• Sonuç bulunamadı

Ravda-i Mutahhara Tarîkatı. Şeyh Seyyid Magdy Dawoud

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Ravda-i Mutahhara Tarîkatı. Şeyh Seyyid Magdy Dawoud"

Copied!
71
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Ravda-i Mutahhara

Tarîkatı

Şeyh Seyyid Magdy Dawoud

(2)

Ravda-i Mutahhara Tarîkatı

Yazan : Şeyh Seyyid Magdy Dawoud Baskı : Şafak Ofset

Kapak :

Iletişim:

cemalisungur@hotmail.com avyusufdalmaz@hotmail.com

©

Bu eserin tüm yayın hakları Şeyh Seyyid Magdy Dawoud vekili Av. Yusuf

DALMAZ’a aittir.

Bu eserin bütün hakları saklıdır. Yayın hakkı sahibinin yazılı onayı olmaksızın kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz, hiçbir şekilde kopya

edilemez, çoğaltılamaz ve yayımlanamaz.

(3)

İÇİNDEKİLER

Ravda-i Mutahhara Tarîkatının Manası ve Evradının Fazileti………...… 5

Muhammed (sas) ve İstiaze- Besmele…...12 Meryem- İsa (as) ve İstiaze- Besmele……..14 Musa (as) ve İstiaze- Besmele………...15 Süleyman (as) ve İstiaze- Besmele………...16 İbrahim (as) ve İstiaze- Besmele………18 Yakub (as) ve İstiaze- Besmele……….19 Nuh (as) ve İstiaze- Besmele ………20 Dua‟nın Adabı ve Kabulünün Şartı…………23 Hamd……….………...…..24 Salavat….………...25 İhlas Suresi...27 La İlahe İllallahu Vahdehu La Şerikeleh, Lehul Mulku ve Lehul Hamdu ve Huve ala Kulli Şey in Kadîr...………..…..30

Subhanallah- Elhamdulillah- Allahu Ekber…...31 Fatiha Suresi………...33 Ayet-el Kürsi...36 Muavvizeteyn yani Felak ve Nas Sureleri…...40 La ilahe illa ente Subhaneke inni kuntu inezzâlimin…...………....………..43

(4)

Rabbi innî mesenniyedduru ve ente

Erhamur-Rahimîn………..……….45

Salavat-ı Şerife…..……….…45

Kur‟an‟ı Mushaf‟tan Okumak…………..…..48

İstihare Namazı……….….52

Duha Namazı……….….56

Teheccüd namazı ……….58

Vitir Namazı……….…………60

Ravda-i Mutahhara Tarîkatı‟nın Adabı……61

Tarîkat‟a Giriş………61

Tevbe- İstiğfar….………..61

Adab-ı Tarîkat (Kurallar)……….62

Haftalık Halka Zikri………63

Günlük (Şahsi) Zikir……….……….64

Zikirlerden Sonra Okunacak Dua……..68

Türkçesi……….………70

(5)

Ravda-İ Mutahhara Tarîkatının Manası ve Evradının Fazileti

Euzu billahimineşşeytanirracîm

Bismillahirrahmanirrahîm. Velhamdulillahi Rabbi-l alemîn. Vessalatu vesseselamu alâ seyyidi-l murselîn seyyidina Muhammed.

Ravda-i Mutahhara: Temizlenmiş cennet ya da temizlenmiş bahçe demektir.

Rasulullah (sas) Efendimiz‟in Medine‟deki mescidinde kabriyle mimberi arasındaki alandır.

Rasulullah (sas) buyurmuştur ki:

"Benim evim ile mimberim arası cennet bahçelerinden bir bahçedir." Bu nedenle âlimler Ravda-i Mutahhara‟nın arş-u ala‟dan da üstün olduğuna hükmetmişlerdir.

Dolayısıyla Ravda yerkürenin en iyi ve üstün mekânıdır. Zira her şeyin kendisinin hatırı için yaratıldığı Allah‟ın sevgilisi Rasulullah Muhammed (sas)‟in istirahatgahıdır.

(6)

Ensar ve Muhacir‟den (ra) evsiz ve ailesiz fukara sınıfı vardı. O taife İslam literatüründe ehl-i suffa olarak anılır. Onlar Efendimizin (sas) teheccüd namazı kıldığı yerde yani Ravda‟ya bitişik olan bölümde yer, içer, ibadet yapar, sohbet ve ders dinler ve istirahata çekilirlerdi. Onların gayeleri Efendimizin (sas) yanında bulunup onu dinlemek, görmek ve öğrenmekti. Bu tarîkatın da müntesiplerinin adı sufi veya sofi değil ehl-i suffadır. Bizim kardeşlerimiz de Müslümanların içinde Allah fakiri kullar olarak yaşamaları gerektiği için bu isim uygun düşmüştür. Bizim vazifemiz ise kardeşlerimize yol rehberliği yaparak Efendimizin (sas) yanına ulaştırmaktır.

Kardeşlerimiz zikirlerini yaparken ehl-i suffa gibi kendilerini Ravda-i Mutahhara‟nın bir yerinde düşünerek Rasulullah Efendimizin (sas) yanında hissederek zikirlerini yapmaya özen gösterecek ve o temiz bahçede kendisini sürekli temizleyecektir.

Âlimlerden bazıları sofi kelimesinin eski Yunan sözcüğü olan sophi yani hikmet

(7)

sözcüğünden geldiğini söylerler. Diğer âlimler ise sofi kelimesini ehl-i suffa unvanıyla

alakalandırırlar.

Bu tarîkatın zikirleri tamamen İslam şeriatına (Kur‟an ve Sünnet) uygundur ve sırası geldiğinde hepsini teker teker anlatacağız.

Aslen bizim düşüncemizde hiçbir vakit böyle bir tarîkat olayı yoktu. Yaklaşık on yıldır Erkek ve kız kardeşlerimiz bizden sürekli başkalarında olduğu gibi bir yol yordam, adab ve zikir dersleri istediler. Biz buna şahsen taraftar olmadığımız halde kardeşlerimize ihtiyaç ve arzularından dolayı üzüldük ve zikir verilmesi için dua ettik. Mart 2008 de Allah Resulü (sas) tarafından bu

„yola‟ bu isimle izin verildi ve bize talim edildi.

Her kim bu tarîkatın şartlarını yerine getirirse bu yoldan ve zikirlerinden istifade etmeye hak kazanmıştır.

(8)

Konumuza Euzu Besmele‟nin izahıyla başlayalım: “Rasulullah (sas) buyurmuştur ki: Besmeleyle başlamayan her şey kesiktir.” Yani devamsız ve bereketsizdir. Demek ki Euzu Besmele çok mühim ve değerlidir.

Euzu‟nun anlamı -gerek, lazım- ya da „ihtiyacım var‟ demektir. Birisine seslenerek yardım istesek, bizi seven ve değer veren biriyse elbette bize yönelir ve çağrımıza icabet eder. Âlemlerin Rabbi, çok merhametli ve kullarını seven Rahîm ve Vedûd Allah (CC), çağrımızı hiç karşılıksız bırakır mı?

Allahu Teâlâ Kur‟ân-ı Kerîm‟de şöyle buyurmaktadır: "Kullarım, sana beni sorarlarsa bilsinler ki ben, muhakkak onlara pek yakınım. Beni çağıran, bana dua eden kişiye çağırdığı, dua ettiği anda icabet ederim. Artık onlar da benim çağırıma koşsunlar, bana inansınlar da doğru yolu bulsunlar." (Bakara, 2/186)

(9)

Euzu‟nun sırları, kıymeti ve geniş manasının yanında fıkhî yönü de vardır. Biz burada daha çok manası üzerinde duracağız.

Euzu demek „seninle-liğe- yanımdalığına- sana ihtiyacım var (Rabbim) manasını taşır. Kime karşı?

Taşlanmış şeytana karşı. Zira tüm şerlerin, fesadın, hüzünlerin, ayrılık ve ölümlerin, negatif manada her şeyin asli sebebi şeytandır. Cehennemin varlığına şeytan sebep oldu. Hastalığına, annen, baban ya da çocuklarından ölen olursa bunların da sebebi lanetlenmiş şeytandır. Çalışıp yoruluyorsan bunun dahi sebebi şeytandır.

Şeytan problemlerin başlangıcı sonu ve ebedîsinin sebebidir. Çünkü şeytan Âdem (as)‟a vesvese vermeseydi bizler cennette olurduk ve cennette de hastalık, yorgunluk, üzüntü ve ölüm gibi şeyler olmazdı. Sadece safâ ve lezzetlere gark olurduk.

Euzu Billah‟daki B harfi beraberliği ifade eder. Yani Allah ile beraberliği veya

(10)

birlikteliği. Allah ismi ise Rabbimizin ism-i Celali ve has ismidir. Diğer bütün isimler ve sıfatlar Allah isminde toplanmıştır. Kâdir, Hâlık, Muhît, Râzık, Şâfî, Hâfiz, Vâki, Kaviy, Azîz...

Şu anda yemek yiyor olsan ve Euzu Besmeleyi söylesen, anında Allah (CC)sana gereken isim veya sıfatlarıyla tecellî eder.

