• Sonuç bulunamadı

9-10

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "9-10"

Copied!
52
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

r

X X I "<='

Yapı Polisi Y. Mimar Zeki Sayâr — İpek Apartmanı Y. Mimar Emin Necip Uzman — İzmir Enternasyonal Fu- rında Türkiye Emlâk Kıedi Bankası Paviyonu. Pıoje Y. Mimar Tuğrul Devres — Mithat Paşanın Mezarı için açılan proje müsabakası — Çorum'un eski evleri Arkeo- log Mahmut Akok — Mimarlık. Çeviren Y. Mimar Naci Meltem — Yeni Avam Kamarası. M iman: Sir Gübeıt Scott O. M. R. A. — Frank Lloyd Wıight Fuat Şevki Vanlı — Serhat Şehri Y. Mimar Z. Sayâr — 5 - 8 sayı- mızda çıkan «Siz karar veriniz>• başlıklı yazı hakkında Ekonomi ve Ticaret Bakanlığının Mütalâası — Bibliog-

rafva — Haberler — Piyasa Fiat Cetveli.

Y ı 1 9 5 1

J

9-10

E Y L U L - E K I M

s t n t> u I . F i a t ı 2 5 0 k u r u

(2)
(3)

r —

A ^ K Î ı ^ K ı M I M A R L ı K , Ş E H I R C I L I K V E S Ü S L E M E S A N A T L A R ı D E R G I S I I M T I Y A Z SAHİBİ : ZEKİ S A Y A R U. N E Ş R I Y A T M Ü D Ü R Ü . ABİ D I N MORTAŞ A D R E S : A N A D O L U H A N N O : 3 3 E M I N Ö N Ü I S T A N B U L T E L : 2 1 3 0 7

S A Y I : 237-238 • S E R İ : V . 0 Y I L . 1951

V J

Meslek Politikası:

Y A P I P O L İ S İ !

Yazan : Zeki SAYÂR

Dünya şehirlerinin hepsinde, Belediyelerin yapı kanunları ve bunlara istinaden yapı talimatnamele- ri vardır. Bir kısım büyük şehirlerde ise, «Yapı Polisi»

denilen, bu kanunlara uygunsuz inşaatı önleyici teşkilât bulunur.

İstanbul şehri yapıları 1933 e kadar Abdülhamit devrinde yapılmış 1298 tarihli ebniye kanunu ile Cum- huriyetten sonra da bütün Türkiye'ye şâmil olan, daha doğrusu Almanyadan alınmış «Yapı yollar kanunu»

ile kontrol ve idare edilmektedir.

Senelerdenberi, bu kanunun kifayetsiz olduğuna, za- man zaman yapılan talimatnameler kâfi birer delildir.

İstanbul gibi tarihî ve büyük bir şehrin inşaat hususi- yetlerinin yalnız 54 maddelik bir kanun çerçevesine girmiyeceğini çok iyi düşünen vazıı kanun, bu hususi- yetlerin nizamlaşmasmı hususî bir madde ile, Şehir Meclislerince yapılacak talimatname hükümlerine bı- rakmıştn-. İstanbul Belediyesinin her ihtiyaç hissettikçe çıkardığı talimatnamelerin maddeleri ise Yapı Yollar Kanununun 54 maddesini bir kaç defa aşmaktadır.

Durum böyle iken, şehirde yapı tatbikatı hiç de memnuniyet verici değildir. İnşaat sahipleri; Yapı Yol- lar Kanununa ve Talimatnamesine her fırsatta uymamak istemektedirler. Bu hâl maalesef son iki senedenberi azamî haddi bulmuş, inşaat tatbikatında Belediyenin koymuş olduğu memnuiyetlere aykırı yapılar çok art- mıştır. Bunun iki sebebi vardır, birincisi, Yapı Yollar Kanunu ve Talimatnamelerin günün ihtiyacına cevap vermemesi ve halkta bazan haklı diyebileceğimiz bir re- aksiyona sebeb olarak bu mevzuatı dinlemesine mani olmaktadır.

İkinci sebep, daha ziyade psikolojiktir. Halkta se- çimlerdenberi Belediye nizamlarına eskisinden daha az

bir intibak müşahede ediliyor. Bu hâl Belediyeyi, İmar Müdürlüğünde bir Yapı Polisi bürosu kurmağa sevk et- miş, bir büroya sivil bir kaç komiser oturtularak mü- hendislerle beraber tatil vakalarında harekete geçil- mektedir.

Bu teşkilât, halkta bir (Polis - Belediye) ruhu in- tihamı yaratmış ve hiç de sempati ile karşılanmamıştır.

Bu ekipler kaçak inşaat yapanlar üzerinde bile, sanki zor tatbik eden polis gibi telâkki edilmektedir.

Şunu söyleyelim ki, başka memleketlerdeki Yapı Polisi Belediyemizin anladığı şekilde değildir. Bu büro- ların elemanlarını, komiserler değil, mühendisler ve mimarlar teşkil eder.

Bu teşküâta yani yapı polisine rağmen, işlerin dü- zeldiğini zannetmek hata olur. Günün hayat şartlarına uymayan bu kanun ve onun mahdut talimatname- lerde, şehrin inşaatı yürütülmek istendikçe, uygunsuz ad ettiğimiz inşaat, her şeye rağmen devam edecek gi- bidir.

Belediyeye, bu davayı daha realist, daha psikolog, olarak, hâl etmek vazifesi düşmektedir. Mademki buna, Yapı Yollar Kanununun kifayetsizliği, talimatnamelerin etraflı bir şekilde hazırlanmamış olması, imar tatbikat plânlarının ikmal edilmemesi gibi sebepler âmildir. O halde, Yapı Polisi ile bu noksan mevzuata uymuyor di- ye; inşaat sahihlerini zorlayacak yerde; bunları ikmal etmek ve halka karşı daha müşfik olmak lâzım gelmez midir?

Acaba, Belediye erkânmın, yapı talimatnamesinin bugünkü iktisadî şartlara uymayan hükümleri yüzün-

(Devamı 167 de)

(4)

Paviyonun ön görünüşü.

(5)

İ Z M İ R E N T E R N A S Y O N A L F U A R I N D A TÜRKİYE EMLÂK KREDİ BANKASI PAVYONU

Proje: Y. Mimar Tuğrul DEVRES

Bu yıl İzmir Enternasyonal Fuarına katılan yabancı devlet ve yerli şirket ve müesseseleri meyanmda Emlâk Bankasının, inşa ettirmiş bulunduğu ilk pavyonu her yıl biraz daha zenginleşen İzmir Fuarına, güzel bir bina kazandırmış bulunmaktadır.

Pavyonun projesi Y. Mimar Tuğrul Devres tarafın- dan hazırlanmış ve dekorasyonu Devlet Tiyatrosu De- koratörü Turgut Zaim tarafından tertiplenmiştir.

Pavyonun prese tuğla ile örülmüş orijinal cephesi Bankanın imâr ve mesken davasında yurdun hizmetin- de olduğu ifadesini, binanın methalinde dikkati çeken büyük bir yapı panosu ve Bankanın inşasmı başardığı eserlere ait bir çok resim ve fotoğraflarla belirtmekte- dir.

Filhakika Hükümetimiz, memleketimizde seneler-

"^yûul'l

(6)

Paviyonuıı gece görünüşü.

denberi sürüp gelen mesken dâvasının hallini temin et- mek içn Emlâk Bankasına 1951 yılında tahsis ettiği ma- lî imkân ve yardımlar sayesinde yüz milyon liradan iba- ret bulunan itibarî sermayesinin tamamının tahsilini mümkün kılmış ve böylece Bankaya fakir ve orta halli vatandaşların ev sahibi olmaları için giriştikleri teşeb- büslere kredi yapılmasını sağlamış ve dolayısiyle durgun bir vaziyette bulunan inşa faaliyetinin hızlanmasını te- min etmek fırsatını kazandırmıştır. Gelir kaynaklarının müsaadesi nisbetinde faaliyetini yurdun her köşesine teşmil etmek amacını güden Emlâk Bankası kazanmış bulunduğu yeni imkânlar dolayısiyle ağustos ve eylül aylarında, Sivas, Denizli, Aydın, Balıkesir ve Gaziantep illerinde beş şube açmış ve Antalyada da daha bir şube açarak bu yıl yurddaki şube adedini 14 e çıkarmayı ka- rarlaştırmıştır. Bugün ucuz ev dâvası bütün dünyanın mal edindiği bir dâva halindedir. Bu dâva Emlâk Ban- kası tarafından benimsenmiş olup bir çok ecnebi devlet- lerle temasa geçilerek oralarda da cari olan bu sosyal dâvanm en çabuk ve en kolay şekillerde halli için giri- şilen hareket tarzı ve alman tedbirler hakkmdaki tatbi- kattan istifadeye çalışılmaktadır. Önümüzdeki senelerde

(7)

Paviyonun diğer bir görünüşü.

Emlâk Bankası pavyonunda bu mevzu üzerine yapılan etüd ve girişilen tecrübelerden fen adamlarımız ve bu sahada çalışan işçi ve ustaların faydalandırılmasına bil- hassa çalışılacaktır.

Plânsız inşaat memleket dertlerinin ön safhasında- dır. Bu derdi yakından hisseden Emlâk Bankası ev pro- jelerinin mutjaka bir mimara yaptırılması lüzumunu özel afiş ve örneklerle tavsiye etmekte ve san'atkâr bir mimar elinden çıkacak bir projenin iktisadî, sağlam, ra- hat, güzel ve herkesin benzerine kavuşmayı özleyeceği bir ev olacağını ispata çalışmaktadır.

