• Sonuç bulunamadı

BASEL II DÜZENLEMELERİNDE TANIMLANMIŞ OLAN FİNANSAL RİSKLER VE UYUM SÜRECİNDE ÜLKEMİZ BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN MEVCUT DURUMU(

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "BASEL II DÜZENLEMELERİNDE TANIMLANMIŞ OLAN FİNANSAL RİSKLER VE UYUM SÜRECİNDE ÜLKEMİZ BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN MEVCUT DURUMU("

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

BASEL II DÜZENLEMELERİNDE TANIMLANMIŞ OLAN FİNANSAL RİSKLER VE UYUM SÜRECİNDE ÜLKEMİZ BANKACILIK

SEKTÖRÜNÜN MEVCUT DURUMU(

Volkan DAYAN(*) Sibel KARĞIN(**)

I- GİRİŞ

Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi ülkemizde de uluslararası düzenlemelerden Basel II standartlarına uyum çalışmaları Bankacılık Düzenleme Denetleme Kurumu (BDDK) bünyesinde yapılmıştır. Son olarak Basel II’ye geçiş süreci 01.07.2011 – 31.06.2012 tarihleri arası olarak öngörülmüş ve süreç işlemeye başlamıştır(1). 1 Temmuz 2012’den itibaren kredi riskinin ölçümünde standart yöntemin uygulanmaya başlamasıyla, ülkemiz Basel II’yi tam olarak uygular hale gelmiştir(2).

Basel düzenlemelerinde esas olarak riskler ele alınmaktadır. Basel I düzenlemelerinde ilk defa tanımlanan risklerin sayısı Basel II ile birlikte daha çok artış göstermiş ve 2013 yılında yürürlüğe girmesi beklenen Basel III ile birlikte düzenlemelerin risk kapsamları daha da fazla artırılmıştır. Geçiş sürecini tamamlayan ülkemizde ise Basel II’ye uyum konusunda birçok çalışma BDDK bünyesinde yapılmaktadır. Daha önceden Basel II’yi uygulayan ülkeler ise Basel III’e geçişe hazırlanmaktadır.

II- BASEL II DÜZENLEMELERİNDE TANIMLANAN FİNANSAL RİSKLER

Bankacılık sektörü birçok riskle karşı karşıya kalmaktadır. Bu riskler hem banka dışı hem de banka içi etkenlerden kaynaklanabilmektedir. Basel II Sermaye Uzlaşısı’na göre bankacılık sektöründe karşılaşılan riskler; piyasa riski, operasyonel risk, likidite riski, sermaye yetersizliği, ülke riski ve kredi riski şeklinde ayrıma tabi tutulmaktadır.

A- PİYASA RİSKİ

Piyasa riski, finansal piyasalardaki fiyat değişimlerine bağlı olarak bankaların bilanço içi ve bilanço dışı hesaplarında oluşabilecek zarar olasılığı olarak tanımlanmaktadır(3).

Piyasadaki faiz oranları, döviz kuru ve hisse fiyatlarındaki değişimler bu riske sebebiyet vermektedir. Bu nedenden dolayı piyasa riski, faiz oranı riski, döviz kuru riski ve menkul kıymet fiyat değişimi riskleri ile likidite riskleri ile de etkileşim altındadır.

Faiz oranı riski, gerek nominal gerekse reel faiz oranlarındaki değişmelerden kaynaklanır.

Faiz riski, aktif kalemleriyle pasif kalemleri arasında vade ya da faiz bazında bir uyumsuzluk

( Bu makale, Öğr Gör Dr. Volkan DAYAN’ın doktora tezinin ilgili bölümleri derlenip, düzenleme ve güncelleme yapılarak hazırlanmıştır.

(*) Öğr. Gör. Dr., Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Milas Sıtkı Koçman Meslek Yüksekokulu, İşletme Yönetimi Bölümü (**) Yrd. Doç Dr., Celal Bayar Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İşletme Bölümü

(1) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun 24.02.2011 tarihli ve 4099 sayılı Kararı (2) BDDK, Bankacılık Sektörü Basel II İlerleme Raporu (Ekim 2012).