Mesela yemek içinde senin bilmediğin nice zararlı bakteriler ya da başka zararlar vardır ki Allah (CC) onu senin hiç haberin bile olmadan bertaraf eder. Şâfî, Hâfiz, Vâki, Mübarek isimleriyle tecellî eder de seni o zararlardan korur ve o yemeği sana üstelik şifa ve bereketli kılar. Mesela çalışmaya başlarken Euzu Besmele çekersen sana el Kaviy, (en kuvvetli) el Kâdir (her şeye güç yetiren) el Muhît (yardımcı). Diğer işleri ve isimlerin tecellîlerini bunlara kıyas etmeli.

Tevhîdin zirvesi „La ilahe illallah’

cümlesi olarak bilinir. Oysaki tevhîdin zirvesi İstiaze’ dir, yani Euzu Besmele’dir. Zira mü‟minler tevhîd ehli oldukları halde yine de

(11)

evlad, mal ve makam sevgisinde ileri gidebilir, ama Euzu Besmele‟yle kendi acziyetlerini herşeye kâdir olandan istemekle fiilen de ispat etmiş olurlar.

Ubudiyetle doğrudan doğruya Rubûbiyeti (acil servis hattını arar gibi) arıyorsun ve acil yardım talep ediyorsun. Bu durum aynı anda bir ikrar yani tasdiktir. Kendi acziyetinin tasdiki, Rabbinin herşeye kâdir oluşunun tasdiki. Kendi nakısiyetinin ve Rabbinin subhaniyetinin tasdiki. Bu durum ise tevhîdin zirvesidir. Nasıl zirve olmasın ki! Ananı, babanı, evladını, paranı mesleğini, gücünü, kariyerini kısacası her şeyini bir tarafa bırakarak Rabbine yöneliyor ve ancak ondan yardım istiyorsun. İşte İstiaze‟nin fıkhî yönüne bir örnek vermiş olduk.

Yukarıdaki konuyla ilgili âyetten de anlaşıldığı gibi sen Euzu Besmele‟yi söyler söylemez anında Rabbinin icabetine mazharsın demektir.

(12)

İstiaze Besmele yani „ Euzu Billahimineşşeytanirracîm

Bismillahirrahmanirrahîm‟in sırları hakkında birkaç misal.

Muhammed (sas) ve İstiaze- Besmele

Rasulullah Efendimiz Hz.

Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem ile konuya girelim. Rasulullah (sas)‟ın peygamberlik öncesi hali zaten başlı başına bir istiaze idi. Mağarada ki tefekkürü, Hâlık‟ın isim ve sıfatlarını mahlûkat ile alakalandırması ve hatta genel durumu bunun en güzel delillerindendir. Yani Efendimiz (sas)‟in bütün hali istiazenin fiilen icrasıydı. Tabii ki böyle bir istiaze haline de cevap o çapta olacaktı ve de öyle oldu.

Allahu Tealâ vahiy meleği olan Cibril‟ini gönderdi ve "Bismi Rabbikellezi halak

"...(yaradan Rabbinin ismiyle oku...) (Alak, 96/1) diye başlayan ayetle istiazeden sonra söylenmesi gereken Besmeleyi O‟na (sas) okuttu. Efendimizin (sas) fiili istiazesi O,nu

(13)

(sas) vahye hazırladı ve bütün zamanların ve mekânların en üstün, en belagatli, en mucizeli ve insanlığa gönderilmiş en kâmil ve mükemmel nizam, intizam, hikmet, zikir, fikir ve ilim kitabını elçisi ve en sevgilisi Muhammed‟ine (sas) vahyetti.

Nübüvvet Euzu Besmeleyle başladı.

Euzu Besmele bütün peygamberlerin (as) de olmazsa olmazı idi. Meryem (as)‟ ı hatırladığımızda onu da dünyaya karşı zahid ve Mabuduna karşı abid olarak buluruz. Bu hal de istiaze halinden başkası değildir.

Kur‟ân-ı Kerîm hem mübarek, hem şifa, hem nur, hem hafız hem sevap hazinesi ve dünya ve ahiret işlerinin düzenleyicisi vs... dolayısıyla dünya ve ahiretin ve ebedi cennet veya ebedi cehennemin de anahtarıdır. Bu nedenle bu hazineyi açmak istediğimiz de ne yapmamız gerektiğini Allahu Teala bir ayeti celileyle ifade ediyor. "Kur`ân okuyacağın vakit kovulmuş olan şeytandan Allah`a sığın"

(Nahl, 16/98) Kur‟an hazinelerini

(14)

kaybetmeyelim diye Rabbimiz bize istiazeyi tâlim ve emir buyuruyor ve ardından biz de hemen Besmeleyi okuyarak ayetleri okumaya başlıyoruz.

Meryem- İsa (as) ve İstiaze- Besmele

"Kitap'ta Meryem'i de zikret. Hani o ailesinden kopup doğu tarafında bir yere çekilmişti. Sonra onlardan yana (kendini gizleyen) bir perde çekmişti.

Böylece ona ruhumuzu (Cibril'i) göndermiştik, o da düzgün bir beşer kılığında görünmüştü." (Meryem, 19/16- 17)

Demişti ki: "Gerçekten ben senden Rahman (olan Allah)‟a sığınırım.

Eğer takva sahibiysen (bana yaklaşma)."

(Meryem, 19/18)

Bu istiaze Meryem (as)‟a nasıl bir fayda sağladı. Mucizevi hamilelik, mucizevi doğum, İsa (as)‟a ta beşikte iken peygamberlik verildi ve de beşikte konuştu.

(15)

Konuyla ilgili Kur‟ân âyetleri şöyle: Dediler ki: "Ey Meryem, sen gerçekten şaşılacak bir iş yaptın. Ey Harun'un kız kardeşi, senin baban kötü bir kişi değildi ve annen de azgın, utanmaz bir kadın değildi."

Bunun üzerine Meryem çocuğu gösterdi.

Dediler ki: "Henüz beşikte olan bir çocukla biz nasıl konuşabiliriz?!" Çocuk şunları söyledi: "Şüphesiz ben, Allah'ın kuluyum. Allah bana kitap verdi ve beni peygamber kıldı. Nerede olursam olayım, beni kutlu kıldı ve hayat sürdüğüm sürece, bana namazı ve zekâtı vasiyet etti; anneme itaati de. Ve beni mutsuz bir zorba kılmadı. Selam üzerimedir doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak yeniden kaldırılacağım gün."

(Meryem, 19/27–33)

Musa (as) ve İstiaze- Besmele Musa (as)‟ın firavun, haman ve sihirbazlarla karşılaştığı anı anlatan bir ayet:

Musa da: "Ben hesap gününe inanmayan

(16)

her kibirliden, benim de Rabbim, sizin de Rabbinize sığınırım" dedi. (Mü‟min, 40/27)

Musa (as) asasını vurup denizde yollar açtı, temiz ve kuru yollarda kavmiyle birlikte denizi geçtiler. Bu olay da Euzu Besmele‟yle gerçekleşti. Denizden çıkınca Musa (as) firavun ve askerlerinin peşlerinden geldiklerini görünce yetişmelerinden endişe duyarak hemen asasını açılmış yolları geri kapatmak için denize uzattı ancak hiçbir şey olmadı.

Bunun üzerine Allahu Teala Musa (as)‟ya itab‟ta bulundu. "Ya Musa! Denizi asa mı yardı ki o kapatsın. Olanlar ancak Rabbinin Kudretiyle oldu" dedi. Evet, bu olaydan da anlaşıldığı gibi Musa (as)‟nın istiazesi Kudretullah‟ın tecellisini celbetti.

Süleyman (as) ve İstiaze- Besmele Süleyman (as) Belkıs‟ın tahtını Yemen‟den Filistin‟e getirmek istedi. Önce bir mektup gönderdi. Bu durumda Allah‟dan Euzu Besmele‟yle yardım istedi ve

(17)

mektubuna şöyle başladı: "Hakikaten, bu, Süleyman'dandır ve şüphesiz Rahman ve Rahim Olan Allah'ın ismiyledir." (Neml, 27/30)

Peki Süleyman (as)‟ın Euzu Besmelesi neyi gerçekleştirdi?

(Sonra Süleyman müşavirlerine) dedi ki: "Ey ulular! Onlar teslimiyet gösterip bana gelmeden önce, hanginiz o melikenin tahtını bana getirebilir?

Cinlerden bir ifrit: Sen makamından kalkmadan ben onu sana getiririm.

Gerçekten bu işe gücüm yeter ve bana güvenebilirsiniz, dedi. Kitaptan bir ilmi olan kimse ise: Gözünü açıp kapamadan ben onu sana getiririm, dedi. (Süleyman) onu (melikenin tahtını) yanı başına yerleşmiş olarak görünce: Bu, dedi, şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni sınamak üzere Rabbimin (gösterdiği) lütfundandır.

Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur, nankörlük edene gelince, o bilsin ki,

(18)

Rabbimin hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, çok kerem sahibidir." (Neml, 27/38–40)

Bu ayette tahtı getiren şahıs bir çoklarının anladığı gibi cinlerden ya da insanlardan bir Allah dostu değil, bilakis Süleyman (as)‟ dır. "Zira Andolsun ki biz, Davud‟a ve Süleyman‟a ilim verdik.

Onlar: Bizi, mü‟min kullarının bir çoğundan üstün kılan Allah‟a mahsustur hamd, dediler. Süleyman Davud‟a vâris oldu ve dedi ki: Ey insanlar! Bize kuşdili öğretildi ve bize her şeyden (nasip) verildi. Doğrusu bu apaçık bir lütuftur."

