ISSN 1301- 2312
TIP TARiHi
A RAŞTIRMALARI
H I S T O RY OF ME D I C I N E ST UDI ES
• 1
l
ı ~ı
1 '
~o
lST ANBUı_..HAZIRAN-200 1
Ord.Prof.~HMET ŞEREFEDDİN
YALTKAYA (1879-1947) HAYATI VE
ÇALIŞMALARIProf Dr. Aykut Kazancıgit Vefatının 15. yılında Ord.Prod.Dr.Sühey/ Ünver'(l898-1986) 'in anısına
SUMMARY
Ord.Prof. Mehmet Şerefeddin Yaltkaya his life and his scientific contributions
19. yüzyılın son çeyreği ve 20.
yüzyılın ilk yarısı Türkiye'de temele kadar inen çok büyük değişikliklerin olduğu bir dönemdir. Bu yıllarda ya-
şayanlar yaptıkları herşeyi zorluklar içinde gerçekleştirmişlerdir. Bu uzun ve zahmetli geçiş döneminin önemli din ve fikir adamlar.ından biri olan Mehmet Şerefeddin Yaltkaya, yıllarca öğretim üyesi ve din görevlisi olarak
çalışmış, çeviri ve araştırmaları ile
"dikkati çekmiş; ayrıca hayatının son
yıllarında yüksek düzeyde idari so- rumluluklar yüklenmiş ve Atatürk'ün cenaze namazını kıldırarak tarihi o- laylarda vazife almış bir kişidir. ]<.ay- naklarda ismine sık rastlanmasıha rağmen şimdiye kadar Yaltkaya hak-
kında herhangi bir araştırmaya rastla-
madık Yaltkaya üzerindeki bu araş
tırmanın sonuçları 3 ayrı bölümde takdim edilecektir.· Bunlar sırası ile Hayat hikayesi, Yayınları, Değerlen
dirme ve Sonuç'tan meydana gelmek- tedir. (1)
A- Hayat Hikayesi
Yaltkaya 1 879'da ~ İstanbul'da Cerrahpaşa semtinde Attımermer cı-
varı~da Seyyid Ömer mahallesinde
Balcı yokuşurıdaki babasının evinde
doğdu. Babası devrinin meşhur Mevlidhanlarından, Cerrahpaşa'da
Cerrah Mehmed Paşa· camii hatip ve
imamı, ayrıca Haseki caddesindeki evvelce· Zeyniyye'den, sonra Kadiriyye'den olan Bayram Paşa-i
Veli dergahının şeyhi Kadiri
meşahirinden Seyyid Hafız Mehmet Arif Efendi'dir. (Resim 1-3) 22 Zil- hicce 1 325'de\ Jefat
etmiştir.'
O dö-nemde Cerrahpaşa Camii ve çevresi hakikaten bakımlı ve seçkin bir ortam
oluşturmaktaydı. Camii bahçesinde
Paşa'nın türbesi," küçük bir tahta bina ve varlığı S.Ünv·er tarafından tesbit
edilmiş olan 1934'de anlamsızca yıktı
rılmış güzel bir hamam mevcuttu.
Haziresinde önemli kabirler vardı.
Latif ve zarif bir zat olan Arif
• İ.Ü.Cerrahpaşa Tıp Faknitesi E. Öğretim Üyesi
1 Arif Efendi'nin XX. Yüzyıl başlarında çekilmiş bir resmini ve yine O'nun Cerrah Mehmet Paşa Camii haziresinde Sayın
Necdet İşi i tarafından bulunan kabir taşını
belge nitelikleri dolayısıyla bu makalede
yayınlıyoruz.
Efendi'nin müsikide mehareti vardır.
Zamanının musiki üstadları onun
"hutbe"lerinde "mevlid"lerinde yaptı-·
ğı tabii narnelere hayran olmuşlardır.
(2) Y altkaya çok küçük yaşında Oda-
başı'nda Behruz Ağa Sıbyan rnekte- binde devama başladı. Hocası Hacı
Mehmet Efendi'den okuyarak dokuz
Resim ı. M.Ş.Yaltkaya'nıo babası Kadiri
Şeyhi Mehmet Arif Efendi'nin 1909'dan önce çekilen tarihi belge niteligindeki bu resminde
serpuşu ve yakalığı dikkati çekmektedir.
yaşında· hafız oldu. Yalt~aya'nııı "bü- tün hızımı ondan aldım"· dediği abid ve saliha bir hatun olan annesi Hacı
Mustafa efendi kızı Atıyyetullah I:Ja-
nım, İstanbul'da doğmuş, oğlunun
ettiği diptorna ona bütün orta öğretim
müesseselerinde hocalık yapma inika- nını veriyordu. Daha sıbyan rnekte- binde iken hafız olan Yaltkaya rüşti
ye öğrenimi esnasında ve daha sonra- ki yıllarda, çevresinin de yardımıyla Arapçasını üst düzeye çıkardı; bu
merakı Yaltkaya'yı bir süre sonra döneminin en iyi Arapça bilen uz- manlanndan· bir hali~e getirecektir.
yetişmesinde büyük manevi tesiri Resim 2. Hocası Hasna Efendi'nin ogtu Necati olmuştur. Sıbyan mektebinden sonra Lugal, Şerefeddin Efendi ve oğlu kOçU k Arif Davutpaşa Rüştiyesi'ne kaydolundu.
Burasını bitirince müsabaka ile
Darülmuallim'de iken Beyazıt
Darülmuallimin'e girdi ve dört senelik Camii'nde cami derslerine devama eğitimini bitirt:rek Rüştiye kısmından başladı. Buradaki müderrisl~r tanın
mezun oldu. Yaltkaya'nın asıl adı ve mış kişilerdi. Kastamonulu Süleyman ilk şöhreti Hafız Mehmet'dir. · Efendi ile Trabzonlu Hüsnü Efen- Şerefeddin ismi kendisine, İstanbul
di'den (3) sabah derslerini ve Arap- Darülmüallim'ine girip talebe olduk- kirli Hüseyin Efendi'den (4) ikindi tan sonra verilmiştir böylece elde derslerini takip etti. Bu sırada İsmail
( 238 ~
Saib Efendi'den koltuk derslerini oku- du; bu yıllarda geniş bir kültür tabanı
na sahip olmak ·için· çok çalıştı. Hatta hacası ·İsmail Saib Efendi ile birlikte bir süre Tıp ve Bezacılık Fakültesi derslerine bile devam ettiler (5). Ni- hayet başarı ile medrese tahsilini bi- tirdi.
Resim 3. Mehmet Arif Efendi'nin Ce~
Meh111et Paşa Camii haziresinde aziz dostu- muz Necdet lşli tarafından tesbit edilen
mezartaşı. Burada taşıri ve yazının sade gUzel- ligi ile üstündeki Kadiri tacı dikkati çekiyör.
İcazet aldıktan sonra ruus imtiha-
nına girdi ise de bu ilk defada başarılı olamadı. Daha icazet almadan önce yayınladığı llmi Esir'ler hakkındaki
kitabını gÖren ve takdir eden Saadet- tin ve Rebii Paşaların desteği ile Har-
biye Nezareti muhasebat dairesi tahri- rat kalemine küçük bir maaşla tayin olundu. Bir süre burada çalıştıktan
sonra istifa ederek "Dar'ül-ilm vet- talim" (6) adlı özel-okula ders nazın
olarak .tayin olundu. (1909) ve kendi ifadesi ile bu senen'in "15 Teşrin-i Sanİ'sinde tedris hayatına" başladı (7).
Bir süre sonra Bandınna'da açılan
Numune Rüştiyesi'ne başmuallim ola- rak tayin edildi. Bu sırada Neşihat'da
Ruus sınavı açılmışti. Beşyüz talip arasında Şerefeddin Efendi de vardı.
