• Sonuç bulunamadı

iliihiqiit. iliihiqiit. Bu kitaptaki yaz ıların bilimsel ve hukuki sorumluluğu yazarianna aittir. EDiTÖR: Doç. Dr. Emine ÖGÜK ISBN

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "iliihiqiit. iliihiqiit. Bu kitaptaki yaz ıların bilimsel ve hukuki sorumluluğu yazarianna aittir. EDiTÖR: Doç. Dr. Emine ÖGÜK ISBN"

Copied!
25
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

iliihiqiit.

KA DIN ve AİLE ÜZERİNE ARAŞTIRMALAR Diııi, Tari/ıl, Sosı;olojik ve Psikolojik Aııalizler

EDiTÖR: Doç. Dr. Emine ÖGÜK

YAZARLAR

Doç. Dr. Süleyman PAK

Dr. Öğr. Üyesi Ahmet ÖZDEMİR Doç. Dr. Muammer BAYRAI<TUTAR Doç. Dr. Ahmet İNANffi

Dr. Öğr. Üyesi Hilal ÖZAY Doç. Dr. Mehmet DEMİRTAŞ

Doç. Dr. Emine ÖGÜK

Dr. Öğr. Üyesi RamazanDİLER Dr. Öğr. Üyesi Hasan COŞKUN Dr. Öğr. Üyesi Muhammet OKUDAN Dr. Öğr. Üyesi Şir Muhammed DUAU Dr. Öğr. Üyesi İbrahim BAYRAM

ISBN 978-605-7579-14-0

1. Baskı: Aralık 2018 Sertifika No: 33205

Mizanpaj: T . .woos Sayfa Düzeni: T.woos

Kapa.k: MAK GRUP MEDYA PRO. REI<. YAY. A.Ş.

Baskı: Hermes Ofset 1 İskitler-Ankara

iliihiqiit.

Cinnah Cd. Kırkpınar Sk. 5/4 Çankaya 1 Ankara Tel: (0312) 439 Ol 69 Faks: (0312) 439 Ol 68

ilahiyatyayin®gmail.com

Bu kitaptaki yazıların bilimsel ve hukuki sorumluluğu

yazarianna aittir.

(2)

DOKUZUNCU BÖLÜM

MOqERNLESME SÜRECiNDE AiLE'DE KiMLiK

Dr. Öğr. Üyesi Hasan COŞKUN*

• Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi, hasan.coskun(fgop.

edu.tr

• 255

(3)
(4)

MODERNLEŞME SÜREciNDE AİLE'DE KİMLİK

Özet

Aile anne, baba ve çocuklardan oluşan en küçük toplumsal bir- lik olarak tarumlanabilir. Aile toplurnun temelini oluşturur. Aile bireyin kimlik kazandığı ana kurumsal yapıdır. Toplum içeri- sinde çocuk ailede doğar doğmaz toplumsallaşma süreci başlar.

Çocuğun sağlıklı bir birey olarak sosyalleşme ve kimlik kazan- ma süreci toplum içerisinde devam eder. Aile, toplurnun aynl- maz bir parçasıdır ve doğal olarak ailenin sahip olduğu kimlik özellikleri toplurnun sosyal yapısına, değerlerine ve normlarına bağlıdır. Aile sürekli bir gelişim ve değişim süreci içerisindedir.

Toplumsal yapının bir parçası olarak birey aileden aldığı eğitim

ve toplumun sahip olduğu milli ve manevi değerlerin katkısıyla kimliğini inşa eder. Kişinin karakter oluşumunda ailenin rolü çok büyüktür. Kimlik bir kimsenin var oluşunun ifadesidir.

Kimlik bir toplumu diğer topluluklardan ve milletlerden ayıran

milli ve kültürel değerlerin bütünüdür. Ajlenin bir toplumun sahip olduğu kültürel değerlerin üretimi ve aktanlmasında çok önemli fonksiyonlar üstlendiği bilinmektedir. Din kişisel değer­

lerin temel kaynağuu oluşturmaktadır. Aile çocuklarının kim-

liğini adeta bir bina gibi örer ve pozitif veya negatif niteliklerle

inşa eder. Kimlik sahibi bireyler kimlik sahibi toplulukları oluş­

tururlar. Kimlik bilincinden yoksun nesiller hafızasıru kaybet=

meye namzet milletler demektir. Toplumun temelini teşkil eden ailelerin ve gelecek nesillerin kimlik bilincinden uzaklaşması

milletler ve devletler için büyük bir felakettir.

Anahtar Kelimeler: Aile, Modernleşme, Kimlik, Toplum

Giriş

Aile toplumun en temel ve en küçük birimiclix. Toplumsal yapıda iletişim ilk olarak ailede çocuk doğar doğmaz başlar. Birey dünyaya

geldiği ilk andan itibaren aile içerisinde sosyalleşmeye başlar. Aile sosyolojik olarak ilk gruplaşmanın da temelini oluşturur. Çocuk anne,

babası ve kardeşleriyle aynı zamanda mikro ölçekte bir cemaat yapısı

257 •

(5)

258 • KAOIN ve AILE ÜZERINE ARASTIRMALAR

oluşturur. Daha sonra geleneksel toplumlardan modem toplumlara tüm yapılarda çekirdek aileden herkese açık topluma yani cerniyete

geçiş yapar. Birey ve toplum ilişkisi açısından toplumsal kurumların

neredeyse hepsi aileden neşet eder dersek hata etmiş olmayız. Eğitim,

ekonomi, din, siyaset, devlet gibi tüm toplumsal kurumların zeminini aile kurumu oluşturur. Bu açıdan bakıldığında aile kurumu hayati bir öneme sahiptir. Sağlıklı, güçlü ve zinde toplurnlar sağlıklı ve güçlü aile yapısına sahip olan toplumlardan oluşur. Birey olarak çocuğun ilk

sosyalleşme alaru olan aile ayru zamanda çocuğun kimlik kazandığı,

tarih ve millet bilincinin inşa olduğu ortamdır.

1. Toplumsal Açıdan Aile Kurumu

Aile, sosyoloji literatüründe üzerinde en çok durulan temel ku- rumlardan birisidir. Çünkü toplumun sahip olduğu değer yargıları,

normatif kurallar ve sosyalizasyonun en ciddi ve yoğun olarak yaşan­

dığı toplumsal yapı ailedir. Ailenin bu pozisyonundan dolayı da o,

çoğunlukla toplumun küçük bir örneği, prototipi olarak kabul edilir.~

En yaygın tarunu ile aile "ana, baba, çocuklardan meydana gelen eko- nomik ve toplumsal bir kurumdur"2Aile, toplumun ayrılmaz bir par-

çasıdır ve doğal olarak ailenin sahip olduğu özellikler toplumun sos- yal yapısına, değerlerine ve normlarına bağlıdır. Her toplumun sahip

olduğu gelenek, görenek, örf ve adetlere göre ailenin tip ve nitelikle- ri farklılık gösterir. Bu sosyal ve kültürel özellikler zaman içinde ve toplumdan topluma değiştiği için, ailede de değişiklikler gösterebilir.

Sosyolog Gökçe; aileyi anne, baba, çocuklar ve eşierin kan akrabala-

rından oluşan ekonomik ve toplumsal bir birlik olarak değerlendirir.

Ona göre ailenin neslin devamını sağlama, üyelerinin her türlü maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılama, duygusal dengeyi geliştirme ve eği­

tim yoluyla üyelerini yetiştirme gibi biyolojik, ekonomik, psikolojik ve

. sosyal güçlü fonksiyorıları vardır.3 .

