• Sonuç bulunamadı

16. ve 17. yüzyıl Osmanlı minyatür sanatının seramik sanatındaki etkileri ve günümüz yorumları

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "16. ve 17. yüzyıl Osmanlı minyatür sanatının seramik sanatındaki etkileri ve günümüz yorumları"

Copied!
149
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

16. ve 17. YÜZYIL OSMANLI MİNYATÜR SANATININ SERAMİK SANATINDAKİ ETKİLERİ

VE GÜNÜMÜZ YORUMLARI

Fatih SAYIN Yüksek Lisans Tezi

Danışman: Prof. İsmail YARDIMCI Uşak

Temmuz, 2014

(2)

16. ve 17. YÜZYIL OSMANLI MİNYATÜR SANATININ SERAMİK SANATINDAKİ ETKİLERİ VE GÜNÜMÜZ YORUMLARI

Fatih SAYIN

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Sosyal Bilimler Enstitüsü Seramik Anasanat Dalı Danışman: Prof. İsmail YARDIMCI

UŞAK

Uşak Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temmuz, 2014

(3)

YÜKSEK LİSANS TEZ ÖZETİ

16. VE 17. YÜZYIL OSMANLI MİNYATÜR SANATININ SERAMİK SANATINDAKİ ETKİLERİ VE GÜNÜMÜZ YORUMLARI

Fatih SAYIN Seramik Anasanat Dalı

Uşak Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Temmuz 2014

Danışman: Prof. İsmail YARDIMCI

“16. ve 17. Yüzyıl Osmanlı Minyatür Sanatının Seramik Sanatındaki Etkileri ve Günümüz Yorumları” konulu bu çalışmada Osmanlı İmparatorluğu’nun; idari, siyasi, sosyal ve kültürel yapısını inceleyerek, Osmanlı Devleti’nin minyatür sanatına olan katkılarına ayrıca diğer sanat dallarına kısaca değinilmiştir.

Bu tez çalışmasında, Osmanlı döneminden önce minyatür sanatının çıkış noktası, etkileri, sebepleri, nerelerde ve ne şekilde yaygınlaştığı ele alınmıştır. Osmanlı devletinde saray içerisinde ve dışında minyatür sanatının nasıl var olduğunu, sanatçıların neleri konu ettiğini, ne şekilde çalıştıkları anlatılmıştır. O dönemlere ait ün yapmış minyatür sanatçılarından ve günümüze kadar gelmiş eserlerinden bahsedilmiştir. Nakkaş olarak adlandırılan minyatür sanatçıları, dönemin padişahlarının portrelerini, yaşantılarını, çıktıkları seferleri, av sahnelerini, sadrazamların sünnet düğünlerini vb. konu etmişlerdir.

Osmanlı minyatür sanatının gelişim evreleri, en parlak dönemleri ve bu dönemlere ait örnek eserlere değinilmiştir.

Osmanlı Minyatür sanatını çağdaş minyatür sanatına taşımış sanatçılar ve örnek çalışmaları verilmiştir. Günümüz seramik sanatçılarından minyatür işlemiş sayılı sanatçıdan bahsederken, ticari amaçlı minyatür eserleri, figürleri kullanarak çini ve seramik yüzeylere aktarılan ürünlerden bahsedilmiştir.

Anahtar Kelimeler: Osmanlı Devleti, Minyatür, Nakkaş, Seramik, Çini.

(4)

ABSTARC

THE EFFECT OF 16Th AND 17Th CENTURY OTTOMAN’S MINIATURE ART ON THE CERAMIC ART

AND TODAY’S REVIEWS

Fatih SAYIN Ceramic Department

Uşak University, Social Scienes Institute, July 2014

Advisor: Prof. İsmail YARDIMCI

In this study,” The Effect of 16th and 17th Century Ottoman’s Miniature Art on The Ceramic Art and Today’s Reviews”, The Ottoman Empire’s contributions to miniature art was investigated by researching The Ottoman Empire’s administrative, political, social and cultural structure and also other arts briefly was mentioned.

The starting point of miniature art, its effect, reasons, where and how widespread before Ottoman Empire was handled in this study. It was mentioned how emergence miniature art, what were subjects its content, in what way did artists work in the Ottoman Empire’s palaces both inside and outside. At the same time, famous miniature artists and their works were mentioned. Miniature artists called “Muralist” were painted that portraits of the sultans, their life’s, battles, hunting’s scenes at the time of their own reign and grand vizier’s circumcise, etc.

Development phases of Ottoman miniature art, the most brilliant periods of it and this period’s works were mentioned.

At the study, artists bring their works to contemporary art and their work’s examples were given. Commercial miniature works, tile with using figures and products transferred ceramic surfaces were mentioned while artists engaged in miniatures were referred.

Key Words: Ottoman Empire, Miniature, Muralist, Ceramic, Tile.

(5)
(6)

ÖNSÖZ

Osmanlı minyatür sanatının gelişimi altı evreden oluşmaktadır. Osmanlı minyatür sanatının oluşum evresinin(1512-1520) üçüncü sultanı I.Selim döneminde 2 minyatürlü yazma olmasına rağmen Yavuz Sultan Selim’in kitap sanatına katkısı çok önemlidir.

Gelişim evresinde(1520-1574) üretilmiş 50 minyatürlü eser vardır. Büyük bir kısmı Kanuni Sultan Süleyman dönemindedir. Oğlu II.Selim nakkaşhaneye destek vermiştir.

Yine bu dönemde saray dışında; dışarıdan gelen Şiraz ve Tebriz gibi nakkaşlar Safevi üslubunu minyatürlere yansıtmışlardır.

Klasik evrede (1595-1603), Osmanlı minyatürü kendine özgü kişiliğine kavuşmuştur. III.Murad dönemi minyatür sanatının altın çağı olmuştur.

Geç Klasik ve Duraklama Evresi (1603-1700); Minyatür sanatı nicelik ve nitelik bakımından bir düşüş göstermiştir. Sultan I.Ahmet döneminde (17.y.y.başlarında) vezirlik yapan aynı zamanda kitap sanatı üzerinde çalışan Kalender Paşa sultan için normal boydan büyük “Falname” hazırlatmıştır. Melekler, cinler, vakvak ağacı gibi eserler, çok renkli ve kalın fırça ile yapılmıştır. Bu eserlerde Safevi etkisi görülür. Hazırladığı bir başka eser de I.Ahmet albümüdür. Bu albüm yenilik boyutuyla bir örnek oluşturmaktadır ve her konuda minyatüre yer verilmiştir. Aynı zamanda sıradan insanları, günlük yaşamları, tek figürlü kadınları gösteren minyatürlerdir. Tez konusu sadece 16. ve 17. yüzyıl Osmanlı minyatür sanatını kapsadığı için diğer dönemlerden kısaca bahsedilecektir.

Bu tez çalışmasının her aşamasında, yapıcı ve yönlendirici üslubuyla her zaman destek olan tez danışmanım Sayın Prof. İsmail YARDIMCI’ya ve kaynak edinme ve tarihi bilgi konusunda yardımlarını esirgemeyen AKÜ Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanı Yrd.Doç.Dr. Zelkif POLAT’a teşekkürlerimi sunarım.

Uşak Üniversitesi ve Afyon Kocatepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik bölümündeki hocalarıma ve seramik atölyesindeki personele yardımlarından dolayı teşekkür ederim.

Bu güne kadar desteklerini benden esirgemeyen hep yanımda duran eşime sonsuz

(7)

teşekkürlerimi sunarım.

Fatih SAYIN Uşak / 2014

ÖZGEÇMİŞ

Kişisel Bilgiler :

Adı Soyadı : Fatih SAYIN

Doğum Yeri ve Tarihi : Bolvadin 10.08.1962

Öğrenim Durumu :

Öğrenim Durumu : Afyon Kocatepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi

Seramik Bölümü (2007- 2011)

Yüksek Lisans Öğretimi : Uşak Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Seramik

Anasanat Dalı (2011-2014)

Katıldığı Sergiler :

2000 Bol-Dav Karma Resim Sergisi 2001 Bol-Dav Karma Resim Sergisi

2008 Afyon Kocatepe Üniversitesi Karma Öğrenci Seramik Sergisi 2009 Afyon Kocatepe Üniversitesi Karma Öğrenci Seramik Sergisi 2010 Afyon Kocatepe Üniversitesi Karma Öğrenci Seramik Sergisi

(8)

2010 Dumlupınar Üniversitesi Karma Öğrenci Seramik Sergisi 2010 Muammer Çakı Seramik Yarışması - Sergileme

2011 Uşak Üniversitesinin düzenlediği “Afyon Kocatepe Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Dumlupınar Üniversitesi ve Uşak Üniversitesi; Resim ve Seramik Bölümü Öğrencileri” Öğrenci Sergisi

2011 Afyon Kocatepe Üniversitesi Mezuniyet Sergisi Sergisi 2011 Uşak Üniversitesi 2.Uluslar arası Karo Yarışması - Sergileme 2011 Uşak Üniversitesi Yüksek Lisans Öğrenci Sergisi

2012 Uşak Üniversitesi 3.Uluslararası Karo Yarışması – Sergileme

2013 Uşak Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Seramik Anasanat Dalı Öğrencileri Karma Sergi

2013 I.Evliya Çelebi Çini ve Seramik Yarışması - Sergileme 2014 Uşak Üniversitesi 4.Uluslararası Karo Yarışması – Sergileme

Katıldığı Etkinlikler

2008 VII. Uluslararası Katılımlı Seramik Kongresi

2010 Erasmus Staj Proğramı Keramische Werkstatt Margarettenhöhe- Essen/Deutschland

Aldığı Ödüller :

1988 Bolvadin Kaymak Şenliği Resim Yarışması - Mansiyon

İletişim :

Telefon : 0 506 810 04 93 e-posta adresi : fsayin@aku.edu.tr

(9)

