• Sonuç bulunamadı

ÇOCUKTA KARIN AĞRISI BELİRTİSİNİN ANNE-BABA PSİKOPATOLOJİSİ VE AİLE DİNAMİKLERİ BAĞLAMINDA TARTIŞILMASI: BİR OLGU SUNUMU*

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "ÇOCUKTA KARIN AĞRISI BELİRTİSİNİN ANNE-BABA PSİKOPATOLOJİSİ VE AİLE DİNAMİKLERİ BAĞLAMINDA TARTIŞILMASI: BİR OLGU SUNUMU*"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

AİLE DİNAMİKLERİ BAĞLAMINDA TARTIŞILMASI: BİR OLGU SUNUMU*

Ayşegül Selcen GÜLER**, Ayşe RODOPMAN ARMAN***, Osman SABUNCUOĞLU***, Meral BERKEM****

ÖZET:

Süreğ en v e y a tekrarlayıcı karın ağrısı çocuk ve ergenlerde s ık gö rü lm ekte ve p s ik iy a tr ik bir belirti olarak d a o rta ya çıkabilm ektedir. Tekrarlayıcı ka rın ağrısının n ed en le rin d en birisi A ilevi A k d e n iz A te ş i’dir (AAA). A A A ’nın b a zı sın ıfla m a la ra göre p s ik o s o m a tik b o zu k lu k la r içinde d e incelenebileceği sö y le n m e k ­ tedir. Ç ocuklarda görülen b e d e n se l belirtiler aile dinam iklerini etkileyebilir ve anne-b a b a la rın çocukları­

n a ka rşı aşırı koru yu cu davra n m a la rın a n e d e n olabilir. A n n e-b a b a psikopatolojisi ve aile dinam iklerinin d e ço cu kta b e d e n se l belirtilerin o rta ya ç ık m a sın a yol açabileceği iyi bilinm ektedir. Sonuç olarak, çocuğun belirtisiyle aile siste m i sü rekli karşılıklı e tk ile ş im içindedir. B u s u n u m d a , A A A ta n ısıy la izlen en bir çocuğun ailesinde, b e d e n se l belirtiyle ç a k ış a n k a r m a ş ık ilişkilerin, olası a n n e-b a b a psikopatolojisi ve aile dinam ikleri b a ğ la m ın d a tartışılm ası am açlanm aktadır.

Anahtar Kelimeler: Çocuk, karın ağrısı, aile, psikopatoloji

SUMMARY: RELATIONSHIP BETWEEN ABDOMINAL PAIN IN OFFSPRING AND PARENTAL PSY­

CHOPATHOLOGY AND FAMILY DYNAMICS: A CASE REPORT

Chronic or recurrent a bdom inal p a in is com m on am ong children a n d a d o lescen ts a n d c a n p r e s e n t a s a p sych ia tric s y m p to m in clinical settin g s. O ne o f th e rea so n s o f recurrent a b dom inal p a in is Familial M editerranean F ever (FMF). It is su g g e s te d th a t FMF c a n be cla ssified u n d e r th e diagnostic hea d in g o f p sy c h o so m a tic disorders. Som atic s y m p to m s in children m a y significantly a ffect fa m ily d y n a m ic s a n d p a re n ts m a y becom e overprotective to w a rd s their children. On th e o th er h a n d , it’s w ell k n o w n th a t p a re n ta l p sy c h o p a th o lo g y a n d fa m ily d y n a m ic s m ig h t be th e rea so n o f so m a tic sy m p to m s in th e child.

T hus, th e r e ’s a reciprocal relationship b e tw e e n th e c h ild ’s s y m p to m s a n d th e fa m ily a s a s y s te m . We aim to d is c u s s th e com plex parent-child interaction together w ith a so m a tic sy m p to m in th e co n tex t o f p o s s i­

ble p a re n ta l p sy c h o p a th o lo g y a n d fa m ily d y n a m ic s in a child w h o h a d a p revio u s d ia g n o sis o f FMF.

Key words: Child, a bdom inal pa in , fa m ily , p sych o p a th o lo g y

GIRIŞ

Süreğen veya tekrarlayıcı karın ağrısı çocuk ve ergenlerde sık görülen bir belirtidir. Tekrarlayıcı karın ağrısı olan çocukların %90'ında genellikle organik bir neden belirlenememektedir (Kirschner ve Black 1998). Tanısı, periyodik ateş, seröz zarların (periton, plevra) inflamasyonu, artrit ve karın ağrısına yol açabilecek diğer fak­

törlerin dışlanmasıyla konabilen Ailevi Akdeniz Ateşi (AAA) tekrarlayıcı karın ağrısının organik nedenlerinden birisidir.

