• Sonuç bulunamadı

ressam oya katoğiu

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "ressam oya katoğiu"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ressam

oya katoğiu

Ressam Oya KATOGLU «Union Fe-minine Artistique et Culturelle» birliği-nin düzenlediği ve 1972 Temmuz ayın-da Vichy'de açılan sergiye ayın-davet edil-miş ve yalnız bir eserle katılmış, «eski Ankara'da Çarşı Sokağı» adlı tablosu sergide birinci ödülü kazanmıştı.

Kısaca, «UFACSI» ile tanımlanan, U-luslararası bir teşekkül olan bu dernek, muhtelif zamanlarda sergiler ve konfe-ranslar tertip etmekten, milletler arasın-daki kültür ilişkilerine imkân sağlamak-tadır.

Bu mühim sergide, yurdumuzu tem-sil eden Oya KATOĞLU'nun kazandığı bu başarıdan dolayı, kendisini kutlarken, ödül kazanan eserini ve biografisini oku yucularımıza sunmaktayız.

Kendi ağzından O. KATOĞLU'nun kı-sa biografisi :

1940 da istanbul'da doğdum, ilk, or-ta ve lise/i Ankara Kolejinde or- tamam-ladım. 1960 da Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi «Sanat Ta-rihi» bölümüne girdim, 1964 de mezun oldum. 1967 de Almanya ve Fransa'da büyük kentleri ve sanat koleksiyonları-nı ziyaret ettim. Eski tarihî yerlerini gör-meye çalıştım.

1963 den beri, aralıksız çalışmakta-yım. 1965 den itibaren çeşitli karma ser-gilere katıldım.

1966 da, Ankara Doğuş Galerisinde guaş'lardan meydana gelen bir özel ser-gi açtım. Bu çalışmalar 1968 e kadar sürdü. Bu yıla kadar guaş ve pastel dı-şında çalışma yapmadım, ilk yağlı boya çalışmalarım 1968 dedir.

1967 de istanbul Çağdaş ressamlar derneği resim sergisinde gençler arası JÜRİ ÖZEL ÖDÜLÜ aldım.

(Devamı 28. sahifede) >

Ç A Ğ D A Ş Y U G O S L A V G R A V Ü R S A N A T I

Ankara'da Devlet Resim ve Heykel Galerisinde, istanbul'da Resim ve Heykel Müzesi Halil Dikmen Galerisinde açılmış olan bu Sergi, Yugoslavya'nın Ankara Büyükelçiliği, Başbakanlık Kültür Müsteşarlığı ve Dışişleri Bakanlığı Kültür İşleri Genel Müdürlüğü arasında işbirliği yapılarak hazırlanmıştır.

Doçent Devrim ERBİL D.G.S. Akademisi Öğretim Üyesi Çağımız resim sanatında gravürün önemli bir yer aldığı belirgin bir olay-dır. Özellikle Orta ve Doğu Avrupa ül-kelerinden başlıyan bu gelişim, sanatın halkla organik ilişkilerinin varolduğu ül-kelerde daha bir yoğunluk kazandı. Gra-vürün çoğalabilme özelliği yaygınlığını sağladı. Satınalma gücü yağlıboya resme yetmeyen aydınlar ve halk baskı yoluy-la çoğayoluy-labilen bu orijinal resimlere ko-layiıkla sahip olabiliyordu. Ayrıca, gravü-rün çağdaş teknik olanaklardan yararlan-ması anlatım sınırını genişletiyor, sanat-çının insan dramına, bilinçaltı dünyaya

eğilmesini, iç dünyasının zengin kaynak-larını ortaya dökmesini sağlıyordu. Kü-çük, beyaz ya da, renkli kâğıtlar üzerine kuruluveren canlı bir dünyanın yaşayan çizgi ve biçimleri; diri, cömert ve doğur-gan bir yaratıcılığı gözler önüne serebil-mekteydi.

Gravürde köklü geleneklere sahip o-ian Almanya, İtalya ve Fransa'dan son-ra diğer Avrupa ülkelerine de halkala-narak yayılan ve sevilen bu görsel anla-tım yolunun ilginç bir gösterisine «Çağ-daş Yugoslav Gravürü» sergisi ile tanık olduk. Yugoslavya, kuşkusuz bu konuda Avrupa'nın ileri gelen ülkelerinden biri. (Devamı 28. sahifede)

(2)

TEMEL SANAT EĞİTİMİ SORUNLARI Eğitimin her basamağında yöntemle-rin, öğrencinin o ana gelinceye kadar ge-çirdigi eğitim koşulları ile belirlenmesi gerekmektedir. Bu kural eğitim basamağı ilkokul olsun, lise olsun, üniversite olsun veya sanat eğitimi veren bir akademi ol-sun, her eğitim kurumunun değişmez ku-ralıdır kanımızca.

O halde görevli olarak D.G.S. Akade-misine her yıl giren öğrencinin Akademi çatısı altına girinciye kadar ki genel eği-t i m yöneği-temini gerçekçi bir biçimde ve bulguların ışığında öğrencinin ön birikim-lerini, ekonomik ve toplum - ruhbilimsel sorunlarını dikkate alarak saptamak ola-ğandır.