(3) Bank for International Settlements, Basel Committee on Banking Supervision - An Internal Model-Based Approach to Market Risk Capital Requirements, April 1995.

(2)

olması veya değişken faizli mali yükümlülüklerin gelecekteki nakit akımları, gelir–gider üzerinde belirsizliğe yol açması halinde ortaya çıkmaktadır(4).

Faiz oranı riski etkin bir şekilde yönetilebilirse bankaların karlılığını artırabilmektedir. Fakat aşırı riske girmek bankaların sermaye kaybına neden olabilmektedir. Oranlardaki ani değişimler özellikle gider rakamlarının artmasına ya da gelirin azalmasına neden olabilir.

Başlıca faiz oranı riskleri; yeniden fiyatlandırma riski, gelir eğrisi riski, temel risk, opsiyon riskidir(5).

Döviz kuru riski, ülke parasının diğer yabancı paralar karşısında değer yitirmesi veya döviz pozisyonunda mevcut yabancı paraların birbirleri arasındaki değerlerinde (parite) meydana gelen değişimler sonucunda uğranılacak zarar olarak tanımlanabilir(6). Yabancı para kullanılarak yapılan işlemlerde, yabancı paraların değerinin ülke parası veya diğer yabancı paralar karşısında değişimlerinde kar veya zarar ortaya çıkabilmektedir. Şüphesiz durumun karlı çıkması banka açısından olumlu bir sonuç verse de yine de zarar olasılığı da vardır.

Kurlardaki değişikliklerin, dövize bağlı sözleşmelerden kaynaklanan, henüz kazanılmamış ve henüz gerçekleşmemiş döviz cinsinden gelir ve giderler üzerindeki etkisi, bankaların gelecekteki karlılığı üzerinde de belirleyici olmaktadır. Ayrıca, döviz cinsinden varlıkların ve yükümlülüklerin ulusal paraya dönüştürüldükleri veya çevrildikleri döviz kurlarındaki belirsizlikler ile varlıklar fiili olarak satıldığında ya da yükümlülükler geri ödendiğinde kurlarda oluşabilecek belirsizlikler, bankaların maliyet yapısı ve rekabet güçlerini etkileyici unsurlar olarak da ön plana çıkmaktadır(7).

Menkul kıymet fiyat değişimi riski, finansal kuruluşların, hisse senetlerine ve özel veya kamu kesimi borçlanma senetlerine yatırım yapmasından oluşan risktir. Borsada hisse senedi fiyatları büyük dalgalanmalar gösterebileceğinden, yatırımlarda zarar oluşabilir. Faiz riskinin bir uzantısı olarak borçlanma araçlarına yapılan yatırımdan finansal kuruluşların zarar görmeleri söz konusu olabilir(8).

Piyasa riski birçok riski bünyesinde bulundurduğu için çok boyutlu olarak takip edilmesi gereken bir risktir. Sadece faiz oranına, döviz kuruna veya menkul kıymet fiyat değişimine odaklanmamak gerekir. Bunların hepsinin toplu olarak etkisi de göz ardı edilmemesi gereken bir konudur.

Ülkemizde bankalar tarafından kullanılan risk ölçüm modeli veya modellerinin tamamına yakını kur riskini ve genel piyasa riskini kapsamaktadır. Piyasa riskinin ölçülmesinde; içsel ölçüm yöntemlerinde büyük ölçüde (%75-%100) uyumlu olan bankaların oranı %90’dır.

Ülkemizdeki bankaların tamamına yakını içsel modeller kullanmakta, stres testleri uygulamakta, analiz sonuçlarını karar alma süreçlerinde kullanmakta ve sektörün %83’ü yasal sermaye hesaplamalarında içsel model kullanımını planlamaktadır.

Sektör aktiflerinin %96,7’sini oluşturan bankalar, piyasa risklerinin ölçümünde içsel modelleri kullanmaktadır. Sektörün çok az bir bölümünü oluşturan bankalar ise söz konusu modellere gereksinim duymamaktadır(9).

B- OPERASYONEL RİSK

(4) ÇELİK, F., 2001, “Türk Bankacılığında Risk Yönetimi Yönetmeliği Dönemi ve Piyasa Riski Ölçüm Metodları”, İktisat Dergisi, Sayı: 417.