İÇİNDEKİLER

Sayfa

ÖZET ………….………. ii

ABSTRACT ……….………...…… iii

JÜRİ VE ENSTİTÜ ONAYI …….……….…….…. iv

ÖNSÖZ ……… v

ÖZGEÇMİŞ ………..………. vi

İÇİNDEKİLER ………....…………..……….……. viii

RESİMLER LİSTESİ .………..….. xi

ÇİZİMLER LİSTESİ ………....………..……….………..…. xviii

GİRİŞ ……….………..……….………..….. 1

1. BÖLÜM: 16.ve 17.YÜZYIL OSMANLI SANATINA BAKIŞ 1.1. TARİHÇESİ ………..….………..………...…….….….. 2

1.2 İDARİ VE SİYASİ YAPISI ………..……….…..……..…...……….. 7

1.3 SOSYO-KÜLTÜREL YAPISI ….………….………..…….… 10

1.4 OSMANLI DÖNEMİ; EL SANATLARI / SÜSLEME SANATLARI …...…. 12

1.4.1. Osmanlı’da Mimari ……….…….………..…. 12

1.4.2. Taş-Alçı ……….………..…….…….…...…..14

1.4.3. Ahşap-Sedef ……….………..……….………....… 15

1.4.4 Tezhip-Kalem İşi ……….……….…….…….. 16

1.4.5. Deri-Cilt ………...………..…………..…..…..……… 19

1.4.6. Maden ………..………….…….…….….. 20

1.4.7. Çini-Seramik ……….……….……...… 21

1.4.8. Cam ………...……….………. 25

1.4.9. Hat ………..…...……….…... 26

1.4.10. Ebru ……….………..………….…….... 28

(10)

1.4.11. Halı-Kilim ………..……….……...29

2. BÖLÜM: MİNYATÜRÜN TANIMI, TARİHÇESİ VE 16.ve 17. YÜZYIL OSMANLI MİNYATÜR SANATI………...…….… 33

2.1. MİNYATÜRÜN TANIMI ……….………..………... 33

2.2. MİNYATÜRÜN TARİHÇESİ ………..…………...………. 41

2.3. 16.ve 17. YÜZYIL OSMANLI MİNYATÜR SANATI ……….…….. 46

2.3.1. 16. ve 17. Yüzyıl Osmanlı Minyatür Sanatının Gelişim Evreleri 46

2.3.1.1.Oluşum Evresi (1415-1520) ……..………..……….. 60

2.3.1.2. Geçiş Evresi (1520-1574) ………. 63

2.3.1.3. Klasik Evre (1574-1595) ………..… 70

2.3.1.4. Geç Klasik ve Duraklama Evresi (1603-1700) ………… 74

3. BÖLÜM: SERAMİK SANATI VE MİNYATÜR 3.1. SERAMİĞİN TANIMI, TARİHÇESİ VE SINIFLANDIRILMASI …..… 76

3.1.1. Seramiğin Tanımı ……….………... 76

3.1.2. Seramiğin Tarihçesi …..……….... 76

3.1.3. Seramik Sanatının Sınıflandırılması ………..……….… 77

3.1.3.1. Sanatsal Seramik ………..……….…….… 77

3.1.3.2. Endüstriyel Seramik ………..……… 77

3.2. SERAMİK ŞEKİLLENDİRME VE DEKOR YÖNTEMLERİNE GÖRE MİNYATÜR SANATI ……….. 78

3.2.1. Geleneksel ve Endüstriyel Şekillendirme Yöntemleri …….…….… 78

3.2.1.1. Serbest Şekillendirme ………..………….… 78

3.2.1.2. Oyma Tekniği ile Şekillendirme ………..….… 79

3.2.1.3. Çimdikleme Yöntemiyle Şekillendirme ……… 80

3.2.1.4. Sucuk Tekniği (Bant Tekniği) ile Şekillendirme …………. 82

3.2.1.5. Plaka Tekniği ile Şekillendirme ……… 83

3.2.1.6. İç-Dış Sıvama(Kalıba Basma)Tekniği ile Şekillendir…..… 84

(11)

3.2.1.7. Çamur Tornada Şekillendirme ………. 85

3.2.2. Seramik Dekor Çeşitleri ………..……….…… 88

3.2.2.1. Sıraltı Dekorları ……….…….………….……..…… 88

3.2.2.2. Sıriçi Dekorları ………..………...……..… 89

3.2.2.3. Sırüstü Dekorları ………... 90

3.2.2.4. Yaş Çamur Üzerine Yapılan Dekorlar ……… 91

3.2.2.5. El Dekorları .……….……….………...……...….. 96

3.2.2.5.1. Fırça Dekorları …..……….…..….…….….…..… 97

3.2.2.5.2. Püskürtme Dekorları …………...……….…….... 100

3.2.2.5.3. Şablon Dekorları ………....……... 101

3.2.2.6. Serigrafi Dekorları (Teknik Dekorlar) …... 102

4. BÖLÜM: SERAMİK SANATINDA MİNYATÜR ………..……... 104

4.1. SERAMİK SANATINDA MİNYATÜR YORUMLARI ………. 104

4.1.1. Seramik Sanatçıları ve Minyatür ……….…… 104

4.1.1.1. Aydan Birdevrim ………..… 104

4.1.1.2. Saim Kolhan ……….…. 108

4.1.1.3. Ayfer Kalsın ………..… 110

4.1.1.4. İznik Çini Vakfı ……….………... 112

4.1.1.5. Zanaatkârlar ve Minyatür ……….…. 115

4.2. KİŞİSEL YORUMLAR ………... 118

SONUÇ VE YORUMLAR . ………..…….………. 129

KAYNAKÇA ……….……….……….. 131

(12)

RESİMLER LİSTESİ

Sayfa Resim 1. Tarihlere göre Osmanlı İmparatorluğunun Genişlemesini gösteren harita… 2 Resim 2. Osmanlı İmparatorluğu’nun 1299-1922 tarihleri arasındaki yüzölçümünü

gösteren harita ………...……. 3

Resim 3. Osmanlı dönemine ait kumaş deseni ………..…...12

Resim 4. Dolmabahçe Sarayı ……….………..….13

Resim 5. Osmanlı dönemine ait taçkapı ………..….15

Resim 6. Ahşap sehpa üzerine sedef (kakma) gömme ………...16

Resim 7. Tezhip ve kalemişi süsleme ……….………. 17

Resim 8. Tezhip ve kalemişi süsleme ……….……….………… 18

Resim 9. Deri-Cilt süsleme sanatına örnek ………..….………..……... 19

Resim 10-11-12. Farklı süsleme teknikleri ile madenden yapılmış migfer …..…….. 21

Resim 13. 17. ve 18. yüzyıl Osmanlı dönemi Kütahya Çini ve Seramik yüzeylerde kullanılmış renk ve desenler ……… 22

Resim14. Rüstempaşa Camii, İznik Çinileri ………....………... 23

Resim 15. Hürrem Sultan Türbesi çini motifleri ……….………...…..23

Resim 16. Sultanahmet Camii 16. Ve 17.yüzyıl İznik ve Kütahya Çinileri ……...….24

Resim 17. Sultanahmet Camii 16. Ve 17.yüzyıl İznik ve Kütahya Çinileri ……...….24

Resim 18. Cam işleri, XII. yüzyıl sonlarında "Memluk" ve "Eyyubi" dönemlerinde en parlak düzeye ulaşmıştır ... 26

Resim 19. Ahmet Şemseddin Karahisari - 1448-1556 ………...…. 27

(13)

Resim 20. Yakut El-Müstasımi ………... 27

Resim 21. Şebek Mehmet Efendi ………...……. 29

Resim 22. I. Grup Hollein Halısı ……...………..……...……. 30

Resim 23. II. Grup Hollein Halısı ………...……….………..…..30

Resim 24. Resim 25. Uşak 16. Yüzyıl el dokuma halıları ………….…………...…. 31

Resim 26. Resim 27. Uşak 17. Yüzyıl el dokuma halıları ……….…….……... 31

Resim 28. Bir Suriye yazmasında Kelile ve Dimne'den betimleme; 1300-1325 Civarı ………. 44

Resim 29. 15. yüzyıl Pers el yazması Kelile ve Dimne'den ………. 44

Resim 30. Safevi Elçisi İbrahim Han’ın huzura kabulü, Şehinşâhnâmesi, 1597…….. 46

Resim 31. Matrakçı Nasuh’un Irak Seferi sırsında, İstanbul ………..…48

Resim 32. Matrakçı Nasuh’un Irak Seferi sırsında, İstanbul ………..……48

Resim 33. Kanuni Sultan Süleyman Han Rodos kuşatması sırasında (1522) Süleymanname, Topkapı Sarayı Müzesi, İstanbul, yaprak 149a ……..…. 49

Resim 34. Kanuni Sultan Süleyman’ın Janos Sigismund’u kabul etmesi ……..…….. 50

Resim 35. Ahmed Karabağî Seyyid Lokman, Ahmet Feridun, Nakkaş Osman ve Nakkaş Ali toplantıda Şehnâme-i Selim Hân, 1581 ……….………..…….… 50

Resim 36. Çizmecilerin geçidi, Sûrnam-i Hümâyun, Nakkaş Osman ve ekibi 1582.. 51

Resim 37. Kanuni Sultan Süleyman, şehzadelerinin sünnet düğününde cambazları ve çanak yağmayanları izlemesi, Hünername II, Nakkaş Osman ve ekibi, 1588 ………..…. 51

Resim 38. Bab-ı Hümayun, Şehinşehname’den, Nakkaş Osman, 16.y.y., ..…………. 52

Resim 39. Safevi Minyatürü, Çalıdıran Savaşı Tasviri minyatürde Sultan selim ve Şah İsmail de gösterilmiştir ... 53 Resim 40. Yazar Talîkîzâde Nakkaş Hasan ve hattatın portresi. Talîkîzâde, Eğri

(14)