(Neml, 27/15–16) Süleyman (as) Besmele‟nin sırrıyla Belkis‟in tahtını yanına getirdi. Zaten gönderdiği mektupta da bunun işareti var. Çünkü mektubu gönderen kendisi de olsa Rahman ve Rahim olan Allah‟ın ismiyle olduğunu özellikle vurguluyor.

İbrahim (as) ve İstiaze- Besmele İbrahim (as) ateşe atılırken Cibrîl (as) yanına gelerek “Yardıma ihtiyacın var

(19)

mı ey İbrahim?”..dedi. İbrahim (as) ise

“Senden hayır, Allah‟dan evet” dedi. Bunun üzerine Allahu Teâlâ ve Subhanu-l Hak: "Ey ateş! İbrahîm için serin ve selametli ol!..

dedik" buyurmaktadır. (Enbiya, 21/69) Allah (CC), İbrahim (as)‟a cennetten bir ırmak getirdi ve ateş o nebi için serin ve selametli oldu. Hatta rivayet edilir ki annesi çok üzüldüğünden ateşin içine girer ve oğlu İbrahim (as) ile birlikte yemek yer, su içer ve sonra ateşten geri çıkar. Bütün bunlar da Euzu Besmele anahtarı ve vesilesiyle gerçekleşmiştir.

Yakub (as) ve İstiaze- Besmele Yakub (as)‟ın dediklerini de hatırlayalım: Bir de gömleğinin üzerinde yalandan bir kan getirmişlerdi. Babaları dedi ki: "Artık bana güzel bir sabır gerekiyor. Bu anlattıklarınıza karşılık yardımına sığınılacak olan ancak Allah'dır." (Yusuf, 12/18)

(20)

Önceleri başlarına çok belalar ve kıtlıklar gelmesine rağmen, bu ailenin sonunun maddi ve manevi ne kadar refah, ferah, rahmet, bereket, tebliğ, işad ve inayet olduğunu görmekteyiz. Bunların hepsinin anahtarı hiç şüphesiz „EUZU BİLLAHİMİNEŞŞEYTANİRRACîM

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHîM’di.

Nuh (as) ve İstiaze- Besmele Nuh (as) ne demişti hatırlayalım:

Nuh: "Rabbim! dedi, yeryüzünde kâfirlerden hiç kimseyi bırakma!" (Nuh, 71/26) Bu çağrısının üzerine Rabbi, Nuh (as)‟a icabet etti de gemi yapmasını vahyetti.

Yer adeta coşkun bir pınar olmuştu ve her tarafta su yükseliyordu. Diğer taraftan semadan sanki denizler boşalıyordu yere.

Çılgın dalgalar arasında Nuh (as) ve ona inananlarının emniyette oldukları gemi hiç şüphesiz Besmele‟nin sırrıyla akıp gidiyordu.

(21)

Dedi ki: "Gemiye binin! Onun yüzüp gitmesi de, durması da Allah‟ın ismiyledir. Şüphesiz ki Rabbim çok bağışlayan, pek esirgeyendir." (Hud, 11/41)

Olayın devamını Allahu Tealâ şu sözlerle anlatıyor: "Ey yer suyunu yut! Ve ey gök (suyunu) tut!" denildi. Su çekildi;

iş bitirildi; (gemi de) Cûdî (dağının) üzerine yerleşti. Ve: "O zâlimler topluluğunun canı cehenneme! " denildi.

(Hud, 11/44)

Denildi ki: "Ey Nuh! Sana ve seninle beraber olan ümmetlere bizden selam ve bereketlerle (gemiden) in! Kendilerini (dünyada) faydalandıracağımız, sonra da bizden kendilerine elem verici bir azabın dokunacağı ümmetler de olacaktır."(Hud, 11/48) Bu konudaki örnekler çoğaltılabilir ama biz bu kadarla yetinelim. Euzu Besmele her peygamberin hayatında olmazsa olmazıdır.

(22)

Peki, “Euzu Besmele‟yi yüz defa da okusam yine şeytan yanımdan gitmiyor;

vesveseler hücum ediyor ve dolayısıyla Euzu Besmele‟nin faydasını göremiyorum"..

diye düşünenler olabilir. Evet, Euzu Besmele kasete çekilse o da söyler ama zerre-i miktar bir şey anlamaz ve kasete her hangi bir faydası da olmaz. Manasını bilmeden ve kalbî samimiyetle söylenmeden yüz defa da okunsa ne faydası olsun! Müslüman aklın hakkını verecek yani meseleleri iyi anlayacak, gereğini yerine getirecek ve sonuçta faydaları celbedecek. Euzu Besmele‟nin de anlamı bilinerek ve ihlas ile inanarak okununca mutlaka faydası görülecektir.

Selahaddin Eyyubi Hz.den bir örnek verelim: Selahaddin Eyyubi‟nin ordusu haçlı seferleri ordusuna karşı savaşırken gündüzleri savaşır geceleri istirahat ederlerdi. Bir gece Selahaddin düşman ordusunun Kral ve komutanı olan şahısla görüşür ve ona Kur‟an ayetlerinden birtakım ayetler okur ve dolayısıyla Kuran‟ın

(23)

koruyuculuğundan bahseder. Kral ise Hz Selahaddin‟e bir bardak zehir verir ve “hadi Kur‟an seni korusun” der. Bunun üzerine Selahaddin Euzu Billahimineşşetanirracîm Bismillahirrahmanirrahîm der ve zehiri içer. Kendisine hiçbir şey olmadığı gibi hatta Selahaddin Eyyubî sonuçta savaşı da kazanır. İşte Euzu Besmele‟nin sırrı ve tesiri böyledir.

Efendimiz (sas) buyurdular ki: "İki kelime vardır ki dilde hafif mizanda ağır ve Rahman‟a sevgilidir. „Subhanallahi ve bihamdihi, Subhane Rabbiyel azim’

(Noksanlardan beri olan Allah’a mahsustur hamd, noksanlardan beri olan Rabbim yücedir).

Dua‟nın Adabı ve Kabulünün Şartı Yiyecek, içecek, ev, elbise helal olmalı. Haram bir şey için dua edilmez.

Mesela: “Yarabbi bana hırsızlık yapmamda yardım et” gibi sözler ve isteklerle dua edilmez. Dua‟ya evvela Allah‟a hamd ve

(24)

Resulüne (sas) salavat-ı şerife ile başlamalı.

Sonra istekler sıralanır ve dua‟nın sonu yine hamd ve salâvat ile tamamlanır. Bu şartlarla yapılan dualar mutlaka kabule şayandır.

Bunlar Allah ve Resulünden öğrendiğimiz bilgilerdir.

Hamd

Duaya neden hamd ile başlıyoruz?

Zira Kur‟ân-ı Kerîm de hamd ile başlıyor.

Fatiha Suresini hatırlayalım. Hamd şükrü de kapsayan bir övgü, hoşnutluk ifadesi ve teşekkürdür. Şükür sadece nimete karşılık yapılırken hamd musibet anında bile Rabbini sena ederek övmek ve O‟nun kaderine rıza göstermektir. Allah‟ın sevgili-Resulünün isimleri Ahmed, Muhammed, Mahmud, en çok hamdeden o olduğu için kendisine bu isimler verildi. Hamd konusunu daha iyi anlamak için bu isimler hakkında teferruatlı araştırma yapmanızı tavsiye ederiz.

(25)

Salâvat

Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber‟e salât ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona salât edin, selâm edin. (Ahzab, 33/56) ayetinde salavat-ı şerifeyi Allahu Teala‟nın bir emri olarak görüyoruz. Bu ayetten de anlaşıldığı gibi Allahu Teala da Rasulüne bizzat salavat yapıyor melekleri de. Allah‟ın salavatı ne anlama gelir? Allah‟ın salavatı habibine rahmet etmesi derecesini yüceltmesidir.

Meleklerin salavatı ise onlar için gıda ve lezzettir. Biz insanların salavatı da günahlarımızın affına, Rabbimizin bize rahmet nazarıyla bakmasına ve derecemizin yükselmesine ve Efendimizin şefaatine vesiledir.

Ebû Talha El-Ensârî (r.a) dan. Dedi ki: ''Rasulullah (sas)‟in huzuruna girdim.

Yüzünün çizgileri parlıyordu, sevinçli idi:'' Ya Rasulallah (sas)! Seni bu günkü kadar, hiçbir vakit gönlün hoş ve neşeli görmedim,'' dedim. Rasulullah sallallâhu

(26)

aleyhi ve sellem: '' Hangi şey beni bu büyük sevinçten alıkoyabilir? Niye gönlüm hoş ve neşeli olmasın? Az önce Cibril (as) yanımdan ayrıldı ve:'' Ya Muhammed! Ümmetinden Kim Sana bir salât okursa, Allah Teâlâ ona, onun karşılığında on sevap yazar, on günahını siler ve derecesini on kat yükseltir ve melek onun, Sana dediğinin benzerini onun için söyler,'' dedi. Ben: '' Ya Cibrîl bu melek nedir?'' dedim. Cibril:'' Aziz ve Celil olan Allah seni yarattığı andan, kıyamet günü tekrar diriltinceye kadar bir melek görevlendirdi ki; ümmetinden bir kimse sana salât eder etmez bu melek ona: ''Allah da sana salât etsin,'' der, diye cevap verdi.

"Kim bana bir salâvat-ı şerife getirirse Allah'u Teâlâ ona on misli rahmet eder.