Üçüncü defa olarak girdiği "İstanbul ruus imtihanı müsabakasını" başarı ile vererek yetiştiği Fatih Camii'nde derse
çıkılıağa başladı ve dersiam oldu (1913). Bu tarihten itibaren 28 yıl Ankara'ya gittiği 1941 'e kadar dü- zenli şekilde burada ders venneğe
devam etti.
Yaltkaya'nın ruus imtihanını ba- şardığı dönemde Osmanlı Imparator-
luğu'nda temele inen önemli sarsıntı-
... lar gözleniyordu./ Bunlar belirli bir noktada o dönem fikri hayatı .içinde yer alan herkesi etkilemiş~ir. Yaltkaya da etkilenenlerden biridir. Bu etkile-
şim ortamının meydana geliş şekli ve
sonuçları _kısaca aşağıdaki şekilde
açiklanabil ir.
Meşrutiyetten hemen sonraki
taşkınlık devrinde Avusturya'nın Bos- na-Hersek'i ilhakı, 31 Mart vakası,
Balkanlar'da "İttihad-ı anasır" ve mezhepler arasındaki yakınlık,. Hürri- yet ve .. İtilhaf ile İttihat-ve Terakki
fırkaları arasındaki şiddetli anlaşmaz
lıklar, aydınların kavram tartışmaları
gibi birbirinden çok ayrı sahalardaki
çatışmalar büyük boyutlara ulaşırken
ilmiye sınıfında ve İsliimcı çevrelerde büyük bir hareket ve siyasi davranış
görülmüyordu. Her ne kadar bu çev- relerde de medreseterin vaziyetleri ve
eğitim meseleleri üzerinde duruluyor- sa _da bunlar daha ziyade soyut kav- rarnlara yönelmişti.
'
İşte
bu ortamda 19 1 l'de birden bire başlayan Trabulusgarp Savaşıbütün İslam aleminde Fas'tan Hindis- tan'a şiddetli bir uyanışa sebebiyet vermişti. Türkiye dışındaki İslam ülkelerinde, buraları işgal-etmiş olan
yabancı devletlere karşı bir başkaldırı niteliğinde olan bu hareket, Osmanlı İmparatorluğu'nda İslamcı çevrelerin pasif davranışını b"trdenbire değiştir
miş ve toplum yapısı ile ilgili konular tartış~lır olmuştu.Lİstimbul'dan ve bü- tün Islam alemmden yükselen bir birikim patlamasını andıran alışılma
dık sesler, bu dünya ile iktisadi ve siyasi çok yakın çıkar bağları olan devletler tarafından derhal hissedildi ve Avrupa basınındaki bu mesel e
tartışılmaya başlandı. Bu memlekette- rin Doğubilimcileri de konu ile iJgili
değerlendirmeler, hükümetlerine uya-\
rılar yapınağa başladılar (8).-Hatta bu dönemin bu özelliği yıllarca sonra İslam dünyasıyla ilişkileri .. olan Rus- ya'da, Milli- Mücadele döneminde Komünist Parti yöneticileri tarafından
da dile getinlmiş ve dotaylı bir uyarı olarak hatırlatılmıştır (9).
Kısaca anlatılan bu sarsıntı Os- manlı İmparatorluğu'nda islamcı çev- releri ana hatlarıyla iki belirgin gruba ayırmıştır. lYef!ilikçi İslamcılar diye
adlandırabileceğimiz bi~inci grup içinde Mehmet Akif, Şemsedçiin
Günaltay, İsmail Hakkı -İzmirli v.d.
fikir adamları, ikinci grupta ise Ahmet Naim Bey modelinde gelenekçi veya köktenci İslamcılar bulunmaktaydılar.
Şerefeddin Yaltkaya kesinlikle birinci gruba mensubdur. Nitekim hayatı
boyunca bu grubun davranışlarınİ desteklemiştir. Hemen şunu ilave edelim ki buradaki iki grubun ayrıldı
ğı nokta çerçevesine İslami akideler girmiyordu; yani İslamiyet'in Luther'ci bir yorum farklılığı bahis konusu değildi, tartışılan konu İslami
·yet hudutları. 'içinde devlet yönetimi, çalışma, yaşam biçimi; üretim, sanayi;
teknik vd. .. gibi konular, Avrupa ile ilgili değerlendirmeler gibi somut
tutumlardı.
Ne gariptir
1
ki zannedilenin tam aksine, başta · o dönemin Şeyhülislamiarı olmak üzere ilmiye sını
fının sessiz çoğunluğu yenilikçi grubu
desteklemişlerdir.- Bunun en . güzel belirtisi medreselerdeki l 914 ve 1 91 7 düzenlemelerini ., bu cephenin candan destekiemiş oİinasıdır~ Siyasi açıdan bu grubun davranışl~ını ve-anlayışını belki şiirsel bir anlatımla fakat en güzel gösteren çizgi Akifin "Fatih Kürsüsünden" adlı şiirinden
"Nasrullah Camii mev'izesi~'ne giden yoldur ( 1 0). l 918'den sonra kısa bir süre siyasi destekle hakim oları gele- nekçi grup ise ifadesini ünlü "katli vacip" fetvalarında bulmuş ve 1 920'den i.tibaren kendi kendini red- dederek eriyip gitmiştir.
İşte bu ortamda Y altkaya'ya çok genç ·yaşından itibaren yakın olan Hasan Ali Yücel O'nun o yıllardaki etkisini şöyle anlatır (ı ı):
"Ziya Gökalp Şerefeddin
Efendi'yi çok takdir etmiştir.
İslam hukuku meselelerinde a- ziz Hocanın Ziya Gökalp'e, metotlu çalışma ve yazma husu- sunda da Ziya Gökalp'in Hoca-
240
j .
: . .
ya yardım ve. etkileri. büyüktür.
1914-1918 ·harbi içinde Molla· Guranl'deki ·evinde Ziya Bey'te; ·
buluştukları gecelerde, bilgi
· bahislerine o kadar dalarlarmış
ki ya güneşin doğması, yahut lambadakl gazm bitmesi bu ha- raret!i ve veeit/i konuşmalara
son verdirirmiş. İcazet almiş bir Dersiam oluşu, onun fikıhtaki
melekesini arttırmaya vesile
olmuştu. Sonralarr pek· uğraş
madığı bu bilgi bölümünde kuvvetli hajizası, daima kendi- sine yardımcı olmuştur. Fıkıh
meselelerini bu eski a/ışkanlıkla
taze bilgiler gibi hallettiğine
çok kereler şahit olmuşumdur. "
(bkz. Yay.7 ve 67)
'"Bu çalkantılı ortamda Şeyhülis
·lam Mustafa Hayri Efendi'nin 1914'te gerçekleştirdiği yeni medrese teşkilatı tatbiK.at saf)asınıi'girdi. Bu'·esnada din eğitiminin tek elden ve· tamamile medrese tarafından yapılması gerek- .çesiyle I 900'da açılmış olan Darülfı.i
nun ilahiyat Fakültesi fiili olara~ ka- patıldı (12). Bu yeni- teşkilat:ta Yaltkaya aktif olarak çalıştı; tefsır, hitabet ve mev'ize müderrisi oldu. · Ayrıca me~reselerin muhtelif derec.e~
lerinde Arap edeBiyatı ve mantık dersleri verdi. 1923 yılında (8 Mart
l339'da) · Süleymaniye Medresesi'ne müdür muavini olarak tayin edilmek istendi, fakat öğretim hayatını bırak
mak istemediğinden bu görevi kabul etmedi. Camide ve medreselerde tale- be-i ulfima ders verirken Darüşşafaka, Vefa, Gelenbevi ve Kandilli liselerin- de Arapça, Farsça, Edebiyat ve Din dersleri okuttu. Yaltkaya Meşrutiyet yıllarında gazete ve dergilerde çalıştı ve pek çok· yazı yazdı. Bu yıllarda
Yaltkaya, adı bilinen,' fikri faaliyeti takip·_~di!e.n· bir ~üşünür, ~ir'din _ada- mıdır. Üıive·r
o ·
dönemdeki Yal~kaya'yı şöyle anlatır (13)': ."Eski tabir/e söyliyeyim,
·' ·
Şererjeddin
Efendi'yi Cerrah-paşa semtinden tanırım. Kendi- sini o zamandan arızalı yü-
rüyüşü ve kara ~akalı ve ciddi
tavırlarıyle daima hatırlarım:
Lakin ona pek sokulamaz, gör-
düğümüz yerlerde de pek ko-
nuşmazdık. En sık olarak kendi- sini Beyazit kütüphanesi müdü- rü İsmail Saip efendi hoca ya- nmd; gö'rürdük Her iki alimin samimi ve ·sırf ilmi mevzuların
da konuşmaları bazan .bir tara- fın halimône, diğer tarafın· şid
detiice münakaşalarma muttali olurduk. Bundan çıkan haki- katlerden muhakkak ki faydala-
m :rlardı.
