• Sonuç bulunamadı

MUASIR İNGİLİZ RESSAMLARI Yazan: J. Steegmann

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "MUASIR İNGİLİZ RESSAMLARI Yazan: J. Steegmann"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

M U A S I R İ N G İ L İ Z R E S S A M L A R I

Yazan: J. Steegmann

Bundan evvelki konferanslarımda 18 inci ve 19 uncu asırlarda resimde İngilizlerin elde etıtikleri muvaffakiyetler hakkında sizlere bir az malûmat

ve-rebildim. Şimdi ise gayem son 25 sene zarfında İn-giliz ressamlarının neler yaptıkları ve ihalen neler yap-malkta oldukları hakkında biraz malûmat vermektir.

Şu anda resim İngilterede şayanı dikkat bir fa-aliyet devresi geçirmektedir, ve ayni zamanda geçen asrın ortalarından beri hiçbir zaman gösteremediği bir yaratıcı kudret ve mahalli bir orijinaliteyi izlhar etmektedir. Geçen harple bu harp arasındaki yirmi sene zarfında İngiliz ressamlarının Fransa ile olan te-maslardan çok faydalanmış oldukarma şüphe yoktur. Bu mesut ve faideli münasebat inkitaa uğradıktan sonra, İngiliz ressamları kendi yerli an'anelerine rü~ cu etmek mecburiyetinde kalmışlardır. Bugün birçok tesirler ve mütenevvi temayüller görülmektedir; bazı İngiliz ressamları vasıtasız temsil ile ilgilenmek-tedir; diğerleri ise kendi benliğinin ifadesine veya ar-tistik meselelerin halline çalışmaktadırlar.

25 sene evvel o azmanın tanınmış ressamları olanlardan başlıyacağım:

Birincisi Sickert'dir. Sickert bundan iki üç sene evvel 80 yaşında olduğu halde vefat etmiştir. Uzun hayatı, daha kendisi hayatta iken, halk arasında efsa-nevî bir mahiyet almıştır. Sickert önceleri Deıgas ve Whistlerin tesirleri altında çalışmıştır. Kendisi

İn-giliz tarzında bir Eımpresiyonizmi inkişaf ettirmiştir; ve bu başarısında desenden ziyade atmosferle renk-lerin tonuna ve olgunluğuna istinad etm'ştir. Fakat Sickert'in başka bir resim tarzı daha vardır ki bu da hayat hakkında fikirler ifade eden eserleridir; bunlar umumiyet itibarile hayatın sefil ve trajedi ve komedi safahatına aittir. En büyük kudreti resimlerinde aynı zamanda hem bedeni ve hem de heyecanlı bir atmos-feri yaratabilmiş olmasındadır.

Wilson Steer, Sickert*en belki daha mühim bir şahsiyettir, çünkü kendisinin İngiliz resmi üzerinde-ki tesirleri daha büyük olmuştur. Steer de Sickert gi-bi 1860 da doğup iki veya üç sene evvel vefat et-miştir. Steer'in İngiliz san'atına yeni hayat getirdiği saha peyizajdır. Steer Gainslborough, Constaıble ve

Turner gibi doğrudan doğruya İngiliz an'anevî tar-zında çalışmış olmakla beraber, buna Fransız Em-presiyonistlerinin buldukları atmosfer olaylarını da ilâve etmiştir. Steer şekle ait meseleleri izaha veya

göstermeğe kalkışmamıştır, o yalınız denizin ve kır-ların kıymetlerini ziya büzmeleri ve dalgalanan göl-gelerle ifade etmeğe uğraşmıştır.

Clausen'le, 90 yaşında hâlâ hayatta olmasına rağmen maziye fazla dönmüş olacağız. Mamafih, ken-disi ingiliz empresiyonizminde de mühim bir öncü-dür. Steer gibi ışığın resmini yapmışsa da gayesi baş-kaydı „ gayesi ışığın siolid şekiller üzerindeki esirleri-ni göstermek ve atmosferin tesirleriesirleri-ni solid yapı ile telif etmekti. „

Diğer bir emektar ressam da Cameron'dur. Cameron da peyizajcıdır fakat ışık veya atmosıfe: tesirleri ile fazlasiyle ilgilenmediğinden Steer ile Clausıen'den ayrılır. Cameron içinde cesim dağ şekil-lerinin bulunduğu geniş mesafelerin resimlerini yap-mıştır. Bu şekiller üzerindeki atmosfer tesirleri naza-rı itibara alınmadığı halde hakikî salâbeti belirtilmiş-tir.

