• Sonuç bulunamadı

HAFTALIK BAĞIMSIZ YEREL GAZETE

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "HAFTALIK BAĞIMSIZ YEREL GAZETE"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Kitapların iyileştici gücü:

Mavişehir’in Taşkın Önleme Projesi bu hafta başlıyor

Karşıyaka’da araçlar kundaklandı

► İzmir Büyükşehir Belediyesi, Mavişehir’de özellikle kış aylarında deniz seviyesinin yükselmesinden meydana gelen taşkın riskini, uzun süredir üzerinde çalıştığı “Mavişehir Kıyı Rehabilitasyon Projesi” ile önlemeyi planlıyor. Projenin saha çalışması bu hafta başlayacak.

► Şemikler ve yalı mahallelerinde pazar günü araç kundaklama olayı meydana geldi. Sabaha karşı 03.30-04.00

sıralarında zihinsel olduğu öne sürülen kişi, 1’i minibüs olmak üzere 3 aracı kundakladı.

Zanlı görgü tanıklarının ihbarı üzerine gelen polislerce yakalandı.

22 -28 EYLÜL 2020

Yıl: 1 / Sayı: 14

HAFTALIK BAĞIMSIZ YEREL GAZETE

Kaf-Kaf’tan süper başlangıç!

Karşıyakalı bisikletçiler madalyaları topladı!

Misli.com 3. Lig 3. Grup’un ilk haftasında Isparta Davrazspor deplasmanından 2-1’lik galibiyetle dönen Karşıyaka, sezona iddialı başladı.

Teknik Direktör Soner Tolungüç,

“Devamı gelecek” dedi.

Karşıyaka Belediyesi Gençlik ve Spor Kulübü Derneği Bisiklet Takımı sporcuları, Antalya’nın Kaş ilçesinde düzenlenen Uluslararası Patara 2020 Gran Fondo Bisiklet Yarışı’ndan 4 madalya ile döndü.

► Karşıyaka’nın “Yüz”leri köşesinin yazarı Yıldız Aktaş, unutulmaz sanat insanı Attila İlhan’ı yazdı.

Aktaş, İlhan için “O romancı, gazeteci, senaryo yazarı, denemeci ama çoğumuz için önce şairdir”

tanımlaması yaptı.

Sayfa 7’de Sayfa 4’te

ULAŞIMDA

TEKNOLOJİK DÖNEM

KARŞIYAKA’NIN “YÜZ”LERİ

Türk şiirinin soylu delikanlısı;

Attila İlhan

Sayfa 9’da Sayfa 3’te

► İzmir’in Karşıyaka ilçesi Yamanlar Köyünde

yetişen ve tohumları geçmişten günümüze

kadar gelen Balkan kökenli, Yamanlar domatesi tuta ile mücadele ediyor.

Üreticiler yerli tohumla üretilen domateslerinin, ithal tohumlarla gelen tuta hastalığına kurban gitmemesi için çözüm yolları arıyor.

YAMANLAR DOMATESİNİ TUTA HASTALIĞI VURDU

Gazetemizin bu haftaki sayısında; minik hayatlara dokunan, sokaktaki canların patilerinden tutup onlara yeni aileler

kazandıran, Bostanlı’nın Polat Ağabey’i,

hayvanseverlerin kahramanı Polat Taşkın ile birlikteyiz. Polat

Bey Bostanlı’da eşiyle birlikte işletmecisi olduğu takı, aksesuar dükkanının önünde kurduğu sistem ile kedi sahiplendirmesi yapıyor. Bu işi tamamen gönülden yapan Polat Bey serüveninin nasıl başladığını sizler için anlattı. Gazete Karşıyaka olarak, 319. sahiplendirmeye biz de şahit olduk.

sevgi elçisi

Bostanlı’nın

İKİ FOTOĞRAFIN HİKAYESİ

Karşıyaka Belediyesi, Bostanlı’da Suat Taşer Tiyatrosu’nun yan tarafında yer alan Güzel Sanatlar Parkı’nı yeniliyor. Kentsel Tasarım Müdürlüğü tarafından projesi yapılan park, halkın daha fazla ve etkin kullanımına uygun bir hale getirilecek. Düzenlemenin ilçedeki meydan eksikliğini de gidermesi hedefleniyor.

► Karşıyaka aşığı, 38 yıllık Karşıyaka taraftarı Onur Timarcı ile bu kente olan bağlılığını, aşkını ve tutkusunu konuştuk. “Karşıyaka nedir” sorumuza her Karşıyakalının zihnine kazınmış o bilindik sözlerle cevap veriyor:

Karşıyaka aşk, bir kara sevda, Karşıyaka bir tutkudur.”

Bir tutkudur

KARŞIYAKA

Vatanı uğruna cephede görev yapmış gaziler, Karşıyaka’da unutulmadı. 19 Eylül Gaziler Günü nedeniyle Hükümet Konağı önünde Türkiye Muharip Gaziler Derneği Karşıyaka Şubesi ile Türkiye Harp Malulü Gaziler, Şehit, Dul ve Yetimleri Derneği’nin katılımıyla çelenk töreni gerçekleştirildi.

Fedakar gaziler unutulmadı

Sayfa 11’de

Sayfa 11’de

Sayfa 7’de

Güzel Sanatlar Parkı yenileniyor

Sayfa 7’de

Karşıyaka Belediyesi, ulaşımda hayatı kolaylaştırıcı bir proje başlatıyor. İzmirli bir firma tarafından üretilen iki kişilik elektrikli araçlar, cep

telefonu uygulamasıyla kiralanarak kısa mesafe ulaşımında kullanılacak.

Bir süre sonra 5 araçla Mavişehir’de başlayacak olan proje, 6 aylık deneme

süresinin ardından ilçe geneline yayılacak. Türkiye’de ilk olacak proje,

scooter kiralama uygulamasıyla benzer şekilde faaliyet gösterecek.

Araçların üretimini gerçekleştiren Kerem Odabaşı, “Bu otonom araçları telefonlarına yükleyecekleri uygulamayla kiralayan Karşıyakalılar, gidecekleri kısa mesafedeki yere kadar

kullanacaklar ve oraya bırakacaklar.

Paylaşım ekonomisi kapsamında hem ulaşımlarını kısa sürede hem de

kolayca yapmış olacaklar”

diye konuştu. Sayfa 8’de

Kerem Odabaşı

Sayfa 5’te

Sayfa 2’de

(2)

22 - 28 EYLÜL 22 - 28 EYLÜL

3 2

Eğitimin ideoloji ile olan bağlantısı ve her iktidarın kendisini ortaya koyabilme mecrası olarak bu alanı görme sevdası yüzünden, ülkemizde eğitim tartışma- ları hiçbir zaman nihayete ermeyecektir!

Öte yandan bu durumun bizim açımızdan şöylesi büyük bir problemi beraberinde getirdiği gerçeğini de maalesef yine ideo- lojik angajmanlarımız nedeniyle göreme- me gibi bir sorunumuz da bakidir. Salgın sürecinin eğitimin uzaktan yapılmasına yol açan etkileri, gerek ilköğretim ve lise düzeyinde gerekse de üniversite aşa- masında yaratmış olduğu etkinin boyut- larını önümüzdeki yıllarda öğrenebilece- ğiz. Buna karşın toplumsal hayatın hiçbir konusunda bir araya gelemeyen insanlar topluluğu açısından, eğitimdeki parça- lanmışlık halinin nasıl telafi edilebileceği sorunu ise yakıcı bir biçimde orta yerde durmaya devam edecek gibi gözüküyor.

Çünkü ne yazık ki zaten gerçek anlamda son yıllarda hiçbir konu üzerinde makul, mantıklı ve akla yatkın tartışmalar ya- pabilme anlayışında değiliz. Cepheleşme üzerinden yürütülen ve eğitim gibi hayati bir alandaki etkilerinin çok derin ve yıkıcı olacağı bir meseleyi bile sulandırmayı ba- şarabiliyoruz.

Karşımızda bambaşka bir anlayışla yetişmekte olan ve bütün bu farklılıklarını başta okullar olmak üzere, hayatın bütün alanlarına taşıyan çocuklar, gençler bu- lunuyor. Öğrenmeye, okumaya, yazmaya okulla birlikte başlamayan binlerce ço- cuğumuz var artık. Geçmişin klasik eği- tim anlayışı ve onun dar kalıpları içerisine soktuğunuz takdirde kaybedeceğiniz ku- şaklar söz konusu olanlar. İşte bu yüzden teknoloji sonrasında zaten oldum olası zayıf olan okuma alışkanlığımızı, bu kitleye sevdirecek ve onları hayatın içinde daha farklı kılacak organizasyonları devreye sokabilmenin yollarını aramak durumun- dayız. Aksi takdirde sosyal medyayı, cep telefonlarını, bilgisayarları çok iyi kullanan;

buna karşın bilgiden giderek uzaklaşmak suretiyle klişelere saplanan kuşaklarla bir arada yaşamak durumunda olacağımız gerçeğine alışmamız gerekecek.

Özellikle televizyonlardaki yarışma- larda sorulan sorulara gençlerimizin ver- miş oldukları yanıtlar, bu konuda nasıl

bir sıkıntı içerisinde olduğumuzu ortaya koymaktadır. Örneğin kendilerine uzatılan mikrofonda evlilik programlarını kimlerin sunmakta olduğunu rahatlıkla sayabilen gençlerimize, dünya klasiklerinden üç ta- nesini sayabilir misiniz sorusu yöneltildi- ğinde alınan yanıtlar tam anlamıyla fecaat olmaktadır. Kitap okumayan ve kitaplarla barışık olmayan kuşaklar yetiştirmek için elimizden gelen her türlü çabayı göster- diğimizi belirtmeliyim. Bunu hiç şüphesiz başta sınav maratonu içerisine sıkıştır- dığımız eğitim sistemi ile gerçekleştirdik.

