• Sonuç bulunamadı

| İÇİNDEKİLERo) ; Abdiiihak ,Hamid Bey

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "| İÇİNDEKİLERo) ; Abdiiihak ,Hamid Bey"

Copied!
12
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

“»î j j o <* '«o *>>■> M--1 & - / j ¿m r

+jAi\ , ' » . * * •

%“ • v * <r /

Q Q â

â .0 0 0. jQ- ö '0 ‘;0 5 /0; 0 .0 ö '07^‘^^IB§E^^I8?i8klWSi?WW5

|

İÇİNDEKİLER

o) ; Abdiiihak ,Hamid B e y ...Dr. Ab. Dj.

p) : Yaratmalı... ... Edoımrd Herriot

Ziya Gök Alpın fikir m en b aları...A. Faik

Tevfik F i k r e t ...Dr. îzzeddin

S Kıt’a ... ... . Dr. Ab. Dj. M

m

Tebcil ve tebrik nesidesiiblise n a s i h a t i m ......Filorinalı NazımTokadi Zade Şekib | §

§>>• Solmayan güzellikler.../. M. Gmjau | | fe)- Tiirk a s k e ri...Sıtkı Atkım jçj

ey Pour T o i ...Dr. Ab. Dj. jjjGj

- & o o; ö; $ (/ o o o o o 0 ' 6' û 7 o I) ü t)

(2)

«İÇHAT» abonelerine ikram

Muhterem abonelerimize bir ikram olmak üzre aşağıda isimleri yazılı kitab- lar üzerinden yüzde yirmi nisbetinde ten­ zilât yapacağımız gibi Türkiye cumhu­ riyeti dahilinden vaki, olacak siparişler- dede posta ücreti istemeyerek ta’ahhüdlü olarak göndereceğiz: Ayni tenzilatı bütün mekteb talebesile efrad ve zabitana da yapacağız:

Kuruş

Akli selim (Eski harflerle)527 sahifeli 100 Aklı selim (yeni Türk harflerile)

548 sahifeli * 135

Ruhulekvam (Eski harflerle) 274 „ 50

Dün ve yarın( „ „ ) 264 „ 50

İlmi ruhi içümaî (Eski harflerle)

287 sahifeli 50

Adabı müaşeret rehberi (Resimli, eski

harflerle) 509 sahifeli 150

D ilm esin Mevlana (Eski harflerle 30

Bir zekâyi feyyaz (Eski harf ve resimli) 25 Mekârimi ahlakiyye ve din (Esk ¡harf­

lerle sahifelik 25

Harp ve sözde eyilikleri (Eski harf­

lerle) 219 sahifelik 75

Âdi kâğıdlısı 50

Asırların panoraması (Eski harflerle,

resimli) sahifelik 50

Felsefe’i istibdad (Eski harf) Alfierinin

resmile 272 sahifeli 50

Ruba’iyyatı Khayyam ve Tiirkceye

tercümeleri. (Eski harflerle resimli

453 sahifeli 100

Avrupa harbinin psikolocyası (Eski

harflerle resimli) 708 sahifelik 100

Bankalar ve muamelatı (Eski harf­

lerle) 86 sahifelik 50

Yollar ve İzler Dr. Kaya Beyin

şi’irleri, 96 sahifelik 50

Bir filosofun şi’irleri (Yeni Türk

harflerile) ’ 100

Akli Selim — İkinci basılış. Meşhur

rahib Meslier nin hurafatın altına yer- leşdirilmiş ve patlatılmış çok miidhiş bir bomba olan bu kitabı bu dafa yeni Türk harflerile de nefis ve her cebe girecek bir şekilde basılmış ve çıkrmşdır. Aklı

Selim yalnız bir hücum kitabı değildir

o ayni zemanda bir müdafaa ve ahlak kitabıdır da. İlmi, mantiki bir ahlakın esa­ sını kurmuşdur.

Meşhur filosof D’Alembertin Voltaire, yazdığı bir mektubda ez cümle şu satır­ lar vardı.

Bu kadar az kuvveti zahiriye ile bu. derece büyük te ’sirat husule getiren yal­ nız top barutunu biliyorum: Aklı selim top barutuna müşabihdir ki zahiri kuv­ veti az görünür. Halbu ki âzim bir infi­ lâk kudreti hâzinesidir. Karilerimize Aklı Selimi okumayi tavsiye ederiz orada bü­ yük bir yürek kuvveti ve bol bir vicdan nuru bulacaklardır. Müellifinin resmi ve pek ma’nidir diğer iki lavha ile müzey­ yendir.

Bir Filosofun şi’irleri — Maarif Ve­ kâleti neşriyyatındandır. j . M. Guyau nündür. Pek nefis bir suretde basılmış ve çıkrmşdır. Gelecek nüshalarımızdan bi­ rinde bu kitaba bir makale tahsis ede­ ceğiz. J. M. Guyau nun iki sene evvel

Terbiye ve veraset adlı pek kıymetli

bir kitabı da yine Maarif Vekâleti him- metile basılmışdı.

((içtihat» da ilân Tarifesi

Tek şutunun her 3 çentimetre irtifai yani 3 X 8 çentimetre murabbai yer ve herdefa’i derç için ücret 1 liradır.

ilanların ücretleri dere edildikten so­ nra muntazam makbüzla tahsil olunur.

İ’llanı muhtevi “letihad,, nushalari, İ’lanı verenlere meccanen gönderilir.

Her derç için ilân asgari 1 liradır.

Dr. Abdullah Cevdet

Cuma ve Pazardan başka her gün

(töz hastalarım kabul eder. Cığal oğlu

ıctihad Evi, daire No. 6. Telefon : Is. 865

M. UTÜCİYAN

Çinkoğraf

(3)

İÇTİHAT

ABONEMBN: Seneliği [24Nüsha]Türki- ye için 21/2, hariç için 2 D. Âlâ kâğıdlısı 5Liradır İDAREHANESİ ABONEMENT Pour un an D. 2 Edition spéciale500 Ptrs. ADRESSE “Idjtihad„Constantinople Téléph. St. 865 XXV ème ANNÉE 15 Février 1930

Türkçe ve Fransızca

İLMÎ, EDEBÎ, İKTİSADÎ

No: 291

Cığaloğlunda İçtihat Evi . Tarihi Te’sisi:

1904 — Geneve Yirmi besinci sene

15 Şubat 1930

Abdulhak Ha m id Bey

Yetmiş dokuz sene evvel bu gün Abdulhak Hamid Bey doğmuşdu. Bu gün onun seksanmcı doğum yılı dönümünü güzel sanatler birliği edebiyyat şü’besinde kutlııladık. Hamid bey küre’i arz yaşadık­ ça yaşayacak insanlardan biridir ve içi­ mizden böyle bir insan oğlunun çıkmasile iftihar edebiliriz. Firdevsi, Dante, Molière, Shakespere, Schiller, Kalderon hep bu ölemeyen ve yaşaması arzın yaşadığı müddetçe devam edecek ölmezlerdendir.

