• Sonuç bulunamadı

ANTAKYA. Barışa Açılan Kapı. Barışa Açılan Kapı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "ANTAKYA. Barışa Açılan Kapı. Barışa Açılan Kapı"

Copied!
9
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

yazı: FAİK BULUT / fotoğraflar: MAHMUT KOYAŞ

ANTAKYA

Uygarlıkların barış kapısıdır, ruhanİ bİr havası vardır Antakya’nın.

Gelenİ ve gİdenİ İçİne alır, bİr potada kaynaştırır. Geçmİşten bugüne

kardeşçe yaşanan bİr İnsanlık teması üzerİnden ortak

kültür İnşa eder.

Barışa Açılan Kapı Barışa Açılan Kapı

Sıkça gittiğim antakya’ya indim ve aldı beni bir kaygı. neresinden başlasam? tarih mi, doğa mı, günlük hayat mı? kültürlerin, uygarlıkla- rın, inançların hem kafa kafaya geldiği hem karışıp kaynaştığı bir şehirde bunları birbirinden ayırmak mümkün mü?

Buraya adımını atan her gezgin için çok şey vaat ediyor şehir. Bakınız, neleri var: ilk olarak, Selev- koslar tarafından mS 1. yüzyılda yapılan muazzam titus tüneli’nden başlayalım. Bugün Samandağ, çevlik’te kalıntıları bulunan Selecuia Pieria antik kentini sel baskınlarından korumak, dönemin en ünlü limanının selin getirdiği toprakla dolmasını önlemek üzere yapılmıştı. Herhalde zamanın en görkemli projesiydi. eni 6, yüksekliği 7 metre, 130 metresi kapalı, diğer kısmı açık tam 1.380 metre uzunluğunda bir kaya tünel.

tarihten başlamışsak Beşikli mağara kaya mezar- larına da uğramalı. aynı tünelin deniz tarafındaki girişine yakın, oldukça yüksek ve kayalık yamaçla- ra oyularak yapılmış mezarlar.

Habib-i neccar dağı’nın uzantısı olan Haç (Sta- uris) dağı eteğinde kayalara oyulmuş aziz Pierre kilisesi’ne de gitmeli. Uzunluğu 13, genişliği 9,5, yüksekliği 7 metre. Hz. isa’nın havarisi aziz Pier- re, mS 29-40 yılları arasında geldiği bu şehirde antakya kilisesi’ni kurmuş ve rahibi olmuş.

Uygarlıkların barış kapısıdır, ruhanİ bİr havası vardır Antakya’nın.

Gelenİ ve gİdenİ İçİne alır, bİr potada kaynaştırır. Geçmİşten bugüne

kardeşçe yaşanan bİr İnsanlık teması üzerİnden ortak

kültür İnşa eder.

Tarihi Antakya evleri, yoğunlukla Eski Antakya olarak bilinen Asi Nehri ile Habib-i Neccar Dağı arasındaki bölgeye, özellikle Kurtuluş Caddesi ve çevresine yayılmış durumda. Burada koruma altına alınan yaklaşık 350 yapı vardır. Son yıllarda onarılan bu konutların çoğu bugün turizme hizmet vermektedir.

(2)

Eski Antakya evlerinin mimarisini iklim ve mahremiyet belirlemiş. Rüzgârın farklı mevsimlerde esme durumuna, gölgeliklere ve ışığının eğimine göre çatılmıştır bu yapılar.

Affan Mahallesi’ndeki eski konaklardan biri şimdi ilkokul olarak kullanılıyor.

(3)

Antakya geçmişte ve günümüzde halkların, kültürlerin, inançların karışıp kaynaştığı bir şehir. Barış içinde birlikte yaşama kültürünün yuvası. Antakya’da yaşayanlar, inançları farklı olsa da şehre özgü ortak bir kültürü paylaşıyor.

(4)

A

ntAkyA’nın 638 yılın- da müslüman araplar- ca alınmasından sonra yapılan ve anadolu’da ibadet edilen ilk cami sayılan Ha- bib-i neccar Camisi de oralarda bir yerlerde. Caminin altında Ha- bib-i neccar ile Şem’un Safa, giri- şinde yahya ve yunus peygambe- rin türbeleri var.

antakya merkezinden altı ki- lometre uzaklıkta ve Roma döne- minden beri sayfiye yeri olarak kullanılan yeşil vadisi ve çağlayan- larıyla ünlü Harbiye; şehre yolu düşen herkesin havasını kokladığı, suyunu içtiği yer. tanrı apollon’un bakire daphne’ye âşık olduğu, daphne’nin gözyaşlarının çağla- yanlar oluşturduğu cennet...