Sadece test çözen ve başarı odaklı ço- cuklar yetiştirerek, bütün çocukları aynı potada eritme yoluna gittik. İşte tam bu noktada ideolojik bir alan olarak eğitim vurgusunu ön plana çıkartarak, kendi ba- kış açımıza dönük formasyonları hayata geçirmek için çaba gösterdik. Sonuç ise tam anlamıyla başarısızlık olarak ken- di kalemize attığımız gol olarak kayıtlara geçti. Sürekli olarak deneme yanılma tah- tasına döndürülen bir eğitim sistemi ile yol kat edebilmemiz mümkün değildir. Bir de bu anlayışın içerisine toplumun tüm ke- simleri tarafından onaylanmayan bir müf- redat sistemini eklemeye çalıştığınız vakit işler daha da karmaşık hale bürünecektir.

Bu noktada bir parantez açarak bizim sü- rekli olarak yaptıklarımızı kolaylaştırmak yerine, zorlaştırma yoluna gitmeyi maha- ret saydığımızı ve bunun için özel çabalar gösterdiğimizi de eklemeliyim.

1980 sonrası bu ülkenin geçmişindeki pek çok kavramı yerle bir etmekle kalmadı aynı zamanda bambaşka bir bakış açısının da peki ala mümkün olabileceğini göster- mek suretiyle, işin renginin değişmesine yol açtı. Başta eğitim olmak üzere birçok alanın kendine özgü olan yanlarını silindir gibi ezmek suretiyle erozyona uğrattı.

Emek vermeden bir yerlere gelebilmenin ve bunun için eğitime de gereksinim ol- madığı düşüncesini adeta bir mikrop gibi yayılmasına vesile oldu. Kurallara uyanla- rın cezalandırıldığı, buna karşın tam aksi şekilde hareket edenlerin ödüllendirildiği bir anlayışın yavaş yavaş kökleşmesine ortam hazırladı. Burada eğitim sistemi ile çok fazlaca oynandığını ve sürekli olarak değişiklikler yapılmak suretiyle tüm ülke- yi ilgilendiren bir sorunun adeta kangren haline getirildiğini de hep birlikte gördük.

Her yıl daha fazla gencimizin sıfır puan çektiği üniversite giriş sınavlarından tu- tun da binlerce çocuğumuzun mağdur olduğu liseye geçiş sınavlarına kadar pek çok aşamada sistemsizlik, sorunu daha da büyüttü. Çözüm olarak devreye soku-

lan yeni sınav uygulamaları ve müfredat değişiklikleri ise beklenen çare olmadığı gibi yarayı daha da azdırdı. 28 Şubat sü- reci İmam Hatip okullarını hedef tahtasına oturtmuştu ve bu kaynağı elimine etme- ye çalışıyordu. Buna karşın içinden geçti- ğimiz dönemde bütün okulların tabelala- rını Anadolu Lisesi levhası ile değiştirmek suretiyle hepsinin içini boşaltmış olduk.

Proje okulları tartışmalarını ve öğretmen- lerin yerlerinin değiştirilmesi meselesini saymıyorum bile. Aktarılan tüm kaynağa rağmen beklentilerin çok altında kalan okullar bulunuyor buna karşın çok daha parlak beyinlerimizi yetiştirmek amacıyla kurulan fen liseleri ise can çekişmeye bı- rakılıyor.

Eğitim, her ne kadar kendi ideolojik pozisyonlarınızı ortaya koymak suretiyle geniş kitlelerle buluşmanıza vesile olsa da, aynı zamanda geleceğe dönük getiri- leri nedeniyle tüm ülkenin yarınlarını be- lirlediği için dar kalıplar içerisine sokulması sakıncalı olan bir alandır da. Çünkü burayı biçimlendirme girişimlerinizde yaşanacak her türlü başarısızlığın faturası, sadece belirli bir dönem iktidarda olanlara kesil- meyecektir. Aynı zamanda tüm ülkenin geleceğine de ipotek koymanın bir başka adı olarak tarihteki yerini alacaktır. İşte bu yüzden eğitimi siyasallaştırmaktan ve ideolojik bakış açılarının egemenliği- ne terk etmekten çok öte bir yaklaşımla davranmak zorunluluğu ortaya çıkmak- tadır. Nasıl bir ülke ve nasıl bir gelecek hedeflediğiniz meselesi geçmişte oldu- ğundan çok daha yakıcı bir soru veyahut sorun olarak karşımızda durmaktadır. Bu soruya/soruna yanıt verirken dar kalıp- lar içerisine sıkışmış bir ideolojik anlayışla hareket ettiğimiz sürece, hepimiz bundan zarar göreceğiz demektir. Bunun için de tüm toplumu kucaklayacak bir eğitim tar- tışmasını ortaya koymanın tam zamanıdır.

Ancak burada tüm kesimlerin dinleneceği ve uzlaşı içerisinde bir yaklaşımın hayata geçirileceği düzenlemelere ihtiyaç bulun- maktadır. Eğer bunu başaramazsak, dışa olan bağımlılığı artan bir ülke görünümüne doğru hızla ilerleyeceğiz demektir. Böy- lesi bir toplumsal iklim ise farklı düşünen ve parlak beyinlerin ülke içinde kalmak yerine ülkeyi terk etmesi ile sonuçlana- cak gelişmeleri hızlandıracaktır. Yetişmiş insan kaynağını ve parlak beyinlerini kay- beden bir ülke olarak Türkiye’nin işi ise giderek daha da zorlaşmanın yanı sıra içe dönüklüğün beraberinde getireceği sıkış- ma duygusu, her alanda daha fazla kendi- sini gösterecektir.

Ahmet

TALİMCİLER Ters K öşe

Bitmeyen tartışmamız:

Eğitime dair

Eğitim hayatından sonra kariyer yapmaya başlayan kadınlar, ço- cuk sahibi olduğunda bir yol ayrımına gelir.

Bebeğe bakacak (sağ- lıklı ve istekli) anneanne ya da babaanne varsa, şanslı sayılırsınız. Kreşe gitme yaşına gelinceye kadar, gönül rahatlığıyla onlara emanet edebilir-

siniz. Ama böyle bir şansı olmayan an- neler, bir süre kariyerlerinden feragat etmek durumunda kalır. Çocuklarımız her şeyden önceliklidir çünkü!

Aynı yollardan ben de geçtiğim için iyi biliyorum. Oğlumuz doğduğunda Dünya Gazetesi’nde ekonomi mu- habirliği yapıyordum. Minicik bebeği başkasına emanet edemeyeceğim- den, işten ayrılarak tamamen ona odaklandım. İki yıl sonra da kızımız dünyaya geldi. Onunla da kreşe git- me yaşına kadar kendim ilgilendim.

Fakat çalışma hayatına alışan kadın evde kalınca, bir süre sonra tekrar işe gideceği günlerin hayalini kurmaya başlıyor. Tıpkı Neyir Gizem Şimşek örneğinde olduğu gibi..

Bu satırlardan size, Karşıyaka’da kurulmuş sivil toplum kuruluşlarından henüz çok genç bir örnek yansıtmak istiyorum: Hayatı Kolaylaştıran Anne- ler Derneği. 15 yıllık iş tecrübesine sa- hip, sosyal medya ve dijital pazarlama uzmanı bir anne olan Neyir Gizem Yıl- maz, 4 yaşındaki oğlunu yetiştirirken edindiği tecrübeleri başka annelerle paylaşmak ve annelerle çocuklarına çeşitli etkinlikler düzenlemek ama- cıyla önce bir sosyal medya hesabı açıyor. Sonra bu alanda örgütlü hare- ket etmenin daha yararlı olacağını gö- rerek, ailesinin ve yakınlarının da des- teğiyle 10 ay kadar önce bir dernek kuruyor. Yılmaz, Hayatı Kolaylaştıran

Anneler Derneği’nin ku- ruluş öyküsünü ve ama- cını şöyle anlatıyor:

“Dernek, öncelikli olarak çocuklu annelere ve ihtiyacı olan tüm ka- dınlara, çocukları ile bir- likte maddi özgürlük elde etme imkanı oluşturmak ve tüm çocuklara eşit oyun hakkı sağlamak amacı ile kuruldu.

Ben oğlumu kendim büyütmeyi tercih ettim ve 3 yıl iş hayatıma ara verdim. Bu süreçte çocuğumun eği- timi ve gelişiminden mesul olduğum için sürekli araştırdım, inceledim; evde eğitim araçları buldum. Sonra eğitici etkinlikler düzen-

lemeye başladım, top havuzlarında enerjisini atmasını sağladım. Derken kendimi bir anda, üretemeyen, bir değer katamayan bir kadın olarak hissetmeye baş- ladım. Neler ya-

pabilirim diye düşünürken, etrafımda

‘Senin çocuğun var, otur evinde’ zih- niyetiyle düşünen yaygın bir toplum bakışı fark ettim. Bu durum beni çok rahatsız etti ve dedim ki, ‘Ben hem çocuğuma bakabilir, keyifli vakit geçi- rebilir, bir şeyler üretebilir; hem de bu anlamda duygusal tatmini gerçekleş- tirir hatta para kazanarak aile bütçe- me katkıda bile bulunabilirim.’

Toplumumuzda benim gibi düşü- nen, hatta çok zor şartlarda çocuğu sırtında çalışmak zorunda olan anne- ler de var. Bunları da göz önünde bu- lundurarak, çocuklara ücretsiz oyun alanı fikri doğdu. İşte bu fikirle yola çıktım, ailemin desteği ile bu işi başar- dım.”

Sosyal medyadan derneğe

Sosyal medya konusuna hakim olan Yılmaz, öncelikle Facebook’ta bir grup oluşturdu ve ismini “Hayatı Ko- laylaştıran Anneler” olarak koydu. Bu grupta kadınlara evlerinde işlerini ko- laylaştıracak bilgilerin paylaşımı için bir de platform kurdu. Yine bu süreç- te “Rengarenkids” markası ile sosyal medya kanallarında, kendi oluşturdu- ğu www.rengarenkids.com web say- fasında ve Youtube kanalında çeşitli paylaşımlar yaparak annelere online olarak destek sağladı.

Yılmaz, babası ve eşinin desteği ile 15 Ekim 2019’da Hayatı Kolaylaştıran Anneler Derneği’ni kurdu. Karşıya- ka’nın Şemikler Mahallesi’nde kendi

imkanlarıyla bir yer tuttu ve bir tarafı- na çocuk oyun ala- nı, diğer tarafına da anneler için üretim masası düzenledi.

