• Sonuç bulunamadı

Husserl’in Fenomenolojisi III

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Husserl’in Fenomenolojisi III"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Husserl’in Fenomenolojisi III

Husserl’in “Mantık Araştırmaları” adlı eserinde ortaya koyduğu çözümlemeler 19.

yüzyıla egemen olan pozitivizme (olguculuk) ve nominalizme (adcılık) ağır darbe indirmiştir.

Ayrıca Husserl’in nesnenin içeriğini ve özünü vurgulayan yöntemi, Kantçılığa karşıt bir anlayışın oluşumunda etkili olmuştur. Bu açıdan Husserl, yeni felsefi anlayışın öncülerinden biri haline gelmiştir. Diğer yandan, çağdaş filozofların büyük bölümünün kullandığı fenomenolojik yöntemi ortaya koymuştur.

Husserl “Mantık Araştırmaları” eserinde Locke ve Hume’dan beri deneycilik ve psikoloji çalışmaları altında epistemolojik anlamda felsefenin bütününü etkileyen nominalizmin eleştirisini yapar. Nominalist anlayışa göre, mantık yasaları da tıpkı fizik ve doğa bilimleri yasaları gibi deneysel ve tümevarımsal genellemelerdir. Genel/evrensel denilen kavram, şematik bir tasarımdan başka bir şey değildir. Ancak Husserl’e göre, mantık yasaları hiçbir biçimde bir kural olarak görülemezler. Mantık, normatif bir öğretinin temeli olmakla birlikte, normatif bir bilim değildir. Aslında mantık yasaları, olması gereken üzerine hiçbir şey söylemez; sadece varlık üzerine bir şeyler ifade etmektedir. Örneğin çelişmezlik yasası, iki çelişik önermenin ortaya konulamayacağını değil, ancak tek ve aynı şeyin birbiriyle çelişen özellikler taşıyamayacağını ifade etmektedir.

Bu çerçevede Husserl, mantığın, psikolojinin bir dalı olduğunu ileri süren anlayışa karşı çıkar. Ona göre psikoloji, iki açıdan yanılgıya düşmektedir. Eğer gerçekte mantık yasaları psikolojik yasalarla aynı belirsiz nitelikte olsaydı, bu yasalar olasılı/rastlantısal olurlardı ve ruhsal fenomenlerin varlığını önceden varsaymak gerekirdi ki, bu saçma bir şeydir. Ayrıca psikoloji, mantık yasalarının anlamı açısından yanılgıya düşmektedir. Mantık yasalarının gerçekte düşünceyle, yargıyla vb. hiçbir ilgisi yoktur; mantık yasaları nesnel bir şeye karşılık gelirler. Mantığın nesnesi, insanların somut yargıları değil, bu yargıların ideal bir düzene ait olan içeriğidir, göstergesidir.

Husserl ayrıca soyutlama açısından da nominalizmi eleştirir. Evrensel, tümel kavramın genelleştirilmiş bir tasarım ile ilgisi yoktur. Örneğin bir matematik terimini kavradığımızda, kendi kendimize tasarımını yaptığımız şeyin önemi yoktur. Locke, Hume ve ardılları evrenseli, tümeli ya da ideleri haksız yere yalın bir imge, tasarım yaparak sınırlamışlardır.

Gerçekte evrensel, tümel kavramlar bütünüyle özgül bir nesnedirler, ideal içeriklerdir. Biz bir adın ya da yüklemin anlamını kavradığımızda bir terimin belirttiği şey, hiçbir biçimde zihnin buna karşılık gelen edimi yerine geçemez. Belirtilen şey, daha çok imlemdir/göstergedir.

(2)

Bireysel deneyimlerin ya da yaşantıların sonsuz çeşitliliği karşısında, bu deneyimler ya da yaşantılar için hemen her zaman deneyimlenen, ifade edilen bir şey vardır, yani sözcüğün en güçlü anlamında özdeş olan bir şey vardır. Bir sözcüğü ya da terimi “deneyimleme” ya “ifade etmede” üç işlev söz konusudur: 1) Terimin deneyimlediği şey (psişik iç yaşantılar) 2) Terimin imlediği ya da gösterdiği şey. Bu da a) anlam, yani kavramın içeriği ve b) terimin gösterdiği şey. 3) İmlemi yükleyen, yani terimin kurucu ilkesini içeren edimler ile bu imlemi dolduran, yani imleme tüm anlaşılırlığını kazandıran edimler.

Referanslar

Benzer Belgeler

Uçan’a göre; (1994: 20) az sayıda kiĢide bulunan ve çoğu durumlarda kalıtsal olduğu ve doğuĢtan geldiği kabul edilen; fakat son zamanlarda yapılan araĢtırmalarla çevresel

• Çoğu zaman, bu erkek veya kadın egemenliği, spesifik bir spor dalında kızlardan çok erkeklerin daha fazla katılımıyla açıklanabilir: Futbol ve buz hokeyi başta

Öz ısı ve madde yoğunluğu birlikte değerlendirildiğinde suyun havadan yaklaşık 3200 kat fazla ısı sığasına (kapa- sitesine) sahip olduğunu ve ısı transferini

 Buna göre felsefi argüman kurabilmek için ötekinin varlığına, kesinliğine dair söz zemini oluşturulmalıdır...  Husserl bu durumu emin olunan bir durumla

Frege, Husserl’in “psikolojizm” yaptığını, yani felsefe ile bir taraftan mantık ve matematik, diğer taraftan psikoloji arasındaki sınırları bulanıklaştırdığını

Husserl, 1931 yılında “Kartezyen Meditasyonlar” (Meditations cartesiennes) adlı eserini ilk olarak Fransızca tercümesiyle yayınlamıştır, ölümünden sonra da eser

Oysa Heidegger’e göre dünya-içinde-varolan (in-der-Welt- sein) olarak Dasein ve dünyanın oluşumunun aşkın zemini olan Dasein, iki ayrı şey değil, bir ve aynı şeydir..

İnsan kendini oluştururken kendi dışındaki nesnel zorunluk alanı olan şeylerle ve özgürlük alanı olarak kendisi gibi bilinçli varlıklarla, yani