Thomas Cariyle, kahramanlık dininin pey­

gamberidir ; Shakespeare hakkında şu satırları yazar:

Shakespeare zekâların en büyüğüdür dedikten sonra ona ait her şeyi söyle­ miş oldum. Fakat Shakespeare ın zekâ­ sında henüz görmediğimiz şeyler pek çoktur. Bu şu’ursuz zekâ tesmiye etti­ ğimiz şeydir. Onda bizzat kendisinin bile malûmu olmayan faziletler pek çoktur...

Eserlerinin her biri bir pençeredir, kendisinde mevcut alemin bir ışığım bu pençerelerden alırız...

Shakespeare de öyle sahifeler vardır, ki semadan sudur eden bir kevkebe gibi, ce- madın bile yüreğini tenvir eden bir lem’a gibi bize münkeşif olur...

Böyle bir insanın kürrei arz üzerine gönderilmiş olmasında mukaddes bir sec- ciye mevcut olduğunu hissederiz. O cüm­ lemiz içiin bir göz değilimdir? Semadan gönderilmiş, takdis olunmuş bir nur hamili değilimdir?...

Abdiilhak Hâmid bey bir irsiyet ha- zinesile beraber doğmuştur. Bu sebeble onun şiirlerinde “Subconscient,, tekellüm ve terennüm eder ve Hâmid bey bu ilmi man’a ile çok kerre ne söylediğini bilmez; bu Hâmidin şuurlu şahsiyetidir.

Fakat insanların şu’ursuz şahsiyeti yanın­ da şu’urlu şahsiyeti pek naçiz ve der- mande kalır. Asıl kuvvetli şahsiyet şu’ur­ suz şahsiyetdir. Şa’irlikle en az uyuşan şu’urdır. insanın en hakiki kıymetini şu’­ ursuz şahsiyeti tayin eder. Alcool şu’urun hakimliğini muvakkaten ve kısmen tatil etdiği vakit insanın bizim Sııbcorıscitnt

dediğimiz aslı mayesi ortaya çıkar. Ziya paşanın

Bedmaye olan anlaşılır meclisi meyde işret guheri ademi temyize mihekdir.

demesi pek haklıdır ve İlmî bir hüküm­ dür. Bizde en yüksek nufuz icra etmiş olan edib ve şa’ir Namık Kemal Bey merhum­ dur. Bize vatan mefkuresini hürriyet mef­ kuresini ve bunların cümlesinin fevkında izzeti nefs ve her güna istiklâl iştiyakini tebliğ eden o dur. Vatan şi’irini ve ilha­ mın bizde yaratan Namık Kemaldir.

Cihanda kendini her ferdden alçak görür ol kim Utanmaz kendi nefsinden de âr eyler melametden

ve

Mu’ini zalimin dünyada erbabı denaetdir. Köpekdir zevk alan sayyadi bi insafe hidmetden

diye milletine haykıran bu aslan gibi şa’ir Abdülhak Hamid in yüreğini tenvir ve teshin etmişdir. Bulayırda bir tepede az çok mensi yatan bu büyük ölünün ruhu ve bu ruhun bize nefh etmiş olduğu kudret bu vatani selâmet yola çıkaranların baba­ sıdır. Kemal, Hâmid, Ekrem bunlar yek­ diğerini itmam etmişlerdir. Bunlardan sonra Şemseddin Sami bey, Tevfik Fikret türk müfekkiresi üzerinde necib bir te ’sir ya­ panların başındadır. “Meydan harblerini bize ecdadımızın ruhu kazandırmışdır,, di­ yen Dr. Gustave le Bon bu içtima’î ve psy- chologia’î hikmete işaret etmiştir. Büyük Pişuvamız gibi ileri ve yukarı istikamete milletleri sevk edenler derin bir irsiyyet kudret ve şevketile yaşar ve yaşatırlar.

(4)

Y A R A T M A L I !

[ C r é er ]

Yazan: Fransanm sabık Başvekili

Edoüard Herriot

3

İlmî politikanın inhitatı bati fakat de­ vamlı oldu. 1848 tarihine doğru Ernest Renán kendisinde harab olmuş i’tikad- lar yerine geçen yeni ¡mani icmal ve ta ’rif etmek ihtiyacını duyarak, şu obti- mist güzel kitabı yazdı: L’Avenir de la Science. Edebî düşünceler, ba’zı siyasî sukutı hayaller , 'b a ’zı fikrî ta ’biyeler [Diversions intellectuelles], eserini uzun müddet neşr etmemeye, saklamaya kendi­ sini mecbur etdi. Bunu ancak hayatının ak­ şamında neşr etdi. Fakat kitabının basıl­ masına muvafakat ettiği vakit, bunları tehakkuk ettirmek vesa’iti hakkında ken­ disini daha ziyade reybî kılmış isede tec­ rübenin fikirlerini, hemen hemen hiç de- ğişdirmemiş olduğunu bize bildirmeye ihtimam etdi. Her halde 1848 in talebesi [yani gene E. Renán] ilmin kerib rolünü makinevi [machinal] politikayı', fırkaların “égoisme,, ini ve budalalığını yıkmak ilmin işi olduğunu sezmiş idi. Zemanın formül­ lerine göre bütün insanjyyete akli bir nizam tesavvurunu tatbik ediyordu; ilim­ den bir din yapıyordu; o zemandanberi fikirlerin terakkisi bizi, onda, bir usulden bir “méthode„dan başka bir şey görmeme­ ye götürtiyor.Fakat bu “idéaliste,, anlıyor­ du ki maddî keşfiyyat ruh hayatını rahatsız ve ya tahdid etmek şöyle dursun bu hayat üzerine eyi te ’sirler icra ederler; kavmlerin terbiyesini değiştirmek ve o zemana kadar bu imtiyazdan mah­ rum tutulmuş olan halk kitlesini İlmî terbi­ yeye, İlmî harse çağırmak lüzumunu şid­ detle his ediyordu. Principler vaz’ etti, bu principien, teklif edeceğimiz tam tat­ bikatın aslında, menşeinde tekrar bula­ cağız. *