Mahallede böyle bir ortamın memnuni- yetle karşılandığını belirten Yılmaz, ba- kın o günkü duygu- larını ve gözlemlerini nasıl dile getiri- yor:

“Mahalledeki çocuklu anneler gel- di. Çocukları eğlenirken, kendileri de takı eğitimi aldı ve takı üretimi yap- tık. Bu esnada Karşıyaka Belediye- si ile projemizi paylaştık, Karşıyaka Kent Konseyi Kadın Meclisi desteği ile ürettiğimiz bu takıları kermesler- de satarak annelerimizin emeklerinin karşılığını vermeye çalıştık. 4 ay süren bu projemizde amacımıza ve hede- fimize ulaşabildiğimizi gördük. Ma- hallemizdeki beylerin gelerek ‘Eşimin psikolojisi düzeldi, biraz sosyalleşti;

Allah sizden razı olsun, ne kadar fay- dalı bir şey düşünmüşsünüz’ şeklinde geri dönüşler aldık. Bir miktar harçlık

kazanabildiler. Çocukları her gün ge- lerek eğlendi. Ayrıca Fransızca, İngiliz- ce etkinlikler yaptık ve büyüklere ta- lep üzerine Fransızca eğitimi verdik.”

Tıp öğrencilerine burs

Derneğin başarılı çalışmalara imza atması üzerine hedef kitleyi genişle- ten dernek yönetimi, daha çok kadına ve çocuğa ulaşabilmek için bir proje hazırladı ve Karşıyaka Belediyesi’nin proje birimine iletti. Proje olumlu kar- şılandı. Fakat araya Covid-19 salgını girdi ve projenin hayata geçmesi bir süre için sekteye uğradı. Fiziki olarak etkinlik yapılamasa da, dernek kol- larını bir başka yararlı amaç uğruna sıvadı. Hayatı Kolaylaştıran Anneler örnek bir dayanışmaya daha imza attı.

Dernek Başkanı Yılmaz, bunu şöyle anlatıyor:

“Bir araya gelemesek de, online olarak, şu dönemde özellikle varlık- larının bizim için ne kadar değerli ol- duğuna bir kez daha şahit olduğumuz tıp öğrencilerimizden eğitimini sür- dürmekte zorlanan, maddi imkanla- rı yeterli olmayan gençlerimizi burs vermek isteyen gönüllüler ile buluş- turuyoruz. Şimdiye kadar 3 tıp öğ- rencisi kızımıza 1 yıl boyunca düzenli

burs verilmesini sağladık. Bu yönde kurmuş olduğum www.rengarenkids.

com web sitesinden ve sosyal med- yadan duyuruları yapıyoruz. Elimizde şu an ihtiyacı olduğunu tespit ettiği- miz 5 tıp öğrencisi var. Sizin vesile- nizle buradan destek vermek isteyen kişilere de sesimizi duyurmuş olalım.”

Biz de bu satırlardan Hayatı Ko- laylaştıran Anneler’in sesi olalım ve yaptıkları işin ne kadar ulvi olduğunun bilinciyle bir çağrı yapalım: Lütfen eği- time destek verelim!

Hayatı kolaylaştırmak sizin elinizde

ANNELER!

Şirin

YÖRÜK Bizim Y ak a

Sen yeter ki iste

“Elinin hamuruyla erkek işine ka- rışma” gibi benzeri laflar sarf edilir.

Toplumsal bu algıyı aşan bir kişisel ör- nek ile Ankara Sanayi Odası’nın pozitif ayrımcılığa anlamlı bir teşvik projesini sizlerle paylaşmak istiyorum. Kadın- lar olarak yeter ki gücümüzün farkında olalım ve başarmak isteyelim, azimle çalışalım. Gün gelir karşımızda akan tüm sular durulur. Bireysel olarak yolumuzu tıkayan duvarları yıkmayı başardığımız- da ise arkamızdan gelecek kadınlara da ışık tutmayı ihmal etmeyelim. İşte bu iki örnek bunu da gerçekleştiriyor:

Savaşan Şahinler’in ilk kadın pilotu Albay oldu Türkiye’nin ilk kadın F-16 pilotu Berna Şen, 30 Ağustos’ta Albay rütbesine yükseldi. Bedene yükle- nen basınç sebebiyle özellikle F 16’ları uçurmanın ko- lay olmadığı bilinir. Berna Şen, yüksek performanslı yeni nesil jetleri uçurmada, TSK gibi erkek egemen bir kurumda ve aslında ülkede de algıları yıkan bir isim olarak tanındı. Şen, kadın-erkek birlikte aldıkları zorlu eğitimlerde sanılanın aksine kadın pilotların daha ba- şarılı çıktığını söylemişti. 19 yıl boyunca severek gö- rev yaptığı Hava Kuvvetleri’nden 2012 yılında Binbaşı rütbesindeyken kendi isteği ile emekli olmuştu. Özel bir havayolu şirketinde yolcu uçağı uçurmaya devam etti. Malum, Ergenekon operasyonları ile başlayan süreç ve 15 Temmuz darbe girişimi ardından Hava Kuvvetleri’nde çok ciddi pilot ve uçuş eğitmeni subay açığı oluşmuştu. Bu açığı kapatmak için çıkarılan KHK üzerine aldığı davet ile Berna Şen, 6 yıl uzak kaldığı üniformasını yeniden, Yarbay rütbesiyle giydi. 5 yıldır da pilot adayı teğmenlere uçuş eğitimi veriyor. Bile- ğinin, aklının, yüreğinin gücüyle, tek başına yükse- lenlerden… Yanılmıyorsam bir de İzmirli kendisi; kent kimliğiyle bütünleşen özgüven ve güzellik sahibi.

Tebrikler, Berna Albay.

ASO’dan kadın girişimci ve sanayicileri yüreklendirecek proje

Gözlem Gazetesi’nde Aysel Kanber, “Kızlar sa- nayide yetkilensin diye” başlıklı makalesinde, sosyal medya aracılığıyla kısa videolarla tanıtımı yapılan, sa- nayi sektöründe yer alan “Babalar ve Kızları” adlı pro- jeye dikkat çekiyor. Projenin fikir annesi, yine sana- yici bir babanın kızı olan Canan Karalar. Yazıda Canan Hanım üzerinden etkin ve yetkin kadın sanayicilerin azlığı şu rakamlarla vurgulanmış: Ankara Sanayi Oda- sı’nın (ASO) geçen dönem tek, bu dönem ise üç kadın Meclis üyesinden biri... ASO’da kabul gören bu proje- nin yürütücüsü yine bir başka güçlü kadın. MG İleti- şim Ajans Başkanı ve de Kadın İşveren ve Sanayiciler Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Mehlika Gider. Sana- yideki ‘Babalar ve Kızları’ projesi Mehlika Hanım’ın anlatımıyla, şöyle: “Kadının istihdamı ve temsilini ar- tırmakla birlikte önceliğimiz özellikle aile şirketlerinde erkek çocuklar, şirketlerin yönetimi için yetiştiriliyor.

Aslında yavaş yavaş bu bağlamda bir değişim de söz

konusu. Cinsiyet ayrımı yapmadan, ye- teneklere göre bazı şeylerin şekillenme- si gerekiyor. Babalar, yönetimi damada veriyor ama kıza vermiyor! Bunun için biz, iyi rol modeller olarak 11 baba ve kızını seçtik. Bazı babaların iki kızı var.

İstanbul Sözleşmesi henüz gündemde yoktu. Yani projeyi yaklaşık bir yıl önce hazırladık ve bitirdik ama pandemiden dolayı çıkış yapamamıştık. Filmler çe-

kilirken babaları ayrı konuşturduk, kızları ayrı, kurguda birleştirdik. Sa- dece ileriye yönelik hayalleri için onları bir araya getirdik. Filmlerini seyrettiklerinde sürecin, babanın gözü ile ayrı, kızın gözüyle ayrı anlatıldığını izleyecekler. Bu kısmını çok önemsiyoruz çünkü çok gerçek bir durum. Şimdilik çektiğimiz filmlerden me- rak uyandıran küçük bölümleri sosyal medyada pay- laşıyoruz. Sonrasında filmlerin tamamını yayınlaya- cağız.” Sanayide gelişmenin kadınlarla birlikte olaca- ğına inanan ASO’nun ‘Babalar ve Kızları’ projesi, dile- rim Türkiye’nin her yerinde ciddi ses getirir. Belirtildiği gibi çalışmaları, İstanbul Sözleşmesi tartışmalarından önce başlamışsa da tam zamanlamayla kamuoyu ile paylaşılmış durumda; çünkü cinsiyet ayrımcılığı Tür- kiye Cumhuriyeti’nin giderek artan kanayan yarası halini alıyor. İlgili kısa videolar, eylül ayı ile birlikte ser- vis edilmeye başlandı.

İstanbul Sözleşmesi de ‘insan haklarına saygı’ demek ise o halde?!

Milletlerarası Hukuk Kuralları’nın anlatıldığı Ana- yasa Hukuku kitabının bir bölümünde Prof. Dr. Er- gun Özbudun diyor ki: “Anayasanın 2. maddesinde Cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılan ‘insan hak- larına saygı’ ilkesinin, sadece insan haklarını koruyan iç hukuk kurallarına değil, Türkiye’nin taraf olduğu milletlerarası insan hakları sözleşmelerine de saygıyı içerdiği ileri sürülebilir. Günümüzde insan haklarının sadece millî hukukların konusu olmaktan çıkıp evren- sel karakter aldıkları ve milletlerarası hukukça da ko- rundukları düşünülürse, taraf olduğu bir milletlerarası insan hakları sözleşmesinden doğan yükümlülükle- rine uymayan bir devletin, Anayasa’mızın 2. maddesi anlamında ‘insan haklarına saygılı’ bir devlet olarak nitelendirilmesi mümkün değildir. Bu düşünceyle, milletlerarası insan hakları sözleşmelerinin, anayasa- ya uygunluk denetiminde diğer milletlerarası anlaş- maları aşan biçimde, anayasa değerinde ölçü normlar olarak kullanılmaları gerekir. Bu yorumun dayanağı, Türk pozitif hukukuna göre milletlerarası hukukun iç hukuka üstünlüğü değil, iç hukuktaki insan haklarına saygı ilkesinin, insan hakları alanındaki milletlerarası sözleşmelere de saygıyı içermesidir.”

