• Sonuç bulunamadı

PRIVATIZATION OF NATURAL MONOPOLIES-THE CASE OF AIR NAVIGATION SERVICESPRIVATIZATION OF NATURAL MONOPOLIES-THE CASE OF AIR NAVIGATION SERVICES

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "PRIVATIZATION OF NATURAL MONOPOLIES-THE CASE OF AIR NAVIGATION SERVICESPRIVATIZATION OF NATURAL MONOPOLIES-THE CASE OF AIR NAVIGATION SERVICES"

Copied!
14
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

http://dx.doi.org/10.17740/eas.econ.2016.V5‐07

 

PRIVATIZATION OF NATURAL MONOPOLIES-THE CASE OF AIR NAVIGATION SERVICESPRIVATIZATION OF NATURAL MONOPOLIES-THE CASE OF AIR NAVIGATION

SERVICES

ismail Çağrı Özcan *

* THE UNIVERSITY OF ILLINOIS AT URBANA-CHAMPAIGN E-mail: cagriucla@gmail.com

Copyright © 2016 ismail Çağrı Özcan. This is an open access article distributed under the Eurasian Academy of Sciences License, which permits unrestricted use, distribution, and reproduction in any medium, provided the original work is properly cited.

ABSTRACT

There exists a strong tendency to privatize the airports and air carriers in the air transport industry. The Turkish flag-carrier Turkish Airlines has been privatized through public offerings and some of the airports managed by State Airports Authority of Turkey have been privatized through Build-Operate-Transfer and Long Term Lease schemes. But natural monopolistic air navigation services, which are indispensable part of the air transport industry, lagged behind the corporatization, commercialization, and privatization trends not only in Turkey but also in the rest of the world. This study aims at analyzing the private participation in the provision of the air navigation services, evaluating the country cases, and discussing the Turkish context.

After the analyses, it was concluded that privatizing air navigation services might not be a viable option at the moment in Turkey but the provision of such services in a more autonomous and commercial approach might lead to certain improvements.

Keywords: Natural monopoly, air navigation services, privatization, air transportation, strategy JEL-Clasification: L33, L21, L12, L32

DOĞAL TEKELLERİN ÖZELLEŞTİRİLMESİ-HAVA SEYRÜSEFER HİZMETLERİ ÖRNEĞİ

ÖZET

Havayolu ulaştırması sektöründe havaalanlarının ve havayolu şirketlerinin özelleştirilmesi

yönünde kuvvetli bir eğilim bulunmaktadır. Nitekim Ülkemizde de milli havayolu şirketi Türk

Hava Yolları Anonim Ortaklığı halka arz yoluyla özelleştirilmiş, Devlet Hava Meydanları

İşletmesi Genel Müdürlüğü bünyesindeki bazı havaalanlarının işletmeciliği ise Yap-İşlet-

(2)

Devret veya Uzun Dönemli Kiralama gibi yöntemlerle kısmen veya tamamen özel sektöre devredilmiştir. Ancak ifa ettiği görev itibarıyla sektörün vazgeçilmez unsurlarından biri olan doğal tekel niteliğindeki hava seyrüsefer hizmetleri hem dünyada hem de Ülkemizde şirketleşme, ticarileşme ve özelleştirme eğiliminin nispeten dışında kalmıştır. Bu çalışmanın amacı, hava seyrüsefer hizmetlerinde özel sektör katılımını irdelemek, ülke örneklerini değerlendirmek ve benzer örnekler çerçevesinde Türkiye’deki durumu ele almaktır. Yapılan analizler sonrasında, hava seyrüsefer hizmetlerinin özelleştirilmesinin Ülkemiz şartlarında şu an için çok uygun bir seçenek olmadığı, ancak bu hizmetlerin daha özerk ve ticari mantıkla sunulması halinde bir takım iyileşmelerin yaşanabileceği sonucuna varılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Ulaştırma Yönetimi, Demiryolu Sektörü, Serbestleşme, Özelleştirme

1. GİRİŞ

Hava seyrüsefer (HS) hizmetleri, havayolu ulaştırması sektörü içinde fazla göz önünde olmamakla birlikte, ifa ettiği görev itibarıyla sektörün vazgeçilmez unsurlarından biridir. HS hizmetleri sayesinde hava taşıtları birbirleri ya da her türlü mania ile çarpışmadan hızlı ve güvenli bir hava trafik akışı içinde bulunurlar.

Havayolu ulaşımı sektörünün diğer alt bileşenleri olan havayolu şirketleri, havaalanları ve yer hizmeti tedarikçileri, giderek serbestleşen, rekabetin arttığı ve kamunun işletmeci vasfını özel sektöre devretmeye meylettiği bir ortamda faaliyet göstermelerine rağmen HS hizmetleri, ifa edilen görevin emniyet boyutu ve yapı itibarıyla rekabete fazla imkan vermeyen doğal tekel konumları nedeniyle bu eğilimin nispeten dışında kalmıştır. Ancak doğal tekel konumları nedeniyle rekabet ortamı tesis edilememesine rağmen, HS hizmet sağlayıcılarının sahiplik yapılarında özel sektöre yer vererek onları daha verimli bir işletme yapısına kavuşturmak mümkün olduğu gibi şirketleştirme yoluyla gelir-gider dengesini gözetmek gibi, kamunun karar alma mekanizmalarındaki etkisinin azalması açısından bakıldığında aslında birer ön özelleştirme uygulaması olarak da adlandırabileceğimiz yöntemlerle de HS hizmet sağlayıcılarının performanslarını ve verimliliklerini artırmak mümkündür.

Dünyada yukarıda bahsettiğimiz anlamda HS özelleştirme uygulamalarındaki artış, bu konuda henüz somut adım atmamış ülkeler için bir labaratuvar özelliği taşımaktadır. Türkiye özelinde baktığımızda ise, halen Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü (DHMİ) çatısı altında; ayrı bir organizasyon yapısına halen kavuşamamış ve yaygın anlayışa göre DHMİ’nin ana faaliyet konusu olarak görülen havalimanı işletmeciliğini destekleyici ve dolayısıyla da daha çok ikincil bir rol almakta olan HS hizmetleri, organizasyonel anlamda ve/veya özelleştirme açısından bakıldığında yeni gelişmelere gebe bir konumda görülmektedir.

Bu çalışmanın amacı, HS hizmetlerinde özel sektör katılımını irdelemek, ülke örneklerini

değerlendirmek ve benzer örnekler çerçevesinde Türkiye’deki durumu ele almaktadır. Altı

bölümden oluşan bu çalışmanın ikinci bölümünde özelleştirmenin kavramsal tanımı yapılacak,

havayolu ulaştırma sektöründe ve HS hizmetlerindeki özelleştirme uygulamalarına değinilecek

ve Türkiye’deki ulaştırma özelleştirmeleri özetlenecektir. Üçüncü bölümde, hava HS hizmetleri

(3)

 

özelleştirmelerinin avantajları ve dezavantajları literatürdeki çalışmalar ışığında mukayese edilecektir. Dördüncü bölümde HS özelleştirme uygulamaları açısından farklı ülke örnekleri analiz edilecektir. Beşinci bölümde Türkiye’deki HS hizmetlerinin durumu ele alınacak, son bölümde ise sonuç ve değerlendirmelere yer verilecektir.

