• Sonuç bulunamadı

Mahkeme savunmasının özeti aşağıdadır. Yazının sonunda verilen linkten isteyen tamamını da okuyabilir.

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Mahkeme savunmasının özeti aşağıdadır. Yazının sonunda verilen linkten isteyen tamamını da okuyabilir."

Copied!
20
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Mahkeme savunmasının özeti aşağıdadır. Yazının sonunda verilen linkten isteyen tamamını da okuyabilir.

T.C.

ADANA

6. AĞIR CEZA MAHKEMESİ

BAŞKANLIĞINA

Dosya Esas No    : 2011/166

SAVUNMA

(2)

Mahkemenizce kabul edilen    2011/139 nolu İDDİANAME ‘de şahsıma yöneltilen suçlamalara ilişkin yazılı savunmamdır.

El Konulan HARDISKLERE ilişkin Savunmam

GÖZALTINA alınma sürecinde evimde yapılan aramada şahsımın kullandığı DİZÜSTÜ ile kaynıma ait evden alınan ve bana ait olmayan bilgisayarların harddisklerine mahallinde yedekleme yapılmadan el konulmuştur. Huzurumda yedekleme yapılmamamıştır. Bu itibarla;

CMK-134/2-3  maddesine aykırı olarak gıyabımda ve sonradan yedeklemesi yapılan harddisklerin delil özellikleri tartışmalıdır.

(3)

El Konulan BELGE ve sair malzemeye ilişkin Savunmam

Arama sırasında, mesleğimin gereği olarak yazılarımda kullanmak üzere arşiv olarak

sakladığım, yasal yollardan edindiğim ve yasaklı olmayan belgelere el konulmuştur. Bu belgeler;

geçmiş dönemlere ait mahkeme ilamları, iddianameler, emniyet tutanakları, adli tıp raporları ve yaptığım kimi görüşme notları gibi belgelerdir. 

İddia edilen SUÇA ilişkin Savunmam

İddianamede ‘’ SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜNE ÜYE OLMA, TERÖR ÖRGÜTÜ

PROPAGANDASI YAPMA ‘’ iddiasıyla suçlanıyorum.  Biraz daha ileri gidilerek 1980 yılında dağılma sürecine giren THKP-C Acilciler örgütünü yeniden canlandırma faaliyeti içine girmiş olduğum iddia edilmektedir. Yani dağıldıktan tam 27 yıl sonra bir örgütü yeniden toparlamaya kalkışmışız. 27 yıl hiçbir şey yapmadan durmuşum, beklemişim ve birden artık bu örgütü yeniden toplama zamanı geldi geldi diyerek harekete geçmişim. Bu olacak iş değildir. Hiçbir mantık böylesi bir şeyin doğru olabileceğini tartışmaz bile.  27 yıl uyuyan müritlerin uyanarak yeniden biat pozisyonu alması gibi bir şeydir bu.

(4)

Ben bahse konu örgütü daha 14-15 yaşlarımda tanıdım. Yaşadığım bölgede ve süreçte,

faşizme karşı mücadelede aktif bir biçimlenme olarak, siyasal çatışmaların en yoğun yaşandığı bir dönemde tanıdım. İçinde yer aldım ve ağır bedeller ödedim. Ağır işkencelerden geçtim. Uzun süren tutsaklıklar yaşadım. 12 askeri darbesinin en yoğun şiddet yıllarını cezaevlerinde

geçirdim. Gençliğimin en değerli ve güzel yıllarını karanlık hücrelerde işkence altında geçirdim.

1982-1984 yılları arasında Suriye ve Lübnan da bulundum. Şiddetin ne kadar acımasız ve insanlık dışı olduğunu bu süreçte yaşayarak çok yakındım tanıdım. Hiçbir amaç, insanı değer olarak harcayan, insanlıktan çıkartan bir yöntemi, şiddeti bence gerekli kılamaz. Yaşamımım önemli bir sürecinde şiddete maruz kalmış birisi olarak, şiddetin fiili yaptırımlarını yaşayan birisi olarak şiddet yanlısı bir anlayışı onaylamam ve böylesi bir yapılanmada yer bulunmam mümkün değildi.

1990 yılında cezaevinden çıktıktan sonra bu anlayışıma uygun olarak yaşamaya çalıştım.

Şiddeti her fırsatta reddederek, şiddet içeren hiçbir ortamda yer almadım. Cezaevi çıkışımdan hemen sonra Hacettepe Üniversitesi Felsefe bölümüne girerek okumaya başladım. Hem okuyor hem de yaşama bir biçimde tutunmaya çalışıyordum. Yıllarca yaşamak zorunda bırakıldığım tramvayı bir biçimde atlatarak, yaşamda yeniden tutunmaya, kendimi yeniden tanımaya ve düşüncelerime uygun yaşama çalıştım.

