• Sonuç bulunamadı

şJ·ı-enbiya' adlı kitabıdır

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "şJ·ı-enbiya' adlı kitabıdır "

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

417; Şafii. el-Üm (nşr. M. Zührl en-Neccar). Bey- rut 1933, VI, 3-89; Taberı. Cami'u'l-beyan, ll, 1 02-115; IV, 258-264; Cessas, A/:ıkamü '/-~ur­

'an (Kamhavl). 1, 164-201; ibn Hazm. el-Mu/:ıal­

la, X, 342-529; EbG ishak eş-Şlrazı. el-Mühe?-

?eb (nşr. Muhammed ez-Zühayl1). Beyrut 1996, V, 7-76, 283; Serahsl, el-Mebsü(, XXVI, 59-60, 122-164, 166, 167-192; XXVII, 84; EbG Bekir ibnü'I-Arabi, A/:ıkamü'l-~ur'an (nşr. Ali M. ei- Bicavl). Kahire 1974, ı, 61-69; ll, 625-632; Ka- sanı. Beda'i', VII, 233-327; ibn Rüşd, Bidaye- tü'l-müctehid, ll, 361-374; Fahredddin er-Razi,

Me{atff:ıu'l-gayb, Beyrut 1411/1990, V, 46-58;

XII, 6-7; XX, 199-203; XXVII, 178-182; ibn Ku- dame. el-Mugni, Kahire 1980, IX, 318-480; Ab- dullah b. Yusuf ez-Zeylai, Na.şbü 'r-raye, Beyrut 1982, IV, 323-356, 376-379; Burhfıneddin ibn FerhGn, Tebşıratü '1-/:ıükkam, Kahire 1301, ll, 157-169; ibnü'I-Hümam, Fetf:ıu'l-kadir (Bulak), VIII, 244-300; Şirblnl, Mugni'l-mu/:ıtac, IV, 2- 52; Şemseddin er-Remll, Nihayetü'l-muf:ıtac,

Beyrut 1404/1984, VII, 245-314; Derdlr. eş­

Şerf:ıu'l-kebir (Muhammed b. Ahmed ed-DesO- ki. /jaşiye 'ale'ş-Şerf:ıi'l-kebir içinde). IV, 223, 237-298; Muhammed b. Ahmed ed-DesOki, /jaşiye 'ale'ş-Şerf:ıi'l-keb1r, Kahire 1373, IV, 237-298; ibn Abidin, Reddü'l-muf:ıtar(Kahire).

VI, 69, 527-573, 739; Mecelle, md. 90, 1841;

Mahmud Esad Seydişehrl, Tarih-i ilm-i Hukuk, istanbul 1331, s. 93, 187, 188, 189; Avram Ga- Janti, Hamurabi Kanunu, istanbul 1341, s. 51, 52, 53, 54; Sadri Maksudi Arsa!, Hukuk Felse- fesi Tarihi, istanbul 1946, s. 253, 267; a.mlf .•

Umumi Hukuk Tarihi, istanbul 1948, s. 75, 121, 275, 276, 287, 288; Hamide lbpçuoğlu,

Eski İsrail Hukuku, Ankara 1948, s. 24; Ab- dülkadir Üdeh. et-Teşri' u 'l-cina'iyyü '/-İslami, Beyrut, ts. (Darü'l-katibi'I-Arabl), tür.yer.; Ah- med Fethi Behnesi. el-~ışaş fi'l-fıkhi'l-İslami, Kahire 1964; Muhammed Ebu Zehre. Felse{e- tü'l-'ukübe fi'l-fıkhi'l-İslfimi, Kahire 1966; a.mlf ..

el-Cerime ve'l-'ukübe fi'l-fıkhi'l-İslami, Kahire 1976; A. Phillips, Ancient lsrael's Criminal Law:

A New Approach to the Decalogue, New York 1970, s. 83-1 09; Ahmed ei-Husarl, el-~ışaş ed- diyat el-'isyanü'l-müsellaf:ı fi'l-fıkhi'l-İslam1, Ka- hire 1973; Mebrure Tosun-Kadriye Yalvaç, Su- mer, Babil, Assur Kanunları ve Ammi-Sadu- qa Fermanı, Ankara 1975, s. 41-42, 83, 185, 196, 200, 205-207, 247, 256, 272; M. Cherif Bassiouni, "Quesas Crimes", The Islamic Crimi- nal Justice System (ed. M. Cherif Bassiouni).