İstanbul Sözleşmesi’ne çekince koymak veya girdikleri gibi çıkmak söylemlerinde kendilerini haklı göstermek adına mesela son olarak Fatih Erbakan’ın konuşmalarını dinleyince ne kadar içi boş ve çürümüş ifadelere sarıldıklarını gördükçe cidden üzülüyorum.

Çünkü bu tür adamlar ülkemizi yönetiyor!

Nurten

AKYAZILILAR Demir L eblebi

amanlar Köyünde 20 yıldır muhtarlık yapan Ferhat Ser- çekuş doğal domates yetiş- tirdiklerini ancak son zaman- larda tuta hastalığının domatese zarar verdiğini, hastalığın ilacı olmadığını ifade etti. Serçekuş; “ Yamanlar domatesini çok uzun yıllardan beri üretiyoruz. Ata- larımızdan miras kaldı günümüze.

Bu domates Türkiye’nin ata tohumu başka hiçbir yerde yok. Yamanlar domatesi sadece bu toprakta ye- tişiyor. Burada üretim için yükselti çok uy- gun. Balkan domatesi diye adlandırdığımız bu güzel domatesimiz, çok sıcak havayı sevmez serin hava ister. Biz bu do- matesi üretirken beklemiş hayvan gübresi kullanıyoruz.

Köyümüzde hayvancılık da var. Kimyasal gübre ilaç tercih etmiyoruz. Ancak bu yıl havanın normal zamana göre daha sıcak geçmesi ayrıca tuta hastalığı domatesin verimini düşürdü. Doğal domates yetiş- tirmeye çalıştığımız için tarımsal ilaçlardan uzak duruyoruz. Asıl büyük problem bu tuta hastalığının ilacının olmaması. Nor- malde bu sene verimi 70-80 ton bekli- yorduk ancak olmadı. Karşıyaka’nın eski yerli halkı Yamanlar domatesinin lezzetini biliyor. Yıllardır bu domatesin tadı

hiç değişmedi. Tuta hastalığı izin verirse ekim ayının so-

nuna kadar Karşıyakalı bu domatesi yiyebilecek.

Domatesin kilosu 5 ile 7 lira arası satılıyor. Ya- manlar Köyü domatesi sipariş üzerine satılıyor;

aracılar yok. Çiftçi yetiş- tirir, toplar, satar. Hiçbir domateste bu domatesin tadı yok. İnce kabuk, sulu ve etli bir yapısı var. Mesela bu

domatesten konserve yapılmasından ve yemeklik olarak kullanılmasından ziyade, mevsiminde eşsiz lezzetiyle tüketilmesini öneriyoruz” dedi.

HASTALIKTAN DOMATES BİR AYA BİTER

Tuta hastalığının ovada domates bı- rakmadığını ve son olarak da Yamanlar do- matesinde hastalığın başladığını dile geti- ren İbrahim Serçekuş, “10 yaşında ailemin yanında çiftçiliğe başladım. 35 yıldan beri Yamanlar domatesi yetiştiriyoruz. Bu do- matesin özelliği ince kabuk ve sulu olma- sıdır, bunun yemeği olmaz. Lezzeti ve etli olmasından dolayı tek başına bir yemek olarak düşünülmeli. Bu domatesi dedele- rimizden gördüğümüz gibi hayvan güb- resiyle yetiştiriyoruz. Bu domates sıcak hava sevmez, nadaslı toprak sever. Ekilen toprağı güçlü olacak. Eski usul tarımı sevi- yor bu domates. Fakat tuta hastalığı do- matesi mahvetti. Çaresi de yok araştırdık, ne yapabiliriz diye ama bulamadık. Tarım Bakanlığı buna bir el atsın, ovada doma- tes kalmadı. Bizim Yamanlar domatesinde

de tuta başladı. Yayılma hızı böyle devam ederse hastalıktan bir aya domates biter”

ifadelerini kullandı.

KELEBEK CİNSİNDEN OLUYOR Tuta hastalığının ilacı bulunmadığı için- tohumun yapısını bozmadan doğal yön- temler ile çözüm yolu arayan, Cengiz Ülker;

“Karşıyaka Belediyesinden emekli olduk- tan sonra doğal, organik tarım yapabilmek için Yamanlar Köyü’nde çiftçilik yapmaya başladım. Bu bereketli topraklarda elim- den geldiği kadarıyla ata tohumuyla ürün- ler elde ediyorum. Domates üretimi bizler için çok önemli çünkü en güzel kokulu ve lezzetli domatesi bizler üretiyoruz. Ancak son dönemde domatesi hastalıktan kur- taramadık. Tuta hastalığı başladı. Bu tuta

hastalığı bir tür kelebek cinsinden oluyor.

Gece gelen kelebekler yavrularını bırakı- yor. Bu kelebek büyüme evresinde, kurt- çuk halinde büyürken domatesi ve yap- raklarını deliyor. Bunun ilacını daha bulan yok. Ben araştırma yaptım, kendimce do- ğal elma sirkesi ile önüne geçebileceğimi buldum. Deneyeceğim işe yarar da inşallah bu sorunu ortadan kaldırırız. Bu hastalık ithal tohumlarla geldi, bizim ata tohumu- muza da zarar vermeye başladı. Havaların da aşırı derecede sıcak geçmesi bizi kötü etkiledi. Eylül ayı bitiyor damla yağmur düşmedi. Karşıyaka Belediyesi Başkanına ve personeline minnettarım. Başkanımız Cemil Tugay’a çok teşekkür ederim. Tan- kerlerle su yolluyor. Bu sene sıcaktan su- larımız bile azaldı” ifadelerine yer verdi.

YAMANLAR DOMATESİNİ TUTA HASTALIĞI VURDU

İzmir’in Karşıyaka ilçesi Yamanlar Köyünde yetişen ve tohumları geçmişten günümüze kadar gelen Balkan kökenli, Yamanlar domatesi tuta ile mücadele ediyor. Üreticiler yerli

tohumla üretilen domateslerinin ithal tohumlarla gelen tuta hastalığı için çözüm yolları arıyor. Tarlalardan alınacak verim düştü. Çiftçi ne olursa olsun Yamanlar Köyüne ait olan

ata tohumu ile üretilen domatesi korumak ve üretmekte kararlılar.

Fuat Şen

Y

Ferhat Serçekuş

Cengiz Ülker

İzmir Büyükşehir Belediyesi, Mavişehir'de özellikle kış aylarında denizin yükselmesi sonucundaki su baskınlarını önlemek için Mavişehir Kıyı Rehabilitasyon Projesi'ni hazır- ladı. Peynircioğlu Deresi yakınındaki Deniz Kent Restoran önünden baş- layıp kuzeye doğru Mavi Ada bölge- sini de içine alarak devam eden ve 4 kilometrelik sahil hattını kapsa- yan proje için halkın bilgilendirilmesi toplantısı düzenlendi. Mavişehir'de- ki toplantıya İzmir Büyükşehir Bele- diye Başkan Vekili Mustafa Özuslu, Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay, İzmir Büyükşehir Belediye- si Genel Sekreter Yardımcısı Eser Atak, İZSU yetkilileri ile bölge sa- kinleri katıldı.

Toplantıda konuşan Karşıya- ka Belediye Başkanı Cemil Tugay, geçen yıl Mavişehir'de deniz sevi- yesinin yükselmesinden dolayı su baskınlarının yaşandığını hatırlat- tı. O dönem ciddi sorunlarla karşı karşıya kaldıklarını belirten Tugay,

“Denizin önünde gerçekten sağlam, içeri doğru devamlılığı olan, dışarıya doğru da yüksekliği yeterli düzeyde olan bir set olacak. Buna ihtiyacımız yüzde yüz. Deniz ileride daha da yükselecek. Zaten biliyorsunuz bir de alttan sızıntının olmasından do- layı belli bir alanda başa çıkamadığı- mız bir su birikimi var. Bu proje onun da önüne geçecek. Bunu hepimizin

desteklemesi gerektiğini düşünü- yorum. Hassasiyetleriniz olabilir.

Endişelerinizi gidermek için burada- yız” diye konuştu.

İzmir Büyükşehir Belediye Baş- kan Vekili Mustafa Özuslu ise “So- runun kökten halledilmesi için Baş- kanımız Tunç Soyer, ciddi bir irade ortaya koydu. Biz de sorunu çözmek için harekete geçtik. Bu sorunu kış gelmeden bitirelim. Umuyorum ar- tık sakini olduğum Mavişehir'de bu tür su baskınlarını görmeyeceğiz.

Emin olun projeyi çok beğenecek- siniz. Doğru bir iş yapmaya çalışıyo- ruz. Bölgenin alt yapısına ve çevre düzenlemesine ne kadar önem ver- diğimizi projenin detaylarını gördü- ğünüzde anlayacaksınız” dedi.

SAHA ÇALIŞMASI BAŞLIYOR

İzmir Büyükşehir Belediye- si Genel Sekreter Yardımcısı Eser Atak da geçen yıl deniz seviyesinin yükselmesiyle birlikte ortaya çı- kan taşkında ciddi mağduriyetlerin yaşandığına dikkat çekti. Atak, “Bu proje için ciddi bir yatırım yapacağız.

Projelendirme süreci Mayıs ayının sonunda tamamlandı. Hemen arka- sından acil durum ihalesine çıktık.

Yapım ihalesi sonuçlandı ve bu hafta sahada çalışmalar başlayacak. Bu proje sadece bugünü kurtarmaya yönelik hazırlanmadı, biliyorsunuz küresel ısınmadan dolayı deniz se-

viyesi yükseliyor. Buranın geleceğine yönelik de bir sorun büyük ölçüde çözül- müş olacak. Çünkü yerle- şim olarak deniz seviyesi- nin altında yaşıyorsunuz.

İmalatlarda da en çok su giren bölgelerden başla- yacak şekilde bir etaplama yapıldı” ifadelerini kullandı.

Mavişehir’deki taşkınlar

“KIYI REHABİLİTASYON”

projesiyle önlenecek

İzmir Büyükşehir Belediyesi, Mavişehir’de özellikle kış aylarında deniz seviyesinin yükselmesinden meydana gelen taşkın riskini, uzun süredir üzerinde çalıştığı “Mavişehir Kıyı Rehabilitasyon

Projesi” ile önlemeyi planlıyor.