Biz de istlfcide iiedil-ı.:.·
·!erdik. !929 son'unda Paris dö-·
nüşümden sonra Tıb Tarihi ile
meşgul olmağa başlarnam ken- disiyle temasımızı icabettirdi."
Tevhid-i Tedrisat Kanunu muci- bince medreseterin kapatılmasından sonra (1924) İl~hiyat · Fakültesi'nin yeniden kurulması düş~n.ülmü~ . v~
1924 yılında D.arülfiinun ıçınde ıkıncı defa· bir ilahiyat Fakültesi açılmıştır (14). Bu Fakülte'de Şe~efeddin Yalt- kaya K~lam Müderrisliğine t~yin_ ~
dildi; diğer öğretim üyeleri de Izmırlı, Günaltay, ·v.d. gibi V altkaya'ya yakın bir çevredir: Bu Fakülte açık olduğu sürede (1924-1933) Yal~kaya· yoğun
bir ·yayın faaliyetine-girişir. Do~~z ~~:ı
içinde herbiri ikiyüzer sayfalık yırrnı
beş sayı olarak yayınlanan Fakülte Mecmuası'nın aşağı yukarı her sayı-
sında bir makalesi görülmektedir; bu arada diğer yayın organlarında da faaliyetine devam etmektedir (Bkz.
Yayın No: 12-32).
.. 1933'te gerçekleştirilen istanbul Vniversitesi Reformunda ilahiyat Fakültesi ikinci defa olarak kapatıldı.
{15). Kadrodaki öğretim üyeleri da- ğıldı, yalnızca Yaltkaya, İslam Tet- kikleri Enstitüsü Direktörlüğü'ne Ord.
Prof. olarak tayin edildi. Ancak bu yıllarda ayrı bir bölüm olmayan ve Türk Dili Edebiyatı Bölümü içinde yan disiplin olan İslami Tetkikler bölümüne öğrenci alınmamaktadır.
Yaltkaya çeşitli yan disiplinlerde dersler verir, faydalı olmağa .çalışır ( 16). Akademik çevrelerde bilinen Arapça bilgisinin derinliği, "ilim zev- ki ve heyecanı" yabancı ve yerli bilim adamlarının kendisine başvurmalarına sebebiyet veriyordu. Ünver'in anlatımı ile: "Rahmetli kendisini üzecek ve meşgul edecek çetin, eski .metinleri ele almaktan haz duyardı. O, o~· asır önceki Arap Arapçasını bugünkü k~
dar bitirdi. Metni eline alır bunu mü- ellifı Arapça düşünmüş, bl)nu Türkçe düşilnmüş Arapça yazmış diye fark edecek derin vukufu vardı" ( 17). Ken- disini iyi tanıyan ve takdir eden Dr.
Adnan Adıvar vefatından sonra yaz- dığı makalede derin Arapça bilgisini
şöyle ifade eder (18):
Aşağıdaki sözler, tabulunun ö- nünde el bağlayıp "merhum
Şerefettin Yalikaya'yı nasıl ta-
nırsınız?" diye sorduk/arı za- man memleketten uzak ·bulu~
duğum için söyleyemediklerim- dir:
"Çok sene evvel Paris'e Şark Dilleri kütüphanesinde Emin
242
Osman adlı bir genç Mı;ırlı ile
tanıştım. Fe~sefe lisansını en yüksek notlarlayapmış ve artık . doktora tezini hazırlzyordu.
(sonradan uzun yıllar Mısır'da
Felsefe hacası olarak çalışmış
tır) Mısır'ın büyük alim ve müfekkiri Şeyh Abduh üzerine yapmak istediği bu tez için şey
hin Türkiye'deki 'tesirine dair benden malumat sorardı. Niha-
yeı cevaplarını veremediğim
sualler ortaya çıkınca kendisine İs.tanbul Oniversitesi'nde Ke- lam Tarihi profesörü Şerefettin Yaltkaya'ya müracaat etmesini söyledim ve "mektubu Arapça
yazars_anız, cevabını Türkçe a- lırsınız ben de size Fransızcaya tercüme ederim" vaadini de ila- ve ettim. Bir müddet sonra Mı
sır'ın bu genç .filozoju bana geldi, cevap aldığım söyleyerek
teşekkür etti. Yüzüne bakışımda
ne sormak istediğimi anlamıştı.
"Hoca cevabını Arapça yazmış, hem öyle bir Arapça ki bizler o kadar güze/ini, o kadar fasihini yazmaya kadir değiliz" deyince çok iftihar ettim. Son zaman- larda bizim medrese/erin Arap- ça yazmak değil bir Arapça ga- zeteyi aniayabilecek iktidarda adamlar bile nadir yetiştirdiği-
n( bildiğim için bu iftihar pek yerinde idi. Hoca merhum Keşfüzzünun'un Maarif baskısı için yazdığı Arapça mukaddi- meyi, tam Arapça olsun diye, bir kere de Bağdat'ta tanıdığı bir üslupçu misire gönierinişti.
Bu meşhur edibin büyük bir tashih yapmadığım müsveddeyi bana gösterince anlamrştrm.
1
1Arapçaya vukufu kadar ilirnde if/et ve tevazuuna delalet eden bu vak'ayz da memleketimiz he-
sabına bir gururla kaydetmek isterim ... "
Cumhuriyetin ilk Diyanet İşleri reisi, Milli Mücadele döneminin An- kara Müftüsü Börekçizade Mehmet Rıfat Efendi'dir. (1860-1941). Uzun yıllar bu görevi·yürüten Mehmet Rıfat Efendi ölümünden birkaç yıl önce . .yaşlılık sebebiyle çalışamamaktaydı.
Işte Şerefeddin Yaltkaya bir süre mü- şavir gibi hizmet verdikten sonra 1 ~41 'den. itibaren Cumhuriyetin ikinci Dıyanet Işleri Başkanı olarak bu gö- revi . tedvir etmeye başladı. Kısa bir süre önce Atatürk'ün vefatından sonra
ce~aze namazını 19 Kasım 1 938'de Daimabahçe Sarayı'nda kıldırdı (1 9).
1941 'de M.~.B. tarafından hem üni- versitede hem başka bir devlet hizme-
!inde .olanların bir tercih yapmaları ıstendı; böylece Yaltkaya Üniversite- deki görevinden tamamıyla ayrıldı ve
·yalnızca Diyanet İşleri Başkanı olarak çalışmay~ dev~ etti. (
. Yaltkaya'nın Diyanet İşleri Reisi olarak tayinini dolayısıyle kendisini
~~un yıllardır tanıyan eski öğre11cileri ıkı makale ile bu tayini değerlendir
miş ve çok yerinde bularak-görüşlerini aktarmışlardır. Sırası ile Fahri
?iyaettin Fındıkoğlu: "Yeni Diyanet Işleri Reisi Hayati ve ilmi Şahsiyeti"
(Cumhuriyet Sayı 6286, 18 yıl, Şubat
~ 942) ve Cemalettin Server: "Diyanet Işlerinin Yeni Reisi" (Vakit 1942) başlıklı yazılar dışında hiçbir .yankı duyulmaz. Hoca büyük bir dirayetle görevine başlar, yardımcısı kendisin- den sonra. Diyanet İŞieri Reisi olan Aksekili Ahmet Harndi Efendi'dir.