New York 1982, s. 203-209; Abdülgaffar ibra- him Salih, el-~ışfiş fi'n-nefs fi'ş-şeri'ati'l-İslamiy­

ye, Kahire 1989; M. Said Abdüllatlf. el-~ışaş fi'ş-şer1'ati'l-İslfimiyye, Kahire 1989; Seyyid Şehabeddin el-Mar' aşı, el-Kışaş 'ala çlav'i'l-~ur­

'an ve's-sünne(nşr. Adil el-Alevi), Kum 1415, 1- 111; M. Akif Aydın, Türk Hukuk Tarihi, istanbul 1996, tür.yer.; Abdülkerlm Zeydan, el-~ışfiş ve'd- diyat fi'ş-şeri'ati'l-İslamiyye, Beyrut 1418/1998;

Hasan Ahmed Ali el-Hammad!, ~a.Za'ü'l-f:ıudüd ve'l-kışaş ve'd-diye, Ebüzab11999; Feyhfın Şari Atlk ei-Matirl, el-~ışfiş fi'n-nefs fi'ş-şerfati'l-İs­

lamiyye, Demenhür 1419/1999; Şamil Dağcı, İslfim Ceza Hukukunda Şahıslara Karşı Mües- sir Fiiller, Ankara 1999; Abdülkerim Ünalan, İs­

lam Ceza Hukukunda Kısas ve Diyet, Diyar- bakır 2001; J. Schacht. "~tl", E/2 (ing.). IV, 766-772; a.mlf., "J5ışaş", a.e., V, 177-180; "~ı­

şaş", Mu.F, XXXIII, 259-278.

Iii ŞAMiL

DAGCI

L

KISAS-ı ENBİY

A

(~~YI~)

Peygamberlerin hayat hikayelerini ve tebliğ faaliyetlerini anlatan

eserlerin genel adı.

_j

Arapça kıssa ve ne bl kelimelerinin ço-

ğul şekillerinden oluşan kısas-ı enbiya (kasasü'l-enbiya) "peygamberlerin kıssa­

ları, tarihleri" demektir. Bu anlamda ah-

bar-ı enbiya tabiri de kullanılır.

Kur'an-ı Kerim'de -üçü ihtilaflı olmak üzere- yirmi sekiz peygamberin adı geç- mekte, isimleri ve kıssaları bildirilmeyen daha birçok peygamberin bulunduğu da belirtilmektedir (en-Nisa 4/164; ei-Mü'- min 40/78). İsmen zikredilen peygamber- lerin bir kısmının hayat hikayeleri ve teb-

liğ faaliyetleri daha çok ders ve i b ret ve- rici yönleriyle ayrıntılı biçimde, bir kısmı­

nın kıssaları ise özet olarak nakledilm ek-: tedir. Kur'an'da Adem, İbrahim. Yusuf, Musa ve Isa gibi peygamberlerin kıssala­

oldukça tafsilatlı olarak verilmektedir.

Bunun yanında muhtelif peygamberlerin.

çeşitli şahısların ve kavimterin kıssaları, ayrıca Kur'an'ın geldiği dönemde vuku bulan bazı olaylar da Kur'an'da yer al-

maktadır.

Kıssaları Kur'an'da anlatılan peygam- berlerin ve diğer bazı kişilerin. ayrıca ka- vim ve olayların büyük bir kısmı Tevrat ve ' İncil'de de nakledilmektediL Dolayısıyla kıssalimn birçoğu İslam'ın geldiği dönem- de yahudi ve hıristiyanlarca bilinip anla-

tılmakta, özellikle yahudilerle bir arada

yaşayan Araplar'ca da bilinmekteydi.