Genel olarak sosyolojide aile yapısını açıklamak için bir çok mak- ro yaklaşım geliştirilmiştir. Burılardan "Yapısal İşlevselci" kavram-

1 Mazhar Bağlı-Aysan Sever, 'Tabulaşan Kurumun KurbanlıkUar Edinme Pratiği: Levirat ve Sororat': Aile ve Toplum Dergisi, 2005, sayı 8, C.2, s.7-18.

1 Faruk Kocacık, Temel Toplımısnl Kıınmılnr, Sivas, 1999, s.24-25.

3 Birsen Gökçe, Tiirkiye'uiıı Toplımısnl Yapısı ve Top/ımısal Kıınmılnr, 2004, s.l87.

(6)

MOOERNLESME SÜRECINDE AiLE" DE KIMLIK • 259

sal çerçeveyi en iyi yansıtan kuram, sistem kuramıclır. Bu yaklaşıma

göre aileJ pek çok öğeden meydana gelmiş, birbiri ile ilişkili parça-

ların görev yaptığı bir sistemdir.4 Sistemi diğer sistemlerden ayıran sırurlar, aile üyelerinin kendi aralarındaki ilişkiler kadar, daha üst sistemle ilişkilerini de belirler. Sırurlar sistemlerin ve alt sistemlerin

farklılığıru koruma işlevine sahiptir. Sırurlar, bir alt sistemden diğe­

rine ne kadar duygu ve bilginin aktanlacağıru, kirnin kirninle ve nasıl

bir ilişkiye gireceğini belirler. Örf ve adetler toplumsal normların ba- şında gelmekteler. Örf ve adetler bir sosyal grup üyeleri olan ailelerin büyük çoğunluğu tarafından uzun zamandan beri alışkanlık halinde tekrar edilip gelen ve akli selim yanında güzel kabul edilen davranış kurallarıdır.5 Toplumlarda, daha çok dini olarak bilinen örf ve adetler sosyal kurallar gibi ferdi iradenin üstünde olduğu için kendilerini aile kurumu aracılığıyla fertlere zorla veya istekle kabul ettirmektedirler.

Bu kurallar fertleri ya ceza verici kuvvetleriyle zorlar veya cezp edi- ci kuvvetleriyle sevdirerek varlıklarını yayar ve devam ettirirler.6 Her insan içinde doğduğu ailenin ve grubun kültürünü maddi ve manevi

boyutlarıyla öğrenmekte ve benirnsemektedir. Bu da toplum açısından

kültürün kuşaklar arasında aktarılmasım ve süreklilik kazanmasım sağlamaktadır? Genel özellikleriyle Kültür; a) Millidir. b) Sosyaldir c) Manevidir d) Tarihidir e) Devarnlıclır (Süreklilik) Tarihi seyri içinde kültürler, açık ya cia kapalı özellikler arzederler, maddi ve manevi çiz- gide gelişirler. Maddi kültür bir grubu meydana getiren fertlerin tipik

davranış şekillerinden, manevi kültür ise toplumun zihinsel faaliyet- lerinden, isteklerinden, değerlerinden, fertlerarası tutum ve davranış şekillerinden meydana gelir. Ailenin taşıyıcılık görevini yaptığı daha ziyade manevi kültür olup inançlar, değerler, normlar ve kültür kazi- yelerinden teşekkül eder. Kültür tek tek fertlerde, sosyal sınıflarda ve topyekUn toplumda farklı biçimlerde tezahür eder.8 Bir bakıma aile

asırlarca birikimin ürünü olan köklü kültür kalıplan içerisinde sahip

olduğu çocukların kimliğini şekillendirir ve inşa eder.

Mustafa Aydın, Kımmı/ar Sosyolojisi, Açılım Kitap, 2017, s.SI.

5 Ali Coşkun, Sosyal Değişme ve Diııi Nomılar, DEM, İstanbul 2005, s. 119.

6 Coşkun, Sosyal Değişme ve Diııi Normlar, s.123.

İsmail Doğan, Sosı;oloji Kavramlar ve Sonmlar, Sistem Yayıncılık, İstanbul 1996, s. 85.

8 Hikmet Y. Celkan, "Beşeri Kültürün Temel Öğesi Aile" Aile ve Top/ımı Dergisi, sayı 1, C. I, s.77-80.

(7)

260 • K.ADIN ve AILE ÜZERINE ARASTIRMALAR

Bilindiği gibi aile toplumun çekirdeği ve temelidir. Her millet ken- dini oluşturan ailelere dayanır. Sağlam ve güçlü bir toplum ancak di- namik, güçlü ve· düzenli ailelerden oluşur. Aileye sağlam bir düzen vermek ayru zamanda toplumu düzenlemek demektir.

Aile, gelişimi bir başkasının varlığına ve bakınuna diğer canlılardan

çok daha fazla ihtiyaç duyan insan yavrusunun sosyalleşmesini sağla­

yan birincil ortamdır. Bireyin beslenme, bakım., koruma gibi temel fi- ziksel ihtiyaçları yaru sıra, sevgi ihtiyaa, duygusal gelişim., sosyal biliş gelişimi, sağlıklı zeka gelişimini sürdürme, kapasitelerini geliştirme

gibi ruhsal ihtiyaçlanru, eğitim., kültürel değerleri kazanma gibi sosyal

ihtiyaçlarını karşılar. Bireye duygusal destek vererek kendine ve diğer

bireylere güverunesini, sevgi duymasıru, kimlik kazanmasını, kişilik gelişimini, sosyal beceriler geliştirmesini ve toplumsallaşmasıru sağ­

lar. Refah bir yaşam için gerekli olan fiziksel ve ruhsal ortamı oluş­

turarak üyelerine doyurn olanağı sunar. Cinsel ilişkileri düzenleme, üreme, ekonomik dayaruşma, değerlerin kuşaklar boyu aktarılmasını sağlayarak toplum düzenine katkıda bulunur.9

Aile sürekli bir gelişim. ve değişim. süreci içerisindedir. Ekonomik koşulların zamanla değişmesi ve endüstrinin gelişmesi sonucu olarak

geniş ve ataerkil ailenin yerini günümüzde modem demokratik aile

alnuştır. Beşeri kültürün bir parçasım teşkil eden Türk Kültür sistemi içinde Türk ailesinin de bu değişim sürecine tabi olduğu bir gerçektir.

Türkiye'de aile yapısına bakıldığında geleneksel büyük aileden, çağ­

daş küçük aile ve tek ebeveynli ailelere kadar çeşitlenen farklı aile ya-

pılan görülebilmektedir .10

Toplumumuz için ailenin önemi büyüktür. Çünkü insanın, yaşamı­

nın ilk yıllarında hem fiziksel hem de manevi bakıma ihtiyaa ~ardır.

İnsanlar da bu gereksinimlerini aile· çatısı içerisinde gerçekleştirirler.

Aslında ilk hayat tecrübelerimiz ve ilk eğitim. deneyimlerimiz de aile _içerisinde başlar. Aile bütün kültürel ve sosyal değerleri bünyesinde toplar ve nesilden nesile aktarır.n Kişinin karakter oluşumunda aile-

9 https·//www.researchgate.net/publicatjon/291691522 Ailenin Temel Oze!!jk!eri v~ Is-

!evleri [accessed Sep U 2018].