Gençlik yıllarıma ait olan ve bedelini çok ağır olarak ödediğim siyasal biçimlenmenin hem fiili olarak hem de düşünsel olarak dışında farklı bir kimlik olarak yaşadım. Gazetecilik yaptım, makaleler, öyküler ve kitaplar yazdım. Demokratik örgütlenmelerde ve yasal partilerde yer aldım.

(5)

1994-96 yılları arasında SHP’nin hükümet ortağı olduğu dönemde SHP Genel Merkezinde Eğitim uzmanı, Haber İzleme sorumlusu ve Basın birimi elemanı olarak çalıştım. Başbakan yardımcısı ve Dışişleri Bakanı olan Sayın Murat Karayalçın ile birebir çalıştım. Sanayi bakanlığında Bakan Fuat Çay döneminde basın sorumlusu olarak çalıştım. Yine CHP genel merkezin de basın da çalıştım. 1998-2000 yılları arasında Çankaya Televizyonun da haber müdür ve program yapımcısı olarak çalıştım. İki yıla yakın bir süre aynı televizyonda canlı yayın olarak haftalık haber programı yaptım. Haber müdürü olarak temsil ettiğim kurum adına Ankara Emniyet müdürlüğünde gazeteci olarak çalıştım. Bu süreçte pek çok habere imza attım. E TV de ve Ulus gazetesinde yapımcı ve yazar olarak çalıştım.  2000-2002 yılları arasında

SHP Genel başkanı Murat Karayalçın’ın basın danışmanı olarak çalıştım. 

2006-2008 yılları arasında

KANALTÜRK TV de Akdeniz Bölge Temsilcisi ve haber müdürü olarak çalıştım. SON NOKTA, HERPAZERTESİ, MUHABİR, GERÇEK, EKPRES gibi dergi ve gazetelerinde dosya haberciliği ve köşe yazarlığı yaptım. Pek çok internet sitesinde yıllardır köşe yazarlığı yaptım. Siyasal düşünceleri bu alanlarda açık açık her fırsatta yazdım ve paylaştım. Devlet Refaha Kavuştu ve Eşber Yağmurdereli Basın ve Demokrasi isimleriyle iki adet kitap yazdım. Onlarca makale ve bir o kadarda öykü yazdım. Edebiyatçılar derneği ve Çağdaş Gazeteciler Derneği üyesiyim. 78’liler Girişimi adı altında örgütlenen ve 12 eylül darbecilerinin yargılanması için girişimlerde bulunan bir örgütlenmenin 3 dönem Türkiye yürütme kurulu üyeliği ve Ankara yönetim kurulu üyeliği yaptım. Cezaevinden çıktıktan bu güne kadar tam 21 yıl yasadışı hiçbir faaliyette bulunmadım.

Bulunmayı doğru bulmadım. Hep orta yerde, her kesin her koşulda ulaşabileceği, bilgi

edinebileceği ortamlarda yaşadım. Hiçbir şeyimi gizli saklı yapmadım. Yazılarımı, haberlerimi alenen ve ulaşılabilir ortamlarda yazdım ve yayınladım. Geçmişimi hiçbir zaman gizlemedim.

Yaşanmışlıklardan dersler alarak yaşamıma taşıdım.

Siyasal amaçlı tek bir gözaltı olayı dahi yaşamadım.

Yasadışı hiçbir belge, kayıt vb. şey bulundurmadım. Eski süreçteki arkadaşlarımla bile açık ortamlarda birlikte oldum. Ortak anıların ve hikâyelerin paylaşılması dışında yasal olmayan hiçbir şey paylaşmadım.

Yaşamımın son 20 yılını böyle geçirmişken, birden bire düşünce değiştirip ya da mürit psikolojisi ile geçmişte anlam taşıyan insanların çağrısıyla böylesi bir faaliyete girmiş olmam akıllara ziyan bir olaydır. 18-20 yaşın acemiliği ile yaşadıklarımın benim yaşamı kavramış ve yorumlama yeteneği kazanmış halimle yer aldığım bu günümü belirlemesi asla düşünülemez. Ben kendimi, bilgi, bilinç ve edim olarak geçmiş süreçte yer aldığım yapının çok çok ötesinde görüyorum. Bu konuları ifade ettiğim pek çok yazıya imza atarak yayınladım.

(6)

İsnat Edilen BAĞLANTILARA İlişkin Savunmam

MİHRAÇ URAL:  Bu kişiyle tanışıklığım 1979 yılında ADANA Kapalı cezaevinden başlar. 3-5 ay kadar aynı koğuşta cezaevi yattık. Daha sonraki süreçte ise 1982 yılında Askeri mahkemelerin kararıyla aranır duruma düşünce Suriye ye gittiğimde görüştük. Orada kaldığım iki yıla yakın bir sürede birlikte olduk. Olumsuz bir süreci birlikte yaşamak durumunda kaldım. Yoğun

çatışmaların yaşandığı bu süreç sonrasında Türkiye ye döner dönmez yakalandım ve 13 yıl

4 ay hapis cezası aldım. 1990 yılında cezamı

bitirerek dışarı çıktım. Bu kişiyi Suriye den ayrıldığım tarihten sonra 2008 yılının birinci ayına kadar hiç görmedim. Tam 22 yıl hiçbir ilişkim olmadı ve asla görmedim, görüşmedim. 2008 yılının ocak ayında pasaport ile yasal yollardan vize alarak SURİYE ye gittim. Orada görüştük.