(5) Basel Committee on Banking Supervision Principles For the Management Of Interest Rate Risk, Basel, September 1997.

(6) MANDACI, P. E., 2003, “Türk Bankacılık Sektörünün Taşıdığı Riskler ve Finansal Krizi Aşmada Kullanılan Risk Ölçüm Teknikleri”, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 5, Sayı:1, s. 67-84.

(7) DELİKANLI, İ. U., 1999, “Döviz Kuru Riski Ve Sermaye Yeterliliği”, Active, Nisan-Mayıs.

(8) MANDACI, a.g.m.

(3)

Operasyonel risk; bankanın hatalı veya eksik olan iç süreçlerinden, çalışanlarından veya dış kaynaklı sebepler nedeniyle kayba uğrama olasılığıdır(10). Bu kayıplar bilgisizlik, istenmeyen hatalar veya zarar verme amacıyla bilinçli olarak da oluşabilir.

“Bankaların İç Denetimi Hakkında Yönetmelik”e(11) göre ise operasyonel risk; banka içi kontrollerdeki aksamalar sonucu hata ve usulsüzlüklerin gözden kaçmasından, banka yönetimi ve personeli tarafından zaman ve koşullara uygun hareket edilememesinden, banka yönetimindeki hatalardan, bilgi teknolojisi sistemlerindeki hata ve aksamalar ile deprem, yangın, sel gibi felaketlerden kaynaklanabilecek kayıpları ya da zarara uğrama ihtimalini ifade eder.

Operasyonel risk ölçülmesi ve yönetilmesi en zor olan risklerden bir tanesidir. Özellikle insan unsurunun ön planda olması nedeniyle oluşabilecek risklere her an hazırlıklı olmak gerekmektedir. Ayrıca bilişim teknolojilerinin çok hızlı bir şekilde gelişmesi bankaların da bilişim altyapılarını yani donanım ve yazılımlarını aynı oranda güncellemesini gerektirmektedir. Özellikle bilişim teknolojilerinde sanal saldırıların gerçeklemesi olasılığı operasyonel riskin unsurlarından bir tanesidir. Banka müşterilerinin internet şubelerini ya da bankamatikler gibi sistemleri kullanması nedeniyle bu sistemlerin de güvenliğinin sağlanmasını gerektirmektedir. Bu güvenlik şüphesiz banka için maliyet unsuru yaratmaktadır.

Bankaların operasyonel riski ölçebilmeleri için öncelikle çeşitli risk kategorilerine ayrılmış ve risk etmenlerine karşı riskin tanımlanmasını sağlayabilecek bir veritabanı oluşturmaları gerekmektedir. Ayrıca bu veritabanı riske karşı korunma planlarını yapılmasına yardımcı olmalıdır. Bu sayede operasyonel kayıpların engellenmesi ve riskin yönetimi mümkün olabilecektir(12). Şüphesiz bu veritabanının da güvenliğinin sağlanması banka için başka bir zorluk olacaktır. Özellikle subjektif özellikler sergilemesi dolayısıyla yönetimi konusunda çok dikkatli olunması gerekmektedir.

Ülkemizde operasyonel riskte standart yaklaşımda %75 ilE %100 arasında uyum sağlayan bankaların oranı %59’da kalmaktadır. Operasyonel risk hesaplamasında bankaların büyük çoğunluğu nihai olarak ileri ölçüm yaklaşımını hedeflemekte ve bu kapsamda veri biriktirmektedir.

Bankacılık sektöründeki tüm bankalar Aralık 2011 itibarıyla operasyonel risk için sermaye gereksinimi hesaplamasında temel gösterge yaklaşımını kullanmaktadır.

Bankalarda operasyonel risk analizi sonuçlarının karar alma süreçlerinde %38,1 gibi düşük bir oranla kullanıldığı görülmektedir(13).

C- LİKİDİTE RİSKİ

Likidite, bankanın borçlarında artışa karşılık varlıklarını hiçbir kayba uğramadan nakit değerlere dönüştürebilme yeteneğidir.