Fetihnamesi, 1596-1600 ………..….. 53 Resim 41. Osmanlı Akıncılarını anlatan minyatür ………...…...……. 55 Resim 42. Manisa. Talîkîzâde, Şemâilnâme-i Âl-i Osman, 1590 civ. .…..…..……. 56 Resim 43. Musavvir Portresi. Album, 1480 civ. ………..………..…….… 57 Resim 44. Matrakçı Nasuh’un 16.yüzyıla ait Sultaniye Minyatürü ………. 44 Resim 45. Sultan Süleyman’a şehzadelerin sünnet düğünü dolayısıyla hediye Sunulması. Ârifî, Süleymânnâme …….……….….…..….……. 59 Resim 46. Cerrahiyyetü’l Haniye 1456 – 1466 yıllarında Amasya’da hazırlanmıştır 60 Resim 47. Minyatür/miniature. Surgery. (Şerafeddin Sabuncuoğlu: Kitab-ı Cerrahiye)

…….……….……...……….….... 61 Resim 48. Cerrahiyetü'l Haniyye, Şerafeddin Sabuncuoğlu, Ottoman doctor Fatih National Library, İstanbul, Türkiye ……... 61 Resim 49. Kanuni Sultan Süleyman’ın saltanat dönemlerinde başlayan eser Şükri

tarafından Türkçe mesnevi tarzında kaleme alınan Selimname’den bir

minyatür ……….….………. 63 Resim 50. Alanya tasviri, Kitab-ı Bahriye, Piri Reis, 1525-1526 ……… 64

Resim 51. Feridun’un Zahhak’ı yakalaması. Anonim, Tercüme-i Şehnâme, 1540 civarı ……...……… 64 Resim 52. Estonibelgrad tasviri, Tarih-i feth-i Şikloş, Estergon ve Estinibelgrad,

Matrakçı Nasuh, 1537-45 ……….. 65 Resim 53. Barbaros Hayreddin Sultan Süleyman’ın huzurunda.Ârifî, Süleymanname, 1558 ……….. 65 Resim 54. Sultan Süleyman avda. Ârifî, Süleymanname, 1558 ……….……..……. 65 Resim 55. Sultan Süleyman’ın cülus töreni. Ârifî, Süleymanname, 1558 ……….… 66 Resim 56. Matrakçı Nasuh ………..………. 67

(15)

Resim 57. Aydos kalesinin fethi, Ârifi, Osmânnâme, 1558 özel koleksiyon ……..… 69

Resim 58. Süleyman Peygamber’in meclisi, ârifi, Enbiyânâme, 1558 ……….... 69

Resim 59. Şehzade Selim hedefe ok atarken, Nigari, 1561-62 ………..….. 70

Resim 60.Süleymaniye Camisi maketinin getirilmesi, Sûrname-i Hümâyûn, Nakkaş Osman ve ekibi, y.1582 ……….…. 71

Resim 61. Müzisyenlerin geçidi. İntizâmi, Sûrname-i Hümâyûn, 1587 ……….…….... 71

Resim 62. Camcıların geçidi. İntizâmi, Sûrname-i Hümâyûn, 1587………….……. 72

Resim 63. Peştemalcilerin geçidi. İntizâmi, Sûrname-i Hümâyûn, 1587 ….………. 72

Resim 64. Lokman. Miniature from "Hünername". 16th century. ………. 73

Resim 65. Vakvak ağacı asılı cariyeler, Kalender Paşa’nın Sultan I.Ahmed (1590- 1617) için düzenlediği “Falname” adlı eserindeki bu minyatür, Topkapı Sarayı Müzesi’ndedir ……….……….. 74

Resim 66. Âdem ve Havva’nın cennetten kovuluşu, Falnâme, Nakkaş Hasan’a atfedilmiştir. XVII. yüzyıl başı ……….…………. 75

Resim 67. Elle şekillendirme ……….. ………..……….………… 78

Resim 68. Resim 69. Elle şekillendirme ………...……..……… 79

Resim 70. Oyma Tekniği ile Şekillendirme ………..………….……… 79

Resim 71. Oyma Tekniği ile Şekillendirme ……….…..………….…….. 80

Resim 72. Çimdikleme Yöntemiyle Şekillendirme Aşamaları ………... 81

Resim 73. Çimdikleme yöntemi ile şekillendirilen minyatür formun parçalar ….….. 81

Resim 74. Resim 73.’teki parçaların uygulamış hali ……….…………..… 82

Resim 75. Sucuk Tekniği (Bant Tekniği) İle Şekillendirme Aşamaları …………..… 83

Resim 76. Plaka Hazırlama ……… 83

Resim 77. Plaka Tekniği ile Şekillendirme Aşamaları ……….. 84

(16)

Resim 78. Plaka Tekniği ile Şekillendirme Aşamaları ………..…………. 84

Resim 79. İç Sıvama(Kalıba Basma)Tekniği ile Şekillendirme Aşamaları ……….. 85

Resim 80. Çamur Tornasında Şekillendirme Aşamaları ……… 86

Resim 81. Çamur Tornasında Şekillendirme Aşamaları ……… 87

Resim 82. Resim 83. Çamur torna ve elle şekillendirme, üç boyutlu form hazırlama ……….……….….… 88

Resim 84. Sıraltı dekorları uygulama ..………..……..89

Resim 85. Sıraltı dekorları uygulama ………..………….………... 89

Resim 86. Pano; Sırüstü Dekor (60x40) ………...………...… 96

Resim 87. Yaş Çamur Üzerine Yapılan Oyma Dekor ………..….…... 92

Resim 88. Yaş Çamur Üzerine Yapılan Ajur Dekor ……….…………..… 92

Resim 89. Yaş Çamurlar Üzerine Yapılan Dekor Sgrafitto ………..…….. 93

Resim 90. Yaş Çamurlar Üzerine Yapılan Mühür Dekor ……….. 93

Resim 91. Yaş Çamurlar Üzerine Yapılan Mühür Dekor ……….. 94

Resim 92 Yaş Çamurlar Üzerine Yapılan Dekorlar, Parafin Dekor ………….……. 94

Resim 93. Yaş Çamurlar Üzerine geleneksel biçimde akıtma dekorunun uygulama aşamaları. ……….……. 95

Resim 94. Yaş Çamurlar Üzerine Yapılan Akıtma Dekor ……… 95

Resim 95. Yaş Çamurlar Üzerine Yapılan Kabartma rölyef dekor uygulama aşamaları ……… 96

Resim 96. Yaş Çamurlar Üzerine Yapılan Ebru Görünümlü Dekor ……...……...…. 96

Resim 97. Seramik-Modelaj Malzemeleri ……….….…….…… 97

Resim 98. El Dekor Uygulamaları ….……….……… 97

Resim 99. Fırça ile Dekor Uygulama ………..……..….. 98

Resim 100. Fırça ile Dekor Uygulama …….………..…. 98

(17)

Resim 101. Fırça Dekor Uygulama ………..………... 99

Resim 102. Fırça Dekor ………... 99

Resim 103. Fırça Dekor ……….………. 99

Resim 104. Fırça Dekor ………..………...… 100

Resim 105. Fırça Dekor ……….………..….. 100

Resim 106. Püskürtme Dekor Uygulamaları ………..………..…..….. 100

Resim 107. Püskürtme Dekorlama Uygulaması …..……….…….……… 101

Resim 108. Şablon Dekor Uygulamaları …….. …..……….…….……… 102

Resim 109. Serigrafi Dekor Uygulama aşamaları ...……….…….……… 103

Resim 110. Serigrafi Dekor Uygulama aşamaları ……….………… 103

Resim 111. Serigrafi Dekor (Teknik Dekor) uygulamaları ……….. 103

Resim 112. Aydan Birdevrim ……….…….. 104

Resim 113. Beyan-ı Menazil-i Sefer-i Irakeyn-i Sultan Süleyman Han …….……. 105

Resim 114. Beyan-ı Menazil-i Sefer-i Irakeyn-i Sultan Süleyman Han …….……. 106

Resim 115. Beyan-ı Menazil-i Sefer-i Irakeyn-i Sultan Süleyman Han …….…….. 106

Resim 116. Beyan-ı Menazil-i Sefer-i Irakeyn-i Sultan Süleyman Han ……..……. 107

Resim 117. Beyan-ı Menazil-i Sefer-i Irakeyn-i Sultan Süleyman Han ….………. 107

Resim 118. Saim Kolhan ………....….. 108

Resim 119. Saim Kolhan çini tabak üzerine minyatür çalışması ……….….… 109

Resim 120. SaimKolhan minyatür çalışmasından detay ……….. 109

Resim 121. Saim Kolhan çini tabak üzerine minyatür çalışması ………. 110

Resim 122. Ayfer Kalsın ………...……… 110

Resim 123. Ayfer Kalsın “Düşler Sahnesi 2” minyatür konulu örnek eser………... 111

Resim 124. Sirkeci İstasyonu, İstanbu., İznik Çini Vakfı …………….. 113

Resim 125. Metro İstasyonu, Santiago,Şili, İznik Çini Vakfı ……….………….... 113

(18)

Resim 126. Osmanbey Metro İstasyonu, İstanbul, İznik Çini Vakfı …….……… 114

Resim 127. Taksim Metro İstasyonu, İstanbul, İznik Çini Vakfı ……….…… 114

Resim 128.Taksim Metro İstasyonu, İstanbu., İznik Çini Vakfı ……….….….…. 114

Resim 129. Resim 130. Resim 131. Minyatür konulu seramik çini formlar .…...… 115

Resim 132. Minyatür konulu seramik çini formlar ………... 115

Resim 133. Minyatür konulu seramik çini tablo ……….…. 116

Resim 134. Resim 135. Resim 136. Minyatür konulu seramik çini tabaklar …….. 116

Resim 137. Minyatür konulu seramik çini pano ………..…….……… 117

Resim 138. Minyatür konulu seramik çini pano ……….……. 117

Resim 139. İpek kalıba poz alma ……….……….. 121

Resim 140. İpek kalıp poz çıkarma ……….……… 121

Resim 141. Baskıya hazır ipek kalıp………...………. 121

Resim 142. Serigrafi baskı için makineye elek kalıp bağlama ………. 121

Resim: 143. Alçı Plaka kalıbı ………. 122

Resim: 144. Plaka hazırlama ……….. 122

Resim: 145. Resim 146. Plakaların bisküvi pişirime hazırlanması ………... 122

Resim: 147. Hazırlanan plakaların pistole ile astarlanması ……… 123

Resim: 148. Bisküvi pişirimi yapılmış seramik formlar ………. 123

Resim: 149. Fırının boşaltılması ………. 124

Resim 150. Minyatür ………. 125

Resim 151. Minyatür ………. 125

Resim 152. Minyatür ………. 126

Resim 153. Minyatür ………. 126

Resim 154. Minyatür ……….. 126

Resim 155. Minyatür ………. 126

(19)