Görüşmemiz tamamen eski yaşanmışlıklara dayalı bir biçimde olmuştur. Gidiş amacımı paylaştık, dostluk ve arkadaşlık ekseninde orada yapmak istediklerime yardımcı olacağını söyledi. Ticaret yaptığını

ticari her konuda bana yardımcı olacağını ifade etti.

20 yılı aşkın bir süre sonra, yaşanılan tarihle yüzleşmek adına tartışmalarımız ve yazışmalarımız olmuştur.

MİHRAC URAL İLE HİÇ BİR ÖRGÜTSEL BAĞLANTIM YOKTUR. Kendisinden TALİMAT

ALARAK ÖRGÜTSEL FAALİYET SÜRDÜRDÜĞÜM iddiası doğru değildir. Ortak geçmişe ilişkin görüş alış verişinde bulunmak, anıları paylaşmak, unutulan ya da yanlış hatırlanan hususları

(7)

mütalaa etmek;  TALİMAT olarak nitelenemez. Yapılan görüşmeler HABERLEŞME ÖZGÜRLÜĞÜ kapsamındadır.

MEHMET GÖZEL, ÖMER GAZEL VE DİĞERLERİ: Eski süreçten tanıdığım insanlardır.

Antakya ya gittiğimde ya da ortak mekanlarda yan yana bulunduğumda görüştüğüm, sosyal çevrem içerisinde yer alan bir kişilerdir. Zaman zaman siyasal tartışmalarımız, sohbetlerimiz ya da birlikte yeni süreçte neler yapılabileceği noktasında konuşmalarımız olmuştur. Para

kazanmaya dönük kimi ortak girişimlerimiz oldu ancak başarılı olamadı.

Herkes kendi sosyal çevresini kendi geçmişinden ağırlıklı olarak oluşturur. Benimde sosyal ilişkilerimin içerisinde yer alan arkadaşlarımın önemli bir kısmı geçmiş süreci bir birlikte

paylaştığım arkadaşlardan olmuştur. Buda çok doğal bir şey. Polis olsaydım, emniyetten, avukat olsaydım adliyeden, eğitimci olsaydım öğretmen camiasından ağırlıklı olarak sosyal çevrem olurdu. Ben geldiğim sürecin gereği olarak ilişkide bulunduğum insanlarla oluşmuş bir sosyal çevreye sahibim… 

Bir süreçte birlikte bir dergi çıkartarak düşüncelerimi daha geniş insanlarla paylaşmayı tartıştık.

Benim böylesi bir girişim için istediğim tek şey vardı dergide yazı yazacak herkesin gerçek

kimliğiyle ve ismiyle yer almas ı

gerektiğiydi. İsmini orta yere koymadan siyasal iddialarda bulunmayı doğru bulmadığımı

belirterek bu konuda ısrarcı oldum. Farklı düşüncelerinde gerçek kimliklerle yer almasının benim içinde yer alacağım bir dergi çalışması için ön koşul olduğunu aksi halde yer almayacağımı belirttim. Zaten sonrasında ortak bir nokta yakalayamadığımız için böylesi bir projeden ben çekildim ve sonrasında da gerçekleştirilemedi.

(8)

Benim işim yazmak. Ben yazarak para kazanıyor ve yaşamımı idame ettirebiliyorum. Pek çok yayın organına yazı yazar iken yerel bir dergi olarak çıkartılan ATAK isimli yayın organına tek bir yazı yazmadım, tek bir yazım bu dergide yayınlanmadı. Bu dergiyi çıkartan arkadaşları tanıyor olmama rağmen yayın çizgisine katılmadığım için ve siyaseten yeterli bulmadığım için faaliyetlerine katılmayarak dışında kaldım. 

İsnat Edilen ÖRGÜTSEL FAALİYETLERE İlişkin Savunmaya GİRİŞ

1-   Öner kod adını kullandığım iddiası, kod adı kullanma gerekçesinin bile ötesinde bir

gereksizlik olarak sunulmaktadır. Ben yazılarımın önemli bir kısmını öner ödemiş imzasıyla ve kendi resmimle yayınladım… Muhabir dergisi haftalık yayınlanan bir dergidir ve ben o dergide yazdığım tüm haberler bu isimle imza attım. Burada yayınlanan haberlerime ilişkin Antalya Cumhuriyet savcılığınca açılmış davaların soruşturmalarına, Ömer Ödemiş olarak gitmiş ve ifade vermişimdir.

