• Sonuç bulunamadı

U F A K. G Ü Z EL Ş E Y L ER

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "U F A K. G Ü Z EL Ş E Y L ER"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

U F A K .

G Ü Z E L Ş E Y L E R

Bence, insanlığın medeniyet seviyesini gösteren; büyük yapılar, devâsâ tesislerden çok, ufacık detaylar, küçük fakat, faydalı buluşlardır. Türkiyemiz'de bu büyüklük m e f h u m u n u isteği yanında güzel şeylerin eksikliğini görmek pek kolay. Ekonomi ve fonksiyonla da yakın alâkası olan bu bü-yüklük kompleksi, belki kültür seviyemiz yükseldikçe düzelecek!...

Ü ç yıl gibi kısa bir ayrılıktan sonra, yurdunda insanın gözüne çarpanlar o kadar çok ki... T r a f i k kazalarının zararları milyonlarca lirayı bulduğu halde önleyici u f a -cık nizamların tatbik edilmemesi... Buna mukabil Türkiye'deki araba bolluğu ve mu-azzam trafik... Yer yer geniş f a k a t işe ya-ramıyan yollar ve büyük meydanlar. Taksi, dolmuş yapan son model, f a k a t kapıları bozuk, motorları iyi işlemiyen kocaman ara-balar... Penceresi tutmayan, mutfağında en u f a k bir dolabı bulunmayan, kısaca her ta-rafı dökülen mozaik kaplı dev bloklar... (Bir süre sonra b u zamanın mimarlarından mozaik mimarları diye bahsedecekler her halde). Binlerce insanın evsiz barksız oldu-ğu bir memlekette, herkesi malsahibi yap-mayı gaye tutan fakat 5 - 6 odalı katların sahibi olması için bankaya para yatırabilen-lere kredi veren müesseselerin büyük dâva-mız için bulduğu muazzam hal şekli... gibi!.

Ben bu yazımda sadece evlerdeki «ufak» şeylerin birkaçından bahsetmek ve bizdeki şekilleriyle karşılaştırmak istiyorum. İsviçre'de hırsızlığın, hattâ hapishanelerin

Yazan : Ercan E V R E N Y. M ü h . - M i m a r

olmadığı lâfı Türkiye'de pek yaygındır. Bu, mübalâğalı olmakla beraber İsviçre'de hır-sızlık çok azdır diyebilirim. Fakat, İsviç-re'de saat sekiz oldu m u , bütün apartman kapıları kilitlenir. Otomatik açılan dış kapı-ları da pek seyrek gördüm. Herkes misa-firlerine kendisi kapıyı açar ve sonra yine kilitler. Büyük bloklarda oturanlar ise, bir tek anahtar vardır. Bu anahtar her daire için ayrı olmakla beraber, sokak kapısı, ça-maşırlık gibi u m u m î kapıları da açar. Basit teknik bir buluş, böylelikle cepler delinmek-ten kurtuluyor.

Postacılar o ağır çantalariyle ta üst katlara kadar çıkmak külfetinden kurtul-muştur Avrupada. Herkesin giriş kapısında kilitli bir posta kutusu vardır. Böylece hem mektuplar kaybolmaz hem de postacı yorul-maz. Bizde, kapı altından atılan mektupla-rın yırtıldığı, kalınca zarflamektupla-rın ise kapı kul-puna sıkıştırılıp sonradan kaybolduğu pek çok vakidir. Bu posta kutuları ile bir de süt kutuları var ki, buraya her sabah sütçüler süt, ekmekçi ekmek bırakır.

Bizim evde çamaşır yıkamak büyük bir derttir. Eski evimizde çamaşır makinesi banyodaydı, şimdi banyo çok dar olduğu için m u t f a k t a duruyor. Çamaşır günü koku-dan, rutubetten evin içine girilmez. Banyo-yu veya mutfağı kullanmak imkânsızdır. Hele kalabalık ailelerde çamaşır iplerinin oturma odasına kadar sokulduğunu gördüm. Evvelden iyi havalarda çamaşır balkonlara, yahut bahçeye asılırdı, şimdi kalorifer r u m u n d a n o da yapılamıyor. Çamaşır ku-ruyuncaya kadar evin içinde ne güzel

man-zaradır o öyle... A v r u p a d a evin veya blo-ğun b o d u r u m katında ufacık bir çamaşırlık ve evin büyüklüğüne göre bir yahut iki ça-maşır makinesi var. H e m e n bunun yanında da çamaşır asma odası. İyi havalarda bah-çeye yahut terasa m o n t e edilen muhtelif •şekildeki portatif gergin iplere asılıyor ça-maşırlar. Bahçede paspas silkmek, halı gibi büyük şeyleri temizlemek için ufak detaylar düşünülmüş. Kimse ne toz duman içinde ka-lıyor ne de başkasını rahatsız ediyor. Orada çok kimselerin münferit çamaşır makinesi yok... Bu çok pahalı ve lüks bir şey. Bir tek makine sıra ile bütün daireler tarafın-dan kullanılıyor.