10 F. Şahin Teze! ve Cevher Kalburan, N. (2014). "Türk toplumunda aile-çocuk ilişkilerine genel bir bakış'', http://www.ayk.gov.tr/wp-content/uploads}2015/0~/TEZEL

n Mustafa Aydın, Kımmı/ar Sosı;olojisi, Açtlım Kitap, 2017, s.86·.

(8)

MOOERNLESME SÜRECINDE AILE'DE KIMLIK • 261

nin rolü çok büyüktür. Büyük ölçüde davraruş kalıplarıınızı ailemiz- den aldığırruz görgü kuralları ve terbiye belirler.

Kültü~le ilişkisi bakımından aileyi ilgilendiren iki problem vardır.

Birincisi kültürün nesilden nesile nakli ve bu süreç içerisinde ortaya

çıkabilecek engelleyici tesiriere karşı tedbirler almaktır. Bu nokta, ai- lenin ayru zamanda kendi içindeki yapısal gelişimi ve toplumla ilişki­

si açısından sosyal fonksiyonundaki değişmelerle yakından ilgilidir.

Klan ve Totem ailesinden başlayıp pederşahl, maderşahl ve modem ailelere gelinceye kadar organik olarak, ailenin genellikle büyük aile- den küçük aileye doğru bir gelişim takip ettiğini görüyoruz. Bu süreç içerisinde aile üreticilikten tüketiciliğe geçmiş, baba otoritesinin zayıf­

laması sonucu aile ferleri daha serbest hareket etme imkfuuna kavuş­

muş, feminizm cereyaru ile kadın iş hayatına iştirak ederek toplumun öteki sahalarında çeşitli haklar elde etmiş, ailenin sosyal fonksiyonu gittikçe daralmış ve nihayet aile sadece fonksiyon bakımından değil,

hacim bakımından da küçülmüştür. Para ekonomisine geçiş, üretimin piyasaya göre yapılması, kentleşme, hızlı nüfus artışı, yeni keşifler­

le bilimsel ve teknolojik alandaki gelişmeler, dünya görüşü ve hayat telakkilerindeki değişiklikler ailenin belirtilen yapısal ve fonksiyonel

değişimine zemin hazırlayan belli başlı faktörlerdir. Yukarıda belirti- lenlerin yanısıra şunlar da ailede göze çarpan meseleler olarak dikka- timizi çekmektedir. 1. Toplumların cemaatten cemiyete doğru gelişim

seyrine paralel olarak, köy ve kasaba gibi cemaatçi çevrelerin tesirin- den kurtulmuş aile sayısı gittikçe artmaktadır. 2. Göç etme ve yer de-

ğiştirme hadiseleri sıklaşmıştır. 3. Yalruz çocukların değil, ebeveynin de ilgisi dışarıya yönelmiştir. 4. Ev içi kaynaşmaların yerini dışarıdaki eğlenceler almıştır. 5. Bunlar aile yuvasının fonksiyonunu daraltmış, bakım ve eğitim konularında bazı güçlükler yaratmıştır. 6. Aile fonk- siyon ve hacim bakımından daralmakla beraber ihtiva ettiği fertleri daha başka yönlerden daha kuvvetli bağlarla birbirine yaklaştırmıştır.

Büyük aile tipinden küçük aileye gelinmesi, sosyal evrimin tabii bir sonucu olmakla beraber, sosyologlarda, eğitimcilerde, politikacılarda

ve hukukçularda bazı kaygılara yol açmaktadırY

Gerek İslam dünyasında gerekse Batı'da toplumun ana birimi her

12 Hikmet Celkan, Y., "Beşeri Kültürün Temel Öğesi Aile" Aile ve Toplum Dergisi, s. ı, Cl, s.

78.

(9)

262 • KADlN ve AILE ÜZERINE ARASTIRMALAR

zaman aile olmuştur. Her iki dünyada da geleneksel aile tipi çoğun­

lukla geniş aile biçiminde idi. Geniş aile yapısı, zamanla bpkı madde- nin atornlara, atomların da daha küçük parçalara bölünmesi gibi, sözü edilen gelişmelerle birlikte ilk önce çekirdek aile haline dönüşmüş,

son iki kuşak boyunca da tamamen çözülmeye doğru yüz tutmuştur.

U~ süreden beri Katalik Kilisesi tarafından yasaklanan boşanma oranları öylesine açık bir biçimde yükselmiştir ki, bugün Amerika'nın

büyük şehir merkezleri ve Avrupa'nın çoğu yerlerindeki tüm evlilik- lerin% SO' den fazlası boşanmayla sonuçlanmakta ve birçok çocuk tek ebeveynli aileler tarafından büyütülmek zorunda kalmaktadır. Gerçi buna boşanmaların yeniden aynı oranlarda evlilikle sonuçlandığı bi- çiminde itiraz edilebilse bile yeni aktedilen evliliklerin çoğu "sevgi ve duyguya (hazza) dayalı bireycilik" güdülem~siyle yapılmaktadır. Bu ise ailenin geleneksel işlevini ve çağdaş evrensel bir kabul olan kimlik

kazandırma veyahut bağWı.k kurumu olma işlevlerini tümüyle bir ke- nara itmektedirP

2.Kimlik

Kimlik bir kimsenin var oluşunun ifadesidir. Kendisini nasıl gör-

düğünü tarumlamasıdır. Bir kimse kendisini tarihinden, dininden,

ukından, coğrafyasından yola çıkarak tanımlayabilir. Biz buradan yola çıkarak kimlikleri etnik kimlik, tarihi kimlik, cüni kimlik, siyaSı

kimlik ya da kültürel kimlik olarak tasnif edebiliriz. Kimliği oluşturan

unsurlan bu şekilde tasnif etmekle beraber, bir insanın sahip olduğu

kimlikte hangi unsurların daha etkin ya da baskın olduğu tartışılabi­

lir bir konudur. Kimlik, Bütün şartlarda sahip olunan nitelikle~ top-

lamıdır. Bir kişiyi ya da toplumu kendisi yapan veya diğerlerinden

ayuan niteliklerin tamamıdır.14 Kimlik, ilk olarak psikoloji biliminde ele alınmıştır. Kimliğin toplumla ilgili birçok yönünün olduğu ortaya konulduktan sonra sosyoloji alanında da ele alınmaya başlanmıştır.

İ<imlik, insana özgü bir kavramdır. Kimliğin iki temel bileşeni vaİdır.

Bunlardan ilki tanımlama ve tanıma, ikincisi ise aidiyettir.15

13 Ali Coşkun, "Din ve Kimlik", Mannara Üniversitesi İlalıiyat Fakii/le Dergisi, 24 (2003/1), 5-23.

14 Mehmet Görmez, "Din, Kimlik ve Di. B", Diymıet Dergisi, Kasım 2005, sayı: 179, s.S-6.

15 Su avi Aydın, "Kimlik sorunu", Ulusallık ve Türk Kimliği, Ankara,·öıeki Yayınevi, 1998, s.

12.