Bu yıllarda Adnan Adıvar Türki- ye'ye dönmüş (1939) ve geniş bir Y~~ın faaliyetine girişmiştj. İkinci Dunya Savaşı Boyunca Hertri Corbin ( 1 905~ 1 _978?•. H. Ritter ve pek çok doğubılırncı Istanbul'da yaşamışlardır.
Yaltkaya Birinci Dünya Harbi yılla- 1 rı.n?a.n ~eri ~nıdı~ı Adıvar'lar ile iliş
kısını ozellıkle Islam Ansiklopedisi çalışmalarında devam ettirmiş ve bu çevrede tanıdığı Corbin ile birlikte önemli · yayınlar gerçekleştirmiştir (Bkz. Yayın No: 58 ve 60 ile altlann- d~ki notlar) (20). Artık Yaltkaya ken- d_ı sahasında Türkiye'yi dünyada tern- sıl ed~n bir kişiliğe bürünmüştür. Ni- tekim Isınail Saib Efendi'nin vefatında ünlü Şarkiyatçı ve Hıristiyancı düşü
nür Massignon (1883-1962) Yalt-
~ay~'ya taziyet mektubu yazar (2 ı).
Ilende de belirtileceği gibi M.E.B.
kendisine önemli araştırmaları tevdi eder (Bkz. Yayın 62 ve 76). Yeni yetişen nesil son günlerine kadar ken- disini bilimsel bakımdan başvuru kaynağı olarak kabul eder.
Yaltkaya'nın hayat hikayesine baktığımız zaman öğrenim yılları dışında, 1909'dan 1924'e ·kadar çeşitli mekteblerde, .Cami -ve Medreselerde ders akutmuş olduğunu görüyoruz.
1924-1 941 arası üniversitededir Yaltkaya
İstanbul
Ruusu'nualdılcta~
sonra 1913'den 194I'e kadar 28 sene muntazam olarak ekseriyetle ·Fatih ve nadiren Beyazıt Camilerinde derse çıkarak '.'dersi-am" olmuştur. Fatih
~amii'~de özellikle Ramazan günle- rındekı vaızları dinlemiş olaniann hafızalarında bütün canlılığı ile yaşa
maktadır. Halide Edip Adıvar
Yaltkaya'nın vefatından
sonrakalem~
aldığı o güzel yazıda kendisinin de dinlediği bir vaızını şöyle anlatır.(22)
"Sıhhati nazik, hayatı daima
ağrı sızı içinde geçmişti. Fakat bu hasta vücudun üstündeki kafada, bilhassa inandıklarını
daima söylemek cesaretini gösterenierin cesaret fakat tavazuu ve gençliği vardı. Işık kaynağı sönmeyen gözleri, en hasta ve mezara yalan olduğu
günlerde bile kudretli ve kafa-
sının içindeki-nuru son anına
kadar etrajma yayan canlr/ığım
muhafaza etti. Onun İslam hak-
kındaki yılalmaz bir kaya gibi sağlam kanaatinin nereden gel-
diğini bilhassa Fatih Camii'nde bir ramazan vaızında dinledim, ve işte bu vaızdır ki yukarda
bahsettiğim çetin bir meseleyi benim için aydınlattı. Vaiz islamiyelin ezeli ve ebedi oldu-
ğuna inandığı kıymetleri üstün- de vuzuhla kuvvetli bir mantıkla
durdu. Hatmmda kalan hülasa-
sı şudur:
"İslam ezelidir, çünkü insan in- san olduğu andan beri kendisi- 1 ni bu kıymetler/e karşı karşıya bubnuştur. Kendisi bunların başında duran "sulh, .. kıymeti
üstünde durdu. Belki orada o- lan cemaat arasında, İslamın kılıç kuvvetine dayandığına İ
nananlar bu iddiayı garip bul- dular. Fakat insan biraz
islamın içtimai cephesi üzerin- de durunca bir "sulh "a götüren daimi kıymetlerin nasıl dinimize esas olması lazzni geleceğini düşünebilirdi ... Kanun nazarın
da müsavi olan insanlar, ancak ilim ve faziletleri derecesinde birbirlerinden üstündür/er.
Demek ki insaniye/e rehber o-
lacak esas yalnız ve yalnız bu i- ki kudretin birleşmesinden çı
kabilir. Caminin içinde çınlıyan
bir cümlesini hemen hemen · aynen bugün duyuyor gibiyim:
"İslam din olarak ç/ünyaya gelmeseydi bile dünyada onun içindeki ezeli kudretler gene hakim olacaktı!!" ...
Hoca devam etti: "İslamiyet
maaza/lah ortadan kalksa, ismi unutu/sa dahi bu kıymetlerin e- zelden ebede kadar süreceğini"
de aynı kanaat ve imanla ce- maate söyledi. Hocanın rengi
sapsarı, dudak/arı susuzluktan
kurumuştu. Fakat sesinin ancak camilerde duyduğumuz kalın ve kudret[j akisleri, gözlerinde ya- nan iman ateşi, o gün anlıyiına
da anlamıyana da yepyeni bir hakikat/e karşı karşıya gelmiş
olmak hissini verdi.
Yaltkaya'nın toplam öğretim ha-
yatı otuziki yıl sürmüştür. Diyanet İşleri Başkanı olarak da idari çalış
maları yanında yayın faaliyetini sür-
çiürmüştür. Bir süre hastalıktan sonra 23 Nisan 1947'de vefat etti . Vasiyeti mucibince kütüphanesi DTCF veril-
di.(23) .
Yoğun bir çalışma hayatına ve yükümlülüklerine rağmen Ş.
Yaltkaya, ailesine bağlı ve onların herşeyleri ile ilgili bir kişilik sergiler.
Gerek Solgun Çiçekler diye adlandır
dığı şiir defterinde (Bkz. Yayın 39,
Açıklama 25) gerek görevi dolayısıyla
Ankara'da oturduğu zamanlarda, su- bay olarak İstanbul· ve diğer illerdeki gamizonlarda olan oğlu Arif Bey'e
yazdığı Mektuplar (Yay.79, Açıklama
25) bu ilginin en ilginç .b~lgeleridir.
244
Yaltkaya'nın üç çocuğu vardır. Büyük
oğlu rahmetli deniz Albayı Sayın Arif Yaltkaya, ( 191 0-200 ı) kızı Sayın
Selma Uluç Hanımefendi (d. 19ı 8) ki bize ailesi hakkında bilgiler vermiştir;
diğer oğlu Sayın Prof. Dr. Korkut Yaltkaya, (d. 1938) Antalya Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Sinir Has- talıkları ProfesÖrü ve sırası ile
Şerefeddin (Fizik öğ. Üyesi), Diba (iktisat), Erinç (Dr) ve Sevgi (Dr.)
adlarında dört çocuk babasıdır.
Küçük kardeşi Ahmet Kemalettin Efendi ( 1881-ı 943) baba-
sının yolunu tercih etmiştir. Medrese ve cami derslerine devarn ettikten sonra, büyük bir tutku ile tarikat yo- lunda ilerl~miştir. Güzel ve gür sesi, geniş dini musiki bilgisi ile ve c~zbesi
tamnmıştır. Haseki Hastanesinin yan sokaktaki kapisı - Kardiyoloji Ensti- tüsü - ilerisinde halen görev gören
"Taş Tekneler Camii" imaını ve aynı
yerdeki "Kadiri Tekkesi" -şeyhidir.