Ayni devre doğru [ 1 ] H. Spencer ilmin tâbi’iyet halinde tutulmasına itiraz ediyor ve terbiyenin ıslahatı için müca- hedede bulunuyordu. Devrinin ihtiyaçla­ rının bir müfredat defterini yaparak daha ozaman kîmya gibi bir ilmin san- yii nesciyyede, seker tasfiyesinde ya­ hut birahanelerde veya ziraatde, gaz imalinde muhirn rolünü isbat ediyordu. Geologianin yahut, ilmî [ Rationnelle ] biologia nın zihnimizde işgal etmesi icab eden mevkiini izah ediyordu. Yazıyor, diyordi, ki “İlmi tetebbü’ler ilmi tahasiller. son derecede mühimdir. Çün- ki sanayi’ ve ticaret hayatına hazırla­ maya hidmet ederler.. Ma veka’ları bil­ mek kâfi değildir; insan istihsale ve mü­ badeleye alakadar olduğu vakit eşyanın

niçin ini ve nasıl ımı, onların teselsül kanunlarını da bilmelidir. Hatta ekseriya diğer mavaka’ların da niçin, nasıl ini ve teselsülünü bilmek gerektir. Şimdiden ilmi bilgilerin bulunmaması yüzünden para zayiatı cem’iyyetimizde, bu kadar sık olunca, ilme bigâne kalacaklar için bu zia’lar ileride ne kadar daha çok sık ve büyük olacakdır!«

Bu kuvvetli bir suretde basiretkâr bir mantıkdı. Principlerin ta ’mimine ihti­ mam ettiği bu ilmi politika ile Herbert Spencer, memleketinin yalnız maddî kuvvetini te ’min etmeyi aramıyordu. Bu maksad bizim için kâfi olmadığı derecede ona da na kâfi idi. Ananevi “dogmatisme,, den pek uzak olau bu ka’ideler yalnız üzerine zekânın kanunlarını, ferdi ve iç­ tim ai bütün bir ahlakıyyeti v e'h atta bü­ tün bir “esthétique« i kurmak iddi’asında idi. Demeye cesaret ediyordu, ki bizzat san’at, hakîki san’at ilm üzerine

[1 ] Aklî, ahlâkî, bedenî terbiye hakkında adlı kitabını teşkil eden dört bahs, dört mecmua mekalesi olarak intişar etmiştir, birincisi Vestminister mecmua­ sında; 1849 Temmuz ayında; İkincisi 1854 senesi Mayıs ayında Şimalî Bretagna mecmuasında; Diğer ikisi Revue trimestielle in 1858 ve 185 seneleri Nisan ayla­ rında çıkmıştır.

(5)

İÇTİHAT 5337 müessesedir, “ ilm san’atm altında

gizlidir,, eğer san’at ba’zı hemzad [ inné ] melekeler istilzam ederse yalnız ilm bu melekelere bütün kuvvetlerini, bü­ tün müessiriyetierini verebilir. [1]

Dahası var: ilm bizzat bir şi’irdır ilm danişmend insana, cahil insan için hayal ve hatırından geçemeyen hadsiz, payansız “lyrisme,, menbe’ları açar ; tabiatın istik­ şafında ilm insana dâ’ımayeni hayraniyyet ve teheyytic sebebleri arzeder. Hakikî bir riyazî, bir şairdir. Bir damla su, bir kar danesi parçalanmış bir kaya, isti’are “Métephore„larla ta’rif olunma­ dıkları, başka dürlü ta’rif olundukları için daha azmi şairanedirler. Bir böcek, bir nebat, bilen kimsenin cahil kimse için olduğundan daha ziyade zengin “ lyrique „ sunuhat mevzuları değilmidir? En naçiz yer sarmaşığı tüylü sakiyle, tırtıllı küçük yapraklariyle, bir haledyon çiçeği, bir duvar üzerinde, behar mevsimlerinde ça­ yırları sarı renklerle bezeyen düğün çi­ çeği, hep bunlar hayatlarının sırrını anla maya merak eden bir müdekkik, bir müşa- hid için na mü tenahî tefekkür mevzuları arz eder. Tuveycin dilber sırrında bütün bir şi’ir mündemiç olduğu gibi bütün bir felsefe dahi mündemiçdir. “Fabre,, in [2] “ lyrisme „ i Mistiral [3] in lyrisamine mu’adildîr.

En sade principlerden başlayarak H. Spencer en yüksek mefhumlara, en yüksek fikirlere yükseliyor ve en ince ânâta “nuance,, lara nufuz ediyordu. Bi­ zim; kürek mahkûmu zencirini sürüklediği gibi kendimizle sürüklediğimiz o “empi­ risme,, i mahkûm etmeye, kapamaya da­ vet ederek zemanının adamına teklif et­ tiği yeni bir muvazene idi. ( Bitmedi )

«1» Zikri geçen kitab sahife 38 ve 39

,2» Fabre çiçekler hakkında cazib tedkikatile meşhur bir Fransız enthomolgisidir. Bu tedkik ve mü­ şahedeler 10 cild teşkil etmişdir. 1823-19b. A.D.

*3» Mistral Provence li bir Fransız şa’iridir.

18 0-1914, A D ’

Ziya G ök Alpın fikir m elihalar

Bizde Türkcülükün ve milliyetçiliğin ilk kıvılcımlarını çok eski tarihlere kadar götürmek mümkündür . Fakat onun ilk defa ilmi ve sistematik bir suretde orta­ ya atılması bu gün adı maalesef çok haksız bir nisyana uğrayan İzmirde Meh­ met Necip beyin “Hizmet,, gazetesindeki neşriyatile başlar. Bu neşriyat Türk mil­ liyetçiliğinin tahakkuk etmiş ve edecek ideâllerinin şumullû bir programıdır.

I — Milliyet duygusu ve milli vicdanı uyandırmak.

II — Lisanda millî bir dil birliği vücuda getirmek.

III — Lisanda ilmi tasfiye, ve tahrir lisanına ilmi hücum.

IV _ Milli bir edebiyatın lüzumu. V — Halka doğruculuk.

VI — Garba doğruculuk Türk hal­ kının yükselmesi ve ilerlemesi için garp medeniyetini kabulün mutlak bir zaruret bulunduğunu müdafaa.