Aseptik inflamasyonla karakterize bu durumun somatoform bozukluklar ile ilişkisi üzerinde durulmakta ve hastalığın seyrinde, aseptik infla-

* 1 6 -1 8 M art 2 0 0 7 ’d e İs ta n b u l’d a g e rç e k le şe n 4.

Ulusal A ile ve Evlilik Terapileri K o ngresi’n d e p o s te r bildirisi ola ra k su nulm uştur.

**Araş. Gör. Dr., M arm ara Üniv. Tıp F ak., Ç ocuk R u h Sağlığı ve H astalıkları A n a b ilim Dalı, İsta n b u l.

***Doç. Dr., M arm ara Üniv. Tıp F ak., Ç ocuk R u h Sağlığı ve H astalıkları A n a b ilim Dalı, İstanbul.

****Prof. Dr., M arm ara Üniv. Tıp F ak., Ç ocuk R u h Sağlığı ve H astalıkları A n a b ilim Dalı, İsta n b u l.

masyon başlamadan önce bedensel yakın­

maların görülebildiği, aseptik inflamasyon başladıktan sonra ise inflamasyonla sınırlı bölge dışında da ağrı hissedilebildiği ve bu inflamatu- ar sürecin antidepresan tedavisi ve psikoterapi ile hafiflediği bildirilmektedir (Nersisyan ve ark.

2006a). Genetik yatkınlık, kişilik özellikleri ve çevresel koşulların hastalığın klinik görünümü üzerinde etkisi olduğu bildirilmektedir (Nersisyan ve ark. 2006b). Aynı çalışmada, ağrılı atakların, stresli durumlarla baş ederken daha fazla olumsuz duygulanım sergileyen kişilerde çevresel koşullarla tetiklenebildiğinden söz edilmektedir.

Çocuklarda tekrarlayıcı karın ağrısına sıklıkla depresyon ve kaygı belirtileri eşlik edebilmekte, okula devamsızlık gibi işlevsellikte bozulma görülebilmekte ve çok sayıda gereksiz tıbbi gir­

işim yapılabilmektedir. Öte yandan, çocuğun çevresindeki kişilerin (özellikle anne-babaların) çocuktaki ağrının gidişini etkileyebileceği bilin­

mektedir (Walker ve ark. 2002).

Ç o cu k ve G en çlik R u h Sağlığı D ergisi : 1 6 (2) 2 0 0 9

(2)

Ağrılı durumların gelişiminde ailesel veya psikososyal faktörlerin öneminden bahsedilmektedir. Aile desteğinin yeterli olma­

ması, aile bağlarının zayıf olması, anne- babaların fiziksel ve ruhsal sağlıklarının iyi olmaması gibi durumlar çocukta ağrının ortaya çıkışını ve devamını kolaylaştırabilmektedir (Borge ve Nordhagen 2000).

Bu sunumda, daha önce AAA tanısıyla izlenen ve pediatri acil servisinde nedeni açıklanamayan karın ağrısı yakınmasıyla yatmakta olan bir çocukta var olan bedensel belirtiler, olası anne- baba psikopatolojisi ve aile dinamikleri çerçevesinde tartışılacaktır.

OLGU SUNUMU

Dokuz yaşında bir kız hasta (S), anne ve babası eşliğinde, Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi pediatri acil birimine karın ağrısı yakınmasıyla getirilmiş, yapılan tıbbi değer­

lendirme ve tetkikler sonucunda herhangi bir patoloji saptanmaması üzerine pediatri acil biri­

mi tarafından çocuk psikiyatrisi konsültasyonu istenmiştir.

Öykü

Hastanın küçüklüğünden beri, ateşin eşlik ettiği ataklarla seyreden karın ağrısı olduğu ve başvu­

rudan 1,5 ay önce başka bir merkezde AAA tanısı aldığı, buna yönelik ilaç tedavisine baş­

landığı bildirildi. Hastanın başvuru anında 1,5 aydır var olduğu bildirilen karın ağrısına ateş eşlik etmiyor, ağrı yemek yemekle tetikleniyor ve karın ağrısı başlamadan önce mide bulan­

tısının olduğu söyleniyordu. Ağrı karakterinin daha önceki ağrılarından farklı olması ve yapılan tetkiklerde herhangi bir patolojinin sap­

tanmaması üzerine hasta psikiyatrik değer­

lendirmeye alındı. Ağrı her gün olmamakla bir­

likte çocuğun okula gitmesini engelliyordu.

