• Sonuç bulunamadı

ANKARA ÜNİVERSİTESİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "ANKARA ÜNİVERSİTESİ"

Copied!
92
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

KIRŞEHİR VE KIRIKKALE İLLERİ BUĞDAY VE ARPA EKİM ALANLARINDA GÖRÜLEN KÖK HASTALIKLARININ TESPİTİ

Nergiz Zeynep YEĞİN

BİTKİ KORUMA ANABİLİM DALI

ANKARA 2015

Her hakkı saklıdır

(2)

i ETİK

Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü tez yazım kurallarına uygun olarak hazırladığım bu tez içindeki bütün bilgilerin doğru ve tam olduğunu, bilgilerin üretilmesi üretilmesi aşamasında bilimsel etiğe uygun davrandığımı, yararlandığım bütün kaynakları atıf yaparak belittiğimi beyan ederim.

22.05.2015

Nergiz Zeynep YEĞİN

(3)

ii ÖZET

Yüksek Lisans Tezi

KIRŞEHİR VE KIRIKKALE İLLERİ BUĞDAY VE ARPA EKİM ALANLARINDA GÖRÜLEN KÖK HASTALIKLARININ TESPİTİ

Nergiz Zeynep YEĞİN

Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Bitki Koruma Anabilim Dalı

Danışman: Prof. Dr. F. Sara DOLAR

Önemli tahıl üretici durumda olan İç Anadolu Bölgesi’nde, Kırşehir ve Kırıkkale illerindeki buğday ve arpa ekim alanlarında mevcut kök hastalıklarının belirlenmesi amacıyla 2011 yılında survey çalışmaları yapılmıştır. Surveylerde toplanan hastalıklı bitkilerden yapılan izolasyonlar sonucunda Rhizoctonia solani AG 4, Rhizoctonia solani AG 3, binükleat AG I, Waitea cir. var. circinata, Fusarium oxysporum, F. acuminatum, Fusarium chlamydosporum, F. redolens, F. incarnatum, F. equiseti, F. tricinctum, Microdochium nivale, Bipolaris sorokiniana, Ophiosphaerella herpotricha, Alternaria alternata, Embellisia spp., Culvularia inaequalis ve Phaeosphaeria pontiformis etmenleri bulunmuştur. Elde edilen kök patojenleri arasında en yaygın patojenin buğdayda M. nivale ve F. oxysporum; arpada ise F. oxysporum olduğu tespit edilmiştir.

İzole edilen fungusların patojenisite denemeleri tohum-hipokotil testi ve bitki testi şeklinde yapılmıştır. Denemeler sonucunda; buğdayda Waitea cir. var. circinata, M.

nivale, F. oxysporum, F. acuminatum, F. tricinctum; arpada ise Rhizoctonia solani AG 4, M. nivale, F. oxysporum, F. acuminatum, F. chlamydosporum, F. redolens ve B.

sorokiniana patojen olarak bulunmuştur.

Mayıs 2015, 80 sayfa

Anahtar Kelimeler: Buğday, arpa, kök çürüklüğü, Rhizoctonia spp., Fusarium spp., Microdochium nivale, Bipolaris sorokiniana

(4)

iii ABSTRACT

Master Thesis

DETERMINATION OF ROOT DISEASES IN WHEAT AND BARLEY IN KIRSEHIR AND KIRIKKALE PROVINCES

Nergiz Zeynep YEGIN

Ankara University

Graduate School of Natural and Applied Science Department of Plant Protection

Supervisor: Prof. Dr. F. Sara DOLAR

In order to determine the root rot diseases, surveys were carried out in wheat and barley sowing areas in 2011 growing season in Kırşehir and Kırıkkale provinces of Central Anatolia Region.As a results of isolation from diseased plants, Rhizoctonia solani AG 4, Rhizoctonia solani AG 3, binükleat AG I, Waitea cir. var. circinata, Fusarium oxysporum, F. acuminatum, Fusarium chlamydosporum, F. redolens, F. incarnatum, F.

equiseti, F. tricinctum, Microdochium nivale, Bipolaris sorokiniana, Ophiosphaerella herpotricha, Alternaria alternata, Embellisia spp., Culvularia inaequalis and Phaeosphaeria pontiformis were found. Among the all of the isolates, M. nivale and F.oxysporum were determined the most common root pathogen on wheat, and it has been found to be F. oxysporum on barley. Pathogenicity test were conducted such as hypocotly test and plant test. As a result of tests, Waitea cir. var. circinata, M. nivale, F.

oxysporum, F. acuminatum, F. tricinctum on wheat and Rhizoctonia solani AG 4, M.

nivale, F. oxysporum, F. acuminatum, F. chlamydosporum, F. redolens, B. sorokiniana on barley were found to be pathogenic.

May 2015, 80 pages

Key Words: Wheat, barley, root rot, Rhizoctonia spp., Fusarium spp., Microdochium nivale, Bipolaris sorokiniana

(5)

iv TEŞEKKÜR

Kırşehir ve Kırıkkale illeri buğday ve arpa ekim alanlarında görülen kök hastalıklarının tespitini amaçlayan tez çalışmamın her aşamasında ilgi, bilgi ve desteğini esirgemeyen ve bu alanda yetişmemde büyük katkısı olan danışman hocam sayın Prof. Dr. F. Sara DOLAR’a (Ankara Üniversitesi Bitki Koruma Anabilim Dalı), tez çalışmasında elde edilen izolatların moleküler teşhislerinin yapılmasında büyük emeğe olan Dr. Filiz UÇAR’a (Ankara Zirai Mücadele Merkez Araştırma Enstitüsü, Ankara), Rhizoctonia izolatlarının anastomosis gruplarının tespitinde kullanılan test izolatları için Prof Dr.

Erkol DEMİRCİ (Karadeniz Teknik Ünv. Maçka Meslek Yülsekokulu, Trabzon), Dr.

Francesca CARDINALE (Università degli Studi di Torino, Italy ) ve Dr. Takeshi TODA (Dept. Bioresource Sciences, Akita Prefectural University, Akita, Japan)’ya, çalışmalarımda yardımlarını benden esirgemeyen Doç. Dr. Harun BAYRAKTAR’a (Ankara Üniversitesi Bitki Koruma Anabilim Dalı), yardımları ve arkadaşlığıyla her zaman yanımda olan Araş. Gör. Arzu ÇELİK OĞUZ’a (Ankara Üniversitesi Bitki Koruma Anabilim Dalı) ve Mehmet EYİGEL’e (Ankara Üniversitesi Bitki Koruma Anabilim Dalı) sonsuz teşekkürlerimi sunarım.

Yüksek lisans çalışmalarımda beni destekleyen ve her zaman yanımda olan canım aileme, ilgi ve desteğini benden esirgemeyerek bana sabır gösteren değerli eşim Emin YEĞİN’ e çok teşekkür ederim.

Bu tez çalışması Tubitak-TOVAG (Proje no: 110O622) tarafından sağlanan kaynak ile desteklenmiştir.

Nergiz Zeynep YEĞİN Ankara, Mayıs 2015

(6)

v

İÇİNDEKİLER

TEZ ONAY SAYFASI

ETİK………..………...………...………..i

ÖZET………...………...….ii

ABSTRACT………...………...iii

TEŞEKKÜR………...………...….…iv

SİMGELER DİZİNİ…………...………...…...……..vii

ŞEKİLLER DİZİNİ………...………...…...viii

ÇİZELGELER DİZİNİ………..…...……....xi

1. GİRİŞ………….……….………...………...…………...……1

2. KAYNAK ÖZETLERİ………..…………....…..……….………...5

2.1 Buğday ve Arpalarda Kök ve Kökboğazı Hastalıklarının Tespiti ile İlgili Dünyada Yapılan Çalışmalar…...5

2.2 Buğday ve Arpalarda Kök ve Kökboğazı Hastalıkları ile İlgili Türkiye’de Yapılan Çalışmalar………...………...…...13

3. MATERYAL VE YÖNTEM………...….23

3.1 Survey ve Bitki Örneklerinin Alınması………..……...……...…23

3.2 Hastalık Etmenlerinin İzolasyonu……….……...….……25

3.3 Fungusların Teşhisi………...………...….….25

3.3.1 Morfolojik teşhis………...………...……….……...………26

3.3.2 Moleküler teşhis………...………...….27

3.4 Patojenisite Testleri………..………...…………...………38

3.4.1 Tohum hipokotil testi………...…29

3.4.2 Bitki testi………...…...…………...…………..30

4. ARAŞTIRMA BULGULARI………....……...………....34

4.1 Kırşehir ve Kırıkkale İlleri Buğday ve Arpa Ekiliş Alanlarında Saptanan Kök ve Kök Boğazı Hastalıkları……..…...………34

4.1.1 Rhizoctonia spp. ………...………...……….38

4.1.1.1 Rhizoctonia solani AG 4…………..………...………..38

4.1.1.2 Rhizoctonia solani AG 3………..………...…..…39

4.1.1.3 Waitea circinata var. circinata………...………...……39

(7)

vi

4.1.1.4 Binükleat AG I………...………...……40

4.1.2 Fusarium spp. ………...…....………41

4.1.2.1 Fusarium oxysporum………...………...….…..…….41

4.1.2.2 Fusarium acuminatum………...….………42

4.1.2.3 Fusarium chlamydosporum………..…….43

4.1.2.4 Fusarium redolens………...……….…...44

4.1.2.5 Fusarium tricinctum……….……...………...…45

4.1.2.6 Fusarium equiseti………...….………...…45

4.1.2.7 Fusariım incarnatum………...……...………...…46

4.1.2.8 Microdochium nivale………...………..…...………...…47

4.1.3 Bipolaris sorokiniana………...………….…………..……..….…47

3.1.4 Alternaria alternata………...………...…….48

4.1.5 Curvularia inaequalis………...………....……….50

4.2 Patojenisite Test Sonuçları………...…51

4.2.1 Tohum hipokotil test sonuçları……….……...….51

4.2.2 Bitki testi………...………...…….57

5. TARTIŞMA VE SONUÇ………..…………...…………..…62

KAYNAKLAR………...………...……...…………70

ÖZGEÇMİŞ………...80

(8)

vii

SİMGELER DİZİNİ

HCl Hidroklorik asit KCl Potasyum klorür

KH2PO4 Potasyum dihidrojen fosfat KNO3 Potasyum nitrat

MgCl2 Magnezyum klorür MgSO4 Magnezyum sülfat NaCl Sodyum klorür NaOCl Sodyum hipoklorür (NH4)2SO4 Amonyum sülfat