2. HAVAYOLU ULAŞTIRMASINDA ÖZELLEŞTİRMELER

Literatürde özelleştirmeye yönelik çok sayıda tanım bulunmaktadır. Örneğin Boycko ve arkadaşlarına  göre  özelleştirme,  istihdam  üzerindeki  kontrol  hakkının  politikacılardan  yöneticilere  aktarılması  ve  yöneticiler  ile  özel  yatırımcıların  nakit  akımları  üzerindeki  sahiplik  derecelerinin  artışıdır  (Boycko  ve  arkadaşları,  1996).  Ramamurti  (2000)  ise  özelleştirme  uygulamalarını  geniş  ve  dar  şeklinde  ikiye  ayırırken,  geniş  özelleştirmeyi  özel  sektörün  ekonomideki  rolünün  artmasına  neden  olan  her  türlü  önlem, dar özelleştirmeyi ise varlıkların kamudan özel sektöre geçişi olarak tanımlamaktadır. 

 

Birleşik Krallık’da 1980’li yılların başında Başbakan Margaret Thatcher hükümetinin en önemli politika araçlarından biri olarak öne çıkan ve ilerleyen zamanda tüm dünyaya yayılan özelleştirme uygulamalarının amaçları ülkeden ülkeye farklılık göstermektedir. Örneğin Gupta'ya göre (1999) gelişmiş ülkeler, başta büyüme oranlarındaki düşüş, işsizlik ve enflasyondaki artış ve yatırımlardaki azalma gibi nedenlerle özelleştirmeye sıcak bakarken, gelişmekte olan ülkelerin özelleştirme yaparken temel motivasyonu, ciddi borç krizlerinden kurtulmak için gelir elde etmektir. Ancak ister gelişmiş, isterse de gelişmekte olan ülke olsun, özelleştirme yapan ülkelerin temel amaçları; (i) rekabeti ortamını tesis ederek verimliliği artırmak ve firmaların sermaye piyasalarından borçlanmasına imkan vermek, (ii) kamu borcunu azaltmak, (iii) kamunun karar alma mekanizmalarındaki rolünü azaltmak, (iv) ekonomik varlıkların sahipliğini tabana yaymak, (v) çalışanların, çalıştıkları işletmelerin mülkiyetinden pay almalarını desteklemek ve (vi) refah ve geliri yeniden paylaştırmak şeklinde özetlenebilir (Yarrow, 1986).

Tablo-1: Türkiye’de Ulaştırma Özelleştirmeleri

Alt Sektör  Proje/KİT Adı ve Özelleştirme Modeli  Proje Sahibi Kuruluş 

Havayolu  Ulaştırması   

                                Denizyolu  Ulaştırması   

Türk Hava Yolları Anonim Ortaklığı (HA)  USAŞ (HA) (BS) 

HAVAŞ (BS) 

Antalya Havalimanı I. Dış Hatlar Terminal Binası Projesi (YİD) (UDK)  Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Terminal Projesi (YİD) (UDK)  Antalya Havalimanı II. Dış Hatlar Terminal Binası Projesi (YİD) (UDK)  Dalaman Havalimanı Dış Hatlar Terminal Binası Projesi (YİD) (UDK)  Esenboğa Havalimanı İç ve Dış Hatlar Terminal Binaları Projesi (YİD)   Adnan Menderes Havalimanı Dış Hatlar Terminal Binası Projesi (YİD) (UDK)  Bodrum Havalimanı Dış Hatlar Terminal Binası Projesi (YİD) (UDK)  İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı (YİD)  

Zafer Havalimanı (YİD)  

Çukurova Bölgesel Havalimanı (YİD)   İstanbul Yeni Havalimanı (YİD)   Zonguldak Çaycuma Havalimanı (UDK)  Alanya Gazipaşa Havalimanı (UDK)  Aydın Çıldır Havalimanı (UDK)   

 

Güllük Gemi Yanaşma İskelesi  Çanakkale Kepez Limanı Üst Yapı İnşaatı  Bodrum Gemi Yanaşma İskelesi 

ÖİB  ÖİB  ÖİB  DHMİ  DHMİ  DHMİ  DHMİ  DHMİ  DHMİ  DHMİ  SSM  DHMİ  DHMİ  DHMİ  DHMİ  DHMİ  DHMİ      AYGEM  AYGEM  AYGEM 

(4)

                  Karayolu  Ulaştırması 

Tekirdağ, Rize, Ordu, Sinop, Giresun ve Hopa Limanları (1997)   Antalya Limanı (1998) 

Marmaris ve Alanya Limanları (2000)  

Çeşme, Kuşadası, Trabzon ve Dikili Limanları (2003)  Mersin Limanı  

İskenderun Limanı  DİTAŞ 

Deniz Nakliyat   

Göcek Tüneli  

İstanbul Boğazı Karayolu Tüp Geçişi 

Kuzey Marmara Otoyolu ve İstanbul 3. Boğaz Köprüsü  Gebze‐Orhangazi‐İzmir Otoyolu 

Sabunubeli Tüneli  

TDİ  TDİ  TDİ  TDİ  TCDD  TCDD  ÖİB  ÖİB    KGM  AYGEM  KGM  KGM  KGM 

ÖİB:   Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 

DHMİ:  Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü  TDİ:  Türkiye Denizcilik İşletmeleri 

TCDD:  Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları  AYGEM:  Altyapı Yatırımları Genel Müdürlüğü   SSM:  Savunma Sanayii Müsteşarlığı   KGM:  Karayolları Genel Müdürlüğü 

HA:   4046 Sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun Kapsamında Halka Arz Modeliyle Özelleştirme  BS:   4046 Sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun Kapsamında Blok Satış Modeliyle Özelleştirme 

YİD:   3996 Sayılı Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap‐İşlet‐Devret Modeli Çerçevesinde Gerçekleştirilmesi Hakkında Kanun Kapsamında Gerçekleştirilen Yap‐

İşlet‐Devret Projesi  

UDK:   5335 Sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Kapsamında Uzun Dönemli Kiralama Modeliyle  Özelleştirme 

İHD:   4046 Sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun Kapsamında İşletme Hakkı Devri Modeliyle Özelleştirme  