Öner kod adını kullandığım iddiası doğru değildir. Ben bu ismi yazı ismi olarak dönem dönem kullandım.  Kimi panellerde bu isimle konuşmacı oldum. Bu isim ve resmimle haberler yaptım.

Savcılar tarafından haberlerim mahkeme konusu olduğunda ifade verdim, duruşmalara katıldım.

(9)

2-İddianamenin faaliyetler kısmında yer alan ve benim ile Nuran Umdu arasında geçtiği iddia edilen telefon görüşmesinde;   “Antakya da şirket kurmak amacıyla bir daire kiraladığımı, bu şirketin göstermelik bir şirket olduğunu, içerisinin boş olacağını, yapacağım faaliyetleri bu şirket üzerinden gerçekleştireceğimi, ayrıca Suriye de de bu şirketin bir şubesini açacağımı”

söylediğim yer almaktadır.

Kısmen doğru olmakla birlikte bir söylem ancak bu kadar yanlış ya da çarpıtılarak

yorumlanabilir… Bir daire tuttuğumuz doğru ancak içinin boş olması, içine eşya koyacak paramızın kalmamasından dolayıdır. Bu yüzden bu daireye 4 ay kira verdik. Ancak tek bir gün kullanamadık.

3-Suriye ile Türkiye arasında ikili ticari anlaşmalar imzalandıktan sonra gümrük vergileri ciddi oranda düşürüldü. Bu süreçten sonra Suriye devletine değişik inşaat malzemeleri satmak karlı bir duruma geldi. Ben de bu durumdan yararlanmak üzere değişik inşaat malzemelerini bu ülkeye götürerek Pazar araştırmaları yaptım. En uygun ve kazançlı olan Perlit madeninden üretilen kiremitlerin önemli bir pazara sahip olduğunu gördüm. Kiremit pazarına yaklaşık 200

000 adet kiremit sattım. Kendi

şirketimi Pazar oturmadan kurmak ve yeni bir yükün altına girmek istemediğimden

arkadaşlarıma ait şirketler üzerinden tüm masraflarını karşılayarak yaptım. Bu amaçla Lazkiye ve Şam kentlerinde 3 kez fuarlara katıldım.

Suriye de Pazar bulmam da yardımcı olan arkadaşlara da gelirimden %10 pay vererek ticareti profesyonel bir duruma sokmaya çalıştım.

Suriye de yaşayan kimi arkadaşlarım benim bu ülkedeki ticari girişimlerime değişik katkılar sundular. Bunun karşılığında da kazançtan değişik oranlarda paylar verdim… Yapmaya çalıştığım yalnızca ticaretti ve yeni gittiğim ve oluşturmaya çalıştığım ticari ilişkilerde daha önceden tanıdığım insanlar benim için daha güvenilir kişilerdi. Bu amaçla bahse konu kişilerle ticari ilişkiler kurdum. Bunu yaparken de hiçbir gizlilik telaşına kapılmadım. Çünkü yapmaya çalıştığım şey son derece yasal ve meşru zeminde, ticari bir faaliyette bulunmaktı. İlişikte sunduğum kartvizitler oradaki arkadaşların ticari faaliyetlerine dönük belgelerdir.

(10)

İnşaat malzemeleri dışında, Suriye ile ticaret yapmak isteyen pek çok firmayı belli bir miktar para karşılığında beraberimde götürerek Lazkiye ticaret odası başkanı Kemal Esat ile ilişkiye geçirdim. Onların aralarında yapacakları ticaretten de ayrı bir para kazanmayı hedefledim. Bu amaçla iki yıl içerisinde tam rakamı hatırlayamamakla birlikte yaklaşık 30 firmayı bu ülkeye götürerek, danışmanlık ve rehberlik hizmetleri vermeye çalıştım.

İki yıl içerisinde toplam 39 kez Suriye ye gittim. Yaklaşık bir ayda 3 kez. Bu süreçte orada gelişmeye yönelen ticaretten gelir elde etmeye, para kazanmaya çalıştım. Çevremde ki hemen her tüccar bir biçimde bu ülkeye mal satmaya çalışıyordu. Bende bu süreçten ticari olarak yararlanmaya çalıştım.