ve sergileme alanı açısından dünyanın en büyüğü ve sahip ol- duğu mozaik eserler bakımından dünyanın ikinci büyük müzesi sa- yılan Hatay arkeoloji müzesi.

daha başka yerler de var: kadim şehrin eski merkezindeki meşhur antakya Uzun çarşı... turizm beldesi arsuz; tarihi mÖ 300’lere uzanan, kızıldağ eteklerindeki yüksek Bakras kalesi, antakya (Haçlı) Prensliği tarafından yapı- lan altınözü ilçesindeki koz ka- lesi, Payas merkezinde inşa edilen Sokullu külliyesi, Perslerle make- donların mÖ 333 yılında savaştığı erzin ilçe sınırlarındaki ıssos su kemerleri ve antik şehir kalıntıları.

Reyhanlı yenişehir gölü dolayında ımma ismiyle anılan Roma döne- mine ait bir yerleşim yeri.

Bunlar tarihi mekânlar. Şeh- rin geçmişi yani ama antakya’nın kimliğini canlı tutan, bugünkü ha- yatiyetine damga vuran bir geçmiş bu; yaşayan geçmiş... Böyle ama bundan ibaret değil Hatay. ne ta- rih, ne kültürel çeşitlilik, ne ken- dine özgü doğası, ne bugünün hem hareketli hem buhranlı yaşamı...

Hiçbiri tek başına Hatay’ı anlat- maya yetmiyor.

Hatay’da çok dostum var; ilk olarak defne (Harbiye) Belediye Başkanı ibrahim yaman, antakya Büyükşehir Belediyesi Başkanlı- ğı’nın hemen tüm işleriyle yakın- dan ilgilenen iki üst düzey sek- reteri Sait günal ve metin açık’a başvurduk. ibrahim yaman, yardı- mını esirgemedi; çalışmamızı ne-

Antakya Kalesi, MÖ 300’lü yıllarda Selevkoslar tarafından inşa edilen ve Osmanlı dönemi de dahil olmak üzere yüzlerce yıl kesintisiz olarak kullanılan bir kale. Kale surlarının kalıntıları, Habib-i Neccar Dağı üzerinden batıda Asi Nehri’ne, doğuda ovaya kadar uzanıyor.

(5)

redeyse adım adım izledi, ihtiyaç halinde devreye girdi. Sait günal ile metin açık, kiminle görüşme- miz gerektiği konusunda bize bil- giler sundu, görüşmeleri düzen- ledi. Örneğin ayağımızın tozuyla kırıkhan’a gönderdiler bizi. tabi- atı koruma derneği kırıkhan şube yönetimi başkanı abdullah Övünç ile görüşmek üzere yola çıktık.

Hatay’ı anlatmak için öncelik do- ğaydı öyleyse.

Övünç, bir doğa gönüllüsü; der- nek üyeleri ve uzmanlarla birlikte özellikle yörenin flora ve fauna- sı üzerine gece gündüz çalışıyor.

Sadece yörede yaşayan yabani hayvan türlerini sıralıyor: “Rey- hanlı-Hassa mıntıkasında üç çiz- gili sırtlanın ilk kamera kaydını aldık. amanos mıntıkasında nesli tükenmiş ve dünyada sınırlı sayıda bulunan Hatay dağ ceylanı (gazel- la gazella) türünden 2010 yılında 40-70 kadarını tespit ettik. altı yıl içinde bu sayı 492’ye ulaştı. Orta yaş ve üstü yöre insanı ceylanı kutsar sayar, ilişmez. Ona yaptığı

kötülüğün kendisine döneceğine inanır. kırıkhan’ın sınıra sıfır nok- tasında Ceylan Baba türbesi yer alır; rivayete göre ceylan sütü sa- ğıp şifa dağıttığından, evliya mer- tebesinde görülür. Şifa için mezarı ziyaret edilir.”

abdullah Övünç, en son 1993 yılında kilis’te görülen kayalık gerbili’nin (dorcius) Hatay’da ye- niden bulunduğunu da söyledi.

ayrıca alacasansar, karaca, yaba- nitavşan, kuyruksüren (memeli bir kemirgen) kayıt altına alınmış. ke- digillerden karakulak, vaşak, saz

kedisi de görülmüş. ama yörede bulunması asıl şaşırtıcı olan bir pars türüymüş. Övünç, il sınırları içinde göçmen veya yerleşik 360 tür kuş olduğunu da söylüyor ve ekliyor: “kurumadan önce amik gölü çevresinde yılan boyun (ami- censis) denilen bir pelikan türü varmış ama soyu tükendi. kuş göz- lem temalı ve 500 dönümlük bir araziyi kapsayan ilk tabiat Par- kı’nı Belen geçidi çevresinde kur- duk. çalışma yapılacak alan için bilim kurulu oluşturuluyor. göç- men kuşların geçiş ve konaklama Şehirde birçok kilise ve bir de sinagog var. Musevi cemaatinin sayısı otuzu

geçmiyor. Buna karşılık il genelinde on iki bin civarında Hıristiyan yaşıyor.

