• Sonuç bulunamadı

İdari Yargının Etkinliğinin Artırılması ve Danıştayın Kurumsal Kapasitesinin Güçlendirilmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "İdari Yargının Etkinliğinin Artırılması ve Danıştayın Kurumsal Kapasitesinin Güçlendirilmesi"

Copied!
46
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Bu Proje, Avrupa Birliği, Türkiye Cumhuriyeti ve Avrupa Konseyi tarafından birlikte finanse

edilmektedir.

İdari Yargının Etkinliğinin Artırılması ve Danıştayın Kurumsal Kapasitesinin Güçlendirilmesi

2577 SAYILI İDARİ YARGILAMA USULÜ KANUNU – 2576 SAYILI BÖLGE İDARE MAHKEMELERİ, İDARE MAHKEMELERİ VE VERGİ MAHKEMELERİNİN KURULUŞU VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN –

2575 SAYILI DANIŞTAY KANUNU DEĞİŞİKLİK ÖNERİLERİ RAPORU

Faaliyet A.1.1. Mevcut İdari Yargı Sisteminin Derinlemesine İncelenmesi

Prof. Dr. Cemil Kaya Doç. Dr. Dilşat Yılmaz

Doç.Dr. Fatma Ebru Gündüz

Ekim 2021

(2)

Bu raporun orijinali “2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu – 2576 Sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri Ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu Ve Görevleri Hakkında Kanun – 2575 Sayılı Danıştay Kanunu Değişiklik Önerileri” Avrupa Konseyi ulusal uzmanları Sayın Prof. Dr. Cemil Kaya, Sayın Doç. Dr. Dilşat Yılmaz, Sayın Doç Dr. Fatma Ebru Gündüz tarafından hazırlanmıştır.

Bu çalışmada ifade edilen görüşler yazarlarının ( Sayın Prof. Dr. Cemil Kaya, Sayın Doç. Dr. Dilşat Yılmaz, Sayın Doç Dr. Fatma Ebru Gündüz) sorumluluğundadır ve Avrupa Konseyi resmî politikasını yansıttığı anlamına gelmemektedir.

Bu rapor, Avrupa Birliği’nin maddi desteği ile hazırlanmıştır. İçerik tamamıyla, yazarlarının yegâne sorumluluğu altındadır ve Avrupa Birliği’nin görüşlerini yansıtmak zorunda değildir.

İçeriğinde yer alanların sorumluluğu yalnızca yazarlara aittir ve her zaman Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi veya Türkiye Cumhuriyeti’nin görüşlerini yansıtmayabilir.

Bu rapor, “İdari Yargının Etkinliğinin Artırılması ve Danıştayın Kurumsal Kapasitesinin Güçlendirilmesi”

Ortak Projesi kapsamında hazırlanmış ve basılmıştır. Proje Avrupa Birliği, Türkiye Cumhuriyeti ve Avrupa Konseyi tarafından ortaklaşa finanse edilmekte ve Avrupa Konseyi tarafından yürütülmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü, Projenin nihai faydalanıcı kurumudur. Bu Projenin sözleşme makamı Merkezi Finans ve İhale Birimidir.

Tüm hakları saklıdır. Bu yayının hiçbir kısmı, Avrupa Konseyinin (Halkla İlişkiler ve Yayınlar, İletişim Müdürlüğü) (F-67075 Strasbourg Cedex veya publishing@coe.int) önceden yazılı izni olmaksızın elektronik (CD-Rom, İnternet vs.), mekanik, fotokopi, kayıt ya da herhangi bir bilgi saklama veya geri alma sistemi yardımıyla, hiçbir şekilde veya yolla çevrilemez, çoğaltılamaz veya aktarılamaz.

©Avrupa Konseyi, Ekim 2021

(3)

Önsöz

Bu 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu – 2576 Sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri Ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu Ve Görevleri Hakkında Kanun – 2575 Sayılı Danıştay Kanunu Değişiklik Önerileri Raporu, “İdari Yargının Etkinliğinin Artırılması ve Danıştayın Kurumsal Kapasitesinin Güçlendirilmesi” Ortak Projesi çerçevesinde geliştirilmiştir. Proje; Avrupa Birliği, Türkiye Cumhuriyeti ve Avrupa Konseyi tarafından finanse edilmektedir ve Adalet Bakanlığı ile iş birliği içinde, Avrupa Konseyi tarafından yürütülmektedir.

Avrupa Konseyi Ulusal Uzmanları Sayın Prof. Dr. Cemil Kaya, Sayın Doç. Dr. Dilşat Yılmaz, Sayın Doç Dr.

Fatma Ebru Gündüz’e katkılarından dolayı teşekkürlerimizi iletmek isteriz.

(4)

İçindekiler

1. Giriş... 5 2. 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’na ilişkin Değişiklik Önerileri ... 5 3. 2576 Sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu

ve Görevleri Hakkında Kanun Değişiklik Önerileri ... 40 4. 2575 Sayılı Danıştay Kanunu’na İlişkin Önerilerimiz ... 42 5. Sonuç ... 46

(5)

1. Giriş

1982 yılında yürürlüğe giren 2575, 2576 ve 2577 sayılı idari yargı temel kanunları, o dönemin koşulları bakımından reform niteliğinde düzenlemeler iken aradan geçen 40 yılın sonunda pek çok açıdan günümüz ihtiyaçlarına cevap veremez hale gelmiştir. Bu 40 yıllık süre içerisinde anılan kanunların pek çok maddesi ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesi tarafından iptal kararları verilmiş, bu kararlar doğrultusunda ya da güncel gereksinimler doğrultusunda yeni düzenlemeler yapılmıştır. Bu süreç Kanunların sistematiğinde ve içeriğinde uyumsuzluklar ve belirsizlikler ortaya çıkarmıştır. Değinilen bu hususlar kişilerin mahkemeye erişim ve adil yargılanma hakları açısından sorun yaratabildiği gibi yargılama faaliyetinin belirli standartlarda ve makul sürelerde yürütülmesi açısından da sıkıntıları bünyesinde barındırmaktadır. Gelinen noktada esas gereksinim temel üç kanunun bir bütün olarak yeniden düzenlenmesi olmakla beraber bu yönde bir çalışma yapılana kadar düzenlenmesi gerektiğini düşündüğümüz hususlar aşağıda yer almaktadır. Şüphesiz bunların bir kısmı daha ivedi olarak düzenlenmesi gerekirken bir kısmı daha az ivedi nitelik taşımaktadır. Bu yapılırken de sırasıyla 2577, 2576 ve 2575 sayılı Kanunlardan başlanarak bu kanunların madde madde taranması ve öneride bulunulması yolu benimsenmiştir.

2. 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’na ilişkin Değişiklik Önerileri 1- İYUK Madde 2/1/c Hükmünün Kaldırılması Önerisi

Mevcut Durum:

İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı:

Madde 2 –1.(Değişik: 10/6/1994-4001/1 md.) İdari dava türleri şunlardır:

a) İptal: Anayasa Mahkemesinin 21/9/1995 tarihli ve E:1995/27, K:1995/47 sayılı kararı ile; Yeniden Düzenleme: 8/6/2000-4577/5 md.) İdarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan iptal davaları,

b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları,

c) (Değişik: 18/12/1999-4492/6 md.) Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar…

Öneri:

İYUK m. 2/1/c hükmünün kaldırılması önerilmektedir.

Değerlendirme:

İdari yargılama usulünde iki tür dava bulunmaktadır: 1) “iptal davası” 2) “tam yargı davası”. Bu nedenle madde metninde kamu hizmeti imtiyaz sözleşmesinden kaynaklanan davaların, bu sayılanlar dışında bir dava türü anlamına gelecek şekilde düzenlenmesi yerinde değildir. Çünkü kamu hizmeti imtiyaz sözleşmesinden kaynaklanan davalar, karşımıza ya iptal davası ya da tam yargı davası şeklinde çıkmaktadır.

2- İYUK’un Çeşitli Maddelerinde Geçen “Vergi Davası” İbaresinin “Vergi Uyuşmazlığı”

Şeklinde Değiştirilmesi Önerisi

Mevcut Durum:

İYUK’un çeşitli maddelerinde “vergi davaları” ifadesi geçmektedir. (Bkz. m. 3/2-e, 17/1, 27/4, 28/6, 45/1, 46/1-b).

Öneri:

(6)

Bu maddelerdeki vergi davası ifadesinin “vergi uyuşmazlığı” şeklinde değiştirilmesi önerilmektedir.

Değerlendirme:

İdari yargıda iptal ve tam yargı davası dışında “vergi davası” adında bir dava bulunmamaktadır.

Dolayısıyla bu maddelerde geçen ibarelerin “vergi uyuşmazlığı” şeklinde değiştirilmesi tercih edilmelidir.

3- İYUK’ta Grup Dava/Pilot Dava Uygulamasının Getirilmesi Önerisi

Mevcut Durum:

İYUK’ta grup dava / pilot dava bulunmamaktadır.

Öneri:

İYUK’ta grup dava / pilot dava uygulamasının getirilmesi önerilmektedir.

Değerlendirme:

İdari yargıda grup dava/pilot dava uygulamasının mümkün olması idari yargıda iş yükünü azaltarak yargılamanın makul sürede tamamlanmasına katkı sağlayacağı gibi, bu durum daha önceden belirlenmiş olan Yargı Reformu Stratejisinin1 gerçekleştirilmesi bakımından da önemli bir basamak olacaktır. 2015 tarihli İdari Yargıda İş Yükünün Azaltılması Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı Taslağı’nın 23. maddesi ile grup davaya ilişkin dipnotta yer verildiği şekli ile bir düzenlemeye yer verilmiştir.2 Uygulamadaki olası etkileri de dikkate alınarak, tasarı taslağındaki düzenlemeye benzer bir düzenleme yapılmasının faydalı olacağı değerlendirilmektedir.