Resim 156. Minyatür ………. 126

Resim 157. Minyatür ………. 127

Resim 158. Minyatür ………. 127

Resim 159. Üç boyutlu form üzerine Minyatür ……… 127

ÇİZİMLER LİSTESİ Sayfa Çizim 1. Çizim 2. Minyatürde kullanılan ağaçlar formlar ve bunların üst detaylar… 35 Çizim 3. Çizim 4. Ağaç üzerinde kümeleme ve bunların boyanmaya uygun çizimleri.35 Çizim 5. Boyama Tekniklerini gösteren renkli resimler ……… 36

Çizim 6. Minyatürde kullanılan Ağaç modellerinin detay çalışması ………….…… 36

Çizim 7. Minyatürde kullanılan Ağaç modellerinin detay çalışması ………….…… 37

Çizim 8. Minyatürde kullanılan Ağaç modellerinin detay çalışması ………..…….. 37

Çizim 9. Minyatürde kullanılan Ağaç modellerinin detay çalışması …………..….. 38

Çizim10. Çizim 11. Minyatür Tasarımlar ……… 118

Çizim 12. Çizim 13. Minyatür Tasarımlar ……….……….. 119

Çizim 14. Minyatür Tasarım ………….……….……… 119

Çizim 15. Minyatür Tasarım ……….……….…..……… 120

Çizim 16. Eskiz ……… 120

(20)

GİRİŞ

Bir sanatçının gördüğü, duyduğu, hayal ettiği ve hatta hissettiğini etkili ve sanatsal biçimde yüzey üzerine renklerle aktardığı zihinsel, duygusal ve estetik biçimlendirme eylemi olan sanatın, Türk ve dünya kültür tarihinde oldukça önemli bir geçmişi bulunmaktadır. Resim, seramik, heykel, ebru ve hat sanatı bunlardan bir kaçıdır. Bu sanatların bütün; dünya medeniyetlerini, geçmişini ve günümüz kültürlerini birbirleriyle olan ilişkileri etkiler ve yön verir. Bunlardan resim sanatının geçmişi, mağara duvarlarına çizilen insan, hayvan resimleri ve avlanma sahnelerine kadar dayanır.

Uygarlıklara ev sahipliği yapmış Anadolu toprakları, gelişen resim sanatının Osmanlı İmparatorluğu döneminde de kendisine yakın olan kültürlerden hem ilham almış, hem de bu uygarlıkları etkileyerek kültürel zenginlik konusunda ortak bir dil yaratmıştır. Sanatın diğer dallarının birbirleriyle etkileşimini sağlaması açısından da ayrı bir önemi bulunan resim sanatı, Osmanlı döneminde minyatür olarak sanatçıların elinde zamanla gelişmiş ve sanatın diğer alanlarında kullanılmıştır.

Osmanlı döneminin tanınmış üstatları; Matrakçı Nasuh, Nigari, Nakkaş Osman, Nakkaş Hasan ve Levni; minyatür konusunda yüksek nitelikli eserler ortaya koymuşlardır.

Bu eserler, tarihe ışık tutmuş estetik değerinin yanı sıra, dönemin sosyo-ekonomik ve kültürel yapısını bir belge olarak günümüze taşımışlardır.

Günümüzde ise halen bu etkileşimler devam etmektedir. Bu tez çalışmasında, Osmanlı minyatür sanatından hareketle seramik yüzeyler üzerinde minyatür yorumları yapılmıştır.

(21)

1. BÖLÜM: 16. ve 17. YÜZYIL OSMANLI SANATINA BAKIŞ

1.1. TARİHÇESİ

Dünya tarihinde günümüze kadar kurulmuş siyasi, ekonomik ve kültürel bağlamda dünya tarihini önemli ölçüde etkilemiş üç büyük devlet konusunda düşünürlerin büyük bir kısmı hemfikirdirler. Bahsi geçen devletler; Roma İmparatorluğu, Britanya İmparatorluğu ve nihayet Osmanlı İmparatorluğu’dur.

Resim 1. Tarihlere göre Osmanlı İmparatorluğunun Genişlemesini gösteren harita.

(http://www.waitmeturkey.com/wp-content/uploads/2012/01/ottoman-empire-expansion- map.gif, 02.04.2014)

Kuruluşu daha çok menkıbelerle izaha çalışılan Osmanlı Devleti’nin ortaya çıkış ve gelişim sürecinin Anadolu’nun XIII. Yüzyılda içinde bulunduğu siyasi, sosyal ve ekonomik şartlar paralelinde açıklanması daha gerçekçi olacaktır. Nitekim Anadolu Selçukluları’nın bakiyesi toplumsal miras, zayıflamış olan Bizans’ın kurumsal etkisi ve kafileler halinde Anadolu’ya devam eden Türk göçleri konjonktür itibariyle Osmanlı için

(22)

bir fırsata dönüşmüştür1. Osmanlı Devleti’nin kuruluş döneminde bahsi geçen etkenlerden başka bulunduğu coğrafyanın etnik, dini ve kültürel motiflerini akılcı bir şekilde sentez edebilmesi ve bahsi geçen dönemdeki yöneticilerin istisnai bireysel yetenekleri basit bir beylikten büyük bir medeniyet devletine geçişi kolaylaştırmıştır2.

Resim 2. Osmanlı İmparatorluğu’nun 1299-1922 tarihleri arasındaki yüzölçümünü gösteren harita

(http://www.waitmeturkey.com/wp-content/uploads/2012/01/1683-ottoman-empire-maps.png, 02.04.2014)

Çok kültürlü bir yapı üzerinde şekillenen devlet, uyguladığı “millet sistemi” ile farklı kültür ve dinleri temsil eden topluluklara özgür bir hayat sahası tanımıştır. Aynı zamanda sosyal ve iktisadi hayatın vazgeçilmez dinamikleri olarak bu sistem bünyesinde birbirine bağımlı ve muhtaç etnik ağırlıklı bir iş bölümü de oluşmuştur. Diğer taraftan kökeni İslam geleneğine dayanan “vakıf sistemi” Osmanlı ile birlikte gelişme kat etmiş ve böylece toplumsal dayanışma ve beledî hizmetlerin odağı haline gelmiştir.

Osmanlı Devleti’nin kısa sürede büyüyerek bir dünya devletine dönüşmesinde uyguladığı iskân politikası, toprak sistemi, adalet algısı ve askeri yapısının da katkısı önemlidir. Osmanlı İmparatorluğu’nda modern devletin doğuşuyla aynı anda, toplum

1 Emecen, Feridun, vd., Osmanlı Devleti Tarihi, C.1, Ed: Ekmeleddin İhsanoğlu, (İstanbul: 1999), s.5.

2 Osmanlı Devleti’nin kuruluşu hakkında detaylı bilgi için bkz. Fuad Köprülü, Osmanlı Devleti’nin Kuruluşu, Türk Tarih Kurumu Yay., Ankara, 1988.

(23)

düzeyinde mekân ve topluluk sınırlarını güvenceye alan ve göçer unsurlarla yerleşik unsurları belirli bir muvazene içinde tutan bir çerçeve oluşturulmuştu. Sanıldığı kadar basit olmayan bu sistem, bütün geçirgen ve akışkan özellikleriyle misyonunu XIX. Yüzyıla kadar başarılı bir şekilde sürdürmüştür3.

İskân politikası ile toplumsal dengeleri korumuş, asimilasyona yönelmemiş ve böylece farklı kimliklerin asırlar boyunca dil, din ve kültürlerini korumasını sağlamıştır.

Toprak sistemi ile sürekli üretimi teşvik etmiş ve üretim alanlarının bölünerek küçülmesini önlemiştir. Askeri yapısı toprak sistemi ile paralel sürekli dinamik tutulmuştur.

Osmanlı Devleti’nin elit kadroları bulundukları coğrafyanın tarihsel ve kültürel misyonunu inkâr etmeden kendinden önceki pek çok medeniyetin kalıntısı olan unsurları mükemmel bir şekilde sentezleyerek, Türk-İslam kültürünün yanı sıra mahalli doneleri de bir araya getirerek çağdaş bir sistem oluşturmayı kısa sürede başarabilmiştir. Bu durum askeri ve siyasi yönden güçlü bir imparatorluğun yanı sıra geride bıraktığı eserler yönüyle kültürel açıdan da tarihe mal olmuş zengin bir medeniyeti beraberinde getirmiştir.

Osmanlı kültürü dini hassasiyetler sebebiyle cılız kalan birkaç alan hariç sanatın bir çok dalında büyük sanat üstatları yetiştirmiştir. Balyan ailesi, Sinan gibi mimarlar, Siyah Kalem gibi nakkaşlar, Itri, Dede Efendi gibi bestekârlar, Nigari, Levni ve Matrakçı gibi minyatür ustaları bunlardan sadece bir kaçıdır. Bu kültürel yapı hiçbir etnik ve dinsel kaygı taşımadan kendini meydana getiren bütün unsurlara kucak açmış ve farklı kültürel havzalardan beslenmiş ve zenginleşmiştir4.