Antakya merkezdeki bu kilise de halen ibadete açık (solda üstte).

St. Simon Manastırı, Antakya Samandağ yolu üzerinde. Stilitler Tarikatı’nın kurucusu Aziz Simeon, MS 521’de Antakya’da doğmuş, Halep’te Yaşlı Simeon diye bilinen bir keşişin yanında dini eğitim almış. Antakya’ya döndüğünde Samandağ’daki bu tepeye çıkarak kendini Hıristiyanlığa adayıp müritleriyle birlikte bu manastırı inşa etmiş (solda).

Akdeniz kıyısından 22 kilometre kadar içerde Aşağı Asi Vadisi’nin başlangıcında Habib-i Neccar Dağı’nın eteklerinde yer alır Antakya.

Şehrin Antakya Kalesi’nden görünüşü; sağda Amik Ovası, solda Harbiye’den Yayladağı’na uzanan mahalleler (üstte).

Bunlar tarİhİ mekânlar. Şehrİn geçmİŞİ yanİ ama antakya’nın

kİmlİğİnİ canlı tutan, Bugünkü hayatİyetİne damga vuran Bİr geçmİŞ Bu...

(6)

güzergâhı olan Hatay’dan yılda 1 ile 1,5 buçuk milyon kuş geçiyor.”

abdullah Övünç ile sohbet sıra- sında öğreniyorum ki, Hatay, aynı zamanda uyuyan volkan diyarıy- mış. yüz iki yüz bin yıllık bir vol- kanik geçmişi var. en son 1222’de patlamış. Hassa ilçesi volkanik mıntıkasında yeraltı lav labirent- leri, köprüleri, göletleri ve suları bulunuyormuş. Bir buçuk milyon insanın içme suyu da buradan te- min ediliyormuş. anlatıyor Övünç:

“türkiye’nin ilk sönmüş volkan mağarası burada bulundu; içinde dört çeşit yarasa yaşıyor. Hatay, biyo-çeşitlilik açısından avru- pa’nın afrika’sı sayılır.”

Biyo-çeşitlilik açısından bir baş- ka önemli bilgiyi, Samandağ ilçe- sinde yaşayan ve doğaya kendisini adamış jeoloji mühendisi mişel atik’ten öğrendik. daha çok kap- lumbağa türlerini ve doğa varlıkla- rını korumakla ünlenmiş biri. yöre- deki yaralı kartal, şahin, leylek gibi hayvanları arkadaşlarıyla birlikte kendisi iyileştiriyor. Söz onda:

“Samandağ sahili 14 kilometre uzunlukta. Halk arasında çorbalık diye bilinen yeşil deniz kaplumba- ğası (Chelonia midas), sahile gelip yumurta bırakan türlerin yüzde 95’ini oluşturuyor. Caretta caret- ta oranı yüzde 1 ila 3 arasında. Bir tür daha var ama çok az. Burada Ortadoğu teknik Üniversitesi’nde- ki ilgili uzmanlarla birlikte ortak projeler çerçevesinde çalışıyoruz.

Sözgelimi akdeniz foku (monacus monacus) tehdit altında. iki proje devreye girdi. yeşil deniz kaplum- bağaları da korumasızlardı. Balık yiyorlarmış diye yanlış bir kanı oluşunca balıkçılar bunları imha ediyor, zarar veriyor veya ağlara takılanları kurtarmıyorlardı. Bu türlerin balık değil deniz yosunu yediklerini anlattık. Şimdi onlara zarar vermiyorlar. Bir başka so- run da yumurtadan çıkan yaklaşık 50 bin yavrunun yönünü bulması.

yavrular, deniz ışığının yansıması- na göre yön tayin eder. ancak sahil çevresindeki elektrik ışıkları, on- ların yollarını şaşırmalarına neden olabiliyor. denize ulaşmalarının önündeki engellerden biri de etrafa bilinçsizce atılan çöp, çalı ve ben- zeri şeyler. Bunlara takılanlar, de- nize ulaşamayıp telef oluyor.”