Çocuğun, karın ağrısı yakınmasının yoğun­

laştığı 1,5 ay süresince toplam olarak bir hafta, anneyle birlikte, okula gittiği öğrenildi. Anne

"hijyenik sorunlar" nedeniyle çocuğa eşlik ettiğini, teneffüslerde çocuğu tuvalete götürmek üzere sınıfın kapısında beklediğini, çocuğun tuvaletteki temizliğini doktor tarafından öner­

ilen özel bir solüsyon ile kendisinin yaptığını ifade ediyordu. Anne ve baba okul ortamının tozlu ve kirli olması nedeniyle çocuğun okula

gitmemesi gerektiğini düşünüyorlardı. Çocuğun bir yıl öncesine kadar anneyle birlikte yattığı öğrenildi. Görüşmede, çocuğun yaşından küçük göründüğü, sözel iletişiminin ve göz temasının iyi olduğu, annesinin çocuktan ayrılmakta güçlük çektiği ve anne-baba birlikteliğinin zayıflamış olduğu gözlendi. Çocuk karın ağrısını "çok şiddetli" olarak derecelendirdi fakat sözlü bildirimine eşlik eden duygulanımı uygun değildi. Duygudurumu ötimik olan has­

tada uyku ve iştah değişikliği tarif edilmiyordu.

Karın ağrısı dışında halsizlik, yorgunluk, baş ağrısı gibi başka bedensel yakınmaları da olan hastanın akran ilişkilerinde de problem yaşadığı öğrenildi.

Çocuğun anne ve babayla birlikte değer­

lendirildiği sonraki görüşmelerde anne-babanın çocuğu ortalarına alarak oturmaları, çocuğa ayrı bir yer gösterilmesine karşın annenin çocuğun tarafına doğru eğilmesi ve babadan ayrılması, annenin tıbbi konularda aşırı bilgi sahibi olması ve çocukta karın ağrısı belirtisinin şiddetlendiği bu dönemde babanın çalışmaması dikkat çeki­

ciydi.

Özgeçmiş ve Soygeçmiş

Normal doğum ile zamanında doğan hastanın annesinin gebeliği süresince günde bir paket sigara kullanmış olduğu ve gebeliğinin dördüncü ayından itibaren düşük tehdidi olduğu belirtildi. Doğum ağırlığı 2950 gr. olan olgunun doğum sırasında ve sonrasında herhan­

gi bir tıbbi problemi olmadığı öğrenildi. Üç yıl anne sütü alan hastanın yürümesi ve dil gelişimi zamanında olmuştu. Gündüz idrar ve gaita kon- tinansı 5 yaş civarında gelişen hastanın halen geceleri idrar kaçırmakta olduğu bildiriliyordu.

Vezikoüreteral reflü nedeniyle nefroloji birimi tarafından takip edilmekte olan hasta, başvuru­

dan yedi ay önce süreğen otit nedeniyle bir kulak ameliyatı geçirmişti.

Anne 44 yaşında, ilkokul mezunu olan bir ev hanımı, baba 50 yaşında ilkokul mezunu olan bir ticari taksi şoförüydü. Anne ve baba arasında akrabalık yoktu. Annenin baş ağrısı ve mide ağrısı yakınmaları vardı ve gastroözafageal reflü, fibrokistik meme hastalığı tanıları bulun­

maktaydı. Babanın herhangi bir sağlık problemi yoktu. Olgunun 21 yaşında, uykuya dalmakta güçlük ve baş ağrısı yakınmaları olan bir ablası

(3)

ve 16 yaşında herhangi bir sağlık problemi olmayan bir ağabeyi vardı. Amcanın şizofreni tanısı almış olduğu bildirildi. Ailenin başka üyelerinde psikiyatrik hastalık öyküsü bulun­

mamaktaydı.

TARTIŞMA

Çocuklarda tekrarlayıcı karın ağrısı, en az üç ay boyunca, en az üç defa olan ve çocuğun işlevsel­

liğini etkileyen karın ağrısı olarak tanımlanmak­

tadır (Scharff 1997). Çocuklarda karın ağrısının organik nedenleri arasında, intestinal obstrük- siyon, enfeksiyon hastalıkları, besin alerjileri, enflamatuar hastalıklar, metabolik hastalıklar, spinal hastalıklar ve epilepsi sayılabilir (Scharff 1997). Öykü, fizik muayene ve gerekli tıbbi tetkiklerle olası organik nedenin belirlenmesine çalışılır. Tekrarlayıcı karın ağrısı olan çocuk ve ergenlerde genelde altta yatan yapısal ya da biyokimyasal bir patoloji gösterilemediğinde ağrı "fonksiyonel" kabul edilir (Drossman ve ark. 1990). Erişkinlerde fonksiyonel karın ağrısı nedenlerinden en sık görüleni motilite sorun­

larının olduğu, kabızlık veya ishalin eşlik ettiği irritabl barsak sendromudur (Burke ve ark 1999). Çocuklarda "tekrarlayıcı karın ağrısı" en önemli fonksiyonel karın ağrısı nedenidir ve depresyon, kaygı belirtileri ile yüksek oranda birliktelik göstermektedir (Scharff 1997).