Osmanlı sanatı, sanat tarihçileri tarafından üç dönem üzerinden incelenmiştir. Erken dönem (14.-15. yüzyıllar), klasik dönem (16.-17. yüzyıllar) ve modernleşme dönemi (18.- 19. yüzyıllar). Erken ve klasik dönem Osmanlı sanatı Avrupa’da kilise örneklerinde olduğu gibi dinsel bir mimari ürünü olan cami merkezli olarak gelişmiştir. Batı’da kilise mimarisi çevresinde buluşan Batı sanatı resim, heykel, gravür, klasik müzik, dekorasyon ve tasarım teknikleri çerçevesinde gelişirken, cami merkezli senkronize olan Osmanlı sanatı ise, başta mimarlık olmak üzere, hat, ebru, çini, porselen, gümüş, tombak, minyatür, dekorasyon, çeşme, bahçe (peyzaj), klasik Osmanlı müziği (musikisi) ve mehteran üzerinde şekillenmiştir. Osmanlı sanatı, devletin genlerini taşıdığı kültürel havzanın baskın

3 Kasaba, Reşat, Dünya, İmparatorluk ve Toplum, Osmanlı Yazıları, Çev: Banu Büyükkal, (İstanbul:

Kitap Yayınevi, Ocak 2005), s.155.

4 Mülayim, Selçuk, Osmanlı Mimarisi, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, C.12, Çağ Yay., İstanbul, 1993, s.499.

(24)

unsurlarını nadir eserlerle dışa yansıtarak güzel bir harmoni oluşturmuştur. Farklı kültürlerle beslenen bu yapı birbirlerine eklemlenerek sanki yeniden yaratılmıştır. Osmanlı sanatındaki farklılıklar birbirini zenginleştirerek bütünleyen ebru sanatı görünümündedir5.

Osmanlı minyatür sanatı daha önceleri Uygur, Selçuklu ve Türkmen üslubunun gelişmiş bir versiyonu olarak Anadolu’da kendini göstermiştir. Bu sanatın Osmanlı’da tespit edilebilen ilk ürünlerini XV. Yüzyıldan itibaren görebilmekteyiz6. Daha sonra tasvir alanında önemli gelişmeler olmuş, Nigari’yle birlikte figür ressamlığı büyük bir aşama kat etmiştir7.

Sultan III.Ahmed Dönemi (1703-1730)’nin ünlü minyatür ustaları Abdülcelil Çelebi (Levni) ve Abdullah Buhari’den sonra kesintiye uğramış gibi görülen Türk figür ressamlığı XX. Yüzyıl başlarında yeniden canlanmıştır8. Bu gelişmelerin devletin elit yöneticilerinin sanat ve sanatçıya verdikleri değer ve sundukları imkânlarla da yakın alakası bulunmaktaydı.

Osmanlı Devlet idarecilerinin sahiplendiği hatta kimi zaman pek çok padişahta görüldüğü gibi icracısı olduğu sanat dalları gerek büyük Selçuklu gerekse Anadolu Selçuklularının ve hatta Beyliklerin derin izleri ile biçimlenmiştir. Öte taraftan Şaman kültürünü dönüştüren Müslümanlık, Osmanlı sanatına dinsel yansımalarla önemli bir etki yapmıştır. Diğer taraftan Osmanlı sanatında, Bizans sanatının izlerine rastlamak da mümkündür, çünkü Osmanlı sanatçıları Bizans’ın sanat mirasından herhangi bir önyargıya girmeden yararlanmışlardır9.

İslam Dini ile birlikte ağırlığı artan Tevhid’in Osmanlı sanatındaki etkisi süreklilik göstermiştir. Bu dinsel etki giderek sanatta “belirleyici ölçüt” olacak bir biçimde ağırlık kazanmıştır. Tevhid doktrini, Osmanlı sanatının yansıtma kuramlarını aşmasına fırsat tanımadığı gibi, var olan tasvir çekincesinin bütün Müslüman dünyasına benzer biçimde, Osmanlı coğrafyasında da bir yasağa dönüşmesinde etkili olmuş, güzel sanatların bazı kollarının Avrupa’dakinden daha farklı bir ekolde gelişmesine yol açmıştır. Böylece Osmanlı’da sanatın mutlak amacını, görünenin arkasındaki görünmeyene ulaşma çabası

5 Karagöz, Betül, Osmanlı’da Sanat ve İktidar İlişkisi, Düşünen Siyaset Dergisi, Sayı:08, s.175-193.

6 Aslanapa, Oktay, Osmanlı Minyatür Sanatı, Yeni Türkiye, S.34, 701 Osmanlı Özel Sayısı, Temmuz Ağustos 2000, s.647 (ss 647-653)

7 Tanındı, Zeren, Osmanlı Döneminde Türk Minyatürü, Yeni Türkiye, S.34, 701 Osmanlı Özel Sayısı, Temmuz Ağustos 2000, s.655 (ss 654-659)

8 Başkan, Seyfi, Son Donem Osmanlı Resminde Figuratif Anlayış ve Tarih Yorumu, Erdem, S.51, 2008, s 1-21

9 Karagöz B., Ön.ver., s.175-193.

(25)

olarak meşrulaştırmış ve sanatı araçlaştırmıştır. Bu bağlamda klasik Osmanlı sanatının merkezini eser ve sanatçı gibi somut unsurlar değil, sanatın birçok alanına hâkim olan

“idea” oluşturmuştur10.

Türk minyatür sanatı XVII. Yüzyıl itibariyle verimli bir döneme girmiştir. Söz konusu dönem daha çok Sultan I.Ahmet ve Sultan II.Osman’ın saltanat yıllarına rastlar.

XVIII. Yüzyılda Osmanlı üzerinde artan batı etkisi sanat dallarında da kendini göstermeye başlamıştır. Batı resminde ön plana çıkmaya başlayan “doğa” figürü bahsi geçen etki sebebiyle Levni vasıtasıyla Türk minyatür çalışmalarında kendine yer bulmaya başlamıştır11.

Sanat dünyasında büyük sanatkarlar ve eserler üreten bir devletin yöneticilerinin de sanata düşkünlüğü doğal bir durumdu. Nitekim Osmanlı padişahlarının genel olarak sanat ve zanaatla bireysel olarak ilgilendikleri bilinen bir gerçektir. Hatta pek çok sanatçı padişahtan bahsedilmektedir. Mesela büyük bir sanatsever olan Fatih aynı zamanda şairdir.

Kanuni bir kuyumcu ustası, aynı zamanda yetenekli bir hattattır. Osmanlı’da şiirle ilgilenmeyen padişah yok gibidir. Ama III. Murat uzun divanıyla bu konuda bir adım öndedir. Ayrıca kumaş desenleme ve tezhipte de büyük bir beceriye sahipti. IV. Murat hem çok iyi bir sporcu, hem de şiir ve musikiye aşina iyi bir hattattır. Aynı şekilde III. Ahmet yine çok iyi bir hattattır. Osmanlı modernleşme çabalarının önemli bir ismi olan III. Selim çok büyük bir bestekârdır. Sertliğiyle tanınan II. Mahmut ise padişah olarak kendine verilen bu sıfatla zıtlık teşkil edecek şekilde hem iyi bir müzisyen hem de iyi bir hattattır.

Devletin son dönemlerine damgasını vuran II. Abdülhamit ise mükemmel bir marangozdu ve aynı zamanda tiyatroya düşkündü. Abdülmecit batı müziğine aşina bir bestekâr ve aynı zamanda modern resim (yağlı boya) yapan bir ressamdı. Aynı alaturka ve alafranga besteleri oldukça değerli olan Abdülaziz gibi. V. Murat’ın iyi bir piyanist, bestekâr ve ressam olduğu bilinmektedir. Yavuz Sultan Selim, Çaldıran Savaşı’nı resmedip Venedik’e yollayacak kadar iyi bir ressamdı12.

1.2. İDARİ VE SİYASİ YAPISI

Osmanlı Devleti kendisinden önceki Türk ve İslam devletlerinin yönetim usüllerini ile siyasi kurumlarını alarak toplumun gereksinimlerini karşılayacak biçimde geliştirdiler.

10 Aynı.s.175-193.

11 Tanındı Z., 2000,Ön.ver., s.658.

12 Karagöz B., Ön.ver.,s.175-193.

(26)

Aslında Fatihin getirmiş olduğu saltanat usülleri bile bu gelenekten sapma olmayıp, devletin genişlemesinin zorunlu bir geleneği olan düzenlemelerdi. Daha önceki İslam ve Türk devletleri de topraklarını genişleterek çok uluslu bir imparatorluk boyutlarına ulaştıklarında, göçebe devlet hayatının gereği olan yönetim usüllerini terk ederek, yerine saltanat usülleri getirmişlerdi. Bu nedenle Fatih’in yapmış olduğu düzenlemeler, iktidar düşüncesinin yerini köklü bir devlet düşüncesine bırakmasını sağlayan gelişmeler olarak değerlendirilmektedir.

Osmanlı Devleti’nde, tüm diğer İslam devletlerinde olduğu gibi devletin işlevlerini yerine getiren organlar arasında kuvvetler ayrılığına benzer bir görev bölüşümü kabul edilmemişti. Başta padişah olmak üzere, önemli siyasi organların çoğu yasama, yürütme ve yargı fonksiyonuna ilişkin pek çok görevi bir arada yürütürlerdi. Örneğin sadrazam esasta yürütmenin başı olduğu halde, yargılama görevi yapar, kazaskerler de yargı makamı oldukları halde yürütmeye ilişkin önemli görevler icra ederlerdi. Bu nedenle Osmanlı Devleti’nin fonksiyonlarını incelemeden önce, bu fonksiyonları yerine getiren organlardan başta “padişah”, “vezir-i azam” ve “şeyhülislam” olmak üzere, üst düzey yöneticilerin katılmasından oluşan bir kurul olan “divan-ı hümayun” un incelenmesi gerekecektir13.

Fatih’in yapmış olduğu düzenlemede, veziriazamlık, vezirlik, beylerbeyilik, kazaskerlik, defterdarlık, divan-ı hümayun ve siyasi hayatın işleyişinde yer alan tüm diğer geleneksel kurumlar varlığını korumuş, fakat bu kurumların işleyişi üzerinde Türk beylerinin etkilerine son verilmiştir. Bir bakıma siyasi hayatın işleyişini yeniden düzenlemiş olan Kanunnameleri, klasik Osmanlı Anayasa Hukuku’nun temel belgelerindendir14.