Havacılık  sektörü  özelinde  bakıldığında,  havaalanlarının,  havayolu  şirketlerinin  ve  yer  hizmeti  tedarikçilerinin özelleştirilmesi dünya genelinde örnekleri sıkça görülen bir uygulamadır. Türkiye’de de  hepsi geçmişte kamu iktisadi teşebbüsü (KİT) statüsünde faaliyet gösteren havayolu şirketi Türk Hava  Yolları, yer hizmeti şirketi Havaalanları Yer Hizmetleri A.Ş. (HAVAŞ) ve uçak ikram şirketi Uçak Servisi  A.Ş. (USAŞ) ilerleyen yıllarda özelleştirilmiştir. Havaalanlarında ise halka arz ve blok satış gibi mülkiyetin  özel  sektöre  geçtiği  modeller  yerine,  yap‐işlet‐devret  (YİD)  ve  işletme  hakkı  devri/uzun  dönemli  kiralama  gibi  özelleştirme  yöntemleri  tercih  edilmiştir.  Bu  kapsamda  Ülkemizin  havayolu  yolcu  trafiğinin %90’dan fazlasına hizmet veren toplam on adet havalimanı (İstanbul Atatürk, İstanbul Sabiha  Gökçen, Antalya, Ankara Esenboğa, İzmir Adnan Menderes, Dalaman, Bodrum‐Milas, Alanya Gazipaşa,  Zonguldak Çaycuma ve Zafer) kısmen veya tamamen özel sektör tarafından işletilmektedir. Kısmen özel  sektör  tarafından  işletilmekte  olan  havalimanlarında  kara  tarafı  operasyonları  olarak  da  tanımlanan  yolcu  terminalleri,  otoparklar  ve  diğer  tesisler  özel  sektör  uhdesinde  iken,  tamamen  özel  sektör  tarafından  işletilmekte  olan  havalimanlarında  kara  tarafı  operasyonlarına  ilave  olarak  hava  tarafı  operasyonları olarak tanımlanan pist, apron ve taksirutların işletilmesi, bakım‐onarımları gibi faaliyetler  de özel sektör tarafından yerine getirilmektedir. Ancak tamamen özel sektör tarafından işletilmekte  olan  havalimanlarında  dahi,  HS  hizmetlerinin  DHMİ  tarafından  verilmeye  devam  edildiğinin  altını  çizmek gerekir.   

 

3. LİTERATÜR TARAMASI

Havayolu şirketleri ve havaalanları, havayolu ulaştırması sisteminde ilk akla gelen ögelerdir. Oysa HS  sistemleri ön planda olmasalar da en az havalimanları ve havayolu şirketleri kadar havayolu ulaştırması  sistemi  içinde  görev  alırlar.  Zira  karadaki  ve  denizdeki  muadillerinin  aksine  3  boyutlu  bir  ortamda  seyahat  eden,  gece  şartlarında  ve  sisli  ortamlarda  gözle  görüşün  sıfıra  kadar  düştüğü  bir  ortamda 

(5)

 

çevrelerindeki uçak trafiğini genellikle gözle takip edemeyen (gözle tespit edildiğinde de uçaklarından  yüksek  hızından  dolayı  ihtiyaç  duyulan  manevra  süresinin  her  zaman  mevcut  olmayabildiği)  uçaklar  karadan  seyrüsefer  desteğine  ihtiyaç    duyarlar.  Brooker  (2004),  bir  HS  sisteminin  temel  amaçlarını  emniyet, kapasite, performans ve çevre olarak sıralamaktadır. Burada emniyet; havadaki çarpışmaların  ve kazaların önlenmesini, kapasite; hava trafik talebine cevap verilebilmesini, performans; rötarların  yüzdesi,  ekonomik  rotalar  ve  uçakların  yakıt  tüketimi  gibi  parametreleri,  çevre  ise;  dışsallıkların  asgariye indirilmesini ve kirlilik seviyelerinin düşürülmesini ifade etmektedir. 

 

Her ne kadar dünya genelinde havayolu taşımacılığında ve havaalanı işletmeciliğinde serbestleşme ve  özelleştirme  modelleri  sıkça  uygulanmış  olsa  da,  HS  hizmetlerinde  bu  yönde  fazlaca  gelişme  sağlanamamıştır. Button ve McDougall’a (2006) göre bundaki sebepler, HS hizmetlerinin doğal tekel  konumunda olmaları nedeniyle bu alanda rekabet ortamının sağlanamaması ve HS hizmetlerinin fazla  göz önünde olmaması nedeniyle politik karar alma süreçlerinden uzak kalmalarıdır. HS sistemlerinin  doğal tekel konumunda olmaları, kamu mülkiyeti ve işletmeciliğini veya sıkı bir şekilde regüle edilen  ticari bir işletme yapısını beraberinde gerektirmektedir. Yerel bazda hava trafik yönetimi hizmetlerinde  rekabet ortamı zaman zaman temin edilebiliyor olsa da, özellikle yüksek irtifa uçuşlarının tek bir elden  yönetilmesi zaruridir (Button ve McDougall, 2006). Öte yandan havayolu ulaştırma sektörünün şebeke  yapısı, bütün şebekeye yönelik bilgilerin tek bir merkezden yönetilmesi gerekliliğini ve dolayısıyla da  doğal  tekel  konumunda  hizmet  sunma  ihtiyacını  artırmaktadır.  Doğal  tekel  konumunda  olan  HS  hizmetlerinin  ticarileştirilmeleri  veya  özelleştirilmeleri  durumunda  ise  regülasyona  tabi  olmaları  gerekmektedir.  Zira  kar  güdüsüyle  hareket  edilmesi  durumunda,  gerek  yüksek  tarifelerle  tekel  konumunun  kötüye  kullanılması,  gerekse  de  maliyetleri  düşürmek  için  hizmet  standartlarından  ve  dolayısıyla da emniyetten ödün verilmesi gibi durumlarla karşılaşmamak için regülasyon zaruridir.    

HS hizmetlerinin özelleştirilmesi arkasında yatan nedenler diğer kamu teşebbüslerinin ve hizmetlerinin özelleştirilme nedenleri ile paralellik göstermektedir. Bu nedenlerden ilki, gelişen teknolojinin kamu idaresi altında iken yeterli ve hızlı bir şekilde takip edilememesidir. Charles ve Newman (1995), HS örgütlerinin özelleştirilme gerekçelerinden biri olarak, ileri teknoloji ürünler kullanılan bu örgütlerde, sürekli olarak değişime uğrayan ileri teknolojiye sahip sistemlerin yenilenmesinde devletin idari yapısından, bütçe sisteminin prosedürlerinden ve devletin bürokratik yönetim anlayışından kaynaklanan gecikmeler üzerinde durmaktadır.

Sonuçta, bu gecikmeler nedeniyle hem teknolojik yenilikler yeterince takip edilememekte, hem de artan havayolu trafiğine hizmet vermeye yönelik kapasite artırıcı yatırımlar zamanında gerçekleştirilememektedir. Bu tür gecikmelerin diğer bir sonucu ise, havacılık teknolojilerinin uçaklarda ve aviyonik sistemlerde kullanılması sonucu elde edilecek faydaların asgariye inmesidir. HS örgütlerinin özelleştirilmesindeki diğer gerekçeler ise, verimsiz hizmet sunumu, zamanında ve önceden belirlenen bütçe içinde gerçekleştirilemeyen yatırım projeleri ve yatırımların finansmanında yaşanan sıkıntılardır. HS hizmetlerinin özelleştirilmesinde halen dünyadaki en uç ülke konumundaki Birleşik Krallık’da Ulaştırma Bakanlığı (2000), Milli Hava Trafik Hizmetleri Şirketinin (NATS) özelleştirilmesinin amaçlarını:

 Hizmet sunumu ile regülasyonu ayırarak havacılık emniyetini artırmak 

 Sivil ve askeri kesimin birarada çalışması sonucu NATS’ın milli güvenliğe katkısını sürdürmek 

 NATS’ın  gerekli  proje  ve  yönetim  uzmanlığına  ve  yatırımlar  için  yeterli  finansmana  erişimini  sağlamak ve böylece uzun vadede emniyetli ve verimli bir HS sistemi geliştirmek 

(6)

 Teşvik  mekanizması  ve  regülasyon  çerçevesinde,  NATS’a  iş  geliştirmede  ticari  serbestiyet  tanımak  

 Zamanında ve üretken yatırımları teşvik etmekte ve havayolu şirketlerinin paralarının karşılığı  olan  hizmeti  vermekte  başarısız  olan  “maliyet  artı”  regülasyonu  yerine  teşvik  bazlı  bir  regülasyon  uygulaması getirmek 

 Vergi mükelleflerinin paralarının doğru bir şekilde değerlendirilmesini ve gelir elde edilmesini  sağlamak ve böylece diğer ulaştırma yatırımlarının finansmanına destek olmak 

 Kamunun borçlanması üzerinde baskı oluşturmadan yatırım yapılmasını sağlamak 

 NATS’ın  yatırım  programı  ve  yeni  iş  fırsatları  ile  ilgili  risklerinin  özel  sektör  tarafından  üstlenilmesini sağlamak 

 Kamuya, düzenleyici kuruma ve toplumun geneline karşı hesap verebilirliği sağlamak  şeklinde sıralamıştır. 