Her kim bana on salâvat getirirse Allah'u Teâlâ ona yüz misli rahmet eder. Her kim bana yüz salâvat getirirse Allah'u Teâlâ onun alnına nifaktan ve cehennemden

(27)

berat yazar ve onu kıyamet gününde şehitlerle beraber kılar."

Euzu Besmele ile başladın hamd ve salavat ile devam ettin. Dua‟nın adabını yerine getirdin ve dolayısıyla Allah ile berabersin. Şimdi Allah‟a tevbe istiğfar yapabilir ve zikrine başlayabilirsin.

İhlas Suresi

İhlas suresi aslında tevhidin ihlasıdır. Efendimizin (sas) beyanına göre ihlas suresinin bir defa okunması Kur‟an‟ın üç‟de birinin okunması sevabına denk. O halde üç defa okumak Kur‟an‟ı hatmetmek sevabı kazandırıyor. Bazı acemler (Arap olmayan) Kur‟an okumayı bilmiyorlar, bu durumda üç ihlas suresini okuyarak hatim sevabı alabilirler.Altı defa okuyunca iki hatim ve dokuz defa okuyunca üç hatim sevabı alırlar.

(28)

Bir sahabi hergün her rekat namazını ihlas suresiyle kılıyordu. Sahabe (sahabiler) (ra) Rasulullah (sas) Efendimize gelerek o adamın öyle yaptığını haber verdiler. Efendimiz (sas) adama niçin öyle yaptığını sorunca adam: “Bu sureyi ben çok seviyorum ya Rasulallah (sas)” dedi. Buna karşılık Efendimiz (sas) de dedi ki: “İşte bu sevgin seni cennete girdirdi.”

"On kere İhlâs okuyana Cennette bir köşk verilir."(İ.Ahmed)

"Yatarken yüz kere İhlâs okuyan Cennete girer."(Tirmizi)

"İhlâs suresini okumak, Kur'an-ı kerimin üçte birini okumaya denktir." (Buhari)

"Sabah akşam üç kere İhlâs ve Muavvizeteyni (Felak ve Nas) okumak, bela ve sıkıntılardan korur."(Tirmizi)

"Evine girerken İhlâs okuyan yoksulluk görmez."(T.Kurtubi)

(29)

"İhlâs okuyan Müslümana Cennet vacib

olur." (Nesai)

"Bir kimse, sefere çıkarken 11 kere İhlâs okusa, Allahü teâlâ, seferden dönünceye kadar onun evini muhafaza eder." (İ.

Neccar)

"Cuma namazından sonra, yedi kere İhlâs ve Muavvizeteyn okuyan, bir hafta kazadan, beladan ve kötü işlerden korunur."(İbniSünni)

"Yatarken Fatiha ve İhlâs okuyan, ölüm hariç her şeyden emin olur." (Bezzar)

"Rasulullah Efendimiz (sas), bir yeri ağrıdığında Felak ve Nas surelerini okur, üzerine üfler ve ağrıyan yeri mesh ederdi." (Buhari)

(30)

La İlahe İllallahu Vahdehu La Şerikeleh, Lehul Mulku ve Lehul Hamdu ve Huve ala

Kulli Şey in Kadîr.

Bu mübarek kelimeleri okumak da çok faziletlidir. Bir defasında Rasulullah (sas) sahabilerle oturuyordu. Yanlarına koşarak bir sahabi çıkageldi ve herkesin evinin yandığını söyledi. Oturan sahabeden biri kendi evinin hariç olduğunu söyledi. Bunun üzerine Rasulullah (sas) Efendimiz nedenini sorunca şöyle cevap verdi. "Ben senden şunları işitmiştim ya Rasulallah (sas)":

"Her kim ki sabahları on kere La ilahe illallahu vahdehu la şerikeleh, lehul mulku ve lehul hamdu ve huve ala kulli şey in kadir...derse akşama kadar her şeyin şerrinden korunur. Akşamları on defa okuyan ise sabaha kadar her türlü şer ve zararlardan, cin ve şeytanlardan korunur." Sahabe olayı araştırdığında gerçekten de o sahabînin evinin yanmadığını görürler.

(31)

Efendimiz (sas) buyurdular ki: "Duaların en faziletlisi arefe günü yapılan duadır. Ben ve benden önceki peygamberlerin (as) söylediği en iyi söz La ilahe illallahu vahdehu la şerikeleh, lehul mulku ve lehul hamdu ve huve ala kulli şey in kadir...sözüdür."

Subhanallah- Elhamdulillah- Allahu Ekber

Bu kelimeler her namazdan sonra otuz üçer defa okuduğumuz tesbihattır.

“Birgün, başta Ebû Zer (ra) olmak üzere muhacirlerin fakir olanları Peygamberimize (sas) gelerek şöyle dediler:

“Yâ Rasulallah (sas), varlık sahipleri yüksek dereceleri ve dâimi nimetleri alıp gittiler. Çünkü onlar da bizim gibi namaz kılıyor, bizim gibi oruç tutuyor. Onlar sadaka veriyor, biz veremiyorur. Onlar köle âzat ediyor, biz edemiyoruz.

Sahabîlerini dinleyen Peygamberimiz (sas), onların gönlünü şu müjdesiyle aldı:

(32)

“Ben size bir şey öğreteyim mi ? Onunla, sizi geçenlere yetişir, sizden sonrakileri de geçersiniz. Hem hiçbir kimse sizden daha faziletli olamaz, meğer ki, sizin yaptığınız gibi yapmış olsunlar. Her namazdan sonra otuzüç kere

„Subhanallah‟,otuzüç kere „Elhamdulillah‟, otuz üç kere „Allahu Ekber‟ derseniz, tamamı doksan dokuz eder. Yüzün tamamında da, „Lâ ilahe illallahu vahdehu lâ şerika leh, lehul mulku ve lehul hamdu ve huve alâ kulli şeyin kadîr‟ derseniz, günahlarınız denizin köpüğü kadar da olsa, affolunur. (Müslim, Mesacid, 146; Ebû Dâvud, Vitir, 2)

Bu tesbihatın ayrıca bir özelliği de

„Bâkiyat-ı Salihat‟ oluşu, Türkçesi „Kalıcı (sürekli) Salih ameller‟. Bu kavram Kur‟an‟da Meryem suresinin 76. ayetinde geçer. İsra suresinin birinci ve sonuncu ayetleri, Kehf suresinin birinci ayeti ve Taha suresinin 99. ayeti tedebbürle yani birbiriyle bağlantılı okunduğunda bu gerçeği gösterir,

(33)

ancak biz burada delliler üzerinde durmayacağız. Rasulullah (sas) Efendimizin bu tesbihatı mi‟raç‟tan namazla birlikte hediye olarak getirdiğini ifade etmekle yetinecegiz.

Peygamberimiz (sas) bu tesbihatı hem namazlardan sonra hem de uyumadan önce otuzüçer defa okurlardı. Hem bu tesbihat bütün Müslümanların bildiği ve okuduğu tesbihattandır.

Fatiha Suresi

Fatiha Suresinin 12 tane ismi var.

Es-Salat, Hamd Sûresi, Fâtihatu'l-Kitab, Ummu'l-Kitab, Ummu'l-Kur'ân, seb‟ul-Mesâni (yedi-tekrarlanıp duran), el-Kur'ânu'l-Azim, Şifa, er-Rukye, el-Esas, el-Vâfiye, el-Kâfiye.

İbni Abbas (ra) dedi ki: “Bütün mahlukatın sırrı Levhu‟l Mahfuz‟dadır, ve Levh-u Mahfuz‟da olanlar yüz kitap‟ta mevcuttur. Yüz kitap‟ta olanlar ise beş

(34)

kitap‟ta mevcuttur. Beş kitap‟ta bulunanlar Kur‟an‟da mevcuttur. Kur‟an‟da olanlar ise Fatiha Suresinde mevcuttur. Fatiha‟da olanlar ise Besmele‟de mevcuttur.” O halde Fatiha‟yı okumakla Kur‟an‟ın tüm sırlarını okumuş oluyoruz. Fatiha suresi Kur‟an‟ın anasıdır.

Namazın farzlarından birisi de kıraat olduğu için, her rekatında Fatiha‟yı okumak zorundayız. Hanefi mezhebinde Fatiha‟yı hem kendi için hem de cemaat adına sadece imam okur, ancak cemaat Fatiha‟yı imamın arkasında dinlemek zorunda; buna rağmen imamla kılınan namazlarda dahi son iki rekatta cemaat Fatiha‟yı kendi okur.

Fatiha-i şerifenin önemi hakkında birkaç hadis-i şerif meali de şöyledir:

"Fatiha ve Ayet-el Kürsi okuyana, o gün cin ve şeytan zarar veremez, nazar değmez. " (Deylemi)

(35)

"Fatiha ile Âyet-el Kürsi‟yi okuyana, o gün nazar değmez. " (Deylemi)

"Hayrı en çok olan sure Fatiha‟dır, her derde şifadır. " (Beyhaki)

En faziletli sure Fatiha‟dır. (Hâkim) Bir sahabi, Fatiha suresini okuduğunu söyleyince Efendimiz (sas) buyurdu ki:

“Yemin ederim ki, Allahu Teâlâ, ne Tevrat‟ta, ne İncil‟de, ne Zebur‟da, ne de Furkan‟da, o surenin benzerini

indirmemiştir. O, namazlarda tekrar edilen yedi âyet olup, bana verilen Kur‟an-ı azimdendir.” (Tirmizi)

Peygamber Efendimiz (sas), Cebrail (as) ile otururken bir melek gelip dedi ki:

“Senden önce hiç bir peygambere verilmeyen, sadece sana verilen iki nurla seni müjdeliyorum. Bunlar Fatiha

suresiyle, Bakara suresinin son

âyetleridir. Bu ikisini okursan, istediğin mutlaka verilir.” (Müslim)

(36)

Bir kabile reisini yılan soktu. Ashab-ı kiramdan biri Fatiha suresini okuyunca, Allahu Teâlâ‟nın izniyle hasta şifaya kavuştu. Kabile reisi, 30 koyun hediye etti. Sahabi, caiz olup olmadığını bilmediği için Peygamberimize (sas) sordu. Rasulullah (sas): “Ne okudun?”

buyurdu. O da, Fatiha Suresi‟ni

okuduğunu bildirince, ona buyurdu ki:

“Fatiha‟nın şifa olduğunu nasıl bildin? O koyunları, yanınızdakilerle paylaşın ve bana da bir hisse ayırın!” (Buhari)

Ayet-el Kürsi

"Ayet-el Kürsi âyetlerin seyyididir.