İzmir Enternasyonal Fuarı pavyonunda Emlâk Ban- kası bir yenilik olmak üzere yayınladığı ev projeleri broşürü ile bu husustaki tavsiyelerini halka yakından tanıtmak fırsatını bulmaktadır.

(8)
(9)

NİŞANTAŞINDA BİR APARTMAN Y. Mimar Muallim Emin Necip Uzman Emlâk caddesine 9.00 m yüzü olan bu apartmanın

derinliği, son tahdidden önceki nizama göre ayarlanmış ve 28.00 m yi bulmuştur. Bu çeşit arsalar üzerinde inşa edilecek apartmanların plân hâl şekilleri, bazı zaruretler-

le karşı karşıyadır: a) Ön ve arkada oda grupları teşek- kül eder, araya servisleri de koymak icap eder; b) bu ön ve arka gruplar servislerin önünden geçen bir koridorla birbirine bağlanır; c) servis kısımları aralarında mutfa-

(10)

ğın bulunup bulunmamasına göre, çok katlı binalarda, 6;00 m2 veya 12.00 m2 lik aydınlıklar etrafında toplanır- lar. Bir tek aydınlıkla mevzuun halli istenirse, 12.00 m2

lığı seçmek gerekir; bu halde koridor, yanda ve ışıksız- dır. Bu bina plânı, ikinci şeklin tipik numunesidir:

Muhtemel fena kullanışları önlemek için 3 onulmuş mimarî tahdidlerin yanı sıra, kira evleri hakkında, kulla- nanlarca, teşekkül etmiş itiyad ve peşin hükümler vardır, bunların arasında fazla adette küçük piyeslere kıymet vermek başta gelir, üstelik her piyesinde bitaraf bir hol veya koridora açılması aranan hususlar içerisindedir;

eviıı içinde bir çeşit kaç-göç mihverinin meydana getiril- mesine gayret edilir. Şüphesiz bunların aile ve cemiyet hayatımızla sıkı sıkıya bağlı olduğunda şüphe yoktur.

Ancak şu da söylenmelidir ki, bu düşünce ve yaşayış tarzının mimarideki tezahürü, ekonomik faktörün lâzım olduğu ölçüde, bilhassa iktisadî olması gereken binalar- da, ele alınmasına engel olmaktadır.

Birbirine yakın hizmette olan kısımların, hclsüz ge- çitsiz, doğrudan doğruya irtibata getirilmesi, ikametgâh plânlarımızı daha rasyor 1 bir hale sokabilir.

Kat plânları.

(11)

1 nci Mükâfat. Y. M. Muhlis TÜRKMEN

MİTHAT PAŞANIN MEZARI İÇİN AÇILAN PROJE MÜSABAKASI

JUR] RAPORU

Ziraat Bankasının merhum Mithat Paşa'nm mezarı için açmış olduğu proje müsabakasına gönderilen 65 ambalaj açı-

larak ekli I. ci tutanakta gönderilen 81 adet proje üzerinde çalışmalara başlamış, I. ci elemede sıra No. lan aşağıda ya-

(12)

\ s r s b s s

Jy

• /T

'•as, '"' i

L M H İ

1

projeyi çıkarmıştır- II. ci elemede de, sıra No. ları aşağıda yazılı 27 projeyi

1 16 33 48 66 çıkarmıştır.

2 19 35 49 69 o O 17 39 58 75

7 20 36 50 70 4 22 42 63 79

8 21 37 51 71 5 23 44 64 81

10 24 38 52 72 6 27 46 65

11 25 40 56 73 9 28 53 67

12 26 43 57 77 15 31 54 68

13 30 45 61 78 III. cü elemede sıra No. ları aşağıda yazılı 2 ! projeyi çı-

14 32 47 62 80 karmıştır.

M İ - 1 , *

: l

I L

I

.:— . . . .

.i

1 r t ^ \

-'S» - v-

i p MİTMAT P A $ A MEZARI -

* PROj E MÜSABAKASI- S i f ^ l l l

Plân.

(13)

18 34

Geriye kalan ve ekli II. ci tutanakta sahiplerinin isimle- ri gösterilen, 7 proje içinden:

a) 76 sıra No. lu projeyi: Hürriyet anıtına müteveccih mütevazı ve sâkin rölyefli iki duvarının vakur ifadesi, yerine çok uygun bulunarak birinci mükâfata lâyık görülmüştür-

Bu projenin rölyefli duvarlarının bir miktar daha kalın- laştırılarak tatbikini tavsiye ederiz.

b) 59 sıra No. lu 11111 rumuzlu proje: Yatık ve heybet- li, yerine uygun görülmekle beraber bazı teknik mahzur- larına binaen ikinci mükâfata lâyık kabul edilmiştir.

c) 41 sıra No. lu 29371 rumuzlu proje: çok sade fakat tesirli bir fikre sahip olmasından dolayı üçüncü mükâfata lâ- yık kabul edilmiştir.

H g e & ^ v - . | m ' ' ' f e ^ i M ı - m r -

5 ?

1

2 nci Mükâfat. Y. Müh. Mimar İlhami URAL

d) 74 No. lu projeye inşaî mahzurları, bakım ve idame müşkülâtına mukabil, eskiden mülhem, nisbetli bir yeni form araştırılmış olmasından dolayı birinci mansiyon verilmiştir.

e) 60 sıra No. lu 12080 rumuzlu proje iyi işlenmemiş olmakla beraber esas fikir ve hatları beyenildiğinden ikinci mansiyon verilmiştir-

f) 55 sıra No. lu 26467 rumuzlu projeye inşaî zorlukları

(Baştarafı 157 nci sahifede)

den lâakal, 15.000 ailenin gayrî sıhhî şekilde toprağa gömülmüş bodrum katlarında oturduğundan, vasatî 10.000 kapıcı ve ailesinin apartımanların çamaşırlık ve kömürlüklerinde hayat geçirdiklerinden, haberleri, yok mudur?

Buna mukabil, sokak seviyesinden bir metreden faz- la yükselmesine izin verilmeyen bodrumların yerine ça- tı katlarının; her halde, verem yuvası olan bodrumlar- dan daha sıhhî olduklarını herkes tasdikte ittifak eder.

Fakat yapı talimatnamelerimizde ne yapalım ki, buna cevaz yoktur.

Tek bir helâ için 6 m2 aydınlık, bir oda için asgarî 12 m- saha istemek gibi modern yapı bilgisi ve iktisadı ile kabili telif olmayan ahkâm yanında, beş on sene zarfında istikamet değişikliğinden dolayı sokaklarımızı testere gibi girintili bir hale koyan tatbikat işlerimiz vardır. Senelerdenberi, İstanbul'da inşaat tatbikatı mu- asır şehirlerinkine nazaran bir «ayıp» teşkil eder. Bu vaziyette, ise son senelerde hiç bir salâh yoktur. İstan- bul ihtiyacına tamamile cevap verecek, kendisine mah- sus bir yapı talimatnamesi beklemektedir. Bu meyanda halk nezdinde, Belediyenin prestijini arttıracak tedoir- leri de ihmal etmemek icab eder.

Büyük Millet Meclisine sevk edildiğini duyduğu- muz yeni İmar Kanunu eskisi gibi merkeziyetçi bir ruh ile yapılmamışsa bunda belediyelere kendi şehirlerinin yapı talimatnamelerini tanzim ve tatbik yetkisi tanıyor- sa, bugünkünden daha iyi neticeler beklenebilir. Fakat Şehir Meclislerini, kendi şehir ve kasabasının ihtiyaçla- rına cevap verecek yetki vermiyorsa yapı işlerimizden fazla bir salâh beklememelidir.

(14)

Mansiyon. T. Mimar Cihat BURAK

(15)

Mansiyon:

Y. Mimarlar; M. TÜRKMEN. M. GİRAY, E. BAHTOÛLU, Turhan ÖKEREN.

olmakla beraber cazip formundan dolayı üçüncü mansiyon verilmiştir.

g) 29 sıra No. lu projeye evvelce bir çok müsabakalarda görülmüş bir form olmasına rağmen zarif hacminden dolayı dördüncü mansiyon verilmiştir.

T U T A N A K :

Merhum Mithat Paşa mezarı proje müsabakası jürisi 7/9/951 Cuma günü yaptığı son toplantıda ikinci ve üçüncü seçmeleri de yaparak derece alanların hüviyet zarflarını açmış ve birinci olmasına karar verilen (76) sıra numaralı ve rumuzsuz projenin Y. Mimar Muhlis Türkmen, Ekrem Bah- toğlu, Turhan Ökeren, Muhteşem Giray'a: ikinci olmasına karar verilen (59) sıra numaı-alı ve (11111) rumuzlu proje- nin Y. Mühendis Mimar İlhami Ural, Erol Berkmen'e üçün- cü olmasına karar verilen (41) sıra numaralı ve (29371) ru- muzlu projenin Y. Mimar Harbi Hotan'a, mansiyonluğa lâyık

görülen (74) sıra numaralı ve rumuzsuz projenin Y- Mimar Muhteşem Giray, Muhlis Türkmen, Ekrem Bahtoğlu ve Turhan Okeren'e, ikinci mansiyonluğa lâyık görülen (60) sıra nu- maralı ve (12080) rumuzlu projenin Y. Mimar Cihat Burak'a üçüncü mansiyonluğa lâyık görülen (55) sıra numara- lı (26267) rumuzlu projenin Y. Mimar Fuat Kaşkal ve Nejat Ersin'e dördüncü mansiyonluğa lâyık görülen (29) sıra numaralı ve rumuzsuz projenin Y. Mimar Muhlis Türk- men, Muhteşem Giray, Ekrem Bahtoğlu ve Turhan Ökeren'e ait olduğu tesbit edilmiştir.