Hatay’ın Samandağ ilçesine bağlı Çevlik sahili, hava soğuk da olsa hafta sonları piknikçileri ağırlıyor. Türkiye’nin en uzun ikinci kumsalı...

(7)

Söyleştiğimiz ev, atik’in kendi el- leriyle taş ve ahşap çatkıdan yaptığı bahçe içinde bir mekân. merakımı gideren cevap geliyor: “Bu doğal ev- lerden fazla kalmadı. Samandağ’da 40-50 adet var. çoğu biz Hıristi- yanlara ait.” Öğreniyorum ki ilçede 350 hane Rum Ortodoks kilisesine bağlı ve nüfusları 1700. tek bir Pro- testan varmış; o da daha önce alevi, misyonerlerce Protestan yapılıyor.

Zira, çok eskiden bir ingiliz misyo- nerlik okulu varmış.”

mişel atik, kentin tarihi hakkında da bilgi veriyor: “Hatay, eski me- deniyetlerin kalıntılarıyla doludur.

güneyden gelenler veya kuzeye gi- denlerin haddi hesabı yoktur. Bu ha- liyle yolgeçen hanı gibidir. antakya ve Samandağ’ın altında kalmış antik yeraltı şehirlerinden söz edilebilir.

Zira, yüzyıllar boyunca yaşanan depremlerin yol açtığı yıkım nede- niyle toprak altında kalmış surlar, hamamlar, şehirler sözkonusu: Her

yıl burayı yönetmiş. Fransızlar, 16 yıl kalmış; çıkarılan tarihi bu- luntuların çeşidine göre bir müze tasarlamışlar. misal altınözü ilçe- si tokaçlı ile Sarılar köylerinde iki kilise ve cemaati bulunur. Bunlar- dan haberdar olan azdır. Benzer hikâyeler oldukça fazla. Selçuklu ve memluk dönemlerine ait iki hamam hâlâ kullanılıyor. Roma dönemine ait sukemerleri, şehir merkezinden başlar, altı kilometre ötedeki Harbiye’den çıkar. nerede Roma yönetimi varsa orada zeytin ve zeytincilik de olmuştur. Zey- tinciliğin çıkış noktalarından biri burasıdır. Samandağ ilçesi de bir antik kent; çevlik denilen sahil- de antik ticaret limanı kurulmuş.

Oraya varın, bir dalış mesafesinde 20-25 tarihi batık gemi gözünüze çarpar. Ünlü Ben-Hur filminin çe- kimleri de burada gerçekleşmiş.”

kenan yurttagül, şehrin adının üç kutsal kitapta da geçtiğini söylüyor durumda Selevkosların buradaki

izleri çok belirgindir. titus tüneli inşaatını başlatanlar da onlardır.

Hollandalı bir arkeolog, bu tüne- lin dünyadaki en önemli yüz eser arasında olduğunu söyledi. ingilte- re’nin mısır valisi John Barker, yöre- ye gelip uzun araştırmalar yapmış.

Bazı tarımsal ürünlerin (malta eriği, domates vs) burada yetiştirilmesine ön ayak olmuş. dillere destan bir köşkü varmış.”

eski müzeler genel müdürü ke- nan yurttagül, şimdi Hatay Büyük- şehir Belediye Başkanı’nın kültür danışmanı. doğduğu şehre hiz- met için büyük bir gayret içinde.

ki bu bakımdan biricikmiş. tarihi ve kültürel miras çok zengin ama o mirasın nasıl dağıldığını dinlemek yürek sızlıyor: “aBd’nin yirmi altı ayrı müzesinde antakya’nın meş- hur mozaikleri var.” yurttagül, an- takya’nın zamanında bir eğitim ve kültür merkezi olduğunu da belirti- yor: “Hıristiyanlığın ilk döneminde antakya akademisi kurulmuş. da- vud el antaki isimli görme engelli bir bilgin, Hamam başlıklı kitabını tıp ilmine dair bilgilerle donatmış.

Fatih Cumok, bu tür hikâyeleri ki- tabında derleyip toparlamış.” yine yurttagül’e göre, ipek anadolu’ya Samandağ’dan girmiş. Zira çok eski zamanlarda ipek ve baharat yolu buradan geçermiş.