Bu sebeple Kur'an vahyi devam ederken bundan son derece rahatsız olan Mekke

müşrikleri Kur'an'ın naklettiği ve Pey- gamber'in tebliğ ettiği kıssalara "esa- tlrü'l-ewelln" (geçmiş kavimleri n masal-

ları) diyorlardı (ei-Furkan 25/5; el-Kalem 68/15)

Kur'an bir tarih kitabı olmadığı için

olayları ibret ve örnek olması açısından

nakletmektediL Tarih boyunca Kur'an'ın

iyi anlaşılması ve peygamberlerin örnek

hayatlarının öğrenilmesi için peygamber

kıssaları üzerinde önemle durulmuştur.

Kur'an'da kısaca yer alan kıssalar daha sonra Kur'an dışı kaynaklarta genişletil­

miş, bu noktada İsrailiyat denilen yahudi ve hıristiyan kutsal metinleriyle yahudi dini literütüründen istifade edilmiş, ön- celeri tefsirlerde yer alan bu açıklamalar

özel bir tür olan kısas-ı enbiya eserlerini

KISAS-ı

ENBiYA

meydana getirmiştir. Ehl-i kitaba ait bu bilgilerin İslami muhitlere girmesi saha- be asrından itibaren başlamakla birlikte

asıl tabiln ve sonraki dönemlerde yaygın­

lık kazanmıştır. Tabiln alimlerinden Vehb b. Münebbih ile Ka'b ei-Ahbar'ın rivayet- leri tefsir ve tarih kaynaklarında yer aldığı

gibi hadis kitaplarında da nakledilmek- tedir (DİA, XXIII, 196).

Katib Çelebi, kısas-ı enbiya konusun- da ilk eser veren müellifin Vehb b. Mü- nebbih ( ö. ll 0/728) olduğunu belirtmek- tedir. Ehl-i kitaba dair pek çok rivayetin onun kanalıyla İslami literatüre girdiği bilinmektedir. Katib Çelebi ayrıca Ali b.

Hamza ei-Kisal, Se h! b. Abdullah et-Tüs- terl, Muhammed b. Abdülmelik el-Mü- sebbihl'nin Arapça; Muhammed b. Ha- san ed-Dandurml ve İbrahim b. Halef en-Nisaburl'nin Farsça kısas-ı enbiyala-

rından bahsetmektedir (Keşfü'?-?Unün, Il, 1328).

Kısas-ı enbiya türündeki eserlerin en meşhurları Sa'lebl'nin 'Ara'isü '1-meca- lis'i ile (DİA, ııı. 265-266) Kisal'nin f5.ışa­

şJ·ı-enbiya' adlı kitabıdır

(EJ2 IFr.J, V,

ı ~7- ı

7 8). Daha sonra

yazılan

eserlerin

birçoğu ya bunların tercümesi veya kısai­

tılmış şeklidir. Ebu Rifaa Amm~rre el- Farisl'nin Bed'ü '1-{J.alJi ve f5.aşaşü 'I-en- biya', Ali b. Hamza el-Kisal'nin el-Müb- tede' ii f5.aşaşi'l-enbiya', Muhammed b.

Abdullah el-Kisal'nin Kaşaşü'l-enbiya', Ebu Abdullah Muhammed b. Ahmed el- Kinanl et-Tarafi'nin Kışaş-ı Enbiya', İbn Keslr'in f5.aşaşü'l-enbiya', M. Ahmed Cadelmevla ve arkadaşlarının f5.aşaşü '1- Kur'an, Ni'metullah el-Cezairl'nin f5.aşa­

şü ·ı~enbiya', Abdülvehhab en-Neccar'ın f5.aşaşü'l-enbiya' adlı eserleri bu türün başlıca örneklerindendiL Öte yandan Kur'an'daki kıssaların sadece birini veya

birkaçını konu edinen yahut peygamber- ler tarihini anlatan, adı farklı olan eser- ler de vardır (Şengül, s. 34-35).