2-   Ben kiremit satışı için Suriye de bulunduğum bir zamanda SU ARITMA TESİSİ kurulması işi geldi. İşi getiren Mihraç Ural’dı. Bu işin altından tek başına kalmam mümkün olmadığı için M. Ural’ın önerisiyle Ömer Gazel ve Mehmet Gözel ile birlikte girmeye karar verdik. Gidiş gelişler, rüşvetler vb. ciddi bir masraf ve çalışma

gerektiriyordu. Bu işe çözüm ortağı olarak gireceğimiz, alınması durumunda para yatırıp işi bitirebilecek güçte bir Arıtma firmasın bulunması gerekiyordu. AK ELİ firması ile bu

çerçevede anlaştık. İşin alınmasını biz sağlayacaktık, onlar da işin gerekliliklerini yerine getirip, yapımını üsleneceklerdi. Lazkiye Ticaret odası başkanı ise Suriye kesiminde bizim adımıza işin alınmasını takip ediyor, etkinliğini işin bizim almamız yönünde kullanıyordu. Bunun karşılığında da ihale tutarının %10 oranın da, taşeronluk

sözleşmesi adı altında pay verecektik.  İhalenin

tutarı 8 milyon dolar civarındaydı. Karlı bir işti ve her birimize ciddi oranda para kazandıracaktı.

Tüm zamanımızı ve olanaklarımızı bu işe ayırdık.

Paylaşım konusunda aramızda sorunlar, tartışmalar çıktı. Bu ihale alınması durumunda % 10 civarında kar bize % 5 civarında pay Suriye de bulunan arkadaşlara kalacaktı.

(11)

Suriye de 30 yılı aşkın süredir yaşayan arkadaşların kendilerini ve ilişkilerini nasıl tanımladıkları benim için hiç önemli değildi. Eskiden kalma alışkanlıklarla, orada ekip olarak davranışların tanımı örgüt, insanlara ise hitapta yine eskiden kalma alışkanlıkla “yoldaş” deniliyordu. Bu sadece bizim için kullanılmıyordu, Suriye de yaşayan ve oralı olan kimi ilişkiler içinde kimi zaman kullanılıyordu. Yabancısı olmadığım bu hitap biçimi beni hiç rahatsız etmedi. Ancak yazışmaların izlenmesinde sanırım bu tanımlar ve hitaplar Türkiye ye dönük bir değerlendiri içerisinde görülmüştür. Orada yaşayan arkadaşların kendi şirketleri ve ilişkilerini örgüt olarak tanımlamaları, Türkiye’ye dönük bir faaliyetin sonucu olarak değil, oradaki yaşamın biçimine dönük bir tanımlama ve ilişki biçimidir.

Su arıtma İhalesinde bir biçimde tasfiye edilerek uzaklaştırıldık. Hala bu ihaleyi neden alamadığımızı bilmiyorum. Tüm gerekliliklerini yerine getirmemize rağmen, harcamalarını yapmış olmamıza rağmen, anlaşmalarını tüm detaylarıyla yerine getirmiş olmamıza rağmen ve en uygun fiyatı vermemize rağmen bu ihaleyi alamadık. Bu ihalede yaşadığım başarısızlığın maddi tahribatlarını hala yaşamaktayım.

3-   NEBİL Rahuma’nın ve devrim şehitlerinin anmasına katıldım. DEKSAD tarafından düzenlenen ve resmi izinleri alınmış olan bu etkinliğe, bir süreci birlikte yaşadığım, geçmişte tanıdığım ancak çatışma sürecinde kaybettiğimiz arkadaşlarımı anmak için katıldım. 1983 yılında Lübnan da yaşanan çatışmalarda ölen arkadaşlarımı ben yıllarca acı içerisinde anmışımdır. Aynı süreçte ben de bir fiil bulunmuştum ve o insanları şahsen tanıyordum… 12 Eylül askeri darbesi ile Türkiye’yi terk etmek ve Lübnan da yaşamak zorunda kalan bizlerin, yaşadığımız ortamın zorunluluğuyla katıldığımız çatışmada kaybettiğim bu arkadaşlarımı bu gün bile yüreğim sızlayarak anmaktayım.

(12)

katıldım. Bir örgütsel faaliyet olarak değil siyasal etkinlik olarak yer aldım. Tüm bu etkinlikle demokratik zeminde yasal olarak organize edilmiş etkinliklerdir.

4-   Nebil Rahuma’nın öldürülmesi olayı 31 yıldır karanlıkta kalmış bir olaydır. Kimler tarafından neden öldürülmüştür? Üzerinde çalıştığım ve kendi tarihsel sürecimi de kapsayan bir kitap hazırlığı çerçevesinde bu olayı karanlıkta kalmış pek çok olay gibi araştırdım. Ciddi sonuçlara da ulaştım. O dönemi yaşayan canlı tanıklarla defalarca konuştum. Nebil Rahuma’nın

öldürülmesi ile Ali Çakmaklı’nın öldürülmesi arasında ki sıkı ilişkiyi önemli ölçüde

araladım. Nebil

Rahuma’nın cesedi bulunduktan sonra, aynı günlerde, kimliği tespit edilmesine rağmen kimsesizler mezarlığına gömülmesi konusunu ve Nebil Rahuma’yı öldürdüğü balistik incelemede kesinleşen silahın MHP Eyüp ilçe binasında yakalanması arasındaki ilişkileri aralamaya çalıştım.