ºC Santigrad derece cm Santimetre ml Mililitre mM Milimolar µM Mikro molar µm Mikro metre

Kısaltmalar

AG Anastomosis Grubu da Dekar

FHB Fusarium Başak Yanıklığı ha Hektar

PCR Polimeraz zincir tepkimesi PDA Patates Dekstroz Agar WA Su Agar

SNA Sentetik Nutrient Agar spp. Species plural

UV Ultraviyole ışık var. varyete

(9)

viii

ŞEKİLLER DİZİNİ

Şekil 3.1 Kırıkkale ve Kırşehir illerinde 2011 yılında survey yapılan ilçeler

(Anonim 2012a,b)………...………23

Şekil 3.2 İnokulasyon için hazırlanan şişeler………...………31

Şekil 3.3 İnokulum bulaştırılmış saksılar ………...32

Şekil 3.4 İnokulum içeren erlen-mayer ve şişeler………...32

Şekil 4.1 Rhizoctonia solani AG 4 izolatlarının PDA besi yeri üzerinde 28 günlük koloni gelişimi………..38

Şekil 4.2 Rhizoctonia solani AG 3 izolatlarının PDA besi yeri üzerinde 28 günlük koloni gelişimi...….39

Şekil 4.3 Waitea circinata var. circina izolatlarının PDA besi yeri üzerinde 28 günlük koloni gelişimi….………....…...………..……40

Şekil 4.4 Binükleat AG I izolatının PDA besi yeri üzerinde 28 günlük koloni gelişimi…..………..…...………..…….40

Şekil 4.5 Fusarium oxysporum’un PDA ortamında 10 günlük koloni gelişimi…….…………..………..……….………...….41

Şekil 4.6 Fusarium oxysporum’un mikroskop altında görüntüsü………...……….……42

Şekil 4.7 Fusarium acuminatum’un koloni gelişimi ve mikroskop altındaki görüntüsü………...……….…42

Şekil 4.8 Fusarium chlamydosporum’un koloni gelişimi ve mikroskop altındaki görüntüsü……...……….………...43

Şekil 4.9 Fusarium chlamydosporum’un makrokonidileri (× 40)………...……….43

Şekil 4.10 Fusarium redolens’in koloni gelişimi ve mikroskop altındaki görüntüsü….………..………...…44

Şekil 4.11 Fusarium redolens’in mikroskop altındaki görüntüsü …….…..……..…….44

Şekil 4.12 Fusarium tricinctum’un koloni gelişimi ve mikroskop altındaki görüntüsü………...…..45

Şekil 4.13 Fusarium equiseti’nin koloni gelişimi ve mikroskop altındaki görüntüsü………...………..…...………...…46

Şekil 4.14 Fusarium incarnatum’un koloni gelişimi ve mikroskop altındaki görüntüsü………..………..…………..…46

(10)

ix

Şekil 4.15 Microdochium nivale’nin koloni gelişimi ve mikroskop

altındaki görüntüsü……….………….……….…47 Şekil 4.16 Biplaris sorokiniana’nın koloni gelişimi ve mikroskop

altındaki görüntüsü...48 Şekil 4.17 Alternaria alternata’nın PDA ortamında 10 günlük

koloni gelişimi...49 Şekil 4.18 Alternaria alternata’nın mikroskop altındaki görüntüsü………….….…...49 Şekil 4.19 Curvularia ineaqualis’in PDA ortamında 10 günlük

koloni gelişimi...50 Şekil 4.20 Curvularia inaequalis’in mikroskop altındaki görüntüsü……….…….51 Şekil 4.21 Rhizoctonia solani AG 4 izolatının petride kök ve hipokotilde

oluşturduğu kahverengi lezyonlar………...52 Şekil 4.22 Waitea cir. var. circinata izolatının petride oluşturduğu kök

oluşumunda azalma, kısalma, cılız çimlenme ya da hiç çimlenmeme...…52 Şekil 4.23 Fusarium oxysporum izolatlarının arpa (soldaki resim) ve buğday

(sağdaki resim) kök ve hipokotillerde neden olduğu kahverengi

leke ve kök oluşumundaki azalma………..………....53 Şekil 4.24 Fusarium acuminatum izolatlarının arpa (soldaki resim) ve buğday

(sağdaki resim) kök ve hipokotillerde neden olduğu kahverengi

leke ve cılız kök oluşumu………...…………..…...53 Şekil 4.25 Fusarium chlamydosporum izolatının arpa kök ve hipokotillerde

neden olduğu belirtiler……….…...…….…...……….55 Şekil 4.26 Fusarium redolens izolatının arpa kök ve hipokotillerde neden

olduğu belirtiler………...………...….55 Şekil 4.27 Fusarium incarnatum izolatının arpa kök ve hipokotillerde neden

olduğu belirtiler………....………...…….…...……...….56 Şekil 4.28 Fusarium tricinctum izolatının buğday kök ve hipokotillerde neden

olduğu belirtiler………....………...…………...….56 Şekil 4.29 Microdochium nivale izolatının buğday kök ve hipokotillerde neden

olduğu kahverengi lekeler………...……….………...……57 Şekil 4.30 Fusarium oxysporum izolatlarının buğday ve arpa bitkilerinde neden

olduğu belirtiler………...………..………...….59 Şekil 4.31 Fusarium acuminatum izolatlarının buğday ve arpa bitkilerinde neden

olduğu belirtiler………...………….………..…...….59

(11)

x

Şekil 4.32 Fusarium chlamydosporum ve Fusarium redolens’in

bitki denemeleri...60 Şekil 4.33 Fusarium incarnatum ve Fusarium tricinctum’un

bitki denemeleri………...60 Şekil 4.34 Microdochium nivale’nin buğday bitkisinde buğday bitkisinde neden

olduğu belirtiler………...………...…61 Şekil 4.35 Bipolaris sorokiniana’nın arpa bitkisinde buğday bitkisinde neden

olduğu belirtiler………..………...…...61

(12)

xi

ÇİZELGELER DİZİNİ

Çizelge 1.1 Kırşehir ve Kırıkkale illerinde buğday ve arpa ekiliş alanları ve

üretim miktarları (Anonim 2014c)………...………...……….…3 Çizelge 3.1 Kırıkkale ve Kırşehir ili buğday tarlalarında 2011 yılında survey

yapılan ilçeler, incelenen tarla ve alınan örnek sayısı………..………...….24 Çizelge 3.2 Kırıkkale ve Kırşehir ili arpa tarlalarında 2011 yılında survey

yapılan ilçeler, incelenen tarla ve alınan örnek sayısı……….…...25 Çizelge 4.1 Kırıkkale ve Kırşehir ilçelerindeki tarlalardan toplanan

izolat sayıları...35 Çizelge 4.2 Kırıkkale ve Kırşehir illeri buğday ekim alanlarından toplanan

izolat sayıları, fungus türleri ve teşhis yöntemleri...………...36 Çizelge 4.3 Kırıkkale ve Kırşehir illeri arpa ekim alanlarından toplanan izolat

sayıları, fungus türleri ve teşhis yöntemleri………...…………37 Çizelge 4.4 Tohum hipokotil testine tabi tutulan buğday ve arpa izolatları

ile patojenisite sonuçları………...………54 Çizelge 4.5 Bitki testine tabi tutulan izolatlar ve patojenisite sonuçları …………...58

(13)

1 1. GİRİŞ

Hızla artan ülke nüfusumuzun beslenme sorunlarının çözümünde, sınırlı olan tarım alanlarımızdaki bitkisel üretimin verimliliğini artırmak büyük önem taşımaktadır.

Şüphesiz ülke insanımızın beslenmesinde en ön sırada gelen bitkilerden birisi buğdaydır. Tüm dünyada buğday üretiminin ülkeler ekonomisinde ve toplum beslenmesindeki önemi bilinen bir gerçektir. Buğday, dünya besin kalorisinin yaklaşık

% 20’sini karşılar ve bazı ülkelerde kişi başına düşen buğday tüketimi diğer besinlerden daha fazladır (Wiese 1991). Dünya ekonomisinin olduğu kadar ülkemiz ekonomisinin de temelini oluşturan tahıl ürün grubu içerisinde yer alan arpanın ise insan beslenmesinde doğrudan kullanımı çok azdır. Hayvancılık açısından doğrudan tüketilme özelliğine sahip olan arpa ayrıca karma yem ve malt sanayisinin de önemli bir hammaddesidir (Anonim 2014b).

Günümüzde dünyanın stratejik ürün grubunu oluşturan tahıl pazarında önemli gelişmeler yaşanmaktadır. Ülkemizde 2014 yılı verilerine göre, toplam tarım alanı 38,5 milyon hektar ve bunun 7,9 milyon hektarı buğday, 2,8 milyon hektarı ise arpa ekim alanıdır. Toplam tahıl üretimi, 2014 yılında bir önceki yıla göre % 12,7 azalış göstermiştir ve üretim miktarı yaklaşık olarak 32,7 milyon tondur. Buna göre buğday üretimi % 13,8 oranında azalarak 19 milyon ton, arpa üretimi % 20,3 oranında azalarak 6,3 milyon ton olmuştur (Anonim 2014a).