(10)

MOOERNLESME S0RECINOE AILE.OE KIMLiK • 263

En yalın anlamı ile bir kişisel veya toplumsal varlığın kendi kendini bir şeyle özdeşleştirınek suretiyle algılaYJ.p tanımlamasını ifade eden 'kimlik' ya da 'özdeşlik'(identity); fert açısından bakıldığında, belli bir toplumsal ortaında veya bir sosyal grup içerisinde kişinin ayırt edici

çeşitli özellikleri ve özü itibariyle tanırunasını anlab.rken, toplumsal

bakımdan bir sosyal grubun veya toplumun yahut milletin kendi öz

varlığının ötekinden ayırılışını simgelemektedir. Bu bakımdan, 'birey- sel kimlik', 'şahsi kimlik', 'grup kimliği', 'toplumsal kimlik, 'kültürel kimlik' veya 'ulusal kimlik' ... gibi kimlik türlerini, en azından analitik olarak, bir ölçüde farklı kategoriler şeklinde birbirinden ayırt etmek gerekmektedir. Bu tasnife göre bireysel kimlik, kişiyi başkalarından

aYJ.rrnak üzere kurumlarca verilmiş bulunan, çoğu zaman 'resmi' bir özellik taşıyan hüviyeti ifade ederken, şahsi kimlik kişinin başkalarıy­

la ilişkilerinin psiko-sosyal yönünü yansıtmakta; grup, toplum, millet ve kültür açısından kimliklerde ise, o grubu, toplumu, milleti yahut kültür varlığını· oluşturan fertlerin müşterek varlık ta özdeşleşmele­

ri, ortak ülkü ve simgelerde birleşmeleri ve kolektif tasa ve kıvanç­

ları paylaşmaları söz konusu olmakta; her halükarda, hangi kategori düzeyinde ele alırursa alınsın, kimliğin belirlenmesinde, durum ve

şartlara göre dil, topluluk duygusu, kan bağı (etnik), müşterek kültü- rel, tarihi, toplumsal, dini, ahlaki, vb. çok çeşitli faktörlerin arasından

özellikle milli ve manevi değerlerin çok önemli rolünün bulunduğu anlaşılmaktadır.16

Kanaatimizce kimlik kavramı her şeyden önce değerler manzume- si demektir. Bu değerlerin başat olanı da hiç şüphesiz kültürdür.

Kiınlikli insan milli ve manevi değerlere bağlı, .tarihi, ilmi, sanat- sal bilgi birikimine sahip, geleneksel ve modern bilgi birikimi ile tam

donanımlı insan demektir. Her şeyden önce kimlikli insan ait olduğu

kültür ve medeniyet havzasının bilincinde olan ve ait olduğu kültür ve medeniyet havzasının inşası için çalışan insandır. Çünkü tarih ve kültür bir toplurnun hafızasıdır. Kimlik bilincinden yoksun nesiller

hafızasuu kaybetmeye namzet milletler demektir. Toplumun temelini

teşkil eden ailelerin kimlik bilincinden uzaklaşması tüm topluluklar için biiyük bir sorun teşkil etmektedir.

16

Ünver Günay, Diıı Sosyolojisi, İstanbul, 1988, s. 377-378.

(11)

264 • KADlN ve AILE ÜZERINE ARASTIRMALAR

3. Din ve Kimlik

Dinin, bir toplumun ve kültürün değerlerinin üretimi ve aktanl-

masında çok önemli fonksiyonlar üstlendiği görülmektedir. Her şey­

den önce, bir sosyo-kültürel ortamda din, kişisel değerlerin temel

kaynağını oluşturmaktadır. Fakat onun aynı zamanda toplumsal ve kültürel kimlik kategorilerinin belirlenmesinde ve korunmasında da çok önemli rolleri bulunmaktadır. Gerçi, dini değerlerin de toplumsal ve kültürel şartlar ve değişmelerden bir ölçüde etkilendikleri bilin- mektedir. Ancak, öte yandan yine de din, toplumda, ona inananlarm

paylaştıkları ve böylece onların sıkı bir biçimde bütünleşmelerini pe-

kiştirici kutsal değerler ve idealler yaratmakta, toplum kültüründe bu

değerler ve ideallere referanslı bir 'etos' (ahlak) oluşmakta ve hatta bu yolla din onların davranışlarını da bu kutsal amaçlara kanalize et- mektedir. Nitekim kimlik bağlamında da dinin ona kutsal bir anlam ve değer ilave etmek suretiyle önemli tamamlayıcı fonksiyon ifa ettiği anlaşılmaktadır .17

Toplumsal ve kültürel bir fenomen olarak, farklılaşma, değişme ve

bütünleşmenin diyalektik bağlamında, din ile ilişkileri çerçevesinde kimlik konusu, din ile toplumsal farklılaşmanın hemen hemen hiç gö-

rülmediği veya asgari düzeyde kendini göstermeye başladığı özdeş

grup, toplum ve kültürlerden giderek karmaşıklaşan ve toplumsal

ayrımlaşmanın doruğa eriştiği gi.inümüzün modem sanayi toplum-

larına kadar, hemen her toplumda sosyal ve kültürel bir problem olarak varlığını güçlü bir biçimde hissetti.rmekle birlikte, anlaşılan hızlı toplumsal değişim ve sancılı bunalım ortamlan yahut-kültürel ve toplumsal marjinallik ve dolayısıyla da güvensizlik ve tedirginlik konumu, boşluk, belirsizlik ve asimilasyon tehdidi durumlarında, değişime uyum/uyumsuzluk, direnç ve muhafazakarlık süreçleri içe- risinde bunun önemi daha da artmakta, bu çerçevede muhafazakar

~onksiyonu albnda dini faktöre·yapılan atıf ve vurguda da artış göz- lenmektedir. Anlaşılan, özdeş gruplar ve geleneksel toplumlarda-din, toplumsal ve kültürel kimlik belirlenmesi hususunda, öteki faktörler

arasında güçlü ve hatta yerine göre hakim bir faktör olarak. yerini alı-

yor görünmektedir.1s ·

17 Ali Coşku.n, "Din ve Kimlik", Mnmıam Üniversitesi İlalıiynt Fakii/te Dergisi, 24 (2003/1), 5-23

ıs Günay, Dilı Sosyolojisi, s.379 .

(12)

MODERNLESME SÜRECINDE AILE'DE KIMLIK • 265

Din, esasen metafizik boyutu bir tarafa, çağdaş işlevseki ve yapısal­

işlevseki sosyologların da taruklık ettiği gibi aynı zamanda toplumda son derece hayati rolleri olan en temel ve belirleyici toplumsal bir ol- gudur. Başıru Marksist sosyologların çektiği çatJ.şmacı teori yanlılany­

la değişmed teori yanlılanrun bir kısmı dine her ne kadar olumsuz bir işlev yükleseler de o, esas itibariyle tipik olarak dört türlü işlevi

yerine getirmektedir: Anlam verme işlevi, kimlik kazandırma işlevi, yapısal işlevler ve kültürel işlevler. Anlam verme işlevinde din, belli

başlı varoluşsal problemler olan adaletsizlik, acı çekme ve ölüm gibi

olguların insanlara nihai olarak anlamlı kılındığı bir dünya görüşü

ve kozmos temin eder. Kimlik ve rudiyet duygusu kazandırma işle­

vinde ise din, bulunduğu çevreden uzak, yeni bir çevre ya da ülkeye göç eden insanlar için bir kimlik kaynağı olarak çok önemli bir role sahiptir. Ayrıca aile gibi hem dini hem de doğal bir bağlılık kurumu üyelerinden uzak bir ortamda dini grup, insanlara önemli bir rudiyet duygusu kazandırabilmektedir.19

Kimlik ve din ilişkileri, tarihi süreç içerisinde durum ve şartlara

göre sürekli değişmiş ve dinin oradaki rolü genelde öteki etmenleri

tamamlayıcılık fonksiyonunda toplana gelmiştir. Esasen, onun bu ta-

mamlayıcı kimlik belirleme fonksiyonu, dinintoplum hayatJ. ve kültü- ründeki etkilerinin sekillarizasyon sonucu giderek azaldığı günümü- zün modem toplumlarında da bir şekilde varlığını sürdürmektedir.

