• Sonuç bulunamadı

ISSN TIP TARiHi ARAŞTIRMALARI OF ME D I C I N E ST UDI ES. l ı ~ı 1 ' lst ANBUı_..HAZIRAN-200 1

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "ISSN TIP TARiHi ARAŞTIRMALARI OF ME D I C I N E ST UDI ES. l ı ~ı 1 ' lst ANBUı_..HAZIRAN-200 1"

Copied!
30
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ISSN 1301- 2312

TIP TARiHi

A RAŞTIRMALARI

H I S T O RY OF ME D I C I N E ST UDI ES

1

l

ı ~ı

1 '

~o

lST ANBUı_..HAZIRAN-200 1

(2)

Ord.Prof.~HMET ŞEREFEDDİN

YALTKAYA (1879-1947) HAYATI VE

ÇALIŞMALARI

Prof Dr. Aykut Kazancıgit Vefatının 15. yılında Ord.Prod.Dr.Sühey/ Ünver'(l898-1986) 'in anısına

SUMMARY

Ord.Prof. Mehmet Şerefeddin Yaltkaya his life and his scientific contributions

19. yüzyılın son çeyreği ve 20.

yüzyılın ilk yarısı Türkiye'de temele kadar inen çok büyük değişikliklerin olduğu bir dönemdir. Bu yıllarda ya-

şayanlar yaptıkları herşeyi zorluklar içinde gerçekleştirmişlerdir. Bu uzun ve zahmetli geçiş döneminin önemli din ve fikir adamlar.ından biri olan Mehmet Şerefeddin Yaltkaya, yıllarca öğretim üyesi ve din görevlisi olarak

çalışmış, çeviri ve araştırmaları ile

"dikkati çekmiş; ayrıca hayatının son

yıllarında yüksek düzeyde idari so- rumluluklar yüklenmiş ve Atatürk'ün cenaze namazını kıldırarak tarihi o- laylarda vazife almış bir kişidir. ]<.ay- naklarda ismine sık rastlanmasıha rağmen şimdiye kadar Yaltkaya hak-

kında herhangi bir araştırmaya rastla-

madık Yaltkaya üzerindeki bu araş­

tırmanın sonuçları 3 ayrı bölümde takdim edilecektir.· Bunlar sırası ile Hayat hikayesi, Yayınları, Değerlen­

dirme ve Sonuç'tan meydana gelmek- tedir. (1)

A- Hayat Hikayesi

Yaltkaya 1 879'da ~ İstanbul'da Cerrahpaşa semtinde Attımermer cı-

varı~da Seyyid Ömer mahallesinde

Balcı yokuşurıdaki babasının evinde

doğdu. Babası devrinin meşhur Mevlidhanlarından, Cerrahpaşa'da

Cerrah Mehmed Paşa· camii hatip ve

imamı, ayrıca Haseki caddesindeki evvelce· Zeyniyye'den, sonra Kadiriyye'den olan Bayram Paşa-i

Veli dergahının şeyhi Kadiri

meşahirinden Seyyid Hafız Mehmet Arif Efendi'dir. (Resim 1-3) 22 Zil- hicce 1 325'de\ Jefat

etmiştir.'

O dö-

nemde Cerrahpaşa Camii ve çevresi hakikaten bakımlı ve seçkin bir ortam

oluşturmaktaydı. Camii bahçesinde

Paşa'nın türbesi," küçük bir tahta bina ve varlığı S.Ünv·er tarafından tesbit

edilmiş olan 1934'de anlamsızca yıktı­

rılmış güzel bir hamam mevcuttu.

Haziresinde önemli kabirler vardı.

Latif ve zarif bir zat olan Arif

İ.Ü.Cerrahpaşa Tıp Faknitesi E. Öğretim Üyesi

1 Arif Efendi'nin XX. Yüzyıl başlarında çekilmiş bir resmini ve yine O'nun Cerrah Mehmet Paşa Camii haziresinde Sayın

Necdet İşi i tarafından bulunan kabir taşını

belge nitelikleri dolayısıyla bu makalede

yayınlıyoruz.

(3)

Efendi'nin müsikide mehareti vardır.

Zamanının musiki üstadları onun

"hutbe"lerinde "mevlid"lerinde yaptı-·

ğı tabii narnelere hayran olmuşlardır.

(2) Y altkaya çok küçük yaşında Oda-

başı'nda Behruz Ağa Sıbyan rnekte- binde devama başladı. Hocası Hacı

Mehmet Efendi'den okuyarak dokuz

Resim ı. M.Ş.Yaltkaya'nıo babası Kadiri

Şeyhi Mehmet Arif Efendi'nin 1909'dan önce çekilen tarihi belge niteligindeki bu resminde

serpuşu ve yakalığı dikkati çekmektedir.

yaşında· hafız oldu. Yalt~aya'nııı "bü- tün hızımı ondan aldım"· dediği abid ve saliha bir hatun olan annesi Hacı

Mustafa efendi kızı Atıyyetullah I:Ja-

nım, İstanbul'da doğmuş, oğlunun

ettiği diptorna ona bütün orta öğretim

müesseselerinde hocalık yapma inika- nını veriyordu. Daha sıbyan rnekte- binde iken hafız olan Yaltkaya rüşti­

ye öğrenimi esnasında ve daha sonra- ki yıllarda, çevresinin de yardımıyla Arapçasını üst düzeye çıkardı; bu

merakı Yaltkaya'yı bir süre sonra döneminin en iyi Arapça bilen uz- manlanndan· bir hali~e getirecektir.

yetişmesinde büyük manevi tesiri Resim 2. Hocası Hasna Efendi'nin ogtu Necati olmuştur. Sıbyan mektebinden sonra Lugal, Şerefeddin Efendi ve oğlu kOçU k Arif Davutpaşa Rüştiyesi'ne kaydolundu.

Burasını bitirince müsabaka ile

Darülmuallim'de iken Beyazıt

Darülmuallimin'e girdi ve dört senelik Camii'nde cami derslerine devama eğitimini bitirt:rek Rüştiye kısmından başladı. Buradaki müderrisl~r tanın­

mezun oldu. Yaltkaya'nın asıl adı ve mış kişilerdi. Kastamonulu Süleyman ilk şöhreti Hafız Mehmet'dir. · Efendi ile Trabzonlu Hüsnü Efen- Şerefeddin ismi kendisine, İstanbul

di'den (3) sabah derslerini ve Arap- Darülmüallim'ine girip talebe olduk- kirli Hüseyin Efendi'den (4) ikindi tan sonra verilmiştir böylece elde derslerini takip etti. Bu sırada İsmail

( 238 ~

(4)

Saib Efendi'den koltuk derslerini oku- du; bu yıllarda geniş bir kültür tabanı­

na sahip olmak ·için· çok çalıştı. Hatta hacası ·İsmail Saib Efendi ile birlikte bir süre Tıp ve Bezacılık Fakültesi derslerine bile devam ettiler (5). Ni- hayet başarı ile medrese tahsilini bi- tirdi.

Resim 3. Mehmet Arif Efendi'nin Ce~

Meh111et Paşa Camii haziresinde aziz dostu- muz Necdet lşli tarafından tesbit edilen

mezartaşı. Burada taşıri ve yazının sade gUzel- ligi ile üstündeki Kadiri tacı dikkati çekiyör.

İcazet aldıktan sonra ruus imtiha-

nına girdi ise de bu ilk defada başarılı olamadı. Daha icazet almadan önce yayınladığı llmi Esir'ler hakkındaki

kitabını gÖren ve takdir eden Saadet- tin ve Rebii Paşaların desteği ile Har-

biye Nezareti muhasebat dairesi tahri- rat kalemine küçük bir maaşla tayin olundu. Bir süre burada çalıştıktan

sonra istifa ederek "Dar'ül-ilm vet- talim" (6) adlı özel-okula ders nazın

olarak .tayin olundu. (1909) ve kendi ifadesi ile bu senen'in "15 Teşrin-i Sanİ'sinde tedris hayatına" başladı (7).

Bir süre sonra Bandınna'da açılan

Numune Rüştiyesi'ne başmuallim ola- rak tayin edildi. Bu sırada Neşihat'da

Ruus sınavı açılmışti. Beşyüz talip arasında Şerefeddin Efendi de vardı.