(3)

22 - 28 EYLÜL

22 - 28 EYLÜL

5

4

Sülün

FALAY

Sa yılar a Sa ygı

“Doğduğum ev işte, burası!” diye çocuklarına, torunlarına gösterecek bir evi olan kaç Karşıyakalı vardır, hiç merak ettiniz mi? Ben kendi adıma doğduğum, beş yaşıma kadar oturduğum evi ve so- kağımızı biraz hatırlıyorum: Alaybey’de, Mavi Köşe’nin yakınındaydı evimiz. Ama geçen gün gittiğimde, şimdi yerinde bu- lunan apartmanın hangisi olduğunu bu- lamayınca bozuldum biraz.

Beş yaşımdan sonra ise hep Bos- tanlı’daydı evimiz. Fakat ben on beş ya- şımdan itibaren sadece yaz tatillerinde ve yazlıkta olmadığımız zamanlarda Bostanlı’da olabilen, biraz “eğreti” bir Karşıyakalı olarak yaşadım. Ankara ve İstanbul’da geçen uzun yıllardan sonra döndüm, on beş yaşımda ayrıldığım evi- me. Döndüğümde yeniden Karşıyakalı olmayı öğrenmem gerekeceğini düşün- müştüm ama öyle olmadı. Karşıyakalılığı farkında olmadan hep yanımda taşımı- şım, onu sağ cepten alıp sol cebe aktar- mam gerekti, o kadar.

Albert Einstein’ın, “Eğitim, insan okulda öğrendiklerini unuttuktan sonra geride kalandır.” dediğini hatırlıyorum.

Ancak benim liseyi ve üniversiteyi Türki- ye’nin en iyi okullarında okumak gibi bir şansım oldu. Türkiye’nin ilk (ve uzun süre

tek) Fen Lisesi yeni açılmıştı ve okulda özenle seçilmiş öğretmenlerle yepye- ni bir müfredat uygulanıyordu. O liseyi bitirdikten sonra Orta Doğu Teknik Üni- versitesi’ne (ODTÜ) girmek çok kolaydı, ben de öyle yaptım ve orada okudum.

Ama dürüst olmak gerekirse ODTÜ’nün kıymetini bilemedim. Fen Lisesi’nde “iyi öğrenci” olma şansım yoktu, çünkü okul arkadaşlarımın hemen hepsi benden daha akıllı ve çalışkandı. Üniversite dö- neminin kolaya kaçma yılları olmadığını çok geç fark ettim. Örneğin Mübeccel Kıray’ın bir sosyoloji dersini dinlemeye gitmediğim için çok hayıflanırım; farklı disiplinlerdeki konferansları dinlemenin güzelliğini, önemini bilemedik, gençlik işte.

Hayat insanın önüne her zaman yeni şanslar çıkarıyor. Kırklı yaşlarımın başın- da STK, yani “Sivil Toplum Kuruluşları”

dünyasına adım atmam “Toplumun so- run çözme kabiliyetini arttırmak, kurta- rıcı beklemeyen bir topluma dönüşebil- mek için akılcılık ve erdeme vurgu yapan bir çağrı” metni sayesinde oldu (İstanbul Beyaz Nokta Derneği, M. Tınaz Titiz). O noktadan sonra eğitimimin eksik kalan tüm boyutlarını, kendi seçimlerimle ta- mamlamaya başladım. Fen Lisesi’nde öğrenim görmüş olmamın bana kattığı en önemli şeyleri burada saymak isti- yorum: Merak duyma, bilimsel bakış, öğrenmeyi öğrenme... Bir de okuldaki ilk ayımızı “anlamlı rakamlar” [significant figures] ile geçirmiş olmamızın o günler- den bende kalmış en önemli izlerden biri olduğunu özellikle söylemeliyim.

Böyle uzun bir girizgâh yapmamın

özel bir nedeni var: Aşağıdaki tabloya göz atmanızı, hatta daha da ötesi, tab- loyu merak etmenizi ve dikkatle gözden geçirmenizi sağlayabilmeyi umuyorum.

Yirmi yılı aşkın sivil toplum kuruluşu çalışmalarından, eğitimlerinden çıkardı- ğım sonuç şöyle: “İlgi alanımız çok geniş olabilir, hatta olmalı, ancak bir şeyleri değiştirebilmemiz için etki alanımıza yo- ğunlaşmamız şart.”

Birçok hemşerimizin şöyle düşün- düğünü biliyorum: “Karşıyakalı olma şansını yakaladığıma göre daha iyi bir Karşıyaka için katkıda bulunmak da boynumun borcu. Ama bunu nasıl ya- pabilirim?”Bu soruya cevap olarak, “Her şeyden önce kişilerin güvenilir ve güncel verilere erişmesini sağlamak gerek” di- yebiliriz. Bu yüzden ben de size verilerle dolu bir tablo sunarak bu yazıyı bitirmek istiyorum. Tablodaki rakamlara dikkatle bakalım. Ben baktım ve ilk dikkatimi çe- kenler şunlar oldu:

a) 30 ilçesi olan İzmir’de, nüfusun

%8’i Karşıyaka’da yaşıyormuş.

b) Karşıyaka’nın alanı, diğer ilçelere göre epeyce küçükmüş.

c) Nüfusu en yoğun 3. ilçe olarak hızlı yayılma riski taşıyan Karşıyaka’da, sal- gın kurallarına daha fazla uymak gere- kiyormuş.

Bu tablodaki rakamlar ile ilgili yo- rumlarınızı, katkılarınızı, eleştirilerinizi ve sonraki yazılarla ilgili önerilerinizi e-pos- ta adresime gönderirseniz sevinirim:

sulunfalay@gmail.com Yeniden görüşmek üzere...

Doğduğun yer kaderin midir?

azetemizin bu haf- taki sayısında; minik hayatlara dokunan, sokakta- ki canların patilerinden tutup onlara yeni aileler kazandıran, Bostanlı’nın Polat Ağabey’i, hayvanseverlerin kahra- manı Polat Taşkın ile birlikteyiz. Polat Bey Bostanlı’da eşiyle birlikte işletmecisi olduğu takı, aksesuar dükkanının önünde kurduğu sistem ile kedi sahiplendirmesi yapıyor. Bu işi tamamen gönülden yapan Polat Bey se- rüveninin nasıl başladığını sizler için anlattı.

Gazete Karşıyaka olarak, 319. sahiplendir- meye biz de şahit olduk.

Eğitimini mimarlık üzerine tamamlayan bir süre de kendi mesleğini devam ettiren Polat Bey, aldığı bir karar sonucunda mes- leğini bırakıp eşi ile birlikte bu dükkanı işlet- meye başlamış. Daha çok köpekleri seven ama dükkanı açtığı bir sabah karşılaştığı manzara sonucu içindeki kedi sevgisini keş- feden Polat Bey, yaşadıkları ile ilgili şunları kaydetti:

“Kedilere karşı önceden çok mesafe- liydim, yani köpekleri sevdiğim kadar sev- mezdim kedileri. Benim evde baktığım bir köpeğim vardı. Daha sonra onu aldım ve bu- raya getirdim, kapının önüne kulübe yaptım.

Çok da iyi oldu, köpeğimle burada çok keyifli zamanlar geçirdik. Daha sonra köpeğim do- ğum yaptı ve yavrusu ile birlikte bakmaya başladım. İlk zamanlar bir sıkıntı yoktu ama sonra ikisi birden burada olmamaya başladı, ben de eve götürdüm. Ama kulübeleri bura- da kaldı, ben de kaldırmadım. Bir gün sabah gelip dükkanı açtığımda kulübeden sesler geldiğini fark ettim. İçeri doğru baktığımda o müthiş manzara ile karşılaştım, beş çift göz bana bakıyordu. Anneleri tarafından terk edilmiş, beş minik yavru… Temin ettiğim kuru ve ıslak mamalarla onları beslemeye

başladım. Kedi çok büyülü bi hayvan, in- sanlar üzerinde inanılmaz etkisi var. Ben de bu büyüye kapıldım, onlardan kopamadım.

Beş kedim ve ben bu dükkanı birlikte işlet- meye başladık. Bostanlı, özellikle bu sokak trafiğin çok yoğun olduğu bir yer. Açıkçası kimse de hayvanlara falan dikkat etmiyor.

Çok ciddiyim kimse dikkat etmiyor. Do- ğan kedilerin zaten %90’ı ölüyor. Onların da

%70’i trafik kazası sebebiyle ölüyor. İşte bu şekilde iki kedim arabanın altında kalarak vefat etti. Hal böyle olunca, kalan üç kedim de aynı sonu paylaşmasın diye onları sahip- lendirmeye karar verdim. Burada besleyip, büyüttüğüm bir canlının ölümünü izlemek- tense, onlara mutlu olabilecekleri bir yuva bulmanın daha doğru olduğunu düşündüm.

Serüvenimiz böyle başladı”

“HERKESE KEDİ

SAHİPLENDİRMİYORUM”

Sokaktan kurtardığı kedileri aileleriy- le buluşturma konusunda seçici olduğunu, herkese sahiplendirme yapmadığını vurgulayan Taşkın, “Amacım da- ima onları kurtarmak, hayatta kalmalarını sağlamaktı. Bu- rada kediler sürekli doğum yapıyor, etrafta sürekli yavrular oluyor. Önce an- nelerini ve onları almaya başladım, dükkanın önün- deki geniş kafese koydum ki yavrular zarar görmesin diye.