T U T A N A K :

6/8/1951 tarihinde Ziraat Bankasında toplanan heyetimiz aralarından Yüksek Mimarlar Birliği temsilcisi Demirtaş Kamçıl'ı Raportörlüğe seçmiş ve Mithat Paşanın mezarına ait proje müsabakasına gönderilmiş olan ve bankaca 66 amba- lâj olarak tarafımıza teslim edilen projeleri tadat ederek bazı ambalâjlar içinden müteaddit projeler çıkmış olmasın- dan dolayı) yeniden sıra numarası koyarak ilişik listede gös-

terildiği gibi 81 adet olarak tesbit edilmiştir. 6/9/1951 Uye

Orhan ALSAÇ Bayındırlık Bakanltğından

Üye

Güzel Sanatlar Akademisinden Halit FEMİR

Uye Orhan ALNAR Millî Eğitim Bakanlığından

Üye

Y. Mimarlar Birliğinden Demirtas KAMCIL Uye

Şakir KILIÇ

Ziraat Bankası namına, inşaat Müdürü

»—

••v

îâ

.«s

.-f-U

M L

>> >•

• F - f

Çrt A

- f i "

m i T H fi T P f U f l m E Z FL R i P R O J E m IM n b d m

(16)

Mansiyon:

Y. Mimar Fuat BAŞKAL.

Mansiyon : Mimarlar:

M. TÜRKMEN, M. GİRAY, E. BAHTOĞLU.

T. ÖKEREN.

V H T T A T PASA MEZAR

.İ>İ '-UT piç* p»;c.)r .KOtAivmii & 26267 İ 5

(17)

Ç O R U M ' U N E S K İ E V L E R İ

Arkeolog Mahmut Akok

Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğüne satın alınması için teklif edilen Çorum'un Çöplü Mahallesi Sağrıcı Sokak No. 73/81 de Tekkeli Hoca evinin eski de- ğeri olup olmadığını incelemek üzere Millî Eğitim Ba- kanlığı adına 1950 yılı ağustos ayı içinde Çorum'a gön- derilmiştim. Burada Tekkeli Hoca evinden başka Sofu- lar Mahallesinde Aynalı Sokak No. 14 de Celebzade evi, Sakiyan Mahallesinde Azap Sokak No. 31 de Hafız Hacı Zade evi ve Osmancık Caddesi No. 90 da Bezgin Zade Hacı Ahmet evi gibi binaları da incelemek fırsatını bul- dum. Satın alınması teklif edilen Tekkeli Hoca evinin eski eser değeri olduğu ve fakat tam mânasiyle bir anıt değeri olmadığı ve durumu icabı Müzelerce satın alına- rak- Çorum'da bir eski ev örneği olarak muhafaza edil- mesi mümkün olmadığını 14/VIII/1950 tarihli raporum- la idareye bildirmiştim.

Bu geziden faydalanarak yukarda adı geçen evler- den birinin tam rölövesini ve yapı detaylarını ve diğer üçünün de plân, cephe ve bazı detaylarını tesbit ederek Çorum'un eski iskânının bir devamı olan bu XIX. Yüz- yıl tipi evlerinden örnekleri tanıtmış bulunuyoruz. Ço- rum'da bazı hanlar ve imalâthanelerle, dükkânlar daha eski örnek olarak görülüyorlarsa da ev tipi olarak bah- settiğimiz tarihten daha eskileri yoktur. Bunun sebebi- ni tabiî bir hal olaıı depremlere verenler vardır. XIX.

asır içinde yer değiştiren şehrin iskân sahasında görülen bu evler muayyen ve klâsikleşmiş ve daha eski evlerden örnek alarak kurulmuşlardır.

Çorum'un eski evlerinde ikametgâh katları plân ba- kımından geniş sofa kenarına kurulmuş odalardan iba- rettir. Ekserisi iki katlıdır. Alt katlar çok defa az irti- falıdır. Bazılarında bu katların ikamet odalarına da ay- rılmış olduğu görülür. Sofalara ahşap asma merdiven- lerle çıkılır.

Yapı ve malzeme :

Alt katlarda kalın ve kârgir duvarlar görülür. Bu taş malzeme ile yapılan duvarlarda çamur harç kulla- nılmıştır. Üst katlarda kuzeye rastlayan duvarlar kalın ve kârgirdir. Sofaya bakan oda duvaıiariyle diğer bölme duvarları ağaç çatkılı ve kerpiç dolguludur. Bunlar da yine çamur harçla örülmüştür. Sofa önleri ahşap direkli ve parmaklıklıdır. Üst kat direk başlıkları bağdadi üze- rine alçı sıva ile konsollu hale konulmuştur. Sofa kor- kulukları klâsik Türk stilinde ahşap parmaklıklarla çevrilmiştir. Oda ve sofaların taban döşemeleri ahşap kirişler üzerine toprak ve tuğla kaplamalıdır. Tavanlar merî kirişler üstünden kaplama tahtalarının altları gö- rünmek suretiyle yapıldığı gibi bazı evlerde kirişlerin alt yüzlerine ince çam tahtası ve çıtalar kaplanmak su- retiyle yapılmış olanlar da vardır. Çatılar umumiyetle ahşap ve oturtma tarzındadır. Dam örtüleri kiremittir.

Doğramalar çam malzeme ile yapılmıştır. Pencereler ekseriyetle ahşap parmaklıdır. Bugün her evde camlı çerçeveler bulunuyorsa da bunların sonradan konul- dukları anlaşılmakta ve bazı evlerde pencerelerin dıştan idare edilir şekilde ahşap kapakları olduğu görülmek- tedir. Doğramadan yerli dolaplar ve perde duvarları bu evlerin başlıca özelliğidir.

Çorum şehri tabiî alçısı olan bir yurt parçası oldu- ğundan burada alçı işlerine önem verilmiştir.

Bu meyanda evlerde de iç mimarlığa bağlı olarak yapılmış alçı işine dair güzel örnekler görüyoruz. Alçı pencereler, alçı şömine ve şerbetlikler, çubukluklar ve bilhassa duvar sıvaları dikkatimizi çeken hususlardır.

Birçok evlerde avlu zeminleri yükselmiş olduğun- dan odaların önündeki sofalara birkaç basamaktan iba- ret kârgir merdivenlerle çıkılır.

Çorum'da eski ev diye tetkik ettiğimiz evlerin bir-

(18)

çoklarının yapılış tarihleri kapılar üzerindeki fresler arasında veya oda tavan kaplamalarının ortasında boyalı nakışlı parçalarla birlikte görülür. Bu tarihler (H. 1218 - 1258) dirler. XIX. Yüzyıl ortalarına rastlayan bu yapı- lardan daha eskisini bulup tesbit etmek mümkün olma- mıştır. Plân ve detay bakımmdan başka yerlerde tanıdığı- mız klâsik Türk mimarlığının eski ev örnekleri karakteri- ni tamamen bu evlerde de görmekteyiz. Çorum'un bu ev- lerinde değişmeyen bir vazıh kaidesi sofaların daima güneye doğru kurulmasında görülür. Sofalar yazlık ve geçit sofası olarak iki kısımdan ibarettir. Bazı evlerde bir veya iki kimsenin rahatça oturabileceği bir nevi taht durumunda köşkler vardır. Bunlar hafif ve ahşap yapılardır. İkametgâh katlarının yüksekliği bazı evlerde zeminden 3.20 metredir. Sofaların avluya bakan kısım- larında geniş saçaklar bulunur. Etrafı yüksek duvarlar- la çevrili olan bu evlerin sokakla hiç alâkası yoktur. Ve avluya bakmaktadırlar.

1 — Tekkeli Hoca evi: «

Bu bina (H. 1250) tarihlerinde yapılmıştır. Birçok hususiyetleriyle Çorum'un eski evlerinin devamıdır. Bu yapı kendisinden takriben 30 sene daha evvel kurulmuş olan ve bitişiğindeki eski bir evin selâmlığıdır. Yanında-

SMf'ıU1

/ İ ' ^ y S H B ® £grr

?! - '' ı*m

• -tuh

<m m

/ * •

^ »m S m m , — «

Tekkeli Hoca evinden görünüşler.

(19)

ÇORUM -ESKİ -£VL£Rj J . P.1

* DOĞUDA,, AVLU C.£PH£S/

o 'I 2 3 4 5

a

/1000

CÖUUM C.ÖPLll Ma.

ı r / ^ v ^ f ,

hoca nn>As/ m vurm

A R,K£OIOQ. M./tKOK~

ö. 1-/95/ A/iKA&-A

(20)

ki eski bina gerek vazıh ve gerek yapı hususiyetleri ba- kımından klâsik kaidelere daha uygundur.