Ahmet Kemalettin Efendi üç kız ço- cuk babasıdır. Bunlar sırası ile Taha
· Humeyra ve Handan hanımlardır.
'Şerefeddin Yaldkaya'nın
vefateden ve iki çocuğunun annesi ilk eşi Sıdıka Hanımın kardeşi ve aynı za- manda (kardeş çocukları olması .. dola-
yısıyla) yeğeni olan Miralay Ahmet Refik Bey, ı 920'lerde politik neden- lerle Türkiye'yi terkederek yurt dışın
da yaşamış ve orada vefat etmiştir.
Ahmet Refik Bey ailesi de yakın ~a
rabet dolayısıyla Yaltkaya soyadını almışlardır. Ahmet Refik Bey'in 4
çocuğu olmuştur. Her ikisi de rahmet!~
olan yüksek mühendis o$ulları,(yanı yeğenleri) vardır ki bunların büyüğü Ömer Refik Yaltkaya (1970-1974)
ayrıca piyanist olarak_ ün yapmıştı, diğer Karayolları'nın ilk yöneticile-
rinden ve bir süre Boğaziçi
Üniversites Mühendislik Bölümü
öğretim üyelerinden Erol Yaltkaya'dır (ı 9 ı 4-ı 988). Ayrıca uzun yıllar Ame- rikan Kız Koleji Matematik hacası
Behire Hanım ile Sara Hanım adlı iki
kızı vardır. Bize geçen makalemizde hem aile ferleri ile ilgili yanlışlığı
düzeltmemize yardım eden hem A.Refik Bey ile ilgili bilgileri veren Erol Bey'in eşi Sayın Hümeyra Yaltkaya olmuştur.
Bu satırların yazarı, Üniversite çevresinde ailesi vasıtasile çok genç
yaşta iken Yaltkaya'yı hem
Adıvar'ların Soğanağa'daki evinde hem Süheyl Ünver'in Tıp Tarihi Ensti- tüsünde yapılan Cumartesi toplantıla
rında tanımıştı. Kendisi ·ince yapılı,
orta boylu, çok temiz giyinen, siyah
kırlaşmış saçı ve-sakalı, ahenkli sesi, parlak canlı gözleriyle insanın derhal dikkatini çekecek bir ·görüntüye sa- hipti. Şerefeddin Yaltkaya'nın dedesi, Ürgüp şehri ne 8-1 O km. uzaklıkta, günümüzdeki Darnsa barajı yolunda eski adı Sineson olan Mustafa Paşa
nahiyesinden. I 9. yüzyılda İstanbul'a- gelmiştir. A~lesinin bir bölümü nesi.l- ler 'boyunca çeşitli kademelerde dın
görevlisi olarak çalışmışlardır. Ailenin eski lakabı Kalelioğlu veya Kalelizade
·olduğundan Mehmet Şerefeddin Bey
herhalde buna nisbet ederek Yaltkaya
soyadını almıştır.
B-Yayınları
Kısaca· hayat hikayesini ve yetiş
tiği · ortamı açıkladığımız Yaltkaya
çeşitli sahalarda pek ç.ok yayın yap-
mıştır. Yayınlarında · bazen
Şerefeddin, bazen M.Şerefeddin, ba- zen de Şerefeddin Yaltkaya imzasını ·
kullanmıştır. Biz kaynakçada bu imza
farklılıklarını belirtrneğe gerek duy- madık. Aynı konuda ve aynı yayın organında çıkan birden fazla, yani süreli makaletere kaynakçayı fazla uzatmamak için ayrı ayrı başlık ver- medik; ayrıca çok değişik konulara ait olmaları dolayısıyle bazı yazılarını künyelerinin hemen sonuna gerekli olan açıklamaları ilave ettik. Bu şekil
de 77 adet başlık altında 1 00 dolayın
da yayın tesbit ettik. Kaynakçarlan sonraki açıklamamızda Yaltkaya'nın, çeşitli dergilerde varlığını tesbit et- tiğimiz fakat erişemediğİrniz bazı yayıniarına ayrıca işaret edi~miştir.
1-lbn-i Esir'ler ve MeJ:uisir-i Ulema
Hanımiara Mahsus Gazete Matbaası,
( 156 sayfa) istanbul 1322/1906 islam Ansikiopedisi'nde İbnili Esir ai- lesi hakkındaki maddede yazar imzası
yoktur (cild 5, Kısım 2, s. 851-852) ancak Yaltkaya'nın bu makalesi kay- nakta mevcut olduğu gibi metinde de
yazarın ondan istifade etmiş olduğu
görülmektedir. İkinci İbn-i Esir karde- şin El-Kamil fi't tarih adlı meşhur is- lam Tarihi, A.Özaydın ve ark. tal'C\.-
fından Türkçe'ye son yıllarda çevril- miştir. (Bahar Yayıncılık A.Ş. 13 Cilt, Istanbul 1986).
2-Meşdhir-i Muhendisin-i Arabdan Beni
Musa'nın tercüme-i halleri; bazı ame-
liyat-ı mahsusalan
Asır Matbaası (31 sayfa) İstanbul 1323/ 1907
Kontrol mühendisliği konusunda da önemli olan bu önemli mühendis hak-
kında bkz. Atilla Bir:"Kitab Al-Hiyal"
of Banu Musa Bin SHAKİR, İstanbul, lrcica 1990.
3- Risale fi fazail-ül etrak (El-Cahiz'den
kısaltılmış çeviri)
Turk Yurdu Mecmuası, Seri-I, Cilt V, sf. 894-900; sf. 932-935; sf. 988-991, istanbul 1329/1913 (Van Vloten neş
rinden çevrilmiştir).-Ayrıca bu çeviri
sonradan Osman Fevzi Olcay tarafın
dan tahrif edilerek bir daha yayınl~
mıştır ( 1 939).
Cahiz'in bu eseri yıllarca sonra
R.Şeşen tarafından "Hilafet Ordu- sunun menkabe/eri ve Türklerin fazi- let/eri" adıyla tam metin olarak çev-
rilmiştir, (TKAE, Ankara 1967, 2. bs.
1985).
4- Tarih-i Kur'an-ı Kerim, Hakayık-ı
lsUimiye KUtUphamisi Adet 3; Neşre·
den Maarif Kütuphanesi, ( 45 sayfa) Kader Matbaası, istanbul 1331 /1915.
5- Arap Edebiyatı Bilgi Mecmuası, Yıl 1,
S~yı 4, sf. 364-397, Şubat 1330/ 1914.
Dönemin bu önemli mecmuası hak-
kında ayrıntılı bilgi ıçın Bkz.
Z.Toprak: "Türk Bilgi Derneği ve Bil- gi Mecmuası", Osmanlı Ilim ve Meslek Cemiyet/eri, Istanbul 1987, sf. 247- 254.
6-Cevazın ahkam-ı şer'jyeden olmadığına
dair ·
ls/dm Mecmuası yıl 1, sayı 12, sf. 357- 360, 1330/1914
Islam Mecmuası yıl 1, sayı 14, sf. 425- 429, 1330/ 1914.
7-içtimai Ilm-ikelam
İs/dm Mecmuası, sayı 15, 18,19,25 ve 26'da süreli olarak devam eden yazı
dizisi 1330-1331/ 1914-1915,
Bu makale dışında Yaltkaya'nın aynı
mecmuada pek çok yazısı vardır. Me- sela sayı 4,6,7,8,9, 1 0,1 1,12'de bazı a- yetlerin tercüme ve izahı; sayı 57'de Sadr-ı Islam kadınları; sayı 58'de İbn ROşt'Un mesleği sayı 59'da Dar-ili Hikmet-ili İslamiye Küşadı, vd ... gibi makaleleri vardır. Selim Sabit tarafın
dan 1914-1918 arasında yayınlanan İslam Mecmuası'nda Yaltkaya'nın ya-
nında başta Ziya Gökalp olmak ilzere, Günaltay ve dönerilin aynı gruba dahil fikir adamlarının yazıları vardır. (As-
lında o dönemin fikri ve siyasi hayatı
m değerlendirmek açısından bu dergi
'.