Hatta belki de modem sanayi kültürün aşırı ayrımlaşma, uzmaniaşma

ve ferdiyetçilik eğilimleri çerçevesinde kişilikleri ve kimlikleri parçala-

yıcı ve dağıncı yönelimleri karşısında dinin kimlik belirlenmesindeki

tamamlayıcı ve birleştirici etkilerinin önemi de artmaktadır. Hemen her toplumda ve tarihin tüm dönemlerinde, göçebelikten yerleşikliğe geçiş, külti.ir değişmeleri, sözlü kültürden yazılı kültüre geçiş, savaş­

lar, ekonomik gelişmeler ve değişmeler, sanayileşme ve kentleşme,

köyden kente· göç, ülkeler ve kıtalar arası göçler, eğitim-öğretim ve

iletişim alanındaki hızlı ilerlemeler ve globalleşme eğilimleri gibi çok

çeşitli olgu, süreç ve etmenlerin tesiri altJ.nda toplumsal farklılaşma

ve değişimdeki artJ.ş ve bunalım ve buna paralel olarak dini, mistik ve mezhebi eğilim ve hareketlerde gözlenen hızlanma, din faktörüne re-

19 Ali Coşkun, "Din ve Kimlik", Mannam Üııiversitesi İlalıiyat Fakii/te Dergisi, 24 (2003/1), s.

5-23.

(13)

266 • KADlN ve AiLE O ZERINE ARASTIRMALAR

feranslı kimlik arayışı süreçlerini de hızlandırmakta, bu arada kimlik kaymalan ve geçişlerde de artış görülmektedir. Böylece, alt gruplaş­

ma, itizal, mezhepleşme, tarikatlaşma, yeni dini hareketler ve cemaat-

leşme olguları, dini faktörün yaru sıra grup kimliğine yapılan vurgu ve referansı da güçlendirmekte; buna karşılık toplumda ferdiyetçili-

ğin artışı grup kimliğinin aleyhine olarak şahsi kimliğe yönel.iınin de güçlenmesi ile sonuçlanmakta; her halükarda, anlaşılan din, daha çok grup kimliği ile ilişkiliymiş gibi algılanmak istenmekle birlikte, ger- çekte o, durum ve şartlara göre tüm kimlik kategorileri ile bir şekilde alakalı bulunmakta; esasen, değişim perspekti..finde, onun bu konu- daki yönelirnlerinde de, durum ve şartlara göre önemli değişiklikleri

gözlernek ilginç olmaktadır.20

4. Modernleşme ve Kimlik

Öncelikle modernite Batı'nın mevcut halini ifade eden bir kavram-

dır. Modernife dediğimiz zaman ilk elde aklınuza gelen akılcılık, se- külerlik -yani dini merkeze almayan bir dünya görüşü ya da elinin kamusal ortamdan dışlanması-bilimsel bilginin yüceltilmesi, bİ!eyin ön plana çıkması, bireyselliktir.21 Modern insan varlığı parçalayarak kendi bilincini de parçalamıştır. Bu aslında, varlık ve bilinç sahibi bir varlık olarak insanın kendisini de parçalamıştır. İnsanın gündelik ha- yatta üstlendiği roller ve bu rolleri birbilinden soyutlayarak oynafua- ya çalışması derununda yaşadığı ontolojik parçalanmışlık ona varlığın

iç ve dış dünyasına yansıdığı bütün alanlarda da aynı parçalanmışlığı yaşatrnaktadır. Varlık temelinde birbirlerine inclirgenemeyen tözler

gereği gündelik hayatlarında da çeşitli rollerin birbirlerine indirgene- memesi, bir tarafa, roller arasındaki bütün iştiraki özelliklerde orta- dan kaldırılmaya çalışılmaktadır. Bi± işkadıru evde çocuklarına ~arşı

bir kimlik, eşine karşı bir kirnlik, işyerindekilere karşı başka bir kimlik, ve muhtemelen çevresine karşı da daha başka bir kimlik taşımak~adır.

'Aynı varlıkta taşınan ve birbirlerinden soyutlarran kimlikler, farklı bi- linçlerin yansıması olarak o varlığı yani insanı da parçalamaktadır.22

20 Gün ay, Di11 Sosyolojisi, s.380.

11 Tayfun Atay, "Modern Batıda Nak.şiliği Yaşatmak" İslam ve Moderııleşme(II. Kutlu Doğum Toplantısı), İstanbuJ, 1997, s. 268.

11 Mustafa Şen, "Bütünlük ve Parçalanmışlık Arasında Modem Kimlik" Bilgi ve Diişiince, sayı 13-14, 1993, s. 17.

(14)

MODERNLESME SÜRECINDE AilE'DE KIMLIK • 267

Modem insana göre zaman ve mekan, kesintisiz tüm tarihi olaylar ve ona eşlik eden derin endişe doğurucu; hiçlik ve yokluk tehdidi tara-

fından belirlenir. Modem insanı tanımlarken onun bunalımlarını ve

endişelerini doğuran başlıca özelliğin imanını yitirmiş olması, başka

bir deyişle dünyanın büyük dinlerinden herhangi biriyle canlı hiçbir

bağının olmaması kastedilınektedir. Modem insan için en büyük en-

dişe ve korku kaynağı ölümdür.23

Modem çağda ise insanın insan ile ilişkisi muhteva ve biçim bakı­

mından köklü bir değişikliğe uğratıldı. Uygarlığın kavramlar ve sim- geler dünyasını sımsıkı kuşatan sayısız fetişler vardır; bunlar insanın

hayatmda sarsıcı etkiye sahiptirler. Toplumların inanç, zihin ve kül- türel algılan bu fetişlerle iç içe yoğrulmuş bulunmaktadır. İnsan her

zamankınden daha çok bu çağda ve uygarlığın maddi gelişmesinin

bu safhasında aklından şüphe etmeye başladı. Çünkü bilinç, tarihte hiç olmadığı kadar büyük bir zafiyet hali içinde bulunmaktadır. Mo- dem hayat bireyin ruhsal kişiliğini parçaladığı gibi, birbirlerine sahici elementlerle bağlı olan beşeri hayatın organik yapısını da parçalanuş

bulunuyor.24 Çağımız, parçalanmış bilinçlerin çağıdır. Modem ve postmodem insanın zihni bu parçalanmarun savaş alanıdır. Modem

anlayış çoka parçaladığı varlığı ve bu varlığı tekabül ettirdiği bilgiyi

çokların bütününe değil çoklardan birine indirgemiştir. Bunun getir-

diği tıkanmaya modemliğin krizi de diyebiliriz.