Bir yerde okununca şeytan orada tutunamayıp mutlaka çıkar. " (Hâkim) Her farz namazdan sonra Âyet-el Kürsiyi okuyanın Cennete girmesi için

(37)

hiçbir engel yoktur. (Nesai, İbni Hibban, Beyhaki Taberani)

Bir çok hadis-i şerifte Ayet-el Kürsi‟nin en azim (büyük) ayet olduğu ifade edilmiştir.

Ebu Hureyre (ra) şöyle anlatmıştır: "Hz. Peygamber (sas) Ramazan ayında toplanan zekatı korumakla beni görevlendirdi. Bir ara birisi gelip zekat olarak getirilen yiyecek maddelerini avuçladı. Yakalayıp Hz.

Peygamber (sas) 'e götürmek istedim.

Yalvardı, muhtaç olduğunu, buna çok ihtiyacı olduğunu söyledi. Bunun üzerine salıverdim. Sabahleyin Hz. Peygamber (sas)'le karşılaştığımda bana: "Ey Eba Hureyre! Dün akşam yakaladığın esir ne yaptı?" diye sorunca dedim ki: "Çok ihtiyacı olduğunu, söyledi. Ben de merhamet edip salıverdim." Bunun üzerine Hz. Peygamber (sas) buyurdu ki:

"Ama o sana yalan söylemiştir. İleri de

(38)

yine dönüp gelecek ve zekattan almaya çalışacaktır."

Anladım ki o kimse yine dönüp gelecek ve zekattan almaya çalışacaktır.

Bunun üzerine pusuya girip bekledim.

Yine gelip zekat olarak toplanan gıda maddelerini avuçladı. Yakaladım ve:

"Seni bu defa herhalde Hz. Peygamber (sas)'in huzuruna çıkaracağım." dedim.

Bunun üzerine yalvararak dedi ki: "Aman ne olursun beni bırak, çünkü çok muhtaç durumdayım, bir daha dönmeyeceğim."

Bunun üzerine acıdım ve

salıverdim. Sabah olunca, Hz. Peygamber (sas): "Ey Eba Hureyre! Esirin ne yaptı?"

diye sorunca dedim ki: "Ya Rasulallah (sas)! Çok ihtiyacı olduğunu, çoluk çocuk sahibi olduğunu söyledi. Bunun üzerine acıdım ve salıverdim.” Hz. Peygamber (sas) yine: "O sana yalan söylemiştir.

İleride yine gelecek ve avuçlayacaktır."

buyurdu. Bunun üzerine yine onu gözetlemeye koyuldum. Tam gelip

(39)

oradaki gıda maddelerini avuçlarken yakaladım ve dedim ki: "Artık seni üçüncü defadır yakalıyorum. Seni mutlaka Hz. Peygamber (sas) 'in huzuruna çıkaracağım. Bir daha dönüp gelmeyeceğini söylediğin halde tekrar dönüpgeldin."

Bunun üzerine o bana şöyle dedi: "Beni bırak da sana öyle bir söz öğreteyim ki Allah o söz ile sana menfaat verir."

“Söyleyeceğin söz nedir?” dediğimde şu cevabı verdi:

"Yatağına girdiğinde Ayet-el-Kürsi'yi oku!

O takdirde Allah tarafındna bir koruyucu seni devamlı korur. Sabahlayıncaya kadar şeytan sana yaklaşamaz olur."

Bu sözü üzerine onu salıverdim. Sabah olunca Rasulullah (sas): "Akşamki esirin ne yaptı?" diye sorunca, dedim ki: "Ya Rasulallah (sas)! Allah'ın bana menfaat vereceği birkaç söz öğreteceğini söyledi.

Bunun üzerine onu salıverdim."

(40)

Peygamber (sas): "O sözler ne idi?" diye sordu. Ben de: "Bana yatağıma

uzanacağım zaman Ayet-el-Kürsi'yi oku, sonuna kadar tamamla ve böylece

sabahlayıncaya kadar Allah tarafından bir koruyucu seni korur ve şeytan da sana yaklaşmaz, dedi." deyince, Rasulullah (sas) şöyle buyurdu:"O çok yalancı olduğu halde yine de sana doğruyu söylemiştir. Bu üç gecedir sana hitap eden o kimsenin kim olduğunu biliyor musun?"

Ben: "Hayır bilmiyorum." deyince, Rasulullah (sas) şöyle buyurdu: "O şeytandır." (Buhari, Nesai)

Muavvizeteyn yani Felak ve Nas Sureleri

Peygamber Efendimiz

(sas),İhlas ve Muavvizeteyn‟i okuyarak bu sureler ile kendilerine sihir yapan kadının şerrinden Allah Teala'ya sığınırlardı ve sureyi ümmetine de okumaları için

(41)

emrederlerdi. Rasulü Ekrem (sas)'in bu sureler hakkındaki bazı hadisleri şunlardır:

Ukbete b. Amir (ra) diyor ki:

"Rasulullah (sas) her namazın arkasından

"Muavvizatı" okumamı bana emir buyurdular."

"Allah Teâlâ misli hiç bir kitapta

görülmemiş ayetleri bana indirdi. Bunlar

"Kul euzu birabbil felak" ve "Kul euzu birabbinnas" sureleridir."

"Muavvizeteyn'i okuyan sanki Allah‟ın indirdiği bütün kitapları okumuş gibi ecre nail olur."

"Muhakkak insanlar "Kul euzu birabbil felak" ve "Kul euzu birabbinnas"ın misli gibi başka bir dua ile Allah‟a

sığınamazlar."

Efendimiz (sas) bir rahatsızlık hissettiği zaman ve her gece yatağına yatacağı

(42)

vakit bu üç sureyi (İhlas- Felak ve Nas) okuyup mübarek ellerine üfleyerek elleri ile mübarek baş ve yüzlerinden

başlayarak aşağıya doğru mesh eder ve bunu üç defa yaparlardı.

"Ya Ukbe sana insanların okuduğu en hayırlı iki sureyi haber vereyim mi? Haber ver ya Rasulullah (sas) dedim. Bunun üzerine bana "Kul euzu birabbil felak", Kul euzu birabbinnas" ı okuttu ve ya Ukbe bunları yattığın ve kalktığın vakit oku" buyurdu.

"Her kim Cuma namazından sonra Sure-i İhlâs ve Muavvizeteyn'i yedişer defa okursa, diğer Cuma'ya kadar Allah‟ın muhafazası altındadır."

"Sabah ve akşamları Sure-i İhlas ve Muavvizeteyn'i üçer defa oku, bunlar senden bütün belaları, afatları, sıkıntıları, kederleri ve senin istemediğin şeyleri giderir."

(43)

"İki sureyi çokça okuyun, onlarla Allah Teâlâ sizi ahiret diyarında

faydalandıracaktır. Muavvizeteyn kabri nurlandırır, şeytanı reddeder, sevapları ve dereceleri arttırır, mizanda ağır gelir ve sahibini cennete götürür"

buyurmuşlardır.

Kısacası bu sureler sabah ve akşam yukarıdan ve aşağıdan yani kaderden (bela ve musibet) ve tüm mahlûkattan gelebilecek her türlü şerre; sihir nazar, hased ve vesveseye karşı kalkandır.

La İlahe İlla Ente Subhaneke İnni Kuntu Minezzâlimin

Bu dua, tesbih, tevhid ve istiğfar içerikli cümle Yunus (as)‟ın duasıdır. Allahu Teâlâ bu dua sebebiyle Yunus (as) peygamberi deniz içinde denizden, balık içinde balıkdan ve karanlık içinde karanlıktan kurtuluşa, selamete ve aydınlığa

(44)

çıkardı. Rasulullah (sas) Efendimizin de en çok okuduğu istiğfarlardan biridir.

Zunnun'a (Yunus) gelince hani o öfke içinde yurdundan ayrılırken artık bizim kendisini sıkıntıya uğratmayacağımızı sanmıştı. Fakat sonra karanlıklar içinde

"Senden başka ilah yoktur, sen her türlü noksanlıktan münezzehsin, ben

gerçekten zalimlerden oldum " diye bize seslendi. Bunun üzerine duasını kabul ederek kendisini içine düştüğü sıkıntıdan kurtardık. İşte mü'minleri böyle kurtarırız.

(Enbiya, 21/87–88)

Rasulullah (sas) şöyle buyurmuşlardır:

"Bir söz bilirim ki, büyük bir üzüntüye, sıkıntıya düşmüş bir kul söylerse, Allah Teâlâ ona muhakkak bir çıkış yolu açar.