1 — Türklerde milliyet duygusunu ve milli vicdanı uyandırmak için daha evvel Türklük ve Türk milleti ne demektir? Bunu anlamak icap eder. Millet hakkında yakın zamana kadar muhtelif telekkiler vardı. Onu “ırk,, olarak kabul edenleıe mukabil “kavın,, zümresile izah edenler ayni ölkede oturan fertlerin mecmuuna millet adı verenlere karşı İslâm ve Os­ manlılık ittihadıaı ileri sürenler, ona iradi bir mahiyet verenler... Necip bey mua­ sır Psychologie , Sociologie, Lisaniyat alimlerini eyi tanıyordu. Bu ilimlerde vu­ kuf sahibiydi. Türk milletini ve milliyetini İçtimai bir görüşle bundan otuz sene evvel şöyle ne güzel tarif ediyor:

“Türklük doğrudan doğruya Türk adı altında anılan zümreyi ayırt eden lisan, tarih, Edebiyat, Seciye, Akide gibi evsaf ve müessesatın verdiği “ Millî vahdet,, dir; ferdiyet, bu millî vahdetin his

(6)

İÇTİHAT ve şuuru ve milli varlığın beka ve ida- meside çalışan fikirlerin heyeti mecmua­ sıdır. ,,

Bu satırların yazıldığı tarihte geniş bir saha içinde muhtelif milletleri ken­ disinde toplayan Osmanlı imparatorluğu­ nun kendisinin çok kuvuetli zan ettiği bir devirdi. Yukarıda da söylediğimiz gibi bu paçal camiayı bir millet telakki eden fikirler mevcuttur.

Netekim Meşrutiyetin ilânı akabında Rumu, Ermeniyi, Yahudi'yi, Çerkezi kar­ deş addedeu kanaatlar bir müddet için hakim olmamışmıydı? Necip bey bu ha­ talı görüşü reddediyor:

“Bütün Osmanlılar^ bir millet teşkil•> eder mi? Onlara bir millet nazarile bakı­ lır mı? Bir ölkede oturmak, hukukda mü­ savat ve siya­

sette vahdet iti-barile onlarda bir millet, fakat hu kuki bir millet oluyor. İçtimai bir manada OsmanlI­ lar bir millet, bil­ fiil bir millet tanı­ namaz. Çünkü

li-i

Şair, Sevgilisine

Musta’il bir teranedir hüsnün Öpüşür cazibende nur ile nar: Seni rüyada gördüğüm giceler Tutuşur gözlerimde uyku yanar.

5 Şubat 1930 A. D.

> ^ T - r i J V J T - r i J - u - U T j v J T J T j x n j ^ v j a J v n J X i - u ~ T j r u - l t ul t u ı r x r u Y j i J i - r ı r u - , r u ->

2 — Dil birliği Millî varlığı, sağlamlaş­ tıran, fertler, arasındaki tesanüdün vücut bulmasına imkân veren amillerin en ehemmiyetlisidir. Dilimiz ne kadar geli­ şir, kullanılan kelimeler ne kadar Türkçe olur, Türkçeleşir, diğer tabirle, müşte­ rekleşirse fertler arasındaki anlaşmayi ancak o zaman temin edebiliriz. Müş­ terek bir dil sayesindedir ki Türcülük ve milliyetçilik ideâllerinin tahakkukuna en yakın bir yoldan gitmek mümkün olacaktı'. Halbuki üç dilden terekküp eden Osmanlıca ile bunu başarmak müm­ kün değildi. Gerek söyleyişca, gerek sözleri birleştirmece pek ayrı, pek başka olan üç dilden bir dil yapmak, sonra da bu dilin bir başka türlüsü ile görü­ şenlerin ilerilemesini istemek düşünmeme-mezlikten ileri ge­ lir. Sanmamki bir | adam çıkupta bu ' üç dilin birbir- lerile uzlaşacağını,

bunlardan anadan doğma gibi bir dil çıkacağını ve bu­ nu söyleyenlerin de ileri gidece-sam, dini, tarihi, hulâsa bir çok şeyleri ğine inansın ve inandıra bilsin. [1] ayrı bir takım milletlerden teşekkül et- Her şeyden evvel onu temizlemekle mistir. Osmanlılık henüz hali teşekkülde, >Şe başlamak lâzımdı. Necip bey bunu yahut taslak bir millettir.,, şöyle izah ediyordu:

Bu görüşe ve anlayışa nazaran, ma- “Mademki ilerilemek isteyoruz. Bi-demki bütün Osmanlılar bir millet teşkil z' bilgice, düşünüşçe, anlayışça hulasa etmekten uzaktı. Bu muhtelif cemiyet- her ?eyce ac,kh bir gerilikde bırakan lerin lisanları ayrı harslarında, duygula- ne ° ^ USU belirsiz bir dile erkekçe rında bir iştirak noktası bulmak mlirn- y°* vcrerek ontın yerine bütün soydaş- klin değildi. O henüz hali teşekkülde lanmızln konuştuğu ve güzelce anlaşdığı taslak bir milletti. O halde bu gayri ta- geçirmekten başka çare yoktur. (2) biî vaziyete bir nihayet vermek lâzımdı Karanlıkları içinde bunaldığımız cehaleti, Türk milletinin ilerilemesi, diğer milletleri K'n N'n vaı*|g imızı kemiren bir düşman kendine temsil etmesi; istiklalinin te­

meli , milliyet duygusunun uyanmasına mütevakkıftır. Her şeyden evvel millî vicdanı uyandırmak icap ediyordu. Bunun :n ne yapmalı ve bu mühim işe nere- . ı başlamalıydı?

yerinde tutarsak buna karşı askerle silâh

[1] Şeref beye açık mektup. Ahenk. 26 Teşrinievvel3I6 [2] Soydaşlarımız kelimesini bunu bütün Tiirk- lere teşmil etmekten tevekki etmelidir. Necip bey pan- turasizmin şiddetle aleyhdarı idi. İlerki yazılarımızdan bunu bilhassa tavzih ve Zıya Gök Alp merhumla bu noktada Necip beyin kanaatlarını mukayese edeceğiz.

(7)

i ç t i h a t

bilgi ve maarif isede buda ancak ilerki makalelerde vasıflarını sıraladığım bir dille yapılabileceğinden başa yine dili, “ Türkçemizi geçiririz. Amma yer yü­ zünde konuşulan dillerin içinde bilmece­ ye benzeyen, ne öğrenilir ve nede öğ- renilse işe yarar bir dille maarifin yayıl­ masına girişmekdense hiç kımıldamamak daha yollu ve daha makuldür. Bize düşen kendilerine böyle bir eylik edil­ mek istenilenlerin dilini, eğer yürekden isteniyorsa alııp kullanmakdır. Bu bence en yüce en büyük bir alçalıştır.