Üçüncü defa olarak girdiği "İstanbul ruus imtihanı müsabakasını" başarı ile vererek yetiştiği Fatih Camii'nde derse

çıkılıağa başladı ve dersiam oldu (1913). Bu tarihten itibaren 28 yıl Ankara'ya gittiği 1941 'e kadar dü- zenli şekilde burada ders venneğe

devam etti.

Yaltkaya'nın ruus imtihanını ba- şardığı dönemde Osmanlı Imparator-

luğu'nda temele inen önemli sarsıntı-

... lar gözleniyordu./ Bunlar belirli bir noktada o dönem fikri hayatı .içinde yer alan herkesi etkilemiş~ir. Yaltkaya da etkilenenlerden biridir. Bu etkile-

şim ortamının meydana geliş şekli ve

sonuçları _kısaca aşağıdaki şekilde

açiklanabil ir.

Meşrutiyetten hemen sonraki

taşkınlık devrinde Avusturya'nın Bos- na-Hersek'i ilhakı, 31 Mart vakası,

Balkanlar'da "İttihad-ı anasır" ve mezhepler arasındaki yakınlık,. Hürri- yet ve .. İtilhaf ile İttihat-ve Terakki

fırkaları arasındaki şiddetli anlaşmaz­

lıklar, aydınların kavram tartışmaları

gibi birbirinden çok ayrı sahalardaki

çatışmalar büyük boyutlara ulaşırken

ilmiye sınıfında ve İsliimcı çevrelerde büyük bir hareket ve siyasi davranış

(5)

görülmüyordu. Her ne kadar bu çev- relerde de medreseterin vaziyetleri ve

eğitim meseleleri üzerinde duruluyor- sa _da bunlar daha ziyade soyut kav- rarnlara yönelmişti.

'

İşte

bu ortamda 19 1 l'de birden bire başlayan Trabulusgarp Savaşı

bütün İslam aleminde Fas'tan Hindis- tan'a şiddetli bir uyanışa sebebiyet vermişti. Türkiye dışındaki İslam ülkelerinde, buraları işgal-etmiş olan

yabancı devletlere karşı bir başkaldırı niteliğinde olan bu hareket, Osmanlı İmparatorluğu'nda İslamcı çevrelerin pasif davranışını b"trdenbire değiştir­

miş ve toplum yapısı ile ilgili konular tartış~lır olmuştu.Lİstimbul'dan ve bü- tün Islam alemmden yükselen bir birikim patlamasını andıran alışılma­

dık sesler, bu dünya ile iktisadi ve siyasi çok yakın çıkar bağları olan devletler tarafından derhal hissedildi ve Avrupa basınındaki bu mesel e

tartışılmaya başlandı. Bu memlekette- rin Doğubilimcileri de konu ile iJgili

değerlendirmeler, hükümetlerine uya-\

rılar yapınağa başladılar (8).-Hatta bu dönemin bu özelliği yıllarca sonra İslam dünyasıyla ilişkileri .. olan Rus- ya'da, Milli- Mücadele döneminde Komünist Parti yöneticileri tarafından

da dile getinlmiş ve dotaylı bir uyarı olarak hatırlatılmıştır (9).

Kısaca anlatılan bu sarsıntı Os- manlı İmparatorluğu'nda islamcı çev- releri ana hatlarıyla iki belirgin gruba ayırmıştır. lYef!ilikçi İslamcılar diye

adlandırabileceğimiz bi~inci grup içinde Mehmet Akif, Şemsedçiin

Günaltay, İsmail Hakkı -İzmirli v.d.

fikir adamları, ikinci grupta ise Ahmet Naim Bey modelinde gelenekçi veya köktenci İslamcılar bulunmaktaydılar.

Şerefeddin Yaltkaya kesinlikle birinci gruba mensubdur. Nitekim hayatı

boyunca bu grubun davranışlarınİ desteklemiştir. Hemen şunu ilave edelim ki buradaki iki grubun ayrıldı­

ğı nokta çerçevesine İslami akideler girmiyordu; yani İslamiyet'in Luther'ci bir yorum farklılığı bahis konusu değildi, tartışılan konu İslami­

·yet hudutları. 'içinde devlet yönetimi, çalışma, yaşam biçimi; üretim, sanayi;

teknik vd. .. gibi konular, Avrupa ile ilgili değerlendirmeler gibi somut

tutumlardı.

Ne gariptir

1

ki zannedilenin tam aksine, başta · o dönemin Şey­

hülislamiarı olmak üzere ilmiye sını­

fının sessiz çoğunluğu yenilikçi grubu

desteklemişlerdir.- Bunun en . güzel belirtisi medreselerdeki l 914 ve 1 91 7 düzenlemelerini ., bu cephenin candan destekiemiş oİinasıdır~ Siyasi açıdan bu grubun davranışl~ını ve-anlayışını belki şiirsel bir anlatımla fakat en güzel gösteren çizgi Akifin "Fatih Kürsüsünden" adlı şiirinden

"Nasrullah Camii mev'izesi~'ne giden yoldur ( 1 0). l 918'den sonra kısa bir süre siyasi destekle hakim oları gele- nekçi grup ise ifadesini ünlü "katli vacip" fetvalarında bulmuş ve 1 920'den i.tibaren kendi kendini red- dederek eriyip gitmiştir.

İşte bu ortamda Y altkaya'ya çok genç ·yaşından itibaren yakın olan Hasan Ali Yücel O'nun o yıllardaki etkisini şöyle anlatır (ı ı):

"Ziya Gökalp Şerefeddin

Efendi'yi çok takdir etmiştir.

İslam hukuku meselelerinde a- ziz Hocanın Ziya Gökalp'e, metotlu çalışma ve yazma husu- sunda da Ziya Gökalp'in Hoca-

240

(6)

j .

: . .

ya yardım ve. etkileri. büyüktür.

1914-1918 ·harbi içinde Molla· Guranl'deki ·evinde Ziya Bey'te; ·

buluştukları gecelerde, bilgi

· bahislerine o kadar dalarlarmış

ki ya güneşin doğması, yahut lambadakl gazm bitmesi bu ha- raret!i ve veeit/i konuşmalara

son verdirirmiş. İcazet almiş bir Dersiam oluşu, onun fikıhtaki

melekesini arttırmaya vesile

olmuştu. Sonralarr pek· uğraş­

madığı bu bilgi bölümünde kuvvetli hajizası, daima kendi- sine yardımcı olmuştur. Fıkıh

meselelerini bu eski a/ışkanlıkla

taze bilgiler gibi hallettiğine

çok kereler şahit olmuşumdur. "

(bkz. Yay.7 ve 67)

'"Bu çalkantılı ortamda Şeyhülis­

·lam Mustafa Hayri Efendi'nin 1914'te gerçekleştirdiği yeni medrese teşkilatı tatbiK.at saf)asınıi'girdi. Bu'·esnada din eğitiminin tek elden ve· tamamile medrese tarafından yapılması gerek- .çesiyle I 900'da açılmış olan Darülfı.i­

nun ilahiyat Fakültesi fiili olara~ ka- patıldı (12). Bu yeni- teşkilat:ta Yaltkaya aktif olarak çalıştı; tefsır, hitabet ve mev'ize müderrisi oldu. · Ayrıca me~reselerin muhtelif derec.e~

lerinde Arap edeBiyatı ve mantık dersleri verdi. 1923 yılında (8 Mart

l339'da) · Süleymaniye Medresesi'ne müdür muavini olarak tayin edilmek istendi, fakat öğretim hayatını bırak­

mak istemediğinden bu görevi kabul etmedi. Camide ve medreselerde tale- be-i ulfima ders verirken Darüşşafaka, Vefa, Gelenbevi ve Kandilli liselerin- de Arapça, Farsça, Edebiyat ve Din dersleri okuttu. Yaltkaya Meşrutiyet yıllarında gazete ve dergilerde çalıştı ve pek çok· yazı yazdı. Bu yıllarda

Yaltkaya, adı bilinen,' fikri faaliyeti takip·_~di!e.n· bir ~üşünür, ~ir'din _ada- mıdır. Üıive·r

o ·

dönemdeki Yal~kaya'yı şöyle anlatır (13)': .