4- İdari Davaların Açılmasına İlişkin İYUK’ta Yer Alan 3. Maddenin UYAP ile Uyumlu Hale Getirilmesi Önerisi

Mevcut Durum:

İdari davaların açılması:

Madde 3 –1.(Değişik: 10/6/1994-4001/2 md.) İdari davalar, Danıştay, idare mahkemesi ve vergi mahkemesi başkanlıklarına hitaben yazılmış imzalı dilekçelerle açılır.

2. Dilekçelerde;

a) Tarafların ve varsa vekillerinin veya temsilcilerinin ad ve soyadları veya unvanları ve adresleri ile gerçek kişilere ait Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası,

b) Davanın konu ve sebepleri ile dayandığı deliller, c) Davaya konu olan idari işlemin yazılı bildirim tarihi,

d) Vergi, resim, harç, benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezalarına ilişkin davalarla tam yargı davalarında uyuşmazlık konusu miktar,

1 Bkz. Adalet Bakanlığı Yargı Reformu Stratejisi Kitapçığı, Ankara Mayıs 2019.

2 “Grup dava:

Madde 20/B – 1. Aynı maddi ve hukuki sebebe bağlı ve birbirine emsal teşkil edebilecek nitelikte olan ve idare ve vergi mahkemeleri ile Danıştayın ilk derece mahkemesi sıfatıyla baktığı davalar, grup dava olarak kabul edilebilir ve bunlar hakkında aşağıda belirtilen yargılama usulü uygulanır.

2. Mahkemece, grup davalardan biri öncelikle karara bağlanır. İlgili yargı merciinin davanın grup dava olduğuna ilişkin kararı ile uyuşmazlığın esası hakkında verdiği karar, temyiz veya istinaf talebi üzerine dosya ile birlikte Danıştay ilgili dava daireleri kuruluna gönderilir. Aynı kapsamdaki diğer davaların karara bağlanması için Danıştayın vereceği karar beklenir.

3. Danıştayın ilgili dava daireleri kurulu bu nitelikteki davanın grup dava olup olmadığını inceler. Grup dava olmadığına karar verilen dosya, ilgili temyiz veya istinaf merciine, kararın bir örneği de mahkemesine gönderilir. Davanın grup dava olduğunun kabulü 7 / 154 halinde ise, işin esası hakkında üç ay içinde kesin olarak karar verilir. Bu karara esas toplantıya, uyuşmazlık konusunda görevli dava dairesinin başkanı ve iki üyesinin katılması zorunludur.

4. Danıştay, grup dava kapsamındaki başvurular ile bu başvurular hakkında verdiği kararları elektronik ortamda yayınlar.

5. Mahkemeler, grup davaları Danıştay kararı doğrultusunda sonuçlandırır. Grup davalar nedeniyle ilgili dava daireleri kurulu tarafından verilen karara uygun olarak grup dava kararını veren ilgili yargı mercii veya diğer yargı mercilerince verilen kararlar aleyhine kanun yollarına başvurulamaz. Ancak karara bağlanan davanın grup dava kapsamında olmadığına ya da grup davaya uygun karar verilmediğine ilişkin iddialarla temyiz veya istinaf yoluna başvurulabilir. Grup davanın esasına ilişkin olmayan istinaf ve temyiz nedenleri saklıdır.”

(7)

e) Vergi davalarında davanın ilgili bulunduğu verginin veya vergi cezasının nevi ve yılı, tebliğ edilen ihbarnamenin tarihi ve numarası ve varsa mükellef hesap numarası,

Gösterilir.

3. Dava konusu kararın ve belgelerin asılları veya örnekleri dava dilekçesine eklenir. Dilekçeler ile bunlara ekli evrakın örnekleri karşı taraf sayısından bir fazla olur.

Öneri:

2577 sayılı İYUK’un “idari davaların açılması” başlıklı 3. maddesi 1982 yılında, o dönem dava dilekçelerinin mahkemeye verilmesi usulü dikkate alınarak kaleme alınmıştır. Oysa bugün gelinen noktada UYAP üzerinden de dava açılabilmektedir. Bu açıdan bu maddenin UYAP ile uyumlu hale getirilmesi önerilmektedir.

Değerlendirme:

Maddede önerilen değişikliğin yapılması ile, madde içeriğinin uygulama ile uyumlu olması sağlanacaktır.

5- İYUK 4. Madde Hükmünde Değişiklik Yapılması Önerisi

Mevcut Durum:

Dilekçelerin verileceği yerler:

Madde 4 –Dilekçeler ve savunmalar ile davalara ilişkin her türlü evrak, Danıştay veya ait olduğu mahkeme başkanlıklarına veya bunlara gönderilmek üzere idare veya vergi mahkemesi başkanlıklarına, idare veya vergi mahkemesi bulunmayan yerlerde büyükşehir belediyesi sınırları içerisinde kalıp kalmadığına bakılmaksızın asliye hukuk hakimliklerine veya yabancı memleketlerde Türk konsolosluklarına verilebilir.

Öneri:

Maddede yer alan “büyükşehir belediyesi sınırları içerisinde kalıp kalmama” ya ilişkin konu, zaman zaman uygulamada belirsizliklere yol açmakta olduğundan; anılan hususun sınırlarının daha belirgin olarak düzenlenmesi fayda sağlayacaktır. Çünkü söz konusu yerlerde dilekçenin kayda girdiği tarih, İYUK m. 6 uyarınca davanın açıldığı tarih sayılmaktadır. Dava açma süresinin hesabı ise mahkemeye erişim hakkı ile ilişkili olduğundan, bu noktada yaşanabilecek sorun kişilerin mahkemeye erişim hakları ve dolayısıyla da adil yargılanma hakkı bağlamında da sorun yaratabilecektir. Nitekim Anayasa Mahkemesi AİHM kararlarına atıf yapmak suretiyle “…36. Mahkemeye etkili erişim hakkı, mahkemeye başvuru konusunda tutarlı bir sistemin var olmasını ve dava açmak isteyen kişilerin mahkemeye ulaşmada açık, pratik ve etkili fırsatlara sahip olmasını gerektirmektedir. Özellikle hukuki belirsizlikler ya da uygulamadaki belirsizlikler kişilerin mahkemeye erişim hakkını ihlâl edebilmektedir (Aynı yöndeki AİHM kararı için bkz. Geffre/Fransa, B. No: 51307/99, 23/1/2003, § 34). Bu nedenle, mahkemeler usul kurallarını uygularken bir yandan âdil yargılanma hakkını ihlâl edebilecek aşırı şekilcilikten, diğer yandan da yasalar tarafından düzenlenen usul kurallarının ortadan kaldırılması sonucunu doğurabilecek aşırı gevşeklikten kaçınmalıdırlar (Aynı yöndeki AİHM kararı için bkz. Walchli/Fransa, B.

No: 35787/03, 26/7/2007, § 29; Eşim/Türkiye, B.No: 59601/09, 17/9/2013, § 21). 37. Usul kurallarının, hukuki güvenliğin sağlanması ve yargılamanın düzgün bir şekilde yürütülmesi sonucu adaletin tecelli etmesine hizmet etmek yerine kişilerin davalarının yetkili bir mahkeme tarafından görülmesi bakımından bir çeşit engel haline gelmeleri durumunda, mahkemeye erişim hakkı ihlal edilmiş olacaktır (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Efstathiou ve Others/Yunanistan, B. No: 36998/02, § 24)…”

(8)

demektedir.3 Bu açıdan dilekçeler ve savunmalar ile davalara ilişkin her türlü evrakın adli yargıdaki mahkemeler dahil her türlü mahkemeye verilebilmesi önerilmektedir.

Değerlendirme:

İdari yargıda dilekçeler ve savunmalar ile davalara ilişkin her türlü evrakın adli yargıdaki mahkemeler dahil her türlü mahkemeye verilebilmesi uygulamada belirsizliklere son verecek ve mahkemeye erişim hakkına olumlu katkı sağlayacaktır.

6- İYUK 5. Madde Hükmünde Değişiklik Yapılması Önerisi

Mevcut Durum:

Aynı dilekçe ile dava açılabilecek haller:

Madde 5 – (Değişik: 10/6/1994-4001/3 md.) 1. Her idari işlem aleyhine ayrı ayrı dava açılır. Ancak, aralarında maddi veya hukuki yönden bağlılık ya da sebep-sonuç ilişkisi bulunan birden fazla işleme karşı bir dilekçe ile de dava açılabilir.

2. Birden fazla şahsın müşterek dilekçe ile dava açabilmesi için davacıların hak veya menfaatlerinde iştirak bulunması ve davaya yol açan maddi olay veya hukuki sebeplerin aynı olması gerekir.

Öneri:

İYUK’un 5. maddesi esas itibarıyla “usul ekonomisi” ni sağlamak için getirilmiş, faydalı bir düzenlemedir.

Ancak bir kişinin birden fazla işleme karşı tek dilekçe ile dava açılabilmesinin koşulları olan işlemler arasında “maddi veya hukuki yönden bağlılık” ya da “sebep-sonuç ilişkisi” ile birden fazla şahsın müşterek dilekçe ile dava açabilmesi için davacıların “hak veya menfaatlerinde iştirak bulunması” ve

“davaya yol açan maddi olay veya hukuki sebeplerin aynı olması” hususları konusunda uygulamada tereddütler yaşanmaktadır. Ayrıca, her iki durumda da; kanunda öngörülen şartlar yanında “davalı idarenin aynı olması” gibi, idari yargı yerleri tarafından içtihatla getirilen ek şartlar da aranmaktadır.