Buğday, orta kuşakta yarı kurak iklim bölgelerinde yetişen ve ülkemizde en yaygın üretilen tarım ürünüdür. İlkbahar döneminde yağış, yaz döneminde ise kurak ve sıcak bir ortam ister. Olgunlaşma zamanı sıcaklığa göre değişir. Türkiye’de ilk önce Çukurova’da, en geç ise Erzurum-Kars çevresinde olgunlaşıp hasat edilir. Ülkemizde en fazla İç Anadolu, Marmara, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yetiştirilir.

Karadeniz kıyılarında yaz yağışlarından, Doğu Anadolu’nun yüksek yerlerinde ise yazların kısa sürmesinden dolayı yetiştirilemez. Kuru tarım metotlarıyla üretildiğinden üretimi yıldan yıla değişiklik gösterir. 1960 yılından sonra ekim alanları artmadığı halde üretim artmıştır. Bunun sebebi sulamanın artmasıdır (Anonim 2009).

(14)

2

Arpa neolitik dönemden itibaren milyonlarca insan tarafından önemli bir besin kaynağı olarak tüketilmiş olsa da, bugün daha çok hayvan yemi ve bira yapımında kullanılmaktadır. 1980’lerde Avrupa ve Amerika’da besin değerinin anlaşılmasıyla gıda sektörüne yeniden girmiştir. Ancak, Asya ve Kuzey Afrika’daki bazı kültürlerde arpanın gıda sektöründeki yeri eski çağlardan beri değişmemiştir. Bunun yanı sıra, buğdayın ekilemediği kutup bölgelerinde ve yüksek dağlık bölgelerde arpa ekilerek besin maddesi olarak kullanılmaktadır. Bugün dünyada ekimi yapılan arpanın % 65’i hayvan yemi olarak, % 33’ü maltlık olarak bira ve viski yapımı ile biyodizel üretiminde, % 2’si de insan besini olarak gıda endüstrisinde kullanılmaktadır (Anonim 2014b).

Dünya’nın en çok buğday üreten ülkeleri arasında AB, Çin, Hindistan, ABD, Rusya, Kanada, Pakistan, Avustralya yer alır. Türkiye, Avustralya’dan sonra buğday üretiminde 9. sırayı almaktadır. Ancak temel besin maddesi olarak tüketildiği için dış ticarette önemli bir yer tutmaz. Arpa üretiminde başı çeken ülkeler ise sırasıyla AB, Rusya, Kanada, Avustralya’dır. Türkiye bu sıralamada 5. sırayı alır (Anonim 2014a).

Ülkemizde tüketimin % 90’ı hayvan yemi olarak, kalan kısmı maltlık olarak bira sanayinde ve gıda endüstrisinde kullanılmaktadır. Gıda endüstrisinde kullanılan oran çok düşük olup, bira sanayinde kullanılan oran her geçen yıl artmaktadır (Anonim 2014b).

Tahıllarda üretimi sınırlayan en önemli faktörler abiotik ve biotik stres faktörleridir ve bunların içinde fungal hastalıkların neden olduğu kayıplarda zaman zaman ekonomik boyutlarda olabilmektedir. Tahıllarda görülen fungal hastalıkları üç gruba ayırabiliriz;

bunlardan ilki kök ve kök boğazı hastalıkları, ikincisi sap ve yaprak hastalıkları, üçüncüsü ise başak hastalıklarıdır. Kök ve kök boğazı hastalıkları bölgemizde ve ülkemizin diğer bölgelerinde bazı yıllarda önemli verim düşüşlerine sebep olan ve her geçen yıl zararının gittikçe arttığı gözlenen hastalıklardır (Demirci 2003). Kök ve kök boğazı çürüklüğünü oluşturan etmenler genelde bir veya bir kaç tane olmayıp bir kompleks etmenler grubudur. Farklı alanlarda farklı kompozisyonlar görülmekte, bir etmen bir yerde hakim durumda iken bir başka yerde başka bir etmen hakim duruma geçebilmektedir. Hububatta en çok Fusarium spp. (F. graminearum, F. culmorum, F.

nivale, F. avenaceum, F. poae vb.), Rhizoctonia spp. (R. solani, R. cerealis ve R.

(15)

3

oryzae), Pythium spp., Gaeumannomyces graminis var. tritici, Bipolaris sorokiniana, Pseudocercosporella herpotrichoides ve Altenaria spp. kök ve kök boğazı hastalıklarına yol açarlar (Oswald 1950, İren 1962, Yılmazdemir 1976, Aktaş 1982, Aktaş vd. 1996).

Tahıllarda görülen kök ve kök boğazı çürüklüğü, başak yanıklığı ve kar küfü hastalıklarının önemli bir kısmına neden olan organizma grubu Fusarium türleridir.

Fusarium cinsi funguslar içerdikleri tür sayılarının fazla, enfekte ettikleri konukçu dizilerinin geniş ve dünya üzerindeki farklı ekolojik ortamlarda varlıklarına rastlanabilir olmaları nedeniyle büyük öneme sahiptirler (Booth 1971).

Bu etmenler her şeyden önce bitkinin kök ve kök boğazı kısımlarında etkili oldukları için, bitki köklerinin besin emme kapasitelerini düşürürler. Tahıl kök ve kök boğazı çürüklüğü hastalıkları dünyada tahıl ekim alanlarının hemen hemen her tarafında görülür. Gerekli tedbirlerin alınmadığı ve çevre şartlarının da uygun olduğu durumlarda kök çürüklüğü hastalıkları hızla yayılmaktadır.

Çizelge 1.1 Kırşehir ve Kırıkkale illerinde buğday ve arpa ekiliş alanları ve üretim miktarları (Anonim 2014c).

Önemli tahıl üreticisi konumundaki ülkemizde özellikle 3.643.799 ha toplam işlenen alan ve 1.825.231 ha tahıl hasat edilen alana sahip Orta Anadolu Bölgesi’nde (Anonim 2014a), buğday ve arpa tarlalarında geçmişten günümüze kadar tespit edilen Fusarium

İLLER

BUĞDAY ARPA Ekilen

Alan(da)

Üretim(ton) Ekilen Alan(da)

Üretim(ton)

Kırşehir 1.077.936 218.957 661.648

137.357

Kırıkkale 1.150.002 210.966 390.185

98.474

(16)

4

spp., Rhizoctonia spp., Pythium spp., Helminthosporium spp., Bipolaris sorokiniana, Drechslera sorokiniana, Ophiobolus graminis, Pseudocercosporella herpotrichoides etmenlerinin kök ve kök boğazında neden olduğu hastalıklar önemli verim kayıplarına yol açmaktadır (Soran ve Damgacı 1980, Aktaş ve Bora 1981, Aktaş 1982, Kınacı ve Kınacı 1991, Muratçavuşoğlu ve Hancıoğlu 1995, Aktaş vd. 1997, 2000, 2009, Yıldırım vd. 1999, İlhan ve Aşan 2001, Erginbaş vd. 2007, Hekimhan vd. 2007, Araz vd. 2010, Ünal ve Dolar 2011, Ünal vd. 2013). Tahıl hastalıkları ile ilgili yapılan gerek tespit gerekse yaygınlık çalışmalarında İç Anadolu Bölgesi’nde geniş ekim alanlarına sahip illerin hastalık durumu ortaya konulmuş ancak ekim alanı daha sınırlı olan Kırşehir ve Kırıkkale illerindeki (Çizelge 1.1) kök hastalıkları konusunda günümüze kadar detaylı çalışma yapılmamıştır.

Bu çalışmada Kırşehir ve Kırıkkale illerindeki arpa ve buğday ekim alanlarında sorun olan kök ve kök boğazı hastalıklarının tespit edilmesi amaçlanmıştır. Söz konusu iki ilde belirlenecek olan hastalık profilinin bu hastalıklarla mücadele çalışmalarına katkı sağlayacağı düşünülmektedir.

(17)

5 2. KAYNAK ÖZETLERİ

Kök ve kök boğazı fungal hastalıkları buğday ve arpa verimini sınırlayan en önemli faktörler arasında yer almaktadır. Bitki kök sağlığı, bitkinin ortamdaki besin maddelerini en iyi şekilde değerlendirmesi, değişik çevre faktörlerine uyumu açısından oldukça önemlidir. Kök ve kök boğazı çürüklüğü hastalıklarının belirtisi tohumların çimlenememesi, toprak yüzüne çıkamaması veya çıktıktan sonra ölmesi gibi gelişme döneminin erken devrelerinde etkisini gösterebilir. Ancak, esas belirti ve etkiler kardeşlenme döneminden sonraki devrelerde kendini göstermektedir. Kök sisteminin hastalıklı olması halinde kök yoğunluğu ve derinliği azalmakta, bu nedenle bitki topraktaki besin maddesini yeterince alamamakta, kullanabildiği toprak profili daha yüzzeysel kalmakta, hareketli besin maddeleri topraktan yıkanıp gitmektedir (Cook 1992).

Ülkemizde ve dünyada tahıllarda görülen hastalıklar üzerinde yapılan birçok araştırma bulunmaktadır. Bu araştırmaların büyük bir kısmını sap, yaprak ve başaklarda görülen hastalıklar oluşturmaktadır. Kök ve kök boğazı hastalıkları ile ilgili daha az sayıda çalışma mevcuttur. Dünyada ve ülkemizde buğday kök ve kök boğazı çürüklüğünün, bölgelere ve etmenlere bağlı olarak uygun koşullarda % 80’lere varan zarar yapabildiği belirlenmiştir (Mishra 1973, Finci 1979, Huber ve McCay-Buis 1993, Aktaş vd. 1997).