"Eski tabir/e söyliyeyim,

·' ·

Şererjeddin

Efendi'yi Cerrah-

paşa semtinden tanırım. Kendi- sini o zamandan arızalı yü-

rüyüşü ve kara ~akalı ve ciddi

tavırlarıyle daima hatırlarım:

Lakin ona pek sokulamaz, gör-

düğümüz yerlerde de pek ko-

nuşmazdık. En sık olarak kendi- sini Beyazit kütüphanesi müdü- rü İsmail Saip efendi hoca ya- nmd; gö'rürdük Her iki alimin samimi ve ·sırf ilmi mevzuların­

da konuşmaları bazan .bir tara- fın halimône, diğer tarafın· şid­

detiice münakaşalarma muttali olurduk. Bundan çıkan haki- katlerden muhakkak ki faydala-

m :rlardı.

Biz de istlfcide iie

dil-ı.:.·

·

!erdik. !929 son'unda Paris dö-·

nüşümden sonra Tıb Tarihi ile

meşgul olmağa başlarnam ken- disiyle temasımızı icabettirdi."

Tevhid-i Tedrisat Kanunu muci- bince medreseterin kapatılmasından sonra (1924) İl~hiyat · Fakültesi'nin yeniden kurulması düş~n.ülmü~ . v~

1924 yılında D.arülfiinun ıçınde ıkıncı defa· bir ilahiyat Fakültesi açılmıştır (14). Bu Fakülte'de Şe~efeddin Yalt- kaya K~lam Müderrisliğine t~yin_ ~­

dildi; diğer öğretim üyeleri de Izmırlı, Günaltay, ·v.d. gibi V altkaya'ya yakın bir çevredir: Bu Fakülte açık olduğu sürede (1924-1933) Yal~kaya· yoğun

bir ·yayın faaliyetine-girişir. Do~~z ~~:ı

içinde herbiri ikiyüzer sayfalık yırrnı­

beş sayı olarak yayınlanan Fakülte Mecmuası'nın aşağı yukarı her sayı-

(7)

sında bir makalesi görülmektedir; bu arada diğer yayın organlarında da faaliyetine devam etmektedir (Bkz.

Yayın No: 12-32).

.. 1933'te gerçekleştirilen istanbul Vniversitesi Reformunda ilahiyat Fakültesi ikinci defa olarak kapatıldı.

{15). Kadrodaki öğretim üyeleri da- ğıldı, yalnızca Yaltkaya, İslam Tet- kikleri Enstitüsü Direktörlüğü'ne Ord.

Prof. olarak tayin edildi. Ancak bu yıllarda ayrı bir bölüm olmayan ve Türk Dili Edebiyatı Bölümü içinde yan disiplin olan İslami Tetkikler bölümüne öğrenci alınmamaktadır.

Yaltkaya çeşitli yan disiplinlerde dersler verir, faydalı olmağa .çalışır ( 16). Akademik çevrelerde bilinen Arapça bilgisinin derinliği, "ilim zev- ki ve heyecanı" yabancı ve yerli bilim adamlarının kendisine başvurmalarına sebebiyet veriyordu. Ünver'in anlatımı ile: "Rahmetli kendisini üzecek ve meşgul edecek çetin, eski .metinleri ele almaktan haz duyardı. O, o~· asır önceki Arap Arapçasını bugünkü k~­

dar bitirdi. Metni eline alır bunu mü- ellifı Arapça düşünmüş, bl)nu Türkçe düşilnmüş Arapça yazmış diye fark edecek derin vukufu vardı" ( 17). Ken- disini iyi tanıyan ve takdir eden Dr.

Adnan Adıvar vefatından sonra yaz- dığı makalede derin Arapça bilgisini

şöyle ifade eder (18):

Aşağıdaki sözler, tabulunun ö- nünde el bağlayıp "merhum

Şerefettin Yalikaya'yı nasıl ta-

nırsınız?" diye sorduk/arı za- man memleketten uzak ·bulu~­

duğum için söyleyemediklerim- dir:

"Çok sene evvel Paris'e Şark Dilleri kütüphanesinde Emin

242

Osman adlı bir genç Mı;ırlı ile

tanıştım. Fe~sefe lisansını en yüksek notlarlayapmış ve artık . doktora tezini hazırlzyordu.

(sonradan uzun yıllar Mısır'da

Felsefe hacası olarak çalışmış­

tır) Mısır'ın büyük alim ve müfekkiri Şeyh Abduh üzerine yapmak istediği bu tez için şey­

hin Türkiye'deki 'tesirine dair benden malumat sorardı. Niha-

yeı cevaplarını veremediğim

sualler ortaya çıkınca kendisine İs.tanbul Oniversitesi'nde Ke- lam Tarihi profesörü Şerefettin Yaltkaya'ya müracaat etmesini söyledim ve "mektubu Arapça

yazars_anız, cevabını Türkçe a- lırsınız ben de size Fransızcaya tercüme ederim" vaadini de ila- ve ettim. Bir müddet sonra Mı­

sır'ın bu genç .filozoju bana geldi, cevap aldığım söyleyerek

teşekkür etti. Yüzüne bakışımda

ne sormak istediğimi anlamıştı.

"Hoca cevabını Arapça yazmış, hem öyle bir Arapça ki bizler o kadar güze/ini, o kadar fasihini yazmaya kadir değiliz" deyince çok iftihar ettim. Son zaman- larda bizim medrese/erin Arap- ça yazmak değil bir Arapça ga- zeteyi aniayabilecek iktidarda adamlar bile nadir yetiştirdiği-

n( bildiğim için bu iftihar pek yerinde idi. Hoca merhum Keşfüzzünun'un Maarif baskısı için yazdığı Arapça mukaddi- meyi, tam Arapça olsun diye, bir kere de Bağdat'ta tanıdığı bir üslupçu misire gönierinişti.

Bu meşhur edibin büyük bir tashih yapmadığım müsveddeyi bana gösterince anlamrştrm.

1

1

(8)

Arapçaya vukufu kadar ilirnde if/et ve tevazuuna delalet eden bu vak'ayz da memleketimiz he-

sabına bir gururla kaydetmek isterim ... "

Cumhuriyetin ilk Diyanet İşleri reisi, Milli Mücadele döneminin An- kara Müftüsü Börekçizade Mehmet Rıfat Efendi'dir. (1860-1941). Uzun yıllar bu görevi·yürüten Mehmet Rıfat Efendi ölümünden birkaç yıl önce . .yaşlılık sebebiyle çalışamamaktaydı.

Işte Şerefeddin Yaltkaya bir süre mü- şavir gibi hizmet verdikten sonra 1 ~41 'den. itibaren Cumhuriyetin ikinci Dıyanet Işleri Başkanı olarak bu gö- revi . tedvir etmeye başladı. Kısa bir süre önce Atatürk'ün vefatından sonra

ce~aze namazını 19 Kasım 1 938'de Daimabahçe Sarayı'nda kıldırdı (1 9).

1941 'de M.~.B. tarafından hem üni- versitede hem başka bir devlet hizme-

!inde .olanların bir tercih yapmaları ıstendı; böylece Yaltkaya Üniversite- deki görevinden tamamıyla ayrıldı ve

·yalnızca Diyanet İşleri Başkanı olarak çalışmay~ dev~ etti. (

. Yaltkaya'nın Diyanet İşleri Reisi olarak tayinini dolayısıyle kendisini

~~un yıllardır tanıyan eski öğre11cileri ıkı makale ile bu tayini değerlendir­

miş ve çok yerinde bularak-görüşlerini aktarmışlardır. Sırası ile Fahri

?iyaettin Fındıkoğlu: "Yeni Diyanet Işleri Reisi Hayati ve ilmi Şahsiyeti"

(Cumhuriyet Sayı 6286, 18 yıl, Şubat

~ 942) ve Cemalettin Server: "Diyanet Işlerinin Yeni Reisi" (Vakit 1942) başlıklı yazılar dışında hiçbir .yankı duyulmaz. Hoca büyük bir dirayetle görevine başlar, yardımcısı kendisin- den sonra. Diyanet İŞieri Reisi olan Aksekili Ahmet Harndi Efendi'dir.

