi'/-Vü-

cülı ue'n-Nezair, tah.: Muhammed Seyyid Keylani, Daru'l-Ma'rife, Bey- rut, tsz.

Muhammed Fahruddin er-Razi, Tefsir-i Kebfr (Mefôti/ıu'/-Gayb), 1-XXlll (1.

Baskı), Akçağ Yayınları, Ankara 1994.

Muhammed Şükri Ahmed Zaviyeti, Tefsfr-u Dalılıak, l-ll (1. Baskı), Daru's- Selam, Kah i re ı 999.

Mukatil b. Süleyman, Tefsfr-i Kebfr, Daru'l-Kütübü'l-ilmiyyi, I-lll (1. Baskı),

Beyrut 2003.

Müslim, Ebfı'l- Hüseyn Müslim İbni'l Haccac-ibni Müslim el Kuşeyri en- Neysaburi, EI-Camiu's-Sahih, Riyad 1998.

Nursi, Bediüzzaman Said, Sözler, Env.ar Neşriyat, İstanbul1993.

Rağıb el-isfehanl, Ebu'I-Kasım Hüseyin bin Muhammed bin Mufaddal, EI- Müfredatfi Garib-i/ Kur' an, l-ll, Daru Nezar Mustafa el-Baz, Tsz. ar [md.

Schober, Otto, Beden Dili, çev. Süeda Özbert, istanbul, Arion Yayınları, 1999.

Süddi, Ebu Muhammed İsmail b. Abdurrahman es-Süddi'l- Kebir, (1. Baskı), Tahkik; Muhammed Ata Yusuf, Tefsir-u Süddi'l- Kebir, Daru'l-Vefa, b. y.

y.1993.

Taberi, Ebu Ca'fer Muhammed b. Cerir et- Taberi, (Tahkik Abdullah b. Ab- du'I-Muhsin et-Türki), Tefsiru't-Taberf, Camiu'I-Beyan An Te'vi/-i Ayi'I- Kur'an, I-XXVI, (1. Baskı), Hicr, Kahire 2001. ..., Vankulu Mehmet, Vankulu Lügati, Türkiye Yazma Eserler Kurumu

Başkanlığı Yayınları, istanbul 2015.

Yaman, Ertuğrul / http:/ /pdb.ormansu.gov.tr /Personei/FilesjBeden%20 Dili.pdf. Erişim Tarihi: 04.11.2018.

Zemahşeri, Ebu'I-Kasım Carullah Mahmud b. Ömer b. Muhammed el-Ha- rizmi ez-Zemahşeri, EI-Keşşaf, tın Hakaikı Gavamidı't-Tenzfl ve 'Uyü- ni'l-Ekavfl jf Vucuhi't-Te'vfl, Türkiye Yazma Eserler Kurumu, istanbul 2017.

GeNcsliıı Canıilere ı\lışıııasıııdaf ,\lışaınaınasıııda

Üslulıun (Lis;"ııı-ı ll;il ve

Lis[ııı-ı l{{ıl'iıı)

Elldsi

l.olmı:1n liEUiR

667

Referanslar

Benzer Belgeler

Doğum analjezisi: Epidural hasta kontrollü analjezi ile intravenöz hasta kontrollü analjezinin karşılaştırılması Labor analgesia: Comparison of epidural

ölçer ve çocuğun gelişimine dair bir öngörü

19.yy’dan bu yana kitle tüketimi türleri , ödeme gücü olan burjuvazinin egemenliği altında iken, 1920’lerden sonra bu durum daha alt tabakalar için de söz konusu olmaya

Skene (sahne) binası orkestraya beş kapı ile açılmaktadır. Bizans Dönemi'nde muhtemelen iki evreli değişikliğe uğramış; birinci değişiklikte orkestra su oyunlarının

Sait Faik jürisi mgyıs ayının ilk haftasında top- lanarak 1969'un en iyi hikâye kitabını seçecek Ü NLÜ hikayecimiz Sait Faik-adına 1955’ten hu yana

The Influence of Strategic Supplier Partnership, Customer Relationship Management, and Information Sharing towards Supply Chain Innovationa. Nur Fathin Nadira Binti Abdul Rasib a

Bu çalışmada, eğri eksenli çubukların düzlem içi statik ve dinamik davranışlarına ait denklemler, eksenel uzama, kayma deformasyonu ve dönme eylemsizliği etkileri göz

kullanımda zaman zaman dekorasyonla ilgili bcfzı küçük müdaha- Jelere ihtiyaç olabilir. Her seferinde yetkili heyetlerden onay almak, uygulamada mümkün olmayabilir. Bunun en