2.1 Buğday ve Arpalarda Kök ve Kökboğazı Hastalıklarının Tespiti ile İlgili Dünyada Yapılan Çalışmalar

Amerika’da tahıllarda kök ve kök boğazı çürüklüğüne neden olan en yaygın patojenler;

Drechslera sorokiniana, Fusarium roseum f. sp. cerealis, Ophiobolus graminis ve Fusarium nivale, yaygın patojenler; Pythium graminicolum, Sclerotium rolfsii ve Rhizoctonia solani ve daha az yaygın patojenler; Fusarium moniliforme ve Fusarium roseum olarak üç gruba ayrılmıştır (Oswald 1950). Seemüller (1968) tarafından Almanya’da yapılan bir çalışmada Fusarium tricinctum, F. sporotrichioides ve F.

poae’nin buğdayın köklerinde etkili olduğu saptanmış ve yine Almanya’da buğday alanlarında Fusarium türlerinin % 60-80 oranında verim kaybına neden oldukları da

(18)

6

Mishra (1973) tarafından belirtilmiştir. Kanada ve Amerika gibi ülkelerde de Fusarium’un neden olduğu kök ve kök boğazı hastalıklarından dolayı oluşan kayıplar ise % 17’ye ulaşmaktadır (Mathieson vd. 1990).

Cook ve Christen (1976), Fusarium culmorum, Fusarium graminearum ve Gaeumannomyces graminis’i buğday kök ve kök boğazı çürüklüğü etmenleri olarak belirlemişler ve Fusarium culmorum’un daha kuru koşullarda etkili olduğunu bildirmişlerdir.

Waller (1979), İngiltere’nin Rothamsted, Hertfordshire, Woburn, Bedfordshire ve Saxmundham, Suffolk bölgelerindeki buğday ve arpa ekim alanlarında 1967, 1970 ve 1971 yıllarında yaptığı surveylerde bu alanlarda Pythium çürüklüğünün yaygın olduğunu bulmuştur. Özellikle fosfat içeren topraklarda ve serin-nemli iklimlerde arpadaki görülme ve zarar oranın büyük olduğu ve özellikle Pythium arrhenomanes ve P. graminicola’nın arpalarda daha patojen olduğunun tespit edildiği bu çalışmada hastalık nedeniyle kök gelişiminin önemli ölçüde sınırlandığı da gözlenmiştir.

Amerika’nın Colorado ve Wyoming eyaletlerinde yapılan iki yıllık bir çalışmada kışlık buğdayda kök ve kök boğazı çürüklüğüne neden olan fungal etmenler incelenmiştir.

İzolasyonlardan 852 farklı fungal izolat elde edilmiş ve yapılan patojenisite çalışması sonucunda 408’inin patojen olduğu saptanmıştır. Patojen olan türlerden Bipolaris sorokiniana % 34 oranında elde edilmiştir. Bunlardan başka Fusarium acuminatum, F.

avenaceum, F. culmorum, F. equiseti, F.graminearum, F. oxysporum, F. sambucinum, F. solani ve F. tricinctum türlerini içeren Fusarium cinsi funguslar % 55’lik bir oranda izole edilmişlerdir (Hill vd.1983).

Windels ve Holen (1989), Amerika’nın Minnesota Eyaleti buğday ekim alanlarında 3 yıl süreyle yaptıkları survey çalışmalarında kök ve kök boğazından izolasyonlar yaparak hastalığa yol açabilecek fungal populasyonları incelemişlerdir. İzolasyon sonuçlarına göre Bipolaris sorokiniana % 76’lık oranla en çok izole edilen tür olarak belirlenirken, bunu Fusarium cinsi funguslar takip etmiştir. Bu cinse ait türler içerisinde Fusarium

(19)

7

graminearum (Grup 2) % 16, F. culmorum % 6, F. acuminatum % 3, F. poae % 2 ve F.

avenaceum % 1’lik oranda izole edilmişlerdir. Patojen olabilecek bu türlerden başka dokular etrafında Alternaria, Aspergillus, Epicoccum, Nigrospora, Penicillium, Pythium, Trichoderma ve Rhizoctonia cinsi fungusların gelişim gösterdikleri bildirilmiştir.

Çin’in Jiangsu Bölgesi’ndeki buğday ve arpa tarlalarında yapılan bir çalışmada Rhizoctonia solani ve R. cerealis türleri tespit edilmiştir. Buğday bitkilerinden izole edilen 50 izolatın CAG 1 (44), CAG 3 (1), CAG 6 (1), AG C1 (2) ve AG 5 (2) anastomosis gruplarına ait olduğu, arpadan izole edilen 23 izolatın ise CAG 1 (18), CAG 2 (1), AG E (1) ve AG 5 (2) gruplarına ait olduğu saptanmıştır. Yapılan patojenisite testlerinde R. cerealis CAG 1 buğday ve arpada en yaygın ve virulent grup olarak bulunmuştur. Bunu AG 5 izlemiştir. Bu çalışma buğday ve arpada keskin göz lekesinin ana sebebinin CAG 1 anastomosis grubu olduğunu ortaya koymuştur (Xia ve Li 1989).

Birçok ürünü kapsayan bir çalışmada ise yaprak kını lekesi belirtisi gösteren buğday ve arpa bitkilerinden çift çekirdekli Rhizoctonia spp., çeltikden AG 11A, mısırdan ise AG 11A ve AG 4 anastomosis grupları izole edilmiştir (Chen vd.1990).

Amerika’nın Kuzeybatı Pasifik Bölgesi’nde yapılan bir çalışmada 45 buğday ve arpa tarlasındaki bitki ve topraktan elde edilen 104 izolat tanımlanmış ve bunların Rhizoctonia solani AG 8 AG 4, AG 3, AG 5, AG 9, AG 10, R. oryzae WAG 0, çift çekirdekli AG C I, AG D, AG E, AG H ve AG K anastomosis gruplarına ait olduğu tespit edilmiştir (Ogoshi vd.1990).

Pencap ve Pakistan’da yapılan çalışmada buğday alanlarında Rhizoctonia solani’nin kök ve kök boğazı çürüklüğüne neden olduğu ve hastalık yoğunluğunun az yağışlı ve yüksek sıcaklığa sahip alanlarda ve üst üste hububat yetiştiriciliği yapılan yerlerde daha yüksek olduğu saptanmıştır (Kishwar vd. 1994).

(20)

8

Kuzeybatı Pasifik’te (ABD) 1993-94 yıllarında yapılan bir survey çalışmasında 288 buğday ekim alanından 1000’den fazla Fusarium izolatı elde edilmiş ve bu cinse ait fungus türlerinin sözü edilen bölgede sap çürüklüğü hastalığından sorumlu olduğu bildirilmiştir. Fusarium graminearum (Grup 1) bunlar içerisinde % 27,4’lük oranla en çok izole edilen tür olarak belirlenirken bunu % 7,3 ile F. culmorum izlemiştir. Bunun yanında birçok bölgede sap çürüklüğünün asıl nedeni olan Bipolaris sorokiniana çok düşük bir oranda izole edilmiştir. Ayrıca Alternaria, Aspergillus, Cephalosporium, Chaetomium, Cladosporium, Fumago, Heterosporium, Mucor, Penicillium, Pythium, Rhizoctonia, Stemphylium ve Verticillium cinsi funguslar yine bu dokulardan gelişen etmenler arasında yer almıştır (Smiley ve Patterson 1996).

Milus vd. (1996), Arkansas’da işlemesiz yetiştirme sisteminin buğday hastalıklarıyla ilişkisini incelemişlerdir. Araştırma, burada yaygın olarak kullanılan soya fasulyesi- buğday ekim nöbeti yapılan alanlarda yürütülmüş, bu üretim sistemi altındaki birkaç buğday tarlası ikinci yılında test edilmiştir. Çalışma sonucunda Bipolaris sorokiniana, Fusarium spp., binükleat Rhizoctonia spp. ve Pythium spp.’yi izole etmişlerdir.

Geleneksel yöntemlerle işlenen tarlalarla karşılaştırıldığında, işlem görmemiş tarlalarda hastalık sıkıntısının daha önemli olduğunu saptamışlardır.

Polonya’da hastalıklı buğday ve arpa alanlarından izole edilen etmenlerin % 89’u çok çekirdekli Rhizoctonia solani AG 8, AG 2-2 ve AG 4 olarak tespit edilmiştir. R. solani AG’lerinin hepsi patojen olarak bulunmuştur. Bulaşık alan dışından izole edilen AG 8 grubu Rhizoctonia’lar yüksek virulent bulunmamıştır (Frugal-Wegrzycka vd. 1998).

İran’da kök ve başak çürüklüğü gözlenen buğday alanlarından alınan örneklerden Rhizoctonia AG I, AG-G, AG Bb, AG 4 ve AG 5 izole edilmiş fakat sadece AG 5’in çürüme ve kahverengileşmelere neden olduğu anlaşılmıştır (Ravanlou ve Banihashemi 2002).

Boshoff vd. (1996), Güney Afrika’da, sera koşullarında yaptıkları çalışmada, buğdayda Fusarium graminearum’un 13,8ºC’ye göre 26,4ºC’de daha patojen olduğu gözlemişken,

(21)

9

F. crookwellense için bunun tam tersinin olduğunu görmüşlerdir. Fusarium graminearum (teleomorph Gibberella zeae) küçük taneli hububatta dünya çapında Fusarium başak yanıklığına neden olan tek en baskın, en yaygın ve yok edici patojen olarak tespit edilmiştir. Avrupa’da ise F. culmorum, F. avenaceum ve F. poae (Botallico 1998, Waalwijk vd. 2003) ve Avustralya’da F. pseudograminearum (teleomorph Gibberella coronicola) gibi (Chakraborty vd. 2006) diğer Fusarium türleri de Fusarium başak yanıklığında önemli bir role sahiptirler.

Fusarium graminearum Grup 1, Fusarium pseudograminearum sp. nov. olarak yeniden tanımlanmış ve isimlendirilmiştir. Ayrıca yapılan çalışmalar sonucunda F.

pseudograminearum’un buğdayda taç çürüklüğü neden olduğu tespit edilmiştir (Aoki ve O’Donnell 1999).