Ancak HS hizmetlerinin yapısı, verilen hizmetin doğrudan trafik emniyetini ilgilendiriyor olması ve sivil uçuşların askeri uçuşlar ve diğer askeri kısıtlamalar çerçevesinde yürütülmesi gerekliliği, devletlerin HS hizmetlerini özelleştirme hususunda radikal ve hızlı karar almalarına engel olmaktadır. Bu nedenle, HS hizmetlerini verme görevinin, devletin hiyerarşik yapısında yer alan birimlerden alınarak karar alma, yatırım ve finansman gibi konularda bağımsız olan, kamu sahipliğindeki şirketlere devredilmesi ve bu hizmetlerin ticarileştirilmesi, genellikle özelleştirmeye alternatif olarak görülmekte ve bu yolla hizmet sunumunda verimlilik artışı hedeflenmektedir.

 

Kuşkusuz  HS  hizmetleri  özelleştirmeleri,  beklenen  faydaları  yanında  bazı  olası  sorunları  da  içermektedir. HS hizmetlerinin özelleştirilmesinin veya ticarileştirilmesinin getirebileceği sıkıntılardan  ilki, özelleştirme/ticarileşme sonrasında finansal açıdan bağımsız olan bu organizasyonların olası kriz  dönemlerinde mali açıdan sıkıntıya düşmeleridir. Geleneksel organizasyon yapısına sahip HS hizmeti  sağlayıcısı, kriz dönemlerinde (11 Eylül sonrası dönemde olduğu gibi) devlet kaynakları ile ayakta kalma  imkanına  sahipken,  özelleştirilen/ticarileşen  HS  hizmetleri  sunucusu  bu  imkandan  yoksun  kalabilmektedir. 

 

HS hizmetlerinin özelleştirilmesi/ticarileştirilmesi sonrasında yaşanabilecek diğer bir olumsuzluk, küçük  şehirlere veya ücra bölgelere düzenlenen seferlere uygulanan HS ücret tarifesinin artma ihtimalidir. HS  hizmetleri geleneksel olarak ülkenin tümünde aynı tarife üzerinden ücretlendirilmekte, böylece de HS  hizmeti  birim  maliyeti  daha  yüksek  olan  küçük  şehirlere  veya  ücra  bölgelere  düzenlenen  seferler,  trafiğin  yoğun  olduğu  şehirlerdeki  seferlerden  alınan  ücretlerle  sübvanse  edilmektedir.  Oysa  ticarileşme  sonrası  dönemde,  Avustralya  ve  Yeni  Zelanda  gibi  ülkelerde  bölgesel  bazda  maliyetlere  bağlı  bir  ücretlendirme  tarifesi  getirilmiş  ve  bunun  sonucunda  küçük  şehirlere  ve  ücra  bölgelere  düzenlenen seferlerden alınan HS hizmeti ücreti artmıştır (USGAO, 2005a). Bu durum, anılan yerlere  düzenlenen  ve  trafiği  yoğun  diğer  hatlardan  daha  az  karlı  hale  gelen  seferlerin  havayolu  şirketleri  tarafından kaldırılması veya azaltılması ihtimalini beraberinde getirmektedir.  

 

HS hizmetlerinin özelleştirilmesine getirilen diğer bir eleştiri, kuruluşların gerçek değerlerinden daha  düşük  bir  bedel  karşılığında  özelleştirildikleri  ve  bunun  sonucunda  kamunun  zarara  uğratıldığı  yönündedir. Örneğin Kanada'da Genel Denetim Ofisi, 1,5 milyar Kanada Dolarlık bir değer üzerinden  özelleştirilen  Kanada'daki  seyrüsefer  sistemlerinin  ve  altyapısının  gerçek  değerinin  2,3‐2,4  milyar 

(7)

 

Kanada Doları aralığında olduğunu belirtmiştir (USGAO, 2005b). HS hizmetlerinin özelleştirilmelerine  getirilen  başka  bir  eleştiri  ise,  özelleştirilen/ticarileştirilen  HS  hizmetleri  sağlayıcısının  yüksek  maaş  vermesi  nedeniyle  sektördeki  vasıflı  personelin  önemli  bir  kısmını  kendine  çekmesi  sonrasında  sektörde  insan  kaynağı  temininde  sıkıntı  yaşandığı  şeklindedir.  Özellikle  HS  hizmetleri  sağlayıcısını  regüle  etmekle  görevli  kuruluşlar,  devlet  imkanları  dahilinde  HS  hizmetleri  sağlayıcısı  ile  rekabet  edebilir  düzeyde  maaş  verememesi  nedeniyle  sektörün  denetiminde  ve  yönlendirilmesinde  zaman  zaman sıkıntı yaşayabilmektedir (USGAO, 2005a). 

 

Amerika  Birleşik  Devletlerindeki  hava  trafik  kontrolörleri  derneği  tarafından  hazırlatılan  ve  HS  hizmetlerinin özelleştirilmesinin konu alındığı raporda da bu özelleştirme girişimlerine çeşitli eleştiriler  getirilmektedir (NATCA, 2003). Bu eleştirilerden ilki, HS hizmetlerinin işgücü ağırlıklı bir hizmet olması  nedeniyle,  bu  alanda  verimliliğe  yönelik  uygulanacak  tedbirlerin  ancak  işgücü  sayısında  azalma  ile  sağlanabileceği,  bunun  da  HS  emniyetini  olumsuz  yönde  etkileyeceği  yönündedir.  Aynı  raporda  getirilen  diğer  bir  eleştiri  konusu,  özelleştirilen  HS  hizmetleri  sağlayıcılarının  çalışanları  ile  olan  ilişkilerinde daha fazla sorun yaşadığı şeklindedir. 