O halde şair, edib, mütefennin, hâ­ kim bir sırada bulunmak geregir. kendi­ lerinde “Altruisme,, denilen İçtimaî şevki tabii tekâmül edenler, öyle samrımki bunu sevine sevine yaparlar. Tasavvur edilsin, ne büyük bir şiirdirki en yüce ediplerimiz, mütefenninlerimiz bir sırada hep birden eğilmek büyük bir hörmetle artık insan veya dil kılığından çıkmış dili kaldırıyorlar, en yüce şairlerimiz bir çobana, bir askere, bir rençbere, bir okumuşa yalnız bu dille derin duygula­ rını anlatıyor.,, [1]

Göriilüyorki, Necip bey mazi gibi sırf lisanı ele almış, bu sedayı atisini tehlikede gördüğü türklerin kurtulmasına, halkın ilerilemesine ve yükselmesine bir vasıta addederek, daha İlmî esaslara, daha derin hakikatlara dayanarak çıkar­ mıştı. Bu ses türkliiğUn yapma sesi değil, kendi sesi idi. Aranılan yalnız “dil,, de­ ğil, kendimize, benliğimize rucu’ meselesi idi . M. Faik

!

Tevfik F ik ret

ve

Psychanalyse Tetkikleri

Dr. A. Jzzeddin

Psychanalis, eseri doğuran menabii araşdırır, o menba’lardan çıkan

kudret-lerin mıhanikiyeti sudurını ve bu mıhanı- kiyetlerîn eseri nasıl tekvin ettiğini iza­ ha çalışır. Lâkin müellifin ve ya eserin, edebi, fikri kiymetine karşı temamen bi taraf daha doğrusu lakayıttır.

Esasen Frendin de söylediği gibi son zemanlarda büyük adamler ruhiyatı serlavhası altında yapılan neşriyata karşı karilerde gina, hatta ademi tahammül emareleri baş göstermiştir. Sebebide şu­ dur : Evvela bir takım kimetsız tababeti ruhiye etibbası nazarı dikkati celp içün ilmin ciddiyeti mutedesini, tecavüz ede­ rek ne edebi ve nede ilim olmayan sathı sözlerle sahifeler doldurmuşlardır.i

Bunlar ekseriyetle tanasüli sahada işteha uyandıran halleri, istimna, marazı aşklar gibi az çok karışık mahiyette de ki vakayi i misal olarak alırlar. Bazen ise tarihin gizli vekayiini izah etmek da- iyesîle hududı aşdıkları bile vakidir.

Misal olarak çok isim zikir edebili­ rim lâkin yalnız bizzat gördüğüm şu vakayi zikir ile iktifa edeceğim. Villejuif de asistan bulunduğum sı­ rada, yanında çalışdığım (Rogues de Fursac)a birgün yaşlıca bir zat müra­ caat otmişdi. Misafiri savdıktan sonra servise mutad hilaf' geç gelen iistad bir den bana dediki “demin garip bir ziya­ rete mazlıar oldum Jan Jak Russonın asabi hastalığı namile bir doktor bir tez hazırlayormuş pederi benden fikir soru­ yor, dediğine göre Russonın bütün o garabetleri uremie den neş’et edermiş,, dedi ve adeti üzre fikrimi sordu. Bende böyle bir ihtimalin kabil olduğunu lâkin eldeki delailin rasanetin den şiibhe ettiği­

mi söyledim. Cevabım benim fikrime hiçde mühtac olmayan bu maruf zatın pek hoşuna gitmişdi. Lâkin meselenin asıl garib kısmı şimdi başlayor.

Bu tez neşir edildi [1] ve Sainte Anne bimarhanesinin sabık şefi genç

lıl La maladie de Jeaıı Jacaue Rousseaıı Dr. Elosu. bu tabib bir kadındır.

5339

(8)

doktor G. Robenin medihkâr bir makale­ sine mazhar oldu! G. Robın, aklıyeye fazla edebiyat karışdıran doktorlardan olduğundan kıymetsiz bir tezi müdafaa dan kendini kurtaramadı.

Psichographinin sevilmemesine sebep olan ikinci unsurda, müdekiklerin “has­ talık olan yerde hastalığı görmemek is­ temeleri ve hastalık olmayan yerdede hastalık aramalarıdır,, Mesela:

Malumdurki Nieztsche felci umumi­ den olmuştur. Bu muharririn bazi taş­ kınca fikirleri, mübtela olduğu marazın arazındandır. Buna rağmen maruf psyc- hanalyst ve akıl hekimi Jung, Nieztche hakkında bir tedkik neşir etmiş olan Moebius e lüzumsuz yere hücumdan çe- kinmeyor, onu Nieztsche yi anlamamış olmakla ittihan ediyor!

Biraz da madalıyanın arkasına baka­ lım: Pariste elyevim akliyeciliğinden

ziyade gazeteciliği ile yer tutmuş olan bir zat, bir zemanlar garabetleri ve ismi moda olan ( Sarah Bernnardt) i tedkika kalkmış ve işe de idrar tahlilinden baş- lamışdı....

Doğrusu ben henüz bu iki şey arasın daki münasebeti anlamaya muvaffak ola­ madım.

Bunları zikirden maksadım makalem­ deki noktai nazarı izahdan başka şeye matuf değildir.

Ne Fikretin kıymetini, nede psycha- nalysi izah fikrindeyim. Yalnız Freu- dun bir arzusuna teb’an elimizdeki mtı- tiyatı artdırmak, psychanalys mihaniki- yetlerinin kabiliyeti tatbikıyesini ölçmek ve sahai şumulünii genişletmektedir.

Fikret ait olduğu muhiti içtimai ve terbiyei itibarile psychanalysin doğduğu muhitlere temamen yabancı olduğu halde ikad ve ibda ettiği hayallere göre tema­ men psychanalysin bize öğrettiği miha- nikiyetlerin tahtı tesirinde olarak çalış­ mış, adeta klassik, bir misaldir.

Tedkiki hulasa edersek : alıngan, hod- pesend, müstehzi, mağrur bir seciye, de­ rin bir narsisism bulmuşduk. Athlétique bir bünye, muhitine uyamayan bu intacı şahsiyeti çerçeveleyordu.