AAA tanısı başvurudan kısa bir süre önce konan bu olguda acile başvuru nedeni olan karın ağrısının karakteri, ataklarla ve ateşle seyreden AAA'dakinin aksine süreğen, ateşin eşlik etmediği ve şiddeti değişmeyen bir ağrıdır.

Tekrarlayıcı karın ağrısı olan çocukların çoğun­

da fiziksel bir neden bulunamamaktadır (Campo ve ark. 2004a). Ağrının belirli bir travma ya da stres sonrasında başlamış olması, ağrıyla uyumlu olmayacak derecede fazla işlev kaybı, ağrıya bağlı ortaya çıkan ikincil kazançların var­

lığı, stresli olaylarla ağrının şiddetinde artışların olması gibi faktörler, ağrının ruhsal sıkıntılardan kaynaklandığını düşündürmelidir (Fritz ve ark.

1997). Bununla birlikte, fiziksel bir hastalığa psikosomatik belirtilerin eşlik edebileceği de akılda tutulmalıdır. Ayrıca, AAA'nın bazı sınıfla­

malara göre psikosomatik bozukluklar içinde de incelenebileceği söylenmektedir (Nersisyan ve Danielyan 2003, Nersisyan 2004).

Çocuklarda görülen bedensel belirtiler aile

dinamiklerini etkileyebilir ve anne-babaların çocuklarına karşı aşırı koruyucu davranmaları­

na neden olabilir (Smith ve Friedemann 1999).

Öte yandan, anne-baba psikopatolojisi ve aile dinamiklerinin de çocukta bedensel belirtilerin ortaya çıkmasına ve sürmesine yol açabileceği iyi bilinmektedir (Smith ve Friedemann 1999, Compas ve Thomsen 1999). Sonuç olarak, çocuğun belirtisiyle aile sistemi sürekli karşılıklı etkileşim içindedir. Tekrarlayıcı karın ağrısı olan çocukların ailelerinin hastalık davranışını pekiştirdiği (aşırı koruyucu tutum sergileyerek) ve bu ailelerde işlevselliğin bozuk olabileceği öne sürülmektedir (Fritz ve Campo 2002).

Hastalık davranışını pekiştirmeye eğilimli anne- babaların aşırı koruyucu oldukları ve kaygı düzeylerinin yüksek olduğu bildirilmektedir (Kaufman ve ark. 1997). Bu olguda da anne- babanın kaygılı bir yapıya sahip oldukları, çocuğu ağrının olmadığı günlerde bile okula göndermeyerek aşırı koruyucu bir tutum sergiledikleri görülmektedir. Bu durum, olguda karın ağrısı belirtisinin ikincil bir kazanç oluş­

turduğunu düşündürmektedir.

Bedensel belirtilerin aile sistemi içinde ailenin işlevselliğini koruyan, devam ettiren, belki de çatışmayı önleyen özel bir işlevi olabilir.

Örneğin, çocuktaki belirtiler ailenin bir arada kalmasını ya da var olan çatışmaların son bul­

masını sağlayabilir. Bu hastaların ailelerinde evlilik sorunları yaşandığı bildirilmektedir (Campo ve ark. 1999). Diğer yandan aile siste­

minde var olan çatışmaların bir süreliğine geri plana itilip, hastalığın ailenin merkezine çek­

ildiği görülmektedir (Libow 2006). Anlatılan olguda babanın çocukla ilgilenebilmek için işini bırakıp eve bağlanması, çocuktaki belirtinin anne-babayı bir araya getirmeye hizmet ediyor olabileceğini düşündürmektedir.