Likidite riskiyle karşı karşıya olan bankalar kısa vadeli mevduat ile uzun vadeli krediler arasında vade geçişlerini ayarlama durumunda kalmaktadır. Şüphesiz likidite riski zincirleme olarak tüm piyasayı etkilemektedir. Piyasadaki her finansal işlem bankanın likiditesini etkileyebilmektedir. Etkin likidite riski yönetimiyle birlikte nakit akışının dış etmenlere karşı kontrolü sağlanmaktadır. Likiditede oluşabilecek herhangi bir sorun çok kısa sürede bankayı tümüyle etkileyebilecektir. Bu yüzden likidite riski yönetimi banka açısından önem

(10) Mohanty, S. K., 2008, “Basel II: Challenges And Risks” Academy of Banking Studies Journal, Volume 7, Number 2, s. 109- 130.

(11) 01.11.2006 tarih ve 26333 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.

(12) Anghelache, G. V., Olteanu, A. C., 2009, “The Operational Risk – Comparative Analysis”, Asociatia Generala a Economistilor din Romania, s. 51-56.

(13) BDDK, Bankacılık Sektörü Basel II İlerleme Raporu (Ekim 2012).

(4)

kazanmaktadır. Finansal piyasalardaki son gelişmelerle birlikte, likidite riski ve yönetimi daha karmaşık hale gelmiştir(14).

Ülkemizde bankacılık sektörünün %81’inin likidite riskinin kapsamını belirlemiştir ve analizlerde kullanmaktadır(15). Bu durum da bankaların likidite risklerini ne kadar çok önemsediklerini göstermektedir.

D- SERMAYE YETERSİZLİĞİ RİSKİ

Bu risk bankaların varolan sermaye yapıları ile risklere karşı koyabilme gücü ile ilgilidir. Eğer mevcut sermayesi, söz konusu risklerin sebep olduğu kayıpları karşılamaya yeterliyse, risk düşük demektir. Eğer mevcut sermaye, kayıpları karşılayamayacak durumda ise, risk büyük demektir. Bu durumda gerekli önlemlerin en kısa sürede alınması gerekmektedir(16) (Yıldırım; 2004). Şayet önlemler sağlanamazsa bankanın hem ekonomik durumu hem de itibari bu durumdan hızlı bir şekilde etkilenebilir.

E- ÜLKE RİSKİ

Ülke riski, bir ülkenin belirli ölçüde kendi etkinliğindeki olaylar neticesiyle dış borç yükümlülüklerini yerine getirememe olasılığı olarak tanımlanmaktadır(17). Başka bir tanıma göre ise ülke riski, bir ülkenin ekonomik ve politik açıdan taşıdığı risklerin sermaye maliyetine ve dolayısıyla karlılığa olan etkisidir(18).

Ülke riski, dövizi kullanmak veya elde etmek amacıyla, yetersizlik veya istemeyerek temerrüt ya da borç servisi veya sınır ötesi yükümlülüklerin yerine getirilememesi riski olarak da tanımlanmaktadır(19). Temerrüt borçların ödenememesi olarak tanımlanmaktadır(20).

Ülke riski, uluslararası kredi kullandıran finansal kuruluşlar ve yatırımcılar açısından çok önemli bir risk unsuru olması nedeniyle ölçülmesi de kritik bir öneme sahip olmaktadır. Asya krizinde de görüldüğü gibi likidite krizine neden olan faktörler oldukça karmaşık bir yapı haline gelmiştir. Bu nedenle risk değerleme sistemleri bu karmaşık yapıyı yansıtmalı ve bu unsurları dikkatli bir şekilde analiz edebilmelidir(21).

Uluslararası ilişkiler açısından da ülke riski zincirleme olarak birçok etmeni bünyesinde barındırmaktır. Ekonomik ve politik risklerin minimize edilmesi gerekmektedir.

F- KREDİ RİSKİ

Kredi riski en basit tanımıyla banka borçlularının yükümlülüğünü belirlenen şartlara uygun olarak yerine getirememesi olarak tanımlanmaktadır(22). Bankaya borçlanan müşteriler borçlarını vadesinde veya vadesinden sonra da ödemeyebilir. Bu durum potansiyel bir riskin doğmasına neden olmaktadır. Bankaların en önemli fonksiyonlarından birinin kredi vermek olduğu düşünüldüğü zaman bu riskin yönetiminin ne kadar önemli olduğu ortaya çıkmaktadır.