Silsilei hayatın takibinde, küçükken pek yaramaz olan çocuğun, on iki yaşında annesinden mahrum kaldığı, buluğa doğru, tabiatının ağır ve dürüst olmaya başla­ dığı, temiz, muşukaf, derslerine fazlaca mukayet olduğu görülüyor.

Bu arazi medlulleri ile tasnif edelim: İstihza, gurur, alinganligin narsisik bir tesebbütü tifliden doğduğunu ve para- noird hal ile sıkıca muttehid olduğunu gastermişdim. Hodpesedinin dürüsti, muşi- koflik ve inat ile el ele gittiğini söyle­ mek sırası artık geldi. Psychanalys ede­ biyatı bize bu arazların [caraetere ero­ tique- anal] yani (şehvani-şerci) seciyeye merbutiyetini gösteriyor. [1] Zaten, kin ve istihza [erotism analin] olduğu kadar Narsisismin de bir tabı dir. [2] [3]

Sert, titiz ve pek sevilmeyen bir kocanın zevcesi, bütün şefkatini küçük Fikrete haşir ediyor. Çocuk 5 yaşına ka­ dar böyle bir muhitte yetişiyor, 12 ya­ şında val desinden mahrum oluyor. Evvelce valdeyi inhisar altına alan peder artık korkunç bir şahsiyet halinde beliriyor ve valideye inhisar eden Libido aksül- amel te ’sirile ( refoulement ) kimile­ şiyor. Fikretin bilahara arz ettiği yu­ muşak kalplilik, hayvanata acımak,- harp ve ’ silah düşmanlığı gibi haller nazari dikkate alınırsa, küçüklük devresinde bilakis gaddar ve (Sadique) temayüllerin pek faal olarak rol oynamış oldukları meydana çıkar . ( afacanlık ). Çocukluk hayat tenasüliyesi validenin ateşin mu­ habbeti altında, fakat pederden korkarak parlayor. Vakia validenin ölümile yerine kaim olan yenge de pek seviliyor.. Lâ­ fı 1 Erotisme-Anal-Traite de Psychanalys Jones 362 [2] Hâne et crotisme anal » * 707 [3] Charakter

(9)

i ç t i h a t 5341

Tebcil ve tebrik neşidesi [*]

---3s=e---Dâhi şiir üstadım Abdülhak Hâmit Beyefendiye

Ey Türkün kadri yüksek, - Dâhi şiir üstadı - ; Asırlara fer verir şi’rinin parlak yâdı. Ey edebî âlemin - şanlı iftihar tacı - , Ey bediî muhitin - pek canlı bir minhacı - ! Sen, gûya bir halıksin san’atının arşında., ¡’cazının hayranı, cihanlar var karşında ! Yıldızlar, aylar senin şevkına - pervane - dir ; Sana mahdut bakanlar bir - sürü divane - dir! Şöhretini çalmağa- kalkışanlar küçülür,

- Paye - n ; - yüce kubbeyle - bir arada ölçülür! - Ezel iy et - bir elin, - ebediyet - bir elin . . Şarkı, garbı kaplamış - nurdan masnu heykelin-! - Şiir - lerin hep tezat, - duygu -terin hep nükte.. Dalgalanıp yükselir fezalara birlikte !

Çalkanıyor âlemler - ulvî muhayyelen - de, İbdaâtın güneşler neşrediyor - leylen - de !.. Solmıyan bir baharın revnakile yaşarsın, Tufanları lâleden ilhamlarla taşarsın! - Putları indirenler - şaşaandan utansın,

Sen, put değil, pek âli bir - mabedi vatansın - ! Asırlar huşularla mihrabına yüz sürer, İşıldıyan hüsnünle vecde gelir mükerrer! Yıl dönümün zatını takdise bir vesile, Coşmuş sevincim bu gün deryalar mevcesile!..

Filorinah

Ankara : 5 Şubat 930 Nazım

İblise nasihatim

Seni de atlatır şimdi insanlar, Kendine güvenme ey koca lain! Gafil olma; geçti eski zemanlar, Aldanırsın bizden olursan emin.

p] Üstadın sekseninci yıl dönümü münasebetile..

kin tenasül kudretinin tali lahikaları (tendances partielles) ( sublim e) itila ederek, evvelce tecessüsü tenasüh olan şey şimdi , taharri , ilim ve öğrenmek aşkına inkılâb ediyor. [Bunun bilahara aksülamel ve narcissik tesebbütten do­ ğan homosexu-alitenin yardimile öğret­

mek ve muallimliğe tahavvül ettiğini

biliyoruz]. Buluğun başlangıcında 12 ya­ şında çocuk mahlesini intihap ediyor. Vakia bu ta şairlik devresine kadar gay­ ri meşurda gizli kalacak! lakın o sıralaıda peder yerine kaim olan hocanın oğlu — Abdtırrahman şerefine kendi ifadesile sabit — zihinde tebellür ediyor ve Fikret isminde [1] temerküz ediliyor. Bu sıralarda valide ölmüştür yerine gelen şiddetle se- vilmektededir, lâkin hakiki a ş k , pek du­ mura uğramış bir haldedir. Hkret genç­ liğin ve buluğun hasta eden dalgaların­ dan, sıyrılmaya muvaffak oluyor, valide yerindeligine muhabbet, pedeı yerinde- liklerine karşı hürmet (muallimler!) hu­ sule geliyor. __

İli İsim değiştirmek pek mühimdir, vahim bir aksülamel neticesidir.

Şeytanetle geldi halka intibah, Doğruluk sayılır büyük bir günah, Giydireyim derken giyersin külâh, Gözlerini oört aç, işler pek çetin. Çoçuklar da b ilir: Kalmıştır ehven,

Şeytan şerri bugün insan şerrinden, İsti’aze artık senin vazifen;

Şaşkın sandıkların hep hin oğlu hin. Zemanın müstekreh müraileri

Mel’anette senden kalmazlar geri, Meserretle dersen onlara yeri Arkadaşlar! Size yüzbin aferin. İstemezsen eğer belânı bulmak Hale bak da bizden uzak dur, uzak, Her adım başinda vardır bir tuzak, Düşmezsen onların birine sevin. Dikkat etde verme yakanı ele, Bihude koparma sonra velveie, Bir insan görünce ceküp besmele Gizlenmek olmalı en mühim işin. Müsavi adetme bu günle dünü. Dinleyen kaldımı bak öğüdünü, Durma, icra ettir tekaüdünü,

Adem oğlu şimdi hem şeytan, hem cin.

