ÇEVRE YÖNETIMI SISTEMININ KURULMASI
Çevresel konular, birçok karşılıklı etkileşimi içeren, karmaşık ve çoğunlukla neden ve sonuçlarının gözle görülmesi zor olan
konulardır. Bu karmaşıklığı anlamak için, çevreyi bir sistem olarak ele almak gerekmektedir. Çok basit olarak bir sistem, üç temel
unsuru olan bir organizasyon olarak ele alınabilir; girdiler, çıktılar ve
girdileri çıktılara dönüştürecek olan sistemin kendisi.
Çevre yönetimi organizasyonu, çevreyi korumak için birçok sorumluluk içerir. Bu sistemin oluşturulması, bir çevre
koruma politikasının satın alınmasını ve çevre korumayı sağlayacak organizasyonun varlığını gerekli kılar. Çevreye duyarlı ve uyumlu bir organizasyon; sistem içinde oluşan etkileşimleri kontrol edecek ve çevresel etkilere karşı
duyarlı olacaktır.
Bir çevre yönetim sisteminin kurulması ve uygulanabilmesi için, özel olarak bu iş ile görevli bir grubun olması, bu
grubun programın başlatılmasını sağlaması ve
uygulamasında görev alacak tüm çalışanlara planı
anlatması gerekir. Bu grup, uygun bir kültür (eğitim) ve yapıyı gerektirmektedir. Bu grup bir komite olabilir,
çalışma grubu olabilir ya da problem çözme grubu olabilir.
ÇEVRESEL ETKI DEĞERLENDIRME
Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) doğal olarak pro-aktif ve engelleyici olmalıdır. Çevresel etki değerlendirme,
normal olarak bir üretim faaliyetinden önce
gerçekleştirilen bir süreçtir. Değerlendirme, herhangi bir çevresel etkiye ilişkin bilginin toplanması ve analizini
kapsar. Değerlendirme yöntemi, uygulaması planlanan
projeden; fiziksel, toplumsal, ekonomik ve çevresel olarak
etkilenen yerin planlanması sürecinde gerçekleştirilir.
Bir çevresel etki değerlendirme, gelişmenin yaratabileceği herhangi bir çevresel etkinin, yerel düzeyde ve küresel düzeydeki etkilerinin belirlenmesini gerektirir (Kirk, 1996:22). Gerçek bir operasyon için çevresel etki değerlendirme, ön
çevresel izleme olarak değerlendirilebilir. Bir şirket bir eylem planı ortaya
koymadan önce, eylem planında yer alan eylemlerin muhtemel sonuçlarını içeren temel standartları ortaya koymak zorundadır. Bir çevresel etki değerlendirme,
şirketin var olan çevresel performansını değerlendirecek ve kısa, orta ve uzun vadeli önceliklerinin belirlenmesine yardımcı olacaktır. Ön çevresel izleme, en iyi teknik ve hukuk uzmanlarının yer alacağı çok disiplinli bir ekip tarafından
gerçekleştirilir. Ön izleme, eğer bilgi toplama konusunda çok dar kapsamlı ve çok geniş kapsamlı olmayacak ve bazı anahtar noktaları göz ardı etmeyecekse
planlama boyunca devam etmelidir.
TÜRKIYE’DE EKO-TURIZM
Eko-turizm, doğal ve kırsal alanlarda, doğal ve kültürel mirasın korunmasında önemli katkıları olabilecek bir turizm türüdür. Kaynakların korunarak kullanılması
amaçlanırken yeni kaynakların kullanıma açılması yerine,
öncelikle kullanılmış alanların değerlendirilmesi ve yeni
kaynakların kullanımının en aza indirilmesi bu olguda
temel ilkedir .
Dünyadaki hızlı, ekonomik, siyasal, teknolojik gelişmelere paralel olarak turizm tüketim kalıplarında da son yıllarda önemli değişimler gözlenmektedir. Giderek lüks turizm hareketlerine katılım azalmakta, alışılmış turizm
merkezlerinden uzaklaşma yönünde bir eğilim
yaşanmaktadır. Zamanla daha da belirginleşen, yeni tip turistin beklentileri, “deniz, kum ve güneş” üçgeninden
uzak, doğa ile iç içe, abartılı olmayan tesislerde iyi bir oda,
iyi hizmet ve tüm bunların başında bozulmamış ve temiz
bir çevrede aktif bir tatil olarak özetlenebilir.
SONUÇ
Doğal, sosyo-kültürel ve kentsel çevre, turizmin temel varlık
alanlarını oluşturmaktadır. Özellikle doğal çevre ve doğal kaynaklar, turizm açısından vazgeçilmez bir öneme sahiptir. Kitle turizmi, doğal kaynakların sürdürülebilirliği açısından, son derece önemli riskler
taşımaktadır. Buna karşın, sürdürülebilir bir turizm formu olan eko- turizm, kitle turizminin ortaya çıkardığı çevresel sorunları, ortadan kaldırabilir. Sürdürülebilir bir turizm yapısı oluşturmak için, öncelikli olarak gerçekleştirilmesi gereken ise ulusal, bölgesel, yerel ve hatta işletme düzeyinde çevre yönetim sisteminin oluşturulmasıdır. Turizm açısından son derece önemli olan, doğal çevrenin korunması ve
sürdürülebilirliği büyük bir önem taşımaktadır.
ÖZET 8
Turizmin gelişmesiyle birlikte, turizmin geliştiği yörede birçok çevresel etki ortaya çıkar. Bu etkiler olumlu ve olumsuz olmakla birlikte, çoğunlukla olumsuz etkilerden söz edilmelidir. Turizmin gelişmesiyle birlikte, doğal alanlar bozulmaya, ormanlık alanlar azalmaya, deniz, göl ve sulak alanlar kirlenmeye ve bozulmaya başlar. Kırsal alanlar ve tarımsal alanlar, hızla kentsel alanlara
dönüşmeye ve bozulmaya başlar. Değinilen gelişmelerin sonucunda;
tarım, hayvancılık, balıkçılık gibi toprağa ve denize bağlı olan
geleneksel üretim biçimleri bozulmaya ve bu alanlardaki üretimler düşmeye başlar. Sonuç olarak doğal çevrede ortaya çıkan söz
konusu değişimlerden turizm de etkilenir ve gerilemeye başlar.
Turizmin gelişmesiyle birlikte doğal çevrede bozulmalar görülür; toprak, deniz, göl ve sulak alanlar doğal niteliklerini yitirmeye başlar. Doğal çevre, kırsal ve tarımsal alanlar bozulmaya başlar. Turizmin gelişmesiyle birlikte doğal çevrede görülen ve yukarıda
değinilen değişimler bir bakıma kaçınılmazdır. Dolayısıyla, turizmin gelişmesiyle, ortaya çıkacak olan olumsuz çevresel etkiler göz önünde bulundurularak sürdürülebilir bir
turizm politikası geliştirilmelidir.
Sürdürülebilir turizmin ne olduğu ifade etmek. Sürdürülebilirlik, kaynakların özellikle, doğal kaynakların sadece bugünün kuşaklarının değil, geleceğin kuşaklarının da
kullanımını sağlayacak şekilde, dikkatli özenli ve yeniden üretimini de sağlayacak bir şekilde kullanımını sağlamaktır. Turizm açısından sürdürülebilirlik ise turizm açısından, vazgeçilmez olan doğal kaynakların, bir defalık değil, uzun süre ve gelecek kuşakların da yararlanmasını sağlayacak bir şekilde kullanılmasını ifade etmektedir.