O zamanların ve bugünün antak- ya’sını şöyle anlatıyor kenan yurt- tagül: “Ruhani bir havası vardır an- takya’nın; geleni ve gideni içine alır, bir potada kaynaştırır. ne yazık ki turizm ve doğa yöresi arsuz’a açı- Şehrin tarihi hakkında söyleştik.

ezber dışı gözlem ve tespitlerde bulunuyor: “mağara devrini esas alırsak ilk insan antakya’ya yak- laşık 100 bin yıl önce gelmiş. Bu- rası kavimler göçünün ara konağı.

dolayısıyla avrupa’nın da asya ve Ortadoğu’ya çıkış noktası. Bu yüzden Balkanlardan biri, sözge- limi bir Bulgar, antakya tarihini çok daha iyi bilir; yurdunda kar- şılaştığı bir antakyalıyı bağrına basar. gariptir, anadolu insanı o kadar iyi bilmez antakya’yı.

Oysa Selevkoslara 250 yıl boyun- ca başkent olmuş burası. antakya (Haçlı) prensleri, tam tamına 170

lan yeni sahil yolları, rüzgârgülleri ve bilinçsiz imar faaliyetleri, deniz sahilindeki kumları, doğayı, flo- ra ve faunayı tahrip ediyor. Bunun önüne geçemiyoruz. Hâlbuki biz kum turizmi dahil bu doğal zengin- liklerimizi, derin kültürümüzü ve köklü tarihimizi öne çıkarmalıyız.

antakya kültür, tarih ve inançları bakımından anadolu’dan pek fark- lıdır; bu zenginliğimizi, dışarıya sunmak durumundayız.”

antakya’nın mimari geleneği ve bugün özellikle eski şehir mer- kezinde kendini gösteren sıcacık yüzü de eşsiz miras. mimar deniz emir, eski yapıları inceliyor ve res- torasyon faaliyeti yapıyor. Şehrin ruhunu, yapı sırrını şu sözlerle dile getiriyor: “depremler nedeniyle defalarca yıkılıp tekrar inşa edilmiş antakya. mevcut eski evler 1872 depreminden sonraki inşaatın eser- leri... Halep-antep ile mimari ben- zerlikleri var. ev yapımında iklim Kafe olarak hizmet veren eski Antakya evlerinden biri. Restore edilen yapıların

büyük çoğunluğunun ticari amaçlı kullanılıyor olması, konut olarak kullananların şikâyetlerine neden oluyor (üstte).

Uzun Çarşı’nın geçmişi kent kadar eski. Her türlü mesleğin kendine yer bulduğu çarşıda, meşhur Antakya mutfağını temsil eden lokantalar da var (sağda).

(8)

ve mahremiyet mimarlık açısından belirleyicidir. mesela bir ermeni köyü olan vakıflı’da iklim ve mah- remiyet gözetilmiş; rüzgârın farklı mevsimlerde esme ve gün ışıkları- nın eğimine göre evler kurulmuş.

Samandağ’da buna özen gösteril- memiş. antakya merkezinde esinti ve gölgeliklere göre yapılmış bina- lar. evlerin tüm açılımları ana kapı- dan sonraki avluya doğrudur. avlu- ya (arapça hawşe / hoşe) dönük bir aile yaşamı var. yılın sekiz ayında ana yaşam mekânı avlu. Pencere ve iç kapılar sokağa değil, içe bakar.

yörenin baskın rüzgârı güney ve batı yönündedir. asi nehri boyun- ca esas yaşam mekânları güneye ve batıya bakar. kışın güneşi, yazın esintiyi alır. Zemin katlardaki ka- lın taş duvar, dış sıcaklığı içeriye yansıtmaz; kışın sıcak, yazın serin tutar. evler, genelde iki katlıdır:

Zemin taştan, üst kat ahşap çatkı- dır. dayanıklılık ve deprem hasarı- nı aza indirgemek için ahşap çatkı tercih edilmiştir. taş duvarda es- neklik yaratılması maksadıyla ah- şap hatıllar konulmuştur ki sarsıntı anında yıkılmasın.”

deniz emir’in anlattığına göre, antakya, mÖ 333’de Romalılar- ca inşa edilirken ızgara plan esas alınmış. Herot (şimdiki kurtuluş) Caddesi, tarihte aydınlatılan ilk yol. Bir mil boyunca sağlı sollu mermer granit sütunlar dikilmiş;

üzerinde yağ kandilleri konularak aydınlatma sağlanmış. 1918’de ge- len Fransızlar, bundan esinlenerek kent mimarisinde ciddi değişiklik yapmış, mevzu edilen yolu yeni- den açma girişiminde bulunmuş;

bu maksatla hayli yıkım yapmak suretiyle sağlı sollu yeni yapılar kurmuşlar. kadastro haritaları çı- karılmış, inşaat proje yarışmaları düzenlenmiş; meydan düzenle- meleri ve antakya Parkı yapılmış.