Bundan sonra Augustus John'a geliriz ki, ha-yatta olan İngiliz ressamlarının en büyüğü ve tanın-mış Avrupa simalarından biri addolunmaktadır. Ken-disi şimdi 65 yaşındadır ve daha gençliğinde halkın gözünde olan Ibir adamdır ve ilk evvelâ taamüli me-todlara karşı asî olarak, sonra da akademinin en müs-takil ve serbest azası olarak ve şimdi de aslan gibi bir şahsiyet olarak şöhret kazanmıştır.

Şimdi daha genç orta yaşlarındaki ressamlar-dan bahsedelim. Mark Gertlerin Londra da bir çok senelerden beri tesis edil miş kuvvetli ve iyi bir şöhreti vardır Gertler resmini yaptığı mevzuları basitleştir-mekten hoşlanır ve buna mevzularının şekil ve ha-cimlerini tebarüz ettirebilmek için yapar. Kullandığı renkler zengin ve yumuşaktır. Gertlerin eserlerinde hiç Fransız tesiri olmadığı gibi Empresiyonistlerden de bir şey görülemez.

(2)

ar-zındachr. Granit motiflerden çok hoşlanır v e binae-naleyh kendisinin belli başlı kumaş ve çanak desina-törlerinden biri olması şaşılacak bir şey değildir .Ge-rek resimlerindeki ve ge.Ge-rek kumaşlardaki renklen parlak ve güneşlidir.

Mathew Smith tamamen başka bir mevzudur. Bu ressam bilhassa Fransada ve Amerikada İngilte-renin en muktedir ressamlarından biri olarak alkış-lanmaktadır. Smith her şeyden evvel bilhassa müt-hiş ibir koloristtir; kesif bir (impesto) ile boyanmış solid büyük renk maşları kullanır; renk ekseriya ih-tiyarî omakla beraber, her zaman çok güzel iha.rmo-nize edilmiştir. Smith arasıra peyiazj yapıyorsa da, eserleri ekseriyetle natür mort ve nülere inhisar et-mektedir ve Fransız kritikleri tarafından çok takdir olunmaktadır.

John Nash ise büyük bir tezat teşkil etmektedir. Nash tamamen bir peyizaj ressamıdır ve huyu sakin, sessiz ve intizamlıdır. Nash Ibir peyizaj yaptığı zaman, vakaları açıkça ifade etmekle beraber muayyen bir dereceye kadar basitleştirir. Bugünün müteaddid İn-giliz ressamlarının da. metodu olan tabiat mezvuları-nm formlarını, onlara has rithmi tebarüz ettirmek maksadiyle ciddî bir surette basitleştirmektedir. Nash daima formel desene büyük ehemmiyet verir, fakat bununla beraber İngiliz kırlarının lirik ıcihetleriyle de

daima alâkadardır. Nash tamamen Ingilizdir, tabia-tın basit şekillerinin cazibesine kapılmıştır ve Fransız sanat harekâtının hiç birisinin tesiri altında kalma-mıştır.

ı

Bundan sonra tetkik edeceğim ressamlar guru-bu da şöhretleri kökleşmiş genç ressamlardır.

Birincisi Gillbert Spencer'dir. Esas itibariyle bu ressam İngiliz kırlarının resimlerini yapar, fakat John Nash'ın aksine basitlestirmez. Bilâkis bu ressamı tefer-ruatı bildirir ve bu detayların hepsini sıkı sıkı toplu ve fazla organize edilmiş bir desene sığdırır.

Fikrim-ce Gillbert SpenFikrim-cer ıbiz:m sırf pastoral ressamlarımız'n

en iyisidir.

Bu ressamın kendisinden büyük bir kardeşi var-dır, ismi Stanley Spencer'dir, ve kendisi bugünün ingiliz sanatının ünik bir şahsiyetidir. En iyi eserleri T a -mes nehri üzerinde ve Oxfordshire'deki köyünün de-korları arasında İncilden alınan sahnelere inhisar et-mektedir. Stanley Spencer,in deseni, hareketli basit

dindarlık ve dahiyane düşüncelerle dolu ve oldukça mulâktır. Tablolarında insanlar kaideten teferruata girişilmeden gösterildiği halde bu insanların etrafın-daki objeler küçük detaylar halinde gösterilmiştir. Ressam ibu tezadı kompozisyonun heyecan verici te-sirlerini bir bütün olarak daha fazla güzelleştirmek için kullanmaktadır. Stanley Spencer ünik ve alâka

uyandıran bir ressam olup tam manasiyle eserlerinde İrigilizdir ve Fransadan bir şey almadığı halde, bil-hassa formlarında Giotto ve soluk berrak renklerinde ise Pierre della Francesca başta gelmek üzere eski İtalyanlardan tesirler almıştır.