Bu, kardeşim Yûnus‟un sözüdür; o, karanlık içinde (balığın karnında) kaldığı vakit, "Lâ ilâhe illâ ente subhâneke innî kuntu minez-zâlimîn"dedi.

(45)

Rabbi İnnî Mesenniyedduru ve Ente Erhamur-Rahimîn... (Enbiya, 21/83)

Bu dua da Eyyub (as)‟ın duasıdır.

„dert bana dokundu Rabbim ama sen merhametlilerin en merhametlisisin‟

Bu duadan sonra Allahu Teala Eyyub (as)‟u sıkıntı ve hastalıklardan kurtardı ve her türlü nimetine garketti.

Salavat-ı Şerife

Şimdiye kadar okuyup izah etmeye çalıştığımız dua ve zikirler zaten insanı salavata hazır hale getirmek içindi. Çünkü salavat-ı şerifelerle sevgili Peygamberimiz Muhammed Mustafa Efendimize (sas) yakınlaşmak hatta onu görür hale gelerek Allah ve Rasulü‟yle (sas) günümüzün tabiriyle „online‟ yani huzurda- hazır yaşamak demektir.

(46)

Allah bizzat Habibine (sas) salavat ettiğini yüce Kitabı Kur‟an‟da bildiriyor ve bize de salat-u selam okumamızı emrediyorsa daha ne demeli. Rasulullah (sas)‟in bize öğrettiği salavat-ı şerifeyi ezberleyene kadar kısa salavatlara devam etmelidir. Mesela: Allahumme salli ve sellim bârik ala seyyidina Muhammedin ve alâ âl-i seyyidina Muhammed.

Yukarıda, salavat bahsinde konuyla ilgili birkaç Hadis-i Şerif meali nakletmiştik.

Birkaç tanesini de burada zikredelim.

"Yeryüzünde Allah‟ın seyyah (gezici) melekleri vardır. Onlar ümmetimin selâmını (anında) bana ulaştırırlar."

(Nesai, Sehv, 46)

"Gerçek cimri, yanında anıldığım hâlde bana salavat etmeyendir." (Tirmizi, Daavât, 110)

Bir gün Resûlullah sevinçli olarak geldi.

Kendisine: "Sizi sevinçli görüyoruz!"

(47)

denilince, şöyle buyurmuşlardır: "Bana melek geldi ve şu müjdeyi verdi: Ey Muhammed! Rabb‟in diyor ki: Sana salât eden herkese benim on rahmette

bulunmam, selâm eden herkese de benim on selâm etmem sana (ikram olarak) yetmez mi?" (Nesei, Sehv, 55)

"Allah benim için iki melek

görevlendirmiştir. Ben bir Müslüman‟ın yanında anıldım da bana salâvat getirdi mi, mutlaka o iki melek ona: Allah seni bağışlasın derler. Allahu Teala ve diğer melekleri de o iki meleğe cevap olarak:

"âmin” derler. Bir Müslüman‟ın yanında adım zikrolunduğunda da bana salâvat getirmedi mi, mutlaka o iki melek: Allah seni bağışlamasın.” der. Yüce Allah ve öteki melekler de o iki meleğe cevaben:

âmin- derler.”..buyurmuşlardır.

(Heysemî, Mecmeu‟z-Zevâid, 10/164–166) Abdestli olunsun ya da olunmasın, evde işyerinde veya yolda, (zikir yapılabilecek) her zaman ve mekânda tüm

(48)

hayırları içinde barındıran aşağıdaki tesbihat, salavat ve istiğfarla meşgul olunmalı.

“La ilahe illallahu vahdehu la şerikeleh, lehul mulku ve lehul hamdu ve huve ala kulli şey in kadir ve Subhanallahi ve-l hamdulillahi ve la ilahe illallahu vallahu ekber ve la havle ve la kuvvete illa Billahil Aliyyi-l Azîm. Allahumme salli ve sellim ve bârik ala seyyidina Muhammedin ve alâ âl-i seyyidina Muhammed. Estağfirullah.”

Kur‟an‟ı Mushaf‟tan okumak Gerçi üç İhlas okumakla Kur‟an hatim sevabına ulaşmak mümkün dedik, ancak sürekli Kur‟an ile meşgul olmak O‟nu baştan sona hatmetmek farklı birşey. Ehl-i Kur‟an diye bir kavram var İslam‟da. Bu sıfat ancak sürekli Kur‟an ile meşgul olanlar için geçerlidir. Ehl-i Kur‟an‟dan sayılmak için ömürde en az bir defa Kur‟an-ı hatmetmek lazım, velev ki Arapça dışında kendi

(49)

lisanında olsun. Kur‟an‟ı Kerim‟in her harfine sevap var. Müslümanların galip çoğunluğunun Arap olmadığı gerçeğini düşündüğümüzde ekseriyeti oluşturan zümrenin Kur‟an‟ı kendi dillerinde hatmedebileceklerini anlamamız daha da kolaylaşır. Araplar kendi dilleri olduğu için Kur‟an‟ı düzgün okumaları gerekir yoksa günaha girerler, ancak başka toplumlar okurken hata dahi yapsalar çift sevap alırlar.

Zira bir sevap Kur‟an okudukları için ikinci sevap da tam okuyamadıkları halde zorlanarak da olsa okumaya gayret sarfettikleri için. Rasulullah (sas) Efendimiz Kur‟an‟ı ta- ta (yani acemi diliyle) okuyanlara iki sevap olduğunu; biri her harfine karşı verilen sevap (on dan yediyüze kadar çıkabilir sevabın miktarı) ikincisi ise zorlanarak okunduğu için olduğunu bildirmiştir. Acemîce de olsa dünyadayken Kur‟an okumaya devam eden bir Müslümana ahirette „ ey ehl-i Kur‟an!

Kur‟an‟ı dünyada okuduğun gibi burada da oku denilecek‟ ve o insan Kur‟an okumaya başlayınca bambaşka ve dosdoğru

(50)

okuyabildiğine şahit olacaktır. Dünya‟da Kur‟an okumayanlar ahirette de okuyamayacaklar. Ehl-i Kur‟an için Kur‟an‟ın şefaatı da olacak, hatta o şahsın yakınları ve sevdiklerinden on kişiyi kapsayacak.

Hadis-i şerifde buyuruldu ki:

"Rabbiniz bir olduğu gibi, babalarınız, dininiz ve Peygamberiniz de birdir Arabın Aceme, (Arap olmayana) Acemin Araba üstünlüğü olmadığı gibi, kırmızının siyaha, siyahın da kırmızıya üstünlüğü yoktur"(İbni Neccar)

Diğer bir Hadis-i şerifde buyuruldu ki:

"İnsanlar bir tarağın dişleri gibi eşittir."

(İbni Lal). O halde Arap olmamanın hiçbir dezavantajı yoktur. Bizim tarîkatımızın (yolumuzun) en önemli kurallarından biri de az da olsa sürekli Kur‟an okumak. Arapça, Türkçe, Almanca, İngilizce fark etmez. Yeter ki okunsun. Arapça‟nın kendisi bir din değil, sadece bir lisandır. Bütün Müslümanlar için şeref kaynağı Efendimize (sas) ve Kur‟an‟a sahip olmaktır.

(51)

Kur‟an okumak Allah‟ın emrini yerine getirmek demek.

Kur‟an okumak Allah ile konuşmak demek.

Kur‟an okumak ilimlerin en üstünüyle meşgul olmak demek.

Kur‟an okumak en büyük ibadet- zikir- şükür- ve fikirde bulunmak demek.

Kur‟an okumak nur‟u celbetmek ve hidayet olunmak demek.

Kur‟an okumak en büyük sevaba ulaşmak demek.

Kur‟an okumak en sağlam kulpa tutunmak demek.

Kur‟an okumak en sağlam kalede muhafaza olmak demek.

Kur‟an okumak dünyda ve ahirette kazanma kapısı demek.

Kur‟an okumak cennet ve cehennemin anahtarı demek.

Kur‟an okumamak bunların tümünden mahrumiyet demek.

(52)

Üç İhlas okumanın bir hatim sevabı ile Kur‟an‟ı birebir okuma gerçeğini birbirine karıştırmamalı. Balı sütle karıştırmamak gerekir, biri ayrı diğeri ayrı .

İstihare Namazı

Kılınışı: Sabah namazı vaktinde kılınıyorsa önce iki rekat istihare namazı sonra sabah namazının sünneti ve farzı.

Eğer vaktinde değil de ileri saatlerde kılınacaksa önce sabah namazının farzı sonra iki rekat istihare namazı ve ardından duha namazı kılınır.

İstihare namazının değer ve önemi:

Rasulullah (sas) istihare yapanın asla zarar etmediği ve istişare yapanın da devamlı kazandığını bildirmiştir.

"Ayakkabımın bağı için dahi olsa Allah‟a istihare yapmaktan utanmam."

buyurmuştur.

(53)

"İstiharede bulunmak ve kadere rıza göstermek kişinin mutlu olacağına, bunun aksi ise, kişinin mutsuz olacağına alamettir." (Tirmizi)

"İstihare eden kimse mahrum kalmaz, istişare eden pişman olmaz.

İktisat eden darlık çekmez." (Taberani) Sa'd b. Ebi Vakkas'tan, Rasulullah (sas)'in şöyle buyurduğu rivayet edilir:

"Âdemoğlunun Allah'tan hayır dilemesi (istihâresi) saâdetindendir. Allah'ın hükmüne razı olması da saâdetindendir.