Bu yıllarda Adnan Adıvar Türki- ye'ye dönmüş (1939) ve geniş bir Y~~ın faaliyetine girişmiştj. İkinci Dunya Savaşı Boyunca Hertri Corbin ( 1 905~ 1 _978?•. H. Ritter ve pek çok doğubılırncı Istanbul'da yaşamışlardır.

Yaltkaya Birinci Dünya Harbi yılla- 1 rı.n?a.n ~eri ~nıdı~ı Adıvar'lar ile iliş­

kısını ozellıkle Islam Ansiklopedisi çalışmalarında devam ettirmiş ve bu çevrede tanıdığı Corbin ile birlikte önemli · yayınlar gerçekleştirmiştir (Bkz. Yayın No: 58 ve 60 ile altlann- d~ki notlar) (20). Artık Yaltkaya ken- d_ı sahasında Türkiye'yi dünyada tern- sıl ed~n bir kişiliğe bürünmüştür. Ni- tekim Isınail Saib Efendi'nin vefatında ünlü Şarkiyatçı ve Hıristiyancı düşü­

nür Massignon (1883-1962) Yalt-

~ay~'ya taziyet mektubu yazar (2 ı).

Ilende de belirtileceği gibi M.E.B.

kendisine önemli araştırmaları tevdi eder (Bkz. Yayın 62 ve 76). Yeni yetişen nesil son günlerine kadar ken- disini bilimsel bakımdan başvuru kaynağı olarak kabul eder.

Yaltkaya'nın hayat hikayesine baktığımız zaman öğrenim yılları dışında, 1909'dan 1924'e ·kadar çeşitli mekteblerde, .Cami -ve Medreselerde ders akutmuş olduğunu görüyoruz.

1924-1 941 arası üniversitededir Yaltkaya

İstanbul

Ruusu'nu

aldılcta~

sonra 1913'den 194I'e kadar 28 sene muntazam olarak ekseriyetle ·Fatih ve nadiren Beyazıt Camilerinde derse çıkarak '.'dersi-am" olmuştur. Fatih

~amii'~de özellikle Ramazan günle- rındekı vaızları dinlemiş olaniann hafızalarında bütün canlılığı ile yaşa­

maktadır. Halide Edip Adıvar

Yaltkaya'nın vefatından

sonra

kalem~

aldığı o güzel yazıda kendisinin de dinlediği bir vaızını şöyle anlatır.(22)

(9)

"Sıhhati nazik, hayatı daima

ağrı sızı içinde geçmişti. Fakat bu hasta vücudun üstündeki kafada, bilhassa inandıklarını

daima söylemek cesaretini gösterenierin cesaret fakat tavazuu ve gençliği vardı. Işık kaynağı sönmeyen gözleri, en hasta ve mezara yalan olduğu

günlerde bile kudretli ve kafa-

sının içindeki-nuru son anına

kadar etrajma yayan canlr/ığım

muhafaza etti. Onun İslam hak-

kındaki yılalmaz bir kaya gibi sağlam kanaatinin nereden gel-

diğini bilhassa Fatih Camii'nde bir ramazan vaızında dinledim, ve işte bu vaızdır ki yukarda

bahsettiğim çetin bir meseleyi benim için aydınlattı. Vaiz islamiyelin ezeli ve ebedi oldu-

ğuna inandığı kıymetleri üstün- de vuzuhla kuvvetli bir mantıkla

durdu. Hatmmda kalan hülasa-

sı şudur:

"İslam ezelidir, çünkü insan in- san olduğu andan beri kendisi- 1 ni bu kıymetler/e karşı karşıya bubnuştur. Kendisi bunların başında duran "sulh, .. kıymeti

üstünde durdu. Belki orada o- lan cemaat arasında, İslamın kılıç kuvvetine dayandığına İ­

nananlar bu iddiayı garip bul- dular. Fakat insan biraz

islamın içtimai cephesi üzerin- de durunca bir "sulh "a götüren daimi kıymetlerin nasıl dinimize esas olması lazzni geleceğini düşünebilirdi ... Kanun nazarın­

da müsavi olan insanlar, ancak ilim ve faziletleri derecesinde birbirlerinden üstündür/er.

Demek ki insaniye/e rehber o-

lacak esas yalnız ve yalnız bu i- ki kudretin birleşmesinden çı­

kabilir. Caminin içinde çınlıyan

bir cümlesini hemen hemen · aynen bugün duyuyor gibiyim:

"İslam din olarak ç/ünyaya gelmeseydi bile dünyada onun içindeki ezeli kudretler gene hakim olacaktı!!" ...

Hoca devam etti: "İslamiyet

maaza/lah ortadan kalksa, ismi unutu/sa dahi bu kıymetlerin e- zelden ebede kadar süreceğini"

de aynı kanaat ve imanla ce- maate söyledi. Hocanın rengi

sapsarı, dudak/arı susuzluktan

kurumuştu. Fakat sesinin ancak camilerde duyduğumuz kalın ve kudret[j akisleri, gözlerinde ya- nan iman ateşi, o gün anlıyiına

da anlamıyana da yepyeni bir hakikat/e karşı karşıya gelmiş

olmak hissini verdi.

Yaltkaya'nın toplam öğretim ha-

yatı otuziki yıl sürmüştür. Diyanet İşleri Başkanı olarak da idari çalış­

maları yanında yayın faaliyetini sür-

çiürmüştür. Bir süre hastalıktan sonra 23 Nisan 1947'de vefat etti . Vasiyeti mucibince kütüphanesi DTCF veril-

di.(23) .

Yoğun bir çalışma hayatına ve yükümlülüklerine rağmen Ş.

Yaltkaya, ailesine bağlı ve onların herşeyleri ile ilgili bir kişilik sergiler.

Gerek Solgun Çiçekler diye adlandır­

dığı şiir defterinde (Bkz. Yayın 39,

Açıklama 25) gerek görevi dolayısıyla

Ankara'da oturduğu zamanlarda, su- bay olarak İstanbul· ve diğer illerdeki gamizonlarda olan oğlu Arif Bey'e

yazdığı Mektuplar (Yay.79, Açıklama

25) bu ilginin en ilginç .b~lgeleridir.

244

(10)

Yaltkaya'nın üç çocuğu vardır. Büyük

oğlu rahmetli deniz Albayı Sayın Arif Yaltkaya, ( 191 0-200 ı) kızı Sayın

Selma Uluç Hanımefendi (d. 19ı 8) ki bize ailesi hakkında bilgiler vermiştir;

diğer oğlu Sayın Prof. Dr. Korkut Yaltkaya, (d. 1938) Antalya Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Sinir Has- talıkları ProfesÖrü ve sırası ile

Şerefeddin (Fizik öğ. Üyesi), Diba (iktisat), Erinç (Dr) ve Sevgi (Dr.)

adlarında dört çocuk babasıdır.

Küçük kardeşi Ahmet Kemalettin Efendi ( 1881-ı 943) baba-

sının yolunu tercih etmiştir. Medrese ve cami derslerine devarn ettikten sonra, büyük bir tutku ile tarikat yo- lunda ilerl~miştir. Güzel ve gür sesi, geniş dini musiki bilgisi ile ve c~zbesi

tamnmıştır. Haseki Hastanesinin yan sokaktaki kapisı - Kardiyoloji Ensti- tüsü - ilerisinde halen görev gören

"Taş Tekneler Camii" imaını ve aynı

yerdeki "Kadiri Tekkesi" -şeyhidir.

Ahmet Kemalettin Efendi üç kız ço- cuk babasıdır. Bunlar sırası ile Taha

· Humeyra ve Handan hanımlardır.

'Şerefeddin Yaldkaya'nın

vefat

eden ve iki çocuğunun annesi ilk eşi Sıdıka Hanımın kardeşi ve aynı za- manda (kardeş çocukları olması .. dola-

yısıyla) yeğeni olan Miralay Ahmet Refik Bey, ı 920'lerde politik neden- lerle Türkiye'yi terkederek yurt dışın­

da yaşamış ve orada vefat etmiştir.