Bir tarihsel süreci gazeteci ve yazar kimliğiyle değerlendirmek için ciddi çalışmalar yaptım. Bu konuda yurtdışında ki arkadaşlarla uzun uzun yazışmalar ve sohbetler yaptım. Kitabın taslak çalışmasını önemli ölçüde tamamladım. Kimi konuları makaleler halinde yayınladım.

1-Ali Çakmaklı ve Tarihsel gerçekler

(13)

2-Hanna Maptunoğlu Ve Tarihsel Gerçekler

3- Ahmet Çolak olayı ve tarihsel Gerçekler

4- Nebil Rahuma Onurlu bir devrimcidir

5- Yalanlar Tarihle Örtüşmüyor vb. 

       gibi yazıları kaleme alarak yayınladım. Bu yazıların tamamına yakını üzerine çalıştığım kitap taslağıyla ilgili olarak hazırlanmıştı.

7-Acil Demokrasi İçin CEPHE dergisinin çıkarılması faaliyetlerinin organize edilmesi ile ilgili iddiaya gelince;  bir dergi çıkarmak için bir süreçte bazı arkadaşlarla konuştuk ve tartıştık.

Amacım bir tarihsel süreci paylaşan insanlardan başlayarak yaşanan değişimi yeni insanlarla paylaşmak ve bu yeni süreçte farklılıklarımızı ve benzerliklerimizi siyasal olarak ortaya

çıkartarak demokratik zeminde neler yapabileceğimizi belirginleştirmekti.

Bu düşünceyle yan yana gelebilecek bazı arkadaşlarla yasal, izinleri alınmış bir yayın organı düşüncesini tartıştık. Bizler için nostaljik bir değerde olan Cephe ismini de bir biçimde yayın organının isminin bir köşesine eklemeyi öneren ve bu ismin eski arkadaşların dikkatini çekeceğini söyleyen kişiler oldu. Bu, yaşanılan özgün tarihsel kesite verilen değer açısından önemliydi.

(14)

Ben bu tartışmalarda -ki konuya ilişkin tartışma belgeleri bilgisayarımdan polis tarafından alınmıştır- iki temel gereklilik ortaya koydum. Birincisi, her yazı yazanın kendi ismi ile yazması ve düşüncelerini açıkça savunması idi. İkincisi ise geneli kapsaması yerel bir özellik taşımaması idi. Kolektif yazılar adı altında isimsiz yayınlanacak yazılarla herkesin paylaştığı imajı verilen düşüncelerin böylesi bir yayın organında olmasını doğru bulmadım ve bu çalışmadan ve

tartışmadan çekildim. Sonuçta da zaten böyle bir dergi çıkartılmadı ve sadece düşüncede kaldı.

Yasal olmayan bir yayın organı çıkartmaya dönük hiçbir faaliyetim olmadı. Türkiye de ki demokratik zemin artık böyle farklı siyasal düşünceleri içeren muhalif dergilerin yasal olarak yayınlanmasına olanak tanımaktadır. Yayınlanan yazıların yazarını bağladığı her türden yayın organında kendi düşüncemi yazmakta hiçbir sakınca görmedim, görmemde.

Bu çalışma asla ve asla bir örgüt faaliyeti değildir. Yalnızca geçmiş tarihsel süreci paylaşan birkaç insanın, bu günde siyasal düşüncelerini paylaşabileceği, bireysel olarak katkı

koyabileceği bir muhalif yayın organı faaliyetidir ve tamamen yasal bir zeminde gerçekleştirilmek üzere düşünülmüş bir girişimdi.

8-Filistin Kurtuluş Cephesi MERKEZ Komite Üyesi A Fuat Abu Ahmed ve Lübnan Komünist Partisi Genel Sekreteri Sadullah Mazragani’nin Türkiye de katıldıkları bir festival sonrasında Suriye ye götürdüm. Ben zaten kendi ticari işlerim için Suriye ye gidecektim. Mehmet Gözel isimli arkadaşımın isteği üzerine gidiş zamanımı bu insanların gidiş tarihlerine denk getirerek arabama aldım ve Suriye ye götürdüm. Hiç kimseden talimat alarak bu işi yapmadım. Birlikte ticari girişimlerimiz olan bu arkadaşımın isteğini hiçbir kaygı duymadan yerine getirdim. Yasal olarak geldikleri ülkemizde, yasal olan yapılan ve devletin bir belediyesi tarafından düzenlenen bir organizasyona katılan bu insanların götürülmesinde hiçbir sakınca görmedim. Gidiş günü sabah  Adana’ dan Antakya ya gelerek, tanımadığım ancak Mehmet özel arkadaşımın misafiri

(15)

olarak bildiğim Filistinli bu kişileri Suriye ye/ Lazkiye’ye kendi arabamla götürdüm ve bıraktım.