24n
üzerinde ayrıntılı bir 'inceleme herhal- de uygun olurdu). ,
8- Ibdal, Islam Mecmuası, Yıl IV, sayı 63, s. 1179-1182, 1334/ 1918
9-islamda say ve emel, Islam Mecmuası, Yıl IV, sayı 62, s.1168-1169,
1334/1918 10-Kelam Tarihi
Üç Bölilm: 1. Kitap 302 sf:; 2. Kitap 144 sf; 3. Kitap 192 sf. Darilirunun I- lahiyat Faknitesi Talebe Cemiyeti
Neşriyatı 2. Kitap Daril_l~nun M~tba
ası, istanbul 1340/1924 (Ozege. Cılt 2, No: 1 0514) ilahiyat Fakültesi kuru- lunca (ı 924) Ketarn Müderrisi olarak tayin edilen Yaltkaya'nın Medreseler- de yıllardır verdi~i derslerin notlarını
bir araya getirerek derhal bastırması
hem çalışkanlıgı, hem akademik zih- niyetini gösterme açısından önemlidir.
Eserin yayınlanmasındaki tarih husu- sunda (bkz. Cihad Tu!lç: Cu~_hu.riye
tin 50. yılında Kelam Ilmi, A. U. Ilahi- yat Fakültesi 50. Yıl Ankara 1973, sf.
398)'de ileri sürillen 1922 tarihi bir zühul eseri olsa gerektir.
I 1- Simavna Kad1s1oğlu Şeyh Bedrettin, Evkaf-ı İslamiye Matbaası, (78 sayfa) İstanbul 1340/1924
(Bu inceleme yıllar sonra kaleme ~~ı~
nan Nazım Hikmet'in ünlü şıırı dolayısıyle gündeme .gelmiş çeşitli tartışmalara neden olmuştur. Yaltka~a
konu ile ilgisini sürdürmilştür, bi<z.
Yayın 35,36,54,74).
15-Selçukiler devrinde mezahib, Türkiyat
Mecmuası, Cilt I, s.ıoı-118, 1925
16- Sencer ve Gazzali .
Darülfünun Ilahiyat Fakültesi Mec- muası, Sene: I, sayı 1, s.39-57, lstan-
bull925 ·
17-Mu'tezile ve Hüsn Kubh.
Darü/fiinun ilahiyat Fakültesi M~c
muası, Sene: I. Sayı 2, s. I 00-1 I 6, Is- tanbul 1926
18-Yezidiler,
Darü/fiinim Ilahiyat Fakültesi Mec-
muası,
Sene: ı, Sayı 3, s. ı-35-İstanbul 1926 Sene: I. Sayı 4, s. 273-275, İstanbul
1926 (ilave)
Yezidiler hakkında yine aynı mecmu- ada A.A. Semenov'un "Asya rezidile- rinin şeylana !apmaları" başlıklı ö- nemli ve uzun . bir makalesinin
Alıdulhadi tarafından yapıları bir çevi- risi yayınlanmıştır. (Sayı 20, sayfa ı 7- 42, Istanbul ı 93 ı).
19-Fatımiler ve Hasan Sabbah.
Sene: ı. Sayı 4, s. 1-44, İstanbu!
Dariiifonun Ilahiyat Fakültesi Mec- muasi, 1926
Bu makalede konu ile ilgili olarak Sultan Melikşah ve Hasan-ı Sabbah a-
rasında teati edilen mektupların çevi- rileri verilmektedir. Bu konu daha sonra Osman Turan (Selçuklular }ari- hi ve ... 1965, s.227-230) I. Kafesoglu (Sultan Me/ikşah devrinde... 1953, s. I 34-135) ve ve B.Lewis tarafından tartışılmıştır.
ı2-İbni Arabşah: Cengiz Han (çeviri) Darü/fiinun Edebiyat Fakültesi Mec-
muası Cilt IV, say~ I, s. 12-44, 1925 20-Nasır-ı Hüsrev,
ı3-Mutenebbi'den evvel şiir,
. Darü/fiinun Edebiyat Fakültesi Mec-
muası Cilt IV, sayı 3-4, s. 2ı 1-260, 1925
14- MUtenebbi,
Darülfünun Edebiyat. Fakültesi Mec-
muası, Cilt IV, Sayı ·5', s. 316-337,
ı925
Darü/ftinun Ilahiyat Fakültesi Mec- muası, Sene: II, Sayı 5-6, s.1-21, ls- tanbull927
Nasır-ı Hilsrev'in Sefername'si AbdUivahap Tarzi tarafından uzun bir önsözle Türkçe'ye çevrilmiş (M.E.B.
1950; 2.bs. 1966; ve KültUr Bakanlıgı
3.bs. 1985) Saadetname de Meliha Ülker Tarıkahya tarafından aktan!-
mıştır. (M.E.B. ı 958; 2.bs. 1 967) is- lam Ansiklopedisi içinde Berthels'in (Cilt IX, s.96-87), maddesi ve zikre- dilen bu iki çeviri ile birlikte
~ Yaltkaya'nın makalesi bu konuda
TUrkçedeki en önemli tetkikdir.
2 ı-Karam i ta ve Sinan-Raşid al-Din, Dariilfiinün ilôhiyat Fakültesi Mec- muası, Sene: Il, Sayı 7, s.26-80, istan- bul ı928
Yaltkaya'nın Karmatller veya çoğul şekliyle· Karamita hakkında bir mo-· nografi genişliğindeki bu incelemesi, Massignon'un islam ansiklopedisinde yayınlanan maddesinden (Cilt IV, s.353-359) daha son~i bir tarihte kaleme alınmış ve çok daha etraflı kaynaklara dayanmaktadır. Ayrıca Si- n~n Raşid-ai-Din'in hayatı hakkında TUrkçedeki ilk önemli kaynaktır. Bu makale Bemard Lewis'in HaşhaşiyOn hakkındaki ilginç kitabında (1967) yıllar sonra temel kaynak olarak gös- terilmiştir. Bkz. (Fransızca çevirisi) Les Assasins Berger-Levrault-- Collection Strategies, Paris ı 982, s.205
22-Satınilik tarihi,
Darülfünun ilahiyat Fakültesi
Mec~
muası, Sene: ll, Sayı 8, s .. l-27, is- tanbul ı928
23- lbn Tomart; ·
Darülfiinım ilahiyat Fakültesi Mec- muası, Sene: lll, Sayı 1 O, s.34-48, is-· tanbul ı928
24- Kerramiler,
Darülftlnun ilahiyat Fakültesi Mecmu- ası, Sene: III, Sayı ll, s. ı- ı 5, istanbul 1929
25- Islam'da ilk. fikri hareketler ve Dini Mezhepler, Dariilfiinun ilahiyat Fa-
kültesi Mecmuası ·
Sene: III, Sayı I 2, s.l-20. İstanbul 1929
Sene: III, Sayı 13, s. 1-ı 7, İstanbul 1929
Sene: IV, Sayı 14, s. 1-27, İstanbul 1930
26-Kaderiye yahut Mfıtezile,
Darülfünun ilahiyat Fakültesi
Mecmuası
Sene: IV, Sayı 15, s. 1-21, istanbul 1930
27- Gaztali'nin te'vil hakkında bastırıl
mamış bir eseri,
Darü/fiinuri ilahiyat Fakültesi Mec- muası Sene: N, Sayı.16, s.46-58, 1930.