Her iki durum, dava açmak durumunda olan birey bakımından öngörülebilirliği kaldırdığı gibi, dava dilekçesinin reddi; eksikliğin tekrarı halinde ise “davanın reddi” durumunu meydana getirerek ve mahkemeye erişim hakkına engel olacaktır4. Söz konusu maddede bu sorunları giderecek yönde düzenlemeler yapılması gerekmektedir.

Değerlendirme:

Bir kişinin birden fazla işleme karşı tek dilekçe ile dava açılabilmesinin koşulları olan işlemler arasında

“maddi veya hukuki yönden bağlılık” ya da “sebep-sonuç ilişkisi” ile birden fazla şahsın müşterek dilekçe ile dava açabilmesi için davacıların “hak veya menfaatlerinde iştirak bulunması” ve “davaya yol açan maddi olay veya hukuki sebeplerin aynı olması” hususları konusunda uygulamada tereddütler yaşandığı bilinmektedir. Ayrıca, her iki durumda da; kanunda öngörülen şartlar yanında “davalı idarenin aynı olması” gibi, idari yargı yerleri tarafından içtihatlar ile ek koşullar aranmaktadır. Her iki

3 AYM, Neriman Polat Başvurusu, B. N. 2012/1223, K.T.05.11.2014; Ayrıca, Anayasa Mahkemesi bir diğer kararında da İYUK m. 4 ve 6.

hükümleri ile çelişen yorum yapılmasını, mahkemeye erişim hakkı ihlali olarak görmüştür. AYM, Nermin Aslan Başvurusu, B.N. 2018/7666, K.T.21.10.2020; Ayrıca bkz. AYM, Bahadır Uçar Başvurusu, B. N. 2013/8045, K.T. 07.01.2016; AYM, Muharrem Kılıç Başvurusu, B.N.

2012/1071, K.T. 11.03.2015; AYM, Muhsin Karaca Başvurusu, B.N.2014/2211, K.T. 09.06.2016; AYM, İbrahim Can Başvurusu, B.N. 2012/1052, K.T. 23.07.2014; AYM, Aktif Elektrik Müh. İnş. San. Ve Tic. Ltd. Şti. Başvurusu, B. N. 2012/855,K.T. 26/06/2014; AYM, Şener-Berçin Başvurusu, B.N. 2013/5516, K.T. 22.01.2015;(Metin içindeki AYM kararlarına erişim, AYM resmi internet sayfası üzerinden sağlanmıştır).; Adil yargılanma hakkı konusunda detaylı bilgi için ayrıca bkz. İNCEOĞLU Sibel, Adil Yargılanma Hakkı, Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru, El Kitapları Serisi 4, Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru Sisteminin Desteklenmesi Ortak Projesi, Ankara, 2018, (AYM Internet Sayfası üzerinden erişime açılmıştır).; Ayrıca bkz. YAMLI Mehmet Sadık, Bireysel Başvuruda İdari Yargıya İlişkin İhlal Kararları, Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru Sisteminin Desteklenmesi Ortak Projesi, Ankara, (AYM Internet Sayfası üzerinden erişime açılmıştır).

4 Bkz. AYM, Neriman Polat Başvurusu, B. N. 2012/1223, K.T.05.11.2014; Ayrıca örneğin bkz. AYM, Şener-Berçin Başvurusu, B.N. 2013/5516, K.T. 22.01.2015; AYM, Nermin Aslan Başvurusu, B.N. 2018/7666, K.T.21.10.2020; AYM, Bahadır Uçar Başvurusu, B. N. 2013/8045, K.T.

07.01.2016; AYM, Muharrem Kılıç Başvurusu, B.N. 2012/1071, K.T. 11.03.2015; AYM, Muhsin Karaca Başvurusu, B.N. 2014/2211, K.T.

09.06.2016; AYM, İbrahim Can Başvurusu, B.N. 2012/1052, K.T. 23.07.2014; AYM, Aktif Elektrik Müh. İnş. San. Ve Tic. Ltd. Şti. Başvurusu, B.

N. 2012/855,K.T. 26/06/2014.

(9)

durum, dava açmak durumunda olan birey bakımından öngörülebilirliği kaldırdığı gibi, dava dilekçesinin reddi; eksikliğin tekrarı halinde ise “davanın reddi” olasılığını gündeme getirerek, esasen mahkemeye erişim hakkı bakımından engel oluşturmaktadır. Söz konusu maddede bu sorunları giderecek yönde iyileştirmeler yapılması gerekmektedir.

7- İdari Davaların Açılmasına İlişkin İYUK 6. Maddesinin UYAP İle Uyumlu Hale Getirilmesi Önerisi

Mevcut Durum:

Dilekçe üzerine uygulanacak işlem:

Madde 6 –1. Danıştay, idare mahkemesi ve vergi mahkemesi başkanlıklarına veya 4 ncü maddede yazılı yerlere verilen dilekçelerin harç ve posta ücretleri alındıktan sonra deftere derhal kayıtları yapılarak kayıt tarih ve sayısı dilekçenin üzerine yazılır. Dava bu kaydın yapıldığı tarihte açılmış sayılır.

2. Davacılara, kayıt tarih ve sayısını gösteren imzalı ve mühürlü, pulsuz bir alındı kağıdı verilir.

3.4 ncü maddede yazılı diğer yerlere verilen dilekçeler, en geç üç gün içinde Danıştay veya ait olduğu mahkeme başkanlığına taahhütlü olarak gönderilir. Bu yerlerde harç pulları bulunmadığı takdirde bunlara karşılık alınan paraların miktarı ve alındı kağıdının tarih ve sayısı dilekçelere yazılır.

4.Değişik: 10/6/1994-4001/4 md.) Herhangi bir sebeple harcı veya posta ücreti verilmeden veya eksik harç veya posta ücreti ile dava açılmış olması halinde, otuz gün içinde harcın ve posta ücretinin verilmesi ve tamamlanması hususu daire başkanı veya görevlendireceği tetkik hakimi, mahkeme başkanı veya hakim tarafından ilgiliye tebliğ olunur. Tebligata rağmen gereği yerine getirilmediği takdirde bildirim aynı şekilde bir daha tekrarlanır. Harç veya posta ücreti süresi içinde verilmez veya tamamlanmazsa davanın açılmamış sayılmasına karar verilir ve davacıya tebliğ olunur.

5.(Değişik: 10/6/1994-4001/4 md.)Dava açıldıktan sonra posta ücretinde tebliğ işlemlerinin yapılmasını engelleyecek şekilde azalma olması halinde, otuz gün içinde posta ücretinin tamamlanması daire başkanı veya görevlendireceği tetkik hakimi, mahkeme başkanı veya hakim tarafından ilgiliye tebliğ olunur. Tebligata rağmen gereği yerine getirilmediği takdirde bildirim aynı şekilde bir daha tekrarlanır.

Posta ücreti süresi içinde tamamlanmazsa dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir. Bu kararın tebliği tarihinden başlayarak üç ay içinde, noksanı tamamlanmak suretiyle yeniden işleme konulması istenmediği takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verilir ve davacıya tebliğ olunur.

6.(Değişik: 10/6/1994-4001/4 md.) 4 ve 5 inci fıkralardaki tebligat re'sen genel bütçeden yapılır.

Öneri:

2577 sayılı İYUK’un “Dilekçe üzerine uygulanacak işlem” başlıklı 6. maddesi 1982 yılında, o dönem dava dilekçelerinin mahkemeye verilmesi usulünden hareketle kaleme alınmıştır. Oysa bugün gelinen noktada UYAP üzerinden de dava açılabilmektedir. Bu açıdan bu maddenin UYAP ile uyumlu hale getirilmesi önerilmektedir.

Değerlendirme:

Maddede önerilen değişikliğin yapılmasıyla madde içeriğinin uygulama ile uyumlu olması sağlanacaktır.

8- İdari Davaların Açılmasına İlişkin Hak Kayıplarına Yol Açan “Özel Dava Açma Süreleri”nin İYUK Madde 7/1’de Yer Alan “Genel Dava Açma Süreleri” ile Uyumlu Hale Getirilmesi Önerisi

Mevcut Durum:

Dava açma süresi:

Madde 7 –

(10)

“1. Dava açma süresi, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gündür”

Öneri:

Mevzuatta idari yargının görev alanına giren yaklaşık 30 kadar kanunda 7, 10, 15, 30 ve 1 ay şeklinde düzenlenmiş özel dava açma süreleri bulunmaktadır. Hak kayıplarına yol açan bu özel kanunlardaki sürelerin 60 gün olarak değiştirilmesi gerekmektedir. Bir hukukçunun dahi tespit etmekte zorlanabileceği böylesine dağınık şekilde konumlanmış kısa dava açma5 sürelerini bilmelerini vatandaşlardan beklemek doğru değildir. Farklı dava açma süreleri vatandaşın yargıya erişim hakkını kısıtlamakta, AİHM tarafından da ihlal kararları verilmektedir6. Bu nedenle mahkemeye erişim hakkını mümkün ve gerçekten işler kılabilmek için, ekli listedeki dava açma sürelerinin değiştirilmesi önerilmektedir:

Örnek 1: 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu (1982) m. 20/A: 30 gün Örnek 2: 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu (1982) m. 20/B: 10 gün Örnek 3: 2575 sayılı Danıştay Kanunu (1982) m. 75/1: 15 gün.