Türkçe yazılmış birçok kısas-ı enbiya mevcuttur. Çoğu Sa'lebl ve Kisal'ye daya- nan bu kitaplar arasında en eskisi Rab- güzl'nin eseridir. Cevdet Paşa'nın Kısas-ı

Enbiya ve Tevarih-i H ulefa'sı ayrıca zik- re değer bir kitaptır. Bu türü n son za- manlarda yazılan bazı örnekleri de şun­

lardır: Şakir Berki, Kur'an'da Peygam- berler Tarihi (Ankara 1958); Mustafa Asım Köksal. Peygamberler Tarihi (An- kara 1990); Ahmet Lutfi Kazancı, Pey- gamberler Tarihi (İstanbul 1997); Ab- dullah Aydemir, İslami Kaynaklara Gö- re Peygamberler (Ankara 1992); M. Dik-

495

(2)

KISAS-ı

ENBiYA

men-B. Ateş, Peygamberler Tarihi (İs­

tanbul 1977).

BİBLİYOGRAFYA :

Keşfü '?-?Unun, ll, 1328; Brockeımann, GAL Suppl., ı, 591-592; Günay Tümer, "Kastamonu İl Halk Kütüphanesindeki Türkçe Kasasu'l- Enbiya", Birinci Milli Türkoloji Kongresi: 6-9 Şubat 1978, İstanbul 1980, s. 43-49; a.mıf.,

"Araisü'l-mecalis", DİA, lll, 265-266; İdris Şen­

gül. Kur'an Kıssalan Ü~erine, İzmir 1994, s. 30- 39; İsmet Cemiloğlu. "Kısas-ı Enbiya ve Türki- ye Kütüphanelerindeki Kısas-ı Enbiya Nüsha-

ları", TKA,XX.VI/2 ( ı989), s. 235-242; T. Nageı,

"l):ışaş al-Anbiya'", Ef2 (Fr.J, V, 177-178; İsmail Kara. "Kısas-ı Enbiya", TDEA, V, 333-335; İb­

rahim Hatiboğıu, "İsrailiyat", DİA, XXIII, 195- 199; Abdülhamit Birışı k. "İsrii.iliyat", a.e., XXIII, 199-202.

~

M. SüREYYA

ŞAHİN

KISASÜ'l-ENBİY

A

ı

L (bk. ARAisü·ı-MECALis).

_j

ı KISASÜ'l-KUR'AN ı

(bk. KISSA).

L _j

ı ı

KlSlTLI

L (bk. HACİR). _j

ı KlSKANÇLlK ı

L _j

Dini metinlerde kıskançlık anlamında kullanılan Arapça gayret kelimesi "kişi­

nin kendi mahremini koruması yönünde

gösterdiği aşırı duyarlılık. izzet-i nefsine.

şeref ve namusuna zarar verecek durum- lardan sakınıp korunmasını sağlayan duy- gusal tepki", daha özel olarak da "erkek veya kadının başkasının cinsel ilgisine

karşı kendi eşini koruma ve savunma duygusu" manasma gelir (İbnü'l-Eslr, lll, 401; Lisanü'l-'Arab, "gyr" md.; Ragıb el- İsfahanT, s. 347).

Kıskançlık çoğunlukla aşk ve sevgi söz konusu olduğunda ortaya çıkan bir duy- gudur. Dar anlamda kıskançlık kişinin, sevdiği şahıs bir başkasını tercih ettiği zaman gösterdiği telaş ve endişedir. Bil- gi, sanat, nüfuz, güç, mal, mevki gibi top- lumun değer verdiği şeylerin elden git- mesi korkusu ve bunları koruyup kolla- ma isteği de genel olarak kıskançlık kav- ramıyla ifade edilir. Ragıb el-İsfahanl in-

sanın kendini, evini ve ailesini. ülkesini,

kısaca aidiyet ilişkisi olan her şeyi koruma duygusu için de gayret kavramının kulla-

nıldığını belirtir.