28- Ebfıl' ı-Berekat al-Bağdadi, Darü/fii- nun ilahiyat Fakültesi Mecmuası
Sene: IV. Sayı \9, s. 25-41 İstanbul 1930
Sene: V, Sayı 18, s. 1-15, İstanbul 1931
29- Kitabu'I-Mu'teber, Darü/fiimm Ilahi- yat Fakı{ltesi Mecmuası,
Sene: V, Sayı 19, s.l- ı 6. istanbul 1931,
Sene: V, Sayı 20;- s. ı -16, İstanbul 1931,
Sene: V, Sayı 21, s.1-16, istanbul 1931,
Sene: V. Sayı 22, s. ı 4-26, istanbul 1932.
30-Türk Kelamcıları,
Darülfiimm ilahiyat Fakültesi Mec-
muası,
Sene: V, Sayı 23, s.l- 1 9. İstanbul 1932
31- "Kelam" savaşları,
Dariilfiinun llcihiyat Fakültesi Mec-
muası,
Sene: V, Sayı 24. s. 1 8-32, 1932 32-Tanrı bu varlığı ne için yarattı,
Darülfünun ilahiyat Fakültesi Mec- muası, Sene VI, sayı 25, s.40-55, is- tanbull933
33- tlahiyat (Bağdat/ı Ebülberekcit na-
mındaki feylosofun Kitab-iil Mute- ber'inin iiçıincii kısmının tercümesini muhtevidir) Burhanettin Matbaası, (33 sayfa) istanbul 1932 (Bkz. Yayın 29)
248 '·
~.
34- Ebubekir Razi'nin · Türklüğü Arsız Mecmuası, Say-ı 14, 1932
İbn-i Kuteybe'nin Tevil-i Muhtelif-ii/
Hadis adlı eserinin Kahire'de 1908'de
basılan nUshasında (424. sahifede) Razi hakkındaki bölümlin Arapça metni ve çevirisi.
35- Bedreddin'in oğlunun kitabesine dair, YeniFikir Mecmuası (Bursa) 6 Birinci
Teşrin 1932
36- Simavna Kadısıoğlu Şeyh
Bedreddin'e dair bir kitab, Türkiyat
Mecmuası, Cilt III, sf. 233-256, 1926- 1933
Şeyh Bedreddin'in torunu Hafız Halil- 'in de~esi için yazmış olduğu ve mecudiyeti bilinmeyen bir
Menôkıbnôme'nin · 1930'da tesadilfen
bulunması üzerine bu nadir yazmayı
inceleyen Yaltkaya bir özetini yapmış
~ bazı açıklamalar ilave etmiştir.
Sonraki yıllarda bu eserin tam metni
yayınlanmıştır (Bkz. A.Gölpınarlı, I.
Sungurbey: Halil bin İsmail bin Şeyh Bedreddin Mahmud: Simavna
Kodısıoğlu Şeyh Bedrettin Menakıbı
Efi Yayınları, 2 cilt, İstanbul I 967)
·37-Mevlana'da türkçe kelimeler ve Türk- çe şiirler Türkiyat Mecmuası, Cilt IV, sf. ı 1 ı-ı 68, ı 934 Yaltkaya,
Mevlana'nın Mesnevi, Rubaiyat ve
Divan-ı Kebir'inde geçen Türkçe ke- lime . ve beyitleri derlemiştir. ,Daha sonraki yıllarda M.Mansuroğlu konu- yu genişletmiştir. Bkz. M.Mansuroğlu:
Sultari Ve/ed'in Türkçe Manzume/eri, istanbul ı 956, i.ü. Ed. Fakültesi Ya-
yını No: 765.
38- Divan-ı Lugat-UI Türk'den Türkçe
Tıbbi kelimeleri tarama
Ted.Klin ve Lab.Mecm . .cilt 4, sf. 87- 89,1934.
39- Türkiere dair Arapça şiirler Türkiyat
Mecmuası, Cilt V, sf.307-326, 1935
40- Ebureyhan'ın bir kitabı (Kitab-ü-1- Cemôhir
fi
Ma'rifeti i/-Cevôhir çeviri- si)Türkiyat Mecmuası, Cilt V, sf. 1-26, 1936
Bilinen iki nüshanın da Türkiye'de ol-
duğunu açıklayan Yaltkaya bu eseri
kısaltarak çevirmiştir. Ayrıca bu ko- nuda "Biruni'nin bir kitabı" başlığı al-
tında bir yazısı yayınlanmıştır (Yayın
No: 43). Burada özellikle yat taşı ile ilgili noktaya temas etmiş ve daha sonra da. konu ile alakah çalışmalar yayınlamıştır (Yayın No: 38 ve 45).
Bu eserin daha sonra, tam metni F.Krenkow taralından Haydarahat'da
neşredilmiştir ( 1937). ·
41- ·ibni Seb'in "Sicilya cevapları"nın
tercilmesi
Felsefe Yıl/ığı - ll, 1934-1935, sf. 1- 144, Bozkurt Matbaası, İstanbul 1935 Dünyada tek ntisha olan bu önemli mektuplar daha sonra aynı yazar tara-
fından Fransa'da yayınlanmıştır (Bkz.
Yayın 60). Yaltkaya'nın bu çevirisi
yayınianmadan önce İbn Seb'in hak-
kında Yeni Kapı Mevlevihanesi son
şeyhi Abdtilbaki'nin (Baykara) uzun bir incelemesi ilahiyat Fakültesi
Mecmuası'nda yayınlanmıştı (Sayı 1 O.
sayfa 65-86 ve 87-89, 1928). Felsefe Yı/lığı, H.Z.Üiken ve Ş.Yaltkaya tara-
fından çıkarılan ve yalnızca.iki sayısı yayınlanmış bir yıllıktır. Ülken önsöz- de bu son sayının Yalıkaya'nın maddi ve manevi desteği ile yayınlandığına işaret etmektedir.
42- İbn-i Sim1'nın Tıbdan bir urcfızesi
(çeviri)
Türk Tıb Tarihi Arşivi, Cili I, Sayı I, sf. 127- 194, 1 Ci Kanun 1935 Tıp Ta- rini bakımından önemli olan ve az bi- ·
!inen bu Arapça metni Yaltkaya Türk- çe'ye çevirmiş, ayrıca orjinal metni de
karşılaştırma için vermiş ve Fransızca
uzun bir özet ilave etmiştir. ·
43- Ebureyhan'ın bir kitabı, Ülke, Cilt 8,
Sayı 43, sf. 43-46. ı 936
44- Yat yahut yagıtıur taşı, Gündüz Der- - gisi, Sayı3, ı5 Haziran 1936
1923 ve ı 925'de Köprülll'nün yayınla-
n ile dikkati çeken bu konu Uzerine Yaltkay·a ısrarla dunnuş (Yayıi1 40, 43 ve 53) ve meseleye farklı bir l:iakış a- çışı getirmiştir (Bkz. H.Tanyu. TUrk- lerde Taşla ilgili inançlar, Ankara
1969, sf. 40-60).
45- Hangi meyveleri yemekten evvel yemeli, Türk T1b Tarihi Arşivi, Cilt 3,
.Sayı 12, s.82, 1939
46- Kitab'üs-Saydala-fi't-Tlp_ Mukaddime- si (Biruni'den çeviri) İstanbul Üni- versitesi Tıp Tarihi Enstitüsü, Adet: 9, Milli Mecmua Basımevi. (40 sayfa) istanbul ı 937
Birfini'~in önemli kitaplarından biri olan bu eser Z.V. Togan tarafından bulunmuş ve (isl§.m Ans. Cilt Il) bu- nun çok önemli olan önsözünü Meyerhof Almanca'ya çevirip ı 932'de neşretmişti. S.Ünver bazı bölümleri bu
basımdan, bazı kısımları da çeşitli ki-
şilere Arapça'dan çevirterek Farma- kolog Mecmuasi Sayı 5 ve 6'da (1934)
yayınladı. Ayrıca Meyerhof çevirisini ve Prof. Kemal Hüseyin Pilevnelioğfu Türkçe'ye aktardı. Ancak bütün bun- larda önemli bazı uyumsuzluklar dik- kati çekiyordu. işte, S.Ünver'in talebile bu mukaddime Yaltkaya tara-
fından mükemmel bir· ifade ile Türkçeye çevrilmiş ve yayınlanmıştır.