Tokadi zade Şekip

(10)

İÇTİHAT

Solmayan güzellikler YİNE OCAĞIN IŞIĞI

Uriage, teşrini evvel 1879.

Kapı yarım açık kalmıştı:

Ateş, siyah ocağın üzerinde mavi bir ışık koşdııruyordu; akşam karanlığı çökmeye başlamışdı.

Alevin cazibesile, dışardan, eşiği geçmeye hazır olarak yaklaşıyordum; teklifsiz odaya bir nazar atfettim.

Haşin köylü zevcesile beraberdi. Ocağın kenarında yan yana oturmuş­ lardı.

Hiç birşey söylemeden bol ateşin çatırdağını dinliyorlardı.

Serbest şimali, pehlevan omuzlu er­ kek, açık nasiyesinin üzerinde, ıssız bü­ yük tarlada, gündüzün uzun müddet çalışmalarının halâ izi vardı.

Bir siyah kan damarı şikağına penbe mermer manzarası veriyordu.

Adeta mükedder ve yorgun olduğuna mütehayyir görüniyordu.

Birden bire zevcesinin beyaz boy­ nuna iki kolunu sardığını gördüm; sonra­ da başını eğerek yavaşça zevcesinin göğsüne yattı ve mutme’indi.

Bikarar alevin hafif çıtırdısı ona ninni te’siri yapıyordu.

Etrafa sessiz, soluksuz loşluk çökü­ yordu, bu sırada musahhar erkek gün­ düzün meşekkatli işini unutuyordu! fakat zevce, fa’al ev kadını, bir çocuk için ördüğü çorabı bitirmek istiyordu.

Bir “Point„ kaybetmek endişesile tığını bırakmamıştı.

Zevcinin eğilmiş nasiyesi üzerinde hafif bir el ile çalışıyordu.

Eşiğin yakınında tevakkuf ettim; rikkat beni istilâ etmişti; boş bir sözle bu mukaddes se ’adeti kaçırmaya kıya- miyordum:

Bu çiitin gözünde büyüdüklerini gö­ rüyordum; Hilm ve rikket namına bir şey bulunacağına ihtimal vermemiş olduğum yürekleri, akşamın çiçeklerde beraber, sıcak ve ratıb gicenin içinde açılıyordu.

Türk askeri

Açık olsun sana tali, hadi türk oğlu diyen O güzel türk kızının verdiği telkin ile sen Gökreyen aslan olup haykırıyordun cihana; Doğuran kim seni, aslan doğuran hengi ana?! Göksünü bir siper etmiş de çelik âteşine, Koşuyordum zafer üstünde zaferler peşine ! Paslanan süngünü silmiştin o gün kanlar ile Yaşâsm türk diye afaki getirdindi dile! Sevgilim kağni ile kurşun ulaştırdı sana, Gözünün son yaşıdır merhem olan son yarana ! Bu Sakarya, bu da İzmir kİ benim bir zafarim ; Dolu baştan başa tarihte zaferlerle yerim; Ben ki türküm!... diye aslan gibi birgökremeniz, Yunanın kahrederek melceini etti deniz!...

Sıtkı Âtkan

Pour toi

Ma lyre agonise et tes yeux ont La caresse qui tue et tu poses Dans tes regards ô ma reine, ô mon Ange, des pleurs, des chants et des roses. j ’ai des rythmes d’àirain et tu causes, • Lorsque tes mots parfument le son De ma lyre, un candide frisson Dans mes verves âpres et moroses. Oh! sur ma lèvre sois la rosée Qu une aube suprême aurait posée Contre le feu de ma soif d’aimer. Le jour ton image me pénètre Et dans mes nuits tu fais appaître Des rêves d ’étoiles parsemés.

Annemasse 19 Nore 1905 Dr. AB. DJ.

Mutme’in oldukları halde ve gözetil” diklerini hatırlarına getirmeksizin sevişi­ yorlardı :

Ayağımın parmakları üzerine basarak oradan uzaklaşdım.

Kendi kendime, ba’zan en haşin ka­ buğun altında benim yüreğim gibi mu- habbetkâr ve şefik bir yürek bulunur ve dünyada şair yahut rençber, cümlemizin kuvvetimiz bir derin mulıabbetden gelir.

_______ ______ _____ J. M. Guyau

İmtiyaz sahibi : Dr. Abdullah Djevdet Mes’ul müdürü : Dr. Abdil Hüsnü Düyunu umumiye karşısında “İŞ„ Matbaası

(11)

Diş

Tabibi Mehmet RifatB.

Cağal oğlu kapalı Furun karşısında her gün hasta kabul eder.

Telefon : İstanbul 264

Prof. Dr. Selâhattin Mehmet

Röntgen Laboratuvari

Mahmudiye Caddasi No. 28

Muhit

Aylık ve resimli mecmuadır, çok müke­ mmel ve müte’kâmil olarak çikıyor. Her nü­ shası 80 sahifalik güzel ve amelî ma’lûmat ile dolu bir kitab halinde çıkar. Abonnemet bedeli 6 liradır. Adres : Istanbulda Dilsiz zade hanında No 2.

Kep

h a

İğine

kaşeleri baş ağrısı ve her nevi ağrı için müessirdir.

rÎ <D

(Z3 O »—<

D

Mesane ve böbrek rahatsızlıklarında müessir ilâçtır. Ta’mı hoştur ilk istimalinde tebeuvülde, idrar yullarında rahatlık his olunur.

19. Avenue de Viİli ere

U R * SÊ

f

pTlM E

ROGIER

Gliserofosfatli Şark Malt

Hulâsası

Eczacı Ekrem Beyin nezareti altında sureti hususiyede imal edilmektedir.

Deposu Ekrem Necip ecza deposu Telefon : İstanbul, 78

Apraham Ekşiyan

kerestecilerde No 412

Dépôt de bois de construction en tous genres Telefon : Stanboul, 2827 Öksürük ve boğaz hastalıklari

O

X y m e n t h o l

Përaudin

Pastillerini alınız.

Endocrisine Fournier

Hasta ve yorgun uzuvları ayni cins a’za- nın cevheriyle tamir etmek esasına mü- stenid opotherapia devalarındandır. Kaşe, pudra ve kompirime halinde kullanilır.

içtihadın 24 üncü senesi

kolleksiyonu

Bir kaç tam kolleksiyon var

2 V2 lira gönderenlere taahud-

lu olarak gönderiyoruz.

BİLE YE

Safra ifrazı azalan hastaliklarda sarilıkda yarım baş ağrılarında, uykusuzlukda, zihin tembelliğinde, kanın ve bağırsakların bo­ zukluğunda, karaciğer kum sancılarında

1 kapsül alınır.