H e r blokta, bütün dairelerin 5 - 6 m2

kadar bir kileri, çatı arasında da bir o ka-dar büyüklükte sandık odası var. Ev için-deki sabit dolaplar da ayrı. Bizde; koca-man beş altı odalı dairelerde bile, fazla eş-yaları koyacak yer olmadığından dağınıklık-tan kurtulunmaz.

T ü r k mutfağı oldukça zengin ve haya-tımızda m ü h i m yer tutan bir unsurdur. Es-kiler evlerinin yanında bir de mutfak inşa etmişler, böylece bir mutfak mimarimiz meydana gelmiş. Bugünkü mutfaklarımızın ise zevksiz, kullanışsız, acıklı bir hali var. Avrupadaki mutfaklar; teknik üstünlüğünü bir tarafa bıraksak bile, her noktası düşü-nülmüş, fonksiyonel ve şirin şeyler.

Geçen gün bir ahbapta otururken söz yıkanmaktan açıldı. Evin hanımı «artık bi-zim ailede herkes asrileşti, kimse keselen-miyor, hepimiz duş alıyoruz» dedi. N e tu-h a f t ı r Avrupada T ü r k tu-hamamları

(2)

kurulur-ken biz de asrileşiyoruz! M u t f a k gibi hamamın da T ü r k cemiyetinde ehemmiyeti m a -lûmdur. H e m ne kadar sıhhî, güzel, kulla-nışlı şeylerdir bizim h a m a m l a r ı m ı z . A m a , gelgelelim modern banyolarda nasıl yıka-nırsınız? Bu da bence; bize oturmayan Batı-dan aldığımız, dejenere olmuş âdetlerimiz-den birisi. Şimdiye kadar m i m a r tarafından çizilmiş bir tek güzel apartman banyosuna rastlamadım. Küvetliler bir türlü, kurnalılar «altı kaval üstü Şişhane»... Bunun çok gü-zel bir hal şeklini Finlandiyada görmek fır-satını buldum. Finlilerin de bizimkine çok benzeyen h a m a m l a r ı (sauna) var. Bunsuz yapmalarına da imkân yok. Münferit evler-de banyo dairelerinevler-den başka b c d r u m kat-larında «sauna» tanzim etmişler. Blok ev-lerde ise, her bloğun b o d r u m katında

«sau-na» yapılmış. Çamaşırlık gibi kiracılar bura-yı da sıra ile kullanıyorlar. G ü n l ü k duş v.s. gibi ihtiyaçları için banyo dairelerinde, haf-tada bir defa da «sauna» da yıkanıyorlar. Böylece ev halkı h e m banyo yapmanın da-ğınıklığından ve külfetinden kurtuluyor, hem de sıhhî ve ekonomik bir şekilde yıkan-mış oluyor.

İsviçrede güneş en kıymetli bir unsur-dur. H e r evde sıcak olan m a h d u t günler için bile güneşe karşı tedbir alınır. Yüzlerce jaluzi ve p a n j u r şekli ve tatbikatı görmek m ü m k ü n d ü r . Güneş memleketi olan Türki-ye'de ise yegâne çare perdedir. Yalnız pek pahalı ve lüks evlerde jaluzi görebilirsiniz. Koca açıklıkh pencereler yaparız, yazın insanlar cayır cayır yanarlar da, güneşe kar-şı hiçbir çare düşünmeyiz. Şunu da ilâve

edeyim ki Türkiye'de inşaat İsviçre'den ucuz, kiralar ise çok d a h a pahalıdır.

Kiracılar boş zamanlarında «Hoby» le-riyle uğraşmaları için b o d r u m d a ayrılan oda, çocuk arabaları ve bisikletleri yerleş-tirmek için girişe r a m p a ile bağlanan ha-cımlar hep mimarların insanlığın hizme-tinde bulup tanzim ettikleri ufak, fakat gü-zel buluşlar!

Bütün bunlar ve daha pek çokları bi-raz malî fedakârlık istemekle beraber, en-düstri veya döviz icabettiren şeyler değil. Çoğunun kökü içimizde olan bu hususları bulmak için iyi niyet, çalışma ve araştır-m a yeter kanaatindeyiaraştır-m. Aksi halde güzelli-ğinden ve sosyal seviyesinden mesul oldu-ğumuz Türkiyemiz, acı bir şekilde çirkin-liğe doğru gitmektedir.