Allah'tan hayır istemeyi terketmesi ise onun bedbaht olmasındandır. Allah'ın hükmüne razı olmaması da,

Âdemoğlunun bedbahtlığındandır."

(Ahmed b. Hanbel, I, 167; Tirmizi, Kader, 15)

Câbir (ra)'den şöyle dediği nakledilmiştir: "Rasulullah (sas) bütün işlerinde, Kur'an'dan sure öğretir gibi istihâreyi de öğreterek şöyle derdi:

(54)

"Sizden biriniz bir işe niyetlendiği zaman farzın dışında iki rekât namaz kılsın ve şöyle desin: "Allahumme estahiruke bi ilmike ve estakdiruke bi kudretike ve es'eluke min fadlike'l-azim. Fe inneke takdiru ve la akdiru ve ta'lemu ve la a'lemu ve ente allâmu'l guyûb.

Allahumme in kunte ta'lemu enne hâza'l- emre hayrun li fi dini ve meâşi ve âkıbeti emri tev âcili emri ve âcilihi. Fekdurhu li ve yessirhu li summe bârik li fihi. Ve in kunte ta'lemu enne hâza'l-emre şerrun li fi dini ve maâşi ve âkıbeti emri ev âcili emri ve âcilihi f'asrifhu anni va'srifni anhu ve'kdur li el-Hayra haysu kâne.

Summe ardihi bihi." (Buharî, Teheccüt, 25, Deavât, 49, Tevhid, 10; Tirmizi, Vitr, 18; İbn Mace, Akâme, 188; Ahmet b. Hanbel, III, 344).

İstihare duasının anlamı:

"Allah'ım yapmayı düşündüğüm su işin işlenmesinden yahut terkinden hangisinin hayırlı olduğunu bana ilminle kolaylaştır. Kudretinle senden güç

(55)

istiyorum. Senin büyük fazlından ihsan buyurmanı dilerim. Şüphesiz senin her şeye gücün yeter; benim gücüm yetmez.

Sen bilirsin, ben bilemem. Sen her şeyi çok iyi bilensin, Allah'ım. Eğer bu işi dinim, yaşayışım ve işimin sonucu veya dünya veya ahiretimin sonucu bakımından benim için hayırlı bilirsen o işi bana takdir et, kolaylaştır ve onu bana mübarek kıl. Eğer bu işi; dinim, yaşayışım ve işimin sonucu veya dünya veya ahiretimin sonucu bakımından benim için şer olarak bilirsen, onu benden, beni de ondan uzak eyle. Nerede olursa olsun benim için hayır olanı takdir et. Sonra da beni bu hayırla hoşnut et"

Bu dua uzun gelirse kısaca şu dua da okunabilir: Ya Rabbi! Dünya ve ahiretim, ibadetim, yemem, içmem, giyinmem, ailem, işim, her hareket ve duraklamam için, uykum ve uyanıklılığım, konuşmam, amelim, hâlim ve düşüncelerim için, her şeyle her türlü muamelemde sana istihare yapıyorum...

(56)

Vs. Bu şekilde her gün istihare yapan insanın hayır ve kazancı elbette çoktur.

İki veya daha fazla ihtimalden en hayırlısı istenecekse iki rekat istihare namazı kılınır. Rüya görüp görmemek önemli değil. İstihare üç defa yapılır ve sonra işe girişilir. Böyle yapan için artık sonuç ne olursa olsun iyidir.

Duha Namazı

Duha namazının vakti takriben güneş doğduktan kırkbeş dakika sonra başlar ta öğle namazına yarım saat kalana kadar devam eder. Bu namazın önemine binaen imkanı olmayanlar hatta öğle namazından sonra kılabilirler. Duha namazı Türkçe‟de kuşluk namazı olarak ifade ediliyor.

Hadis-i Şeriflerde buyuruldu ki:

"Günde iki rekât kuşluk namazı kılanın günahları denizlerin köpüğü kadar olsa,

(57)

affedilir." (İbni Mace, Tirmizi, Ebu Davud)

"Herkesin eklem yeri kadar sadaka vermesi gerekir. Sübhanallah, Elhamdulillah, „La ilahe illallah veya Allahu ekber‟ demek birer sadakadır.

İyiliği tavsiye etmek, kötülüğe mani olmaya çalışmak birer sadakadır. İki rekat kuşluk namazı kılmak ise bütün bunları karşılar."(Müslim)

"Günde iki rekat kuşluk namazı kılan, doğduğu günkü gibi günahsız olur."(EbuYa‟la)

"İki rekat kuşluk namazı kılan gafillerden olmaz. Dört rekat kılan, abidlerden olur.

Altı rekat kılarsa, bu namaz o gün ona kâfi gelir. Sekiz rekat kılan, masivayı terk edip itaat eden kullardan yazılır. On iki rekat kılan da Cennette özel bir köşke kavuşur."(Taberani)

"Cennetin bir Duha kapısı vardır. Bu kapıdan ancak kuşluk namazı kılanlar

(58)

girer."(Taberani)

"İki rekat kuşluk namazı kılan vücudunun zekatını ödemiş olur." (Asâkir)

"İki rekat kuşluk namazı, kabul olunmuş bir hac ve umreye bedeldir." (Ebuşşeyh)

Sağlık ya da mali durumdan dolayı hac ve umre yapamayanlar için ne büyük fırsatlar sunmuş Kerim Rabbimiz.

Duha namazını Efendimiz (sas) asla bırakmamıştır.

Teheccüd namazı

Teheccüd namazı Peygamber Efendimize (sas) farzdır. Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulur: "Ey Muhammed! Gecenin bir bölümünde uyanıp, sırf sana mahsus fazla bir ibadet olmak üzere, Kur'an'la gece namazı kıl. Rabbinin seni Makam-ı Mahmuda erdireceğini umabilirsin" (el-

(59)

İsrâ,17/79) Bu namaz diğer Müslümanlara Sünnet-i müekkededir.

Kur‟an‟ı Kerim‟de bu konuyla alakalı çok ayet var, onlardan bir tanesi şöyle:

"Onların yanları yataklarından uzaklaşır (teheccüd namazı kılmak için yataklarından kalkarlar), korkarak ve umarak Rablerine dua ederler ve kendilerine verdiğimiz rızıktan harcarlar.

Yaptıklarına karşılık olarak onlar için gözlerini aydınlatıcı ne güzel (nimetlerin) saklandığını hiç kimse bilmez." (es- Secde, 32/16 –17)

Teheccüd namazı gece namazıdır.

Gece uyanarak kılmak efdaldir, ancak uyumadan da kılınabilir. En azı iki rekat fazlası sınırsızdır. İmsak vaktine kadar kılınabilir. Teheccüd namazı kılanlar zayıf ve yorgun da olsalar az uykuyla sekiz saat uyumuş gibi dinç ve sağlıklı olurlar.

Teheccüd namazı insanın ruhunu, vücudunu, amellerini kabrini vs... nurlandırır.

(60)

"Gece namazına devam edin.

Çünkü gece namazı kılmak sizden önceki salih kulların âdetidir. Rabbinize karşı bir taattır, kötülükleri örtücü ve günah işlemekten alıkoyucudur."

(Tirmizî, Daavât, 101)

"Kim geceleyin uyanır ve karısını da uyandırarak beraberce iki rekat namaz kılarlarsa, Allah'ı çok zikreden erkek ve kadınlardan yazılırlar"

(Ebû Davûd, Vitr, 13)

Vitir Namazı

Hanefi mezhebinde üç, Şafii mezhebinde ise bir rekatta kılınabilir. İhlas suresiyle bir rekatta kılınsa olur.

Rasulullah (sas) vitir namazını gecenin son namazı olarak ifade ediyor ve tek rekatlı kılın, zira „Allah tektir tek‟i

sever‟..buyuruyor.

(61)

Ravda-i Mutahhara Tarîkatı‟nın Adabı

Tarîkat‟a giriş:

1) Tarîkata girmeden önce Rabbimizin hayırlara erdirmesi ve şerlerden koruması niyetiyle istihare namazı kılmak.

2) Vekille birlikte kıble‟leye doğru oturup

Tevbe istiğfar etmek.

Tevbe- İstiğfar

Euzu Billahimineşşeytanirracîm Bismillahir Rahmanir-Rahîm.

Vessalatu vesselamu alâ seyyidina Muhammed.

Estağfirullah, estağfirullah, estağfirullahe ve etubu ilallah.

Ya Rabbi! Bütün günahlarıma pişmanım.

Beni avfeyle. Ya Rabbî Ravda-i Mutahhara şeyhi, Şeyh Seyyid Mecdî el Mısrî‟yi Ravda-i

(62)

Mutahhara yolunda kendime şeyh ve mürşid kabul ettim.

Allah vekil ve şahidim ki, kendisine Allah‟ın Kitabı ve Rasul‟ünün (sas) Sünneti

doğrultusunda, yol gösterici olarak tabi olacağım ve İslam‟ı yaşayacağım.

Adab-ı Tarîkat (Kurallar) 1) İslam‟ın 5 şartını sıhhatine ve adabına

uygun yaşamak.

2) İman hakikatlerini, mantıklı düşünme ve anlatma metodunu iyi bilmek ve

dolayısıyla iman ve İslam‟ı doğru anlamak ve anlatmak.