Bakım verici ve çocuk arasındaki bağlanma ilişkisi çocuğun ileriki yaşantısında karşılaştığı zorluklara verdiği biyolojik yanıt şeklini etk­

ileyebilmektedir. Bağlanma ilişkisi ile şekillenen bu biyolojik yanıtın fiziksel hastalıklara yatkın­

lık ile ilişkisi üzerinde durulmaktadır (Maunder ve Hunter 2001). Bağlanma ilişkisi güvensiz olan bir çocuk, stresli durumu olduğundan daha şid­

detli algılayabilmektedir. Somatizasyon ile ilgili öne sürülen bir modelde, anksiyöz-ambivalan bağlanma sergileyen çocukların kendi beden­

lerindeki normal fizyolojik durumları bile tehdit

(4)

gibi görebildikleri, bunun da kaygılı tipte bağlanma davranışını harekete geçirici bir kuvvet olduğu söylenmektedir (Stuart ve Noyes 1999). Bu durum anne-babadan ayrılamama gibi bir sonuç doğurmaktadır. Öte yandan çocukta süreğen hastalık varlığı anne-babaların kaygı düzeyini yükseltmekte, bu da duygu ifadesini ve bağlanma ilişkisini olumsuz etkilemekte, anne-babanın da çocuktan ayrılmasını zorlaştır­

maktadır.

Duygudurum bozukluklarından özellikle depresyon, çocuklarda çeşitli bedensel belirtiler ile kendini gösterebilir. Özellikle ergenlik öncesi dönemde depresyonu olan çocuklarda, gençlere ya da erişkinlere göre bedensel belirtilerin daha sık olduğu bildirilmektedir (Carlson ve Kashani 1988). Bu olgunun ruhsal durum muayenesinde duygudurumunun ötimik olduğu, keyifsizlik, içine kapanma gibi depresif belirtilerin klinik duruma eşlik etmediği gözlenmiştir. Öte yandan ergenlik öncesi dönemde duygudurumda çökkünlük nedeniyle çocuğun doktora getir­

ilmesi nadirdir. Atipik depresyon tanısı alan ergenlerde de sıklıkla somatizasyonun, özellikle baş ağrılarının eşlik ettiği ve atipik depresyon tanı ölçütlerinin gözden geçirilmesi gerektiği bildirilmektedir (Silverstein ve ark. 2006).

Ayrılık kaygısı bozukluğu olan çocuklarda ayrılık sırasında ya da ayrılık beklenirken karın ağrıları, baş ağrıları, bulantı, kusma gibi bedensel yakınmalar görülebilir. Sunulan olgu­

da anne-babaya yapışma, onlardan ayrılmama gibi bir durum öyküde tarif edilmemiş ve görüşme sırasında da çocuğun anne-babadan ayrılabildiği, daha çok anne-babanın koruyucu tutumlarının belirgin olduğu gözlenmiştir.

Sosyal fobi ve diğer kaygı bozukluklarında da bedensel belirtiler görülebilir. Bu çocuklar korkulan durumla karşılaştıklarında artmış kalp atım hızı, kızarma, gastrointestinal bozulma ve titreme gibi belirtiler gösterebilirler (Beidel ve ark 1991). Bu olguda karın ağrısı nedeniyle çocuk anne-baba tarafından okula gönder­

ilmemektedir ancak çocukla ilgili, toplumsal durumlardan kaçınma, böyle ortamlara girdiğinde kaygı belirtilerinde artma gibi belir­

tiler bildirilmemiştir. Kaygı bozukluğu tanısı almamakla birlikte bedensel belirtileri olan hastaların kaygılı bir yapıda olabilecekleri akıl­

da tutulmalıdır. Bu bağlamda, yapılan çalış­

malarda somatoform ağrı bozukluğu olan çocuklarda psikiyatrik bozuklukların, özellikle kaygı ve depresyon belirtilerinin daha fazla olduğu görüldüğü bildirilmektedir (Lieb ve ark.

2000).

Çocukların anne-babalarını model aldıkları düşünülerek, anne-babalardaki "ağrı" belir­

tisinin çocuk tarafından öğrenilebileceği öne sürülmektedir (Fritz ve ark. 1997). Bu olguda, annenin ağrının eşlik ettiği çok sayıda fiziksel yakınmasının olması, ablada baş ağrısı olduğu­

nun belirtilmesi ailede ağrılı durumların çok fazla ifade edildiğini düşündürmektedir.

Tekrarlayan, çok sayıda tıbbi müdahaleye karşın geçmeyen ve tanı koymak için çok sayıda araştırma yapılan ancak sonuca ulaşılamayan bir hastalık öyküsü olduğunda, "bakım veren kişinin (çoğunlukla annenin) çocuğunda bir hastalık ortaya çıkmasına neden olması" şek­

linde tanımlanan, başkası eliyle ortaya çıkarılan yapay bozukluk ("Munchausen by Proxy"

sendromu) ayırıcı tanıda düşünülmelidir. Bu olguda çocuğun "hastalığının" anne-baba ilişk­

isinin birleştirici unsuru olması, annenin tıbbi konularda aşırı bilgili olması ve çocuktan ayrıl­

maması, yapay bozukluğu akla getiren özellik­

lerdir. Öte yandan yapay bozukluk tanımında yer alan "çok sayıda tıbbi müdahale" öyküsü bu hastada bulunmamaktadır.