Plân Özelliği:

Tekkeli Hoca evi bugünkü avlu seviyesinden az yükseklikte bir bodrum üzerine kurulmuş ve bir tarafı eski evle blok teşkil eden bir binadır. Kademeli bir so- fadan geçildikten sonra cümle kapısı ile bir rüzgârlığa oradan da sağlı sollu iki odaya girilir. Odalarda oturma yerlerini Ayak terhisi (Safnail) denilen kısımlar birer kademe ve parmaklıkla ayrıdırlar. Ayak terhislerinde şerbetlik çubuk kısımları bulunur. Odalarda başköşe- de alçı şömineler yer alır. İki veya üç taraflı alçak se- dirler bulunur. Bu odalarda yüklük dolapları ile diğer yerli eşya dolapları bulunur. (1) numaralı odanın ayakterhisinin bir kısmmda şerbetlik ve çubuk rafı bulunduğu gibi bir kenarında da peştahtası deni- len ahşap sedir yer alır. Oturma kısmında geniş yerli dolaplar görülmüştür. Bu oda ışığı sofa ve avludan al- maktadır. (2) numaralı oda daha küçüktür. İki tarafı sedirlidir. Kapı karşısına rastlayan duvarın ortasında alçı şömine bulunmaktadır. Şöminenin iki tarafında da yerli dolaplar görülür. (4) numaralı sofa bir giriş kısmı- dır. Cümle kapısının yanında Peştahtası denilen ayrı bir sedir daha görülür. (5) numaralı kısım yazlık so- fadır. Diğer sofadan 32 santim daha yüksektedir.

Avluya doğru bindirmeli konsollarla taşkınlık ya- par. Yazlık sofanın iç ve dış kenarları parmaklıklarla çevrilmiştir.

Bodrum katmda depolardan başka bir şey yoktur.

Avlu zemininin tabiî olarak yükselmesi dolayısiyle bod- rum girişleri de rahat bir şekilde değildir.

Yapı ve malzeme :

Ait ve üst kat dış duvarlar kalın taş yapıdır. Harcı çamurdandır. Orta ve ön bölmelerle bazı ara duvarları hımış denilen ağaç çatkı ve kerpiç dolgu olarak yapıl- mıştır. Duvar yüzleri muntazam alçı sıvalıdır. Giriş so- fası zemini ile odaların zemini toprak üzerine tuğla dö- şemelidir. Yalnız yazlık sofanın zemini ahşap döşelidir.

Çatı ahşap ve oturtma çatı şeklindedir. Tavanlar çıta- kâri olarak tahta ile kaplanmıştır. Odaların giriş kısım- larındaki duvarlar ahşap çatkı ve tahta kaplama tarzın- dadır. Buralarda - bazı detaylarda gösterdiğimiz veçhi- le _ ayakkabı rafı, şerbetlik ve yüklük gibi tesisler de yapılmıştır. Sof alarm avlulara bakan yüzlerinde zarif direkler ve parmaklıklar bulunur. Bunlar da yine çam cğacmdan yapılmıştır. Sofanın halen tavan kaplaması yoktur Doğrama pencere ve kapılarda da çam malzeme kullanıldığı gibi pencere parmaklıkları da ahşaptır. Pen- cerelerin üst başlarını teşkil eden kemerli kısımların içleri alçı harçla doldurulmuştur.

Tekkeli Hoca evinden bazı mimarî detaylar:

A ) Ahşap işleri: Sofa direkli ve korkulukları ile merdiven korkuluğu gibi şeylerdir. Sofa direkleri dört köşe kesitli ağaçlardan olup orta kısımları dört taraftan pahlandırılarak sekiz köşe hale konulmuştur. Direklerin üst başlarında başlıklar yoktur. Bunlar belkide diğer evlerde olduğu gibi bağdadi üzerine konsol yapmak kas- tı ile hazırlanmış, fakat her nedense bırakılmış hissini vermektedir. Sofanm avluya inen merdivenin bir tara- fındaki korkuluk ile sofanın alçak kısımlarında çıkrıkçı işi parmaklıklar görülür. Korkuluk babalan da yine çık- rıkçı işidir. Yalnız sofa parmaklıkları dört köşe kesitli dilmelerle tertip edilmiştir. Bu parmaklığında babaları

(21)

ÇORUM £5Kİ £ VLERİ

yine çıkrıkla hazırlanmıştır. Yazlık sofanın dışa sar- kan bindirmeler konsolları çok zarif bir şekilde yonul- muştur.

Sofada ve cümle kapısı ile büyük oda köşesinde bir nevi divan vardır ki buna Peştahtası denilmektedir. İki kenarı koltuklu olan bu sedirler üzerine konulan min- derlerde dinlenmek veya pabuç çıkarmak mümkündür.

Kaim çam kalaslarla yapılmış olan bu sedir sofaların aynı zamanda bir süsüdür.

Odalarda giriş kısmı ahşap duvarı:

Bunlar ahşap çatkı ile kurulmuş çatma ve doğrama olarak yapılmıştır. Her iki odadaki bölme duvarları bir- birinin aynıdır. Kapı yanlarına ve kısmen üst kenarı etrafı oymalı şerbetlikler yapılmıştır. Bir kenarlarından önleri doğrama kapaklı yüklükler yapılmaktadır. Dolap kapakları delik zıvana kayıtlı ve kiniş tabladır. Kayıt kenarlarında zarif silmeler görülür.

Odalarda yerli dolaplar :

Bunlardaki işçilik odalarda görülen ahşap duvara uymaktadır. Tertip itibariyle simetrik olarak yapılan bu dolapların orta kısımlarında iki kapaklı küçük dolaplar bulunup kenarlarında zarif hücreli şerbetlikler yer alır.

ÇAML

Cm

ARKEOLOG M-A KOK.

25 . 1.1951

Alçıdan kafa camları detayı.

J-

A . DE T Av/ VE KES/Tİ

ALÇ./ PSJ-/CERE. * MAFA

CES/ T/.£/<S

(22)

Tekkeli Hoca evinden pencere parmaklığı detayı.

P£HC£RE PARMAKUK D^r/t*/

-is--rpsr >* /y asa/3 a

Doğrama detayları:

Doğrama kapılar temiz ve ahenkli bir işçilik gös- terirler. Kayıt ve serenler birbirleriyle delik ve zıvana

• ile çatılmıştır. Kayıtlarda ve tablalarda zarif silme çe- şitleri bulunur. Kapıların fazla tablalı olması düşünül- müştür. Bu suretle plâstik güzellik sağlanmıştır.

Doğramalarla dolaplarda bir takım demir halka- lar ve duvar kaplama pervazlarında yine demir- den perde askılıkları vardır. Pencereler genel ola- rak bir kasa ve bir ahşap parmaklıktan ibarettir. İç kısmında ince kayıtlı ve ancak kış mevsimi takılabilen camlı çerçeveler bulunduğu halde dış kısmında ahşap kapaklar yer almıştır. Üst başları yarım daire şeklinde iki tarafı tahtalı kemerdir. Bu tahtalar arası alçı ile dol- durulmuştur.

Ahşap kısım detayları arasına girebilecek bir de odanın sergeni vardır. Bu sergenler gayet süslü bir şe- kilde oyulmuş ters konsollarla duvara asılmıştır. Sergen- ler alt normal pencerelerle üst alçı pençeleri arasında bulunmakta ve odanın hemen her tarafını çevirmektedir.

Alçı pencereler:

Tekkeli Hoca evinin alçı pencereleri başlıca beş çe- şit göstermektedir. Döküm esasına göre camları ortada bırakılmak suretiyle pencereler yapılmıştır. Bazı ahvalde iç ve dış desenler arasında fark görülür. Alçı pencereler- de kullanılan camlar renksizdir. Bu pencerelerin süs motifleri geometrik ve bitki esasına göre tertip edilmiş- tir. Alçı pencerelerin kenarlarında içleri oyuklu çerçe- veler bulunur.

(23)

çorum £Sk/ -evi^fzİ j.

y [ Ü

a

y a E

[ -r-ı

KAPO ve BotAf KAPAKLARI HAIKA DJ TAY/

i

0DALA.ISOf.KI y£KU DOİAPA.AK.

7=>. 2

1 /fSiU 0ûJ/y/A> (S/PİSKJSMI AHŞAP PSGÛZ- JDl/VA&J -

C> AO c-rı

=t *

DOLAP KAPAĞI RİNTS/

D£TA y/

f=t 5

oml*rih ora/s pj.auı

2 o ^ 3 o c<"

ODALARIN SJSRĞrM PROFİL

\fe DFTAV/

(24)

ÇOĞUM ESKİ £VL£&/ L P. s

ESKİ VS YM/ EVLERİN VAZ/Y^ T f=>LAHi

'.O 4 M E T R t -

0 ^ 2 3 A s ' İ O 7.0

4 fi t SOFADA GÜMLt K4PUSU VANIH04Kİ " f=>*S TAHTAS/..

AteKJEÖ^oCrs M-AKOK

C-J- t ?>>/ # /S K

(25)

CORUM BSKt BVl£Rl

p

- 1

AYAK -t&fLHiS!

JZOrA \ DjvAN^HANE-

AVLU CSRHESt SOFULAtt M<x. AVNAL!

Is*. Nİ/A CeiEPtADrZVI

^O

/A.

AR.KSOLO& A7.akok_

-Y2. T. fÇ5/ 4 /VKA RA-

(26)

Celepzade evinden ön görünüş.