Bu riske karşı korunabilmek için birçok model ortaya konmuştur.

Basel I düzenlemelerinden beri en fazla tanımlanan riskler kredi riskleri olmuştur.

Ülkemizdeki bankaların kredi riski ölçümünde %64’ünün temel içsel derecelendirmeye dayalı

(14) Basel Committee on Banking Supervision “Principles for Sound Liquidity Risk Management and Supervision” June 2008.

(15) BDDK, Bankacılık Sektörü Basel II İlerleme Raporu (Ekim 2012).

(16) YILDIRIM, O., 2004, “Türk Bankacılık Sektörünün Temel Sorunları ve Sektörde Yaşanan Mali Riskler”, Dış Ticaret Dergisi, Sayı:30, s. 73-81.

(17) KIRANKABEŞ, M. C., 2006, “Ülke Riski Kavramı, Metodolojisi ve Türkiye Değerlendirmesi”, Mevzuat Dergisi, Sayı:102, s. 30- 57.

(18) USLUSOY, V., 2006, Risk Yönetimi Nedir?, http://riskyonetimi.azbuz.ekolay.net/readArticle.jsp?objectID=5000000000126862 Eklenme Tarihi: 4 Eylül 2006, Erişim: 09.04.2009.

(19) GÜNAYDIN, R. K., 2005, Activeline, Kasım.

(20) Türk Dil Kurumu, http://www.tdkterim.gov.tr Erişim: 09.01.2010.

(21) CANGÜREL, O., 2009, “Ülke Riski Kavramı ve Değerlendirme Metotları”, Active, Eylül-Ekim.

(22) Bank for International Settlements, “Principles For the Management of Credit Risk”, Consultative Paper Issued by the Basel

(5)

yaklaşıma, %47’sinin ileri içsel derecelendirmeye dayalı yaklaşıma %50 ila %100 arasında uyum sağlamıştır. Bankaların hemen hemen tamamı menkul kıymetleştirmede (ileri yöntemler) %50’den düşük uyum sağlamışlardır.

Kredi riskinin hesaplanmasında, ülkemizdeki bankaların büyük bir kısmı uygulamanın başlamasını takip eden 2 yıl içerisinde farklı portföyler bazında ileri yöntemlere geçmeyi planlamaktadır. Bankalar bu çalışmalar kapsamında veri biriktirmekte ve yine büyük kısmı stres testleri uygulamaktadır. Bankaların tamamına yakını kredi riski analiz sonuçlarını karar alma süreçlerinde kullanmaktadır.

Ülkemizdeki bankaların derecelendirme için kullanmayı planladıkları modellere bakıldığında;

sektörün büyük bölümünün kurumsal şirketler ve kurumsal KOBİ’ler için hibrit modelleri, perakende KOBİ’ler ve diğer perakende müşterileri için istatistik tabanlı modelleri kullanmayı planladığı görülmektedir(23).

III- SONUÇ

Basel II’ye geçiş süreci ülkemiz için uzun bir zaman dilimini kapsamış olsa da uygulamaya en sonunda geçilmiştir. Basel II’ye geçişin hemen ardından 2013 yılında diğer ülkelerde uygulanacak olan Basel III düzenlemeleri de ilerleyen yıllarda şüphesiz sadece bankacılık sektörünü değil tüm finansal piyasayı etkileyecektir. Buna rağmen bankaların Basel III ile gündeme gelecek olarak asgari oranlara bankalarımızın büyük ölçüde uyumlu olduğu düşünülmektedir(24).

Türk bankacılık sektörü toplam aktif büyüklüğünün %48,6’sını oluşturan bankaların bireysel bazda, %28,4’ünü oluşturan bankaların ise konsolide bazda Basel II’ye geçişe ilişkin strateji ve politikalarını yönetim kurullarının onayına sunmuş oldukları veya söz konusu strateji ve politikaları yönetim kurullarına onaylatarak uygulamaya koydukları görülmektedir. Bankacılık sektörünün %99’u Basel II çalışmalarını yürütecek üst yönetimini ve birimlerini oluşturmuş,

%78’i sorumlu personelini, %81’i ise komitelerini belirlemiştir(25). Bankaların özellikle personel açısından düzenlemeye hazırlıklı olduğu görülmektedir.