Osmanlı Devleti “gaza” siyaseti üzerine kurulmuş, sürekli savaşan bir imparatorluktu. Tüm devlet kurumları askeri gereklere göre örgütlenmiş ve toplum tümüyle askerleşmişti. Davison’un belirttiği gibi, Osmanlı Devleti’nin savaşmak ilk işi, yönetmekse ikinci işiydi. Devletin merkezi otoritesini güçlü tutan etkenlerden birisi de doğrudan padişaha bağlı olan ondan emir alan ordu teşkilatıydı. Ordu sadece bir savunma örgütünden ibaret olmayıp, özellikle taşra ordusu diyebileceğimiz sipahiler aynı zamanda merkezi idarenin ajanı ve topraklarının yöneticisiydi. Merkezi otorite zayıfladığında taşrada ortaya çıkan feodal hareketler sipahiler tarafından bastırılıyordu. Timar sistemimin

13 Tarih- Medeniyet- Kültür, Osmanlı Ansiklopedisi, 1. Cilt, 2. Baskı Şubat 1994, İstanbul, s. 79.

14 Tarih- Medeniyet- Kültür, 1994, Ön.ver., s.55.

(27)

bozulması ve merkezde düzenli ordu kurulmasından sonra, ordunun taşrayı yönetme ve feodalleşmeleri kontrol altında tutma fonksiyonu sona ermiştir15.

Osmanlı devleti, din kurallarına dayanan bir yönetim düzenine sahip olduğu için, sosyal kurumları da böyle bir anlayış içinde işliyordu. Gerek din, gerek soy bakımından Osmanlı toplumu iki ana kısma ayrılırdı: a) Asya’dan gelen zamanla Osmanlı devleti sınırları içindeki toprakları fetheden Müslümanlar; b) yerli ve ülkenin fatihlerine bağlı reaya veya “gayrimüslim” diye anılan halk. Bunlar arasında gelenek, görenek, inanç ve yaşayış ayrılıkları vardı. Devlet düzeninde hakim ilke din olduğundan, halkın da buna bağlı yaşama kurallarına uyması gerekiyordu. XI.yy. ortalarından sonra Anadolu’ya yerleşmeğe, başlayan Müslüman Türkler, zamanla Hıristiyan ve İbrani dinine bağlı milletlerin sınırlarına kadar hakimiyet alanlarını genişlettiler16.

Osmanlı devletin ile diğer İslam devletlerini ayıran en keskin farka gelecek olursak, Osmanlı Devletinde, şer’i hükümlerle Türk geleneklerini birlikte yürütebilmiş olmasıdır.

Osmanlı iktisadi düzeninin temel niteliği, bu alanda güçlü bir devletçiliğin uygulanması ve toprakta devlet mülkiyetinin kabulüdür. Tek büyük üretim aracı topraktı; sağlanan ürünün ulaşım ve dağıtımı devletin denetiminde yürütülürdü. İslam hukuku nitelik bakımından, genellikle ferdiyetçi olmasına rağmen, bir İslam devleti olan Osmanlı devletinde özel iktisadi faaliyetler sınırlanmış, toplumun güvenliğini tehlikeye atacak eğilimler denetin altına alınmıştır. Osmanlılarda uygulanan toprak idaresi böyle bir anlayış içinde yürütüldü.

Şer’i hükümlerin uygulandığı topraklar bulunmakla birlikte, rejimin esasını kapsayan çok büyük arazide, İslam hukuk kurallarını sarsmadan ihtiyaçlara uygun bir düzen kuruldu.

Tarım ekonomisiyle, askeri teşkilatın birbirinden ayrılmaz bir bütün olarak düzenlenişi, Osmanlı devletinin özelliğidir17.

Osmanlı devleti sınırları içinde bulunan rum, ermeni, yahudi, gürcü, sırp, bulgar, macar, rumen gibi değişik soydan reayanın kendi dilleriyle öğrenim yapan okulları, kiliseleri, manastırları vardı. Bunlar askere alınmaz, resmi görevlere getirilmezdi. Ancak, sınır boylarında martolos denen bazı hıristiyan görevliler bulundurulurdu. Yeni alınan bir ülkenin iç işlerine pek karışılmaz, yalnız siyasi ve idari kurumların başına müslüman görevliler getirilirdi. Reaya arasından İslam dinini kabul edenler içinde büyük devlet mevkilerine yükselenler, vali, paşa, sadrazam, vezir, hekimbaşı, son zamanlarda nazır

15 Tarih- Medeniyet- Kültür, 1994, Ön.ver., s.57.

16 Kılıçlıoğlu Araz, Meydan-Larousse, C.9, İstanbul: Meydan Yayınevi, s.660.

17 Kılıçlıoğlu, vd, Ön.ver., s.658.

(28)

olanlar çoktu. Matbaanın açılışından (1729) sonra reayadan bir çok kimsenin geniş bir tercüme ve yazı çalışmasına başladıkları görülür. XVIII.yy. ortalarında ve Selim III zamanında girişilen yenileşme hareketlerinde, Avrupa’dan getirtilen yabancı teknisyen ve uzmanların yanında bir çok gayri müslüm de yer aldı. Özellikle teknik alanda, tıp, kimya, astronomi ve matematik gibi müsbet ilimler konusunda reayadan oluşan aydınların önemli çalışmaları oldu. Mahmut II.’nin tahta çıkışından sonra Avrupa ile kurulan ilişkilerde özellikle gayri müslümler önemli çalışmalar yaptılar.

Osmanlı İmparatorluğu'nun siyasi ve hukuki rejimi, daha çok bir sentez niteliği taşır.

Osmanlı Devleti, her şeyden önce bir Türk ve İslam Devleti'dir. Bir yönüyle de İslamiyet öncesi Türk Devletleri yapısının izlerini taşır. Eski Türk Devletlerinde, siyasi yapılanmanın en önemli unsurlarından biri kenttir. Bu bağımsız bir şekilde aşiretler halinde yaşayan halkın, barış içinde kalmasını sağlar. Osmanlı'da federatif bir yapı görülmekle birlikte kimi yerlerde de bu kent yapısına rastlanmaktadır. Zamanla, idare merkezileşti ve hükümdarlar, doğaüstü bir kaynaktan gelme vasıflarını aldılar. Hükümdarlara "padişah-ı cihan" adı verildi. Bu hükümdar, mutlak şahsi evrensel ve kutsal bir kimliğe kavuştu ve bunun gerektirdiği hukuki statüye sahip oldu. Bütün sosyal ve siyasi hayatın hakimi, düzenleyicisi olan en yüksek organ haline geldi. Osmanlı'nın yapısını büyük ölçüde oluşturan İslam Dini ve bunun temelleri, getirdiği yeni müesseseler dışında, dinde de birtakım değişikliklere yol açtı. Hükümdar, Tanrı'nın tahta çıkardığı değil onun yeryüzündeki temsilcisiydi18.

1.3. SOSYO – KÜLTÜREL YAPISI

Osmanlı Devleti başlangıçta doğrudan doğruya Türk unsuru tarafından kuruldu.

Sonraki yüzyıllarda sınırlar genişledikçe devletin kurucu ve temel unsuru olan Türklerin yanında başka topluluklar da görülmeye başladı. Giderek Osmanlı toplumu çok çeşitli milletlerden oluşan bir özellik kazandı. Osmanlı Devleti toplumu,

İslâm Hukuku ve Örfi Hukuk denilen hukuk kurallarına göre biçimlendirdi. Buna göre Osmanlı toplumu iki temel bölüme ayrılıyordu. Bunlardan biri "yönetenler", diğeri

“yönetilenler”di. Yönetici sınıfa Osmanlılar, "askeri sınıf diyordu. Osmanlı Devleti'nde

"askerî" demek, herhangi bir devlet hizmeti yapan kişi demekti. Bunlardan askerlik yapanlara seyfiye denirdi, Eğitim öğretim işiyle uğraşan müderrisler, yargı ve yönetim

18 Kılıçlıoğlu, vd, Ön.ver., s.661.

(29)

işlerine bakan kadılar ilmiye sınıfını oluştururdu. Devlet dairelerinde çalışan her kademedeki memurlara ise kalemi ye sınıfı denirdi. Genellikle askeriler vergi vermezlerdi.

Bunun karşılığında devlete bir hizmet görürlerdi. Böylece devlet, gelirinin önemli bir kısmını buradan sağlardı. Yönetilenler ise bunların dışında kalan gruptu. Yönetilen sınıfa Osmanlılar "reaya" diyordu. Kırsal kesimde köylüler, çiftçiler, şehirlerde tüccar, esnaf gibi gruplar reaya sınıfını oluştururdu. Reaya vergi verirdi.

Osmanlı imparatorluğundaki sosyal kurumlar, bütün halkın faydalanması için meydana getirilen imaret, dârüşşifa, kervansaray, kütüphane v.b.dir. Çeşme, sebil, köprü gibi yapılar da sosyal hizmetlerle ilgili sayılır. Camiler, ibadet amacıyla yaptırılmış olmasına rağmen ayrı bir sosyal nitelik taşırdı: burada cemaate, günlük yaşayışıyla ilgili konular ve memleket meseleleri de açıklanırdı.

Sosyal kurumlar hayrat olarak yaptırılırdı ve vakıf gelirleriyle yaşatıldı. Büyük camiler, çevrelerindeki mektep, medrese, imaret, dârüşşifa ve dükkanlarla (vakfa gelir sağlardı) bir külliye meydana getiren sosyal hizmet merkezleri niteliğindeydi.