Roma yapı planlarına kendi kül- türlerini katarak eklektik yeni bir mimari oluşturmuşlar. Bu tarzın benzerleri, Fransız işgali sırasında yapılan Suriye ve lübnan’daki ya- pılarda da görülüyor.

Öte yandan 1950 ve 1960’larda apartman tarzı inşaat furyası baş- layınca eski ev ve konaklarda otu- ranlar evlerini köydeki akraba veya marabalarına bırakıp apartmanla- ra taşınmış. Bu süreç eski evlerin

tahrip olma süreci aynı zamanda.

deniz emir ekliyor: “günümüzde daha kötüsü de yaşanıyor. Bu ev- lerin önemli bir kısmı güya tica- ret ve turizm amaçlı kullanımlara açıldı. ticari alan-konut iç içe geç- miş. Bu işlevlendirme (meyhane, bar, eğlence mekânı veya dükkân) hem kültürel yozlaşmaya hem de toplumsal huzursuzluğa yol aça- biliyor. Bir eğlence mekânından gece yarısına kadar pop, rock veya arabesk şarkı sesleri yükselirken komşu evde oturan vatandaş tepki olarak mehter marşını yüksek per- deden açabiliyor.”

geleneksel yapılar, tipik Osman- lı mimari tarzını yansıtmıyor diyor deniz emir: “yapılar daha güneyli bir kimliğe sahip. mesela kent bü- tünü içinde çokkültürlülük ege- men. kilise, cami, havra birbirine uzak değil; Hıristiyan veya müslü- man kimliğini yansıtan bir konut yok. Hepsi aynı tarzda inşa edil- miş; bütün inanç mensuplarının ya- şantı biçimleri aynı. Birbirine yakın ve iç içe olma durumu sözkonusu.”

kentte birçok kilise ve tek sina- gog var. musevi cemaatinin sayısı otuzu geçmez. Buna karşılık il öl- çeğinde 12 bin Hıristiyan yaşıyor.

antakya Rus Ortodoks kilisesi’ne gittiğimde isa peygamberin doğum günü ayini ve kutlaması yapılıyor- du. mısır’daki bir kıpti kilisesi’ne yönelik saldırıdan (ıŞid ve benzeri örgütlerin saldırı ihtimalinden) olsa gerek, emniyet o gün sıkı güvenlik

Antakya’nın en eski kilisesi St. Pierre Mağara Kilisesi’nin 200 metre uzağında kaya kabartma, mitolojik kahraman cehennem kayıkçısı Kharon’u gösteriyor.

Kabartma, imparator Antiochos zamanında Antakya’da birçok insanın ölümüne neden olan veba salgını sırasında, kahinlerin tavsiyesi üzerine yaptırılmış (solda üstte).

Gezi direnişinin sembol isimlerinden Ali İsmail Korkmaz Eskişehir’de öldürülmüştü.

Antakya, Ekinci Mahallesi’ndeki evinde odası bir tür müze işlevi görüyor (en solda).

Antakya eski ipek ticaretinin duraklarındandı. İpek üretimi halen devam ediyor. Yılmaz ailesi, nesillerdir ipekçiliği devam ettiriyor (solda).

(9)

önlemi almıştı. Peder Jan delüller ile çok kültürlülük üzerine söyleş- tik. Bize şunları anlattı: “Herkes, barış içinde birlikte yaşamaya iliş- kin meraklı sorular soruyor. genel- de böyle bir soruya karşılık olarak sanki birlikte yaşanmamasını telkin eden bir cevap gizli. Birlikte yaşa- manın olmadığı yörelerle karşılaş- tırma yaparsak manalı bir sonuca ulaşırız. Bizce esas olan, insanla- rın sosyokültürel farklılıklarının bir zenginlik olarak sayılmasıdır.

kendi kültürlerini birbirine aktaran bir anlayış gerekir. karşı tarafın güzelliklerini almak suretiyle in- sanlık yükselebilir. Ortak yaşamda ana tema, insanların aslında kar- deş olduğu gerçeğidir. kardeşlik, Âdem ile Havva’dan gelir. Âdem,

ibranice toprak demektir. O halde farklı zenginlikler; ayrım yerine birlik getirir ki bunun canlı örneği antakya’da yaşanmaktadır. kimse- nin diğerini dışlamadığı, yabancı- laştırmadığı bir anlayış egemendir burada. Buradakiler birbirlerine kardeş, abi, abla diye hitap eder.

anlamı şudur: Biz bir aileyiz! dışa- rıdan birileri bu insanlara beraber yaşamayı öğretmemiş; kendileri bunu yaşamış ve gerçekleştirmiş.

depremler, doğal afetler, veba gibi illetler, istila ve akınların yol açtığı enkazlar nedeniyle dayanışma, güç birliği ve birlikte yaşama kültürü gelişmiş. enkazlar elbirliğiyle kal- dırılmış, yeni yaşam inşa edilmiş.