Ahmet Refik Bey ailesi de yakın ~a­

rabet dolayısıyla Yaltkaya soyadını almışlardır. Ahmet Refik Bey'in 4

çocuğu olmuştur. Her ikisi de rahmet!~

olan yüksek mühendis o$ulları,(yanı yeğenleri) vardır ki bunların büyüğü Ömer Refik Yaltkaya (1970-1974)

ayrıca piyanist olarak_ ün yapmıştı, diğer Karayolları'nın ilk yöneticile-

rinden ve bir süre Boğaziçi

Üniversites Mühendislik Bölümü

öğretim üyelerinden Erol Yaltkaya'dır 9 ı 4-ı 988). Ayrıca uzun yıllar Ame- rikan Kız Koleji Matematik hacası

Behire Hanım ile Sara Hanım adlı iki

kızı vardır. Bize geçen makalemizde hem aile ferleri ile ilgili yanşlığı

düzeltmemize yardım eden hem A.Refik Bey ile ilgili bilgileri veren Erol Bey'in eşi Sayın Hümeyra Yaltkaya olmuştur.

Bu satırların yazarı, Üniversite çevresinde ailesi vasıtasile çok genç

yaşta iken Yaltkaya'yı hem

Adıvar'ların Soğanağa'daki evinde hem Süheyl Ünver'in Tıp Tarihi Ensti- tüsünde yapılan Cumartesi toplantıl

rında tanımıştı. Kendisi ·ince yapılı,

orta boylu, çok temiz giyinen, siyah

kırlaşmış saçı ve-sakalı, ahenkli sesi, parlak canlı gözleriyle insanın derhal dikkatini çekecek bir ·görüntüye sa- hipti. Şerefeddin Yaltkaya'nın dedesi, Ürgüp şehri ne 8-1 O km. uzaklıkta, günümüzdeki Darnsa barajı yolunda eski adı Sineson olan Mustafa Paşa

nahiyesinden. I 9. yüzyılda İstanbul'a-­ gelmiştir. A~lesinin bir bölümü nesi.l- ler 'boyunca çeşitli kademelerde dın

görevlisi olarak çalışmışlardır. Ailenin eski lakabı Kalelioğlu veya Kalelizade

·olduğundan Mehmet Şerefeddin Bey

herhalde buna nisbet ederek Yaltkaya

soyadını almıştır.

B-Yayınları

Kısaca· hayat hikayesini ve yetiş­

tiği · ortamı açıkladığımız Yaltkaya

çeşitli sahalarda pek ç.ok yayın yap-

mıştır. Yayınlarında · bazen

Şerefeddin, bazen M.Şerefeddin, ba- zen de Şerefeddin Yaltkaya imzasını ·

kullanmıştır. Biz kaynakçada bu imza

(11)

farklılıklarını belirtrneğe gerek duy- madık. Aynı konuda ve aynı yayın organında çıkan birden fazla, yani süreli makaletere kaynakçayı fazla uzatmamak için ayrı ayrı başlık ver- medik; ayrıca çok değişik konulara ait olmaları dolayısıyle bazı yazılarını künyelerinin hemen sonuna gerekli olan açıklamaları ilave ettik. Bu şekil­

de 77 adet başlık altında 1 00 dolayın­

da yayın tesbit ettik. Kaynakçarlan sonraki açıklamamızda Yaltkaya'nın, çeşitli dergilerde varlığını tesbit et- tiğimiz fakat erişemediğİrniz bazı yayıniarına ayrıca işaret edi~miştir.

1-lbn-i Esir'ler ve MeJ:uisir-i Ulema

Hanımiara Mahsus Gazete Matbaası,

( 156 sayfa) istanbul 1322/1906 islam Ansikiopedisi'nde İbnili Esir ai- lesi hakkındaki maddede yazar imzası

yoktur (cild 5, Kısım 2, s. 851-852) ancak Yaltkaya'nın bu makalesi kay- nakta mevcut olduğu gibi metinde de

yazarın ondan istifade etmiş olduğu

görülmektedir. İkinci İbn-i Esir karde- şin El-Kamil fi't tarih adlı meşhur is- lam Tarihi, A.Özaydın ve ark. tal'C\.-

fından Türkçe'ye son yıllarda çevril- miştir. (Bahar Yayıncılık A.Ş. 13 Cilt, Istanbul 1986).

2-Meşdhir-i Muhendisin-i Arabdan Beni

Musa'nın tercüme-i halleri; bazı ame-

liyat-ı mahsusalan

Asır Matbaası (31 sayfa) İstanbul 1323/ 1907

Kontrol mühendisliği konusunda da önemli olan bu önemli mühendis hak-

kında bkz. Atilla Bir:"Kitab Al-Hiyal"

of Banu Musa Bin SHAKİR, İstanbul, lrcica 1990.

3- Risale fi fazail-ül etrak (El-Cahiz'den

kısaltılmış çeviri)

Turk Yurdu Mecmuası, Seri-I, Cilt V, sf. 894-900; sf. 932-935; sf. 988-991, istanbul 1329/1913 (Van Vloten neş­

rinden çevrilmiştir).-Ayrıca bu çeviri

sonradan Osman Fevzi Olcay tarafın­

dan tahrif edilerek bir daha yayınl~­

mıştır ( 1 939).

Cahiz'in bu eseri yıllarca sonra

R.Şeşen tarafından "Hilafet Ordu- sunun menkabe/eri ve Türklerin fazi- let/eri" adıyla tam metin olarak çev-

rilmiştir, (TKAE, Ankara 1967, 2. bs.

1985).

4- Tarih-i Kur'an-ı Kerim, Hakayık-ı

lsUimiye KUtUphamisi Adet 3; Neşre·­

den Maarif Kütuphanesi, ( 45 sayfa) Kader Matbaası, istanbul 1331 /1915.

5- Arap Edebiyatı Bilgi Mecmuası, Yıl 1,

S~yı 4, sf. 364-397, Şubat 1330/ 1914.

Dönemin bu önemli mecmuası hak-

kında ayrıntılı bilgi ıçın Bkz.

Z.Toprak: "Türk Bilgi Derneği ve Bil- gi Mecmuası", Osmanlı Ilim ve Meslek Cemiyet/eri, Istanbul 1987, sf. 247- 254.

6-Cevazın ahkam-ı şer'jyeden olmadığına

dair ·

ls/dm Mecmuası yıl 1, sayı 12, sf. 357- 360, 1330/1914

Islam Mecmuası yıl 1, sayı 14, sf. 425- 429, 1330/ 1914.

7-içtimai Ilm-ikelam

İs/dm Mecmuası, sayı 15, 18,19,25 ve 26'da süreli olarak devam eden yazı

dizisi 1330-1331/ 1914-1915,

Bu makale dışında Yaltkaya'nın aynı

mecmuada pek çok yazısı vardır. Me- sela sayı 4,6,7,8,9, 1 0,1 1,12'de bazı a- yetlerin tercüme ve izahı; sayı 57'de Sadr-ı Islam kadınları; sayı 58'de İbn ROşt'Un mesleği sayı 59'da Dar-ili Hikmet-ili İslamiye Küşadı, vd ... gibi makaleleri vardır. Selim Sabit tarafın­

dan 1914-1918 arasında yayınlanan İslam Mecmuası'nda Yaltkaya'nın ya-

nında başta Ziya Gökalp olmak ilzere, Günaltay ve dönerilin aynı gruba dahil fikir adamlarının yazıları vardır. (As-

lında o dönemin fikri ve siyasi hayatı­

m değerlendirmek açısından bu dergi

'.