Sonra kafese de ücretsiz kedi sahiplendirilir yazısı astım. Zaten gelip geçen insanlar görüyor, onlar birilerine söylüyor… Sahiplenmek isteyen insanlar da buraya geliyor. Bir-iki derken artık sokakta kedi bulan da sahiplendirelim diye buraya getirmeye başladı. Buraya getirilen kediler arttıkça ben de onlara küçük kafesler ve evler yaptım. Sonra sosyal medyada “Ah Bir Kedim Olsa” diye grup oluşturdum. Sa- hiplendirme ilanlarını oradan da paylaşmaya başladık, bu şekilde grubumuz iyice büyü- dü. Şuan 1200 üyemiz var. Kedilerin ailesi olsun diye, bahsettiğim o yaşama oranı gün geçtikçe artsın diye hepimiz bu işi gönülden yapıyoruz. Ama ben herkese kedi sahiplen- dirmiyorum. Yani elbette insanları ilk gö- rüşmede, ilk konuşmada tanımak mümkün değil ama en azından varsa o güveni hisse- debiliyorsunuz. Ben içime sinmeyen ailelere sahiplendirme yapmıyorum. Ben sahiplen- dirmekle de kalmıyorum, önce tanıdığım bir veterinere yönlendirip gerekli aşı ve tedavi- lerini yaptırmalarını sağlıyorum. Sonrasında

da aileler ile görüşmeye, kedi hakkında bilgi almaya devam ediyorum. Benim bu çalış- malarımı bilen durumu iyi insanlar, mama için sponsor oluyor. Gönderdikleri mama- larla sokaktaki kedilere de besleme yapıyo- rum” ifadelerini kullandı.

KADROLU KEDİ FERİDE

Yaşadığı acı deneyimlerden sonra dükkanı için kedi sahiplenmekten

vazgeçtiğini söyleyen Taşkın, sahiplendirilmek üzere geti-

rilen kediyle kurduğu derin bağdan bahsetti. Bir kere kucağına altıktan sonra Feride ismini verdiği kedi- sinden vazgeçemediğini belirten Taşkın, “Bir gün Feride isimli bir arkadaşımız kediyi getirdi. Sokakta bulmuş ama evde kendi kedisi olduğu için eve alamamış. Ağlaya ağlaya sahiplen- dirmek istediğini söyledi. Feride Hanım’ın o duygusallığı bana o kadar geçti ki, kediyi başkasına vermeye gönlüm razı gelmedi.

Kendim sahiplendim, adını da Feride koy- dum. Şimdi burada beraberiz, Feride Hanım da yani kediyi sahiplendiğim Hanımefendi sık sık ziyaretimize gelir” dedi.

ARABA MOTORUNDAN, SETLERE UZANAN HİKAYE

Taşkın araba motorundan kurtardığı te- kir kedinin, televizyon dünyasının tanınmış oyuncularından Ebru Cündübeyoğlu ve Ha- kan Yılmaz ile olan hikayesinden bahsetti.

Hayvanların da kaderinin olduğunu özellikle tekrarlayan Taşkın, “Gerçekten hayvanların da bizler gibi çizilmiş bir kaderleri var. Geçen yıl akşam 11 gibi dükkanı toparlayıp çıkma- ya hazırlanıyorum. Arka sokaktaki komşum aradı; bir arabanın içinden yavru kedi sesi

geliyormuş, bir bakmamı istedi. Gerçekten de arabanın motoruna bir yavru girmiş. Ka- ranlıkta gözlerini görüyorum, cam mavisi iki göz bana bakıyor. Ama çok korkak olduğu için kaçıp durdu. Arabanın sahibini çağırdık, ben çalıştırayım kaçar dedi. Çalıştırmasına izin vermedim, çünkü araba çalışırsa öle- cekti. Sen bana izin ver arabanın altını söke- yim, tüm masraf bana ait dedim. Kabul etti, yattım arabanın altına başladım sökmeye.

Yaklaşık bir saatin sonunda kediyi çıkardık, masmavi gözlü sarışın tekir bir kedi... Hemen dükkana getirdim, güzelce yıkadım. Üşüme- sin diye bir de kazak giydirdim. Sonra onu yuvalardan birine yerleştirdim. Ertesi gün geldiğimde bebek gibi uyuyordu. Tesadüf bu ya o gün akşam da Ebru Cündübeyoğlu ile Hakan Yılmaz’ın “Ölün Bizi Ayırana Dek”

isimli oyunları varmış Oyun öncesi yemek yemek için yan taraftaki restorana geldi- ler. Ebru Hanım bizim sarışını gördü, yemek yerken kucağımda dursa biraz sevsem olur mu dedi. Tabi ki dedim. Meğer kadının alerjisi varmış, yüzü gözü şişti. Yemekten sonra ke- diyi bırakıp oyuna geçtiler. Oyun öncesi ilaç falan kullanmış. Oyun bitince tekrar gelip, kediyi çok sevdiklerini ve sahiplenmek iste- diklerini söylediler. Çok mutlu oldum, sabah görüşmek üzere sözleştik. Sabah gelip ke- diyi aldılar, ben de onlara taşıma kutusu he- diye ettim. Ebru Hanım ve Hakan Bey kediyi Gergedan Yapım Şirketi adına sahiplendiler, şimdi oranın maskotu olmuş. Ebru Hanım da yaşadıkları alerji olayı üzerine, ismini te- davisinde kullandığı ilacın adı olan “Zyrtec”

koymuş. Bizim motorun içindeki tekir kedi, şimdi yapım şirketinin kedisi. Nereden ne- reye… Tekrar söylüyorum, hayvanların da bir kaderi var”

ÇÖPLÜKTEN ALINDI, İSVEÇ VATANDAŞI OLDU

Geçtiğimiz günlerde Çiğli’de sokak ara- sındaki bir çöpten çıkartılıp Polat Bey’in yanına getirilen Aşk isimli kedinin sahiplen- dirilmesine şahit olduk. Taşkın, ilginç tesa- düfler sayesinde İsveç yolcusu haline gelen Aşk ile ilgili şu açıklamayı yaptı. “Bugün 319.

kedimizi sahiplendirdik. Bu kedimizi Çiğli’de- ki çöplükten arkadaşımız kurtarmış ve ona aile bulmam için bana getirdi. İsveç’te ya- şayan Begüm Demirtaş annesi burada tek yaşadığı için ona kedi sahiplenmek istemiş.

Buradan geçerken de kedimizi gördü ve ilk görüşte aralarında bir bağ oluştu, sahip- lenmek istedi. Kediyi o kadar çok sevdi ki annesine vermekten vazgeçip kendisi için sahiplendi. Gerekli işlemleri tamamladıktan sonra Aşk’ı yanında götürecek. 319. kedimizi İsveç’e sahiplendirdik, o artık İsveç vatan- daşı”

Bostanlı’nın

sevgi elçisi

İzlem Arıgümüş

Begüm demirtaş:

“Polat Bey harika bir insan, kanatsız bir melek...Burada yaptığı

iş o kadar kutsal ve güzel ki,kedilerin

hayatını kurtarıyor”

Begüm Demirtaş Polat

Taşkın

v

Bugün tanıtacağım dernek Karşıya- ka’da bulunan ikinci Makedonya Derneği.

Karşıyaka Makedonya Göçmenleri Kültür ve Dayanışma Derneği.

Dernek Başkanı Remzi Akyürek ve ar- kadaşlarının kurduğu bu dernek, altı yıl önce kurulmasına rağmen gerçekten hemşerile- rine yönelik hizmetleri ile ön plana çıkma- ya başladı ve Karşıyaka’da konuşulur oldu.

Bende bu gün Dernek Başkanı Remzi Akyürek’le konuştum. Derneğin kuruluş amacı ve faaliyetleri hakkında neler söylersin de- diğim zaman şunu söyledi;

“Geldiğimiz toprakları, örf ve adetlerimizi unutmadık. Ço- cuklarımızın da unutmaması için üzerimize ne düşüyor- sa fazlasını yapmak istiyoruz.

Pandemiye kadar yöresel oyun- larımızın kurslarını veriyorduk ki genç kardeşlerimiz oyunlarımızı unutmasın istiyoruz. Yemek kültürümüzü, müziğimizi ve diğer anneannelerimizi ve kültürlerimi- zi çocuklarımıza öğretmek asıl amacımız”

dedi. Başladı anlatmaya;

Derneğimiz 21 Şubat 2014 tarihinde İzmir’in Karşıyaka ilçesinde kuruldu. Der- neğimizin amacı: Makedonya’dan Anava- tana göç eden insanlarımızın kültürlerini, gelenek ve göreneklerini yaşatmak, canlı tutmak, gelecek kuşaklara doğru ve aslına uygun bir şekilde aktarımını sağlamak; ha- len akrabalarımızın yaşadığı dost ve kardeş ülke Kuzey Makedonya Cumhuriyeti ile sos-

yal ve kültürel alanlarda işbirliğini sağlamak ve bunu geliştirmektir.

1952 yılında Türkiye ile Yugoslavya arasında imzalanan ‘’ Serbest Göç ‘’ anlaş- ması ile Türkiye’ye göç eden insanların bir bölümü Karşıyaka’ya yerleşti. Hayata sıfır- dan başlayan bu insanlar büyük zorluklara rağmen dürüstlükleri ve çalışkanlıkları sa- yesinde hayata yeniden tutunarak iş güç sahibi oldular, mal mülk edindiler. Çocukla- rını imkanları ölçüsünde yetiştirip okuttular, meslek sahibi yaptılar. En önemlisi vatanını ve milletini seven, kanunlara saygılı, hem- şerimiz ve önderimiz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ ün ilke ve devrimlerine bağlı, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel değerlerini savunan örnek bireyler yetiştirdiler. Der- neğimizin üyeleri arasında Türk, Boşnak, Arnavut kardeşlerimiz yer almakta, ’’der- neğimizin tamamı Balkanlardan göç etmiş insanlardan oluşmaktadır!“ .

Bugün itibariyle Karşıyaka ilçe nü- fusunun % 60’nı Balkanlardan göç

etmiş insanlar oluştururken; il- çemizin kalkınmasında, sosyal,

ekonomik ve kültürel alan- lardaki katkılarıyla önemli rol oynamaktadırlar. Çok değerli yönetim kurulu üyelerimizin çalışmaları ve hemşerileri- mizin desteğiyle amaçlarımız doğrultusunda aşağıda belirtilen etkinlikleri ve çalışmaları başarıyla gerçekleştirdik.

1) Kuruluşumuzun ilk yılında; Türki- ye ile Makedonya Cumhuriyetleri arasında imzalanan Eğitim ve Kültür anlaşması kap- samında; Makedonya Cumhuriyeti Ankara Büyükelçiliği işbirliğiyle düzenlediğimiz ve öğretmeni Makedonya’dan getirilen ‘’Ma- kedonca Dil Kursunu” Karşıyaka’da ilk kez, iki yıl üst üste gerçekleştirmenin onurunu yaşadık. Halkımız kursa yoğun ilgi göster- miş ve kalabalık bir katılım sağlanmıştır.