XVI. yy.da ilim hareketleri, daha önceki çağa, özellikle Fatih Sultan Mehmed devrine oranla duraklamaya başladı. Kanuni Sultan Süleyman’ın Süleymaniye camii yanında yaptırdığı iki medreseden birinde riyaziye, ötekinde tıp öğrenimi yapılıyordu. Ancak burada, deney ilimleri alanında çağa ışık tutacak nitelikte bilgin yoktu. Bütün çalışmalar birer yorum ve açıklama olmaktan öteye geçemiyordu. XVII. yy.da edebiyat ve tarih konularını ihtiva edişiyle hem edebiyatçıları, hem tarihçileri yakından ilgilendiren yazarlardan biri Seyahatname yazarı Evliya Çelebi’dir. Gezdiği yerlerde gördüklerini, duyduklarını olduğu gibi anlatan Evliya Çelebi bir çok konuda tarih araştırmaları yapanların başvurdukları bir kaynak durumundadır. XV. yy. dan itibaren Osmanlı edebiyatı fars (İran) kültürünün İslam inançlarıyla Osmanlılar zamanında Türk musikisinde görülen gelişimi, ayrı bir Osmanlı musikisi olarak nitelemek doğru değildir19.

19Kılıçlıoğlu, vd, Ön.ver., s.666.

(30)

1.4. OSMANLI DÖNEMİ; EL SANATLARI / SÜSLEME SANATLARI

Osmanlı kültüründe din, Batı tarihinden tanışık olduğumuz tarzda plastik sanatların, resim ve heykel sanatlarının gelişmesine imkân vermemiştir. Bu, zaten bütün İslâm dünyasında gördüğümüz bir durumdur 20.

Resim 3. Osmanlı dönemine ait kumaş deseni

(http://www.estanbul.com/osmanli-nakis-sanati-87933.html, 16.04.2014)

Resim 3.’de görüldüğü gibi Osmanlı el/süsleme sanatları Osmanlı döneminde kullanılmış kumaş örneğindeki motifler ve renkler görülmektedir. Dönemin modasına uygun kumaş desenleri saray nakkaşhanesinde tasarlandığından, desen ve kompozisyonlarda Osmanlı sanatının üslup bütünlüğü tekrarlanmıştır. Tarihi bilgilerden anlaşıldığı üzere, Bursa kenti 15. yüzyıldan itibaren, İran’dan ithal edilen saf ipeğin ticaret merkezi olmuş, 16. yüzyılın sonlarına doğru ise bu kentte koza üretimi başlamış ve teşvik edilmiştir.

1.4.1. Osmanlı’da Mimari

Osmanlı mimarisi, sadece Doğu ve İslam mimarlığı değil dünya mimarlık tarihi içinde de belli bir yere sahiptir. Araştırmalar, Türklerin mimarlık alanındaki sürekli

20 Belge, Murat, Osmanlı’da Kurumlar ve Kültür, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları 100, 2.Baskı , İstanbul, Temmuz 2008, s. 417

(31)

gelişmesinin o dönemdeki siyasal, idari ve ekonomik kalkınmanın reddedilmez katkısıyla 16. yüzyılda doruğa ulaştığını göstermektedir.21

İslam mimarisinin ve doğal olarak Osmanlı mimarisinin temel bakış açısının

“Müslümanların güzel gördükleri Allah katında da güzeldir” hadisine dayandığı söylenmektedir. Bu düşünce ışığında değerlendirildiğinde, Osmanlı mimarisinde genel olarak dini bir anlayış hakim olduğu görülür. Başta İstanbul olmak üzere İmparatorluğun dört bir yanında inşa edilen camiler, mescitler, hanlar, hamamlar, kervansaraylar, su yolları, köprüler, imarethaneler, kütüphaneler, darüşşifalar gibi çok sayıda eser, aslında birer hayır eseri olarak ortaya çıkmıştır. Bununla beraber, Osmanlı mimarisini diğer İslam medeniyetlerinin, hatta Selçukluların dahi, mimarlık anlayışından farklı kılan temel özellikler vardır. Mimari yapıların form, üslup, plan ve süslemelerdeki belirgin özellikleriyle uyumlu bir bütünlüğe sahip olması Osmanlı mimarisini kendine has kılmaktadır.

Resim 4. Dolmabahçe Sarayı

(http://foto.internetara.com/?a=dolmabahce+sarayi&id=130689)

Osmanlı mimarisinin klasik dönemi olarak adlandırılan dönem, en genel hatlarıyla İstanbul’un fethinden Mimar Sinan’ın vefatına kadar geçen dönemdir. Bu dönemde, yeni ve büyük boyutlu örnekler yapılmaya başlanmış, İmparatorluğun hemen her tarafında mimarlık tarihinde önemli yere sahip mimari yapılar inşa edilmiştir. Topkapı Sarayı, Fatih,

21 Aksoy, Yeliz, Osmanlı’da Mimari, Tarihte Osmanlı Bilim ve Teknolojisi, Karma Yayınlar, Mart , 2008, s. 151.

(32)

Beyazıt ve Süleymaniye Külliyeleri bu dönemin dikkat çekici eserlerinin başında gelir.

Mimarideki bu gelişme Batı Asya ve Kuzey Afrika’da Şam, Bağdat, Kahire ve Tunus;

Doğu Avrupa’da Selanik, Belgrat, Budapeşte gibi büyük şehirleri de etkisi altına almıştır.

Klasik dönem Osmanlı mimarisinde yapı malzemeleri olarak genelde taş kullanılmıştır. Bu dönemde kullanılan malzeme ve süsleme teknikleri hemen hemen tüm eserlerde birbiriyle benzerdir. Sade ve etki gücünü kompozisyonundan alan üslub hakimdir. Yapılar daima kubbe ile örtülü olup, pencereler alt katlarda düz, üst katlarda kemerlidir. Eski taş oymacılığının yerini, iç kısımda kullanılan çini kaplamalar, boyalı süslemeler, renkli camlar, ağaç işlemeler, hat sanatının dikkat çeken örnekleri almıştır.

Sütun başlıklarında da baklava ve sarkıt motifleri kullanılmıştır. Mimar Sinan’ın ölümü ile Osmanlı mimarisinde ‘Klasik Dönem’ diye adlandırılan çağ kapanmış, ama bu büyük ustanın etkileri uzun süre devam etmiştir. Bu etki, özellikle cami planlarında çok güçlü ve kalıcı olmuştur. Mimar Sinan’ın Şehzade Cami’nde geliştirdiği dört yarım kubbeli sistem, bir çok yapıda yinelenmiştir. Klasik dönemde, ‘Külliye’ olarak adlandırılan yapılar topluluğunun merkezini cami oluşturmaktaydı. 17. yüzyılda ise merkezde cami yerine medresenin yer aldığı bir dizi külliye yapılmaya başlanır. Bunlar, sultanların değil de devlet ileri gelenleri ve vezirlerin yaptırmış olduğu örneklerdir.22

Onaltıncı yüzyılın ikinci yarısında ve onyedinci asır ortalarında mimarimizin kuvvetli hüviyetini muhafaza etmekte olduğunu takdirle görmekteyiz. Bu onaltıncı yüzyılın son yarısında Hayatta olan Mimar Sinan Edirne’de II. Selim’in camiini yapmakla en son şaheserini vücuda getirmiştir.23

Onaltıncı asrın sonlarına yakın vefat eden mimar Sinan’dan sonra mimar Davud, mimar Dalgıç Ahmed, mimar Mehmet, mimar Kasım ve mimar Mustafa Ağalar meşhurdurlar24.

1.4.2. Taş-Alçı

Osmanlı döneminde ise taçkapının cephelerdeki ağırlığı azaltılarak, taş bezemelere, daha ölçülü biçimde yer verilmiştir. Selçuklu döneminin taş, çini veya ahşap olarak alınmış mihrapları, Osmanlılarda yalınlaşmış, özellikle klasik dönemde mermer geçerli olmuştur.

22 Aksoy Y., 2008, Ön.ver., s.152.

23 Uzunçarşılı Ord.Prof.İsmail Hakkı, “Osmanlı Tarihi” XVI-XVII. Yüzyıllarında Güzel Sanatlar, Türk Tarih Kurumu Basımevi –Ankara, 1995, S. 551

24 Uzunçarşılı İ.H.,1995, Ön.ver., s. 557

(33)

Ayrıca mimber geleneği de Osmanlılarda mermer mimberlere dönüşmüştür. Barok ve Rokoko üslubunu egemen olduğu geç dönemlerde ise, başta çeşme-sebillerde olmak üzere yeni yorumlar içeren ilginç örnekler ortaya konulmuştur. Dış ve iç mekanlarda, özellikle cephelerdeki taçkapılarda olmak üzere, minare, mihrap, mimber, kemer, eyvan ve benzeri yerlerde kullanılarak, Anadolu’ya özgü bir üslup geliştirilmiştir25.

Resim 5. Osmanlı dönemine ait taçkapı

(http://www.unutulmussanatlar.com/2012/07/tas-isciligi.html, 17.04.2014)

1.4.3. Ahşap-Sedef

Özellikle XVI. Ve XVII. yüzyıllarda sedefli eşya kullanımı yaygınlık kazanmış, mimarlıktan değişik türde eşyalara kadar uygulama alanı bulmuştur. Sedef bazen ahşap üzerinde tek başına, bazen de fildişi, bağa ve kemik ile birlikte kullanılmıştır. Gömme (kakma), kaplama ve macunlama olarak üç ayrı tekniği vardır. Kakma tekniğinde sedefin gömüleceği ceviz, meşe gibi ağaçlardan zemin hazırlandıktan sonra, kağıda çizilen desen yapıştırılır veya koyu yüzeylere çelik kalemle, açık yüzeylere ise kurşun kalemle işlenir.

Motifler dikkatle oyulduktan sonra, bu yerlere göre kesilen sedef ve birlikte kullanılan diğer malzeme yapıştırılarak, düzleme yapılır. Yapıştırma işleminde, kan veya sıcak tutkal kullanılmıştır. Kaplama tekniğinde, masif zemin üzerine istenilen cins ahşap kaplama yapıştırıldıktan sonra, desen çizilir ve sedef, bağa, fildişi olması istenen yerler boşaltılıp, bu yere göre hazırlanan kaplanacak malzeme inceltilerek yapıştırılır. Macunlama tekniği, artık malzemenin değerlendirilmesi düşüncesinden çıkmıştır. İşlenemeyecek kadar küçük

25 Sözen M., “

Taş-Alçı”, Geleneksel Türk El Sanatları, İstanbul 1998, s. 20.