 

HS hizmet sağlayıcılarında ticarileşme ve özelleştirme uygulamalarının henüz emekleme aşamasında olması, bu uygulamaların performansa etkileri üzerine yapılan akademik çalışma sayısının düşük kalmasına neden olmaktadır. Bu konuda yapılan ilk çalışmada McDougall ve Roberts (2008), HS hizmet sağlayıcılarının ticarileşmeleri sonrasında, çoğu durumda hizmet kalitesinde artış yaşandığını, HS güvenlik seviyelerinde gerileme yaşanmadığını ve hatta bazı durumlarda HS güvenliğinde iyileşme görüldüğünü, maliyetlerde genel bir düşüş yaşandığını ve paydaşlarla ilişkilerde (sendikalar, devlet, askeri HS hizmet sunucuları gibi) sorun yaşanmadığını belirtmiştir. Bu konuda yapılmış ikinci çalışmada Button ve Neiva (2014), Avrupa’daki 36 adet HS hizmet sağlayıcısının verimliliklerini 2002-2009 dönemi için veri zarflama analizi yöntemiyle karşılaştırmıştır. Araştırmanın sonucuna göre, beklentilerin aksine şirketleşmiş veya özelleştirilmiş HS hizmet sağlayıcıları, bu hizmetleri sağlayan ve doğrudan kamuya bağlı birimlere göre daha düşük verimde faaliyet göstermektedir. Button ve Neiva’ya göre (2014), şirketleşmiş veya özelleştirilmiş HS hizmet sağlayıcılarının düşük performansının altında yatan temel neden, her ne kadar şirketleştirilmiş olsalar da bu hizmet sağlayıcıların halen getiri oranı (rate of return) regülasyonuna tabi olarak faaliyet göstermeleri ve bunun da gereksiz yatırımlara ve insan gücü uygulamalarına sebep olmasıdır. Button ve Neiva’ya (2014) göre diğer bir olası açıklama ise, şirketleştirilmiş olan HS hizmet sağlayıcılarının başlangıçta en düşük verimlilik seviyesinde faaliyet gösteren hizmet sağlayıcıları olması ve şirketleşme sonrasında verimlilik artışının birden değil, zaman içinde tedricen gerçekleşiyor olma ihtimalidir.

4. ÜLKE ÖRNEKLERİ

Ülke örnekleri incelendiğinde, sadece dört adet HS hizmet sağlayıcısının (Kanada örneğinde sermaye  sahipliğinden  ziyade  üyelik  sisteminin  olduğu  bir  yapı  olmakla  birlikte)  pay  sahipliğinin  kısmen  özel  sektöre  devredilmesi  yoluyla  özelleştirildiği  görülmektedir  (Diğer  taraftan,  Alman  Hükümeti  2004  yılında  HS  hizmet  sağlayıcısı  DFS’in  %74.9  oranındaki  hissesini  özel  sektöre  devretme  yönünde  bir  açıklama yapmış ve sonrasında Alman  Parlamentosu taslağı 2006 yılında yasalaşan Hava Seyrüsefer  Kanunu ile onaylamış olsa da, planın Anayasada hava trafik yönetiminin bir devlet kuruluşu tarafından 

(8)

verilmesi  yönündeki  hükümle  çelişmesi  sonrasında  süreç  durdurulmuştur  (ICAO,  2013)).  Ancak  bu  örnekler içinde sadece Birleşik Krallık ve Kanada’da özel sektör yönetimde gerçek anlamda söz sahibi  olabilmekte,  Tayland  ve  İsviçre  örneklerinde  ise  özel  sektörün  sahiplik  ve  yönetim  yapısındaki  katılımları  nispeten  sembolik  seviyede  kalmaktadır.  Ancak  hayata  geçirilen  ve  birbirlerinden  farklı  sahiplik, yönetim ve organizasyon yapılarına sahip özelleştirilmiş bu dört adet HS hizmet sağlayıcıları  da  dahil  olmak  üzere  dünyadaki  tüm  HS  hizmet  sağlayıcılarının  ortak  noktası,  hiçbirinin    kar  amacı  güden bir yapı olarak tasarlanmamış olmasıdır (McDougall ve Roberts, 2008).  

 

Tablo‐2: Örnek Ülkelerin HS Hizmet Sağlayıcılarının Yapıları 

  Şirketleşme  Ticarileşme  Özelleşme 

Arjantin 

Avustralya  ✓ 

Belçika 

Bolivya  

Brezilya 

Kamerun 

Kanada  ✓  ✓ 

Şili 

Çin 

Fransa 

Almanya  ✓  ✓ 

Hindistan 

Japonya 

Ürdün 

Malezya 

Meksika 

Hollanda  ✓ 

Yeni Zelanda  ✓ 

Peru  ✓ 

Senegal  ✓ 

Güney Afrika Cumhuriyeti  ✓ 

Tayland  ✓  ✓ 

Türkiye 

Birleşik Krallık  ✓  ✓ 

Amerika Birleşik Devletleri  Kısmen 

Kaynak: Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü tarafından 2013 yılında hazırlanan 25 ülke bazındaki örnek çalışmalar  kullanılarak  yazar  tarafından  hazırlanmıştır  (http://www.icao.int/sustainability/pages/Eap_ER_ 

Databases_CaseStudies_ANSPs.aspx, en son ziyaret tarihi 20 Şubat 2016).  

 

Tablo‐2, Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü tarafından 2013 yılında hazırlanan ve toplam 25 ülkedeki  hava  ulaştırma  sektörlerinin  incelendiği  çalışmanın  sonuçlarına  göre  HS  hizmet  sağlayıcılarının  şirketleşme,  ticarileşme  ve  özelleşme  açısından  durumlarını  göstermektedir.  Yukarıda  da  belirtildiği  üzere,  Birleşik  Krallık,  Kanada,  Tayland  ve  İsviçre  dışındaki  ülkeler,  HS  hizmetlerini  tamamen  devlet  sahipliğinde vermeyi tercih etmiştir. Geriye kalan ülkelerin bir kısmı, HS hizmetlerini veren kuruluşlarını  şirketleştirerek  ve  ticarileştirerek,  bu  kuruluşların  hem  karar  alma  mekanizmalarında  daha  özgür  olmalarını, hem de ticari bir mantıkla faaliyet göstererek (kar amacı gütmeseler bile) en azından gelir  gider dengelerini sağlamalarını temin etmeye çalışmışlardır.  

(9)

 

Birleşik Krallık Örneği

Birleşik Krallık’daki HS hizmetleri sağlayıcısı Milli Hava Trafik Hizmetleri Şirketi (National Air Traffic Services-NATS) tarafından 1997 yılında yapılan bir çalışmada, gelecek 10 yılda artan havayolu trafiğine cevap verebilmek için yıllık 100 milyon sterlin tutarında yatırım yapılması gerektiği ortaya konulmuştur (NAO, 2002). Ancak, gerek bu büyüklükteki bir kaynağın kamu şartlarında temin edilmesine yönelik soru işaretleri, gerekse de Ulaştırma Bakanlığının NATS’ın bu çaptaki bir yatırım programını verimli olarak yürütemeyebileceği yönündeki endişesi, yeni arayışlara gidilmesine yol açmıştır. Sonuçta:

 Uçuş emniyeti ve milli güvenlik standartlarının korunması kaydıyla, hizmet sunumu ile hizmet sunumu regülasyonunun ayrılması,

 Özel sektör sermayesinin çekilmesi ve proje yönetim becerilerinin geliştirilmesi,

 NATS’a yatırımlar konusunda serbestiyet verilmesi ve hizmet sunumunun kamu kısıtları olmadan geliştirilmesi ve

 Yukarıdaki amaçlara ulaşılması sırasında vergi verenlerin korunması ilkeleri çerçevesinde NATS’ın özelleştirilmesine karar verilmiştir (NAO, 2002).