Peyiz'aj ressamlarına tekrar avdet ederek, bil-hassa eserlerinden benim de çok hoşlandığım Hi-tcıhens'den baihselmeliyim. Hitchens tabiat sahneleri-ni ve objeleri hemen hemen mücerret bir tarzda tersim eder. Hitchens yalınız renk esaslarına istinad ede -rek ve formu bir tarafa bırakarak resimlerini kom-poze eder. Bununla, beraber derinliği, mesafeyi yalı-nız renk benekleriyle ifadeye ve fevkalâde lirik bir güzellik hissini uyandırmağa muktedirdir. Tablolarını çok genç bir adamın tazelik ve heyecaniyle yapar fakat aynı zamanda büyük bir tecrübenin verdiği ol-gunluk ta, mevcuttur. Kendisi 50 yaşlarında bir adam-dır.

Diğer çok enteresan bir ressam da şimdi takri-ben 40 yaşında olan John Piper'dir. Aslen mimar ola-rak yetişmiş olan John Piper sonra ressam olmuştur. İlk tablolarında Hitchens gibi tamamen abstre idi,

hk a,t sOnra mimarî desene döndü. Halen Piper vaka-ların mimarî tarzda ifadesiyle ve bu vakavaka-ların abstre tefsiri arasında bir muvazene temin etmektedir; şöy-leki, resmini yaptığı objeyi o tarzda tefsir eder ki, bu objenin hem dramatik karakteri ve hem de mimarî karakteri ifade edilmiş olur. Avrupanın en dramatik binalarından Ibiri olan Windsor sarayının yapmış ol-duğu seri resimlerinde bu Çok iyi tebarüz ettirilmiştir. Bu seri iki sene evvel Kraliçe Elizabeth taralından bilhassa ısmarlanmıştır. Şunu da sÖylemelivim ki.

has-mtlmeab Kraliçe modern sanatlarda şayani dikkat zevki selim sahibi olan bir şahsiyettir ve tedricen şah-sına mahsus çok enteresan bir koleksiyon yapmak-tadır.

Son 10 veya 12 sene zarfında Sürrealizm hak-kında çok şeyler söylenimiş ve yazılmıştır. Kısaca: Sürrealizmin gayesi tahtelşuurumuzda ekseriyaı fakat yarı anlaşılan hız ve heyecanları satha çıkartmaktır. Sürrealizm hakikat halde artist'k veya edebî bir ha-reketten daha ileri gederek avni zamanda bir hayat görüsü menlfi bir felsefe halini alır.

Bazı sürrealistler muhtelif oibieleri had rea-lizmle fakat garip ve gavrı hakiki ilerilerle tersim e-derler; bu gibilerine klasik sürrealistler adını veriyo-rum. Diğerleri realist değ'ldirler, ve bilinmiyeni ifa-de için renge ve günlük objelerin tahrifine dayanı-yorlar.

Bir kaç seneden beri hâlâ ayni metodu kullan-makta olan Wadswort(h en tipik klasik bir

(3)

gün gelip tahakkuk etme sile mümkün olacaktır. Y o k -sa (bir ailenin yıllarca, dişinden tırnağından artırdığı paralar makul hadden fazla banka faizlerine; lüzum-suz ve elden ele bir kaç mütevassıttan geçmiş malzeme kârlarına yatmakta, devam edip gidecektir. Y a -huitta sıkıntıya düşen yapı sahibi veya Kooperatif,

evlerin kalitesinden fedakârlığa kalkışacaktır. H er

iki şıkta da memleket hesabına, yurtdaş hesabına, harcanan paraya ve emeğe yazıktır.

Ucuz ev yapmak endişesile avuç içi kadar od'u lar yapmak, kat yüksekliklerini 2,50 metreye indir-mek, duvarları yarım tuğla yapmaya kalkışmak, ha-tıl'sız, bağlantısız duvarlar üzerine çıtadan çatı kur-mak gibi uydurma, tedbirlere baş vurkur-mak Millî ser-veti heder etmekten başka ibir işe yaramayacak yan-lış 'hareketlerdir. Zaten evlerini zde gerek ebat ve

gerek inşa tarzı bakımından azamî fedakârlıklar

ya-pılmış, zevklerimiz cüceleşmiştir.