Sonuç ve Öneriler

Somatoform bozuklukların tedavisinde hem anne-baba hem de çocuk, ruhsal gerginlik ve sıkıntı ile bedensel belirtiler arasındaki muhtemel ilişki konusunda bilgilendirilmelidir.

Belirtilerin var olup olmamasına bakmaksızın çocuğun günlük aktivitelerine ve okuluna dön­

mesinin sağlanması gerekir. Bu yaklaşım, aktif baş etme becerilerinin geliştirilmesini, hasta rol davranışının söndürülüp, sağlıklı davranışın olumlu pekiştirilmesini sağlar. Aile dinamiğini tanımak ve aile üyelerinin ilişki kalıplarının, evlilik çatışmalarının, anne-babaların çocuğa karşı aşırı koruyucu tutumlarının ele alındığı aile görüşmeleri önem taşımaktadır. Bununla birlikte sorunun fiziksel bir hastalıktan değil, ruhsal sıkıntıdan kaynaklandığının öğrenilmesi tedavide işbirliğini sağlamada güçlüklere neden olabilir (Fiş 2007). Bu olguda, anne-baba ve çocuğun ayrı ayrı değerlendirildiği ilk görüşme

(5)

dışında iki kez aile görüşmesi yapılmıştır. Aile görüşmesinde ruhsal sıkıntı ile bedensel belirti arasındaki ilişki hakkında bilgi verilmiş, çocuğun okula gitmesinin desteklenmesi, tutumlar konusunda anne-baba işbirliğinin sağlanması önerilmiştir.

Karın ağrısına yaklaşımda öncelikle gerekli organik incelemelerin yapılması, fiziksel bir neden bulunamadığında pediatri bölümü ile iletişimin ve tedavide işbirliğinin sağlanması önem taşımaktadır. Çocuk ve ailesine, fiziksel belirtiler ve ruhsal sıkıntı arasındaki ilişkinin açıklanması tedavinin birinci adımıdır. Bireysel psikoterapi çocuğun bilinçdışı çatışmalarına içgörü kazandırmaya, belirtilerin devamını sağlayan psikolojik etkenlerin anlaşılmasına ve çocuğun duygularını ifade etmesine yardımcı olur. Aile terapisi, aile içi etkileşimin, belirtilerin sürmesine katkıda bulunan ikincil kazançların tanımlanması ve daha sağlıklı aile ilişki model­

lerinin geliştirilmesi, iletişimin iyileşmesi açısın­

dan önemlidir. Grup tedavisi, sosyal becerilerin arttırılması, akran ilişkilerinde baş etme yöntem­

lerinin geliştirilmesine katkıda bulunabilir (Pehlivantürk 2008). Tekrarlayıcı karın ağrıları olan çocukların tıbbi tedaviye eklenen bilişsel davranışçı aile tedavisine iyi yanıt verdikleri bildirilmektedir (Robins ve ark. 2005).

Yazın bilgisi çocukluk çağı somatizasyonu ve farmakoterapiyle ilgili sistematik çalışmalardan yoksundur (Campo ve Garber 1998).

Psikofarmakolojik müdahalelerin tıbbi olarak açıklanamayan ağrı, yorgunluk gibi belirtilerin bulunduğu olgularda, özellikle psikiyatrik ek tanı söz konusu olduğunda ya da psikoterapötik yaklaşım yeterli olmadığında kullanılması öner­

ilmektedir (Fritz ve Campo 2002). Tekrarlayıcı karın ağrısı ve eşlik eden içselleştirici bozukluğu olan çocukların sitalopram tedavisinden yarar gördükleri belirtilmektedir (Campo ve ark.

2004b). Sunulan olguda yapılan ilk değer­

lendirilmede aile dinamikleri üzerine yoğun- laşılmıştır ve farmakoterapi birinci sırada düşünülmemiştir. Aile takip görüşmelerine gelmediği için hasta uzun süre izlenememiştir.

Ailenin takibe gelmemesi tedaviye direnç ile ilişkilendirilebilir

KAYNAKLAR

B eidel DC, C hrist MG, Long P J (1991) Som atic com ­ p la in ts in a n xio u s children. J A b n o rm Child P sychol 19:

6 5 9 -6 7 0 .