2001 yılının Temmuz ayında hükümet, Birleşik Krallık merkezli 7 havayolu şirketinin ortaklığında kurulan Airline Group adlı konsorsiyuma, NATS’ın %46 oranındaki hissesini 800 milyon sterlin karşılığında devretmiştir. NATS’ın özelleştirilmesi sırasında, Ulaştırma Bakanlığına 7 adet teklif gelmiş, son aşamaya kalan 2 tekliften Airline Group tarafından verilen teklif tercih edilmiştir (NAO, 2002). Son iki tekliften Airline Group tarafından verilen teklif ile, Nimbus tarafından verilen teklif birbirine oldukça yakın şartlar içermektedir. Her iki teklif de emniyet ve güvenlik kriterlerini karşılamasına rağmen, Airline Group tarafından verilen teklif, Bakanlığa az da olsa daha yüksek gelir sağlayacak olması ve NATS çalışanlarının Airline Group ortaklığında iş güvenliğinin ve çalışma şartlarının daha iyi olacağı yönündeki fikirleri, Airline Group tarafından verilen teklifin kabul edilmesine neden olmuştur (NAO, 2002).

NATS,  aldığı  tedbirler  sonrasında  2002‐2004  döneminde  operasyonel  maliyetlerini  161  milyon  Amerikan Doları düşürmüştür. Bu tedbirlerden biri, iki adet olan seyrüsefer merkezinin tek bir yerde  toplanması  ve  bu  sayede  personel  maliyetlerinde  20,1,  malzeme  maliyetlerinde  ise  18,5  milyon  Amerikan  Doları  tasarruf  edilmesidir  (USGAO,  2005b).  Özelleştirme  sonrası  dönemde  elde  edilen  sonuçlar,  NATS’ın  daha  düşük  sayıda  personel  ile  uçuş  emniyetinden  taviz  vermeden  aynı  hizmet  seviyesinde faaliyetlerine devam ettiğini göstermektedir. (USGAO, 2005b). NATS, özelleştirme sonrası  dönemde  yeni  geliştirdiği  hizmetlerle  ilave  gelir  kaynakları  yaratmayı  başarmıştır  (USGAO,  2005b). 

NATS  diğer  HS  hizmetleri  sağlayıcılarına  emniyet  yönetim  sistemleri  ve  hava  sahası  kapasite  sorunlarının çözümü gibi alanlarda danışmanlık ve eğitim hizmeti vererek bu kalemlerden 2003 yılında  11,3, 2004 yılında da 14,8 milyon Amerikan Doları gelir elde etmiştir.  

 

Bu olumlu sonuçlara karşın, Steuer (2010) NATS’ın özelleştirilmesine yönelik daha eleştirel bir yaklaşım  getirmektedir.  Steuer  ilk  olarak  NATS’ın  özelleştirme  sonrası  dönemdeki  uçuş  emniyetine  yönelik  performansını artışını irdelemiştir. Steuer’a göre bu başarının altında yatan neden, özelleşme sonrası  dönemde  yönetimin  konuya  olan  yaklaşımı  olabileceği  gibi,  kullanılmaya  başlayan  ve  özelleşme  olmasaydı  da  kullanılacak  olan  ileri  teknoloji  ürünü  yeni  HS  sistemleri  de  olabilir.  Dolayısıyla  uçuş  emniyetine  yönelik  performans  artışını  tamamen  özelleştirmenin  başarısı  olarak  sunmak  doğru  bir  yaklaşım  değildir.  Steuer  (2010)  tarafından  NATS’ın  özelleştirilmesine  getirilen  diğer  bir  eleştiri  ise,  özelleştirmenin  hedeflerinden  biri  olan  özel  sektör  sermayesini  çekmenin  NATS  örneğinde 

(10)

başarılamamış  olmasıdır.  Zira  özelleştirme  ihalesini  kazanan  Airline  Group,  özelleştirme  bedeli  için  sadece  50  milyon  sterlin  tutarında  bir  özkaynak  ödemesi  gerçekleştirmiş,  kalan  kısım  için  ise  NATS,  şirketteki  devlet  payının  değerinin  düşmesi  pahasına,  bankalara  borçlandırılmıştır.  Çok  yüksek  bir  kaldıraç kullanılan bu finansman yapısı sonrasında NATS, nakit akışlarındaki olası olumsuz değişimlere  karşı çok kırılgan hale gelmiş, 11 Eylülü izleyen dönemde yüksek orandaki gelir düşüşleri sonrasında da  ancak Britanya Havaalanı İdaresinin sermaye desteği ve ortaklar arasına katılması ile finansal açıdan  düzlüğe çıkabilmiştir.    

İsviçre

İsviçre HS hizmetlerinin gelişimi açısından nispeten sıradışı bir yol izlemiştir. 1922 yılında kablosuz telgraf hizmeti vermek için kurulan Marconi Radio AG adlı yabancı sermayeli şirkete İsviçre hükümeti tarafından 1931 yılında HS hizmeti verme sorumluluğu verilmiş ve anılan şirket 1988 yılına kadar bu hizmetleri vermeyi sürdürmüştür. 1988 yılında şirket devletleştirilmiş ve Swisscontrol adıyla faaliyetlerine devam etmiştir. 2001 yılında ise, şirketin ismi Skyguide olarak değiştirilmiş, askeri uçuşlar şirketin görev alanına dahil edilmiş ve Avrupa’da ilk defa bir HS organizasyonu ülkesinin tüm hava sahasını tek başına yönetir hale gelmiştir.

Özel hukuk hükümlerine göre ve halka açık bir şirket olarak faaliyetlerine devam eden Skyguide’da kamu payı başlangıçta %71 seviyesinde iken, 1996 yılında gerçekleştirilen sermaye artırımı sonrasında

%99,85 düzeyine çıkmıştır. Kalan %0,15 oranındaki hisse ise, İsviçre’deki havaalanları, havayolu şirketleri, havacılıkla ilgili organizasyonlar ve çalışan dernekleri tarafından paylaşılmıştır (CANSO, 1999). Bu açıdan bakıldığında şirketteki özel sektör ağırlığı sembolik bir seviyededir.

Tayland

2. Dünya Savaşının sona ermesi ile beraber, Tayland’a sefer düzenleyen havayolu şirketleri tarafından Tayland devletinin onayı ile kurulan Tayland HS hizmetleri sağlayıcısı Aeronautical Radio of Siam hisselerinin çoğunluğu 1963 yılında kamuya geçmiş ve şirketin adı AEROTHAI (Aeronautical Radio of Thailand) olarak değiştirilmiştir. Şirketin hisseleri A ve B grubu olmak üzere iki gruba ayrılmıştır. A grubu hisselere Tayland hükümeti sahipken, B grubu hisseler iç veya dış hat sefer düzenleyen havayolu şirketleri tarafından sahip olunabilmektedir (CANSO, 1999). Şirketin hisselerinin %91’i A grubu hisselerden oluşmaktadır. 2015 yılı itibarıyla, toplam 102 adet havayolu, değişen oranlarda hisse ile AEROTHAI’ya ortak durumundadır (AEROTHAI, 2016).