2 — Celepzade evi:

Plân özelliği: İki katlı bir binadır. Alt ve üstü ika- metgâh olarak tanzim edilmiştir. Alt katta geniş bir oturma odası ile mutfak ve depolar bulunur. Üst kata asma ahşap bir merdivenle çıkılır. Geniş ve kademeli bir sofadan sonra iki kapı ile üç odaya girilir. Sonradan açılan yeni bir kapı ile de odanın birine ayrıca bir giriş temin edildiği anlaşılmaktadır. (1) numaralı odada iki taraflı ayakterhisi görülür. Ayakterhisi ile oturma yeri arası ahşap direkli ve parmaklıklıdır. Bu oda tamamen sofadan ışık alır. Safnail kısmında geniş dolaplar ve yüklükler bulunur. Oturma kısmında sedirler ve alçı şömine yer alır. (3) numaralı oda küçüktür ve mabeyin kısmı mahiyetindedir. Işığı sofadan alır. Basit bir ocağı vardır. (4) numaralı oda da esaslı kısımlardan biridir.

İki tarafı sediıiidir. Geniş yüklük ve dolapları vardır.

Yapı ve malzemesi:

Binanın dış ve alt kat duvarları kaim ve taş ör- gülüdür. Harcı çamurdandır. Orta kısım duvarlarla üst katın sofaya bakan duvarları hımış dediğimiz ağaç çat- kı ve kerpiç dolgudur. Kat döşemesi ahşap kirişler üze- rine kısmen tahta ve kısmen tuğla döşenmekle yapılmış- tır. Sofalarda bir kısım zeminlerin tahta döşeli olduğu görülür. Çatı oturtma tarzında ahşaptır. Damı kiremit örtülüdür Sofa önü direklemesi ve parmaklıkları çam malzeme ile yapışmıştır. Üst kısım direk başlıkları bağ- dadi üzerine alçı ile konsollanmıstır. Alt kısım direk baş- lıkları da hafif yonulmuş yastık baslık şeklindedir. Ta-

vanlar çıtakâri ve tahta kaplamadır. Yalnız büyük oda- nın tekne tavanı kenarı alçı ile sıvanmıştır. Bu odanın tavanı yağlı boyalı nakışlıdır. Duvarları da fresklidir.

Doğrama kapı ve pencereler çam malzeme ile yapıl- mıştır. İşçilik ve detayları da şayanı dikkattir. Pence- relerde ahşap parmaklıklar bulunur. Bu binada XIX.

asrın ortalarında yapılmıştır. Çorum'un eski iskân ör- neği olmak bakımından muhafazaya değerse de bu nevi eserlerin alınması ve muhafazaları daha ziyade şehir teşkilâtı tarafından düşünülmelidir.

3 — Hafız Hacızade evi :

Plân özelliği: Alt kat basit depolardan ibarettir.

Esaslı ikamet katı zemin kat diyebileceğimiz avludan bir

Celepzade evinden görünüş.

(27)
(28)

Hafiz Hacı Ahmetzade evinden ahşap parmaklık detayları.

kaç basamakla çıkılan seviyededir. ( 3. Odala- rın önünde geniş bir sofa bulunur. Bu sofanın 60 santim yükseklikte bir yazlık kısmı da vardır. Geniş sofadan bir cümle kapısı ile küçük bir rüzgârlıktan sonra iki ay- rı odaya girilir. (1) numaralı oda daha -geniştir. Bir ayakterhisi yeri vardır. Kaim duvarlara yerleştirilmiş geniş yüklükler görülür. (3) numaralı oda oldukça kullanışlıdır. Odalar umumiyetle sofadan ışık alırlar.

Alt kata inne merdivenin üstünde bir nevi musandra yerinde küçük bir köşk bulunmaktadır.

Yapı ve malzeme :

Binanın üç tarafını çeviren duvarlar kahn ve taş- tandır. Harcı da çamurdandır. İç, orta bölmelerle sofa- ya bakan dış duvarlar kerpiç dolgulu ağaç çatkılıdır.

Tuğla döşemeli tabanlar ahşap kirişler üzerine oturan tahtalar üzerine konulmuştur. Çatı ahşap oturtma tar- zındadır. Dam kiremit örtülüdür. Sofa cephesi direkleri ve parmaklıkları çam ağacmdandır. Direk başlıkları konsolları bağdadi üzerine alçı sıva ile yapılmıştır (

). Doğramalar çam malzemedendir. İşçilik devri- nin itinalı bir yapısını gösterir. Alçı pencerelerle şömi- neleri de vardır. Duvarlar alçı sıvalıdır. Tavanlar, ki- rişleri mer'i tahta kaplamalıdır. (1) numaralı odada yapan ustanın adı ile (H. 1218) tarihi okunmaktadır.

(29)

4 — Bezginoğlıı evi:

Plân özelliği: Bu da Celepzade evi gibi iki katlı bir yapıdır. Alt katta ikâmet ve hizmet odaları vardır.

E:aslı ikâmet kısmı üst kattır. Bir asma ve ahşap mer- divenle üst kat sofasına çıkılır. Bu sofadan da iki ayrı giriş kapısı ile üç odaya geçilir. Sofada sağlı sollu iki yazlık kısım bulunur. (1), (3) numaralı odalar birbir- leriyle simetrik olarak tanzim edilmiştir. Diyagoral yer- leştirilmiş kapılarla sofalardan rüzgârlıklara ulaşılır.

Odalar ikişer sedirlidir. Birer şömineleri vardır. Kalın duvarlarında geniş dolaplar yer alır. Ayrıca yüklükle- ri de vardır. (2) numaralı küçük odanın da bir şöminesi iki yerli dolabı vardır. Bir tarafında hamamlık ve aynı zamanda yüklük olabilen ahşap kapaklı bir yer görülür.

Yapı ve malzeme :

Dış ve etraf duvarları kaim taştır. İç ve orta bölme- ler ağaç çatkı ve kerpiç dolgudur. Kat bölmesi ahşap

Y/HARINDA VAP'IMIS MÎSAFİnrtAMm-

*SeLBMLlk. K/S**' VS-TKAT PLA-N!

AVLU <z.rF>*-r£ S'

ARKfOİOG A t . A K O K .

(30)

fl^l-y

ânınmıl IrnrnnTTrl ! mıııı ıı ıı mu

mrınnnrınrmnı

ÇORUM £2>K1-EVLÎRl JST.

/842. JS43 y/ıiAR/NO* -TAPiLMış SSLAMLK KİM*t

C-EP/-TES/

-10METRÎ

kriş üzerine tahta ve tuğla döşemelidir. Çatı da ahşap- tır. Damı da kiremit örtülüdür. Sofa cephesinde munta- zam direk sıralaı-iyle parmaklıklar yer almaktadır. Üst taraf direk başlıkları bağdadi ve alçı sıvalıdır. Alt ta- raf direk başlıkları özel bir şekilde yontulmuş yastık başlık şeklindedir. Alt kat zemin ana toprak üzerine o- turtulmuştur. Merdiven basında özel bir tip gösteren parmaklık babası bulunur. Tavanlar mer'i kiriş- ler üzerine tahta kaplamak suretiyle yapılmıştır.

(Devamı 189 uncu sahifede)

(31)
(32)

F I k I r :

M İ M A R L I K (*)

Çeviren: Y. Mimar N a c i M e l t e m

-Binada yalnız tezyinata hasredilmiş hiç bir kısım kabul edilmemeli, binayı taşıyan lüzumlu kısımlara en uygun nis- betleri vererek, bu kısımları tezyinat haline kalbetmelidiı-, diyen Feııelon'un bu cümlesini mimarlık uslûbu (style) meselesi bahsinde zikreden Renny de Gourmont, Fenelon üç kelime ile bize bütün mimari nazariyatını, belki de san'at nazariyatını izah etmiş bulunmaktadır, demiştir.

Mimar nedir? İnşa bilgisinde konuşan ve düşünen bir şâirdir. Bu teşbih ile inşa bilgisinin mimarın ana lisanı gibi olması lâzım geldiğini anlatmak istiyorum. Binalar inşa et- mek! Bu bilgi, san'atın muhtelif tezahürlerinden maddî şartlara en fazla tâbi olanıdır. Bu şartlar da iki türlüdür:

Bunların içinde tabiî ve devamlı olanlar ve yalnız insanlara tâbi olarak geçici olanlar vardır. ,

Muvazenet kanunları, malzemenin vasıfları (güneş, yağ- mur, rüzgâr, derecei hararet farkları gibi atmosfer tahavvü- lâtı, bazı hatların alemşümul ve ezelî mânaları devamlı şart- lardır.

Binanın yapılışmdaki maksat, müller fonksiyon, nizam- nameler ve moda geçici şartlardır-

Mimarî eser, tabiî ve devamlı şartların ne kadar fazla ve beşerî geçici şartların ne kadar az tesiri altında kalırsa o kadar az eskir.

GalJiera müzesi projesinin hazırlanması kendisine ve- rildiği zaman, Paris Tıbbiye mektebinin proje sahibi mimar Ginam'e «Şükür, bir işe yaramıyacak bir bina yapmağa ni- hayet muvaffak olacağım» dedirten ve yalnız tabiî ve devam- lı şartlara tâbi olarak geçici şartlardan kurtulmaktan mü- tevellit sevincini izhar ettiren cümlenin mânası da budur.

Ginain gibi mi, Fenelon gibi mi düşünmelidir? Bu iki türlü şarttan hangisi hâkim olmalıdır.