496

Kıskançlık, "başkasının sahip olduğu

imkanlah çekememe" anlamına gelen

, n

asetten farklı olup manası ondan daha

geniştir. Ayrıca ahlaki bakımdan hasedin her türü kötü olarak değerlendirili rken

kıskançlık makul ve ılımil ölçüde tutul-

ması şartıyla gerekli olan bir tepkidir. Bir kimsenin eşini ve kendine ait olan bir hak ve menfaati başkasından kıskanması ha- set değil gayret olarak nitelendirilir. Çün- kü bu tabii ve fıtrl bir eğilimdir. Kişinin se- vip bağlandığı, değer verdiği bir kimseyi ve bir şeyi koruma altına alması, esirge- mesi sonucunu doğuran kiskanma duy- gusu ve bundan kaynaklanan eylemler, yükselme, ilerleme. olgunlaşma, namus ve iffetin, hak ve menfaatlerin muhafa-

zası için gerekli bir tutum ve davranış özelliği olarak kabul edilir (Elmalılı, IX, 6405-6406). Bu sebeple islam ahlak kül- türünde dengeli bir kıskançlık duygusu asalet. namus. iffet ve mertliğin temeli

sayılmış ve bir onur ifadesi olarak kabul

edilmiştir. Nitekim gayret kelimesi klasik sözlüklerde kısaca "hamiyet" (değerlere

yönelik saldırılara karşı koyma duygusu ve iradesi) ve "enefet" (izzet-i nefis) şeklin­

de açıklanır (Lisanü'l-'Arab, "gyr" md.;Ta- cü'l-'arüs, "gyr" md.). Gazzallhamiyet, iz- zet -i nefis. kıskançlık duygularını her nor- mal insanın tabiatında bulunan ve bir tür savunma mekanizması olan gazap duy- gusunun akıl ve din ölçüleri çerçevesinde faaliyet göstermesiyle ortaya çıkan er- demler olarak değerlendirmiş. bu erdem- lerden yoksun kalmanın insanlıkta ciddi bir eksiklik olduğunu belirtmiştir. Aynı

alim, kişinin harniyet duygusunun zayıf­

laması halinde izzet-i nefsinin de zaafa

uğrayacağını, bütün bunların onun kıs­

kançlık duygusundan mahrum kalması­

na yol açacağını ifade etmiş, ardından

Hz. Peygamber'in kıskanç olmakla övün-

düğünü anlatan hadisi (Buhar!, "NikaJ::ı",

107; Müslim, "Li'an", 16) nakletmiştir (İ/:ı­

ya', lll, 167-169). İbnHazmda kıskançlığı hayvanlarda ve insanlarda doğuştan bu- lunan bir duygu olarak görür ve bu duy- gunun zaafa uğramasını veya ortadan

kalkmasını fıtratın bozulması, ahlaki ge- rileme ve çöküntü şeklinde değerlendirir (Tavku'l-hamame, s. 238, 246). Günümüz- de bazı ilim adamlarının kıskançlığı kül- türel kökenli olarak kabul etmelerine kar-

şılık genelde bu duygu ve eğilimin do-

ğuştan ve üniversal olduğunu savunan- lar daha fazladır (Sillamy, s. 156).

insan tabiatında var olan diğer fıtrl eğilim ve duygular gibi kıskançlık da ken-

diliğinden iyi ya da kötü değildir. Ancak ortaya konuş biçimine, niyete ve kişinin

ahlaki olgunlaşmasına olan katkısına gö- re bir değer kazanır. Bu açıdan olumlu bir

kıskançlık kişiliğin meydana gelmesinde ahlaki bir fazilet olarak kabul edilir. Hz.

Peygamber'in bazı hadislerinde bu an- lamdaki kiskanma üstün bir karakter

özelliği diye zikredilmiş ve müminlere ol-

duğu kadar Allah'a ve Peygamber'e de izafe edilmiştir (Müsned, ı. 408; ll, 235, 30 ı. 326, 343, 387, 520, 536; Buhar!, "Ni-

kaJ::ı", 107, 108; Müslim, "Li'an", 17, "Tev- be", 32-38;Tirmizl, "Raç!a'", 14).Ailah'ın kıskanması din dilinde "gayretullah" şek­