Kanada      

Kanada hükümetinin HS hizmetlerinin Ulaştırma Bakanlığının dışında örgütlenmesi yönündeki kararı  üzerine, hava seyrüsefer sistemlerinin sahipliği ve işletimi, 31 Ekim 1996 tarihinde NAV CANADA’ya 1,5  milyar  Kanada  doları  karşılığında  devredilmiş  ve  böylece  dünyanın  ilk  özel  hava  seyrüsefer  hizmeti  veren teşkilatı kurulmuştur. NAV CANADA, pay sahipleri yerine üyelere sahip olan ve sahipliği hisselere  bölünemeyen bir şirkettir (non‐share capital corporation). Üyeler şirketi satamadıkları gibi, kar da elde  edemezler. NAV CANADA ile ilgili mevzuatta, NAV CANADA’nın maliyetlerini karşılamak ve bir miktar  yedek finansman temin etmek üzere gelir elde edebileceği ve bunların üstündeki gelirlerin, tarifelerde  indirime gidilmesi yoluyla kullanıcılara yansıtılacağı hükme bağlanmaktadır.  

 

Özelleştirme sonrası dönemde NAV CANADA idari personel sayısını %50 oranında düşürmüş (Button  ve McDougall, 2006), bölgesel yönetim ofislerini kapatarak ve faaliyetlerini genel merkezde toplayarak  1100 kişilik (toplam işgücünün %17'si) bir işgücü indirimine gitmiştir (USGAO, 2005b). NAV CANADA  birim maliyetlerini düşürmesi sonucunda, havayolu şirketlerinin 80,3 milyon Kanada Doları tutarında 

(11)

 

tasarruf yaptığı ve özelleştirme öncesi döneme göre havayolu şirketlerinin seyrüsefer maliyetlerinin 

%20  oranında  düştüğü  belirtilmektedir  (USGAO,  2005b).    Öte  yandan  NATS  örneğinde  olduğu  gibi,  özelleştirme sonrası dönemde uçuş emniyetinden taviz verilmemiş ve hatta bir takım iyileşmeler de  sağlanmıştır (USGAO, 2005b).      

 

Gelirlerin  giderlerden  yüksek  olması  durumunda  NAV  CANADA  aradaki  farkı  kriz  dönemlerinde  kullanmak üzere Tarife Stabilizasyon Fonuna aktarmaktadır. Bu fonda biriken paralar 11 Eylül ve SARS  krizleri sonrasında NAV CANADA'nın açıklarını kapatmakta kullanılmıştır (USGAO, 2005b). Özelleştirme  sonrası dönemde NAV CANADA tıpkı NATS gibi yeni geliştirdiği ürün ve hizmetlerle ilave gelir kaynakları  yaratmaya yönelmiş olup, şu anda kendi geliştirdiği sistemleri diğer HS hizmetleri sağlayıcılarına satarak  gelir elde etmektedir (USGAO, 2005b). 

 

5. TÜRKİYE’DEKİ DURUM

Ülkemizde  HS  hizmetleri,  bir  Kamu  İktisadi  Kuruluşu  olan  DHMİ  tarafından  sunulmaktadır.  DHMİ  bünyesindeki  Seyrüsefer  Dairesi  Başkanlığı  HS  hizmetlerinin  doğrudan  sunumu  ile  sorumlu  iken,  Elektronik Dairesi Başkanlığı HS hizmetlerinde kullanılan radar ve HS sistemlerinin temin ve tesisinde  görev  almaktadır.  DHMİ  tarafından  verilen  HS  hizmetlerinin  denetimi,  Ulaştırma,  Denizcilik  ve  Haberleşme  Bakanlığına  bağlı  Sivil  Havacılık  Genel  Müdürlüğü  tarafından  yerine  getirilmektedir.  HS  hizmetini veren ile bu hizmetin denetim ve gözetimini yapan kuruluşların birbirlerinden ayrı olması, EC  No:550/2004 sayılı Avrupa Birliği mevzuatı ile uyumluluk açısından olumludur.  

 

Şekil‐1: HS Gelirleri ile DHMİ Gelirlerindeki Son Beş Yıllık Değişim (2010‐2014) 

 

Kaynak  DHMİ  İnternet  Sayfası  (file:///C:/Users/cagri/Downloads/1‐

GENEL%20GEL%C4%B0R%20GER%C3%87EKLE%C5%9EME.pdf, en son ziyaret tarihi 23 Şubat 2016) 

2010‐2014  arasındaki  beş  yıllık  dönemde  HS  gelirleri  ile  DHMİ’nin  toplam  gelirlerindeki  deşiğimi  gösteren Şekil‐1’den de görülebileceği üzere HS hizmet gelirlerinin DHMİ’nin toplam gelirleri içindeki  payı %29 ile %36 arasında değişmektedir. 2010 yılında DHMİ’nin toplam geliri yaklaşık 1.653 milyon TL  olarak  gerçekleşirken  aynı  yılda  HS  gelirleri  toplam  473  milyon  TL  (toplam  DHMİ  gelirinin  %28,6’sı)  olarak gerçekleşmiştir. 2014 yılında ise DHMİ’nin gelirleri 3.027 milyon TL’ye yükselirken HS gelirleri  1.079 milyon TL (toplam DHMİ gelirinin %35,6’sı olarak gerçekleşmiştir.  

 

0 500 1000 1500 2000 2500 3000 3500

2010 2011 2012 2013 2014

Gelir (Milyon TL)

Yıl

HS YURT İÇİ GELİRLER (MİLYON TL)

HS YURT DIŞI GELİRLER (MİLYON TL)

HS TOPLAM GELİRLER (MİLYON TL)

DHMİ TOPLAM GELİRİ (MİLYON TL)

(12)

6. SONUÇ VE DEĞERLENDİRME

HS özelleştirmelerinin çok az sayıda oluşu ve ana örneklerin de Anglo‐Sakson devlet kültürüne sahip  Birleşik Krallık ve Kanada gibi ülkelerde görülmesi, konuya ilişkin genel bir değerlendirme yapılmasına  imkan  vermemektedir.  Diğer  taraftan  özelleştirilenler  ve  ticarileştirilenler  de  dahil  olmak  üzere  dünyadaki  hiçbir  HS  hizmet  sağlayıcısının  kar  amacı  gütmüyor  olması,  ülkemizde  benzer  bir  özelleştirme  yapılması  önünde  bir  engel  niteliğindedir.  Zira  ülkemizdeki  genel  özelleştirme  uygulamaları,  kar  getiren  kamu  teşebbüslerinin  gelir  elde  etme  amacıyla  özelleştirilmesi  şeklinde  olmakta (Özcan, 2008), özelleştirilen kuruluşun verimliliğinin artırılması gibi bir amaç, söz olarak ifade  edilse de, genellikle göz ardı edilmektedir. Bu açıdan bakıldığında, tüm dünyadaki uygulamanın doğru  olduğu varsayımıyla hareket edilecek olursa, kar amacı gütmeyecek bir özelleştirme modeli, hem kamu  için hem de özel sektör için cazip olmaktan uzak kalacaktır,  

 

Ülkemizdeki  HS  özelleştirmesi  önündeki  diğer  bir  engel  ise  Ülkemizdeki  zayıf  regülasyon  ortamıdır. 

Kamunun temel görevlerinden biri olan regüle etmeyi etkili bir şekilde yerine getirememesi, geçmişte  başta bankacılık olmak üzere çeşitli alanlarda büyük krizler yaşanmasına yol açmış olup, regülasyon  kültürünün  gerekli  seviyede  olmadığı  halen  daha  çeşitli  vesilelerle  ifade  edilmektedir  (OECD,  2014). 