BİOLACTYL

Ferment lactipue sélectionne

Mide ve bağırsaklardaki tahamür ve tesemmümün maniidir. Çocuk ishallerinde eyi ilâçtır. Yemeklerden evvel 3—5 kap­

sül alınmalıdır.

Kimosine Rogier

Çocukların hazımsızlıklarında süte taham­ mül etmeyen her mi’e için müessir deva. 200 gram süte bir ölçü kaşığı KIMOSİN

kâfidir.

Dr. SEMİRAÎS HANIM

Çocuk Hastalıkları

Dr. EKREM BEHÇET

Etfal hastahanesi kulak, burun, boğaz mütahassısı

App.. Lorando—Tepe başı

Telefon: Pera 2496

GÜNDE 10 PARA

Anadolunun, her klişesinde birer Çocuk sarayının yükselmesi için Hiınayei Etfalm

hepimizden beklediği yardım.

Cumhuriyet Mücelithanesi

Babı Âlî caddesinde “kara göz,, ittisalinde kitablarım hem metin bir surette hem mu’tedil fiyatla citletmek isteyenle­

(12)

A k şe h ir B ankası

Sermayesi 1 Milyon Bilqmum banka muamelesiyle

İştigal eder Merkezi : AKŞEHİR

Şubeleri : İSTANBUL ve İZMİRt

Müsait şartla mevduat kabul eder . Af­ yon,-*" if tik gibi ihracat üzerine mubayaa ve sa­ tışa tevessüt eder. Her nevi emtia üzerine komisiyon ile muamele yapar .

Telefon : İstanbul 3341

O sm anlI B ankası

Banque Ottomane

Sermayesi 10 milyon İngiliz lirası Umumî merkez: Galata

Telefon : Beyoğlu 36

( Türkiyenin her şehrinde şubeleri vardır.

Veremin her derdinde en müessir deva

Türkiye Sanayi ve Maadin

Bankasına Merbut

Y E R L İ M A L L A R P A Z A R I

Hereke, Beykoz, Bakırköy fabrikaları

İstanbul, Bahçe Kapu Birinci Vakıf han Telefon: İstanbul, 517

Mağazada münhasiren bankaya merbut fabrikalar mamulatından ipekliler ve döşeme­ likler, yünlüler, battaniyeler, kostümlük ku­ maşlar, şallar, ipekli mendiller, ince ve ka­ lın bezler, metin, ve zarif bavul, çanta, kon- duralar, ve saire topdan ve perakende olarak satılır.

“ İŞ „ M A T B A A S I

UCUZLUK, TEMİZ İŞ, SÜR’AT

İstanbul Düyiinu umumiye Karşısında

Tarif de publicité dans

F «Idjtihad»

Ltq 1 pour chaque 3 centimètres de haut­ eur dans les colonnes de l’“Idjtihad„. soit 3 X 8 cent, carrés, par insertion.

Le prix des avis et annonces est en­ caissé après leur insertion, contre reçu dûment établi.

Les numéros de 1’ "Idjtihad„ danens quels les avis et annonces ont paru lsest enuoyés aux intéressés, â titre gratuit.

Le prix des avis et annonces est do 1 Ltq. au minimum, par insertinon.

Diş tabibi

Muallim

H. H A V IİT B .

Muayenehanesi

Beyoglunda Lilrarire Mondiale karşısında Telefon B. 725

Dr Yorği Fotaki Mavromatis

Emrazı dahiliye

Beyoğlu VenedikSokağı No 5

Cünha ve Cum’a İrtesinden başka Hergün \\ dan 7 ye kadar. Çarşamba gühleri parasızdır.

Telefon : p. 4707.

Şâiri Âzami Tebcil

Güzide şair Florinali Nazım Beyin Abdulhak Hamid Beyi ateşli bir ihlas ile tebcil eben yeni eseridir.

Mutala’asını tavsiye ederiz bir Çok resimleri muhtevidir.

Adabı Muaşeret rehberi

[SAVOIR VIVRE]

Dr. Abdullah Cevdet Beyin bu yeni kitabı mühim bir ihtiyacı tatmin ediyor. 500 küsür sahifalı ve resimlidir.

Cildlisi 175, ciltsizi 150 k ruş posta pa­ rası yüzde 20 nisbetinde zam edilir.

Müderris İsmail Hakkı Beyin

ki tablan

Kuruş İçtimaiyat noktaî nazarından terbiye 20

Kalbin gözü 20

İzmir konferansları 50

Terbiye ve iman 25

Bu eserlerin nüshaları tükenmek üzere­ dir idarehanemizde ve kitabçılarda bulunur,

Kişisel A rşivlerde İstanbul Belleği T a h a T o ro s Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Londra Antlaşması- Bu antlaşmaya göre; Osmanlı Devleti’nin batı sınırı Midye-Enez çizgisi olarak kabul edildi. Batısında kalan topraklar Balkan Devletleri’ne

yeminlerin bozulma vakti nasıl bitecek bu hikâye dökülen kan kırmızı tutunan mürekkep mavi maalesef bir maalesefin pençesine taktın

Hollanda'da ilk defa çok uluslu bir şirket başka bir ülkede yol açtığı zarar nedeniyle yargılanıyor.Petrol devi Shell, Nijerya köylerinde petrol s ızıntısı

Tanıklarıyla Tarama Sözlüğü, Derleme Sözlüğü, Atasözleri ve Deyimler, Atasözleri Sözlüğü, Dil Üzerine Düşünceler, Düzeltmeler, Gelişen ve Özleşen Dilimiz,

Bu sıra dışı duru- mu kaydeden astrofizikçiler, bir sonraki gözlem zamanlarında bu yıldızdan elde et- tikleri yeni verileri kontrol ettiklerinde SDSS

Üriner sistem süzme organı olarak görev yapan karın boşluğunun arka duvarında sağlı sollu yerleşmiş olan iki böbrek, bunların oluşturduğu idrarı mesaneye

Ancak Nice, nötron y›ld›zlar›n›n ilk olufltuklar›nda ötekiler gibi 1,35 Günefl kütlesinde olmalar›, daha sonra.. yak›nlar›ndaki y›ld›zlardan yuttuklar›

Amaçlı örneklem bağlamında seçilen üç film, Türk kültür ve geleneklerinin daha çok yansıttığı, TRT’nin milli birlik ve beraberliğe katkı sağladığı ve genel ahlak