Örnek 4: 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu (1983) m. 14/1: 30 gün.

Örnek 5: 2872 sayılı Çevre Kanunu (1983) m. 25/2: 30 gün.

Örnek 6: 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun (2012) m. 6/9: 30 gün.

Örnek 7: 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu (2013) m. 53/3: 7 gün; m. 80/1- ç: 15 gün ve 30 gün

Örnek 8: 6491 sayılı Türk Petrol Kanunu (2013) m. 23/4: 30 gün.

Örnek 9: 6200 sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünce Yürütülen Hizmetler Hakkında Kanun (1953) ek m. 6/9: 30 gün.

Örnek 10: 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu (2005) m. 24/5: 15 gün.

Örnek 11: 2559 sayılı Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu (1934) m. 6/2: 7 gün.

Örnek 12: 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun (2011) m.

32/9: 15 gün.

Örnek 13: 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu (2006) m. 102/4: 30 gün.

Örnek 14: 1380 sayılı Su Ürünleri Kanunu (1971) ek m. 3/4: 15 gün.

Örnek 15: 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (2013) m. 78/2: 30 gün.

Örnek 16: 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu (2004) m. 93/3:

30 gün.

5 AYM, Muharrem Kılıç Başvurusu, B.N. 2012/1071, K.T. 11.03.2015; AYM, Neriman Polat Başvurusu, B. N. 2012/1223, K.T.05.11.2014; Ayrıca;

Anayasa Mahkemesi mahkemeye erişmeyi aşırı derecede zorlaştıran/ imkânsız hale getiren uygulamaların mahkemeye erişim hakkını ihlal edebileceğini belirttikten sonra; dava açma/ kanun yollarına ilişkin olarak süreler getirilmesinin, anılan süreler dava açmayı imkânsız hale getiren nitelikte (kısalıkta) olmadıkça mahkemeye erişim hakkına aykırılık oluşturmayacağını belirtmektedir. Mahkeme yine aynı kararda;

ayrıca benzer yöndeki AİHM kararını (Osu/İtalya, B. No: 36534/97, 11/7/2002, §§ 36-40) örnek vererek, öngörülen süre şartlarının hukuka aykırı olarak yanlış uygulanması/hesaplanması sonucunda dava açma/kanun yollarına başvuru hakkını kullanılamamasının mahkemeye erişim hakkının ihlali olduğu yönündeki kanaatini ifade etmektedir. AYM, Şener-Berçin Başvurusu, B.N. 2013/5516, K.T. 22.01.2015; AYM, Remzi Durmaz Başvurusu, B.N. 2013/1718, K.T. 02.10.2013.

6 Örneğin bkz. “…36. Mahkemeye etkili erişim hakkı, mahkemeye başvuru konusunda tutarlı bir sistemin var olmasını ve dava açmak isteyen kişilerin mahkemeye ulaşmada açık, pratik ve etkili fırsatlara sahip olmasını gerektirmektedir. Özellikle hukuki belirsizlikler ya da uygulamadaki belirsizlikler kişilerin mahkemeye erişim hakkını ihlâl edebilmektedir (Aynı yöndeki AİHM kararı için bkz. Geffre/Fransa, B. No:

51307/99, 23/1/2003, § 34). Bu nedenle, mahkemeler usul kurallarını uygularken bir yandan âdil yargılanma hakkını ihlâl edebilecek aşırı şekilcilikten, diğer yandan da yasalar tarafından düzenlenen usul kurallarının ortadan kaldırılması sonucunu doğurabilecek aşırı gevşeklikten kaçınmalıdırlar (Aynı yöndeki AİHM kararı için bkz. Walchli/Fransa, B. No: 35787/03, 26/7/2007, § 29; Eşim/Türkiye, B.No: 59601/09, 17/9/2013, § 21).37. Usul kurallarının, hukuki güvenliğin sağlanması ve yargılamanın düzgün bir şekilde yürütülmesi sonucu adaletin tecelli etmesine hizmet etmek yerine kişilerin davalarının yetkili bir mahkeme tarafından görülmesi bakımından bir çeşit engel haline gelmeleri durumunda, mahkemeye erişim hakkı ihlal edilmiş olacaktır (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Efstathiou ve Others/Yunanistan, B. No:

36998/02, § 24)…”AYM, Neriman Polat Başvurusu, B. N. 2012/1223, K.T.05.11.2014; AYM, Aktif Elektrik Müh. İnş. San. Ve Tic. Ltd. Şti.

Başvurusu, B. N. 2012/855, K.T. 26/06/2014.

(11)

Örnek 17: 3093 sayılı Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanunu (1984) m. 5/f ve 6/1: 1 ay.

Örnek 18: 5553 sayılı Tohumculuk Kanunu (2006) m. 12/son: 7 gün.

Örnek 19: 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun (1953) m. 15/1: 15 gün; m. 20:

15 gün; m. 22/A-3: 30 gün; m. 58/1: 15 gün.

Örnek 20: 213 sayılı Vergi Usul Kanunu (1961) Mükerrer m. 49: 15 gün; Ek m. 7/4: 15 gün.

Örnek 21: 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun (2013) m. 7/3: 15 gün

Örnek 22: 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun (2001) m. 8/4: 15 gün.

Örnek 23: 4733 sayılı Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkol Piyasasının Düzenlenmesine Dair Kanun (2002) m. 8/10: 15 gün.

Örnek 24: 3093 sayılı Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanunu (1984) m. 5/f ve m. 6: 1 ay.

Örnek 25: 6964 sayılı Ziraat Odaları ve Ziraat Odaları Birliği Kanunu (1957) m. 33/3: 15 gün.

Örnek 26: 5393 sayılı Belediye Kanunu (2005) m. 23/3: 10 gün.

Örnek 27: 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu (2005) m. 27/6: 10 gün.

Değerlendirme:

Özel dava açma sürelerine ilişkin araştırma yapıldığında, bir üst paragrafta da değinildiği üzere; bu sürelerin oldukça çeşitli olduğu görülmektedir. Bu durum, aynı zamanda benzer nitelikte uyuşmazlıklar bakımından farklı dava açma süreleri öngörülmesi anlamına da gelmektedir.

Anayasal bir yükümlülük (m. 40/2) olmasına rağmen, idari işlemde başvuru yollarının gösterilmesi konusunda idarelerin farklı tutum içinde olabilmesi de düşünüldüğünde, mevzuatta birbirinden farklı pek çok dava açma süresi öngörülmesi, dava açma süresinin tespit edilerek davanın açılabilmesi noktasında bir engel oluşturacaktır. Dava açma süresinde yapılacak bir hatanın, davanın süre aşımından reddine neden olacağı düşünüldüğünde anılan durum; adil yargılanma hakkının bir parçası olan mahkemeye erişim hakkı bakımından önemli bir engel oluşturacaktır. Bu sebeple, bu özel kanunlarda yer alan dava açma sürelerinin idari uyuşmazlıklar bakımından 60 gün, vergi uyuşmazlıkları bakımından 30 gün yapılması çok faydalı olacaktır.

9- İYUK’un 8. Maddesine 4. Fıkra Eklenmek Suretiyle “İdari İzin Süresi” nin Dava Açma Süresinin Hesabında Ne Şekilde Dikkate Alınacağının Açıklığa Kavuşturulması Önerisi

Mevcut Durum:

Sürelerle ilgili genel esaslar

Madde 8 –1. Süreler, tebliğ, yayın veya ilan tarihini izleyen günden itibaren işlemeye başlar.

2. Tatil günleri sürelere dahildir. Şu kadarki, sürenin son günü tatil gününe rastlarsa, süre tatil gününü izleyen çalışma gününün bitimine kadar uzar.

3. Bu Kanunda yazılı sürelerin bitmesi çalışmaya ara verme zamanına rastlarsa bu süreler, ara vermenin sona erdiği günü izleyen tarihten itibaren yedi gün uzamış sayılır.

Öneri:

2577 sayılı İYUK’ta “idari izin” sürelerinin dava açma sürelerinin hesabında ne şekilde dikkate alınacağı düzenlenmemiştir. Bu konuda birbirinden farklı Danıştay içtihatları ortaya çıkmıştır. Danıştay’ın bir kısım içtihatları idari izin sürelerinin dava açma süresinin son gününe denk gelmesi halinde dava açılmayıp idari izin bittikten sonra açılan davalarda süreaşımı olacağı yönündedir. Buna karşılık Danıştay’ın diğer bir kısım içtihatları ise idari izin bitiminden sonra açılan davalarda süreaşımı yönünden

(12)

bir problem görmemektedir. Dava açma hakkı gibi önemli bir konuda vatandaşları böylesine belirsiz bir durumla karşı karşıya bırakmak hukuk devleti ilkesi ve belirlilik ilkesi ile bağdaşmaz7.

Bu nedenle İYUK’un “sürelerle ilgili genel esaslar” başlıklı 8. maddesine aşağıdaki 4. fıkranın eklenmesi önerilmektedir:

“İdari izin süreleri dava açma süresine dahildir. Şu kadar ki, sürenin son günü idari izin sürelerine rastlarsa, süre idari izni izleyen çalışma gününün bitimine kadar uzar”.

Değerlendirme:

Uygulamada sıklıkla gündeme gelen “idari tatil” sürelerinin, yargılamaya ilişkin süre hesabında ne şekilde dikkate alınacağı çeşitli sorunlara sebebiyet verdiğinden, anılan sürelerin yargılama süreleri bakımından ne şekilde etki yaratacağı hususunun açıklığa kavuşturulması; adil yargılanma hakkının bir parçası olan mahkemeye erişim hakkı bakımından önemli bir konudur.