Bankacılık sektörü için önemli olan risklerin iyi tanımlanması ve uygun risk yönetimi modellerinin kullanılmasıdır. Bu amaçla Bankacılık Düzenleme Denetleme Kurumu Basel II’ye geçiş sürecinde bankaların yaşayabilecekleri olası sorunları çözebilmek için sürekli yayınlar yapmaktadır.

Basel II’ye uyumda en büyük sorunlar ise yeterli verinin sağlanamaması, mevzuattaki belirsizlikler, teknolojiye uyum sorunları veya teknoloji takibinin yapılamaması olmaktadır.

Bankalar yapısal faiz oranı riski, likidite riski ve yoğunlaşma risklerini çoğunlukla tanımlamış olmakla beraber; karşı taraf kredi riski ve spesifik riske ilişkin çalışmalarına devam etmektedirler. Bankalar Basel III düzenlemelerini de yoğun bir şekilde takip etmektedirler(26).

Hem bankacılık sektörünün hem de diğer finansal kurumların Basel II’ye geçişte bir takım sorunları ortaya çıkabilecektir. Fakat sorunlar edinilen tecrübeler neticesinde çözülebilmektedir.

Yeni Türk Ticaret Kanunu’nda da düzenlediği üzere uluslararası standartlarda güvenilir mali tablolar üretilmesiyle birlikte risk yönetimi kültürü finansal piyasada oluşabilecektir. Ayrıca kayıtdışı faaliyetler ortadan kalkmalı ve finansal saydamlık ön planda olmalıdır. Kurumsal kültürün de artık tüm kurumlarda yaygınlaştırılması ve risk yönetimiyle bütünleştirilmesi gerekmektedir.

(23) BDDK, Bankacılık Sektörü Basel II İlerleme Raporu (Ekim 2012).

(24) BDDK, Bankacılık Sektörü Basel II İlerleme Raporu (Ekim 2012).

(25) BDDK, Bankacılık Sektörü Basel II İlerleme Raporu (Ekim 2012).

(26) BDDK, Bankacılık Sektörü Basel II İlerleme Raporu (Ekim 2012).

(6)

Referanslar

Benzer Belgeler

a) Kredi riskini karşılaması için, katkı sermayenin en fazla ana sermaye tutarı kadar olan kısmı kullanılabilir. Söz konusu limit üzerinde kalan katkı sermaye

Sıvı faz içerisinde bulunan analitin katı bir faz üzerinde toplanmasını esas alan katı faz özütleme yöntemi, matriks basitleştirme veya eser zenginleştirme tekniği olarak

Barrell ve Gottschalk 2006:13, Basel I’e göre OECD üyesi olduğu için sıfır risk ağırlığına sahip bazı ülkelerin risk ağırlığının, Basel II’ye göre % 100

Bu çalışmada temel olarak şu soru sorulmuştur: “Adım Adım ve Destekle Değiştir modelleri kullanılarak hak temelli örgütlere yapılan dolaylı bireysel

Gauss eğriliği ile ilgili yukarıda izah edilen temel durum- lar (düzenli veya değişken pozitif, negatif ve sıfır eğrilik) her ne kadar bütün olasılıkları tanımlasalar

Yagi-Uda dizisi genellikle metal çubuklar ( dipoller ) kullanılarak yapılır. Bu tasarım yama anten gibi küçük profilli antenlere kıyasla çok yer kaplayan bir

Bu yazıda önce aktif epistaksis sırasında bilateral hemotimpanum gelişen, daha sonra bilateral timpan membran perforasyonu ve otoraji gelişen bir olgu sunulmuş ve bu hastalarda

Figure 1: The right Zuckerkandl’s tubercle as a posterior extension of the right lateral lobe, points the nonrecurrent inferior laryngeal nerve (non-RLN).. It arises from the