3) Şahsi zikre devam etmek ve toplu zikre hafta da en az bir defa katılmak (cemaatle olmazsa bile tek başına haftada bir defa bu haftalık zikri yapmak) . Cuma, Pazartesi veya hafta sonunda ya da herhangi bir gün olabilir. Mübarek günlere isabet ettirmek tercih olunur.

(63)

Haftalık Halka Zikri

5) Euzu Besmele, Hamd, Salavat, Tevbe istiğfar.

1x Bismillahi aleyyel Hâfiz, aş Şâfî, al Kâfî, al Muâfî.

1x Bismilahi-llezî la yedurru maasmihi şey‟un fil ardı ve la fi-s semâi ve huve- Semî‟ul Alîm,

1x Fatiha, 3x Ihlas, 3x Felak, 3x Nas,

3x Ayet el-Kürsi, 33x Salavat-ı Şerife,

33x Subhanallahi velhamdulillahi vela ilahe illallahu vallahu ekber, vela havle vela kuvvete illa billahi-l-aliyyil azîm.

33x Kelime-i Tevhid (ilki „La ilahe illallahu vahdehu la şerîkeleh lehul mulku ve lehul hamdu ve huve ala kulli şey in kadîr‟ sonradan 32 x La ilahe illallah sonuncusunda ise Muhammedu-r Rasulullah ile bitirilecek). Zikir duası ile tamamlanacak.

(64)

Günlük (Şahsi) Zikir

1) Mümkün mertebe devamlı abdestli bulunmaya özen göstermek. Abdest almak mümkün olmadığında ise teyemmümlü olmaya gayret sarf etmek.

2) Zikirlerden önce 2 Rekat namaz kılmak.

3) 1 x Euzu Besmele- Hamd- Salavat- İstiğfār.

4) Bakara suresinin ilk ve son sayfalarnı ya da en azından (Elif lÁm mīm..den mufliÎūn‟ a kadar (5 ayet) ) ve Bakara Suresinin son 2 ayetleri olan Amanarrasulu…yü okumak.

Aşağıda sıralanan zikirlerin sayısı kişiseldir ve şahıslara (isteğe) göre değişir: 3, 5, 7… vs. Zikir sayısı vekille tesbit edilir.

(65)

5) İhlas Suresi

6) La ilaha illallahu vahdahu la şerîkeleh, lehu-l mulku ve lehu-l hamdu ve huve ala kulli şey´in kadīr.

7) Subhanallah.

8) Elhamdulillah.

9) Allahu Ekber.

10) Fatiha Suresi 11) Ayet el- Kürsi 12) Felak Suresi 13) Nas Suresi

15) La ilaha illa anta subhanaka innî kuntu minez-zâlimîn.

(66)

16) Rabbî innî mesenniyed-durru ve ente erhamurrahimîn.

17) Euzu Billahimineşşaytanirracîm Bismillahirrahmanirrahīm.

Bismillahi üzerime ve benimle alakalı olan herkesin ve herşeyin üzerine.

aş-Şâfī, al-Kâfî al-Muâfi, al Hâfiz.

18) Salavat-ı Şerife

19) Sabah akşam sayıya vurulmadan söylenilmesi tavsiye edilen zikir (aşağıda).

La ilahe illallahu vahdehu la şerikeleh, lehul mulku ve lehul hamdu ve huve ala kulli şey in kadir ve Subhanallahi ve-l hamdulillahi ve la ilahe illallahu vallahu ekber ve la havle ve la kuvvete illa Billahil Aliyyi- l Azîm. Allahumme salli ve sellim ve bârik ala seyyidina Muhammedin ve alâ âl-i seyyidina Muhammed.

Estağfirullah.

(67)

20) Kur′an-ı Kerîm‟i mümkün olduğu kadar Mushaf‟tan okumak veya ezberden okumak. En azından hatim niyetiyle 3 defa İhlas Suresi‟ni zaman zaman okumak.

21) Günlük 2 rekat Istihare Namazı, kuşluk vaktinde 2 ila 12 rekat arası Duha namazı. Geceleri 2 ila sınırsız rekat arası Teheccüd ve 1 veya 3 rekat Vitir Namazı.

Efendimiz Muhammed aleyhisselatu vesselam’ın bize öğrettiği Salevat-ı şerife Allahumme salli ve sellim ve barik ala seyyidina Muhammed, ve alâ cemi‟il enbiya-i vel murselin ve ala âlihit-tâhirîn, ve sahâbetihit-tayyibîn. Ve aleyna fil evvelîne ve fil ahirîn. Ve fil mele‟il a‟la minel ezeli ve li ebedil ebidîn. Bi hakîkatihi ve kadrihî ve mikdarihî indeke ya Aliyyu ya Azîm. Salaten min ledunke

(68)

bike ve minke, ve ileyke ve ala nebiyyike ve tuktablena indeke.

Allah’ım! Efendimiz Muhammed’e salat, selam ve bereket eyle. Ve cümle peygamber ve elçilerine, ve Efemdimizin temiz ailesine, ve iyi (hayirli) sahabîlerine. Ve ta evvelden ta sona kadar. Ve yükseklerin sakinlerine, ta ezelden ebede kadar. Efendimizin senin katındaki hakîkati, kadri ve mikdarı kadar ya Aliyyu ya Azim. Salat senin ledun-nünden, senden, seninle, sana, peygamberin üzerine olsun, ve senin tarafından bizim adımıza yazılsın.

Zikirlerden Sonra Okunacak Dua Euzu billahimineşşeytanir-racîm

Bismillahir-Rahmanir- Rahîm, velhamdu

(69)

lillahi Rabbil alemîn vessalatu vesselamu ala seyyidi-l murselîn. Ya Rabbi takabbel minna sevabe hazihi ar- ravda-i zikriyye hâlisen, livechike el kerîm vecÞalhu hediyyeten ve vuslaten bi seyyidina Muhammad sallallahu aleyhi ve sellem ve âli beytihi el athâr ve sahâbetihî el ebrar ve cemiil enbiyâi vel murselîn vel evliyâ ve ¢uhedâ ve sâlihîn ve ilâ rûhi ustazinâ ve ¢eyhina ve mur¢idina, sahibil ilmul-ledunni el maddî vel mânevî, varisi seyyidina Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem vel arif bi hakikati-l Kur’an vel e¢ya.

Muessis ve ¡eyh- tarîkatu ar-Ravdatil

Mutahhara, el arifbillah ve hakikati

rasulillah ve kitabillah esseyyid ve ¢eyh

Mecdî el Misrî ve ila ervâhi valideyhi ve

âl-i beytihi, ve ila arvahi vâlidîne ve al-i

biyutina. Velhamdulillah vessalatu

(70)

vesselamu ala Rasulillah…amîn, amîn, amîn.

Türkçesi

Sığınırım Allah’a, taşlanmış şeytan’dan.

Rahman ve Rahim olan Allah’ın ismiyle. Ve hamd alemlerin Rabbi Allah’adır. Ve salat ve selam rasullerin efendisinin üzerine olsun. Ya Rabbi, bu ravda-i zikrî’yi hâlis olarak kerîm yüzün için kabul et. Ve bunu hediyye ve vuslat olarak bizden Efendimiz Muhammed’in sallallahu aleyhi vesellem, onun pâk ehl-i beyti’nin ve güzîde sahâbelerinin, tüm nebî ve rasullerin, tüm veli, şehid ve salihlerin ruhlarına bizden ulaştır. Ve üstadımız, şeyhimiz ve mürşidimiz, maddî ve manevî ilm-i ledün sahibi, Efendimiz Muhammed aleyhisselatu vesselam’ın vârisi, Kur’ân ve eşya’nın hakikatlerine arif, Ravda-i Mutahhara tarîkatinin kurucusu ve şeyhi . Allah’a, Rasulullah’ın hakikatine ve

Kitabullah’â arif, es-seyyid ve ¢eyh Mecdi el Mısri’nin ve ebeveyninin ve ailesinin ruhlarına ve ebeveynimizin ve ailemizin ruhlarına da

Referanslar

Benzer Belgeler

Onunla eşek ne içindir, kedi ne içindir, tilki ne için, kurt ne için, ayı ne için, bu ağaç ne için, şu ağaç ne için, hangi gaye için bilirim!. "Hikem", onların

Örnek: La chica inteligente (akıllı kız) -- Las chicas intelligentes (akıllı kızlar) El chico inteligente (akıllı çocuk) - Los chico inteligentes (akıllı çocuklar) 3- Benzer

Niveau | Sınıf: Parents d’élèves des pré-lycée | Hazırlık sınıfı öğrencileri velileri Nombre de participants | Katılımcı Sayısı: 15.. Cette année la francophonie se

Après la guerre mondiale, le ministère des affaires culturelles crée dans chaque région les Maisons de la culture sous le toit desquelles il y a à la fois théâtre, musée et salle

– Nuit et jour à tout venant Je chantais, ne vous déplaise.. –

Cette forme brève, tout comme l'aphorisme, ou le proverbe, tient un discours universel à propos de l'homme. Il court fortune de ne plaire pas à tout le monde, parce qu’on

İş te bu şartlar içerisinde köy halk ını çok güçlü bir yard ımlaşma ve dayan ış maya ve İ slam ahlak ına uygun bir birlikte yaşamaya götürecek ahilik

Dans ce roman, comme la famille de Delphine n’a pas pris la responsabilité de leurs enfants, la fille été forcée de vivre dans l’orphelinat sans avoir de l’affection et de