Büyük giriş engelini başarı ile geçip öğrencimiz olan gençler çok farklı nite-likteki okullardan gelirler elimize... Açık-ça söylemeK gerekirse, bir çoğu eksik za-yıf kadrolu, büyük küçük Anadolu şehir-leri liseşehir-lerinden tutun da, büyük kentşehir-lerin çok iyi dil öğreten gelişmiş kolejlerine

kadar... Farklı evlerden, farklı yaşantı-lardan gelirler ayrıca bu gençler... Çok farklı bir ön birikimleri vardır... (PİCAS-SO kimdir?) diye bir soru sorarsanız adı-nı o ana kadar duymamışından, böylesi-ne kolay bir soruya cevap vermiyecek öğrenciye kadarına rastlarsınız... Ve a-çıkca söylemek gerekirse ister genel kültür düzeyi yönünden olsun, ister ya-bancı dil bilgisi yönünden olsun olumlu ve olumsuz taraftaki uçlar % 10 ar nis-betinde iken büyük çoğunluğun durumu pek parlak değildir.

O halde açık bir eğitimin yapıldığı bir okulda tavrımızı belirleyen kitle bu büyük çoğunluktur. Ve en büyük zorlukta burada kendini göstermektedir. Çünkü genellikle zayıf liselerdeki sistemin bir al - ver sistemi oluşuna oluşmuş olan öğrenciyi sanat öğretimindeki al - çeşit-le - yorumla - yeni birşey ver sistemine alıştırmak (özellikle bu nitelikteki öğren-ciyi) gerçekten ciddi bir sorun olarak or taya çıkmaktadır. Bu arada «yukarda adı-nı ettiğimiz aşırı uçtakiler ne oluyor»? diyorsunuz kuşkusuz. İşte eğitim görevli-lerinin kişisel düzeltmelerinde öğrencinin niteliklerine göre davranışı, açıklama ve düzeltme biçimi bu soruyu çözme duru-munda olan cevaptır.

Tahmin edilebileceği gibi liseden son-ra bukadar farklı bir eğitim yöntemi uy-gulanmaya taşlayan öğrenci ancak yıl sonuna doğru uğraşın cazibesine varmak-ta ve kelime anlamıyla coşmakvarmak-tadır.. Nokta - çizgi Alan - Biçim - Ton - Renk - Doku - Strüktür - Mekân derken yıl bi-ter... Ve öğrenci ile diyalog kurulmuş, üretkenlik artmış, sorun tam anlaşılmış-ken biz onları yetiririz... Ertesi yıl bü-yük bir çoğunluk özellikle yıl sonu

ser-gilerini hazırlarken aynı türden işleri

i(çin «ben şimdi yapsam neler

yapar-dım» derler. Hattâ kendilerini alamıyan o yıl yeni girmiş arkadaşlarının işlerini eleştirmek, aslında atölyenin havasını tekrar solumak için atölyemizin devamlı-ları olmaya başlarlar. Niçin mi söylüyo-ruz bunları?.. Kuşkunuz olmasın ne ver-diklerimizin en iyi şekilde verildiğine inandığımızdan, ne başardığımıza olan öl-çüsüz güvenden... Biliyoruz ki her şey çok daha iyi olabilir ve olacaktır. Yal-nız hiç kuşkumuz yokki ülkemizde Endüs-triel gelişmemişlik içindeki bütün diğer ülkelerde olduğu gibi :

a — Ailelerin ekonomik, dolayısiyle kültürel olanaksızlıkları nedeniyle öğren-cinin ailesinden aldığı sanatsal birikim çok yetersizdir. Bu gerçek, aile ekono-mik yönden güçlü dahi olsa, ülkemizde gerçek burjuvalaşma periodunun tamam-lanamamış oluşundan dolayı değişmemek-tedir.

b — Liselerin vermiş olduğu genel seviye çok yetersizdir.

c — Öğrenci yine ülkenin ekonomik olanaksızlıkları nedeniyle büyük sınıflar-da kitle eğitimi ile ezilmekte ve kişilik-lerini ortaya koymaları için uzun bir süre gerekmektedir.

(Bu üç konuda da istisnalar sonucu değiştirmiyecek sayıdadır.)

Sonuç olarak açıklıkla diyebiliriz ki t ü m yukardaki nedenlerden uyguladığımız programı uyguladığımız yöntemle (ki sa-nat eğitiminde liselerde yürüyen yönte-min olanağı yoktur) vermek öğreticiyi de öğrenciyi de çok yormakta ve alınabilece-ği açık ve seçik olan verim alınamamak-tadır. Ve hiç kuşkumuz yok ki Temel Sa-nat Eğitiminin (Basic Design) Akademimi-zin bütün bölümlerinde 2 yıl mesleğe dö-nük biçimde siirüdürlmesi gereklidir, şart-tır.