linde ifade edilir ve yaptıkları kötü, çirkin,

haksız işlerle gayretullaha dokunanların

mutlaka ceza göreceklerine inanılır. Kıs­

kançlığı, "kişinin sevdiği ve sahip olduğu

bir şeye başkasının ortak olmasından hoşlanmaması" diye tanımlayan Kuşeyrl

de hadiste Allah'ın kıskançlıkla nitelendi- rilmesini bu tanıma uygun olarak açıkla­

maya çalışır. Ona göre Allah'ın kıskanma­

sı, "kulu üzerinde ulQhiyyet hakkının sa- dece kendisine ait olmasından dolayı yal-

nız kendisine ibadet ve itaat edilmesini istemesi, bu konuda başka birinin ortak

kılınmasınarazı olmaması" demektir (er- Risale, ll, 512).

Kıskançlığın olumlu ve olumsuz yönle- rini birbirinden ayırt etmek önemlidir.

Bazı kıskançlık belirtileri vardır ki görü-

nüşte dini-ahlaki endişe ve hassasiyetİn dışa vurumu gibi olsa da çok defa şahsi

zaaf ve bencilce dürtülerden kaynaklanır.

Gerek Resı11-i Ekrem'in hadislerinde ge- rekse müslüman alimierin açıklamaların­

da kıskançlık duyguları arasındaki bu ayı­

nma dikkat çekildiği görülmektedir. Ni- tekim bir hadiste Allah'ın sevdiği ve sev-

mediği kıskançlık çeşitlerinin bulunduğu

belirtilerek birincisinin haklı bir şüpheye · dayanan kıskanma. ikincisinin ortada

şüphelenecek bir durum yokken ortaya konan kıskançlık olduğu ifade edilmiştir (İbn Ma ce, "NikaJ::ı", 56; ayrıca b k. İbn Kay- yim ei-Cevziyye, s. 82). İffet ve namusu koruma yönündeki kıskançlığı kocaya dü-

şen bir görev olarak gören Gazzall bu ko- nuda aşırı gitmeyi de doğru bulmamak- ta ve orta yolu tavsiye etmektedir. Ona göre sonu kötülüğe varacak davranışlara

göz yummamak gerekir; fakat kadınla il- gili haksız bir kanaatin oluşmasına yol açacak şekilde gereksiz yere vesveseye

kapılmak da doğru değildir. Mesela ka-

dınların gizli hallerini araştırmaya (teces- süs) varacak kadar kıskançlıkta aşırılığa

Referanslar

Benzer Belgeler

A vitamini+kortizon grubunu gOnlere gore kortizon grubu ile kar$1la$ttrdJQtmtzda (Tablo 4), A vitamini+kortizon grubunda Oc;OncO gun gorOien yOkselmenin kortizon

Son yıllarda artan antibiyotik kulla- nımları birçok antibiyotiğe intrensek dirençli olan ve hiçbir antibiyotiğin tek başına bakterisitik etki gösteremediği enterokokların

multipl ekstremite anomalileri [Torakal bölgede, ön taraf- ta kostalarda deformite; sırtta skolyoz; sağ pelviste kemik deformitesi, sağ ayakta pes ekinovarus deformi- tesi (Resim

Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri Hadis Anabilim Dalı.. Beşevler, 06500 Ankara

x Genel çözüme dikkat edilirse, bu çözümler denklemin birer Tekil-Çözümü olduğu görülür (gözlemleyiniz!).. (Tam Diferansiyel denklem).. dx şeklinde integrasyon

söyledi... Ben daha sonra yeğenimin yanına gidip, orada beklemeye başladım. Denktaş Bey radyoda konuşma yaparak, bu olaylara kanşmamanuzı, bu olayların kendi iç

Akay Kavşağı’nın alt geçitlerinin mahkeme kararıyla 1 Ağustos’a kadar beton bariyerle kapatılacağının önceki günkü Belediye Meclisi’nde duyurulmas ının

Tarık Şengül ile yaptığı canlı tartışmada, ’Herkesin bir ilgi alanının olduğunu, bunun kendisinin en önemli hobisi olduğunu, 20 yıllık belediye başkanlığı