24n

(12)

üzerinde ayrıntılı bir 'inceleme herhal- de uygun olurdu). ,

8- Ibdal, Islam Mecmuası, Yıl IV, sayı 63, s. 1179-1182, 1334/ 1918

9-islamda say ve emel, Islam Mecmuası, l IV, sayı 62, s.1168-1169,

1334/1918 10-Kelam Tarihi

Üç Bölilm: 1. Kitap 302 sf:; 2. Kitap 144 sf; 3. Kitap 192 sf. Darilirunun I- lahiyat Faknitesi Talebe Cemiyeti

Neşriyatı 2. Kitap Daril_l~nun M~tba­

ası, istanbul 1340/1924 (Ozege. Cılt 2, No: 1 0514) ilahiyat Fakültesi kuru- lunca 924) Ketarn Müderrisi olarak tayin edilen Yaltkaya'nın Medreseler- de yıllardır verdi~i derslerin notlarını

bir araya getirerek derhal bastırması

hem çalışkanlıgı, hem akademik zih- niyetini gösterme açısından önemlidir.

Eserin yayınlanmasındaki tarih husu- sunda (bkz. Cihad Tu!lç: Cu~_hu.riye­

tin 50. yılında Kelam Ilmi, A. U. Ilahi- yat Fakültesi 50. Yıl Ankara 1973, sf.

398)'de ileri sürillen 1922 tarihi bir zühul eseri olsa gerektir.

I 1- Simavna Kad1s1oğlu Şeyh Bedrettin, Evkaf-ı İslamiye Matbaası, (78 sayfa) İstanbul 1340/1924

(Bu inceleme yıllar sonra kaleme ~~ı~

nan Nazım Hikmet'in ünlü şıırı dolayısıyle gündeme .gelmiş çeşitli tartışmalara neden olmuştur. Yaltka~a

konu ile ilgisini sürdürmilştür, bi<z.

Yayın 35,36,54,74).

15-Selçukiler devrinde mezahib, Türkiyat

Mecmuası, Cilt I, s.ıoı-118, 1925

16- Sencer ve Gazzali .

Darülfünun Ilahiyat Fakültesi Mec- muası, Sene: I, sayı 1, s.39-57, lstan-

bull925 ·

17-Mu'tezile ve Hüsn Kubh.

Darü/fiinun ilahiyat Fakültesi M~c­

muası, Sene: I. Sayı 2, s. I 00-1 I 6, Is- tanbul 1926

18-Yezidiler,

Darü/fiinim Ilahiyat Fakültesi Mec-

muası,

Sene: ı, Sayı 3, s. ı-35-İstanbul 1926 Sene: I. Sayı 4, s. 273-275, İstanbul

1926 (ilave)

Yezidiler hakkında yine aynı mecmu- ada A.A. Semenov'un "Asya rezidile- rinin şeylana !apmaları" başlıklı ö- nemli ve uzun . bir makalesinin

Alıdulhadi tarafından yapıları bir çevi- risi yayınlanmıştır. (Sayı 20, sayfa ı 7- 42, Istanbul ı 93 ı).

19-Fatımiler ve Hasan Sabbah.

Sene: ı. Sayı 4, s. 1-44, İstanbu!

Dariiifonun Ilahiyat Fakültesi Mec- muasi, 1926

Bu makalede konu ile ilgili olarak Sultan Melikşah ve Hasan-ı Sabbah a-

rasında teati edilen mektupların çevi- rileri verilmektedir. Bu konu daha sonra Osman Turan (Selçuklular }ari- hi ve ... 1965, s.227-230) I. Kafesoglu (Sultan Me/ikşah devrinde... 1953, s. I 34-135) ve ve B.Lewis tarafından tartışılmıştır.

ı2-İbni Arabşah: Cengiz Han (çeviri) Darü/fiinun Edebiyat Fakültesi Mec-

muası Cilt IV, say~ I, s. 12-44, 1925 20-Nasır-ı Hüsrev,

ı3-Mutenebbi'den evvel şiir,

. Darü/fiinun Edebiyat Fakültesi Mec-

muası Cilt IV, sayı 3-4, s. 1-260, 1925

14- MUtenebbi,

Darülfünun Edebiyat. Fakültesi Mec-

muası, Cilt IV, Sayı ·5', s. 316-337,

ı925

Darü/ftinun Ilahiyat Fakültesi Mec- muası, Sene: II, Sayı 5-6, s.1-21, ls- tanbull927

Nasır-ı Hilsrev'in Sefername'si AbdUivahap Tarzi tarafından uzun bir önsözle Türkçe'ye çevrilmiş (M.E.B.

1950; 2.bs. 1966; ve KültUr Bakanlıgı

3.bs. 1985) Saadetname de Meliha Ülker Tarıkahya tarafından aktan!-

(13)

mıştır. (M.E.B. ı 958; 2.bs. 1 967) is- lam Ansiklopedisi içinde Berthels'in (Cilt IX, s.96-87), maddesi ve zikre- dilen bu iki çeviri ile birlikte

~ Yaltkaya'nın makalesi bu konuda

TUrkçedeki en önemli tetkikdir.

2 ı-Karam i ta ve Sinan-Raşid al-Din, Dariilfiinün ilôhiyat Fakültesi Mec- muası, Sene: Il, Sayı 7, s.26-80, istan- bul ı928

Yaltkaya'nın Karmatller veya çoğul şekliyle· Karamita hakkında bir mo-· nografi genişliğindeki bu incelemesi, Massignon'un islam ansiklopedisinde yayınlanan maddesinden (Cilt IV, s.353-359) daha son~i bir tarihte kaleme alınmış ve çok daha etraflı kaynaklara dayanmaktadır. Ayrıca Si- n~n Raşid-ai-Din'in hayatı hakkında TUrkçedeki ilk önemli kaynaktır. Bu makale Bemard Lewis'in HaşhaşiyOn hakkındaki ilginç kitabında (1967) yıllar sonra temel kaynak olarak gös- terilmiştir. Bkz. (Fransızca çevirisi) Les Assasins Berger-Levrault-- Collection Strategies, Paris ı 982, s.205

22-Satınilik tarihi,

Darülfünun ilahiyat Fakültesi

Mec~

muası, Sene: ll, Sayı 8, s .. l-27, is- tanbul ı928

23- lbn Tomart; ·

Darülfiinım ilahiyat Fakültesi Mec- muası, Sene: lll, Sayı 1 O, s.34-48, is-· tanbul ı928

24- Kerramiler,

Darülftlnun ilahiyat Fakültesi Mecmu- ası, Sene: III, Sayı ll, s. ı- ı 5, istanbul 1929

25- Islam'da ilk. fikri hareketler ve Dini Mezhepler, Dariilfiinun ilahiyat Fa-

kültesi Mecmuası ·

Sene: III, Sayı I 2, s.l-20. İstanbul 1929

Sene: III, Sayı 13, s. 1-ı 7, İstanbul 1929

Sene: IV, Sayı 14, s. 1-27, İstanbul 1930

26-Kaderiye yahut Mfıtezile,

Darülfünun ilahiyat Fakültesi

Mecmuası

Sene: IV, Sayı 15, s. 1-21, istanbul 1930

27- Gaztali'nin te'vil hakkında bastırıl­

mamış bir eseri,

Darü/fiinuri ilahiyat Fakültesi Mec- muası Sene: N, Sayı.16, s.46-58, 1930.

28- Ebfıl' ı-Berekat al-Bağdadi, Darü/fii- nun ilahiyat Fakültesi Mecmuası

Sene: IV. Sayı \9, s. 25-41 İstanbul 1930

Sene: V, Sayı 18, s. 1-15, İstanbul 1931

29- Kitabu'I-Mu'teber, Darü/fiimm Ilahi- yat Fakı{ltesi Mecmuası,

Sene: V, Sayı 19, s.l- ı 6. istanbul 1931,

Sene: V, Sayı 20;- s. ı -16, İstanbul 1931,

Sene: V, Sayı 21, s.1-16, istanbul 1931,

Sene: V. Sayı 22, s. ı 4-26, istanbul 1932.

30-Türk Kelamcıları,

Darülfiimm ilahiyat Fakültesi Mec-

muası,

Sene: V, Sayı 23, s.l- 1 9. İstanbul 1932

31- "Kelam" savaşları,

Dariilfiinun llcihiyat Fakültesi Mec-

muası,

Sene: V, Sayı 24. s. 1 8-32, 1932 32-Tanrı bu varlığı ne için yarattı,

Darülfünun ilahiyat Fakültesi Mec- muası, Sene VI, sayı 25, s.40-55, is- tanbull933

33- tlahiyat (Bağdat/ı Ebülberekcit na-

mındaki feylosofun Kitab-iil Mute- ber'inin iiçıincii kısmının tercümesini muhtevidir) Burhanettin Matbaası, (33 sayfa) istanbul 1932 (Bkz. Yayın 29)

248 '·

(14)

~.