10- İYUK Madde 9/2 Hükmünün Yürürlükten Kaldırılması Önerisi

Mevcut Durum:

Görevli olmayan yerlere başvurma:

Madde 9 – 1. (Değişik: 5/4/1990-3622/2 md.) Çözümlenmesi Danıştayın, idare ve vergi mahkemelerinin görevlerine girdiği halde, adli (…)yargı yerlerine açılmış bulunan davaların görev noktasından reddi halinde, bu husustaki kararların kesinleşmesini izleyen günden itibaren otuz gün içinde görevli mahkemede dava açılabilir. Görevsiz yargı merciine başvurma tarihi, Danıştay’a, idare ve vergi mahkemelerine başvurma tarihi olarak kabul edilir.

2. Adli (…)yargı yerlerine açılan ve görevsizlik sebebiyle reddedilen davalarda, görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra birinci fıkrada yazılı otuz günlük süre geçirilmiş olsa dahi, idari dava açılması için öngörülen süre henüz dolmamış ise bu süre içinde idari dava açılabilir.

Öneri:

2. fıkra hükmünün yürürlükten kaldırılması önerilmektedir.

Değerlendirme:

Yargılama süreci ve pratiği ile uyum sağlamayan maddenin 2. fıkrasının, kaldırılması önerilmektedir.

11- Vergi Mahkemelerinde Dava Açma Süresini İhmal Eden İYUK’un 10/2. Maddesinin Son Cümlesinde Değişiklik Yapılması Önerisi

Mevcut Durum:

Madde 10 –

İdari makamların sükutu:

“…2…Dava açılmaması veya davanın süreden reddi hallerinde, altmış günlük sürenin bitmesinden sonra yetkili idari makamlarca cevap verilirse, cevabın tebliğinden itibaren altmış gün içinde dava açabilirler”.

Öneri:

Maddenin 2. fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesi önerilmektedir:

7 Örneğin, adli tatil süresinin sonu konusunda Danıştay’ın (ve Yargıtay) farklı kararlarının mahkemeye erişim hakkı engeli olduğu;

mahkemeye etkili erişim hakkından bahsedebilmek için mahkemeye başvuru konusunda tutarlı bir sistemin ve kişilerin mahkemeye ulaşabilmek için açık, pratik ve etkili fırsatlara sahip olmasının varlığının gerekli olduğu ve bu çerçevede hukuki/ uygulamadaki belirsizliklerin mahkemeye erişim hakkını ihlâl edebildiği(AİHM, Geffre/Fransa, B. No: 51307/99, 23/1/2003, § 34). yönünde kararı için bkz. AYM, Muharrem Kılıç Başvurusu, B.N. 2012/1071, K.T. 11.03.2015; Ayrıca bilgi için örneğin bkz. AYM, Şener-Berçin Başvurusu, B.N. 2013/5516, K.T. 22.01.2015;

AYM, Neriman Polat Başvurusu, B. N. 2012/1223, K.T.05.11.2014; AYM, Aktif Elektrik Müh. İnş. San. Ve Tic. Ltd. Şti. Başvurusu, B. N. 2012/855, K.T. 26.06.2014.

(13)

“Dava açılmaması veya davanın süreden reddi hallerinde, altmış günlük sürenin bitmesinden sonra yetkili idari makamlarca cevap verilirse, cevabın tebliğinden itibaren dava açma süresi içinde dava açabilirler”.

Değerlendirme:

Vergi mahkemelerinde dava açma süresi İYUK’un 7. maddesine göre 30 gündür. Dolayısıyla İYUK’un 10/2. maddesinin son cümlesinde geçen “altmış gün” ibaresinin “dava açma süresi” şeklinde değiştirilmesi önerilmektedir.

12- İYUK’un 11. Maddesindeki Belirsizliklerin Giderilmesi Önerisi

Mevcut Durum:

Üst makamlara başvurma:

Madde 11 –1. İlgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan, idari dava açma süresi içinde istenebilir. Bu başvurma, işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durdurur.

2. Altmış gün içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır.

3. İsteğin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması halinde dava açma süresi yeniden işlemeye başlar ve başvurma tarihine kadar geçmiş süre de hesaba katılır.

4. (Mülga: 10/6/1994-4001/6 md.) Öneri:

Maddenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesi önerilmektedir:

1. İlgililer tarafından idari dava açılmadan önce, birel veya düzenleyici bir idari işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan, idari dava açma süresi içinde istenebilir. Bu başvurma, işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durdurur.

2. Altmış gün içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır.

3. Altmış günlük süre içinde idarece verilen cevap kesin değilse ilgili bu cevabı, isteminin reddi sayarak dava açabileceği gibi, kesin cevabı da bekleyebilir. Bu takdirde dava açma süresi işlemez. Ancak, bekleme süresi başvuru tarihinden itibaren altı ayı geçemez.

4. İsteğin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması halinde dava açma süresi yeniden işlemeye başlar ve başvurma tarihine kadar geçmiş süre de hesaba katılır.

5. İlgililer, 10 uncu madde uyarınca yaptıkları müracaatın reddedilmesi üzerine bu madde uyarınca da başvuruda bulunabilirler.

Değerlendirme:

İYUK’un 11. maddesinin uygulanmasında çok fazla belirsizlik bulunmaktadır. Bir defa maddenin düzenleyici işlemleri kapsayıp kapsamadığı belli değildir. Bu nedenle Danıştay’ın birbiriyle çelişik içtihatları bulunmaktadır. İkincisi, 10. maddede yer alan “kesin olmayan cevap” hususu bu 11.

maddede düzenlenmemiştir. Bu da uygulamada karışıklıklara neden olmaktadır. Üçüncüsü, 10. madde uyarınca yapılan bir müracaatın reddedilmesi üzerine 11. madde müracaatının yapılıp yapılamayacağı konusunda da farklı Danıştay içtihatları bulunmaktadır. Vatandaşların hak arama hürriyeti önündeki belirsiz durumları kaldırmak ve yargı içtihatlarının farklılaşmasını önlemek için bu maddenin değiştirilmesi önerilmektedir8.

8 Örneğin bkz. AYM, Neriman Polat Başvurusu, B. N. 2012/1223, K.T.05.11.2014; Ayrıca örneğin bkz. AYM, Bahadır Uçar Başvurusu, B. N.

2013/8045, K.T. 07.01.2016; AYM, Muharrem Kılıç Başvurusu, B.N. 2012/1071, K.T. 11.03.2015; AYM, Muhsin Karaca Başvurusu, B.N.

2014/2211, K.T. 09.06.2016; AYM, İbrahim Can Başvurusu, B.N. 2012/1052, K.T. 23.07.2014.

(14)

13- İYUK’un 12. Maddesi Uygulamasındaki Belirsizliklerin Giderilmesi Önerisi

Mevcut Durum:

İptal ve tam yargı davaları:

Madde 12 – İlgililer haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştay’a ve idare ve vergi mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilirler. Bu halde de ilgililerin 11 nci madde uyarınca idareye başvurma hakları saklıdır.

Öneri:

Maddenin son cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesi önerilmektedir:

“Yukarıda belirtilen durumlarda ilgililerin idari dava açmadan önce idareye başvurma hakları saklıdır”.

Değerlendirme:

Maddenin son cümlesi ile 11. maddeye atıf yapılması anlamlı değildir. Zira 11. madde idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan istenmesine ilişkindir. İkinci olarak, değişiklik yapılması önerilen bu son cümlenin, kendinden önce gelen cümleyi mi yoksa kendinden önce gelen bütün cümleleri mi kastettiği konusunda uygulamada belirsizlikler bulunmaktadır. Bu durum da içtihat farklılıklarına yol açmaktadır. Sonuç olarak maddenin son cümlesi uygulamada belirsizlikler doğurmaktadır. Bu da hukuki güvenlik ilkesine aykırılık oluşturmaktadır.9

14- İYUK’un 13/1 Maddesi Uygulamasındaki Belirsizliklerin Giderilmesi Önerisi

Mevcut Durum:

Doğrudan doğruya tam yargı davası açılması:

Madde 13 – 1. İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava açılabilir…

Öneri:

Maddenin 1. fıkrasında yapılacak düzenleme ile, maddede öngörülen 1 ve 5 yıllık sürelerin başlangıcı bakımından farklı yorumları ortadan kaldıracak düzenleme yapılması önerilmektedir. Danıştay bazı uyuşmazlıklarda 1 ve 5 yıllık sürelerin başlangıcında “idari eylemin tamamlanması ve zararın ortaya çıkması”, bazı uyuşmazlıklarda ise “eylemin idariliğinin ortaya çıkması” kriterini esas almaktadır. Bu durum Danıştay’ın bireylerin dava açma hakkını mümkün olduğunca korumak çabasından kaynaklanmakla beraber, kişiler bakımından belirlilik ve öngörülebilirliği sağlamak ve bu şekilde de mahkemeye erişim hakkının kullanımını kolaylaştırmak amacıyla, mevcut düzenlemenin farklı yorumlara sebebiyet vermeyecek şekilde ele alınması gerekmektedir. AİHM de, dava açma süresinin

9 AYM, Neriman Polat Başvurusu, B. N. 2012/1223, K.T.05.11.2014; AYM, Bahadır Uçar Başvurusu, B. N. 2013/8045, K.T. 07.01.2016; AYM, Muharrem Kılıç Başvurusu, B.N. 2012/1071, K.T. 11.03.2015; AYM, Muhsin Karaca Başvurusu, B.N. 2014/2211, K.T. 09.06.2016; AYM, İbrahim Can Başvurusu, B.N. 2012/1052, K.T. 23.07.2014; AYM, Aktif Elektrik Müh. İnş. San. Ve Tic. Ltd. Şti. Başvurusu, B. N. 2012/855,K.T.