9-Suriye Türkiye arasında taksicilik yapan Yılmaz Altundağ’ı arayarak, Suriye den bana verilmesi gereken 6000 doları getirmesini istedim. Yılmaz Altundağ isimli arkadaşı Suriye ye gidiş gelişlerimde arabasını kullanmamdan dolayı tanırım. Beni pek çok kez Suriye ye götürüp getirmiştir.  Dürüst bir insan olarak tanıdığım için de güvenirim. Benim o dönemde Suriye’nin değişik kentlerinde kiremit sattığım bayilerim vardı. Şam da, Halep de, Lazkiye de ve Humus da.

Satışlarımı genellikle siparişlerde yarısını peşin alıyor geriye kalan yarı parayı da mal tesliminde alıyordum. Yılmaz Altundağ bu parayı oradan alarak bana getirip teslim etmiştir. Ancak miktar 3000 dolardır. Bayim bunu fırsat bilip eksik para gönderdiği için alacağımın hepsini tahsil edememiştim.

İddianamede geçen 6000 dolar paranın bana getirilerek verilmesi olayın gerçeği budur. Örgüt ya da dergi ile vb. alakalı olan bir para değildir. Benim ticari faaliyetlerim kapsamında almam gereken bir paradır. Ben Suriye ye 200 000 dolarlık kiremit sattım. Bu paranın önemli bir kısmını kendim alarak getirdim. Yılmaz Altundağ ile işim dışında hiçbir farklı ilişkim asla yoktur. Kısa bir süre önce tanıdığım ve dürüstlüğüyle bana güven veren bir insandır. Bu nedenle de paramı ona güvenerek Türkiye ye getirmesini istedim. Olayın gerçeği budur.

Kaldı ki iddianın tarihi 16.01.2009 dur. Ben aynı süreçte, 07.01.2009 tarihinde Suriye ye gitmiş 09.01.2009 tarihinde dönmüştüm. Hemen arkasından 25.01.2009 tarihin de tekrar gitmiş ve 30.01.2009 tarihinde dönüş yapmıştım. Bu paranın gelişi sıradan bir olay olmamış olsaydı ben bunu kendi gidişlerimde çok rahatlıkla getirtir, başka bir aracıyı olayı sokmazdım. Dergi için ya da başka bir gizlenmesi gereken bir iş için ihtiyaç duyulan parayı kendim getirmem çok daha akılcıdır. Ayda neredeyse 3 kez Suriye ye gidip gelen birisinin yasal olmayan bir düşüncesi olsaydı bunu çok daha dikkatli yapar, elden geldiğince de araya başkalarını koymazdı. Bu para

(16)

10-Örgütsel faaliyet kapsamında Ankara da yapılan Tekel İşçilerine Destek mitingine katılmak iddiası ise tamamen gerçek dışıdır. Ben Ankara da yaşıyorum. Bahse konu miting Ankara da yapıldı ve hemen her kesim bu eyleme destek verdi. Ben Tekel işçilerinin bu eylemini siyasal olarak desteklemedim. Bana göre solda durmayan bu insanların kadro değişikliği yasası ile uğradıklarını iddia ettikleri hak mahrumiyetini protesto etmek için giriştikleri bu eylem çok desteği gerektiren bir nitelikte değildi. Yıllarca normal işçilerden birkaç daha fazla ücret alan ve oylarını götürüp muhafazakâr partilere veren,  sol ile hiçbir alakaları olmayan bu insanların desteklenmesi doğru değildi. 

Ancak Antakya’dan Mehmet Gözel arkadaşım beni telefonla arayarak “bu eylemi desteklemek üzere birkaç arkadaşıyla birlikte Ankara ya geleceklerini söyleyerek yardımcı olmamı istedi.

Bende kalacak yer vb. sorunları olur düşüncesiyle eylem alanına gittim ve arkadaşlarla görüştüm. Katılan arkadaşlar ATAK isimli bir derginin pankartı altında yürüyüşe katılmışlardı bende onlarla birlikte bir süre yürüdüm.  Yasadışı örgütsel faaliyet denilen eylemin aslı budur.

SONUÇ ve TALEP

ADANA-K.MARAŞ-ANTEP-ADIYAMAN-HATAY-İÇEL illeri Sıkıyönetim Komutanlığı 2 Nolu

(17)

Askeri Mahkemesi 1984/ 318 Esas ve 1985/ 87 karar nolu gerekçeli kararı ile TCK’nın 168/2 maddesi uyarınca (THKP-C Acilciler örgütü üyesi olduğum iddiası ile) 13 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırıldım. 1990 yılında cezamı tamamlayarak özgürlüğümü kazandım. Bu gün 21 yıl sonra yeniden aynı örgütün üyesi olmak iddiasıyla yargılanma talihsizliği ile karşı karşıyayım. 21 yıl boyunca tek bir yasa dışı faaliyette bulunduğuma ilişkin iddia, yargılama, gözaltı ve soruşturma olmamıştır.