Modernlik, modemlik öncesi kimlikleri ortadan kaldırırken ya da

onları dönüşüme uğratırken yerine aynı ölçüde muhkernlik, dayaruk-

lılık içeren yeni bir kimlik veriyordu. Yurttaşlık kimliği dediğimiz bu kimlik salt bir ulus devletin uyruğu olmayı değil aynı zamanda kişi­

lerin kendi yaşamlarının düzenieyebilecek bir öznelik taşımasını da içeriyordu. Günümüzde ise küreselleşme ile birlikte ulus devlet gibi

yurttaş kimliği de aşınıyor. Çünkü yurttaşlık doğası gereği kamusal bir duruşu, kamusal bir sorumluluğu ve olaylara müdahil olmayı içe- ren bir kimliktir. Kimlik ya da öz benlik olgusu giderek monte yani

yerleştirilmemiş, sabitleştirilmemiş, aynak, parçalı bir hal almıştır.25

Günümüzün en nazik ve en önemli konularından biri, Avrupalı olma-

:u Ali Coşkun, "Dindar insanla Modern İnsan Karşı Karşıya", Bilgi ve Hikmet, 1994/6, s. 48-49

2' Ali Bulaç, "Parçalanmış Bilinç", Bilgi ve Diişiiııce, s. 13-14, 1993, s. 7-9

25 Dilaver Demirağ, "Paramparça Dünyam Benim" Bilgi ve Diişiiııce, sayı 13-14, 1993, s. 44.

(15)

268 • KADlN ve AILE ÜZERINE ARASTIRMALAR

yan ülkeler halkının ve İslam toplumlarnun karşı karşıya bulunduğu modernleşme sorunudur. En önemlisi de bu empoze edilmiş modern-

leşme ile gerçek medeniyet arasındaki ilgidir. Ne yazık ki modernizm,

Avrupalı olmayan uluslara medeniyet adı altında empoze ecWmiştir.

Modernizm hangi şekil ve düşünce yapısı içinde olursa olsun, Avru-

palı olmayan bütün dünya halklarını kendi inanç, düşünce ve kişili­

ğinden koparacak en etkili silah idi. Modernizm insanı gelenek, din vb. değerlerinden koparınayı amaç haline getirmiştir. Biz bunu, kim- lik bilincinden yoksun bırakma sür~ci olarak ta tarumlayabiliriz. 26

Modernleşme, Batı'ya ait bir olgu olmakla beraber, etkileri az ya da çok tüm dünyada hissedilen bir olgudur. Modernleşmenin sosyal ve ekonomik gelişmişlik düzeyini, okuryazarlık oranındaki artışı, insan

hakları, demokrasi ve laiklik gibi bazı özellikleri bünyesinde barın­

dırdığı varsayılmaktadır. Batı dışındaki toplumlar için modernleşme

sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel vb. alanlarda Batı toplumlarının

sahip olduğu yapı, kurum, değer ve sistemlere sahip olmak amacıyla yapılan tüm düzenlemeleri kapsamaktadır. V

Modernlik, yaygın anlamında dünyanın kutsallığından arındırıl­

masıru veya rasyonalizasyonu ifade eder. Modernleşme sürecinde

aklın, irrasyonelliğe; bilimin_ inanca; yeniliğin geleneğe; toplurnun ce- maate ikame olacağı düşünülür. Touraine'e göre geleneksel toplumda insan, kendi denetiminde olmayan doğaüstü bir takım dış güçlere ba-

ğımlıdır. Davraruşları kendi dışındaki bir düzene uyıırn niteliğindedir.

Modernlikle birlikte bu düzen ya da dış dünya, hem kutsal bir gücün

yarattığı ve hem de rasyonel yasalara göre işleyen bir dünya haline

gelmiştir. Weberyen anl~da dünyanın kutsallığından arındırılması

olgusu, salt akla indirgenemez. Bu olgu, daha ziyade objektif bilgi dü- zeni ile özne düzeninin birl;>irinden kop ması; bir başka anlatırnla kutsal bir özne ile doğal bir düzen arasındaki tekabüliyetın parçalanmasıdır.28 Modernleşmeci zihniyet, toplumsal bağların moral-manevi temelinin zaman içinde aklileşeceği üzerine inşa olmuştu. Dolayısıyla topluıillar modernleştikçe, toplumsal bağların moral-manevi temelini kaydıran

26 Ali Şeriati, Medetıiyet ve Modenıizm, (çev: A Yüksek), İstanbul, 1998, s. 31.

17 Ömer Demir, -Mustafa Acar, Sosyal Bilimler Sözliiğii, İstanbut 1993, s. 71; Ahmet Cevizci, Felsefe Sözliiğii, Ankara, 1996, s. 227; S. Hayri Bolay, Felsefi Doktriııler ve Terimler Sözliiğii, Ankara, 1996, s. 153.

l4 Nuri Bilgin, Sosı;nl Bilimler Kavşnğmdn Kimlik Sorumı, İzmir, 1994, s. 88.

(16)

MOOERNLESME SORECINOE AILE'DE KIMLIK • 269

sekülarizasyon, o temelin en önemli harcı olan dini de etkisiz kılacaktı.

Ancak gelişmeler, modem Batı ülkelerinde bile bunun aksi istikamette oldu.29

Modernleşmenin dinin alaruru oldukça daraltması; dinin toplum- sal kimliğin inşasındaki rolü ile ilgili sorgulamaları da beraberinde ge-

tirmiştir. Modernleşme ile birlikte insanlar geleneksel kalıp ve yapıla­

rından koparak yeni bir sürece girmişlerdir. Modem toplumda dinin bireysel alanla sınırlandırılması ve hatta bireyin vicdanına hapsedil- mesi, sosyal dünyanın inşasında dinin işlevini önemli ölçüde azalt- mıştır. Özellikle sekülerleşme teorisinin ifade ettiği, toplumlar geliş­

tikçe dinin etkisinin gittikçe zayıflayacağı ve hatta tamamen ortadan

kalkacağı öngörüsü sosyal kimliğin inşasında dinin rolünü tartışılır

hale getirmiştir. Sekülerleşme sürecinin beklenildiği gibi gerçekleş­

memesi ise, insanlarda yaralı bilinç durumunun oluşmasına neden ol-

muştur. Ne Doğulu ne de Batılı olabilen geçiş halindeki (tranzisyonel) toplumlarda kimlikler de bu yaralı bilinç durumunu yansıtır biçimde melezleşrniştir. İslam dünyası, Daryush Shayegan'ın betimlediği bu

yaralı bilinç durumunun bir örneğini oluşturmaktadır. Modernleşme

ile bağlantılı milli devletlerin ortaya çıkması sürecinde, milli kimlik- lerin gelişmesi ve güçlenmesi, bir yönüyle ürnmetçi yapının değişikli­

ğe uğramasına yol açarken, diğer taraftan milli kimliklerin inşasında

din önemli bir rol üstlenmiş gözükmektedir. Nitekim burada dininen önemli fonksiyonu, onun insanlara bir kimlik sağlamasıdır.30

Modernleşmeyle birlikte, özellikle sosyal ilişkiler alanında gele- neksel roller, statüler ve değerler hızla alt üst olmaktadır denilebilir.

Sosyal alanda vuku bulan değişimierin doğurduğu en önemli sonuç- lardan biri, kimlik krizinin de sebebi olan parçalanmış bir sosyal yapı­

dır. Özellikle toplumun bazı geleneksel kesimleri bu parçalanmadan oldukça etkilenmekte; "kimlik arayışı" altında toplumla yeniden bü-

tünleşmenin yollarını ar~aktadırlar. Din, genelde bu açıdan bakıldı­

ğında modernleşmeye karşı beliren direnişiere meşruluk sağlamakla

kalmamakta, toplumsal bütünleştirici işlevi de görebilmektedir.31

29 A. Yaşar Sarıbay, Postmodernite Sivil Toplum ve İslam, İstanbul, 1995, s. 203.

30 Abdullah Alperen, (2008), "Türkiye'de Kimlik Arayışları ve İslam': Çııkıırova Üniversitesi halıiyat Fakiiltesi Dergisi 8 (2), s. 59-80.

31 A. Yaşar Sarıbay, Postmodenıite Sivil Toplıım ve İslam, İletişim Yayınları, İstanbul, 1995, s.

46.