2) Balkan kültürümüzün temel taşla- rından, olmazsa olmazı halk oyunları çalış- malarımızı değişik yaş grupları ile birlikte

derneğimizin kuruluşundan bu yana 6 yıl- dır aralıksız sürdürerek; çocuklarımızın ve gençlerimizin folklorik kültürümüzü öğren- melerini, yaşatmalarını ve boş zamanlarını değerlendirmelerini sağladık.

3) Kuruluşumuzdan bu yana ‘’Gele- neksel Otel Konaklamalı Dayanışma Gece- lerimizi’’ yılda 2 kez olmak üzere; 5 yıldızlı otellerde yüzlerce üye ve hemşerilerimizin katılımlarıyla, dayanışmanın en güzel ör- neğini sergileyerek coşkuyla gerçekleştir- mekteyiz.

4) Kırkpınar’da 2 kez başpehlivanlı- ğı kazanarak, adını Kırkpınar tarihine altın harflerle yazdıran hemşerimiz Göçmen Kara Ali adına 2015 ve 2016 yıllarında lokma döktürerek anmış olduk.

5) Kuruluşumuzdan bu yana her yıl 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kapsamında; okullarımızdaki çocuklarımızın katılımları ve Balkanlardan gelen çocuklarla

birlikte ‘’ Geleneksel Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliğini ‘’ halkımızın yoğun katılım- larıyla, coşkuyla ve Ata’mıza minnet duya- rak kutlamaktayız.

6) Kuruluşumuzdan bu yana her yıl, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı kapsamında ; ‘’ GELENEKSEL ATA- TÜRK’Ü ANMA VE GENÇLİK ŞÖLENİMİZİ ’’

çevre okullarımızın folklör ekipleri ve müzik gruplarının geniş katılımlarıyla, dünyanın

en sevilen ve saygı gören büyük komutan ve devlet adamı Gazi Mustafa Kemal ATA- TÜRK’ü saygı ve minnetle anıyor, gençleri- mizle birlikte bayramımızı coşkuyla kutlu- yoruz.

7) 18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şe- hitler Gününde; Aziz şehitlerimizin mübarek ruhları için lokma dök- türerek minnet ve rahmetle anı- yoruz. Aziz ruhları şad mekanları cennet olsun.

8) Çalışkan Kadın Komisyo- numuzun düzenlediği; El Sanatları Kursumuza, kadınlarımız yoğun katı- lım ve ilgi göstermiş, üretilen el işi göz nuru ürünler ilgi görmüş, kermeslerde sergilen- miştir.

9) ‘’Yemyeşil Bir Türkiye ‘’ özlemiyle; İz- mir Orman Bölge Müdürlüğü ile derneğimiz işbirliğinde Bornova Yaka Köy’de üyelerimiz ve hemşerilerimiz ile birlikte fidan dikme et-

kinliğimizi başarıyla gerçekleştirdik.

10) Üyelerimiz arasında birlik ve daya- nışmayı sağlamak ve hemşerilik ruhunu pekiştirmek amacıyla kahvaltılar düzenle- mekteyiz.

11) Karşıyaka Belediyesi ve 1881 Derne- ği ile birlikte, Doç. Dr. Bilgin Çelik’in konuş- macı olarak katıldığı ‘’Balkanlar’da Göç ‘’ ko- nulu söyleşimizi halkımızın geniş katılımıyla gerçekleştirdik.

12) Buca Belediyesi tarafından ge- leneksel olarak her yıl düzenlenen Buca Balkan Festivali’ne ciddi bir şekilde hazır- lanıp, kültürümüzü oluşturan göz alıcı el sanatları ürünleri,100 yıllık tarihi gelinlik ve kıyafetleri, fotoğrafları sergileye-

rek festivale renk katmaktayız.

13) Karşıyaka’da faaliyet göste- ren dost ve kardeş derneklerin iştiraki ile birlikte ‘’KARŞIYAKA BALKAN PLATFORMU’’ nun ku- rulmasına maddi ve manevi an- lamla katkı sağladık.

14) KARŞIYAKA BALKAN PLATFORMU’ nu oluşturan derneklerle bir- likte, halkımızın geniş katılımlarıyla kahvaltı düzenledik.

15) Oluşumunda derneğimizin yer al- dığı KARŞIYAKA BALKAN PLATFORMU ile KARŞIYAKA KENT KONSEYİ işbirliğiyle Kar- şıyaka’da ‘’BALKAN KÜLTÜR GÜNLERİ’’ dü- zenleyerek, 2 gün boyunca sevgili Karşıya- kalılarla Balkanların folklorunu, yemeklerini, el işlerini, kıyafetlerini, müziklerini kısacası kültüre dair ne varsa her şeyini paylaşırken, bu imkanı bize sağlayan Karşıyaka Belediye Başkanımız Sayın Dr. Cemil TUGAY’ a te- şekkür ederim. Sev- gili Karşıyakalılar ve Gazete Karşıyaka oku- yucuları; Dernekçilik bir gönül işidir, severek ve isteyerek yapılır. Dernekçilik kişisel hırs ve siyasi çıkarlar uğruna yapılmamalı, bir yerlere gelmek için basamak olarak kulla- nılmamalıdır. Aksi halde tabela dernekçili- ğinden öteye gidilemez. 27 yıllık dernekçilik yaşamımda gelecek kuşaklara yazılı belge olması amacıyla kültür dergileri çıkardım.

Değişik zamanlarda bu eserler üniversite öğrencilerine tez ve ödev hazırlamalarında yardımcı ve kaynak olmuştur.

Kısa sürede hayata geçirdiğimiz yuka- rıda belirtilen etkinlikler ve çalışmalar, çok değerli çalışkan yönetim kurulu üyelerimi- zin katkıları ve yardımlarıyla gerçekleşmiş- tir. Hepsine ayrı ayrı teşekkür eder, sevgi ve selamlarımı sunar, tüm Karşıyakalılara sağlık ve esenlikler dilerim.

Doğan

PREPOL Balk anların Sesi

Karşıyaka Makedonya Göçmenleri Kültür ve Dayanışma Derneği

Sümer Ali Çulha Gözte- pe ve Karşıyaka günlerini ve unutamadığı anılarını şöyle aktarıyor:

“O zamanki dostluk- lar bir başkaydı: Maç biter, kardeş gibi sahadan çı- kardık. Sahada mücadele ederdik ama kavga et- mezdik. Çirkin tezahürat çok ender olurdu ve yapanı sustururlardı.”

“Göztepe’de oynamaya başladığım sırada Bahri Galatasaray’a gidince ku- lübe 90 bin lira gelmişti. Yönetici Saffet Kuyaş o parayla üç dört oyuncu aldı.

Çağlayan geldi, Talat amatör olarak geldi mesela. Göztepe’deyken İstan- bul’da bir Galatasaray maçına çıkmış- tık. Yenerlerse şampiyon olacaklar- dı, puan kaybederlerse Fenerbahçe şampiyon oluyordu. Bütün tribünler gelin gibi süslenmişti. Saha kenarına portatif tribünler kurulmuştu. Tacı zor atıyorduk. Galatasaray’da Kadri, Tur- gay, Metin, Suat yani çok kuvvetli bir kadro vardı. 2-1 kazandık o maçı. Göz- tepe’de unutamadığım bir maç daha var. Yanılmıyorsam 1965’te İzmir’de bir Ankaragücü maçı oynamıştık. Topa orta yapmak için vurmuştum, top gitti doksana takıldı. Ertesi gün gazetede

‘Sümer topu iğneyi iplikten geçirir gibi köşeye bırakıverdi” diye yazmıştı.”

Benim oynadığım Karşıyaka da, Göztepe de çok iyi takımlardı. Eskiden idmana çıktığımız zaman önce topla biraz oynardık. Sonra antrenör gelince ısınma hareketleri yapılırdı. Genç ta- kımla idman maçı yapacaktık. Kaleci Ali o zaman genç takımda sol açık, Ha- lil de kaleci oynuyormuş. Biz maçtan önce kaleye şut çekiyorduk. Kaleye de Ali geçmişti. O sırada bizim kalecimiz

Erdoğan sakatlanmıştı, bir tek Burhan kalmıştı. Adnan Abi’ye bu çocukla bir ilgilensene dedik. O şekilde A takımı kadrosuna aldık. Seracettin o sene Lefter’le kavga edip Fenerbahçe’den bize gelmişti. O sıralarda İstanbul’da Fenerbahçe’yle maçımız vardı. O maç- ta Ali oynadı. İki üç tane topa uzandı, bir anormal kurtarış yaptı. Maç 0-0 bitti. Bütün gazeteler Ali’den bahset- mişti. Nur içinde yatsın Adnan Abi çok beyefendi bir insandı. Dört beş lisan bilirdi. Konuştuğu zaman bir profesör ders verir gibi dinlerdik. Türkiye’de futbolu en iyi oynatan kişidir. Bala- şist bize futbolun nasıl oynanacağını

öğretmişti, Adnan Abi de nasıl iyi oynanacağını öğretti. Ben rakibe göre tedbir almayayım, rakip beni düşünsün zihniyeti- ne sahipti.”

“1960-65 arası Göz- tepe’de oynadım. Ay- rılırken yerime Küçük Mehmet’i zorla aldırdım, Adnan Abi’ye adeta yal- vardım. Benim Karşıyaka’da kayınpe- derimden devraldığım işim vardı, onun başına dönmek mecburiyetindeydim.

1965-1970 arası tekrar Karşıya- ka’da oynadım. Sporculuk hayatımda en çok üzüldüğüm olaylardan biri, Karşıyaka’ya döndüğüm zaman İstanbulspor’un düşüşüydü. Aydemir, Kasapoğlu, İhsan gibi isimler Türk futbo- luna büyük hizmeti olan oyunculardı. Tür- kiye’de futbolu güzel- leştiren birkaç takım vardı Göztepe, Gençlerbirliği gibi. İs- tanbulspor da bu takımlardan biriydi.

Bizimle oynadıkları maçta düştüler. O gün takım kaptanıydım. Üzüle üzüle oynadık o maçı.”