B orge AIH, N ordhagen R (2000) R ecurrent p a in s y m p ­ to m s in ch ild re n a n d p a r e n ts . A c ta P a e d ia tr 8 9 :1 4 7 9 -8 3 .

C am po JV, Jansen-M cW illiam s L, Com er DM ve ark.

(1999) S o m a tiza tio n in p ediatric p rim a ry care: a sso cia ­ tion w ith p sy c h o p a th o lo g y , fu n c tio n a l im p a irm en t a n d u s e o f services. J A m A c a d Child A d o lesc P sych ia try 3 8 :1 0 9 3 -1 1 0 1 .

C am po JV, B ridge J, E h m a n n M ve ark. (2004a) R ecurrent a bdom inal p a in , a n x ie ty a n d d e p re ssio n in p rim a ry care. P ediatrics 113: 8 1 7 -8 2 4 .

C am po JV, Perel J, L u ca s A ve ark. (2004b) Citalopram tre a tm e n t o f p ediatric recurrent a b dom inal p a in a n d com orbid internalizing disorders: a n exploratory s tu d y . J A m A c a d Child A d o lesc P sych ia try 43: 1234-1242.

C arlson G, K a sh a n i JH (1988) P henom enology o f m ajor d e p re ssio n fr o m childhood through adulthood: a n a ly s is o f three s tu d ie s. A m J P sych ia try 145: 1 2 2 2 -1 2 2 5 .

C om pas BE, T h o m sen A H (1999) Coping a n d re sp o n ses to s tr e s s am ong children w ith recurrent ab d m in a l p a in . J D ev B e h a v P ediatr 2 0 :3 2 3 -4 .

D ro ssm a n DA, T h om pson WG, Talley N J ve ark. (1990) Identification o f su b g ro u p s o f fu n c tio n a l bow el disor­

ders. G astroenterology In t 3: 1 5 9 -1 7 2 .

Fiş NP (2007) Som atoform bozukluklar. Ç ocuk ve E rgen R u h Sağlığı ve H astalıkları içinde, A S A y s e v ve Y I Taner (ed) G olden Print, İsta n b u l, s: 6 2 7 -6 3 6 .

Fritz GK, Fritz S, H agino O (1997) Som atoform diso rd ers in children a n d ado lescen ts: a review o f th e p a s t 10 y e a r s . J A m A c a d C hild A d o le s c P s y c h ia tr y 36:

1 3 2 9 -3 8 .

Fritz GK, C am po J V (2002) Som atoform disorders. Child a n d A d o le sc e n t P sychiatry: a C om prehensive T extbook içinde, L e w is M (ed) Lippincot W illiam s a n d W ilkins, Philadelphia, s: 8 4 7 -8 5 8 .

K a u fm a n KL, Crom er B, D aleiden EL ve ark. (1997) R ecurrent a bdom inal p a in in ad o lescen ts: p sych o so cia l correlates o f organic a n d nonorganic p a in . Child H ealth Care 26(1): 1 5 -3 0 .

K irschner B S, B la c k DD (1998) The g a stro in testin a l tract. N elso n E s se n tia ls o f P ediatrics içinde, B e h rm a n R E ve K liegm an RM (ed) W.B. S a u n d e rs C om pany, P e n n sylv a n ia , s: 4 1 9 -4 5 8 .

Libow J A (2006) C hildren w ith chronic illness a n d p h y s -

(6)

ical d is a b ilitie s . C h ild ren in F a m ily C ontexts:P erspectives on T re a tm e n t içinde, Combrinck- G raham L (ed) Guilford P ress, N ew York, s: 223-2 4 2 .

Lieb R, P fister H, M a sta ler M ve ark. (2000) Som atoform sy n d r o m e s a n d d iso rd ers in a rep resen ta tive po p u la tio n s a m p le o f a d o lescen ts a n d yo u n g adults: prevalence, com orbidity a n d im pairm ents. A c ta P sych ia tr S ca n d

101:194-208.

M a u n d er RG, H u n ter J J (2001) A tta c h m e n t a n d p s y c h o ­ so m a tic m edicine: d evelo p m en ta l contributions to str e s s a n d d is e a se . P sych o so m M ed 6 3 :5 5 6 -5 6 7 .

N e rsisy a n A , D a n ielya n K (2003) A b o u t th e interrelation o f periodic d is e a s e a n d p sy c h o s o m a tic d iso rd ers - trau­

m a a n d recovery. 6 th C ongress f o r Bridging E a ste r n a n d W estern P sych ia try A b str a c ts A n d Papers, O ctober 1 0 -1 2 , 2 0 0 3 , Yerevan.