26/06/2014.; Ayrıca (İYUK m.12 hükmünün gündeme geldiği bir kararda); Usul şartlarının birden fazla yoruma sebep olabildiği hallerde, dava açma haklarını engelleyecek şekilde katı bir yorum/uygulama yapılmaması yönündeki AİHM içtihadına değinilen bir AYM kararı için bkz. AYM, Şener-Berçin Başvurusu, B.N. 2013/5516, K.T. 22.01.2015; ayrıca bkz. AYM, Nuria Tapias Gemisi Başvurusu, B. N. 2014/4484, K. T. 11.01.2017.

(15)

başlangıcının somut ve açık olmamasını mahkemeye erişim hakkı bakımından engel olarak görmektedir.10

Değerlendirme:

Yapılacak düzenleme ile, maddenin 1. fıkrasında öngörülen 1 ve 5 yıllık sürelerin başlangıcı bakımından konunun netleştirilmesi; dava açma süresi ile ilişkisi sebebiyle mahkemeye erişim, dolayısıyla adil yargılanma hakkı ile yakından ilgilidir.

15- İYUK’un 14/3/a Hükmünde Değişiklik Yapılması Önerisi

Mevcut Durum:

Dilekçeler üzerine ilk inceleme:

“3. (Değişik: 5/4/1990-3622/5 md.) Dilekçeler, Danıştayda daire başkanının görevlendireceği bir tetkik hakimi, idare ve vergi mahkemelerinde ise mahkeme başkanı veya görevlendireceği bir üye tarafından:

a) Görev ve yetki, b) İdari merci tecavüzü, c) Ehliyet,

d) İdari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadığı, e) Süre aşımı,

f) Husumet,

g) 3 ve 5 inci maddelere uygun olup olmadıkları, Yönlerinden sırasıyla incelenir…”.

Öneri:

Maddenin 3. fıkrasında aşağıdaki şekilde değişiklik yapılması önerilmektedir:

“3. (Değişik: 5/4/1990-3622/5 md.) Dilekçeler, Danıştayda daire başkanının görevlendireceği bir tetkik hakimi, idare ve vergi mahkemelerinde ise mahkeme başkanı veya görevlendireceği bir üye tarafından:

a) Görev b)Yetki,

c) İdari merci tecavüzü….”

Değerlendirme:

İdari davalarda “yetki” hususunun “görev”den sonra tespit edilebilmesi sebebiyle, her iki husus,

“görev” öncelikli olmak kaydıyla farklı bentlerde düzenlenmelidir.

16- İYUK’un Madde 14 Hükmüne İlk İnceleme Konularının Niteliği Konusunda Ekleme Yapılması Önerisi

Mevcut Durum:

Dilekçeler üzerine ilk inceleme

Madde 14 – 1. Dilekçeler Danıştayda Evrak Müdürlüğünce kaydedilir ve Genel Sekreterlikçe görevli dairelere havale olunur…5. İlk incelemeyi yapanlar, bu noktalardan kanuna aykırılık görmezler veya daire veya mahkeme tarafından ilk inceleme raporu yerinde görülmezse, tebligat işlemi yapılır. 6.

Yukarıdaki hususların ilk incelemeden sonra tespit edilmesi halinde de davanın her safhasında 15 nci madde hükmü uygulanır”.

Öneri:

10 AİHM, De Geouffre de La Pradelle Kararı, B.N. 12964/87, K.T.16.12.1992, §35 (Nakleden; Doğru Osman/Nalbant Atilla, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi Açıklama ve Önemli Kararlar, 1. Cilt, Avrupa Konseyi-Yargıtay Yayını, 2012, s. 628), AİHM mahkemeye erişim hakkının etkili ve somut nitelikte olması gerektiğini; bunun ise tesis edilen işleme yönelik somut ve açık itiraz imkânı gerektirdiğini ifade etmektedir. AİHM, Bellet Fransa Kararı, B.N. 23805/94, K.T. 04.12.1995, AİHM, Zubac/Hırvatistan Kararı, 40160/12, B.N. K.T. 05.04.2018, Son iki karar için bkz.

https://inhak.adalet.gov.tr/Resimler/Dokuman/301020201146166MaddeRehberiMedeni.pdf. (AİHS’nin 6. Maddesine İlişkin Rehber, Adil Yargılanma Hakkı, Medeni Hukuk Yönü, 30.04.2020).

(16)

Dilekçeler üzerine ilk inceleme

Madde 14 – 1. Dilekçeler Danıştayda Evrak Müdürlüğünce kaydedilir ve Genel Sekreterlikçe görevli dairelere havale olunur…5. İlk incelemeyi yapanlar, bu noktalardan kanuna aykırılık görmezler veya daire veya mahkeme tarafından ilk inceleme raporu yerinde görülmezse, tebligat işlemi yapılır. 6. İlk inceleme konuları kamu düzeninden olup, yukarıdaki hususların ilk incelemeden sonra tespit edilmesi halinde de davanın her safhasında 15 nci madde hükmü uygulanır”.

Değerlendirme:

Maddenin 6. fıkrasında, ilk inceleme konularının kamu düzeninden olduğunun açıkça belirtilmesi, mevcut 6. fıkrayı tamamlar nitelikte olacaktır.

17- İYUK Madde 15 Hükmünde, İYUK’un 14. Maddesine Atıf Yapılan Hususlarının İsmen (Açıkça) Belirtilmesi Önerisi

Mevcut Durum:

İlk inceleme üzerine verilecek karar:

Madde 15 – 1. (Değişik: 5/4/1990-3622/6 md.) Danıştay veya idare ve vergi mahkemelerince yukarıdaki maddenin 3 üncü fıkrasında yazılı hususlarda kanuna aykırılık görülürse, 14 üncü maddenin;

a) 3/a bendine göre adli (…) yargının görevli olduğu konularda açılan davaların reddine; idari yargının görevli olduğu konularda ise görevli veya yetkili olmayan mahkemeye açılan davanın görev veya yetki yönünden reddedilerek dava dosyasının görevli veya yetkili mahkemeye gönderilmesine,

b) 3/c, 3/d ve 3/e bentlerinde yazılı hallerde davanın reddine,

c) 3/f bendine göre, davanın hasım gösterilmeden veya yanlış hasım gösterilerek açılması halinde, dava dilekçesinin tespit edilecek gerçek hasma tebliğine,

d) 3/g bendinde yazılı halde otuzgün içinde 3 ve 5 inci maddelere uygun şekilde yeniden düzenlenmek veya noksanları tamamlanmak yahut (c) bendinde yazılı hallerde, ehliyetli olan şahsın avukat olmayan vekili tarafından dava açılmış ise otuzgün içinde bizzat veya bir avukat vasıtasıyla dava açılmak üzere dilekçelerin reddine,

e) 3/b bendinde yazılı halde dilekçelerin görevli idare merciine tevdiine,…”

Öneri:

İYUK 14. maddenin ilgili bentlerine harf belirtmek suretiyle atıf yapılması yerine, atıf yapılan bentlerin içeriğinin açıkça düzenlenmesi maddenin anlaşılmasını kolaylaştıracaktır.

Değerlendirme:

Değişiklik önerisi ile, madde 15’in anlaşılabilirliğini kolaylaştırmak amaçlanmaktadır.

18- İYUK’un Madde 16/4 2. Cümle Hükmüne Yapılacak Ekleme ile Uygulamadaki Belirsizliğin Giderilmesi Önerisi

Mevcut Durum:

Tebligat ve Cevap Verme

“4. Taraflar, sürenin geçmesinden sonra verecekleri savunmalara veya ikinci dilekçelere dayanarak hak iddia edemezler. (Ek cümle: 11/4/2013-6459/4 md.) Ancak, tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktar, süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere artırılabilir ve miktarın artırılmasına ilişkin dilekçe otuz gün içinde cevap verilmek üzere karşı tarafa tebliğ edilir”.

Öneri:

4. fıkranın 2. cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesi önerilmektedir:

(17)

“4. Taraflar, sürenin geçmesinden sonra verecekleri savunmalara veya ikinci dilekçelere dayanarak hak iddia edemezler. (Ek cümle: 11/4/2013-6459/4 md.) Ancak, tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktar, süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin, karar kesinleşinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle artırılabilir veya azaltılabilir ve buna dair dilekçe otuz gün içinde cevap verilmek üzere karşı tarafa tebliğ edilir”.

Değerlendirme:

4. fıkranın 2. cümlesinde yapılacak değişiklikle ıslah talebinin11 ne zamana kadar yapılabileceği konusunda uygulamada yaşanan tereddütlerin ortadan kaldırılması amaçlanmaktadır. Aynı zamanda ıslahın miktarın azaltılmasını da kapsadığı düzenlenmiştir.