Bu sual ile, sadece şahsî ve mücerred bazı tecrübelerimin neticelerini ilâve edeceğim. Mimarî üslûp ve tekniğin müna- sebetlerinin hattâ madde mefhumunun içinde rol oynadığı eski ve ehemmiyetli mesele ile karşılaşıyoruz. Mimarî bir li- sandır demiştik.

İnşa usulleri vasıtası iledir ki, mimarlar her vakit bina- nın daimî ve geçici şartlarını temine muvaffak olmuşlardır.

Bu şartlar ve usullere ait tâmik edilmiş bilgiler, şi'rin icapları ve lisana vukufun şaire ilhâm verdiği gibi, mima- rın muhayyilesini besler.

Fakat mimarlar çok defa ve eskidenberi halk tarafından anlaşılmıyan ve alâka gösterilmeyen bir lisanla konuşmuş ve hattâ konuşmaktadırlar. Bilhassa renesansdanberi fennî bu-

luşları yokluğundan dolayı, inşa bilgisinden ziyade, şekle ya- pılan tesiri, dekora ehemmiyet vermişlerdir- Bundan sonra ise mimarî «Ekoluların inhisarcı sahasına girmiş ve bu ekolları mimariye hakikî muamma olan formüllerile camit- leştirmişlerdir.

Çalının görünüşü olan fronton'un bir dahilî kapının üs- tünde işi nedir? Bunun gibi daha ince misaller vermek mümkündür. Fakat bir de bakıyoruz ki fen yeni inşa sistem- leri, yeni malzemeler ortaya koymuş ve müzahereti temin edilmeden müessir bir çalışmanın mümkün olamayacağı, efkârı umumiyenin alâka gösterdiği, meşgul olduğu yeni bir lisan meydana gelmiştir.

ilk inşa sisteminin iki kaya veya ağaç kütüğü üzerine konmuş bir ağaç kütüğü, sonraları sütunlar üzerine konmuş ahşap kiriş ve daha sonra da mermer veya taş sütunlar üze- rine konmuş taş kiriş olduğunu biliyoruz.

Bu usul Akdenizi çevreleyen sahada, Mısırda, Yunanis- tan, İtalya ve Fransada iki kötü bakayası muhafaz edilmiş bulunan eski mabedlerin inşa sistemidir. Bu mabedlerin en asil ve mükemmeli Atmadaki Partenon'dur.

Mimara tahmil edilmiş olan geçici ve daimî şartlar en ince, en tamamlayıcı, en mükemmel tarzda bu mimarî eser- de tatmin edilmiştir. Binanın dinî bir gaye ile yapılış mak- sadı geçici ve daimî şartları yekdiğerine meczetmiş, muvaze- net, tesisatı hariciyeden korunma, optik rötuşları binayı mo- delliyerek ona güzelliğini temin etmiştir.

Bu mimarî eserde en açık zekâ, en ince görüş ve bariz mantık tarafından keşfolunan daimî şartlara her şey itaat et- mektedir. Düz kemer, mümkün olan bütün tâli şekilleri mey- dana getirmekle kadim mimariyi ortaya koymuştur-

Tonozun kullanılması ise her şeyi değiştirmiştir.

Bizanslıların Ayasofyada bütün neticelerini aldıkları to- noz mimariye tamamen başka istikamet vermiştir. Tonoz bi- ze dünyanın bir çok kısmını, yapılmış oldukları binalarla kaplayan gotik, Irak, Arap mimarisini vermiştir. Şarkta, bü- tün camiler, Ayasofyanm kardeşidir; bunlar aynı inşa tarzı ile yapılmıştır. Garpta evvelâ Romane sonra gotik mimarisi, vitrayın füsununu yaratan şimal ikliminin icab ettirdiği muazzam pencere boşluklarının yapılmasına, binaları lüzum- suz akşamdan kurtarmağa, sikletleri merkezileştirmeye ya-

(*) San'at ve arkeoloji enstitüsünde 31 mayıs 193S senesinde verilip 1935 senesinin ha?iran ayı nüshasında, san'at ve estetik mecmuasında neşredilmiş olan Auguste Perı-et'nin konferansından.

(33)

rayan, fı-ansızlar tarafından başka cins malzeme ve bilhassa taş kullanmak suretile tekemmül ettirilmiş olan ogiv pence- relerle, tonozun icadından doğmuş binalarla Avrupayı kap- ladı.

Saint - Deniş, Chartres bu mimarinin en güzel nümu- neleri meyanında olup, Parisde Sainte Chopelle (içindeki nakışlar ve sonra ilâve olunan kulesi hariç) olmak belki bu san'atm partenonudurlar.

Bütün bu mimarî eserler, malzeme ve iklim itibarı ile memleketimizin devamlı şartlarma tâbidirler. Bu inşa siste- minin inkişafı on üçüncü asrın sonuna kadar devam etti; ve on üçüncü asrın sonunda bütün mümkün olan buluşlar ni- hayet bulunca, yaratma yetersizliği ve yenilik arzusu ile eski devirler tarzına rücu edildi ki bu harekete renesans denildi.

Gerüeme hareketi diye vasıflandırılmasının kanaatımca daha doğru olacağı bu hareket bir yeniden doğma hâdisesi değil bir inhitat olmuştur-

On üçüncü asırdanberi dehâ sahibi kimseler (Le Val de Grâce, Versaille Sarayı, Invalides'in kubbesi) gibi şaheser cian âbideler meydana getirmişler ise de bu mimarî eserler büyük san'atkârlara borçlu olduğumuz mükemmel birer de- kor olup bunların bünyeleri, Partenon. Ayasofya, Chartres'da görüldüğü üzere, şekillerine hâkim değildir. Versailles sarayı fena inşa edilmiş, Galerie des Glaces'ı örten tonoz fena bir ahşap iskelete asılmış ince bir alçı tabakası ile teşkil edil- miştir. Zaman bu saraya hâkim olduğu vakit bakî kalacak olan bir harabe değil, isim verilemiyecek bir yığıntı olacak- tır. Mimarlık bu değildir. Mimarlık güzel harabeler meyda- na getiren eserlerdir.

Demirin imâlinde elde edilen tekemmül sayesindedir ki inşa saıı'atinde ve netice itibaı-ile mimaride derin bir deği- şikliğe şahit olmuşuzdur. 1783 senesinde Theatres Français binasının inşasında mimar "Louis ilk defa olarak büyük mik- yasda demir kullanmıştır. Bu işi o kadar maharetle yapmış- tır ki, o zamandan şimdiye kadar bu derece sür'et ile başka bir inşaatın yapılmadığı iddia edilebilir.

1900 senesindeki yangından sonra yeni yapılan bugünkü tiyatro üzerinin çatısı mimar Louis'nin yaptığı çatının ağır- lık itibarile yüz mislini geçmektedir- Demir inşaat bilâhare bize bazı san'at eserleri vermiştir ki, bunlardan, şimdiye ka- dar emsaline tesadüf edilmemiş olarak kalan millî kütüpha- nenin kıraat salonu, merkez holleri, sanayi sarayı ve daha yenilerden 1889 sergisinin sanayi nefise ve serbest meslekler ve makine sarayları ile bazı köprüler zamanlarında ve bugün de şayanı dikkat mimarlık misalleri olarak kalmaktadır. Fa- kat demir ömürsüz olup daimî ve masraflı bir bakımı icab ettirmektedir. Denilebilir ki farzı mahal olarak insanlar bir- denbire ortadan kaybolsa demir veya çelik inşaat da onları takipte gecikmiyecektir. Bakımmdaki bu ihmâl onların or- tadan yok olmasım tevlid eder. Devamlı bir eser yapmak is- teyenin bu tarzı inşaata karşı istiğnası bundan ileri gelmek- tedir. Mer'î demir inşaatın zaferi olan 1889 sergisinden son- ra 1900 sergisinde büsbütün başka bir temayülün mevcudiye- tine şahid olduk. Burada hemen bütün demir iskeletli inşa- at staf ile kaplanmış olup bu demir kârgir hissini vermekte idi. Fakat daha o zamandanberi, yepyeni kuvvetli ve devam-

lı bir inşa tarzı mimarların elinde bulunmakta idi. Limanar- menin betonundan bahsetmek istediğimi anlamışsmızdır-

1849 senesinde Fransada ihtira olunan betonarme daha 1900 de evvel tecrübelerini yapmış idi. Hesap metodlan ise henüz bidayetlerinde idi.

1876 senesinde De Mazar'lar daha sonraları Tedesco, Le- fort, Harel de la Noe Rabut, Considere, Mesnager'ler tara- fından hesap metodlan tekemmül ettirilmiş, sistem 1906 ni- zamnamesine müncer olmuştur. Talihi gittikçe yükselen bu inşa usulünün, ne olduğunu kabil olduğu kadar kısaca söy- lemenin yerinde olmıyacağma kani değiliz. Beton, çimento veya kireç gibi iltisak ettirici madde vasıtası ile terkip edil- miş kum ve çakıl halitasıdır. Bu inşa sistemi en eski devirlere kadar gitmektedir. Eski zamanlarda yapıştırıcı madde puzo- lan ilâve edilmiş kiveçden ibaret idi. Buna rağmen şimdiye kadar dayanmış eserlerin meydana gelmesine hizmet etmiş- tir. Yapıştırıcı maddeyi mühim derecede tekemmül ettirmek yeni devre ait olmuş ve kalkeri, kil bulunan bir muhitte teklis etmek suretile Grenollelu bir Fransız olan Vicat ta- rafından ihtira edilmiş olan çimento 1820 senesinden beri malûm bir madde olmuştur.