Taç çürüklüğü (Fusarium graminearum) ile ilgili yapılan başka bir çalışmada bu hastalığın Avustralya’da buğday yetiştirilen büyük bir coğrafi bölgeyi kapladığı tespit edilmiş, ayrıca F. graminearum ile birlikte Fusarium başak yanıklığı ve taç çürüklüğüne neden olabildiği belirlenmiştir (Akinsanmi vd. 2004).

Li vd. (2008) tarafından yapılan başka bir çalışmada, Fusarium pseudograminearum ile inokule edilen buğday filizlerindeki taç çürüklüğünün hastalık şiddeti tespit edilmeye çalışılmış ve bunu için bir kaç teknik kullanılmıştır. Sonuç olarak spor süspansiyonuna batırılan 1-4 günlük filizlerde şiddetli taç çürüklüğü simptomları görülmüştür. Çin’in 5 milyon hektar civarında ekim alanı ile en fazla buğday üretimine sahip olduğu Henan eyaletinde, buğdayda taç çürüklüğüne neden olan Fusarium pseudograminearum ilk defa rapor edilmiş ve gelecekte bu bölgede önemli bir buğday patojeni olabileceğini ileri sürülmüştür (Li vd. 2012).

İngiltere’de 260 farklı bölgeden yapılan örneklemelerde Fusarium culmorum, F.avenaceum ve Microdochium nivale türlerinin buğdayda sap çürüklüğünün nedeni olan Fusarium türleri olduğu belirlenmiştir. F. culmorum bu türler arasında en sık izole

(22)

10

edilen tür olup bunu sırasıyla M. nivale ve F. avenaceum türleri takip etmiştir.

İzolasyonlardan elde edilen sonuçlara göre bu fungusların kök kolonizasyonlarında birbirleri ile ciddi anlamda herhangi bir rekabet göstermediği belirlenirken, ekolojik koşulların yıldan yıla değişiklik göstermesi ile fungal populasyonların değişerek bitkilerdeki enfeksiyon oranlarının bu olaydan büyük ölçüde etkilendiğini öne sürülmüştür (Pettitt vd. 2003).

Avrupa’da kışlık buğdaylarda F. avenaceum, F. culmorum, F. graminearum ve F.

croockwellense’in kök çürüklüğü ve başak yanıklığına neden olduğu da değişik araştırıcılar tarafından rapor edilmiştir (Parry ve Nicholson 1996, Khan vd. 2005).

Backhouse vd. (2004), Avustralya’nın doğusunda 1996 ve 1999 yılları arasında yaptıkları bir çalışmada; buğday, arpa ve durum buğdayının yetiştirildiği 409 farklı tarlada Fusarium türlerinin neden olduğu kök ve kök boğazı çürüklüğünü incelemişlerdir. F. pseudograminearum ve F. culmorum türlerinin bu hastalıkta en büyük paya sahip olduğu saptanmıştır. Hastalık gelişimi F. culmorum’un hüküm sürdüğü bölgelerde daha çok iklimsel nedenlerden etkilenmiştir. Diğer Fusarium türlerinden F. avenaceum, F. crookwellense ve F. graminearum türlerinin izolasyon sıklığı daha düşük seviyede kalmıştır.

Strausbaugh vd. (2004) tarafından Güney Idaho’da yürütülen çalışmada buğday ve arpada yaygın olan kök çürüklüğü hastalıkları araştırılmış ve bu amaçla 2001 ve 2002 yıllarında surveyler düzenlenmiştir. Bipolaris sorokiniana ve Fusarium culmorum’un en çok izole edilen ve sera koşullarındaki patojenisite testlerinde en virulent olan funguslar olduğu ve kök lezyonlarından izole edilen diğer fungusların ise Fusarium spp., R. solani ve Gaeumannomyces graminis var. tritici olduğu bu çalışma sonucunda tespit edilmiştir. Yine Güney Idaho’da yürütülen diğer bir çalışmada buğday ve arpa köklerinden izole edilen Fusarium spp.’nin patojenisitesi incelenmiştir. Bu çalışmanın sonucunda F. acuminatum, F. reticulatum ve F. culmorum’un kök lezyonları oluşturduğu; F. acuminatum, F. equiseti ve F. semitectum’un ise toplam kök uzunluğu

(23)

11

üzerinde en büyük etkiyi yapan funguslar olduğu gözlenmiştir. Ayrıca denemede F.

pseudograminearum ve F. graminearum da tespit edilmiştir (Strausbaugh vd. 2005).

Fernandez vd. (2007), Kanada’nın Güney Saskatchewan bölgesinde 1999 ve 2001 yılları arasında yaptıkları survey sonucunda 137 arpa örneği toplamışlardır. Fusarium başak yanıklığına neden olan Fusarium spp. aynı zamanda tahıllarda taç ve kök çürüklüğüne de neden olduğu için örnekler taç altı boğumlarında renk değişikliği olan yerlere ve fungusların izolasyon yüzdelerine göre alınmıştır. Yaygın izole edilen Fusarium spp., Fusarium başak yanıklığına neden olan F. avenaceum, F. culmorum ve F. graminearum’u içerdiğini en yaygın izole edilen diğer fungusun Cochliobolus sativus olduğunu bildirmişlerdir. Taheri vd. (2011)’nin Saskatchewan’da değişik ürünlerde yürüttükleri survey çalışmaları sonucunda durum buğdayı, nohut ve bezelyede Fusarium redolens ilk defa rapor edilmiştir. Kök ve kök boğazındaki nekrotik lekelerden ve renk değişikliği olan kısımlardan izole edilen fungus patojenisite testine tabi tutulmuştur. Patojenisite testleri fungusun; bitkilerin kök, kök boğazı ve filizlerinde lezyon ve/veya renk değişikliğine neden olduğunu göstermiş ve hastalık şiddeti değerleri buğdayda diğer iki bitkiye göre daha düşük bulunmuştur.

Zhao ve Lu(2008), Çin’in Shandog Bölgesi’nde buğday tohum ve köklerinden Fusarium sinensis sp. nov.’un 2 streynini izole etmişlerdir. Bunların ürettiği fusiform- reniform ve napiform mikrokonidileri ve neredeyse F. dlaminii ile aynı boyutlara sahip klamidosporları ile F. dlaminii’ye benzediği tespit edilmiştir. Yapılan sekans analizlerinde F. avenaceum, F. tricinctum, F. acuminatum türlerinden farklı olduğu tespit edilmiştir.

Yapılan başka bir çalışma ile enniatins ve moniliformin mikotoksinleri ile tahıl tanelerinin bulaşmasından sorumlu FHB kompleksine ait olan F. tricinctum’un tespitini kolaylaştıran bir PCR protokolü açıklanmıştır. Uygulamada Kuzey Polonya orijinli buğday tohum örnekleri kullanılmış ve 13 pozitif örnek bulunmuştur. Ayrıca, bunlardan 11 örnek moniliformin ve/veya antibiyotik Y ile bulaşık olduğu tespit edilmiştir (Kulik 2008).

(24)

12

Obanor vd. (2010) tarafından buğday ve arpada başak yanıklığı ile kök boğazı çürüklüğüne neden olan Fusarium culmorum’un Avusturalya, Avrupa, Batı Asya ve Kuzey Afrika’nın düşük sıcaklıklı iklimlerinde yaygın ve önemli bir patojen olduğu tespit edilmiştir. Küçük taneli tahıllarda, özellikle arpa ve buğdayda başak yanıklığı, kök ve kök boğazı çürüklüğüne neden olan F. culmorum’un dünyadaki buğday yetiştirilen alanlardaki en önemli patojenlerden biri olduğu ve bu patojenin yanı sıra F.

pseudograminearum ve F. graminearum’un da aynı öneme sahip olduğu değişik araştırıcılar tarafından bildirilmektedir (Kosiak vd. 2003, Scherm vd. 2013).

Kışlık buğday üretiminin geniş alanlarda yapıldığı Arjantin’nin Azul, Buenos Aires bölgelerindeki tarlalardan temin edilen buğday tohumları patojenler açısından incelenmiş ve tohum örneklerinden Fusarium tricinctum ve F. acuminatum izole edilmiştir. Yapılan patojenisite testleri sonucu etmenler patojen olarak kaydedilmiş ve Fusarium tricinctum Arjantin’de buğdaylarda ilk kayıt olarak bildirilmiştir (Castañares vd. 2011).

Buğday ve arpada kök ve taç çürüklüğüne neden olan tohum kökenli patojenlerin tespiti ile ilgili yapılan çalışmada Bipolaris sorokiniana ve Alternaria alternata hemen hemen tüm tohum örneklerinden izole edilmesine karşın Fusarium türleri sadece iki arpa çeşidinin tohumlarından izole edilmiştir. Yapılan patojenisite çalışmaları sonucunda enfekteli arpa ve buğday tohumlarından gelişen fidelerde taç ve kök çürüklüğüne neden olan etmenin Bipolaris sorokiniana olduğu görülmüştür. Bu çalışmanın sonucunda buğday ve arpada taç ve kök çürüklüğünde B. sorokiniana’nın tohum kökenli inokulumunun rolü doğrulanmış ve arpada siyah nokta hastalığının B.

sorokiniana ile ilişkisi Oman’da ilk olarak ortaya konulmuştur (Al-Sadi ve Deadman 2010).

Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan bir çalışmada 14 bölgede 114 buğday ve arpa tarlasından toplanan toprak örneklerinden yapılan izolasyonlar sonucunda elde edilen 51 izolatın % 27’sini Rhizoctonia solani AG 2-1 ve % 39’unu R. oryzae (Waitea circinata) izolatları oluşturmuştur. Geriye kalanlarını ise Rhizoctonia solani AG 3, AG 4, AG 10

(25)

13

ve AG 11; ve Ceratobasidium sp. AG A ve AG I oluşturmuştur. Serada yapılan patojenite çalışmalarında izolatların çoğunluğunun cüceleşme ve tipik kök hastalığı simptomları meydana getirmiştir (Schroeder vd. 2011).