34- Ebubekir Razi'nin · Türklüğü Arsız Mecmuası, Say-ı 14, 1932

İbn-i Kuteybe'nin Tevil-i Muhtelif-ii/

Hadis adlı eserinin Kahire'de 1908'de

basılan nUshasında (424. sahifede) Razi hakkındaki bölümlin Arapça metni ve çevirisi.

35- Bedreddin'in oğlunun kitabesine dair, YeniFikir Mecmuası (Bursa) 6 Birinci

Teşrin 1932

36- Simavna Kadısıoğlu Şeyh

Bedreddin'e dair bir kitab, Türkiyat

Mecmuası, Cilt III, sf. 233-256, 1926- 1933

Şeyh Bedreddin'in torunu Hafız Halil- 'in de~esi için yazmış olduğu ve mecudiyeti bilinmeyen bir

Menôkıbnôme'nin · 1930'da tesadilfen

bulunması üzerine bu nadir yazmayı

inceleyen Yaltkaya bir özetini yapmış

~ bazı açıklamalar ilave etmiştir.

Sonraki yıllarda bu eserin tam metni

yayınlanmıştır (Bkz. A.Gölpınarlı, I.

Sungurbey: Halil bin İsmail bin Şeyh Bedreddin Mahmud: Simavna

Kodısıoğlu Şeyh Bedrettin Menakıbı

Efi Yayınları, 2 cilt, İstanbul I 967)

·37-Mevlana'da türkçe kelimeler ve Türk- çe şiirler Türkiyat Mecmuası, Cilt IV, sf. ı 1 ı-ı 68, ı 934 Yaltkaya,

Mevlana'nın Mesnevi, Rubaiyat ve

Divan-ı Kebir'inde geçen Türkçe ke- lime . ve beyitleri derlemiştir. ,Daha sonraki yıllarda M.Mansuroğlu konu- yu genişletmiştir. Bkz. M.Mansuroğlu:

Sultari Ve/ed'in Türkçe Manzume/eri, istanbul ı 956, i.ü. Ed. Fakültesi Ya-

yını No: 765.

38- Divan-ı Lugat-UI Türk'den Türkçe

Tıbbi kelimeleri tarama

Ted.Klin ve Lab.Mecm . .cilt 4, sf. 87- 89,1934.

39- Türkiere dair Arapça şiirler Türkiyat

Mecmuası, Cilt V, sf.307-326, 1935

40- Ebureyhan'ın bir kitabı (Kitab-ü-1- Cemôhir

fi

Ma'rifeti i/-Cevôhir çeviri- si)

Türkiyat Mecmuası, Cilt V, sf. 1-26, 1936

Bilinen iki nüshanın da Türkiye'de ol-

duğunu açıklayan Yaltkaya bu eseri

kısaltarak çevirmiştir. Ayrıca bu ko- nuda "Biruni'nin bir kitabı" başlığı al-

tında bir yazısı yayınlanmıştır (Yayın

No: 43). Burada özellikle yat taşı ile ilgili noktaya temas etmiş ve daha sonra da. konu ile alakah çalışmalar yayınlamıştır (Yayın No: 38 ve 45).

Bu eserin daha sonra, tam metni F.Krenkow taralından Haydarahat'da

neşredilmiştir ( 1937). ·

41- ·ibni Seb'in "Sicilya cevapları"nın

tercilmesi

Felsefe Yıl/ığı - ll, 1934-1935, sf. 1- 144, Bozkurt Matbaası, İstanbul 1935 Dünyada tek ntisha olan bu önemli mektuplar daha sonra aynı yazar tara-

fından Fransa'da yayınlanmıştır (Bkz.

Yayın 60). Yaltkaya'nın bu çevirisi

yayınianmadan önce İbn Seb'in hak-

kında Yeni Kapı Mevlevihanesi son

şeyhi Abdtilbaki'nin (Baykara) uzun bir incelemesi ilahiyat Fakültesi

Mecmuası'nda yayınlanmıştı (Sayı 1 O.

sayfa 65-86 ve 87-89, 1928). Felsefe Yı/lığı, H.Z.Üiken ve Ş.Yaltkaya tara-

fından çıkarılan ve yalnızca.iki sayısı yayınlanmış bir yıllıktır. Ülken önsöz- de bu son sayının Yalıkaya'nın maddi ve manevi desteği ile yayınlandığına işaret etmektedir.

42- İbn-i Sim1'nın Tıbdan bir urcfızesi

(çeviri)

Türk Tıb Tarihi Arşivi, Cili I, Sayı I, sf. 127- 194, 1 Ci Kanun 1935 Tıp Ta- rini bakımından önemli olan ve az bi- ·

!inen bu Arapça metni Yaltkaya Türk- çe'ye çevirmiş, ayrıca orjinal metni de

karşılaştırma için vermiş ve Fransızca

uzun bir özet ilave etmiştir. ·

(15)

43- Ebureyhan'ın bir kitabı, Ülke, Cilt 8,

Sayı 43, sf. 43-46. ı 936

44- Yat yahut yagıtıur taşı, Gündüz Der- - gisi, Sayı3, ı5 Haziran 1936

1923 ve ı 925'de Köprülll'nün yayınla-­

n ile dikkati çeken bu konu Uzerine Yaltkay·a ısrarla dunnuş (Yayıi1 40, 43 ve 53) ve meseleye farklı bir l:iakış a- çışı getirmiştir (Bkz. H.Tanyu. TUrk- lerde Taşla ilgili inançlar, Ankara

1969, sf. 40-60).

45- Hangi meyveleri yemekten evvel yemeli, Türk T1b Tarihi Arşivi, Cilt 3,

.Sayı 12, s.82, 1939

46- Kitab'üs-Saydala-fi't-Tlp_ Mukaddime- si (Biruni'den çeviri) İstanbul Üni- versitesi Tıp Tarihi Enstitüsü, Adet: 9, Milli Mecmua Basımevi. (40 sayfa) istanbul ı 937

Birfini'~in önemli kitaplarından biri olan bu eser Z.V. Togan tarafından bulunmuş ve (isl§.m Ans. Cilt Il) bu- nun çok önemli olan önsözünü Meyerhof Almanca'ya çevirip ı 932'de neşretmişti. S.Ünver bazı bölümleri bu

basımdan, bazı kısımları da çeşitli ki-

şilere Arapça'dan çevirterek Farma- kolog Mecmuasi Sayı 5 ve 6'da (1934)

yayınladı. Ayrıca Meyerhof çevirisini ve Prof. Kemal Hüseyin Pilevnelioğfu Türkçe'ye aktardı. Ancak bütün bun- larda önemli bazı uyumsuzluklar dik- kati çekiyordu. işte, S.Ünver'in talebile bu mukaddime Yaltkaya tara-

fından mükemmel bir· ifade ile Türkçeye çevrilmiş ve yayınlanmıştır.

Burada sayfa 39 ve 40'da Meyerhof

basımındaki yanlışlıklar ve eksiklikler

gösterilmiştir.

47- lbni Sina'nın İbni Ebi Usaybia'nın tabakatındaki. hal tercümesi (çeviri) Büyük Türk Filozofu ve Tip Ostad1 İbni Sina (Bölüm V: sf.ı-39) T.T.K.