(34)

sedef parçaları, belirli desenler gözetilerek yerleştirildikten sonra boşluklara ağaç tozu, sedef tozu ve sıcak tutkal karışımından oluşan macun doldurulur. Macunun donmasından sonra düzleme işlemi yapılarak cilalanır.

Resim 6. Ahşap sehpa üzerine sedef (kakma) gömme (http://muze.semazen.net/content.php?id=00106,17.04.2014)

Özellikle Osmanlı döneminde, sedef işçiliği konusunda Dalgıç Ahmet Ağa’nın ürünü olan Ayasofya Camisi avlusundaki III. Murat Türbesi’nin kapı kanatları, Sedefkar Mehmet Ağa’nın Sultan Ahmet Camisi pencere ve cümle kapısı kanatları, Şale Köşkü’ndeki sedefli odanın kapı kanadı ve dolap kapakları sayılabilir. Son dönem ustaları arasında ise, Sedefkar Vasıf Sedef (1876-1940), Sedefçi Mihran Ağa ile Nerses Semercioğlu sayılabilir.26

1.4.4. Tezhip-Kalem İşi

Tezhip, Kur’an-ı Kerim’ler, divanlar ve diğer el yazması değerli yapıtlar, murakkalar, tuğralar gibi çeşitli güzel yazı örneklerine altın yaldız ve boyalarla uygulanan, belirli boyutlar içinde çalışılan bir sanat dalıdır. Arapça altın anlamına gelen “zeheb”

kelimesinden türetilen tezhip’in Türkçe’deki karşılığı altınlamadır. Tezhip edilmiş eserlere

“müzehheb”, bu sanatla uğraşan kişilere de müzehhib adı verilir.

Türk tezhip sanatı, Selçuklu, Osmanlı Erken Dönemi, Klasik Dönemi ve Batılılaşma dönemi olarak dört ana başlık altında incelenir. Ayrıca okul ve teknik ayrımlar nedeniyle de kendi içlerinde bölümlemeler yapılabilir. Başta İstanbul olmak üzere, Edirne, Bursa,

26 Sözen M., 1998, Ön.ver., s. 36,39.

(35)

Amasya, Konya, Bağdat, Musul ve Mısır gibi merkezlerde, dönemlerine göre çeşitli tezhip örnekleri verilmiş, bu sanatın uygulama zenginliği ve yaygınlığı sağlanmıştır. Yalnız altın veya hafif renklerle hazırlanan halkar, serpmeyle yapılan zerefşan gibi tekniklerde kullanılmıştır.

Osmanlı tezhip sanatı, saray nakkaşları eliyle hat sanatının doğrultusunda bir gelişme göstermiştir. İlk dönemlerde, Osmanlı İmparatorluğu’unda yapılan tezhiplerde daha çok Selçuklu döneminde yapılan geometrik süslemeler, rumi ve hatayi grubu motifler kullanılmıştır27.

Resim 7. Tezhip ve kalemişi süsleme

(http://www.ktsv.com.tr/sanat/2-tezhip, 17.04.2014)

Resim 8. Tezhip ve kalemişi süsleme

(http://www.ktsv.com.tr/sanat/12-kalemisi, 17.04.2014)

27 Sözen M., 1998, Ön.ver., s. 104.

(36)

Kanuni dönemi, tezhip sanatının en parlak evresidir. Tezhip sanatı teknik, işçilik ve tasarım bakımından XVI. Yüzyılın özellikle ikinci yarısında doruğa ulaşmıştır. Bu dönemde natüralist çiçek motiflerinin klasik tezhip içinde kullanıldığı, öncelikle altın yaldız ve lacivert rengin tercih edildiği görülür. Renklerin kullanımında bir kısıtlamaya gidilmemiş, ama renkler arasındaki uyum ve denge her zaman korunmuştur. Bulut motifleri ile rumiler tek başına veya çiçeklerle birlikte kullanılmıştır. Bazı örneklerde tezhip ve halkar birlikte kullanılmıştır. Güller de başlı başına bir tezhip formudur. Bu dönemin başlıca müzehhiplerinden biri, Kanuni dönemiyle birlikte anılan saray nakışhanesinin nakkaşbaşı Karamemi’dir.

Müzehhip Karamemi XVI. yüzyıl klasik tezhip sanatının en olgun örneklerini vermiştir.

Ayrıca natüralist üslupta yaptığı buket ve tek çiçekle şükufe tarzı süslemenin ilk örneklerini ortaya koymuştur. Bu dönemin diğer müzehhipleri arasında Mehmet bin İlyas, Hasan Mısrı ve öğrencisi İbrahim Çelebi, Kambur lakabıyla tanınan Mehmet Çelebi sayılabilir.

Tezhip sanatında XVII. yüzyılda işçilik ve desenlerdeki zenginlik Kanuni dönemine göre gerilemiş, özellikle XVII. yüzyılın ikinci yarısından sonra bu gerileme daha da belirginleşmiştir28.

1.4.5. Deri-Cilt

Anadolu Selçuklularının deriyi çok iyi işleyerek kullandıkları, o dönemlerden günümüze ulaşan bezemeli ciltlerden anlaşılır. Osmanlılar ise, deride çok çeşitli bezeme teknikleri uygulamışlardır. Özellikle XVI. yüzyılda J.Cihesnau XVII. yüzyılda Tavernier ve Evliya Çelebi gibi gezginler, Osmanlı dönemi dericiliği konusunda ayrıntılı açıklamalarda bulunmuşlardır. İstanbul, Edirne, Konya, Trabzon, Diyarbakır, Urfa ve Bağdat gibi merkezlerde üretilen deri eşyalar, işleme ve bezemedeki kalite bakımından büyük değer taşırlar. Aşıkpaşazade Tarih Şazayık-ı Numaniye ve Neşri tarihleri gibi Osmanlı kaynaklarında, XIV yüzyılın başlarında yaşamış olduğu söylenen Ahilik örgütünün kurucusu Ahi Evran’ın, Debbağlıkla uğraşması da bu sanata ayrı bir önem verilmesine yol açmıştır.

Deriden, başta ciltleri olmak üzere, pabuç, çizme, torba, kese, kalkan, ok ve yay torbaları,

28 Sözen M., 1998, Ön.ver., s. 104,107,110.

(37)

kınlar, hayvan koşumları, perde ve sofra altı gibi eşyalar üretilmiştir. Bunların yanında, doğuya özgü bir sanat türü olan gölge oyunun Karagöz figürleri de deve derisinden yapılmıştır.

Resim 9. Deri-Cilt süsleme sanatına örnek

(http://www.unutulmussanatlar.com/2012/07/cilt-sanat.html)

Kalın deriler, bezemede kullanılan Aplike tekniğinde motifler, zeminden farklı bir renkte kesilerek kenarları dikilir, birleşme yerlerinin belli olmaması için de gümüş ipliklerle dikilerek kenarları gizlenirdi. Mozaik tekniğinde ise, aynı kalınlıkta farklı iki deri üzerine desen çizildikten sonra, oyma işlemi yapılarak değişik renkteki motifler gümüş ipliklerle yan yana dikilirdi.

Baskı tekniğinde de, desen ahşap kalıplara oyularak hazırlandıktan sonra, deri üzerine basılırdı. Özellikle bu teknik pabuç, çizme ve ciltlerde çok uygulanmıştır. Deri üzerine değişik renkte ibrişim ve ipliklerle işlemlerde yapılmıştır29.

1.4.6. Maden

Selçuklulardan sonra maden sanatında bir gerileme görülse de Osmanlı İmparatorluğunun kuruluş yıllarından itibaren yeniden gelişerek en üst düzeye ulaşmıştır.

Osmanlılar ise, günlük kullanımda keramiği yeğlediklerinden, madeni daha çok savaş aletleri yapımında ve mimarlıkta uygulamışlardır. Maden sanatının uygulandığı yerlere göre genel bir sıralama yapıldığında, silahlar, gündelik eşyalar, süs eşyaları ve

29 Sözen M., 1998, Ön.ver., s. 156.

Referanslar

Benzer Belgeler

Diğer yandan, daha sıradan Osmanlı ipeklerinden yapılmıĢ kaftanlarda yamalar görmek alıĢılmıĢ bir Ģey değildir. Ahmet'in çam kozalağı motifleriyle

Sahnede yer alan iskemlecilerin geçişi, cepheden iki tekerlekli, dikdörtgen bir platform üzerinde yer alan bursa kemerli ve üzeri düz çatıyla örtülü araba

(Paris Antlaşması -1856) Katılan Devletler; İngiltere, Fransa, Piyemonte, Rusya,Osmanlı Devleti Avusturya,Prusya Buna Göre; -Osmanlı Devleti bir Avrupa Devleti sayılacak,

- Tanzimat Fermanı tüm Osmanlı vatandaşları için Islahat Fermanı Azınlıklar için yayınlanmıştır. - Tanzimat Fermanının yayınlanmasında dış baskı yokken

Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğü ve bağımsızlığı Avrupa devletleri tarafından korunacak;Boğazlar konusunda 1841 yılında imzalanan Londra antlaşması

Çalışmamızda sıklıkla başvurduğumuz ve Manastır ile alakalı olarak Türkçe literatürde yer alan en önemli eser olan Mehmed Tevfik’in Manastır Vilayeti

Further Jewish delegations sent to Augustus after Agrippa's death prove that Greek attacks upon the civic status and rights of Jews in Asia did not subside.. A fragment of

Yani stratejik İKY, geleneksel kabul edilen İKY’nin işlevini ve rolünü daha geniş bir organizasyonel bağlamda görebilme iddiası taşımaktadır.. Yukarıda verilen