Castellá ve Cabañes (2014), İspanya’daki buğdaylardan izole edilen Fusarium incarnatum - equiseti türleri kompleksine ait elde ettikleri 51 izolatı morfolojik ve moleküler yöntemler ile incelemişler ve klasik teşhis yöntemleri ile F. equiseti olarak tanımlanan izolatların FIESC -5 ve FIESC -14 olmak üzere iki farklı filogenetik türe ait olduklarını, filogenetik türler ve cografik bölge arasında da korelasyonun olduğunu belirtmişlerdir.

2.2 Buğday ve Arpalarda Kök ve Kökboğazı Hastalıkları ile İlgili Türkiye’de Yapılan Çalışmalar

Ülkemizde bu konudaki çalışmalar son yıllarda ağırlık kazanmıştır. Bunlardan; Edirne, Tekirdağ ve Kırklareli illerinde buğday kök ve kök boğazı hastalığına neden olan fungal etmenleri belirlemek amacıyla yapılan çalışmada, en yaygın patojen Fusarium spp.

olarak tespit edilmiş, bunu sırasıyla Alternaria spp., Helminthosporium spp., Dreschlera spp., ve Pythium spp. takip etmiştir (Yılmazdemir 1976).

Ankara ili buğday ekim alanlarında Soran ve Damgacı (1980) tarafından yapılan survey çalışmaları sonucunda R. solani, Pythium spp., Fusarium spp. ve Helminthosporium sativumtürlerinin buğdayda kök ve kök boğazı çürüklüğüne yol açtığı belirlenmiştir. İç Anadolu Bölgesi’nde yapılan diğer bir çalışmada ise buğday ve arpa ekim alanlarında kök ve kök boğazı hastalığına neden olan etmenlerden biri olan Drechslera sorokiniana’nın, bölgede % 8,25 hastalık şiddeti oluşturduğu ve kaybın 121 kg/ha olduğu bildirilmiştir (Aktaş ve Bora 1981).

Aktaş (1982), Orta Anadolu Bölgesi’nde yaptığı survey çalışmalarında Drechslera sorokiniana etmeninin daha çok kök çürüklüğü oluşturduğunu saptamıştır.

(26)

14

Orta Anadolu ve geçit kuşağında arpa ve buğday hastalıklarını inceleyen Kınacı ve Kınacı (1991) tarafından kök ve kök boğazı hastalığına neden olan Helminthosporium sativum, Ophiobolus graminis, Fusarium culmorum, Phaeosphaeria herpotrichoides saptanmıştır. Aktaş ve Tunalı (1994) Samsun ve yöresinde hububat kök ve kök boğazı çürüklüğü hastalık etmenleri olarak; Rhizoctonia cerealis, Alternaria alternata, F. graminearum, F. moniliforme, F. equiseti, F. culmorum, Acremonium kiliense, Drechslera sorokiniana, Pseudocercosporella herpotrichoides, Ophiobolus graminis, Phomas spp., Pythium graminicola ve Stemphylium herbarum’u tespit etmişlerdir. Bu etmenlerden Rhizoctonia cerealis, F. moniliforme, F. culmorum, Drechslera sorokiniana, Ophiobolus graminis, Pythium graminicola ve Pseudocercosporella herpotrichoides’in hububat kök ve kök boğazı çürüklüğü hastalık etmenlerinden yöre için en önemlileri olduğu belirlenmiştir.

Muratçavuşoğlu ve Hancıoğlu (1995) tarafından Ankara ili buğday ekim alanlarında kök boğazı ve kök hastalıklarına neden olan Fusarium türlerinin F. graminearum, F.

culmorum, F. acuminatum ve F. heterosporum olduğu, R. cerealis ve R. oryzae’nin kök ve kök boğazı çürüklüğü hastalığına neden olan fungal etmenler arasında yer aldığı saptanmış, bölgede en çok yaygınlık gösteren türün F. acuminatum olduğu belirtilmiştir.

Bölgeden izole edilen türlerin % 57,1’ini F. acuminatum, % 28,6’sını F. graminearum ve % 14,2’sini ise F. culmorum türü oluştururken çok az sayıda da F. heterosporum türüne rastlanmıştır.

Konya ilinde hububat ekim alanlarında kök ve kök boğazı hastalık yoğunluğu % 28 olarak saptanmış ve bu ilde hastalığa neden olan etmenlerin Fusarium spp., Rhizoctonia cerealis ve Drechlera sorokiniana olduğu bildirilmiştir (Aktaş vd. 1995).

Aktaş vd. (1996) tarafından yapılan bir çalışmada Sakarya ili yöresindeki buğday alanlarında görülen kök ve kök boğazı çürüklüğü hastalığının % 63,9 oranında yaygınlık gösterdiği ve ayrıca Fusarium cinsi fungusların, Rhizoctonia cerealis’den sonra en baskın patojen cinsi olduğu belirlenmiştir. Aynı araştırıcıların Konya ili ve ilçelerinde yürüttükleri 200 tarlayı içeren survey çalışmalarında bu hastalığın şiddeti %

(27)

15

36,2 olarak hesaplanmıştır. Hastalıklı bitkilerden yapılan izolasyonlarda Dreschlera sorokiniana, Ophiobolus graminis, Fusarium culmorum, F. moniliforme ve Rhizoctonia cerealis türü fungusların, bu hastalıktan sorumlu türler olduğu bildirilirken, bu funguslara ait spor süspansiyonlarının buğday tohumlarına inokule edilmesiyle yapılan verim çalışmalarında patojenlerin % 5-9 oranında dane verimini azalttığı ortaya konmuştur (Aktaş vd. 1999). Bunun yanında Eskişehir ili buğday ekim alanlarında yapılan başka bir çalışmada da benzer sonuçlar elde edilmiş ve bu bölgede görülen hastalık yaygınlığının % 70’lere ulaştığı saptanmıştır (Aktaş vd. 2000).

Yıldırım vd. (1999); Konya, Karaman, Niğde ve Aksaray yörelerinde yürüttükleri çalışmalarında kök ve kök boğazı etmenlerinden Konya çevresinde Fusarium culmorum; Karaman ve Niğde illerinde Drechslera sorokiniana; Aksaray ilinde ise Rhizoctonia spp.’nin daha yaygın olduğunu belirlemişlerdir. Ayrıca kök ve kök boğazı çürüklüğü için bitki sıklığı, münavebe, yağış ve rutubet gibi iklim faktörlerinin bitkilerin hastalığa yakalanmasında etkili olduğunu gözlemişlerdir. Bunu takip eden yıllarda Konya ve Sakarya illeri tahıl ekim alanlarında kök ve kök boğazı çürüklüğüne neden olan etmenler Fusarium culmorum, R. cerealis ve D. sorokiniana olarak bildirilmiştir (Aktaş vd. 1995,1996 ve 1999).

Erzurum yöresinde Eken ve Demirci (1998) tarafından 1994 ve 1995 yıllarında buğday ve arpa bitkilerinin kök ve kök boğazından yapılan izolasyonlar sonucunda Drechslera sorokiniana izole edilmiş ve hastalık oranı tarla şartlarında buğdayda % 46,8 ile % 48,9;

arpa da % 51,1 ile % 54,3 olarak saptanmıştır. Yine Erzurum’da yapılan diğer bir çalışmada 1992-95 yılları arasında buğday ve arpadan 98 Rhizoctonia spp. izole edilmiştir. Bunların % 78’inin R. solani AG 2 tip1, AG 3, AG 4, AG 5 ve AG 11; % 10’unun AG I ve AG K ve diğerlerinin ise Waitea circinata var. circinata olduğu tespit edilmiştir. Yapılan patojenisite testlerinde AG 4 ve AG 11 en virulent grup olarak bulunmuştur (Demirci 1998).

Bursa ili buğday alanlarındaki kök ve kök boğazı fungal hastalıkları üzerinde yürütülen bir çalışmada ise, bölgedeki hastalığa yakalanma oranı, 1996 ve 1997 yıllarında

(28)

16

sırasıyla % 14,53 ve % 11,27; yaygınlık oranı ise % 38,82 ve % 37,97 olarak saptanmış, yapılan izolasyonlarda en yüksek oranda Fusarium spp., Rhizoctonia cerealis, Alternaria alternata ve Drechslera sorokiniana elde edilmiştir (Arslan ve Baykal 2001).

Aynı araştırıcılar kök ve kök boğazı fungal patojenleri Fusarium culmorum, F.

graminearum ve Rhizoctonia cerealis’e karşı bazı buğday çeşitlerinin reaksiyonlarını ve tohum koruyucu fungisitlerin F. culmorum’a etkisini araştırdıkları çalışmalarının sonucunda reaksiyonları araştırılan 8 buğday çeşidinden Saraybosna’nın F.culmorum’a orta derecede duyarlı (MS), F. graminearum ve R. cerealis’e ise duyarlı (S) olduğunu, diğer 7 çeşitin ise söz konusu 3 patojene de duyarlı (S) bulunduğunu bildirmişlerdir (Arslan ve Baykal 2002).

Eskişehir ili yöresinde ekili buğday ve arpa tarlalarından 218’i hububat kök ve kök boğazı çürüklüğü yönünden incelenmiş ve 194 tarla bulaşık bulunmuştur. Bulaşık tarlalardan alınan örneklerden 14 adeti Fusarium spp., 3 adeti Drechslera spp., 2 adeti Alternaria spp. ile birer adedi de Ophiobolus graminis, Ulocladium atrum, Nigrospora oryzae ve Phoma spp. ve steril fungus olmak üzere 8 cinse ait 24 fungal tür saptanmıştır (Aktaş vd. 2000).

Demirci ve Dane (2003), Erzurum’da yetişen kışlık buğdayların taç ve taç altı boğumlardan topladıkları örneklerle yaptıkları çalışmalarda Fusarium acuminatum, F.

equiseti, F. oxysporum, F. tabacinum F. solani ve Microdochium nivale’yi izole etmişlerdir. Patojenisite testleri sonucunda; F. acuminatum, F. equiseti, F. oxysporum ve F. solani çok az virulent çıkarken, M. nivale en yüksek hastalık şiddetine neden olan fungus olarak tespit edilmiştir. F. tabacinum ise patojen bulunmamıştır. Ayrıca M.

nivale ve F. tabacinum, Türkiye’de buğdaydan ilk kez rapor edilmiştir.