(17)

270 • KA OIN ve AILE ÜZERINE ARASTIRMALAR

Bizimiçin önemli olan husus medemitenin bizimhayatınuza girme- sinin ve hayatmuzcia edindiği yerin gözden geçi.rilmesidir. Bu haliyle modemite, her r1:e kadar bizim dışımızda ortaya çıkmış olsa da bizim de hayatınuza girmiştir. Bizim de bir problemimiz haline gelmiştir.

Medemitenin bizim hayatınuza girmiş olması, onun bir anlamda ka- bul gördüğü yani geçerli hale geldiğini ifade etmektedir. Daha başka

bir ifade ile başkalan için "durum" olan şey, bizde değer haline gel- miştir. Medemitenin bizin1 hayatınuzda bir yer edinmesine modern-

leşme diyoruz. Medemitenin bizim hayatımıza girmesinden önce biz kendi hayatınuzı bütün boyutlanyla düzenliyorduk. Yani Modemite

boş bir alana gelerek boşluklan doldurmadı. Biz ona bir yer açarak ha-

yatırruzda bir yer edinmesini sağladık Yani modernleşme bize ait ola- mn aleyhine olan bir şeydi. Medemitenin bizim hayatınuza girmesiyle biz de bir taraftan başkalaştık. Diğer taraftan başkalaşmış haliyle biz- de kendisine uygun ve bu anlamda bize has bir dizi yeniliği de birlikte getirdi. Burada dikkat edilmesi gereken husus, söz konusu yeniliğin

bizde mevcut olanın yenilenmesi (tecdid) şeklinde gerçekleşmeyip, taşıma bir karakterinin olmasıdır. Modemiteyi temsil eden kesimle- rin, konumlarının imtiyazlı bir yer olması hasebiyle, bu imtiyazdan istifade edemeyen kitlelerin imtiyazı sorgulama durumuna gelmeleri halinde, dayanaklarının ve imtiyazlarının kaybelacağı kaygısına sa- hip olmaları yönünden, kendilerini rahat hissetrneyişleri, moderni- tenin bizdeki bulunuş şeklinin alternatif kabul etmeyen, mutlakçı bir

tavır almalarını sağladı. Medemitenin problem haline gelme süreci,

modernleşme sürecinin zorunlu bir sonucudur. Modernleşme bize ait

olanın geçersiz kılınma sürecidir. Bu süreç müesseselerden başlaya­

rak, bütün hayata yansımış, takip edilen yol gereği, en fazla bize ait

olması gereken mazirniz bile varlığım' koruyamamıştır. Artık mazirniz bizim kendimizi taruyabileceğimiz bir şecere olmaktan çıkmış, bizimle

alakası olmayan bir yanlışlar toplamından ibaret hale gelrniştir.32

· Modem toplumsal yapılar ve modern kimlikler, ayru zamanda be- lirli asli çelişkilere sahiptir. En önemlisi modernliğin açık geleceğinin

iki farklı tarafı arasında gözüküyor. Bir yanda toplumsal inşalar ve

bunların "nesnel" ağırlıklarının açıklığı, öte yanda toplumsal inşaahır

32 Tahsin Gör17ün , "Bir Problem Olarak Modernite" İslam ve Modenıleşme(ll. Kutlu Doğum Toplantısı), Istanbul, 1997, s. 29-32.

(18)

MOOERNLESME SÜRECINDE AILE'DE KIMLIK • 271

ve bunların öznelliklerinin muhtemel alanlannın açıklığı. Bu zıtların birliği ya da diyalektik çelişki, kültür dünyasında olduğu kadar yapı­

lanma alaronda da bulunabilir.

Kültürel kimliğin modemliğinde, önemli bir bireycilik ve kolekti- vizrn diyalektiği vardır. Modernlik; geleneksel kimliğin kalıbında bir

açılma, nesilden nesile geçen aile, yöresellik ve toplumsal sınıf kimli-

ğinden bir kaçış fırsatı anlamına gelir. Bu açılmanın iki yönü vardır.

Birincisi; bireysel çabarun iç avlusuna, bireysel eğitime, iş seçimine, romantik aşka ve -coğrafi ev sosyal- yer değiştirmeye götürür. Diğe­

ri, toplum yoluna bir ulusun, bir sınıfın, bir vatandaş topluluğunun

cemiyet üyeliğinin kolektivizmine doğru yönlendirilıniş. Modem bi- reycilik ve modem kolektivizm birbirine karşı savaştığı gibi, birbirine

bağımlı ve birbirine koşullandırıcıdır. Ancak geleneğin zincirinden kurtaran birey, tam anlamıyla bir vatan.sever, vatandaş, savaşçı gibi görevini yapabilirliği tartışılmaktadır.33

Modernleşme süreci geleneksel toplumlardan daha zengin, dün- yevi imkanları daha büyük ve yaşam standardı çok daha yüksek aile- ler üretmiştir fakat geleneksel yaşam formlarından daha müreffeh ve daha huzurlu, mutlu aileleler üretememiştir. Modernleşme birey ve topluma daha çok para, lüks ve şatafat sunmuştur ama ondan bekle- nilen saadeti sunamamıştır.

5. Aile'de Kimlik

Aile bir toplumun en küçük temel birimidir. Aile sistemi tarihten günümüze her toplumda büyük önem arz etmiştir. Aile toplumsal ya-

pıda en dinamik kurumsal yapıdır. Herbirey içerisinde doğduğu aile sayesinde bir kimlik ve kişilik sahibi olur. Bireyin kimliğinin mimarı

ailedir. Her fert sahip olduğu değerleri ailede kazarur. Aile çocuklan-

nın kimliğini adeta bir bina gibi örer ve pozitif veya negatif niteliklerle

inşa eder. Aile bireyin kimlik kazandığı ana kurumsal yapıdır. Kirn- lik sahibi bireyler kimlik sahibi topluluklan oluştururlar. Türk toplu- munda aile kurumu çok önemsenir ve aile kurmaya ilk adım olan ev- lilik süreci çok ciddiye alırur. Anadolu'nun hemen her şehrinde evlilik kutsal olarak kabul edilir. Nişan ve düğün törenleri bir dizi ritüelleri

33 Göran Therborn , "Modernlik v~ Modernliğe Giden Yollar" Posbııodernizm ve İslam (A.

Topçuoğlu-Y.Aktay}, Ankara, 1997, s. 67-68.

(19)

272 • KADlN ve AILE ÜZERINE ARASTIRMALAR

de içerisinde banndırrr. Nişanlaruna ile başlayan evlilik süreci zengin gelenek ve görenekierin sergilendiği adeta bir festivali hatırlatır. Örf, adet ve gelenekleİin tamamı aile kurumunun kutsallaşmasını sağlar.

Bu anlayış Türk toplumunun Anadolu'da yüzyıllarrlu oluşan tarihi, dini ve kültürel birikiminin sonucudur.