Aynı şekilde bir dönem içinde bulunduğumuz iddiası ile cezalandırıldığımız örgütün de hiç eylemine, etkinliğine, faaliyetine, afiş asmasına, bildiri yayınlamasına ya da benzer bir faaliyetine tanık olmamışımdır.

Bir dönem var olduğu iddia edilen bu örgütün varlığına ilişkin hiçbir somut eylemlilik ya da faaliyet bu kadar süreç içerisinde duyulmamıştır.

Silahlı olduğu söylenen bu örgütün 25 yıldır tek bir silahlı eylemi ya da eylem girişimi bulunmamaktadır. Bırakınız silahlı eylemini silahsız dahi eylemi bulunmamaktadır.

Silahlı bir örgütün varlık zemini askeri eylemlerdir. Silahlı eylemler yapmadan, sistemle askeri bir mücadeleye girmeden hiç hiçbir şiddet yanlısı örgüt yaşayamaz, yaşama zemini bulamaz.

Kendi kadrolarını, militanlarını etrafında tutamaz. 

Olmayan bir örgütü var yapmaya çalışmanın kime ne yararı vardır? Bu durum

düşündürücüdür. Herkes kendi bulunduğu durumu istediği biçimde tanımlayabilir. Buna karışamayız. Ancak altını dolduramıyorsa bu yapılan şey insanları aldatmaktan başka bir şey değildir.

(18)

İşbu savunmamda ayrıntılı olarak açıklamaya çalıştığım faaliyetlerimden anlaşılacağı üzere;

1.   Terör örgütü üyesi değilim,

2.   Terör örgütü adına faaliyet göstermiyorum,

3.   Yasadışı olduğu iddia edilecek hiçbir eylemim yoktur,

4.   Yaptığım yazışma ve görüşmeler, gizlisi saklısı olmayan HABER ALMA ÖZGÜRLÜĞÜ kapsamındaki faaliyetlerdir,

  Sayın Mahkemenizden BERAATIMI ve adli emanette tutulan belgeler ile cep telefonumun iadesini talep ediyorum. 15.09.2011

        Saygılarımla         Ö. ÖDEMİŞ

(19)

http://tarihselhainler.blogspot.com/2011/09/oodemisin-mahkeme-savunmasi.html

Benim notum: Ömer Ödemiş ne mehmet yavuz gibi hem DYP’li hem de sözüm ona devrimci olduğumu nasıl açıklasam diye kıvranıyor ne de Hasan Balcı gibi ceza alacağım korkusuyla aklını kaçırmanın sınırına gelmiş durumda…

Yukarıdaki savunma için söylenebilecekler çok kısa…

Be birader, üç yıldan beri bu sitede yazan insanlar başka bir şey mi söylüyorlardı?

Mihrac Ural ve çevresi bir çetedir, diye bu kadar yazdık.

Sen de farklı bir şey söylemiyorsun…

Lazkiye ticaret Odası Başkanı Kemal Esat ile anlaşmışlar…

Türkiye’den parası olanları ticaret ve yatırım için Suriye’ye çağır ve kazıklayıp geri gönder…

(20)

Bunu anlamak için bilmem kaç bin Dolar kaptırmak mı gerekiyordu…

Referanslar

Benzer Belgeler

20. T anrı’n ın cisim olup olm adığı meselesi. Yedinci ve sekizinci okullarda vardır; birinci, ikinci, üçüncü, d ördüncü, beşinci, al­ tıncı ve dokuzuncu

4 Tol’un (2016:8) İstanbul’daki bazı semtlerde yaşayan Alevi gençler üzerine gerçekleştirmiş olduğu saha çalışmasında gençlerin kendi kimliklerini tarif etme

Demirel’in, “Enver Paşa’nın mezarı Türkiye’ye getirilecektir” sözü, gözleri sürgünde ölen ünlülerin mezarlarına çevirdi ENVER PAŞA. Mezarı vurulduğu yer

Grousset et qui, par dessus le marché, se déclare ami des Turks, produise la fâcheuse impression de partager l’opinion des Pirenne - père et fils -, ces

Maddi desteğe ihtiyacı olan başarılı Türk gençlerine öğrenim imkanı sağlamak gibi ulvi ve vatansever bir düşünce ile Türk Eğitim Vakfı'na.. tüm mal

Paris 6 Ağustos 90S Muhterem Sezai Beyimiz, Ferit Beyden Ahmet Rıza Beye gelen bir mektupta «Şûrayı Üm­ met» in bir iki güne kadar tabe- dileceğini ve 15

Örgütlerin içinde faaliyet gösterdikleri değişken çevreye ve koşullara uyum sağlaya­ bilmesi için planlı örgütsel değişim yoluna gidilebileceği gibi çevrede

In order to understand the molecular aetiology of CF and CBAVD and to determine the CFTR gene mutations in the Taiwanese population, we analysed the whole CFTR gene in 36