İzmir, Denizli ve Aydın illerinde buğday bitkilerinin kök ve kök boğazından yapılan izolasyonlarda yüksek oranda Fusarium spp., Rhizoctonia cerealis, Alternaria alternata ve Dreschlera sorokiniana izole edilmiş ve izole edilen funguslar içerisinde en patojen türler R. cerealis ve F. culmorum olarak belirlenmiştir (Uçkun ve Yıldız 2004).

(29)

17

Erginbaş vd. (2007) yaptıkları çalışma ile Eskişehir ilinde buğdayda kök çürüklüğüne neden olan Fusarium culmorum, F. graminearum, F. moniliforne ve B. sorokiniana’nın biyolojik kontrolünde kullanılabilecek aktinomiset izolatlarını belirlenmesini amaçlamışlar; 03.03, 26.07, 97.03, 129.01 numaralı aktinomiset izolatları sırasıyla F.

moniliforme’ye karşı % 71, F. culmorum’a karşı % 67, B. sorokiniana’ya karşı % 44 ve F. graminearum’a karşı % 63 oranlarında etkili bulmuşlardır.

Yapılan başka bir çalışmada in vitro şartlarda etkili bulunan bazı Trichoderma spp.’lerinin biyolojik mücadelede kullanılabilirliği araştırılmıştır. Bu amaçla buğdayda kök ve kök boğazı hastalığı etmeni Fusarium spp. izolatlarından 15 tanesi seçilmiş ve bunların gelişen kültürlerinden agar diskleri alınarak saksıda toprağa karıştırılarak inokülasyon yapılmıştır. Yapılan çalışmalar sonucunda F. semitectum 41 ve F.

pseudograminearum 40 ile inokule edilen bitkiler en fazla hastalanırken, F. equiseti 23- 2-1 ise en az hastalandıran tür olmuştur. Trichoderma spp. ise ilaçlardan sonra 2. sırayı almıştır (Tunalı vd. 2007).

Bezostaya-1 ve Kınacı-97 ekmeklik buğday çeşitlerinde farklı ekim sıklıklarının kök ve kök boğazı hastalıkları üzerine etkisinin araştırıldığı bir çalışma, Orta Anadolu’da Konya-Çumra’da 2000-2004 yılları arasında 4 yıl süre ile yürütülmüştür. İnokulumlu bloklarda tohumlar Bipolaris sorokiniana, Fusarium culmorum ve Fusarium pseudograminearum patojenleri ile inokule edilmiştir. Ortalama tane verimleri Kınacı- 97’de 301 kg/da, Bezostaya-1’de 292 kg/da olarak belirlenmiş, hastalık şiddetleri ortalaması ise Kınacı-97’de % 49, Bezostaya-1’de % 46 olarak tespit edilmiştir (Hekimhan vd. 2007).

Adana yöresi buğday ekim alanlarındaki kök hastalıkları nedenlerinin araştırılması konulu yüksek lisans tez çalışmasında yapılan izolasyonlar sonucunda beş Fusarium, iki Rhizoctonia ve bir Pythium türü patojen olarak elde edilmiştir. Tanımlama çalışmaları sonucunda Fusarium oxysporum, F. semitectum, F. crookwellense türleri belirlenmiştir (Uyanık 2008).

(30)

18

Ülke genelinde tahıl üretim alanlarında buğday ve arpada kök ve kök boğazı çürüklük etmenlerinin araştırılmasının amaçlandığı çalışmada ise en yaygın olarak Fusarium culmorum(% 14), Bipolaris sorokiniana (% 10) ve F. pseudograminearum (% 2) tespit edilmiştir. Ayrıca çok az sıklıkta Gaeumannomyces graminis (% 2) ve Pythium spp (%

3)’ye rastlanmıştır. Rhizoctonia türleri tarlaların % 22’sinde bulunmuştur. Bu türlerin % 2’si R. solani olarak teşhiş edilmiş olup tanımlanamayan diğer Rhizoctonia spp.’lerin R.

cerealis olduğu düşünülmektedir. Birkaç Fusarium türü tahıllarda çok az ya da patojen olmadığı göz önünde bulundurularak, yüksek sıklıktan düşüğe doğru % 11 (F.

oxysporum, F. chlamydosporum), % 10 (F. sporotrichioides), ve % 8 (F. avenaceum ve F. solani) bulunmuştur (Tunalı vd. 2008).

Akgül ve Erkılıç (2009) tarafından Fusarium culmorum’un neden olduğu buğdayda kök, kök boğazı ve sap çürüklüğü hastalığına karşı Çukurova Bölgesi’nde ekimi yapılan veya birçoğu bu bölge için tavsiye edilen 12 farklı ekmeklik buğday çeşidinin tepkileri ve bölgedeki üreticilerce benimsenen bazı gübreleme programları ve farklı fungisit uygulamalarının hastalık gelişimine etkileri araştırılmıştır. Sera koşullarında iki kez tekrarlanan saksı çalışmalarında denemeye alınan buğday çeşitlerinden hiçbirinin hastalığa karşı tolerans göstermedikleri anlaşılmıştır.

Kansu ve Tunalı (2009) tarafından yürütülen çalışmada F. culmorum’un 5 farklı yöreden elde edilen izolatları buğday tohumlarına bulaştırılıp tarlaya ekilmiştir.

Denemede başak yanıklığı hastalığına duyarlı olduğu bilinen Bezostaya buğday çeşidi kullanılmıştır. Tarla koşullarında kurulan denemede hasat dönemindeki bitkilerin kök boğazı bölgesindeki Fusarium Kökboğazı Çürüklüğü şiddetinin % 0-17 arasında değiştiği tespit edilmiştir ve bu hastalığın, çıkış öncesinde verim açısından önemli bir kayba neden olduğu anlaşılmıştır.

Sakarya ilinde yapılan çalışmada, 2007-2008 yılları arasında Sakarya Tarımsal Araştırma Enstitüsünde ve Kirazca İşletmesi’nde yetiştirilen 18 buğday çeşidinde ve Sakarya merkez ilçeye bağlı 4 bölgede de, kök ve kök boğazı hastalıklarının belirlenmesi amaçlanmıştır. Toplanan örneklerden Fusarium graminearum, F.

(31)

19

culmorum, F. subglutinans, F. crookwellense, F. oxysporum, F. moniliforme, F.

dimerum, F. solani, F. equiseti, F. acuminatum, F. sporotrichoides, Rhizoctonia spp.

ve Alternaria spp. belirlenmiştir. Fusarium graminearum, 10 buğday çeşidinden, F.

culmorum 5 buğday çeşidinden elde edilmiştir. Her iki fungusunda patojen olduğu tespit edilmiştir (Araz vd. 2009). Eskişehir ve Sakarya illerinde buğdayda kök çürüklüğü hastalıklarının tespiti ile ilgili yapılan diğer bir çalışmada F. culmorum ve F.

graminearum örneklerden izole edilmiş ve patojenisite testleri sonucunda her iki fungusunda patojen olduğunu saptanmıştır (Araz vd. 2010).

Hekimhan ve Boyraz (2011), saprofit F. oxysporum uygulamasının buğdaylarda F.

culmorum’un neden olduğu kök ve kök boğazı çürüklüğü hastalık şiddeti üzerindeki etkilerini araştırmışlar ve sonuç olarak kullanılan F. culmorum izolatına karşı saprofit F.

oxysporum izolatı hastalık şiddeti üzerinde herhangi bir değişmeye neden olmadığı ortaya konmuştur.

Erginbaş vd. (2011), kontrollü koşullar altında buğdayda F. culmorum’un neden olduğu kökboğazı çürüklüğü hastalık şiddetinin belirlenmesinde farklı inokulasyon metodlarının değerlendirilmesi çalışmasında, sekiz farklı inokulasyon yöntemini (spor süspansiyonunun tohuma bulaştırılması, toz inokulum, disk yöntemi, buğday kepeği + spor süspansiyonu, gövdeye spor süspansiyonu, agar ile gövdeye inokulasyon, gövdeye damla, pipet inokulasyon yöntemi ve kontrol) araştırmışlar; sonuç olarak kısmi dayanıklı ve hassas çeşitler arasındaki en iyi ayrımı sağlayan yötemler: Spor süspansiyonunun tohuma bulaştırılması, toz inokulum yöntemi, disk yöntemi ve gövdeye spor süspansiyonu olarak belirlenmiştir.

Muş, Bitlis ve Van illeri buğday alanlarında, kök ve kök boğazı hastalıklarının yaygınlık ve yoğunluğunu belirlemek için 2009 ve 2010 yıllarında yapılan surveyler neticesinde hastalığın yaygınlık oranları sırası ile Muş’ta % 77,0 ve % 73,7, Bitlis’te % 71,4 ve % 68,5, Van’da % 69,0 ve % 63,2 olarak belirlenmiştir. Şiddet oranları ise yine sırası ile Muş’ta % 12,5 ve % 11,2 Bitlis’te % 14,2 ve % 12,6, Van’da % 8,4 ve % 7,1 olarak tespit edilmiştir. Ayrıca yapılan iki yıllık laboratuar ve teşhis çalışmaları sonucunda Fusarium, Bipolaris, Rhizoctonia, Pythium, Curvularia, Alternaria, Epicoccum, Torula, Penicillium, Rhizopus gibi birçok fungus cinslerine ait izolatlar elde

(32)

20

edilmiştir. Buğdayda kök ve kök boğazında hastalık oluşturdukları bilinen Fusarium ve Bipolaris cinsine ait 78 izolatın ise tür düzeyinde teşhisleri yapılmıştır. En yaygın türlerin B. spicifera (% 17) ve F. acuminatum (% 16,5) olduğu tespit edilmiştir (Ölmez vd. 2011).