Burada sayfa 39 ve 40'da Meyerhof
basımındaki yanlışlıklar ve eksiklikler
gösterilmiştir.
47- lbni Sina'nın İbni Ebi Usaybia'nın tabakatındaki. hal tercümesi (çeviri) Büyük Türk Filozofu ve Tip Ostad1 İbni Sina (Bölüm V: sf.ı-39) T.T.K.
Yayınları, VII, seri No.!, Ahmet Halit Kitabevi, İstanbul ı 937
48-İbni Sina'nın basılmamış şiirleri,
Büyük Türk Filozofu ve -Tlb Ostad1 İbni Sina (36. Makale) T.T.K. Ya- yınları. VII, seri No. ı, Ahmet" Halit Kitabevi. İstanbul 1937
49-İran Folkloruoda İbni Sina,
Biiyük Türk ve T1b Ostad1 İbni Sina (27. Makale)
T.T.K. Yayınları, VII. seri, No. l, Ah- met Hal it Kitabevi. İstanbul 1 937 50- ibni Sina: ·Hayy ibııi Yakzan tercüme.-
si
Büyük Türk Filozofu ve Tıp Ostad1 İbni Sina. Qnsöz ve Çeviri (sf.52-88) T.T.K. Yayınları. VII. Seri No. l, Ahmet Halit Kütüph~nesi, İstanbul 1937. Yaltkaya'nın önemli bir açıkla
yıcı önsözü ve çevirisi son yıllarda sa-
deleştirilmiş olarak Yapı-Kredi ya-
yınları arasında tekrar basılmıştır. Ta- biat içinde tek başına kalan bir-insanın yaşamını inceleyene batı edebiyatına, düşüncesine doğrudan tesir eden (Robenson Geleneği) bu eser son yıl
larda sadeleştirilerek-ne yazık ki kötü bir uygulama- ile yayınlanmıştır. İbni Sina-İbni Tufey/: Hay bin Yakzan çev.
S.Yaltkaya/Babazade Reşit) yay. Ha- zırlayan N.A.Özalp, YKY, fstanbuk 1996.
51- Kahveye dair bir Türk hekiminin
şahsi mütalaaları (çeviri)
Türk T1p Tarihi Arşivi, Cilt 2, No: 5, sf. 3-9,2 ci Kanun 1937
(XVI. Yüzyıl için önemli olan bu ve- sika, Kanuni'nin Hekimbaşısı
Bedreddin-i Kosoni veya Kaysuni'nin kahve hakkındaki Arapça risalesinin çevirisidir.)
52- (Eski) Türklerd_e (resim ve) dişçilik
Ülku CIIt 8, Sayı 48, sf. 472, 1937 (Bu kaynak çevirisinin yalnızca dişçiliğe
ait bölümü aynı zamanda T.Tıp Tarihi
Arş. Cilt 2, Sayı 6, sf. 60, 1937'de ya-
yınlanmıştır).
. .
53- Eski Türk an'anelerinin bazı dini müesseseler üzerine tesiri. II. Türk Ta-
250
l
rih Kongresi (Teblig) İstanbul 1937, (Kongre kitabı s.690-698. Kenan Mat- baası, İstanbul-1943).54- Şeyh Bedredin'in Vfu-idat'ı, İnsan Mecmuası, Cilt ı. Sayı 3, sf. 233-240.
ı5 Haziran 1938 (Ayrıca bkz.yayın ı 1,36 ve 75) ·
55- Molla Lütfi,
i. O.
Edebiyat Fakültesi Tarih Semineri Dergisi, Cilt 2, sf. 33-- 60,193856- llhaniler devri idari teşkilatma dair, Türk Hukuk ve İktisat Tarihi Mecmua-
sı, Ci lt Il, sf. 7-ı5, ı 932- ı 939 (Tusi'den çev.)
57- Tanzimattan evvel ve sonra Medre- seler. (Tanzimat 100 Yıldönümü mü- nasebetiyle) Maarif Matbaası, (sf.
463-467) istanbul ı 940
58- Molla Lutfi'l Maqttil: La dupticalion de I'Autel: Platon et le Probleme de De/os Texıe Arabe publie par
Ş.Yaltkaya (23 P.) Traduction Française .et introduction par A.Adnan Adıvar et" H.Corbin (6 I P.) ·
Calleetion "Etudes Orientales"
publiees par l'Institut Français d'Archeologie de Stambul sous la directian de M.Aibert Gabriel.
Editions E.De Boccard. Paris ı 940.
Not: ı 939'da Türkiye'ye dönen Adıvar'ın ve aynı yıl istanbul'a tayin olan H.Corbin'in dikkatl~ri Yaltkaya'nın Molla Lütfi risalesi çek:- mişti (Yayın No: 47). İki ataştırıcı hu noktadan hareketle Molla Lütfi'nin Taz'if-ül-mezbah risalesinin esası A- rapça olan metninin çeşitli olishalarını
inceleyerek dtlzenlenmesini Yaltkaya'ya teklif etmişler ve orijinal metni ile Fransızca çevirisini bir açık
lama ile birlikte yayınlamışlardır.
Ancak bu konudaki açıklamasında Adıvar, (A.Adıvar. Osmanlı Türkle- rinde ilim geliştirilmfş. 4. Basım haz.
A.Kazancıgil, S.Tekeli, Remzi Ki tabevi I 982, sf. 59-60). Molla
Lütfi'nin Delos problemi ögrenmek i- çin "İstanbul'da Plutarkos'un eserini elde etmiş veya bir Bizanslı bilginden problemi ögrenmiş olması gerekiyor"
diyor ki, burada, bir zUhul olsa gerek zira konu ile ilgili olarak bu tarihten önce Arapça'ya çeviriler yapılmıştı.
Bu konu hakkında geniş bilgi için Bkz. S.Tekeli: İslam Dünyasında Delos Problemi Uzerine çalışmalar,
D.T.C.F. Araştırma Dergisi, Sayı IV, sf. 87-ı 05, ı 967 (Ankara ı 969) 59- Azzavi, ·Abbas: İbn i Hassul'ün TUrk-
ler Hakkında bir eseri (çeviri) T.T.K.
Belleten Cilt IV, Sayı ı4-ı5, sf. 235- 266 ve 1-51 (Arapça metin) Ankara
1940
60- İbn Sab'in: Correspondance Philosophique avec I'Empereur Frederic ll de Hohenstaufen Texte Arabe publie par Şerafettin Yaltkaya, A vant propos et traduction par Henri Corbin et A. Adıvar. Etudes Oriento/es (No: VIII) publiees par I'İnstitut Français d'Archeologie de Stambul sous la directiön de M.Aibert Gabriel. Editions E. De Boccard, Paris
ı 94 I (Daha önce Türkçesi yayınlan
mıştı Bkz. Yayın No: 4ı)
6 I-Tarih-i Muhtasar-üd-düvel (İbnül-lbri Ebül-Ferec'den bir bölümlin çevirisi).
M.E.B. ı941
Ebül Fereç tarihinin tamamı ileriki yıllarda Ömer Rıza Doğrul tarafindan
çevrilmiştir. (2. Cilt T.T.K, Ankara 1950).
62-Keşf-el Zünun, (Kilisli Rıfat Bilge ile birlikte Katip Çelebi'nin ünlü eserinin n eş ri)
Cilt I, 24+469+23 sayfa, M.E.B. 1941, 2.bs. ı97ı
Cilt II, 473+ 1003 sayfa, M.E.B. 1 943, 2.bs. 1972
Bu önemli eserin giriş bölümünde H.A. Yücel'in kısa bir tariıtma ya-
zısından sonra Yaltkaya, bugün de il- mi değerini koruyan uzun bir önsöz