Özetle sorgulayıp yargılamayın ki yargılanıp sorgulanmayasınız anla-

larından derlenen (arapça) nehc-ül Belağa isimli kitabı okumuş. arsuz bölgesindeki ünlü inanç önderi Şıh mahmut Reyhanî’nin talebesi sayı- lır. aynı dergâhtan ders almış tüm inanç önderleri gibi arapça şiirler yazıyor; arap edebiyatının incelik- lerini biliyor. Sözü şöyle bağlıyor:

“ne yazık ki böylesi bir kültürel servet yitip gidiyor. yaş gereği biz gidiciyiz ve dilimizle edebiyatımı- zı genç kuşaklara aktaramıyoruz.

keşke kuşaklar arasındaki bu ko- pukluğu giderecek kültür merkez- leri veya okullar açılabilse!”

yirmi beş yıllık gazeteci ve eski Cumhuriyet muhabiri mehmet ali Solak, şimdi güney Rüzgârı isim- li bir dergi çıkarıyor. kentin tarihi ve kültürüyle yakından ilgileniyor.

Sözlerini izleyelim: “antakya, sırtı- nı dağa yaslayarak yapılanmış. çok az şehir, bu konumdadır. tarihi ve doğal mekân sayılan Harbiye’de- ki çağlayanların bize yansıttığı bir ruh, aşk var. Suriyeli akrabaları- mız var ama dilleri ve kültürleri, bizimkiyle aynı değil. kimi resmi söylemlerle bazı yerel yönetimlerin çelişkili tutumları sonucu burada- ki mozaik parçalanıyor. Şehri an- talya’ya benzetme gayretindeler;

doğal yaşama ters biçimde getirip palmiye veya lale dikiyorlar. güya Hatay Ormanı adı altında ağaç di- kimi yapılıyor. Oysa antakya’da turunçgillerin, zeytinlik alanların daha fazla genişletilmesi gerek.

imar anarşisi almış başını gidiyor.

Ha apartman, ha taş ocağı!”

Suriye’deki savaşın derin yara izleri görülüyor Hatay’da. eczane sahibi timur Rencüsoğulları, “Ha- lep’in islamcı gruplardan temizlen- mesinden sonra Suriye meselesi ar- tık ana gündemimiz değil” dedi. m.

ali Solak ise tedirginliğin sürdüğü- nü belirtiyor. görüştüğüm bir emek- li kadın öğretmene göre Suriyeli muhalifler, şehirde kendileri gibi düşünen hemşerilerinin bulunduğu mahallelere yerleşmiş. düşünce ve siyasi tutumlarına karşı çıkan semt- lerden şimdilik uzak duruyorlarmış:

“Üstü közlenmiş bir sessizlik var...”

Bu görkemli şehir, zamanın dayatmalarını söküp atacak bir azme ve tarihsel birikime sahip.

kendini kültürlerin barış kapısı olarak tanıyor ve umuyorum ki hep öyle kalacak.

yışı ortaya çıkmış. antakya’da nice inançlar vücut bulmuş; Pagan, mu- sevi, Hıristiyan, müslüman (alevi veya Sünni) bir arada yaşamış; nice kavimler mekân tutmuş: yunan, Roma, arap, asurî, acem, kürt, türk... ilk Hıristiyan kimliği isa mesih’e atfen burada şekillenmiş;

üç havari Pavlos, Petros ve Barna- ba dini burada yayarak aziz olmuş.

antakya, Hıristiyan dünyasının ilk beş büyük metropolünden biri...”

çokkültürlülük kapsamında bu- luştuğumuz Şıh ali gölbol, alevi ve Sünni ayrışmasının tarihine vâkıf bir alevi inanç önderi. Onlar yedi göbekten öte bu toprağı mekân tutmuş. Soyunu ünlü tasavvuf ön- deri muhyiddin arabi’ye bağlıyor.

Hz. ali’nin yazışma ve konuşma-

ULAŞIM

Otobüs ve havayolu firmalarının Türkiye’nin birçok yerinden Antakya’ya seferleri mevcut. Havalimanı şehir merkezine 25 kilometre uzaklıkta. Şehri dolaşmanın en rahat ve keyifli yolu yürümek.