Ev yapmak, bu hususta iktisadî hareket e':mek, güç birikmiş bir parayı ziyan etmeden değer yere ya-tırmak, hem kendisi huzurla oturmak, hem yurdun şahsî servetine b r kıymet, medeni görünüşüne lehte bir ifade ilâve etmek... Bu dava büyüktür, umumîdir; memleket ölçüsündedir. Bu hususta duyulması icap eden endişeyi yalnız kendisine, başını sokacak bir dara teminine uğraşan aile reisi değil, hepimiz birlikte duy-malıyız. Mimarımız, iktisatçımız, idare adamımız, hepimiz alınacak faydalı tedbirleri bulmak ve tatbik etmekte rol 'alıp çalışmalıyız.

Aile cemiyetin, ev de memleketin temel taşları-dır. İyi düşünelim ve uzak görelim, büyük davaları büyük tedbirleri halletmesini bilelim.

A. MORTAS

(Muasır İngiliz ressamlaYı yazısından devam)

tir. Wadsworitih bilinen objelerin resimlerini keyfi bü-yüklükte ve samimî olmayan münasebetlerle deniz ve sema fonu üzerine sebih ve dakik bir şekilde yapar. D;îlha ziyade kullandığı kuvvetli renklerle heyecan ve fikirler uyandıran en tipik romantik bir sürrea-list te Sutherland'dır.

John Nash'ın büyük kardeşi Paul Nash başlan-gıçta kardeşi gibi Pastoral bir peyiza.jcı iken son 1 0 sene zarfında ilhamını sürrealizmde bulmuştur. Gay-ri tabiî, mutad olmıyan objeleGay-rin resmini basitleştiGay-ril- basitleştiril-miş bir realizm ile yapar ve odun, ıtaş veya çelik gibi cansız maddelere hemen hemen resimlerinde insanî bir haya,t verir.

ingiliz muasır ressamları hakkındaki bu kısa tet-kik, maalesef !bir çok büyük alâka uyandıran ressam-ları hariç bırakmıştır; fakat eserlerinden bah-setmiş olduğum ressamların hepsi şöhret sahibi

sanatkârlar olup resim koleksiyonu yapanlar tarafın-dan eserleri çok aranmaktadır. Piper, Wadsworth, Stanley Spenicer ve John Ns'sh gibi bir çokları İngil-terede veya hariçte harbin muhtelif safahatını tesbite Hükümet tarafından tavzif edilmişlerdir.

Umumiyet itibarile İngiliz ressamları Fransız ressamlarına naza.ran dîalha az entelektüeldirler; fakat diğer taraftan muhayyeleleri daha genişltir. Ayni farka ingiliz ve Fransız resim münekkitleri a.rasında da tesadüf edersiniz.

Fikrimce, geçen harple bu harp arasındaki müd-det zarfında Fransız ressamlığında ve o vakitler ve halen ingiliz ressamlığında görülen canlılık, Pa,ris ve Londradaki zeki tenkitlerle ve resim meraklıları

tarafından gösterilen devamlı alâkayla temin edil-miştir. Bunlar gelişmekte olan bir sanat için her mem-lekette bulunması icap eden iki başlıca şarlttır. Res-samlar boş sözlerle yaşayamazlar.

Referanslar

Benzer Belgeler

(i) Friksiyonel (Geçici-Arızi) işsizliği azaltacak şekilde iş- letme organizasyonunu düzenlemek veya tahminleri isabetli yapmak, (ii) iradi (voluntary) işsizliği azaltmak

Bu çalışmada ölçüm yapılmayan veya akım ölçümleri az olan akarsu havzalarında akım değerlerini belirlemek için en uygun dağılımla debi süreklilik

Mevzua girince, mimarî çalışmanın tekâmülünde zahiren zıd ve birbirinden farklı iki anlayışın mevcudiyeti müşahede edilir: Mimarî ifadesi neticesi tamamiyle

Doğu ve Güneydoğu’da yaklaşık 10 yıl önce en kaliteli pamuğun Batman’da yetiştiğine dikkat çeken Başkan Aydiş şunları ifade etti: “Girdi fiyatlarıyla baş

Değişik özelliklerine göre basit yöntemlerle gruplandırılarak sınıflara ayrılan Boylu Ardıç tohumlarının kış ekimlerindeki başarı

Şekil 4.1’de hammadde ekstraktlarının peroksit değerleri üzerine etkili ‘hammadde ekstraktı farklılığı x depolama süresi’ interaksiyonuna göre BHT’nin peroksit

B ern, Londra ve Madrit’de Büyükelçilik yapmış, arada Dışişleri Genel Sekreterliği görevinde bulunmuş olan Zeki Kuneralp, son zamanlarda dış politikamıza

Şâirin on dört gün sonraki mektubunda da şunları okuyorduk: "Hayreddin Paşa için, biz Tunus'dan vükelâ dilenmeye muhtaç değiliz dediğim ciddiydi; çünkü Tunus