Özelleştirilmiş  bir  HS  hizmet  sağlayıcısının  regüle  edilmesinde  yaşanacak  bir  başarısızlık,  uçuş  emniyetini riske edebileceği gibi, havayolu şirketlerine ve dolayısıyla da yolculara yüksek fiyat olarak  yansıyabilecektir. 

 

Son olarak da, Ülkemizdeki askeri uçuşların diğer ülkere göre daha yoğun olması ve sivil uçuşlara askeri  bölgeler üzerinde halen uygulanmakta olan bir takım kısıtlamalar, HS hizmetlerinin özel sektör eliyle  verilmesini güçleştirmektedir. 

  

HS hizmetlerinin özelleştirilmesi, mevcut şartlar altında Ülkemizde başarıyla uygulanabilir bir alternatif  olarak görülmemektedir. Ancak HS hizmet sunumunun mevcut yapısında bazı sıkıntılar yaşandığı ve bu  alanda bir takım iyileştirmelere ihtiyaç duyulduğu da bir gerçektir. Örneğin Türk hava sahasının tek bir  elden  idaresi  ve  mevcut  sistemlerin  yenilenmesi  amacıyla  2002  yılında  başlatılan  ve  2008  yılında  tamamlanması  planlanan  “Türkiye’deki  ATM  Kaynaklarının  Sistematik  Modernizasyonu  (SMART)  Projesi”, 2016 yılı itibarıyla hala tamamlanamamıştır. İhaleyi kazanan firma ile yaşanan sorunlar ve ilgili  kamu ihale mevzuatı nedeniyle gerekli adımların atılamaması, daha önce Charles ve Newman (1995)  tarafından da altı çizildiği üzere gelişen teknolojinin kamu idaresi tarafından hızlı ve zamanında temin  edilememesi  ile sonuçlanmıştır. Diğer  taraftan, DHMİ bünyesindeki hava trafik kontrolörlerinin,  hak  ettiklerini  düşündükleri  havacılık  tazminatlarını  zamanında  ve  tam  olarak  alamadıkları  ve  havacılık  emniyetinden zaman zaman ödün verildiği iddiasıyla, İstanbul Atatürk Havalimanında iş yavaşlattıkları  da  geçmişte  basına  yansımıştır.  Yaşanan  bu  tür  olumsuzluklar,  dünyadaki  genel  eğilime  paralel  bir  şekilde, DHMİ bünyesindeki HS hizmetlerinin idari ve mali açıdan daha özerk bir yapıda örgütlenerek  verilmesinin  daha  uygun  olabileceğini  ve  bu  yönde  gerekli  adımların  atılması  gerekliliğini  göstermektedir. 

(13)

 

REFERENCES   

 Aeronautical Radio of Thailand LTD (AEROTHAI). (2016). www.aerothai.co.th, en son ziyaret tarihi  20 Şubat 2016. 

 Boycko, M., Shleifer, A., Vishny, R.W. (1996). A Theory of Privatisation, The Economic Journal, 106,  309‐319. 

 Brooker,  P.  (2004).  Future  air  traffic  management  systems  and  financial  decision‐making  constraints, Transportation, 31, 1‐20. 

 Button,  K.,  McDougall  G.  (2006).  Institutional  and  structure  changes  in  air  navigation  service‐

providing organizations, Journal of Air Transport Management, 12, 236‐252. 

 Button K., Neiva, R. (2014). Economic Efficiency of European Air Traffic Control Systems, Journal of  Transport Economics and Policy, 48, 65–80. 

 CANSO (The Civil Air Navigation Services Organisation). (1999). Corporatisation Of Air Navigation  Services. 

 Charles, R.A., Newman, H.K. (1995). Public Policy and Technology Management: Changing the Role  of Government in the Operation of Air Traffic Control, Transportation Journal, 35, 39‐48. 

 Department of the Environment, Transport and the Regions (2000). The Government’s Response  to the Environment, Transport and Regional Affairs Committee’s Report. 

 Gupta,  A.  (1999).  Structural  Adjustment,  Privatization  and  the  Public  Bureaucracy,  Essays  in  Economic Globalization, Transnational Policies & Vulnerability, 9, 219‐225.  

 ICAO  (Uluslararası  Sivil  Havacılık  Örgütü).  (2013).  http://www.icao.int/sustainability/ 

pages/Eap_ER_Databases_CaseStudies_ANSPs.aspx, en son ziyaret tarihi 20 Şubat 2016.  

 McDougall G., Roberts, A. (2008). Commercializing air traffic control: Have the reforms worked? 

Canadian Public Administration, 51, 45‐69. 

 National Audit Office (2002). The Public Private Partnership for National Air Traffic Services Ltd. 

 National  Air  Traffic  Controllers  Association  (NATCA).  (2003).  Pitfalls  of  Air  Traffic  Control  Privatization. 

 The Organisation for Economic Co‐operation and Development (OECD). (2014). OECD Economic  Surveys TURKEY.  

 Özcan,  İ.Ç.  (2008).  Özelleştirmeye  Hazırlanan  KİT’lerin  Analizi.  Yayınlanmamış  Doktora  Tezi. 

Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.  

 Ramamurti, R. (2000). A multilevel model of privatization in emerging economies, Academy of  Management Review, 25, 525‐550.  

 Steuer, M. (2010). The partially private UK system for air traffic control, Journal of Air Transport  Management, 16, 26–35.  

(14)

 United States Government Accountability Office (USGAO). (2005a). Air Traffic Control‐Preliminary  Observations on Commercial Air Navigation Service Providers.  

 United  States  Government  Accountability  Office  (USGAO).  (2005b).  Air  Traffic  Control‐

Characteristics  and  Performance  of  Selected  International  Air  Service  Providers  and  Lessons  Learned from Their Commercialization.  

 Yarrow, G. (1986). Privatization in theory and practice, Economic Policy, 1, 323‐377.   

Referanslar

Benzer Belgeler

Figure 1 presents the issues investigated in this study and the relationships among them. The diagram shows metacognitive knowledge and control in the use of strategies

Hakan ve Diğerleri (2004) tarafından 2002-2003 öğretim yılında öğrenim gören ve kayıt yenileten 7000 öğrenci üzerinde yapılan araştırma sonuçlarına göre;

Sözen, başlangıçta, iki Sovyet sanatçının karşısına, Okan Kültür, Eğitim ve Spor Vakfı’nın sanat danışmam olarak çıkmış.. Sergiye alınacak yapıtların

The key responsibilities of SNA encompass different parts to class nodes(or edges), Link prediction hassle, inferring social networks from so- cial activities,

ortalamalarına bakıldığında tedavi öncesindeki değerlerle İT steroid enjeksiyonu sonrası değerler arasındaki fark istatiksel olarak anlamlı bulunmuştur

Although Ekizoglu and Tezer (2007) could not find a meaningful difference between attitude towards Mathematics and gender statisticallyin their study, they

In this study, associations between CVDs and polymorphisms of angiotensin-converting enzyme (ACE), atrial natriuretic peptide (ANP), ?2-adrenal receptor (B2AR) and endothelial

Each subsequent pair of genes contains the path point(x,y) for each path point. The path fitness is based on both path length and feasibility with a significant penalty for