THY: turkishairlines.com Has Turizm: hasturizm.com.tr Havaş: havas.net/tr

KONAKLAMA

Antakya’da otel ve pansiyonun yanı sıra konak tarzı butik oteller de yaygın.

Büyük Antakya Oteli:

buyukantakyaoteli.com Antakya Öğretmenevi:

antakyaogretmenevi.com YEMEK

Antakya, Türkiye’nin en zengin ve meşhur mutfaklarından. Yemeklerde kullanılan özel baharatlar, acılar, ekşiler ve zeytinyağı yörenin

vazgeçilmezlerinden. Antakya deyince akla künefe gelir. Ayrıca oruk, tas kebabı, kaytaz böreği, ekşi aşı da diğer yöresel lezzetlerden.

Hatay Sultan Sofrası: (0326) 213 87 59 Anadolu Restaurant: (0326) 215 33 35

GEZİLECEK YERLER

Hatay Ulu Cami: Antakya camilerinin

en büyüğü ve en eskisi 16. yüzyılda Selçuklu üslubunda inşa edilen Ulu Cami. İçi oldukça sade olan caminin Osmanlı üslubunda minaresi de bulunuyor.

Hatay Arkeoloji Müzesi: Antik döneme ait eserlerin sergilendiği Hatay Arkeoloji Müzesi, mutlaka gezilmesi gereken yerlerden. Müze 3.500 metrekareyle dünyanın en büyük mozaik sergileme alanına sahip.

Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Müzesi:

Türkiye’de alanında ilk olan müze Hatay’da tespit edilen bitkileri tanıtmak amacıyla 2012 yılında açıldı.

Habib-i Neccar Camisi: Antakya’nın Arap himayesine girdiği 636 yılında inşa edilen yapı, Anadolu’da yapılan ilk cami.

Uzun Çarşı: Geçmişi kent kadar eski Uzun Çarşı’da geleneksel el işçiliğini görebilirsiniz. Çarşıda her ara sokak ve cadde farklı bir meslek grubuna ayrılmış. Uzun Çarşı’da kunduracılar çarşısından çıkıp el işi çarşısına girebilir, oradan tüccarlar çarşısına ve dokumacılar çarşısına geçebilirsiniz.

Saint Pierre Kilisesi: Doğal bir mağaradan kiliseye dönüştürülen Saint Pierre, kente 2 kilometre mesafede. İsa’nın on iki havarisinden Saint Pierre’in Antakya’ya gelmesi ve Hıristiyanlığı yaymaya çalışmasıyla ilk dini toplantılar da bu kilisede yapıldı.

Hatay'da Alevilerin kutsal saydığı ve "ziyaret"

adıyla andığı pek çok türbe var. Bunlardan biri de Hızır Aleyhisselam Türbesi.

KADİR ÖZMEN

Referanslar

Benzer Belgeler

Şekil 3’de ise karantina öncesi ve sürecindeki evsel katı atık içeriğindeki gıda ve ambalajlarının değişen oranı grafiklendirilmiştir. Karantina öncesi döneme ait

This article uses Pechoin as an example to explore the development strategies of traditional old brands in the new era and explores the causes of the brand’s

Daha fazla miktarda yiyeceği önceden hazırlayıp aynı zamanda raf ömürlerini uzatmanıza imkan tanıyarak, yiyecek maliyetlerinden tasarruf etmenizi sağlayan yeni

Türk romanı, Batı’dan alınmış bir türdür ancak bir yazara Batılı gibi yazdığı için değer verilmesinin, ondan önce roman yazmış diğer yazarların bu nedenle roman

İşte Dworkin’in de belirli bir topluma ilişkin olan hukukun ne olduğunun doğru bir şekilde anlaşılabilmesi için Gadamer’in ifade ettiği bu yorum oyununa katılmayı

Arabistan Seraskeri Mehmet Paşa, Karaman Valisi Aliş Paşa, Antalya’da bulunan Silistre Valisi Mehmet Paşa, Trablusşam Valisi Osman Paşa, Kayseri Mutasarrıfı

Ancak burada şunu hemen ilave etmek gerekir ki modern anlamda milliyetçiliğin ve dolayısıyla ulusçuluğun ya da ulus-devletçiliğin ortaya çıkışını, Fransız

Sen “her şey geride yarım kal- dı” sanacaksın, “sararacak portakallar var” diye bekleyeceksin, bütün telaşın bitip yeni bir telaşın başladığı, toprağın bağrında