Demir çubuklarla teçhiz edilebilen yalnız çimentolu be- tonlar olup, çimentosuz betonarme yapılamaması yeni büyük ihtiram kıymetini gösterir. Betona demir veya çeliği sok- makla teçhizatsız yalnız tazyike karşı mukavemet gösteren bu maddeye inhinaya karşı da çalışma hassası verilmiş oldu.

Basit betonlarla yalnız payeler inşası mümkün olduğu halde, betonarme iki paye arasındaki açıklığı aşan kirişlerin yapılmasını mümkün kılmaktadır.

Çimentonun demirli bir silikat teşekkülü suretile demiri ilânihaye muhafaza edebilmesi hassası, demir çubukları retre yapma suretile sıkıştırması demir ve betonun inbisat emsal-

lerinin müşabih olması sayesinde betonarme sistemi mümkün olmuştur.

Bu inşaat malzemesinin ilk tecrübeleri çimentonun ihti- ramdan sonra başlamış ve ilk ihtira beratları da 1865 den sonra Fransız Joseph Manier tarafından alınmıştır.

1900 senesine kadar bu ihtiram inkişafı ağır gitmiş ve hala betonarmenin istimalini tanzim eden 1906 tarihli nizam- namesinden sonra başlamıştır.

Bu sistem şimdi bütün dünyayı kaplamış olup son za- manlarda şahidi olduğumuz mühim bazı kazaların sebebi- ni, herkesin hattâ bilmiyenlerin bile bu sistemi tatbik edebi- leceklerine inanmış olmalarında aramak doğru olur.

Fakat şuna dikkat etmek lâzımdır ki kazalar ancak in- şa sırasında vukua gelmekte olup hattâ fena yapılmış olsa bile betonarme olarak yapılmış bir binanın sonradan yıkıl- dığı hiç görülmemiştir. Betonarme kalıplar vasıtasile yapılır, bugüne kadar bu kalıplar ahşaptan olup bunlara kofraj tâ- bir edilir. Evvelce hazırlanmış olan demirler kalıplar içine konup bilâhare beton dökülür- Hamur halindeki betonun sulp hale gelinceye kadar g«:en müddet imâlatın kritik dev- ridir. Bir kaç gün devam eden bu müddet zarfında, kalıp tahkim edilmemiş ve dayanlanmamış olursa, bir takım tehli- keler vukua gelebilir.

işin heyeti umumiyesi ikmal edilince muhtelif aksam yekvücud hale gelir, teçhizat mütemadi gibi itibar edilecek

(34)

şekilde yekdiğeri ile sıkıca birleşir ve heyeti umumiye yek- vücud bil' kütle olur. Bu nevi inşaata büyük ahşap inşaat manzarasını verip onu eski mimariye benzeten ahşap kalıp istimalidir. Bu inşa tarzının onu yekpare olarak kullanılma- sına lüzum göstermıyecek kadar mukavemetli olmasından dolayı, binayı taşımağa bir kaç sütün kâfi. gelmekte ve bu sütunların araları yekdiğerinden mütenevvi malzeme ile doldurulmaktadır. Bu inşa sisteminin bidayetleri çok zah- metli olmuş, inşa edenlerin bilgisizliğinden ileri gelen kaza- lar oııu herkesin nazaımda şüpheli mevkie düşürmüştü.

1900 sergisinde resmî sergi binasını, hususî bir eğlence yeriyle birleştirmek üzere yapılmış olsn köprünün yıkılma- sını, uzun zaman başımıza kaktılar. Bu geçit köprüsü Suffren meydanım kat etmekte olduğundan payendaları mürüru ubu- ra engel teşkil etmekte idi.

Meydanı bir an evvel bu vaziyetten kurtarmak için taz- yik edilen inşaatçılar kalıp dikmelerini çok evvel almışlar ve köprü birçok insanın ölümüne sebep olarak yıkılmıştır.

Bu kazanın aksi tesirinin unutulması uzun seneler sür- müştür-

Otuz sene evvel 1903 senesinde Franklin sokağındaki evi yaptık, bugün yapıldığı gibi, iskeletini gösteren ilk bina bu yapı oldu.

O zaman demirlerin iyi muhafazası için bir kaplamanın yapılmasının uygun olacağını zannediyorduk, bundan dolayı bu maksad için uygun gördüğümüz gre kaplamayı iskeleti meydana çıkarmak üzere sütunlar ve dolgu aksamda başka başka şekilde olmak üzere kullandık.

1906 senesinde Ponthien sokağındaki garajı inşa ettik. O zsman nizamnamenin neşredilmiş olması cesaret verici idi.

Bununla beraber vesaiti ve müteharrik vinçleri taşıyacak olan döşemelerde bu sistemin kullanılmasını kabul ettirmeğe mu- vaffak olmamız müşkülâtsız olmadı. Bundan sonra 1911 de başlayıp 1913 de ikmal edilen Champs1 Elysee tiyatrosu gelir.

Bir sene sonra ise harp betonarmeyi artık devamlı surette or- taya koymuştu.

Bu yeni sistem ile mücehhez olan bu günün mimarı na- sıl hareket edecektir? Bu inşa sistemine ve tatmin edici de- vamlı şartlara tamamen vukufu olan, programa kullanılma- sındaki maksada, fonksiyona yani geçici şartlara nüfuz et- miş olan mimar, ilim ve ilhamın tayin edemiyeceğim nisbet- te birleşmesinden meydana gelen halita vasıtası ile istenilen kısımları ihtiva eden bir çerçeve tipik bir manzume yarat- malıdır.

Bu manzume, eğer uygun düşmüşse ilk nazarda kulla- nılacağı maksadı ifade edecektir. Buna biz binanın karakteri diyoruz- Eğer karakter asgarî maddî vasıtalarla elde edilmiş ise eserin üslûbu var demektir. Racine üslûbu, «asgarî keli- melerle ifâde edilmiş düşünce» diye târif etmektedir. Eseri hırpalamadan kendisinden çıkarılabilecek veya ilâve edile- cek bir şey yok ise bu manzumeye iyi teşkil edilmiş nazarı ile bakabiliriz.

Üslûp (style) va karakter san'at eserine lüzumlu iki va- sıf ise de yalnız bunların mevcudiyeti kâfi midir? Belki tez- yinat da lâzımdır denecektir.

İşte mimarî güzelliğin unsurunu meydana koymağa ya- rayacak bugünkü nazik mesele.

Hâli hazırda yapılmış binalarda görülen çıplaklık bu me seleyi günün mevzuu haline koymuştur. Bugünkü inşa sis- teminin kuvvetli vasıtaları bir çok cesaretlere yol açmış ol- makla beraber yenilik vasıtası ile yeniliği bulma arzusu ba- zılarını çok uzaklara götürmüştür. Haksız olarak binaları- mızdan nez ettiklerimizi onlara iade edelim. Eserlerimizin taşıyıcı kısımlarını kıymetlendirelim, bu taşıyıcı kısimlarin dolgu aksamını tefrik edelim, korniş söve, silme gibi - artis- 1ik cepheye vermek istediği tesir bâki kalmak üzere - te- siratı hariciyeye karşı lüzumlu unsurlar ile onları teçhiz edelim, bu suretle mesele halledilmiş olur. Mimarın eserin- deki güzellik unsurlarını tefrik etmesini bilmesi, onları mey- dana koyması ve kıymetlendirmesi için tâbii lüzumludur- Mimarı mühendisten tefrik eden cihet de budur.

Misâl olarak Eifel kulesini ele alalım. Bidayette bu eser çok fena bulunmakta şimdi ise mimarî bir şaheser addedil- mektedir. Hakikatte ise bu eser ne o kadar nefrete ne de bu kadar şeref hissesine lâyıktır. Bu kulenin bütün muvazeneti hiperbol şeklindeki dört mücessem dılı da mündemiçdir. Buna rağmen eserin sahibi ona tezyini bir şekil vermek için, yek- pare olmasına rağmen, onu parçalara ayırmış olan kemerli balkonlar ve armalarla çevrelemiştir.

Dört ayağın arasına, inşaat bünyesi ile alâkası olmıyan bahalı kemerler yerleştirmiştir. Yapılması lâzım gelen her halde bu olmamalı idi. Güzellik hakikatin parlak surette te- zahürüdür. Burada hakikat kulenin muvazenetini temin eden şekildir- Şu halde bu şekli kuvvetlendirmek onu kıymetlen- dirmek, kaideden zirveye kadar bir hamlede uygun silme ve lüzumunda renk ve hattâ yaldızla kuvvetlendirerek bu dört hiperbol'u fışkırtmak lâzım gelirdi. Bu suretle hareket edil- miş olsaydı, bir yapıyı dairevî bir tonozla örtmekle ilk defa kubbeyi meydana koymuş olan gibi Eiffel de hiperbolü ya- ratmış olurdu. İkinci bir misâl de Alexandre III köprüsüdür.

Asîl ve taşıyıcı aksamı nehri bir hamlede geçen kemerdir.

Meydana konması lâzım gelen, şaşaalandırılması icab eden güzellik unsuru bu kemerdir. Fakat hiç de öyle olmamış mü- hendis (kendisini buna icbar ettiklerini kendisi için temenni ederim) eserdeki hakikî güzellik unsurunu, borazanlı me- lekler, armalar, egliller ile ortadan kaybeden bir dekoratörü imdadına çağırmıştır.