Trakya Bölgesi Edirne, Tekirdağ ve Kırklareli illeri buğday ekim alanlarında kök ve kök boğazı fungal hastalıklarının durumunu ortaya koymak için sistematik örnekleme survey yöntemine göre 2006 ve 2007 yıllarında bir survey çalışması yürütülmüştür.

Çalışma sonucunda her iki yılda da örnekleme yapılan tarlaların % 100’ünde hastalık simptomları görülmüş, bütünüyle temiz tarlaya rastlanmamıştır. Ortalama değerler üzerinden Edirne ilinde hastalıklı bitki oranı % 85, Tekirdağ ilinde % 73 ve Kırklareli ilinde ise % 75 olarak belirlenmiştir. Trakya yöresi buğday ekim alanlarında tespit edilen kök ve kök boğazı çürüklüğü ortalama hastalık şiddetleri Edirne ilinde % 37, Tekirdağ ilinde % 29, Kırklareli ilinde ise % 30 olarak belirlenirken çalışma alanının genelinde % 32 olarak tespit edilmiştir. Trakya Bölgesi buğday ekilişlerinde kök ve kökboğazı çürüklüğü fungal hastalıkları ciddi seviyede önemli bir potansiyele sahip olup, hastalık şiddet ve oranını düşürmeye yönelik tedbirler üzerinde durulması önerilmektedir (Hekimhan ve Boyraz 2011).

Çetin vd. (2011), ülkemizde önemli buğday ekim alanlarında Pythium spp.’nin yaygınlığının belirlenmesini amaçladıkları çalışmalarını 2011 yılında Söke, Güney Marmara, Trakya ve Adana’da yürütmüşlerdir. Örneklerde Pythium spp.’nin varlığını belirlemek amacıyla “Pocket Diagnostic Kitler” kullanılmıştır. Yapılan değerlendirmeler sonucunda Söke’de örneklerin % 83,3’ü, Güney Marmara’da % 75’i, Trakya’da % 50’si ve Adana’da % 16,7’si Pythium spp. ile bulaşık bulunmuştur.

Ankara ve Eskişehir illerine bağlı 22 ilçenin 153 köyündeki buğday üretim alanlarına Rhizoctonia türlerinin anastomosis gruplarını ve patojenisitelerini belirlemek amacıyla 2009 yılı üretim sezonunda arazi çalışmaları yapılmış, kök ve kök boğazında lezyon ve cüceleşme belirtisi gözlenen bitkilerden ve rizosfer toprağından izolasyonlar yapılmıştır.

Bitkilerden yapılan izolasyonlarda 14, topraktan yapılan izolasyonlar sonucunda ise 29

(33)

21

olmak üzere toplam 43 adet Rhizoctonia izolatı elde edilmiştir. Yapılan patojenite testleri sonucunda AG 4, AG 8, WAG-Z, WAG-O ve AG D grupları buğdayda patojen bulunmuş ve virulensi en yüksek grubun ise AG 4 olduğu belirlenmiştir (Ünal ve Dolar 2011).

Buğdayda kök ve kök boğazı çürüklüğüne neden olan Fusarium culmorum ((W.G.S.) Sacc.)’a karşı bazı patojen olmayan floresan Pseudomonas spp.’nin biyolojik mücadele etkinliklerinin in vitro ve in vivo koşullarda belirlenmesi çalışmasında 2007-2009 yılları arasında Ankara, Eskişehir, Sakarya illerinden, sağlıklı buğday köklerinden, 105 adet patojen olmayan floresan Pseudomonas spp. izolatı elde edilmiştir. In vitro testlerde, PDA içeren petrilerde antagonistik bakterilerin Fusarium culmorum’a karşı oluşturdukları engelleme zonu ölçülmüştür. Etkili bulunan bakteriyel izolatların arasından seçilen 6 izolat, patojene karşı antagonistik etkilerini belirlemek amacıyla in vivo koşullarda test edilmiştir. In vivo koşullarda, bakteriyel izolatların hiçbiri F.

culmorum’a karşı antagonist etki gösterememiştir (Karahan vd. 2011).

Ünal ve Dolar (2012), 2009 yılında Ankara ve Eskişehir illeri buğday ekim alanlarından topladıkları 168 buğday örneğinden yaptıkları izolasyon çalışmaları sonucunda ülkemizde buğdayda Rhizoctonia solani AG 8’i ilk kayıt olarak bildirmişlerdir. Yine Ünal vd. (2013), Orta Anadolu Bölgesi buğday ekim alanlarını baz alarak Konya, Ankara, Eskişehir, Yozgat ve Kırıkkale’de 2009-2010 yılarında yaptıkları survey sonucunda buğday ve rhizosfer toprağından 330 örnek toplamışlar ve yapılan izolasyon çalışmalar sonucunda, Rhizoctonia zeae Türkiye’de buğdaylarda ilk kez tespit edilmiştir. Diğer bir çalışmada Kayseri, Kırşehir, Nevşehir ve Aksaray illerine ait buğday üretim alanlarında Rhizoctonia tür ve anastomosis grupları ile patojenisitelerini belirlemek amacıyla 2011 ve 2012 yılı üretim sezonunda survey yapılmış, kök ve kök boğazında lezyon ile cüceleşme belirtisi gözlenen bitkilerden ve rizosfer toprağından 320 bitki ve toprak örneği toplanmıştır. Bitkilerden yapılan izolasyonlar sonucunda 45, topraktan yapılan izolasyonlar sonucunda ise 8 olmak üzere toplam 53 adet Rhizoctonia izolatı elde edilmiştir. Yapılan klasik teşhis çalışmaları ve DNA sekans analizleri sonucunda elde edilen multinükleat izolatların Rhizoctonia solani AG 3, AG 4 HG II, AG 5 ve Waitea circinata var. circinata anastomosis gruplarına ait olduğu

(34)

22

belirlenmiştir. Binükleat Rhizoctonia izolatları ise AG I ve AG K olarak tespit edilmiştir. Yapılan patojenisite testleri sonucunda AG 4 HG II ve Waitea circinata var.

circinata grupları buğdayda patojen bulunmuş ve en virulent grubun ise AG 4 HG II olduğu belirlenmiştir (Ünal vd. 2014).

Isparta ve Burdur illerindeki survey çalışmaları sonucunda buğday bitkilerinde kök ve kök boğazı hastalığına neden olan Rhizoctonia spp., Sclerotium sclerotonia, Fusarium spp, F. culmorum, F. graminearum, Sclerotium sclerotonia, F. crookwellense ve F. poe tespit edilmiş ve patojenitesi yapılan 29 adet Fusarium izolatlarından F. culmorum-14 izolatının patojenitesinin en yüksek olduğu belirlenmiştir (Arıcı vd. 2013).

Isparta ili buğday ekiliş alanlarında embriyo enfeksiyonuna ve kök çürüklüğüne neden olan Pythium türlerini belirlemek amacıyla yapılan çalışmalar sonucunda, Pythium türlerinin neden olduğu kök enfeksiyon oranının % 25’i geçmediği belirlenmiştir. Bitki köklerinden elde edilen izolatlar arasında en yaygın türün Pythium lycopersicum olduğu, bunu HS grubun izlediği belirlenmiştir. Bunların dışında bitki ve embriyo izolasyonlarından Pythium acanthicum, P. deliense, P. echinulatum, P. paroecandrum, P. periplocum, P. stipitatum, P. rostratum, P. ultimum ve P. oligandrum elde edilmiştir (Ayazoğlu ve Karaca 2014).

(35)

23 3 . MATERYAL VE YÖNTEM

3.1 Survey ve Bitki Örneklerinin Alınması

Survey çalışmaları İç Anadolu Bölgesi’nde Kırıkkale (Merkez, Keskin, Karakeçili, Bahşılı, Balışeyh, Delice) ve Kırşehir (Merkez, Akpınar, Çiçekdağı, Boztepe, Kaman) illerindeki buğday ve arpa yetiştiriciliği yapılan tarlalarda, 2011 yıllında Mayıs ve Haziran aylarında gerçekleştirilerek örnek alımları yapılmıştır (Şekil 3.1).

Şekil 3.1 Kırıkkale ve Kırşehir illerinde 2011 yılında survey yapılan ilçeler (Anonim 2012a,b)

Referanslar

Benzer Belgeler

Çok yürekli bir kişi olan Na­ dir Nadi’nin gazetecilik ve ya­ zarlık standartlan da çok yük­ sekti; aynı zamanda gazetesin­ de her zaman çağdaşlıktan ya­ na

Takiplerinde tekrar Aile Sağlığı Merkezine başvuran hastanın ailesi ile görüşüldüğünde evdeki tüm ortamların araştırıldığını ve çocuğun odasının

John Marshall (1903–1980) was the first employee of the Division of the Humanities of the Rockefeller Foundation to visit the Near East.. Marshall worked in the Division of

Yüksek sıcaklıkta pişirme homojenliği arttırmasına, küçük gözenekleri yok edip büyük gözenekleri küreselleştirmesine rağmen yorulma mukavemeti daha düşüktür.. Yazar

Depolardaki çürüklükler makine ile hasat edilmiş yumrularda daha çok görülür.. Uygun olduğunda yağmurlama sulama ile bir

Biralık arpalarda hektolitre ağırlığı en az 65 kg, olmalıdır. Genellikle, dolgun arpaların hektolitre ağırlığı yüksek olur. gelenler ise ağır arpa

Sunulan olguda farklı iki günde tekrarlanan deri kazıntı örneklerinin hem direkt mik- roskopisinde mantar hifleri ve sporları görülmüş hem de yapılan kültürlerinde etken izo-

, Kitapta Orta Asya ülkeleri hakkında bilgi verildikten sonra Türkiye hakkında da İstanbul'un fethi konu edilmiştir... 50 Pakistan ve Hindustan Küt:üDhanelerinde