(Baştarafı 13. sahifede) 1968 de, istanbul Kültür Sarayı için-de yer alacak san'at eserleri için Ba-yındırlık Bakanlığınca açılan yarışma'da 1. resim ödülünü,

1969 da, Ankara'da san'at Tenkitçi leri derneği resim yarışması I. ödülünü,

1971 de, VII. Paris (Biennale) ine resim d s lınd.a Türkiye'yi temsilen katıl-dım.

1971 de, Paris'de iki karma sergiye ikişer tablo ile katıldım. Birinde Paris şehri Gümüş ödülünü kazandım,

1972 de, Vichy'de katıldığım «eski Ankara'da Çarşı Sokağı» tablosu ile I. ödülü kazandım.

1972 de, Bratislava Naiv San'at Trien-naline üç büyük (bir tanesi 3,5 x 2 met-re) resimle katıldım.

Oya KATOĞLU

(Baştarafı 13. sahifedej Gerek çağdaş grafik anlatım düzeyini noktalaması, gerekse teknik üstünlük a-çısından bu sergi, bu izlenimleri bırakı-yor.

Yugoslav sanatçıların gravür anlatı-mına yönelme gereksinmesi duymaları son on, on beş yıl içinde yoğunluk ka-zanmıştır; bunun nedenlerinin başında Ljubljana'da iki yılda bir düzenlenen U-iuslararası gravür sergileri gelir.

Bütün bir gravür dünyasının Yugos-lav sanatçılarına açılması, onların çağı-mızı oluşturan tüm yeni akımları birbi-ri ardından en canlı örneklebirbi-riyle tanın-masını sağladı.

Yugoslav gravürcüleri en yeni tek-niklerle, öncü akımlara yer veriyorlar, eserlerinde. Tahta üzerine kazıma resme ayrı bir sevgileri olduğu da söylenebilir. Yedirme kazı (eau - Forte) ve yalama kazı (acquacınte) yoluyla ya da, ipek bas-kı. taş baskı teknikleriyle birlikte, blın-ların bir kaçını bir araya getiren eserler de var, bu sergide. Ne var ki, tekniğin üslûp özelliklerini ezmediğini, tersine üslûp ayırımlarını belirginleştirdiği söyle-nebilir.

Serginin en yaşlı sanatçısı 1920 do-ğumlu Marjan Pogaçnik, en genci de 1945 doğumlu Gorazd Şefran. Bir bakı-ma iki kuşağın sanat tutumlarını temsil ediyorlar. Oysa bu tutumları ayrı sanat görüşlerini yansıtmıyor. En yaşlı sanat-çılar bile en yeni akımlara açık; yer yer gençlerden de atak!

Figür ve doğa Yugoslav gravürcüle-ri için vazgeçilmez konular. Doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak doğadan e-sinlenen sanatçılar doğanın özünü yaka-lamak istiyorlar. Bazan dünyayı bütünlü-ğünce yakalamak için tepelerden baka-rak, bazan da mikroskobun gözleriyle derinlere inerek görsel anlatım dillerini kuruyorlar. Daha sıkı ve disiplinli bir anlayışı sürdürenler ise gerçek üstü gö-rüntülerden, bilinçli düşlerden esinleni-yorlar. Hepsinin ortak teknik özelliği i s * temiz bir baskının gerektirdiği titiz bir çalışmadır. Çağdaş gravür anlayışının seçkin ve olgun örneklerinin sergilendi-ği «Yugoslav Gravür Sergisi» sanat or-tamımız için sevindirici bir seyir olana-ğı sağladı.

Referanslar

Benzer Belgeler

The purposes of the study were to explore the knowledge of exercise-induced asthma (EIA), self-efficacy of EIA prevention and management, prevention and management of EIA

Farklı cihazlar arasında herhangi bir uygulamaya gerek olmadan kolayca dosya paylaşma ihtiyacı duyuyor, üstelik paylaştığınız dosyanın da gönderdiğiniz kişiden başkasına

Staphylococcal scalded skin syndrome (SSSS), also known as Ritter’s Disease, is a staphylococcal exfoliative toxin-mediated disease initiated by fever, irritability, and sensitivity

Şurası bir gerçek, Türkler çok yakın zamanlara kadar şehirlerini, memleketlerini hele hele dünyayı anlatacak reh­ berleri kaleme almak gibi bir irfana sahip

Yaln›zca ak›ll› kartlarla s›n›rl› ol- mayan bu yeni elektronik ödeme araçlar›, özellikle toplu tafl›mac›l›kta tüm dünyada kendilerine kullan›m alanlar›

Bu tez çalışması kapsamında laboratuvar şartlarında yürütülen çimlendirme denemelerinde ayçiçeği, mısır ve soya tohumlarına uygulanan farklı dozlardaki

Etkinliğin Adı Yaygın Eğitimden 23 Nisan Etkinlikleri kapsamında “Çocuk Resimleri Sergisi” Etkinlikte Yer Alanlar Gazi Üniversitesi Mesleki Eğitim Fakültesi Çocuk

Historical tourism is a branch in the tourism industry, especially special interest tourism based on experiences where visitors have certain motivations related to aspects