N e rsisy a n A (2004) The tre a tm e n t o f children suffering fr o m FMF b y p sy c h o th e ra p y . International Psychiatric C o n feren ce "M ental H e a lth P e r sp e c tiv e s in Public Health", October 7 -1 0 , 2 0 0 4 , Y erevan .

N e r s is y a n A , D a n ie ly a n K, N a z a r e ty a n E v e ark.

(2006a) The role o f som a to fo rm d iso rd ers in c a se o f a se p tic in fla m m a tio n s o b se rv e d during th e fa m ilia l m e d iterra n ea n fe v e r (FMF). A n n G en P sych ia try 5(Suppl 1):130.

N e rsisy a n A, D a n ielya n K, N a za re ty a n E ve ark. (2006b) The tre a tm e n t o f th e fa m ilia l c a s e s o f fa m ilia l m editer- ra n e a n fe v e r. A n n G en P sych ia try 5(Suppl 1):S280.

P eh liva n tü rk B (2008) Som atoform bozukluklar. Ç ocuk ve E rgen P sikiyatrisi Tem el K itabı içinde, F Ç uhadaroğlu Çetin, B P ehlivantürk, F Ünal, R Uslu, E İşeri, T T ürkbay, A C o şku n , S Miral ve N M otavallı (ed) H ekim ler Y ayın Birliği, A n k a ra , s: 4 2 3 -4 3 8 .

R obins PM, S m ith SM, G lutting J J ve ark. (2005) A ran­

d o m ize d controlled trial o f a cognitive-behavioral fa m ily intervention f o r p ed ia tric recurrent a bdom inal p a in . J P ediatr P sychol 30:397-408.

S c h a rff L (1997) R ecurrent a bdom inal p a in in children: a review o f psychological fa c to r s a n d treatm ent. Clin P sychol R ev 1 7 :1 4 5 -1 6 6 .

S ilverstein B, C ohen P, K a s e n S (2006) S h o u ld a d dition­

al sy m p to m s be included in criteria f o r atypical d e p r e s ­ sion? P sych ia try R e s 144: 87-89.

S m ith AA, F ried em a n n ML (1999) Perceived fa m ily d y n a m ic s o f p e rs o n s w ith chronic p a in . J A d v N urs 30(3): 5 4 3 -5 5 1 .

S tu a r t S, N o yes R (1999) A tta c h m e n t a n d interpersonal c o m m u n ic a tio n in s o m a tiz a tio n . P sy c h o s o m a tic s 4 0 :3 4 -4 3 .

W alker LS, C laar RL, G arber J (2002) Social c o n se­

q u en ces o f ch ild ren ’s pain: w h e n do th e y encourage sy m p to m m a in ten a n ce? J P ediatr P sychol 27: 6 8 9 -9 8 .

Referanslar

Benzer Belgeler

Urantuda ilk zamanlarda “Hay,, lar oturduğuna, sonra “Armeıı„ler geldiğine ve karıştıklarına göre böy- lece meydana gelen milletin “Arme no - Hay,, ismini

As a first step, the Ministry of Agriculture has prepared the development of strategic agricultural commodities towards Indonesia as a world food barn... Internet access

Analizler boyunca, neredeyse bütün bağ kirişlerince plastik deformasyonlar gözlemlenmiştir. Bu deformasyonlar V çaprazlarda görülenlerden daha fazla, K, DC ve DM

Ölü lekeleri (Ölü Morluğu , Livor Mortis) Ölümden 20-120 dakika sonra görülür.. Ölü Sertliği (Rigor Mortis) Ölümden 3-4 saat

Hastanın albendazol (400 mg/gün) ile 3 gün süreyle tedavi edildiği ve tedavi sonrası yapılan dışkı ince- lemesinde de parazite rastlanmadığı bildirilmiştir (8).. Feltz ve

Medüller mikrokarsinomları ise daha çok profilaktik olarak çıkarılmış tiroidektomi materyallerinde yaygın olarak izlenmektedir (9).. Sunduğumuz olgu, profilaktik olarak

Genellikle intraabdominal ve toraks cerrahisi sonrası iatrojenik olarak oluşmakta ve en sık azygos veninin ligasyonu esnasında görülmektedir.Cerrahi travmalarda rüptür en sık

Post traumatic cerebral infarction is seen as a complication of head trauma.. In children many conditions like cerebral vasospasm, direct vascular compression due to mass