TOPLUM DÜZENİNİN ŞEHİR VE YAPIYA ETKİSİ

Y. Mimar Şevki V A N L I

İppodamus'un (Priene) i Şevki V a n l ı n ı n , Ankara'da, 14 Aralık 1962

günü yaptığı projeksiyonlu konuşma :

Çevremize her gün bir şeyler eklen-mekte ve hayatımıza yön veren bir fizikî dünya gelişmektedir. Zaten yatırım imkân-larımızın büyük bir kısmını buna harca-maktayız. Girmek istediğimiz düzenli bir ya-tırımın arefesinde davranışlarımızın ne ola-cağı düşünülmekte midir? Neye göre geliş-tirmek, neye göre inşa etmek istiyoruz? Bunun bir kültür meselesi olduğu kadar, sosyal - politik (idarî) yönlerinin varlığı bel-lidir.

Eski bir Y u n a n toplumunun sitesi, eski Romalıların şehirleri, Orta çağdan Rönesan-sa geçişte şehir kurma, Türklerin şehir ve yapıda güttükleri davranışlar, hep bu un-surların sonucudur.

Batıda, 20. asır bu konuda büyük ça-balar göstermiştir. Çoğunluğun sorunları ele alınırken, bıı unsurlardaki hastalıklar da eksik olmamış ve hattâ bugün bir Brasilia şehri kurulusunda yaşamaya devam etmek-tedir.

Ya bugünkü Türkiye! Kırk yılda neler ortaya koyabilmiştir? Başkentinde insanla-rın yarısından fazlası gecekondularda otur-duğu bir ülke! N e kadar büyük ve çapraşık sorunlar içindedir. H e r türlü yatırımın en

az bir parçası yapı ve şehir konusu oldu-ğuna göre, ... gelin bu soruları soralım ve cevap arayalım.

Bu, yalnızca bir şehircinin, bir m i m a r ı n işi değil, iktisatçının, maliyecinin, mühendi-sin, idarecinin, elhasılı bütün toplum faaliyetlerinin toplandığı bir konudur.

Bunun için konuşmanın sonunda her ki-şinin düşüncelerini ortaya koymasını, eni-ne boyuna yetişemezsek bile, şöyle sohbet yapmayı, ilk tartışmaları açmayı, konuyu aydınlarımıza maletmeyi dilemekteyiz. Do-kunacağımız meselelerin her biri bir ayrı konuşma konusu olabilir. Gayemiz bir

pa-norama çizmek, gelecek konuşmalar için ge-rekli zeminin hazırlanmasına çalışmaktır.

%

H a y a t ı m ı z bir fizikî dünya içinde geç-mektedir. Bu, çok az ilgilendiğimiz dünya her bakımdan hayatımızda önemli bir rol oynamaktadır. Yani yapılar içinde yaşamak-ta, aralarında dolaşmaktayız. Şehirde, kasa-bada, iskân edilmiş her hangi bir yerde, in-san elinin yaptığı bir çevre içindeyiz. Yani kendi hayatımızı düzenlemekle meşgulüz. Y ü r ü d ü ğ ü m ü z yolların rahat olması, ağaçlı olup olmaması, temizliği, etrafındaki yapıla-rın şekilleri ve birlikte ortaya koydukları mekân, bizim yaşayışımızı etkilemektedir.

Referanslar

Benzer Belgeler

''IRCA QMS Auditor/Lead Auditor Training Course/KYS Baş Denetçi Eğitim Sınav'' IRCA ISO 9001:2008 Baş Denetçi eğitim sınavına ancak ISO 9001 eğitimi almış

Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi Microsoft Teams Uygulamasında İlk Defa OturumAçacak Öğrencileri İçin..

Sabah sporunda Fatih 2 saat koşarken, Emre 2 saat yürüyor. 2- Buna göre Fatih, Emre’den kaç kalori fazla yakmıştır?.. A) 234 B) 244

Hande ortanca, Elif ise en küçüktür. Birinci öğrenci hiç yanlış yapmazken ikinci öğrenci 4 , üçüncü öğrenci ise 7 yanlış yapmıştır.. Bir mağaza müşterileri

Kron k hastaların sempton tak b K ş selleşt r lm ş sağlık anal zler Bel rt lere da r r sk dağılım oranları D kkat ed lmes gereken hususlar.. K ş sel sağlık as stanınız

Cinsel Yolla Bulaşan Enfeksiyonlar, hem geleceğin hekimi hem de SCORA savunucusu olarak benim için büyük bir önem taşımaktadır... Önlenebilir olan

Dede Korkut’un Günbed Yazmasında Geçen 50 Moğolca Kelime (s. 55-82) başlıklı yazıda, yazmada geçen kırk sekiz kelime ele alınmaktadır. Bu kelimeler arasında.. kurban,

2009 yılında İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen Kültür Çalıştayı’nın ardından, kentin kültür politikasını geliştirmek adına pek çok adım