19- Duruşmalara İlişkin Esasların Düzenlendiği İYUK Madde 18 Hükmüne Duruşmada Tutanak Tutulması Hususunun Eklenmesi ve Görevsiz veya Yetkisiz Mahkemeler Tarafından Yapılan Duruşmaların Tekrarlanması Önerisi

Mevcut Durum:

Duruşmalara ilişkin esaslar:

Madde 18 – 1. Duruşmalar açık olarak yapılır. Genel ahlakın veya kamu güvenliğinin gerekli kıldığı hallerde, görevli daire veya mahkemenin kararı ile, duruşmanın bir kısmı veya tamamı gizli olarak yapılır. 2. Duruşmaları başkan yönetir. 3. Duruşmalarda taraflara ikişer defa söz verilir. Taraflardan yalnız biri gelirse onun açıklamaları dinlenir; hiç biri gelmezse duruşma açılmaz, inceleme evrak üzerinde yapılır. 4. Danıştayda görülen davaların duruşmalarında savcının bulunması şarttır. Taraflar dinlendikten sonra savcı yazılı düşüncesini açıklar. Bundan sonra taraflara son olarak ne diyecekleri sorulur ve duruşmaya son verilir. 5. Duruşmalı işlerde savcılar, keşif, bilirkişi incelemesi veya delil tespiti yapılmasını yahut işlem dosyasının getirtilmesini istedikleri takdirde, bu istekleri görevli daire veya kurul tarafından kabul edilmezse, işin esası hakkında ayrıca yazılı olarak düşünce bildirirler”.

Öneri:

Maddeye 6. fıkra olarak aşağıdaki hükümlerin eklenmesi önerilmektedir:

“Tarafların duruşma esnasındaki iddia ve savunmaları tutanağa bağlanarak imza altına alınır”.

“Görevsiz veya yetkisiz mahkemeler tarafından yapılan duruşmalar tekrarlanır”.

Değerlendirme:

Duruşmalarda söz konusu olan beyanların tutanak altına alınması hususu, beyanların daha iyi değerlendirilmesi çerçevesinde yargılamanın içeriğine katkı sağlayacağı gibi; yargılama faaliyetinde düzenin oluşmasını da sağlayacaktır. Ayrıca görevsiz veya yetkisiz mahkemeler tarafından yapılan duruşmaların tekrarlanıp tekrarlanmayacağı konusunda farklı içtihatlar bulunmaktadır. Bu nedenle görevsiz veya yetkisiz mahkemeler tarafından yapılan duruşmaların, görevli ve yetkili mahkemede kanaat oluşması açısından, tekrarlanması gerektiği konusunda bir hüküm eklenmelidir.

20- Özelleştirme Yüksek Kurulu 09.07.2018 Tarihinde Kaldırıldığından İYUK’un 20/a/1-c Maddesindeki İbarenin Değiştirilmesi Önerisi

Mevcut Durum:

İvedi yargılama usulü:

Madde 20/A–Ek: 18/6/2014-6545/18 md.)

“1. İvedi yargılama usulü aşağıda sayılan işlemlerden doğan uyuşmazlıklar hakkında uygulanır:

a) İhaleden yasaklama kararları hariç ihale işlemleri.

11 Eski tarihli olmakla beraber, ıslah konusunun mahkemeye erişim hakkı ile ilişkisi bakımından bkz. AİHM, Erten-Türkiye Kararı, 2011/14674, K.T. 25.11.2014 (Legalbank Elektronik Hukuku Bankası)

(18)

b) Acele kamulaştırma işlemleri.

c) Özelleştirme Yüksek Kurulu kararları…”

Öneri:

İYUK’un 20/A/1-c maddesinde yer alan “Özelleştirme Yüksek Kurulu kararları” ibaresinin “24/11/1994 tarihli Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun uyarınca alınan kararlara” şeklinde değiştirilmesi önerilmektedir.

Değerlendirme:

Özelleştirme Yüksek Kurulu’nu düzenleyen 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanunun 3/1. maddesi, 09.07.2018 tarih ve 30473 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 02.07.2018 tarih ve 703 sayılı KHK’nın 85/e maddesi hükmü gereğince yürürlükten kaldırılmıştır. Bu nedenle İYUK’un 20/A/1-c maddesinde yer alan “Özelleştirme Yüksek Kurulu kararları” ibaresinin “24/11/1994 tarihli Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun uyarınca alınan kararlara” şeklinde değiştirilmesi önerilmektedir.

21- Tebligat Kanunu’nda Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlamak Amacıyla Mahkeme Kararlarında Halihazırda Yer Verilen UETS (Ulusal Elektronik Tebligat Sistemi) Numarasının İYUK’un 24. Maddesinde Yapılacak Değişiklikle Yasal Zemine Kavuşturulması Önerisi

Mevcut Durum

Kararlarda bulunacak hususlar:

Madde 24 –Kararlarda:

a) Tarafların ve varsa vekillerinin veya temsilcilerinin ad ve soyadları yahut unvanları ve adresleri, b) Davacının ileri sürdüğü olayların ve dayandığı hukuki sebeplerin özeti istem sonucu ile davalının savunmasının özeti,

c)Değişik: 10/6/1994-4001/11 md.) Danıştayda görülen davalarda tetkik hakimi ve savcının ad ve soyadları ile düşünceleri,

d) Duruşmalı davalarda duruşma yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise hazır bulunan taraflar ve vekil veya temsilcilerinin ad ve soyadları,

e) Kararın dayandığı hukuki sebepler ile gerekçesi ve hüküm; tazminat davalarında hükmedilen tazminatın miktarı,

f) Yargılama giderleri ve hangi tarafa yükletildiği,

g) Kararın tarihi ve oybirliği ile mi, oyçokluğu ile mi verildiği,

h) Kararı veren mahkeme başkan ve üyelerinin veya hakiminin ad ve soyadları ve imzaları ve varsa karşı oyları,

ı) Kararı veren dairenin veya mahkemenin adı ve dosyanın esas ve karar numarası,belirtilir.

Öneri:

İdari yargıda mahkeme kararlarında UETS (Ulusal Elektronik Tebligat Sistemi) numarasının İYUK’un kararlarda bulunacak hususlar başlıklı 24. maddesinde yer almasına ilişkin düzenleme yapılması önerilmektedir. Ayrıca, uygulamada kararların yazım süreci ve süresi konusunda yaşanan farklılıkları gidermek açısından karara bağlanan davalarda kararların yazım süresine ilişkin maddede düzenleme yapılmalıdır. Bunun yanısıra taraflara yükletilecek yargılama giderlerinin neler olduğunun maddede ismen açıklanması da, gerek medeni yargılama gerek idari yargılama usulünde karmaşık bir konu olan yargılama giderleri konusunda açıklık sağlamış olacaktır.

Değerlendirme:

Tebligat Kanunu’nda yapılan değişikliklere uyum sağlamak amacıyla mahkeme kararlarında halihazırda yer verilen UETS numarasının İYUK’un 24. maddesinde yapılacak değişiklikle yasal zemine

(19)

kavuşturulması önem taşımaktadır. Ayrıca, kararların yazım süresinin 24. maddede açıkça belirtilmesi, yargılamanın makul sürede tamamlanması yönüyle hem usul ekonomisi hem de adil yargılanma hakkını gerçekleştirmek bakımından önemli bir adım olacaktır. Yine kararlarda yer alacak olan yargılama giderlerinin neler olduğunun maddede açıkça belirtilmesi, bu konuda yaşanabilecek muhtemel sorunları da önleyebilecektir.

22- İYUK’un Tarafların Kişilik veya Niteliğinde Değişiklik Başlıklı 26/1. Maddesindeki Eksik Düzenlemelerin Giderilmesi Önerisi

Mevcut Durum:

Tarafların kişilik veya niteliğinde değişiklik:

Madde 26 –1. Dava esnasında ölüm veya herhangi bir sebeple tarafların kişilik veya niteliğinde değişiklik olursa, davayı takip hakkı kendisine geçenin başvurmasına kadar; gerçek kişilerden olan tarafın ölümü halinde, idarenin mirasçılar aleyhine takibi yenilemesine kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına ilgili mahkemece karar verilir. Dört ay içinde yenileme dilekçesi verilmemiş ise, varsa yürütmenin durdurulması kararı kendiliğinden hükümsüz kalır…

Öneri:

Tarafların kişilik veya niteliğinde değişiklik:

Madde 26 –1. Dava esnasında ölüm veya herhangi bir sebeple tarafların kişilik veya niteliğinde değişiklik olursa, davayı takip hakkı kendisine geçenin 1 yıl içinde takibi yenilemesine kadar ya da vergi borcuna dava açan gerçek kişinin ölümü halinde, idarenin mirasçılar aleyhine 1 yıl içinde takibi yenilemesine kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına ilgili mahkemece karar verilir. Dört ay içinde yenileme dilekçesi verilmemiş ise, varsa yürütmenin durdurulması kararı kendiliğinden hükümsüz kalır.

Değerlendirme:

İYUK’un 26. maddesi tarafların kişilik veya niteliğinde değişiklik olması üzerine davanın sona ermesine ilişkin önemli bir konuyu düzenlemektedir. Bu açıdan vatandaşların haklarını korumak için maddenin belirsizlikler içermemesi gerekmektedir.

Maddenin 1. fıkrasında en önemli eksiklik, dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilen davalarda mirasçıların veya davayı takip hakkı kendisine geçenlerin mahkemeye ne kadar süre içerisinde başvurmaları gerektiği düzenlenmemiştir. Bu konuda 1 yıllık süre önerilmektedir. Yine idarenin mirasçılar aleyhine takibi yenileme durumunun vergi borcuna dava açan gerçek kişiler bakımından olduğu da açıkça düzenlenmiştir.

Ayrıca fıkrada geçen “ilgili mahkeme”nin hangi mahkeme olduğunun belirtilmesi, bu sebeple yaşanacak belirsizlikler ve hak kayıplarının önüne geçecektir.