“Unutamayacağım bir gece maçı

var. Türkiye’de oynanan ilk gece maçı diyebiliriz. 19 Mayıs Stadında Şekerspor-Göztepe maçı oynandı.

Stat güya ışıklandırılmış ama pro- jektörler tribünlere karşılıklı dizilmiş, sahayı değil de havayı aydınlatıyor.

Topa vuruyorsun, biraz ileri gitti mi göremiyorsun. Yağmurlu bir havaydı.

Top görünmüyor. Biraz sonra hakem oyunu durdurdu. Soyunma odasına gidip yarım saat bekledik.

Sonra çıktık sahaya, topu fosforla boyamışlardı. O şartlarda top oynadık.

Oyuncu değiştirme yok- tu. Ben Göztepe’deyken bir bir maçta son on da- kika kaleye geçmiştim.

Karşıyaka’da kaleci hariç

oynamadığım yer kalmadı. Ogün me- sela Karşıyaka’da oynarken ayağı kı- rılmıştı. Sol açığa geç dediler. O kırık ayakla maçı tamamladı. Şimdiki fut-

bolcular cennette yaşıyorlar. Sakat- landığımız zaman ya İstanbul’a masör Yorgo’ya giderdik, ya da kaplıcalara.

Yorgo sıcak parafinle tedavi yapardı.

Bir de ayakkabı meselesi vardı. Ayak- kabıları biz futbolcular kendimiz yaptı- rırdık. Ayakkabı için Dinyakos’a sipariş verirdik ama parayı altı ay evvelden

verirdik.”

“Profesyoneldik ama amatör ruhla oynardık.

Formamızı ıslatırdık.

Bugün bakıyorsun, atıyor kendini yere, bir daha kalkmaz bu adam diyorsun. Karşıyaka’ya geldik, Karşıyakalıdan çok Karşıyakalı olduk. Biz spor ahlakını kulüplerimizden aldık. Hiçbir zaman kulübümüzü sat- madık. Paramızı aldık veya alamadık, çıktık oynadık. Göztepe’deyken me- sela Galatasaray’ı İstanbul’da yenip şampiyonluktan edince 50 lira prim

aldık, buraya gelince 100 liraya çıktı o prim. Nadi Gözen diye cildiye doktoru bir kafile başkanımız vardı, cebinden 700 lirayı bize dağıttı prim olarak. Yani o zaman kulüplerin halini düşünün, kulüp doğru dürüst prim veremiyordu ama biz formamız için oynamayı sevi- yorduk.” ( Bu anlatımı; www.dinyakos.

com sitesindeki röportajından alıntı- dır)Sümer Ali Çulha 1970 yılında fut- bolu bıraktıktan son- ra futbolla ilgisini kesti.

Kayıpederinin Ömera- ğa Mandırasını çarşıdaki dükkanında şarküteriye dönüştürüp, oğulları ile birlikte ticaret hayatını sürdürdü. Karşıyaka’dan ve KSK’den hiç kopma- dı, kışın KSK Yelken tesislerinde ar- kadaşlarıyla yazın da Burhaniye’deki yazlığında eşiyle mutlu ve huzurlu günlerini geçirmekte.

SÜMER ALİ ÇULHA

Merhaba...

OkanYÜKSEL

İstanbul'da oynanan bir Galatasaray- Göztepe maçı. Kaleci Ali'nin ilk zamanları. Sümer'in arkasında Bahri ve

geride Uğur görülüyor.

1966-1967 sezonu 1. Lig’de oynayan Karşıyaka takımı

1967-1968 sezonu Karşıyaka stadındaki sezon açılışı. İbrahim Tusder teknik direktör Seksenli yıllarda

iş yerinde. Karşıyaka aşığı, 38 yıllık

Karşıyaka taraftarı Onur Timarcı özel sektördeki işinden kendi işini kurmak istediği için ayrıldı.

Arabada başlayan köftecilik işini biraz daha büyütüp dükkan açmayı hedefliyor. Timarcı ile bu kente olan bağlılığını, aşkını ve tutkusunu konuştuk.

Karşıyaka nedir sorumuza her Karşıyakalının zihnine kazınmış o sözlerle cevap veriyor;

Karşıyaka aşk, bir kara sevda, Karşıyaka bir tutkudur...

Doğumundan bu yana Karşıya- ka taraftarı olduğunu açıklayan Onur Timarcı, Karşıyaka’ya ve takıma olan bağlılığını şu sözlerle özetledi: “38 ya- şındayım ve 38 yıllık Karşıyaka taraf- tarıyım. Karşıyaka benim için; doğup büyüdüğüm, çocukluğumun geçtiği, her sokağını her caddesini bildiğim yer… Aşık olduğumuz kent, yaşam tarzımızdır. Karşıyaka anlatılmaz, ta- rif edilmez; Karşıyaka’yı yaşamak, in- sanlarını tanımak lazım. Karşıyaka’ya yürekten bağlıyım, deplasman uğru- na Türkiye’yi gezmişimdir. Mümkün olduğunca hiçbir maçını kaçırmam.

Aynı zamanda Karşıyaka Spor Kulü- bü kongre üyesiyim. Çoğu insan beni, karakterimi, duruşumu bilir. Karşıyaka Çarşı grubundanım, Karşıyaka’nın tek taraftar grubu vardır, o da Karşıyaka Çarşı’dır.”

TRİBÜN EMEKÇİSİYİZ

Karşıyaka maçlarında tribünün ön saflarında yer alan, slogan atan, attı- ran Timarcı, “Elimden geldiğince Kar- şıyaka’nın her maçına gitmeye çalışı- yorum. Tribünde de genelde bağırıp, slogan atıyoruz; tribün emekçisiyiz.

3-4 senedir transfer yasaklısıyız;

altyapıdan gelen gençlerle iki defa play-off kapısından döndük. Takımı- mız çok başarılı olsun, üst liglerde oy- nayıp şampiyon olsun tabi ki isterim

ama çok da önemli değil. Karşıyaka taraftarının Karşıyaka’ya bağlılığı çok ayrıdır. Takım maçı sokakta oynasın biz kaldırımda destekleriz. Ama inşal- lah bu sene başaracağız, güzel şeyler olacak” dedi.

YALNIZ BIRAKMIYORUM Bir taraftar olarak taraftara ve Karşıyaka halkına hizmet etmekten mutluluk duyduğunu belirten Timar- cı her koşulda Karşıyaka’nın yanında olduğunu söyledi. Karşıyaka camiası- nın aile olduğunu vurgulayan Timarcı,

“Ben normalde pazarlamacılık yapı- yordum. Kendi işimi yapmak istediğim için ayrıldım. Amacım köfte işine ara- bada başlayıp biraz ilerledikten sonra dükkana geçmekti. Bir hedefim, ha- yalim vardı ama şimdilik olmadı. Hala bunun için çalışıyorum. Köfteyi nor- malde Mavişehir Balıkçı Barınağı’nın orada, arabamda satıyorum ama Kar- şıyaka’nın maçları olduğu akşamlarda stadın yanındayım. Maç öncesi köf- temi sattıktan sonra elimde malze- me kalırsa oradaki yerime geçiyorum.

Orada bir arkadaşımı bırakıp kendim tekrar maçı izlemeye geliyorum. Ta- kımı ve taraftarı hiçbir zaman yalnız bırakmıyorum. Camiamızda taraftar arasında da büyük bir bağlılık vardır, aile gibiyiz. Yıllarımı verdiğim takıma, arkadaşlarıma maç öncesi yemeğini vermek, orada o şekilde bulunmak da benim için çok güzel bir duygu. Şu an Karşıyaka’nın yarısının kardeşi diğer yarısının da ağabeyiyim belki. Yıllar önce bizim ağabeylerimizle kurduğu- muz ilişkiyi şimdi diğer kardeşlerimizle kurmaya çalışıyoruz. Her zaman ar- kalarında durmaya çalışıyoruz. Çünkü Karşıyakalı olmak bunu getirir. Karşı- yaka ile ilgili bugüne kadar çözüleme- yen sorunlar vardı. Bunun başında da stat mevzusu geliyor. Ama bu dönem güzel bir hava hakim çünkü mevcut başkanımız da stadı yapabilmek için çok uğraşıyor. Bu açıdan çok şanslı- yız; taraftara, kulübe ve takıma karşı da çok ilgili, dürüst bir başkanımız var”

ifadelerini kullandı.

Bir tutkudur

KARŞIYAKA

İzlem Arıgümüş

G

Referanslar

Benzer Belgeler

Bize düþen Kürtlere abilik yapmaya kalkmak, onlara yol göstermeye çalýþmak deðil; Kürtler nasýl mücadele ederlerse etsinler yan- larýnda olduðumuzu göstermek ve diðer yandan

AK Parti Konya Milletvekili Ahmet Sorgun, İl Yönetim Kuru Üyesi Ahmet Özdemir, Belediye Başkanı Mehmet Tutal, Ak Parti İlçe Başkanı Kemalettin Atalay ve heyet Cengiz

Ortaca Belediye Başkanı Alim Uzundemir beraberinde MHP İlçe Başkanı Kaan Çakır, AK Parti İlçe Başkanı Hakan Fevzi İlhan ile Türk Polis Teşkilatı’nın 176’ncı

Deneysel çalışma sonucunda; çelik lif katkılı ve katkısız hafif beton numunelerde, birim hacim ağırlığı, basınç dayanımı ve elastisite modülü gibi mekanik

Amasya Belediye Başkanı Mehmet Sarı’nın girişimleri ile Harşena Dağı ve Pontus Kral Kaya Mezarları'nın UNESCO Dünya Mirası Daimi liste- sine girmesi. için, uzmanlar

Katılımcılardan büyük çoğunluğu internet ve yeni medya sayesinde yerel medyanın haberlerinin ulusal medyada daha fazla yer bulabildiği görüşüne

Sarıyer Belediyesi Gençlik Eğitim Merkezi (SAGEM), 2009 yı- lında Sarıyer bölgesinde yaşayan çocuklar ve ailelere eğitsel ve sosyal alanlarda destek sağlamak

Ortaca Belediye Başkanı Alim Uzundemir, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla ilçe merkezinde kadınlara çiçek dağıttı.. Ortaca’da ilçe merkezinde