Şimdi de Orly hangarlarına gelelim. Burada maksad ve vaziyet itibari ile bir san'at eseri yapmak istenmiş değildir Parabol şeklindeki kemer feda edilmemiştir. İlk nazarda bu yapıların ne iş göreceklerini anlamak mümkündür- Şu hal- de bunların karakteri vardır. Çok iktisadî surette inşa edil- miş olmakla, bunlarda üslûp da vardır. Fakat böyle olması- na rağmen bunlar mimarî eser midir? Hayır, henüz değil. Bu büyük bir mühendisin eseridir. Bir mimar eseri değildir. Çok uzaktan bu hangarlara bakılınca, yarı gömülmüş bu iki ba- canın ne olduğu anlaşılmaz.. Aynı mesafeden Chartres Ka- tedraline bakılınca bu büyük binanın hangi eser olduğu ak- la gelir. Halbuki, Remes, Paris, Chartres katedrallerinin üçü birden bu hangarlardan birinin içine sığabilir. Orly hangar- larında, mikyas, nisbet, ahenk olmadığı için bunlar mimarî eser değildir- Ahengi, muvazenet; iklim; optik kaideleri gibi daimî şartlara uymakla Yunanlıların elde ettikleri şey; nis- betı de insanın kendisi olarak tarif edeceğiz:

(35)

Bazı mimarlar tanzim edici şekiller kullanmışlardır. Bu- na Mısırlılarda bariz surette, Yunanlılarda daha az, gotik san'atmda ise hiç re^tlanmamaktdır. Nisbet (proportion) bahsine gelince şair ve riyaziyeci olan Edgar Poe'nin «San'at- kârm san'atin hissiyatından çıkardığından daha kat'î bir is- batı riyaziye veremez» düşüncesini proporsiyon için zikret- mekle iktifa edeceğim. Nasıl ki ziruhdaki mütenazır, muva- zeneli, ahenkli iskelet ayrı ayrı birleşmiş muhtelif unsurları ihtiva ediyor ve taşıyorsa, bunun gibi binanın iskeleti de bu suretle teşkil edilerek muvazenelendirilmeli, hattâ mütena- zır olmalı, muhtelif uzuvları, fonksiyonun, maksadın icab ettirdiği çeşitli aksamı ihliva etmelidir. Bu, mimarlığın esa- sıdır. İskelet mer'î olarak kalacak derecede değilse o halde mimar vazifesini iyi yapmamış demektir.

Dahilde ve hariçte taşıyıcı bir kısmı, bir sütunu gizle- yen mimarinin en asıl unsurundan, onun en meşrû, en güzel tezyinatından mahrum kalmış olur. Mimarlık istinat nokta- sını kıymetlendirmeği bilme san'atıdır.

Bir sütunu, inşaatın taşıyıcı bir kısmım gizleyen bir ha- ta işlemiş, yalancı bir sütun yapmış olan ise bir cinayet işle- miş olur- Taşıyıcı kısımlar, intihabı kullanılışına uygun ol- mak üzere seçilecek dolgu kısımları ile tamamlanır.

Haricî kısımlar için dolgular, insan elile meydana geti- rilmiş olan eserlerin harabiyetinin başlıca sebeplerinden olan derecei hararet değişikliklerinden mütevellit kısalma ve

uzanma hâdisesi nazarı itibare almarak tesbit edilen eb'ad- da tecrid edici ve gayri kabili nüfuz maddelerden almalıdır.

Hararetten mütevellit uzama kısalma farklarım faslı müşte- reklerin telâfi etmesi için bunlar çok büyük olmamalıdır.

Bunların eb'admın küçük olması esere mikyas verecektir.

Büyüklüğü temin eden eb'ad değil miktardır.

Fikrimce kuvvetli makineler sayesinde yapılan bu bina- lar makineden ziyade insan eseri olması dolayısı ile, arası dolgulu büyük iskeletli bu mimarî, kendisini insan mikya- sına irca etmek için, nakış ve heykel sahası için hazırlan- mış bir çerçeve teşkil etmektedir.

Kısacası mimar, devamlı şartlara uygun ve fennin emri- ne tahsis ettiği bütün malzeme sayesinde ihtiyaç ve progra- ma cevap verebilmelidir.

Andre Gide «sonra en eski addedilecek şey ilk önce en modern addedilmiş olanıdır; her hoşa gitme her beğenme ilerideki bir buruşuğun müjdecisidir» der. Bu itibarla mimar yalnız teknikle bağlı kalmamalıdır.

Artık hoşa gitmeyecek binanın ileride yıktırılacağından bize bahsedilmesin, bunlar inflâsyon devrinin hayalleridir, yapı baki kalmalıdır ve hayatı uzatan maziyi yaratmalıdır.

Eski ülkelerin güzelliğini temin eden eski abideleridir.

Bir memleket eserleri ile eski olur; tabiat ise ebediyen genç- tir. San'atin gayesi bizi görmekten duyulan zevkin fevkinde telzizi ruh safiyetine kadar hazdan hazza sevketmektir.

(Baştarafı 184 üncü sahifada)

Odalardan birinin kirişleri arasında (H. 1258) tarihi o- kunmaktadır. Bu bina da XIX. yüzyıl yapısıdır. Bundan başka Bezginoğlu'nun yeni bir misafirhanesi de vardır.

Bu da yukarda bahsettiğimiz eski yapıya bitişik ve kıs- men sokak üzerindedir Bu da derinliğine bir sofa üzeri- ne dört oda olarak tertiplenmiş bir üst kata sahiptir.

Alt katında ahır ve samanlıklar bulunur. XIX. asrın so- nunda ve takriben zamanımızdan 80 sene evvel yapıldı- ğından eski ve klâsik Türk mimarlığındaki karakteri kaybetmiştir. Sokağı görebilen oda ve pencereleri var- dır. Orta sofanın iki tarafına yerleştirilmiş odalarla a- cayip bir plân göstermektedir. Sofaya ulaşan asma ah- şap merdiven binaya ekli gibi durmaktadır. Direkli sofa görülmemektedir. Yapı malzemesi eski binanın ay- ni ise de detay özellikleri tamamen değiştirilmiş alçı pencereler kaybolmuş şömineler yeni şekle girmiş ahşap saçak altları bağdadi ve alçı ile sıvanmıştır. Çatı ahşap- tır ve kiremit örtülüdür.

Ulus gazetesinin açtığı müsabakada üçüncülüğü kazanan bu karikatür mâna ve çizgi bakımından kıymet ifade

etmektedir.

(36)

Fuayeden Meclis Başkanı kürsüsünün görünügü.

YENİ A V A M KAMARASI

Mimarı: Sir Giles Gilbert Scott O.M.R.A.

Müşavir Mühendis: Dr. Oscar Fabes O.B.E.

Gotik stilde yapılmış olan yeni Kamara çelik iske- letti bir bina olup beş ayak kalınlığında bulunan ve yerin büyük bir kısmını işgal eden orijinal, düz, kireç - çimento tabanın üzerine inşa edilmiştir. Eski binada, ağırlıklar, ağırlık taşıyan bir çok duvarlar arasında da- ğıtılmıştı. Halbuki yeni Kamaranın çelik iskeletti kons- trüksiyonunda ağırlıklar ayaklar üzerine temerküz et-

Official Architect' and planning Review 1950 den

tirilmiştir. Bu ağırlıklar takriben altı yüz ton kadardır.

Eski çimento - kireç taban bu kadar ağırlığı kaldıra- mazdı.

Eski tabanın üstü, matlup olan tamamlanmış döşe- me seviyesinden bir kaç inç aşağıda idi ve bundan dola- yı taban seviyesinden yukarıya doğru yeni ayak yerle- ri yapmak mümkün değildi. Buna mukabil toprakta ye-

Referanslar

Benzer Belgeler

Ülkemizde yüzün çok üzerindeki hakemli tıp dergileri içinde aldığı atıf sayısı ve etki faktörü yönünden ANKEM Dergisi her yıl ya ilk sırayı almış, ya ilk

Ozon tedavisinin (ozon terapisi) solunum sistemimiz üzerindeki iyileştirici etkilerinden faydalanmak için ozonun yağdaki reaksiyonu sonucu oluşan ve “OZOL” denilen madde özel

Kiriş döşeme gibi üst yapı elemanlarından gelen yükleri temele nakleden, binalarda mekânları birbirinden ayıran, mekânları çevreleyen ve yapıyı dış

Nehrin kışın çok soğuklarda donması gibi, yüreğinde bir sır gibi gizlediği sevdayı da dondur- muştu Mehmet.. Hem kader diye bir

 İnce sıva: Kaba sıvayı boya ve badana için uygun doku ve düzlüğe getiren sıva çeşididir (Uzun 2007). Fuga: Betonarme duvarlarda sıva tam kurumadan metal

Hazır Duvar Blokları : Yapısal peyzaj uygulamalarında çevre ve bahçe duvarı yapımında bims, briket ve gazbeton gibi hazır duvar blokları da kullanılır. Hafif ve

MİMARÎ ESERİ Arhitektura - Urbanizam'dan 16 ıncı yüzyıl Türk sivil mimarîsi- nin Balkanlardaki örneklerinden «Üs- küp» deki Kurşunlu han Yugoslav hükü- meti

Alt katlarda kalın ve kârgir duvarlar görülür. Bu taş malzeme ile yapılan duvarlarda çamur harç kulla- nılmıştır. Üst katlarda kuzeye rastlayan duvarlar kalın ve