Son yıllarda hızla artan bir şekilde yapılan araştırmalarda gerek Müslüman Türk toplumunun gerekse diğer Müslüman toplurnların

ciddi bir kimlik sorunu yaşadıklan tespit edilmektedir. Ancak bu ko- nunun farklı kesirnlerc:;e çok değişik şekillerde yorurnlandığını gör- mekteyiz. Öyle ki bazılan meseleyi kültürel yozlaşma, kimlik kaybı, dinden uzaklaşma vs. terirnlerle ilişkilendirerek açıklamaya gayret ederken bazılan ise, bunu bir türlü Batılı olamarpa, moderniteye uyum

sağlayamama, şehirleşememe gibi olguları göz önüne alarak izaha ça-

lışmaktadular. Meseleye hangi açıdan bakılusa bakılsın, Müslüman

toplumların bir kültür ve kimlik sorunu yaşadıklan rahatlıkla söyle- nebilir. Söz konusu bu sorunun çok farklı nedenleri olmakla birlikte, bunun en başta gelen nedeni, İslam medeniyeti ile ·Batı ·medeniyeti

arasında kesin bir geçişin sağlanamamasıdır. Yerimizi ve hangi uygar-

lığa ait olduğumuzu tam olarak belirleyebilmiş değiliz. Nitekim -gü- nümüzde, bugünle geçmişimiz arasında bir kopukluk bulunmaktadır.

Gerçekten kimlik krizini yaratan husus da bu açıklaması yapılamayan

kopukluktur. İslam dünyasında Batı karşısında mağlubiyetlerin alın­

dığı tarihten itibaren hayatın hemen her alanında bir uyanış hareke- tinin başladığı görülmektedir. Bu canlanma, Müslüman toplumların

askeri ve siyasi alanda tekrar eski gücüne ve kuvvetine kavuşma istek ve kararlılığını yansıttığı gibi, onların kendi kimliklerini muhafaza etme çabası olarak da anlaşılabilir. ~zellikle Batılı milletierin kendi üstünlük ve güçlerine olan kesin inancı, Müslümanlan "ilim ve tel<nik

alanında dış dünyaya açılmaya zorlarken, kültürel olarak ise bir an- lamda kendi içine kapanmaya itmiştir. Bu çerçevede, Müslüm~ar bireysel ve ulusal kimliklerini oluştururken, ayru zamanda evrensel bir din çatısı altında (İslamiyet-Müslümanlık) İs1fun milleti ve ümmeti bilincinin yeniden inşa edilmesi için çaba sarf ediyorlar.34

Kınilik eski terimi ile ''hüvviyet'' "milli devlet'' in ortaya çıkması ile

3< Abdullah Alperen, (2008), "Türkiye'de Kimlik Arayışları ve İslam", Çııkıırovn Ünipersitesi

İlnlıiynt Fakiiliesi Dergisi 8 (2), s. 59-80. ·

(20)

MODERNLESME SÜRECINDE AILE'DE KIMLIK • 273

güncel bir önem kazanmışbr. Bu kimlik yeni olduğu kadar, şüphesiz

en çok tartışma yaratan konulardan biridir ve hakkında fikir birliği

yoktur. Her ülkenin kavim, millet, sosyal sınıf, tarihi -sosyal ve kül- türel yapısına göre şekil ve yapı özellikleri gösteren kimlik meselesi Türkiye için diğer ülkelere kıyasla çok farklı özellikler arz etmektedir.

Türkiye'nin modernleşmesi bir bakıma Batı'yı model alarak yürüdü-

ğü için, kimlik meseleleri de Batı modelinin kavramsal ve metodolejik

sınırları içinde ele alınmaktadır.35 Medemitenin ortaya çıkardığı en ciddi sorun kimlik krizi olsa gerektir. Kimlik krizi sorunu en başta,

bir kimlik duygusuna işaret eder. Sınırlan belirlenmiş, dokusu sağlam örülmüş bir anlam evreni içinde yaşanıyor olunmasaydı, bu sistemin çözülmesi ve görelileşmesi anlamına gelen kimlik krizi sorunu da ya-

şanmazdı. Şu halde krizin yoğunluğu ve şiddeti, kimliğin ideolojik ve anlambilimsel yoğunluğıına bağlıdır ve gevşek dekulu kimliklerin daha az şiddetli krizierin yaşandığını söyleyebiliriz. Kriz olayına yol açan ya da onu ateşleyen öğe, karşılaşma olayıdır. Karşılaşma kültü- rel yapıda önceden bulunanların yanında, yapıda bulunmayan yeni süreç ve değerleri de örgütler.36 Kimlik krizini oluşturan en önemli unsur hem modem hem arkaik, hem demokrat hem otoriter, hem dünyevi hem dinsel, hem zamanın ilerisinde hem de gerisinde olun- mak istenmesindedir.37 M. Watt, bu durumu kimlik bunalımı olarak nitelendirir.38

Dünya bir kimlik ve bütünlük sahibi olan toplumlar ve bunlara sa- hip olmayan toplumlar olarak ikiye ayrılmışbr. Kimlik ve bağımsızlık

mücadelesi toplumsal olarak bütünleştirici, kültürel olarak ayırt edici törelerin evrensel uygarlığın çıkarlarına ve evrensel bir siyasi düze- ne karşı nazikçe dengelenmesini gerektiren stratejik bir mantık çer- çevesi içinde icra edilir. 39 Halbuki Türkiye'nin kimlik meseleleri hem çok geniş tarihi bir çerçeve içinde hem de Türk-Osmanlı toplumunun aile yapısı ve kimlik değişmeleri göz önünde tutularak incelenmelidir.

35 Kemal H. Karpat, "Aydınlar ve Kimlik" Doğıı Batı, sayı 35, s. 66.

36 Mehmet Ev kuran, "Bir Kimlik Politikası Olarak Kelam", İslamiyat Dergisi, 2005, s. 61.

37 Daryus Shayegan, Yaralı Bilinç, çev: Haldun Bayrı, İstanbul, 1997, s. 30.

38 Mantgcmary Watt, "Körfez Savaşı Sonrası Müslümanlar ve Hıristiyanlar" Postmodernizm ve İslam(A. Topçuoğlu-Y.Aktay), Ankara, 1997, s. 342.

39 Leonard Binder, "Oryantalizmin Yapıçözümü" , Poshııodenıiım ve İslam (A. Topçuoğlu-Y.

Aktay), Ankara, 1997, s. 188.

Referanslar

Benzer Belgeler

Nitekim ilk yaklaşıma göre koruyucu aile korunmaya ihtiyacı olan çocuklar bakımından AÇSHB’nin yardımcısıdır ve bu kurum, korunmaya ihtiyacı olan çocuğun ana

Bu çalışmanın amacı; Türk sineması ve tarihi kapsamında, 2016 yılında vizyona giren Somuncu Baba Aşkın Sırrı filminin genel değerlendirmesini yaparak,

Vergi hukuku da kişilerle devlet arasındaki vergi ilişkisinden doğan vergi ödevinin niteliğine, vergi borcunun doğması ve tahsiline ve ayrıca vergi borcunun sona

Antibiyotik kullanan üreticiler hayvansal ürünleri ucuza mal eder, sağlıklı gıda üreten küçük çiftçilerin ürün fiyatlarını aşağıya çekmesine neden olur.. Bu haks

Küçük aile çiftçiliği yapan köylülere göre daha örgütlü olan tüccarlara çiftçiler ürünlerini satarken ve tarımsal üretim girdileri ve araçlarını tüccar ve

Bülent Ecevit Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Türkçe Eğitimi Anabilimdalı Bulent Ecevit University, Faculty of Education, Department of Turkish Education

Şu halde bu çalışmanın gayesi, Resûlullah’a (aleyhissalatu vesselam) bir aile reisi, bir baba olarak bakıp, O’nun fiilen yaşa- mış olduğu sünnetleri çerçevesinde

Ai̇le ve Cep Telefonları.. Cep telefonu kullanımının aile tarafından daha zor kontrol altına alınabilmesi. Cep telefonu ile internet erişiminin daha kolay olması Uygunsuz