Yayınları, VII, seri No.!, Ahmet Halit Kitabevi, İstanbul ı 937

48-İbni Sina'nın basılmamış şiirleri,

Büyük Türk Filozofu ve -Tlb Ostad1 İbni Sina (36. Makale) T.T.K. Ya- yınları. VII, seri No. ı, Ahmet" Halit Kitabevi. İstanbul 1937

49-İran Folkloruoda İbni Sina,

Biiyük Türk ve T1b Ostad1 İbni Sina (27. Makale)

T.T.K. Yayınları, VII. seri, No. l, Ah- met Hal it Kitabevi. İstanbul 1 937 50- ibni Sina: ·Hayy ibııi Yakzan tercüme.-

si

Büyük Türk Filozofu ve Tıp Ostad1 İbni Sina. Qnsöz ve Çeviri (sf.52-88) T.T.K. Yayınları. VII. Seri No. l, Ahmet Halit Kütüph~nesi, İstanbul 1937. Yaltkaya'nın önemli bir açıkla­

yıcı önsözü ve çevirisi son yıllarda sa-

deleştirilmiş olarak Yapı-Kredi ya-

yınları arasında tekrar basılmıştır. Ta- biat içinde tek başına kalan bir-insanın yaşamını inceleyene batı edebiyatına, düşüncesine doğrudan tesir eden (Robenson Geleneği) bu eser son yıl­

larda sadeleştirilerek-ne yazık ki kötü bir uygulama- ile yayınlanmıştır. İbni Sina-İbni Tufey/: Hay bin Yakzan çev.

S.Yaltkaya/Babazade Reşit) yay. Ha- zırlayan N.A.Özalp, YKY, fstanbuk 1996.

51- Kahveye dair bir Türk hekiminin

şahsi mütalaaları (çeviri)

Türk T1p Tarihi Arşivi, Cilt 2, No: 5, sf. 3-9,2 ci Kanun 1937

(XVI. Yüzyıl için önemli olan bu ve- sika, Kanuni'nin Hekimbaşısı

Bedreddin-i Kosoni veya Kaysuni'nin kahve hakkındaki Arapça risalesinin çevirisidir.)

52- (Eski) Türklerd_e (resim ve) dişçilik

Ülku CIIt 8, Sayı 48, sf. 472, 1937 (Bu kaynak çevirisinin yalnızca dişçiliğe

ait bölümü aynı zamanda T.Tıp Tarihi

Arş. Cilt 2, Sayı 6, sf. 60, 1937'de ya-

yınlanmıştır).

. .

53- Eski Türk an'anelerinin bazı dini müesseseler üzerine tesiri. II. Türk Ta-

250

(16)

l

rih Kongresi (Teblig) İstanbul 1937, (Kongre kitabı s.690-698. Kenan Mat- baası, İstanbul-1943).

54- Şeyh Bedredin'in Vfu-idat'ı, İnsan Mecmuası, Cilt ı. Sayı 3, sf. 233-240.

ı5 Haziran 1938 (Ayrıca bkz.yayın ı 1,36 ve 75) ·

55- Molla Lütfi,

i. O.

Edebiyat Fakültesi Tarih Semineri Dergisi, Cilt 2, sf. 33-- 60,1938

56- llhaniler devri idari teşkilatma dair, Türk Hukuk ve İktisat Tarihi Mecmua-

sı, Ci lt Il, sf. 7-ı5, ı 932- ı 939 (Tusi'den çev.)

57- Tanzimattan evvel ve sonra Medre- seler. (Tanzimat 100 Yıldönümü mü- nasebetiyle) Maarif Matbaası, (sf.

463-467) istanbul ı 940

58- Molla Lutfi'l Maqttil: La dupticalion de I'Autel: Platon et le Probleme de De/os Texıe Arabe publie par

Ş.Yaltkaya (23 P.) Traduction Française .et introduction par A.Adnan Adıvar et" H.Corbin (6 I P.) ·

Calleetion "Etudes Orientales"

publiees par l'Institut Français d'Archeologie de Stambul sous la directian de M.Aibert Gabriel.

Editions E.De Boccard. Paris ı 940.

Not: ı 939'da Türkiye'ye dönen Adıvar'ın ve aynı yıl istanbul'a tayin olan H.Corbin'in dikkatl~ri Yaltkaya'nın Molla Lütfi risalesi çek:- mişti (Yayın No: 47). İki ataştırıcı hu noktadan hareketle Molla Lütfi'nin Taz'if-ül-mezbah risalesinin esası A- rapça olan metninin çeşitli olishalarını

inceleyerek dtlzenlenmesini Yaltkaya'ya teklif etmişler ve orijinal metni ile Fransızca çevirisini bir açık­

lama ile birlikte yayınlamışlardır.

Ancak bu konudaki açıklamasında Adıvar, (A.Adıvar. Osmanlı Türkle- rinde ilim geliştirilmfş. 4. Basım haz.

A.Kazancıgil, S.Tekeli, Remzi Ki tabevi I 982, sf. 59-60). Molla

Lütfi'nin Delos problemi ögrenmek i- çin "İstanbul'da Plutarkos'un eserini elde etmiş veya bir Bizanslı bilginden problemi ögrenmiş olması gerekiyor"

diyor ki, burada, bir zUhul olsa gerek zira konu ile ilgili olarak bu tarihten önce Arapça'ya çeviriler yapılmıştı.

Bu konu hakkında geniş bilgi için Bkz. S.Tekeli: İslam Dünyasında Delos Problemi Uzerine çalışmalar,

D.T.C.F. Araştırma Dergisi, Sayı IV, sf. 87-ı 05, ı 967 (Ankara ı 969) 59- Azzavi, ·Abbas: İbn i Hassul'ün TUrk-

ler Hakkında bir eseri (çeviri) T.T.K.

Belleten Cilt IV, Sayı ı4-ı5, sf. 235- 266 ve 1-51 (Arapça metin) Ankara

1940

60- İbn Sab'in: Correspondance Philosophique avec I'Empereur Frederic ll de Hohenstaufen Texte Arabe publie par Şerafettin Yaltkaya, A vant propos et traduction par Henri Corbin et A. Adıvar. Etudes Oriento/es (No: VIII) publiees par I'İnstitut Français d'Archeologie de Stambul sous la directiön de M.Aibert Gabriel. Editions E. De Boccard, Paris

ı 94 I (Daha önce Türkçesi yayınlan­

mıştı Bkz. Yayın No: 4ı)

6 I-Tarih-i Muhtasar-üd-düvel (İbnül-lbri Ebül-Ferec'den bir bölümlin çevirisi).

M.E.B. ı941

Ebül Fereç tarihinin tamamı ileriki yıllarda Ömer Rıza Doğrul tarafindan

çevrilmiştir. (2. Cilt T.T.K, Ankara 1950).

62-Keşf-el Zünun, (Kilisli Rıfat Bilge ile birlikte Katip Çelebi'nin ünlü eserinin n ri)

Cilt I, 24+469+23 sayfa, M.E.B. 1941, 2.bs. ı97ı

Cilt II, 473+ 1003 sayfa, M.E.B. 1 943, 2.bs. 1972

Bu önemli eserin giriş bölümünde H.A. Yücel'in kısa bir tariıtma ya-

zısından sonra Yaltkaya, bugün de il- mi değerini koruyan uzun bir önsöz

Referanslar

Benzer Belgeler

Hematologic, biochemical and immune biomarker abnormalities associated with severe illness and mortality in coronavirus disease 2019 (COVID-19): a meta-analysis, Clinical Chemistry

lamalar düzeyinde istatistiksel düzenlilikler gösterir, istatistik, bir ekonomik birimin pazar içerisindeki yaşantısını düzenlemesinde olduğu gibi, daha büyük ölçekte,

Araştırmanın saha çalışması, kent kullanımı kısıtlı kadınların tespit edilmesinin ardından üç ana aşamadan oluşmuştur: Kadınlarla evlerinde yapılan

[r]

Bu meşc erenin bir kısmına da Fatih Sultan Mehmet Han, Edirne- nin ikinci Tophanesini inşa etmiştir; On iki· sene mukaddem bir ihtiyar e hatun · nezd inde olup

Malı mesleki ve ticari amaçlı olarak kullanan Tacirler(müşteri) için ise garanti süresi firmamızca belirlenmekte olup 1 yıldır. 2) Malın bütün parçaları

Anlaşılacağı üzere yapılan kira sözleşmesinin ta- raflarından biri sürekli damga vergisi mükellefiyeti tesis ettirmesi gereken kurum veya kişilerden biri ise

“Yatırımcıları korumadığımız, onlara doğru ürünleri sunmadığımız bir ortamda bizlerin de yaşama şansı yok” diyen TSPAKB Başkanı Attila Köksal,