23- İYUK’un Tarafların Kişilik veya Niteliğinde Değişiklik Başlıklı 26/2. Maddesindeki Eksik Düzenlemenin Giderilmesi Önerisi

Mevcut Durum:

Tarafların kişilik veya niteliğinde değişiklik:

Madde 26

2. Yalnız öleni ilgilendiren davalara ait dilekçeler iptal edilir.

Öneri:

2. fıkranın şu şekilde olması önerilmektedir: “Yalnız öleni veya niteliğinde değişiklik olanı ilgilendiren iptal davalarına ait dilekçeler iptal edilir”.

Değerlendirme:

Maddenin 2. fıkrasında “Yalnız öleni ilgilendiren davalara ait dilekçeler iptal edilir.” (actio personalis moritur cum personale) hükmü bulunmaktadır. Şüphesiz bu hüküm ancak iptal davaları bakımından

(20)

geçerli olabilir. Tam yargı davaları, maddi ve manevi bir tazminat istemine konu olan davalar olduğu için mirasçılara intikal / transfer etmektedir. Ayrıca davacının gerçek kişi olmadığı, tüzel kişi olduğu ve sadece o tüzel kişiliği ilgilendiren durumlarda dilekçenin iptal edilip edilmeyeceğine ilişkin bir düzenleme maddede düzenlenmemiştir. Danıştay’a göre de dava konusu işlem yalnız ticaret sicilinden kaydı silinen şirketin menfaatine ilişkin ise “yalnız öleni ilgilendiren davalara ait dilekçeler iptal edilir”

kuralı kıyasen uygulanır.12 Bu hususlar göz önünde bulundurularak 2. fıkranın şu şekilde olması önerilmektedir: “Yalnız öleni veya niteliğinde değişiklik olanı ilgilendiren iptal davalarına ait dilekçeler iptal edilir”.

24- İYUK’un Tarafların Kişilik veya Niteliğinde Değişiklik Başlıklı 26/3. Maddesindeki Eksik Düzenlemenin Giderilmesi Önerisi

Mevcut Durum:

Tarafların kişilik veya niteliğinde değişiklik:

Madde 26

3. (Değişik: 5/4/1990-3622/9 md.) Davacının gösterdiği adrese tebligat yapılamaması halinde, yeni adresin bildirilmesine kadar dava dosyası işlemden kaldırılır ve varsa yürütmenin durdurulması kararı kendiliğinden hükümsüz kalır. Dosyanın işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak bir yıl içinde yeni adres bildirilmek suretiyle yeniden işleme konulması istenmediği takdirde, davanın açılmamış sayılmasına karar verilir.

Öneri:

İYUK m. 26/3’teki kuralın hem ilk derece mahkemelerinde hem de kanun yollarına bakan yargı yerlerinde uygulama alanı bulmalıdır. Danıştay’a göre bu kural hem ilk derece mahkemelerinde hem de kanun yollarına bakan yargı yerlerinde uygulama alanı bulur.13

Değerlendirme:

Maddenin önerilen şekilde değiştirilmesi suretiyle, oluşabilecek tereddütlerin giderilmesi amaçlanmaktadır.

25- İYUK’un 27/1. Maddesine Bir Cümle Eklenmesi Önerisi

Mevcut Durum:

Yürütmenin durdurulması

Madde 27 – (Değişik: 10/6/1994-4001/12 md.)

“1. Danıştayda veya idari mahkemelerde dava açılması dava edilen idari işlemin yürütülmesini durdurmaz…”

Öneri:

Çevre, orman ve imar gibi konuların nitelikleri dikkate alındığında, yürütmeyi durdurma kararının gecikmesinin yaratabileceği olumsuz sonuçları engelleyebilmek adına; bu konularda açılacak iptal davalarında işlemin yürütülmesinin otomatik olarak durmasının faydalı olacağı düşünülmektedir. Bu açıdan fıkraya “Ancak çevre, orman ve imar konularında dava açılması dava edilen işlemin yürütülmesini durdurur.” şeklinde bir cümle eklenmelidir.

Değerlendirme:

Maddenin 1. fıkrasına bu yönde bir cümle eklenmesinin, bu konular bakımından davanın sonunda

“iptal” kararı verilmesinin anlamlı olmasını sağlamak için bu konularla ilgili davalar açıldığında işlemin yürütmesinin otomatikman durması önem arz etmektedir. Bu şekilde telafisi imkânsız zararların

12 D8D, E. 2016/4464, K. 2017/3550, KT. 03.05.2017, DD, sy. 145, s. 350-351.

13 D10D, E. 1986/1417, K. 1986/1566, KT. 15.09.1986.

(21)

doğması daha davanın başında önlenmiş olacaktır. Örneğin çevrenin yok olması veya madencilik faaliyetleri için ağaçların kesilmesi önlenmiş olacaktır.

26- İYUK’un 27/2. Maddesinin Yeniden Düzenlenmesi Önerisi

Mevcut Durum:

Yürütmenin durdurulması

Madde 27 – (Değişik: 10/6/1994-4001/12 md.)

2.(Değişik: 2/7/2012-6352/57 md.) Danıştay veya idari mahkemeler, idari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda, davalı idarenin savunması alındıktan veya savunma süresi geçtikten sonra gerekçe göstererek yürütmenin durdurulmasına karar verebilirler…

Öneri:

Maddenin 2. fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesi önerilmektedir:

Yürütmenin durdurulması

Madde 27 – (Değişik: 10/6/1994-4001/12 md.)

2.(Değişik: 2/7/2012-6352/57 md.) Danıştay veya idari mahkemeler, idari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğması ve idari işlemin hukuka aykırılığı konusunda ciddi belirtilerin bulunması durumunda, davalı idarenin savunması alındıktan veya savunma süresi geçtikten sonra gerekçe göstererek yürütmenin durdurulmasına karar verebilirler…

Değerlendirme:

Maddenin 2. fıkrasında yürütmenin durdurulmasının esasa ilişkin koşullarından biri olarak “açıkça hukuka aykırılık hali” nin öngörülmesinin, iptal kararı ve yürütmenin durdurulması kararları arasındaki ivedilik/geçici tedbir olma farkını ortadan kaldırdığı düşünüldüğünde; anılan ifadenin “idari işlemin hukuka aykırılığı konusunda ciddi belirtilerin bulunması” şeklinde değiştirilmesi gerekmektedir. Ancak, anılan düzenlemenin Anayasanın 125/4 hükmünün tekrarı niteliğinde olması, Anayasa değişikliğini de gerekli kılmaktadır.

Maddeye ayrıca; yürütmeyi durdurma talebinin reddi halinde de, kararın gerekçeli olması gerektiği hususu eklenmelidir. Çünkü talebi reddedilen ilgilinin, maddenin 7. fıkrasında öngörülen itiraz mekanizmasını tam anlamıyla kullanabilmesi, red kararının gerekçesi14 hakkında bilgi sahibi olmasını gerektirmektedir. Aksi halde, karara karşı öngörülen itiraz imkânı; şekli bir imkân olmak dışında bir anlam ifade etmeyecektir.

27- Hak Arama Özgürlüğünü Kolaylaştırmak İçin Yürütmenin Durdurulması İstemlerinde Teminatın İstisna Haline Getirilmesi Önerisi

Mevcut Durum:

Yürütmenin durdurulması

Madde 27 – (Değişik: 10/6/1994-4001/12 md.)

…6. Yürütmenin durdurulması kararları teminat karşılığında verilir; ancak, durumun gereklerine göre teminat aranmayabilir. Taraflar arasında teminata ilişkin olarak çıkan anlaşmazlıklar, yürütmenin durdurulması hakkında karar veren daire, mahkeme veya hakim tarafından çözümlenir. İdareden ve adli yardımdan faydalanan kimselerden teminat alınmaz…

Öneri:

6. fıkra hükmünün aşağıdaki şekilde değiştirilmesi önerilmektedir:

14 Bkz. Anayasa m. 141, AYM, Latif Hacıbekiroğlu Başvurusu, B.N. 2014/6011, K.T.22.09.2016; Gerekçeli kararın taraflara itiraz etme hakkı sağlaması yönünde bkz. AİHM, Armen Deryan Türkiye Kararı, 2004/41721, K.T.21.07.2015 (Son karar için bkz. Legalbank Elektronik Hukuk Veri Tabanı).

Referanslar

Benzer Belgeler

Dar anlamda mahkeme devlet tarafından görevlendirilen, adalet dağıtım işiyle uğraşan yerdir.. Geniş anlamda mahkeme yargı işlevini yürüten

• Ağır ceza mahkemeleri ile büyükşehir belediyesi bulunan illerde, büyükşehir belediyesi sınırları içerisindeki il ve ilçenin adı ile anılan sulh veya asliye

• Farklı yargı kollarına mensup yargı mercilerinden en az ikisi tarafından, görevle ilgili olmaksızın kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş, aynı konuya ve sebebe

a) Seçimlerin başlamasından bitimine kadar, seçimin düzen içinde yönetimi ve dürüstlüğüyle ilgili bütün işlemleri yapmak veya yaptırmak, seçim süresince ve seçimden

örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti

İzmir Kalkınma Ajansı tarafından 2019 yılı proje teklif çağrıları kapsamında ilan edilen TR31/19/KARE01-KARE02 referans numaralı Özel Sektörün Kurumsal Kapasitesinin

 Büyükbaş hayvan yetiştiriciliği faaliyetlerinden kaynaklı amonyak (ör. hayvan atıkları), metan ve azot oksit (ör. hayvan besleme ve hayvan atıkları),

maddesinin 1.fıkrasında "Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya