• Sonuç bulunamadı

Prof. Dr. Matthias Finger - Deniz Ece Dalgıç

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Prof. Dr. Matthias Finger - Deniz Ece Dalgıç "

Copied!
128
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

OCAK - NİSAN 2019 SAYI 82

KÜRESEL

EKONOMİNİN DİNAMİKLERİ VE TÜRKİYE

Ruhsar Pekcan / İsmail Gülle / Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Fatih Ulu Dr. Öğr. Üyesi Metin Pişkin - Dr. Öğr. Üyesi Christopher Hannum Prof. Dr. Sencer Ecer / Doç. Dr. Resul Aydemir

Prof. Dr. Murat Yülek - Dr. Öğr. Üyesi Mete Han Yağmur Dr. Öğr. Üyesi Ayşegül Kayaoğlu Yılmaz / Özgür Kaplanlıoğlu Turgut Erkul / Prof. Dr. Gökhan Özertan

Prof. Dr. Matthias Finger - Deniz Ece Dalgıç

Dr. Öğr. Üyesi Çiçek Ersoy

(2)

OTAM 7000. TESTİ KATAR’A YAPTI

İTÜ OTAM başarılarına bir yenisini daha ekledi. Kuruluşundan bu yana gerçekleştirdiği testlerin 7000.sini Katar Bahriyesi için üretilen Ani Müdahale Botu için tamamladı.

İTÜ OTAM (Otomotiv Teknolojileri Araştırma Geliştirme Merkezi), İTÜ Ayazağa Yerleşkesi’nde Emisyon Laboratuvarı ve Mekanik Laboratuvarlarında; araç ve güç aktarma organları, titreşim ve akustik,

dayanım ve ömür testleri alanlarında mühendislik çözümleri sunmaktadır.

(3)

20 GARANTi YIL

T Ü R K İ Y E ’ D E İ L K

20 GARANTi YIL

T Ü R K İ Y E ’ D E İ L K

(4)

OCAK-NİSAN 2019 | SAYI 82

...

Ticaretin Yeni Yol Haritası Ruhsar Pekcan

İhracatta Küresel Dinamikler ve Ekonomiye Etkisi İsmail Gülle

Uluslararası Ticarette Son Gelişmeler ve Türkiye Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Fatih Ulu

Türkiye’de Altyapı Yatırımları ve Gelecek On Yıllarda Üretkenlik Dr. Öğr. Üyesi Metin Pişkin, Dr. Öğr. Üyesi Christopher Hannum

Türkiye’de Sermaye Birikiminin Dinamiklerine İlişkin Yaklaşımlar ve Borsa’nın Geliştirilmesinin Önceliği

Prof. Dr. Sencer Ecer

Küresel Gelişmelerin Uluslararası ve Türk Bankacılık Sektörlerine Yansımaları Doç. Dr. Resul Aydemir

Uluslararası Tecrübeler Işığında Türkiye İçin Sanayi Politikaları Prof. Dr. Murat Yülek, Dr. Öğr. Üyesi Mete Han Yağmur

Türkiye İşgücü Piyasasına Genel Bir Bakış ve Öneriler Dr. Öğr. Üyesi Ayşegül Kayaoğlu Yılmaz

Büyük Veri ve Türkiye Ekonomisi Özgür Kaplanlıoğlu

Küresel Rekabette Dijitalleşme / Endüstri 4.0 Dinamikleri ve Türkiye Özelinde İmalat ve İnşaat Sektörlerine Yansımaları

Turgut Erkul

Tarım ve Gıda Sektörleri: İleri Teknoloji Türkiye’de Nelere Çözüm Olabilir?

Prof. Dr. Gökhan Özertan

Dijital Platformlar ve Türkiye İçin Bölge Odaklı Yeni Bir Regülasyon Vizyonu Prof. Matthias Finger, Deniz Ece Dalgıç

Veriye Dayalı Ekonomi ve Rekabet Hukuku Dr. Öğr. Üyesi Çiçek Ersoy

Güneş Sistemi’nin, Dünya’nın ve Ay’ın Kökeni: GöktaşlarındanYansımalar Prof. Dr. Ali Polat

İTÜ'den Haberler Genç Başarı Teknokent Dosyası İTÜ Vakfından Haberler Yayınlar

Sektör Haberleri Briç

6 10 14 18 24 30 36 42 50

58 62 66

74 106 108 116 119 122 123 68 54

İmtiyaz Sahibi:

İTÜ Vakfı adına Prof. Dr. Mehmet Karaca Yayın Kurulu:

Prof. Dr. Sinan Mert Şener (Başkan) Prof. Dr. Şebnem Burnaz

Yrd. Doç. Dr. Mehmet Ali Karaca Yrd. Doç. Dr. Gülsen Uçarkuş Birol Çetinkaya

Şule Gökçe Enginarlar Kenan Mete

Hatice Yazıcı Şahinli Yazı İşleri Müdürü /Editör:

Hatice Yazıcı Şahinli Yayın Koordinatörü:

Kenan Mete Grafik Tasarım:

Gizem Çinik Katkıda Bulunanlar:

Prof. Dr. Sencer Ecer Prof. Dr. Gülname Turan Gizem Çağrı Varlı, Osman Keskin Burak Özkanlı, Bartu Akın, Ersan Göktaş, Melike Kuş Fotoğraf: Engin Yıldırım Yönetim Yeri:

İTÜ Vakfı Merkezi

İTÜ Maçka Yerleşkesi 80394 Teşvikiye / İSTANBUL

Tel: 0212 291 34 75 – 230 73 71 Faks: 0212 231 46 33

Baskı:

Kültür Sanat Basımevi ve Reklamcılık Organizasyon San. Tic. Ltd. Şti

Litros Yolu 2. Matbaacılar Sitesi ZB7-ZB11 Topkapı / Zeytinburnu / İstanbul

Tel: 0212 674 00 21 - 29 - 46 Yayın Türü:

Yaygın, Süreli

E-posta: basin@ituvakif.org.tr www.ituvakif.org.tr

Bu dergide yayımlanan imzalı yazılar yazarlarının görüşünü yansıtmaktadır. Dergiyi ve Yayın Kurulunu bağlayıcı nitelik taşımaz.

İTÜ Vakıf Dergisinde yayımlanan yazı ve fotoğraflardan kaynak belirtilmek koşulu ile alıntı yapılabilir.

Görsel kullanımı: shutterstock

VAKFI DERGİSİ

(5)

İÇERİK: İTÜ Vakfı Dergisi her sayıda özel bir "Dosya Konusu"nun yanısıra, özgün bilimsel makale, araştırma yazıları ve derlemelere;

İTÜ’deki tüm disiplinler ve disiplinlerarası konularda güncel bilimsel makalelere;

bilimsel ve teknolojik gelişmeler ve yeniliklerle ilgili haberlere;

İTÜ öğretim elemanlarının akademik başarı, yenilikçi proje ve buluş, yayın haberlerine ilişkin metin ve görsel malzeme katkılarına açıktır.

YAZI BOYUTU: İTÜ Vakfı Dergisi’ne gönderilecek makaleler 4 sayfa; 1500 sözcük (14 bin karakter) sınırını aşmamalıdır. Dipnotlar ve kaynaklar bu sınırlamaya dahildir.

METİN YAZIM

ÖZELLİKLERİ: Dergiye gönderilecek metin, Microsoft Word programıyla yazılmalı, yazıda 12 punto boyutu kullanılmalı, yazı karakteri olarak Times New Roman veya Arial tercih edilmelidir.

GÖRSEL MALZEME: Gönderilen yazıda kullanılacak fotoğraf, şekil, tablo vb. görsel malzemenin sayısı

makaleler için 5’i, haberler için 1’i aşmamalıdır. Görsel malzeme, kesinlikle metin içine yerleştirilmemeli, ayrıca iletilmelidir. Renkli, siyah-beyaz fotoğraf görsel gönderilebilir. Görsel malzemenin dijital imaj dosyası olarak JPG, TIFF, PSD formatlarında sunulmalı ve

çözünürlükleri 300 DPI’dan düşük olmamalıdır.

YAZAR İSMİ: Gönderilen makale, haber vb. metinlerde yazar ismi, unvanı ve çalıştığı kurum/görevi belirtilmelidir.

METİN BAŞLIĞI:

Makalelerde başlık bulunmalıdır.

DİPNOT: Dipnotlar sayfa altında değil, metnin sonunda yer almalıdır. Metin içinde dipnot göndermeleri yer alacaksa, sıra numarası ile belirtilmeli ve metin sonunda da aynı sıra numarası ile yazılmalıdır.

KAYNAKLAR: Metin sonunda yer almalı ve sıra numarası verilmelidir. Metin içinde kaynaklara gönderme varsa, parantez içinde gösterilmelidir. Kaynakça yazım düzeni; yazar soyadı, adı, basım tarihi, yayın adı, çevirmen adı-soyadı, yayınevi, basım yeri şeklinde olmalıdır.

Metin ve görsel malzeme elektronik ortamda e-posta ile veya CD’ye kayıtlı olarak, aşağıdaki iletişim adresimize gönderilmelidir.

hyazici@ituvakif.org.tr veya basin@ituvakif.org.tr Tel. 0212 291 34 75 – 230 73 71

EĞİTİM

Doç. Dr. Selçuk Şirin Prof. Dr. Emine Erktin Prof. Dr. Güngör Evren Prof. Dr. Gülsün Sağlamer Prof. Dr. Lerzan Özkale Prof. Dr. Mehmet Karaca Dr. Y. Müh. (Mimar) Doğan Hasol Prof. Dr. Erol Kulaksızoğlu Prof. Dr. Ergün Toğrol Prof. Dr. Ahmet Fahri Özok Bülent Yalazı Zeynep Afşeören Mevlude Bakır İstanbul Teknik Üniversitesi Vakfı

Yayını NİSAN - HAZİRAN 2015 SAYI 68

5 kıtada 60 ülkeye yayılan ihracatı ve ABD’deki üretimiyle

globalleşen bir yıldız

Bakır İhracatında Lideriz.

Sarkuysan, 2014 yılında da İstanbul Maden ve Metaller İhracatçı Birlikleri tarafından verilen “İhracatın Yıldızları Ödülleri”nde “Bakır Teller ve Örme Halatlar İhracatı”

kategorisinde 1. sırada yer aldı.

www.sarkuysan.com

Şirketler Topluluğumuz

(6)

Değerli Okurlar,

Başta sosyal medya paylaşımları olmak üzere, ekonomiye ilişkin değer- lendirmelerin çok popüler olduğu günleri yaşıyoruz. Bu popüler tartış- malarda, sunum yapan ve takip edenlerin yorumları dikkatle incelendi- ğinde, kısa vadeli getiriyle ilgileniyormuş gibi gözüken katılımcıların bile, ülke ekonomisinin genel gidişatına özel bir önem verdiğini memnuniyetle gözlüyoruz. Başta İTÜ Ekonomi Bölümü öğretim üyeleri ve doktor aday- ları olmak üzere, akademik ekonomistler (iktisatçılar) olarak bir grup, İTÜ Vakfı Dergisi’nin Küresel Ekonominin Dinamikleri ve Türkiye başlıklı bu sayısına, benzer hislerle motive olup, ama elbette akademik serinkanlı- lıkla katkıda bulundular. Bu sayıdaki makaleler, ülke içi vergi politikaları ve kısa vadedeki makroekonomik politikalar dışındaki tüm ana ekonomik konuları genel olarak temsil etmekte veya kapsamaktadır. Aşağıda tartışı- lacağı üzere, söz konusu makaleler; DışTicaret, Ülke İçi Üretim Faktörleri ve Teknolojik Dönüşümün Ülke Ekonomisine İzdüşümü olarak üç ana grup altında belirli bir mantıksal sıralamayla sunulmaya çalışılmıştır.

Dış Ticaret konusunda Ticaret Bakanımız Sayın Ruhsar Pekcan, Tür- kiye İhracatçılar Meclisi Başkanı İsmail Gülle ve Koç Üniversitesi’nden Dr. Fatih Ulu tarafından yazılan üç makale, Türkiye dış ticaretinin mev- cut durumu ve geleceğine ilişkin kapsamlı bir perspektif sunmaktadır.

Sayın Pekcan makalesinde, bakanlığın mevcut ve müzakere edilmekte olan serbest ticaret anlaşmaları dahil gündemini ve stratejilerini ortaya koymuş; İsmail Gülle, ihracatta küresel dinamikler ve ekonomiye etkisine dikkat çekmiş; Dr. Ulu ise dış ticaretin tarihi seyrini çok rahat anlaşılabilen istatistiklerle değerlendirmiş ve teorik bağlama oturtmuştur.

Üretim Faktörleri genelde üç ana başlıkta toplanmaktadır: Toprak, Ser- maye ve İşçilik… Topraktan kastedilen, ülkenin iklim, lokasyon ve do- ğal kaynakları dahil ekonomik coğrafi potansiyeli olup, kalkınmada çok belirleyici de olsa, değiştirilmesi genelde ekonomik politikaların konusu olmadığından, Üretim Faktörleri grubundaki yazılar, kalkınma iktisadının II. Dünya Savaşı sonrası outran geleneğini takip ederek, büyük ölçüde diğer faktörlere, yani Sermaye ve İşçiliğe odaklanmıştır.

Sermaye’ye ilişkin yazılarda, Türkiye’deki altyapı yatırımlarının üretken- liğe katkısının ölçümü (Zaim Üniversitesi’nden Dr. Metin Pişkin ve İTÜ Ekonomi’den Dr. Chris Hannum), Türkiye’de sermaye birikiminin hızlan- masında Borsa’nın geliştirilmesinin önceliği (İTÜ Ekonomi’den Prof. Dr.

Sencer Ecer), Türkiye’deki bankacılığın mevcut durumu ve artan riskler karşısında dikkate alınması gerekenler (İTÜ Ekonomi’den Doç. Dr. Resul Aydemir) temaları işlenmiştir. Bono ve diğer sermaye piyasaları veya si- gortacılık gibi diğer finansal aracılık kurumları ise detaylı tartışılmamıştır.

Sermaye grubundaki son yazı ise İTİCÜ’den Prof. Dr. Murat Yülek ve İTÜ Ekonomi’den Dr. Mete Han Yağmur’un kaleme aldığı makale olup, kalkın- mada devletin rolünü önceleyen sanayi politikalarını ortaya koymaktadır.

İşçilik ve iş piyasaları ise, İTÜ Ekonomi’den Dr. Ayşegül Kayaoğlu Yıl- maz’ın makalesinde insan sermayesi boyutuyla tartışılmıştır. Söz konusu makalede, Suriyeli sığınmacılar ve çocuk işçiliği dahil iş piyasasındaki tüm ciddi sorunlara değinilmiştir.

Teknolojik Dönüşümün Ülke Ekonomisine İzdüşümü alanında ise Voda- fone’dan, aynı zamanda İTÜ Ekonomi ‘doktor adayı’ olan Özgür Kap- lanlıoğlu’nun, ‘Büyük Veri’ye ilişkin gelişmelerin Türkiye’ye nasıl yansıdı- ğına ve geliştirdiği önerilere odaklanan yazısını; Ericsson’dan, yine İTÜ

Ekonomi ‘doktor adayı’ Turgut Erkul’un Endüstri 4.0’a geçişte özellikle 5G teknolojisinin imalat ve inşaat sektörlerindeki rolünü somutlaştıran yazısı takip etmektedir. Erkul aynı zamanda, Endüstri 4.0’ın potansiyel olumsuz etkilerini de tartışmaktadır. Bu iki yazıyı, Boğaziçi Üniversitesi İktisat Bölümü Başkanı Prof. Dr. Gökhan Özertan’ın, yukarıda tartışılan ileri teknolojilerin, Türkiye’deki tarım ve gıda sektöründeki potansiyel uygulamalarını ve muhtemel katkılarını ortaya koyan makalesi takip etmektedir. Tüm bu teknolojik dönüşümün sağlıklı gerçekleşmesi için hukuki zemindeki düzenlenmeler de (regülasyon) büyük önem arz etmektedir. Bu çerçevede EPFL ve İTÜ Ekonomi Bölümü Misafir Öğ- retim Üyesi Prof. Dr. Matthias Finger ve İTÜ Ekonomi ‘doktor adayı’

Deniz Ece Dalgıç, dijital platformlar için yeni bir regülatif vizyon gerek- tiğini ortaya koyarak, aynı zamanda da İTÜ bünyesinde kurulmuş olan İstanbul Regülasyon Merkezi’ni de tanıtmaktadırlar. Düzenlemeler (re- gülasyon), baştan koyulan (rekabet öncesi) kurallara ilişkinken, reka- bet hukuku ise rekabet anında veya sonrasında ortaya çıkabilecek durumları denetler ve düzenler. İTÜ İşletme Mühendisliği Bölümü’n- den Dr. Çiçek Ersoy da makalesinde, veriye dayalı olma yönünde dönüşen ekonomilerde, rekabet hukukunun, başta ‘pazar’ gücünün belirlenmesi olmak üzere, hangi alanlarda nasıl evrileceğini tartışmış ve bu konunun kısa bir süre içinde Rekabet Kurumu’nun gündemine gelmesi gerekeceğini ortaya koymuştur.

Yukarıdaki makalelerde değinilen alanlar bir bütün olarak ele alındı- ğında, Türkiye Ekonomisi’ne ilişkin oldukça geniş bir resim çizmekte ve dileyenlere daha derin araştırmalar için fikir vermektedir. Tüm oku- yuculara faydalı olması dileğiyle…

Kapak konumuzu içeren makalelere ilişkin bu değerlendirme bölümü, aynı zamanda dosya yazarlarının belirlenmesine de büyük katkıda bulunan, İTÜ Ekonomi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Sencer Ecer tarafın- dan hazırlandı. Prof. Ecer’e değerli katkılarından dolayı çok teşekkür ederiz.

Jeoloji alanındaki keşifleri ve literatüre yaptığı katkılarla dünya çapın- da tanınan, akademik çalışmalarını Kanada Windsor Üniversitesin- de sürdüren bilim insanı Prof. Dr. Ali Polat, bu sayımız için “Güneş Sistemi’nin, Dünya’nın ve Ay’ın Kökeni: Göktaşlarından Yansımalar”

konulu, ilgiyle okuyacağınız bir yazı hazırladı.

İTÜ Çekirdek Erken Aşama Kuluçka Merkezi’nin bu yılki ‘Big Bang Start-up Challenge’ yarışmasında binlerce girişim arasından sıyrılarak sahneye çıkmaya hak kazanan 20 teknoloji girişimi 21 milyon TL’lik rekor ödül ve yatırıma ulaştı. Teknokent Dosyası’nda heyecan verici pek çok teknolojik gelişmeyi okuyabilirsiniz.

İTÜ’deki gelişmeler ve İTÜ’lü akademisyenlerin bilim dünyasına yap- tıkları katkı, İTÜ Vakfından haberler bu sayımızda yine geniş şekilde yer alıyor.

Önümüzdeki sayının konusu “Oyunlaştırma: Gamification”. Son dö- nemlerde daha sık duyulmaya başlayan bu kavramı; iş, eğitim ve sosyal yaşama uygulanması, etkileri ve sonuçları gibi çeşitli açılardan tanımaya, tanıtmaya çalışacağız. Konu hakkında araştırma yapan, ilgi duyan İTÜ’lülerin katkılarını bekliyoruz…

Saygılarımızla, Yayın Kurulu

(7)

D O S YA KÜRESEL EKONOMININ DINAMIKLERI VE

TÜRKIYE

(8)

Öte yandan, ihracatımızı arttırmak, sanayimizin rekabetçiliğini güçlendir- mek ve ülkemize yabancı sermaye çek- mek amacıyla Serbest Ticaret Anlaşma- ları (STA) akdediyoruz.

2018 yılı itibarıyla, toplam 20 ülkeyle Serbest Ticaret Anlaşmamız yürürlükte- dir1. Aktif STA politikamız önümüzdeki dönemde de devam edecek, küresel eğilimlere paralel olarak hizmetler, ya- tırımlar ve yeni teknolojiler gibi alanları

Ticaretin Yeni Yol Haritası

Ruhsar Pekcan

T.C. Ticaret Bakanı

Dünyadaki korumacılık eğilimine rağmen, 2017 yılında ihracatımız 157 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Böylelikle Türkiye tarihinin en yüksek ikinci ihracat tutarına ulaşılmış ve ihracatta başarılı bir yıl geride bırakılmıştır. Başarılı performansını 2018 yılına da taşıyan ülkemizin ihracatı ilk on bir ayda, geçen yılın aynı dönemine kıyasla, %7,8 oranında artış kaydederek 154,2 milyar dolara ulaşmıştır…

Ü

lkemizce, küresel ticarette değişen koşullara uyum sağlanması, dünya ekonomisi ile entegrasyonumuzun güçlendirilmesi ve ihracatımızın artırılması amacıyla aktif bir ticaret politikası izlen- mektedir.

Bu doğrultuda, temel önceliklerimizden biri, en önemli ticaret ortağımız olan Avru- pa Birliği (AB) ile aramızdaki Gümrük Bir- liği’nin yeni ticaret düzeni ile uyumlu hale getirilmesi amacıyla güncellenmesidir.

da müzakereler kapsamında değerlen- direceğiz.

Nitekim hâlihazırda aralarında dünya- nın önemli ekonomilerinin de yer aldığı,

1 EFTA, İsrail, Makedonya, Bosna ve Hersek, Filistin, Tunus, Fas, Suriye (askıda), Mısır, Arnavutluk, Gürcistan, Karadağ, Sırbistan, Şili, Morityus, Güney Kore, Malezya, Moldova, Faroe Adaları ve Singapur

KÜRESEL EKONOM IN IN D INAM IKLER I VE TÜRK IYE

(9)

cat hedefimizi yakalamak için kararlılıkla çalışmaya devam etmekteyiz.

Bugün gururla söyleyebiliriz ki, Türki- ye, Fiyortlardan Kızıldeniz’e; Urallar’dan Cebelitarık’a, bir başka deyişle 1.5 mil- yar insana ve 20 trilyon doların üzerinde bir ekonomiye yaklaşık 4 saatlik bir uçuş mesafesiyle ulaşmaktadır. Ülkemizden 12 ay 52 hafta 365 gün 24 saat ihracat gerçekleştirilmekte ve Türk ihracatçısı dünyanın her yerinde varlığını göster- mektedir.

Her platformda dile getirdiğimiz gibi, uyguladığımız politikalar ile ticarette ye- nilikçi ve inovatif yaklaşımlar arayışına girilmekte, pazar çeşitlendirilmesi ile yeni pazarlara ulaşmak ve aynı zamanda mevcut pazarlardan alınan payları artır- mak amacıyla katma değer, inovasyon ve ileri teknoloji konularına öncelik verilmek- tedir. Bu doğrultuda, uzun yıllardır katma değerli ve markalı ürün ihracatımızı artır- maya yönelik pazara giriş faaliyetleri ve desteklerinden fuar desteklerine; ticaret organizasyonlarından markalaşma ve tasarıma kadar her noktada ihracatçıla- rımıza çok ciddi destekler verilmektedir.

Bunun yanı sıra, önemli pazarlarımıza yönelik kısa, orta ve uzun vadeli eylem planları hazırlayarak ihracatçılarımızın bu pazarlara daha hazır bir şekilde eri- şimleri sağlanmaktadır. 2018-2019 dö- nemi 15 Hedef Ülke ve 32 Öncelikli Ülke belirlenmiştir. Ticaret heyeti faaliyetlerin- de sektörlerin spesifik özelliklerine göre bu ülkelere yoğunlaşılmakta olup, ayrıca bu ülkelere yönelik olarak gerçekleşti- 17 ülke/ülke grubu ile STA müzakereleri-

miz devam etmektedir2.

Buna ek olarak, bazı ülkelerle de çe- şitli ürünlerde karşılıklı tarife indirimine gideceğimiz tercihli ticaret anlaşması (TTA) müzakerelerini sürdürüyoruz.

Ayrıca, mevcut STA’ların günümüz ihtiyaçlarına göre güncellenmesi ve kap- samının genişletilmesi amacıyla EFTA, Sırbistan, Bosna-Hersek ve Karadağ ile yürütülen müzakereleri tamamladık.

Gürcistan, Malezya, Moldova, Makedon- ya ve Arnavutluk ile STA kapsamının ge- nişletilmesi amacıyla çalışmalarımız ise devam etmektedir.

Diğer taraftan, AB’den ayrılma süre- cinde olan Birleşik Krallık (BK) ile ticari ve ekonomik ilişkilerimizin yeni bir hukuki zemine oturtulma ihtiyacı ortaya çıkmış- tır. Bu kapsamda, kısa vadede mevcut pazara giriş avantajlarımızın korunması- na, orta-uzun vadede ise BK ile geniş ve kapsamlı bir STA akdedilmesine yönelik görüşmeler sürdürülmektedir.

Dünyadaki korumacılık eğilimine rağ- men, 2017 yılında ihracatımız 157 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Böylelikle Türkiye tarihinin en yüksek ikinci ihracat tutarına ulaşılmış ve ihracatta başarılı bir yıl geride bırakılmıştır. Başarılı perfor- mansını 2018 yılına da taşıyan ülkemizin ihracatı ilk on bir ayda, geçen yılın aynı dönemine kıyasla, %7,8 oranında artış kaydederek 154,2 milyar dolara ulaş- mıştır. Böylece aynı dönemde; dış ticaret açığımız %22,7 azalarak 52,2 milyar do- lar olurken, ihracatımızın ithalatı karşıla- ma oranı ise yaklaşık %74,7 düzeyinde gerçekleşmiştir.

Buna ilaveten, yıllıklandırılmış ihra- catımız ise, 2018 yılı Kasım ayı itibarıy- la, %7,8 artışla 168,1 milyar dolara yük- selmiştir. Şimdiden 2014 yılındaki tarihi rekor olan 157,6 milyar dolarlık ihracat tutarını geçmiş durumdayız. Açıklanan Yeni Ekonomik Programımıza göre 2018 yılı sonunda ise 170 milyar dolarlık ihra-

2 Ukrayna, Peru, Kolombiya, Ekvator, Meksika, Pakistan, Japonya, Tayland, Endonezya, Cibuti, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Kamerun, Çad, Seyşeller, Körfez İşbirliği Konseyi, Libya, MERCOSUR

Önemli pazarlarımıza yönelik kısa, orta ve uzun vadeli eylem planları hazırlanarak ihracatçılarımızın bu pazarlara daha hazır bir şekilde erişimleri sağlanmaktadır. 2018- 2019 dönemi için “15 Hedef Ülke ve 32 Öncelikli Ülke” belirlenmiştir.

rilen sektörel ticaret heyetlerine, Türk Ticaret Merkezi faaliyetlerine ve yurtdı- şı birim, marka ve tanıtım faaliyetlerine normalde sağlanan desteğe ek destek verilmektedir.

Ayrıca, dünya nüfusunda, ekonomi- sinde ve ticaretinde önemli paya sahip olan Çin, Hindistan, Rusya Federasyonu ve Meksika odak pazarlarımız olarak be- lirlenmiş olup, bu ülkelere yönelik eylem planları oluşturulmuş ve uygulamaya geçilmiştir. Bu kapsamda, ticaret organi- zasyonları, milli ve bireysel fuar katılım- ları ile Türkiye Tanıtım Grubu tarafından düzenlenen tanıtım etkinlikleri gerçek- leştirilmekte, belirlenen eyalet/şehirlerde hedef sektörlere yönelik yerinde pazar araştırma çalışmaları yapılmaktadır.

Buna ilaveten, bu 4 ülkede önemli şehirlerde ve sektörlerde Türkiye Tica- ret Merkezleri (TTM) açılmasına yöne- lik çalışmalarımız hız kesmeden devam etmektedir. TTM’lerimiz ile Türk malının ve Türk imajının Çin, Hindistan, Rusya Federasyonu ve Meksika pazarlarında özellikle tüketici bazında bilinirliğinin ar- tırılması hedeflenmekte, TTM sayesinde yurt dışında tek başına birim açma imkâ- nı olmayan ülkemiz firmalarına sunulacak

Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan

(10)

terilmekte, ihracatçılarımızın hakları her platformda savunulmaktadır.

Tekrar vurgulamak isterim ki; sanayi yapımızı yüksek teknoloji içeren ürünleri üreten ve ihraç eden bir yapıya dönüş- türmek Bakanlık politikamızın en önemli önceliğidir. Önümüzdeki dönemde de, katma değeri yüksek, Ar-Ge ve inovas- yon içeren ürünlere yönelik ihracatımızı artırmak için kararlılıkla yürüyeceğiz.

Ülkemiz, uluslararası konjonktürdeki uygulamaları takip ederek uluslararası yükümlülükleri çerçevesinde gerekli olan politikaları hayata geçirmektedir. Bu kap- samda, yerli üreticimizin ithalattan ciddi zarar görmesinin önüne geçmek amacıy- la ticaret politikası savunma araçları ak- tif bir biçimde kullanılmaktadır. Böylece üreticimiz haksız rekabet ve aşırı ithalat artışından korunmaktadır. Ülkemiz, alınan korunma önlemleri itibariyle DTÖ üyele- ri arasında 3. sırada, damping önlemleri açısından da 6. sırada yer almaktadır.

Tüm bu önlemler neticesinde yerli üreticilerimizin daha adil rekabet ko- şullarında faaliyet göstermesi hedef- lenmektedir. Ayrıca, ihraç ürünlerimize yönelik haksız uygulamalara ilişkin hem ikili düzeyde hem de Dünya Ticaret Ör- gütü platformunda gerekli girişimlerde bulunularak firmalarımızın adil ticaret koşullarında rekabet etmelerine destek olunmaktadır.

Ülke olarak yaklaşımımız, uluslararası ticaretin Dünya Ticaret Örgütü kuralları çerçevesinde ve adil şartlarda yapılma- sıdır. Bu bakımdan önceliğimiz, ülkelerin korumacılık politikalarının sonucu olarak uygulamaya koyduğu haksız önlemlere uluslararası kurallar çerçevesinde karşılık vermek ve firmalarımızın gerek iç pazarda no etkisi olarak 3. ülkeler tarafından da

kendi yerli üretimlerini korumak amacıy- la söz konusu soruşturmalara başvurul- maktadır. Bunun artan şekilde devam edeceğini beklediğimiz bu süreçte, anı- lan soruşturmalardan ülkemiz ihracat- çılarının olumsuz yönde etkilenmemesi için Bakanlık olarak her türlü çaba gös- ofis/depo/showroom alanları sayesinde

odak pazarlara girişte kolaylık sağlanmış olacaktır.

Diğer taraftan, özellikle son dönem- lerde yaşanan ticaret savaşları ve ABD tarafından Section 232 kapsamında çelik ve alüminyum ürünlerine yönelik olarak getirilen ek vergiler neticesinde domi-

Ülkemiz, hizmet ihracatında istikrarlı bir başarı yakalayarak son dönemde hizmet sektöründe

dış ticaret fazlası veren bir ülke konumuna gelmiştir. 2017 yılı itibarıyla 20 milyar dolar net fazlaya

ulaşmış olmamız ve gelecek yıllarda bu rakamın artacağına olan inancımız, bu alana dönük çalışmalarımızın yoğunluğunu daha

da artırmakta, ülkemiz dış ticaret politika ve stratejilerindeki yerini

daha da sağlamlaştırmaktadır.

(11)

deki yerini daha da sağlamlaştırmaktadır.

Bu çerçevede, 2018 yılının Ocak-Eylül döneminde, bir önceki yılın aynı dönemi- ne kıyasla yaklaşık %10,8 oranında artışla 36,6 milyar dolar hizmet gelirimizin yılsonu itibarıyla 50 milyar dolara ulaşmasını ön- görmekteyiz.

Bu doğrultuda, Bakanlığımız gerek kü- resel gelişmeleri yakından takip etmesinin gerekse ülkemizin sahip olduğu gücün ve potansiyelin farkında olmasının bir sonu- cu olarak, ülkemizin rekabet üstünlüğüne sahip olduğu stratejik öneme haiz hizmet sektörlerine yönelik olarak destek prog- ramları uygulamaktadır.

Bakanlık olarak ticaretin daha reka- betçi, hızlı, kolay ve güvenli yapıldığı li- der ülkeler arasında yer almak üzere var gücümüzle çalışıyoruz. Çağımızın gereği olan tam dijitalleşme gibi araçları da kul- lanarak, dış ticarette sunulan hizmetin ve- rimli, hızlı ve yüksek standartta olmasını sağlamayı amaçlıyoruz.

Teknoloji içeriği ve katma değeri yüksek mal ve hizmet sektörle-

rinin ihracata yönlendirilme- sinde yeni politika araç-

larını devreye almak amacıyla çalışmalar

yürütüyoruz. Özellik- le yazılım ve benzeri

hizmet sektörlerimizi ihracata yönlendirme konusunda önümüzde- ki dönemde yeni uygu- lamalara başlayacağız.

gerekse ihracat pazarlarında rekabet güç- lerine destek olmak üzere, gerekli araçları uygulamaya koymaktır.

Dünya hizmet ticaretinin özellikle son yıllarda mal ticaretinden daha hızlı gelişe- rek hizmet sektörlerinin ülkelerin kalkınması ve üretim kapasitelerinde yenilikçi fırsatla- rın yaratılmasındaki rolü ile ön plana çıktığı görülmektedir. Bu kapsamda, 1980’den günümüze geçen yaklaşık 40 yıllık dönemi onar yıllık bölümlere ayırarak bir inceleme yaptığımızda, bu dönemin ilk üç bölümün- de dünya mal ve hizmet ihracatının birbi- rine yakın oranlarda yıllık büyüme sergile- diğini görürken; söz konusu dönemin son bölümü olan 2008 ve 2017 yılları arasında mal ihracatının yıllık olarak ortalama %1, hizmet ihracatının ise %3,5 seviyesinde bir artış kaydettiğini görüyoruz.

Söz konusu gelişmeleri yakından takip eden ve aktif politikalar uygulayan ülke- miz, hizmet ihracatında istikrarlı bir başarı yakalayarak son dönemde hizmet sek- töründe dış ticaret fazlası veren bir ülke konumuna gelmiştir. 2017 yılı itibarıyla 20 milyar dolar net fazlaya ulaşmış olmamız ve gelecek yıllarda bu rakamın artacağına olan inancımız, bu alana dönük çalışmala- rımızın yoğunluğunu daha da artırmakta, ülkemiz dış ticaret politika ve stratejilerin-

Yerli üreticimizin ithalattan ciddi zarar görmesinin önüne geçmek amacıyla ticaret politikası savunma araçları aktif bir biçimde kullanılmaktadır. Böylece üreticimiz

haksız rekabet ve aşırı ithalat artışından korunmaktadır. Ülkemiz, alınan korunma önlemleri itibariyle

DTÖ üyeleri arasında 3. sırada, damping önlemleri açısından da 6.

sırada yer almaktadır.

Gerçekleştireceğimiz bu çalışmalar- da genç zihinlere her zamankinden çok ihtiyaç duyacağız. Gençlerimizin birer girişimci olarak ülkemize nice değerler kazandıracaklarına eminiz. Bu kapsam- da ihracatımız içindeki yüksek teknolojili ürünlerin payını her geçen yıl artıracak ve ülkemizi ticaretin şampiyonlar ligine çıkar- mak için çalışacağız.

Öte yandan Bakanlık olarak oluşturdu- ğumuz ve alanında başarı hikayeleri olan üst düzey yönetici, girişimci, ekonomist ve akademisyenlerin yer aldığı “Yenilikçi Ti- caret Platformu” ile teknoloji odaklı, katma değeri yüksek mal ve hizmet ihracatı ve e-ticareti geliştirmek için yeni bir vizyon oluşturmayı amaçlıyoruz.

Ticaret Bakanlığı olarak dünyanın bü- yük dönüşümünü anlamak ve bu dönü- şümü yakalayacak politikalar geliştirmek, ihracatımızın içindeki yüksek teknolojinin payını artırmak, tasarım ve kaliteye dayalı üretim yapmak, girişimcilik ruhuyla hare- ket etmek hedeflerimizin merkezinde yer almaktadır.

Bu noktada, gençlerimizden beklenti- miz küresel ticaretteki gelişmeleri yakinen takip etmeleri, yeniliklere açık olmaları ve teknolojiyi kullanan değil teknolojiyi bizzat geliştiren bir yaklaşıma sahip olmalarıdır.

Gençlerimiz geçmişte elde edilen başa- rıların üstüne yenilerini teker teker ekle- mek için gerekli dinamizme sahiptir. Biz de devletimizin imkanlarını gençlerimizin yanında olmak için kullanmaya her zaman hazırız.

(12)

gerçekleşti. 2017 yılında ise, 17,7 trilyon dolarlık bir hacim görüyoruz. 2018 yılını ise 18,7 trilyon dolar seviyesinde tamam- ladığını öngörüyoruz. En büyük ihracatçı olan Çin 2018 yılı Ocak-Eylül döneminde ihracatını %11, İkinci sıradaki ABD %9, üçüncü sıradaki Almanya ise %11 ora- nında yükseltti. Global ticaretteki bu ge- lişim süreci ülkemiz ihracatına da olumlu yansıdı. İhracatımız 2018 yılında yüzde diğini ortaya koyuyor. Dünyanın çeşitli

coğrafyalarında gerçekleşen olumlu ve olumsuz gelişmeler ekonomimizi ve ih- racatımızı her zamankinden daha fazla etkiliyor.

Küresel ticaret, on yıl öncesinde 2007 yılında 14 trilyon dolar seviyesinde iken 2014 yılında 18,9 trilyon dolara kadar geldi. Sonrasında ise, düşüş trendine gi- rerek 2016 yılında 16 trilyon dolar olarak

İhracatta Küresel Dinamikler ve Ekonomiye Etkisi

Ismail Gülle

Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı

GSYH'mız son çeyrekte %3 daralırken, her şeye rağmen yıl genelinde %2,6 büyümeyi başardık. Burada en dikkat çekici nokta ise net ihracatın son çeyrekte büyümeye 8,4 puanlık katkı vermesi.

Iç talebin daraldığı, kamu harcamalarının neredeyse aynı düzeyde kaldığı son çeyrekte büyüme rakamlarımızın en büyük destekçisi ihracat oldu. Yıl genelinde ise net ihracatın büyümeye 3,6 puan katkı verdiğini görüyoruz. Bugün gelinen noktada, artık ülkemizin her zaman olduğu gibi bu süreci de en az zararla atlatmayı bildiği, ihracatın ülkemiz için vazgeçilmez olduğunda herkes hemfikir…

T

ürkiye ekonomisi, 2000’li yılların başından bu yana kritik önemde bir değişim yaşadı. Artık büyüme- de, üretimde, ihracatta dünyada en önde gelen ülkelerden birisiyiz. Günümüz iti- barıyla, dünyadaki 250’den fazla ülke ve bölgeye ihracat gerçekleştiriyoruz. Bu durum ülkemizin geldiği noktanın ehem- miyetini göstermesinin yanı sıra küresel sistemle olan bağlarımızın da güçlen-

(13)

daha gözlemliyoruz. Pazar çeşitliliği ül- kemizi dirençli hale getiriyor ve ihraca- tımızın sürekliliğine destek veriyor. TİM olarak ihracatçı birliklerimizle birlikte gerçekleştirdiğimiz ticaret heyetleri ve fuar katılımları ile pazar ulaşım ağımızı genişletmeye gayret ediyoruz.

Global Ekonomideki Yavaşlama Ticarete Olumsuz Yansıyabilir

Ticaret duvarlarının yükselişi küresel büyümeye ve uluslararası ticaretin gelişi- mine de engel teşkil ediyor. Nitekim IMF, Ekim ayı Dünya Ekonomik Görünüm rapo- runda küresel büyüme tahminlerini 2018 ve 2019 yılları için %3,9’dan %3,7’ye indir- di. Kuruluş, aşağı yönlü revizyona gerekçe olarak artan korumacı ticaret önlemlerini, bazı gelişmekte olan ülkelerde bu ülkelere özgü nedenlerle zayıflayan ekonomik akti- viteyi, sıkılaşan finansal koşulları ve artan jeopolitik gerilimleri gösterdi.

En büyük ticaret partnerimiz AB’nin 2018 büyüme performansı %2 düzeyinde- ki beklentinin altında kalarak %1,8 olarak gerçekleşti.Ticaret savaşlarının başrolün- deki ABD 2018 yılında %2,9 büyüdü an- cak, 2019 yılı büyüme tahmini 0,2 puan düşüşle %2,5 oldu. Çin ise 2009’dan son- raki en düşük büyüme rakamlarını açıklı- yor. Çin 2018 yılında beklenti dahilinde

%6,6 büyümesine rağmen 2019 yılı bek- lentisi 0,2 puan düşerek %6,2 oldu.

Tüm bu gelişmeler küresel ekonomi- de önemli birer gösterge. Bu kapsamda, gelişmelerin ülkemize de etkilerinin ola- Çin’e yönelik yaptırımlar vardı. Bolso-

naro’nun önemli seçim vaatlerinden biri de, güçlü bir ekonomik ittifak bloğu olan BRICS’ten ayrılma yönündeydi. Bu du- rum birçok ülke tarafından endişe ile iz- leniyor. Arjantin’de 2018’de gerçekleşen G20 zirvesinde ticaret savaşlarının bir an önce sonlandırılması çağrısı önemli bir gelişmeydi. Umuyoruz ki, bu adımlar önümüzdeki dönemde serbest ticaretin lehine gelişir. Zira TİM olarak, her daim kazan-kazan prensibine dayalı, karşılıklı güvenle ticaretin gelişiminden yanayız.

Ülkelerin birbirine karşı gümrük duvarla- rını yükseltmedikleri bir sürecin hayata geçmesinin küresel ekonomi adına daha yararlı olacağını değerlendiriyoruz.

ABD tarafından çelik ve alüminyum ürünlerine getirilen ek vergiler, ABD’ye olan çelik ihracatımızın 2018 yılında

%19,6 oranında azalmasına neden oldu.

Bununla birlikte, toplam çelik ihracatımız ise %36 artış gösterdi. İtalya’ya %110,

Belçika’ya %199 ve İspanya’ya

%76 oranında gerçekleşen ar- tışlar, ihracatçı- mızın yeni pazar kabiliyetini de bizlere açıkça gösterdi. Bu an- lamda, pazar çeşitliliğinin, ne denli önemli ol- duğunu bir kere 7 artarak 168 milyar dolara ulaştı ve yeni

bir Cumhuriyet tarihi rekoru kırdı. İnanı- yoruz ki bu güçlü performansı 2019’da sürdürerek ihracatımızı yeni bir rekorla taçlandıracağız.

Kazan-Kazan Prensibine Dayalı, Karşılıklı Güvenle Ticaretin Gelişiminden Yanayız

2018 yılındaki başarılı sonuçlardan sonra önümüzdeki yıllar için hedefimiz 100’lü rakamları geride bırakıp 200’lü rakamlara ulaşmak. Bu hedeflere ula- şabilmenin ülkemizin potansiyelini göz önüne aldığımızda çok da uzak olmadığı kanaatindeyiz. Ancak, bu süreçte bizleri bazı zorluklar da bekliyor. En önde ge- len tehdit ABD ve Çin arasında karşılıklı gümrük vergisini artırmaya yönelik adım- larla başlayan “Ticaret Savaşları”. Bilin- diği üzere, ABD Başkanı Donald Trump 1 Mart 2018’de Çin’den çelik ithalatına yüzde 25, alüminyum ithalatına ise yüz- de 10 ek gümrük vergisi uygulama kararı aldı. Çin tarafından karşılık verilmesiyle gelişen süreç ilerleyerek devam ediyor.

Ticaret Savaşları’nın diğer ülkelerin ka- tılımıyla daha da derinleşmesi de olası- lıklar dahilinde. Örneğin, Brezilya’da se- çimleri kazanan Bolsonaro hükümetinin seçim sürecindeki söylemleri arasında

ABD tarafından çelik ve alüminyum

ürünlerine getirilen ek vergiler, ABD’ye olan çelik ihracatımızın 2018

yılında %19,6 oranında azalmasına neden oldu. Bununla birlikte, toplam

çelik ihracatımız ise %36 artış gösterdi. Italya’ya %110, Belçika’ya

%199 ve Ispanya’ya %76 oranında gerçekleşen artışlar, ihracatçımızın

yeni pazar kabiliyetini de bizlere açıkça gösterdi.

TIM Başkanı Ismail Gülle

(14)

Ekonomimiz Dengelenme Döneminde Küresel dinamiklerdeki gelişmelerin yanı sıra ülkemizde de son dönemde önemli gelişmeler yaşandı. Yaz aylarında döviz- de yaşanan dalgalanma ekonomi günde- minin başındaydı. Üretiminde ağırlıklı ithal hammadde ve ara malı kullanan sektörle- rimiz açısından oldukça zorlu bir süreç ya- şandı. 2018'in ikinci yarısında yaşanan bu zorlukların büyüme rakamlarına yansıma- sını da hep birlikte gördük. GSYH'mız son çeyrekte %3 daralırken, her şeye rağmen yıl genelinde %2,6 büyümeyi başardık.

Burada en dikkat çekici nokta ise net ihra- catın son çeyrekte büyümeye 8,4 puanlık katkı vermesi. İç talebin daraldığı, kamu harcamalarının neredeyse aynı düzeyde kaldığı son çeyrekte büyüme rakamlarımı- zın en büyük destekçisi ihracat oldu. Yıl genelinde ise net ihracatın büyümeye 3,6 puan katkı verdiğini görüyoruz. Bugün ge- linen noktada, artık ülkemizin her zaman olduğu gibi bu süreci de en az zararla at- latmayı bildiği, ihracatın ülkemiz için vaz- geçilmez olduğunda herkes hemfikir.

Bununla birlikte, hükümetimiz ve ku- rumlarımız tarafından atılan adımlar, kısa süre içinde etkilerini göstermeye başladı.

Kurdaki geri çekilme ile başlayan süreci faiz oranlarının %25’ten %20 seviyesinin altına inişi izledi. Ekim ayında zirveyi gö- miz açısından petrol fiyatlarındaki düşüş

olumlu. Petrol fiyatlarının bu seviyelerde kalmasının, önümüzdeki dönem için cari açığın düşük kalmasına katkı sağlaya- cağını değerlendiriyoruz.

bileceğini açıkça görmek gerekiyor. Glo- bal ekonomideki yavaşlamanın talebe olumsuz yansımasıyla ticarete negatif etkileri olacağını değerlendiriyoruz.

Brexit ve Gümrük Birliği'nin Güncellenmesi Önemli

Ülkemizi ilgilendiren bir diğer gelişme ise Brexit. İngiltere ile AB, Brexit konu- sunda henüz bir uzlaşmaya varamadı, çıkış tarihi olarak ise 29 Mart 2019 halen geçerliliğini koruyor. Bu sürecin, İngilte- re’nin AB ortak pazarından çıkmasıyla sonuçlanması halinde, en fazla ihracat yaptığımız ikinci ülke olan İngiltere ile bir STA yapılmasını elzem hale getiriyor.

Gümrük Birliği'nin güncellenmesi ile bir- likte ele alındığında, İngiltere ile yapıla- cak STA’nın, Avrupa’yla olan ticaretimize katkı sağlayabileceğini düşünüyoruz.

Petrol Fiyatları Düşüşü Cari Açığın Azalmasına Katkı Sunuyor

Küresel iktisadi faaliyetteki ivme kaybı, talep beklentilerindeki aşağı yönlü gün- cellemeler ve ABD ham petrol stokla- rındaki artışın etkisiyle düşüş eğilimine giren petrol fiyatları, Kasım ayı boyunca baskı altında kalmaya devam ederek 80 dolar seviyesinden 50 dolar düzeyine geriledi. Aralık ayı başında ABD ile Çin’in ticaret savaşında ateşkese gitmesi, Ka- tar’ın Ocak 2019’dan itibaren OPEC’ten çekileceğini açıklaması, Rusya ile Suu- di Arabistan’ın petrol üretimini azaltma konusunda görüşmeleri ve Kanada’nın petrol üretiminde kesintiye gitmesi ise fiyatlar üzerinden yukarı yönlü baskı- layarak tekrar 65 dolar üzerine getirdi.

Enerji konusunda net ithalatçı olan ülke-

Enerji konusunda net ithalatçı olan ülkemiz açısından petrol fiyatlarındaki düşüş olumlu.

Petrol fiyatlarının bu seviyelerde kalmasının, önümüzdeki dönem için cari açığın düşük kalmasına katkı sağlayacağını

değerlendiriyoruz.

(15)

mi, Güçlü İhracat, Güçlü İnsan Kayna- ğı ve Güçlü Altyapı-İhracat Ekosistemi vizyonumuzu hayata geçirecek çalışma- lara imza atmaya devam edeceğiz. İno- vasyon, ARGE, tasarım ve markalaşma konularında çalışmaların daha ilerleme kaydetmesiyle 2023 ihracat hedeflerimi- ze emin adımlarla ilerleyeceğiz. Ayrıca, Sayın Cumhurbaşkanımızın, yeni bir ya- tırım ve istihdam seferberliği başlatma- sıyla daha çok üretime ve daha çok ihra- cata odaklanma fırsatı bulacağız. Bizler, 83 bin ihracatçının çatı kuruluşu olarak, ülkemizin geleceğine umutla bakıyoruz.

Umut ediyoruz ki, önümüzdeki yıllarda da ihracat rekorları kırmaya, ülkemizin yüz akı olmaya devam edeceğiz. İnanı- yoruz ki, önümüzdeki dönemde ülkemi- zin itici gücü yine ihracat olacak.

Bu hususta TİM olarak bankalarla sürekli iletişim halindeyiz. Bankalardan faiz oranlarını daha da rekabetçi seviye- lere getirmelerini ve tüketici kredisinden çok ticari kredilere ağırlık vermelerini is- tiyoruz. Ülkemizde üretimin artışı ve yatı- rımların gerçekleşmesi güçlü finansman olanakları ile gerçekleşebilir. Bu anlam- da, kamu, özel sektör ve bankalar ola- rak ortak bir strateji ile hareket etmemiz önem arz ediyor.

Ülkemizin Geleceğinden Umutluyuz

“Dış ticaret fazlası veren Türkiye” hede- fimize yönelik olarak, “5G” olarak özet- lediğimiz yeni bir vizyon ve yol haritası oluşturduk. Güçlü Türkiye, Güçlü Ekono- ren enflasyon, geri çekilme sürecine gir-

di. İnanıyoruz ki bu durum faizlerin daha da aşağı inmesi için de uygun bir zemin hazırlayacak, yatırımların önünün açılma- sını ve finansmana erişimin kolaylaşması- nı sağlayacaktır. Önümüzdeki dönemde, üretim ve ihracatta daha iyi yere gelebil- memiz için, faiz oranlarının makul seviye- ye çekilmesi gerekiyor.

Ticaret savaşlarının başrolündeki ABD 2018 yılında %2,9 büyüdü ancak, 2019 yılı büyüme tahmini 0,2 puan düşüşle %2,5 oldu. Çin ise 2009’dan sonraki en düşük büyüme rakamlarını açıklıyor. Çin 2018 yılında

beklenti dahilinde %6,6 büyümesine rağmen 2019 yılı beklentisi 0,2 puan

düşerek %6,2 oldu.

Tüm bu gelişmeler küresel ekonomide önemli birer gösterge.

Bu kapsamda, gelişmelerin ülkemize de etkilerinin olabileceğini

açıkça görmek gerekiyor.

(16)

Dış Ticaretin Büyümeyi Destekleme Mekanizmaları

Dış ticaret ile beklenen verimlilik artışları farklı mekanizmalarla gerçekleşir. Dış piyasalara açılmanın belirli sabit maliyetleri olacağından sadece en verimli firmalar ihracat ile elde ede- bilecekleri artık değerin bu sabit maliyetlerin üstüne çıkabileceğini öngörecektir. Belirli bir verimlilik seviyesinin üstüne çıkamamış olan firmalar ise yurtdışına açılmanın sabit mali- yetinden kaçınıp sadece iç piyasaya hizmet edeceklerdir. Bir kısım firmanın dış piyasalara açılması aynı firmaların ülke içindeki faktör pi- yasalarından daha çok sermaye ve emek ta- lep etmelerini beraberinde getirecektir. Dola- yısıyla talebi yükselen üretim faktörlerinin ülke içindeki fiyatı yükselecektir ve yükselen faktör fiyatları sebebiyle iç piyasadaki en verimsiz firmalar kârlılıklarını kaybedip piyasadan çe- kilebileceklerdir.

Verimsiz firmaların piyasadan çekilmesi ile boşa çıkan üretim faktörleri ise piyasada tutunmayı başaran ve nispeten daha verimli olan firmalara tahsis olunacaktır. Dolayısıyla ülkenin kaynakları daha verimli firmalara tah- sis edilmiş ve ülke içindeki üretimin ortalama verimliliği de dış ticaret sayesinde daha yük- sek seviyelere çıkmış olacaktır.

Uluslararası Ticarette

Son Gelişmeler ve Türkiye

Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Fatih Ulu

Koç Üniversitesi İşletme Bölümü

Türkiye incelenen dönem içerisinde küresel üretim zincirlerine daha bütünleşik bir hale gelmiştir. Ürettiği ürünlerin dünyadaki pazar büyüklüğü artış göstermiş olsa da benzer gelir seviyesindeki bazı ülkeler, ihracatlarının büyüyebilme potansiyeli demek olan ihracat pazarlarının büyüklüğünü Türkiye’den daha fazla arttırmayı başarmışlardır…

Dış Ticaretin Türkiye’nin Büyüme Politikasındaki Yeri

T

ürkiye 80’ler itibarıyla ekonomisini tedricen dış dünyaya açmıştır ve dış dünya ile yaşayacağı etkileşimin ül- kenin büyümesine pozitif katkı yapacağını düşünerek politikalar tasarlamaktadır. Dış ticaretin önündeki engelleri kaldıran ve ihra- catı da özendiren politikalar ile yerli firmaların ürünlerini satabildikleri pazarların genişleme- si amaçlanmıştır. Aynı zamanda uluslararası pazarlardaki rekabetin firmaların yeteneklerini ve verimliliklerini üst seviyelere taşıması öngö- rülmüştür. Bu makalede öncelikle dış ticaret teorisinin genel prensiplerinden Türkiye için önemli olanları özetleyip, ikinci kısımda da belli başlı göstergeler üzerinden Türkiye’nin yakın dönem dış ticaret performansını değer- lendireceğiz.

(17)

benzer gelir seviyesindeki ülkelerle muka- yese edildiğinde bu oranın azaldığı fark edilmektedir.

Şekil 1’de Türkiye ile birlikte bir grup gelişmekte olan ülkenin ve OECD ülkele- rinin ihracatlarındaki ortalama yerli katma değer oranları zaman serisi şeklinde görül- mektedir. 2000 yılında Türkiye’nin ihraç etti- ği ürünlerdeki yerli katma değer oranı yüz- de 87 iken 2014 yılında bu oran yüzde 78 olarak ölçülmüştür. Endonezya ve Brezilya yeraltı kaynaklarının ve geniş coğrafyaları- nın izin verdiği yerli katma değer oranı yük- sek tarım ve hayvancılık ürünleri sayesinde ihracatta yüksek yerli katma değer oranla- rını sürdürmektedirler. Hindistan’ın ihraca- tındaki yerli katma değer oranı ise Türkiye ile benzer bir şekilde azalmıştır. Her iki ülke de OECD ortalamasına yakınsamıştırlar.

Şekil 2’de ise ülkelerin her yıl için rapor- lanan yerli katma değer oranları her bir ülke için aynı ülkenin 2000 yılındaki değerine bölünerek standardize edilmiştir. Bu grafik Türkiye’nin analiz edilen zaman dilimi içeri- sinde global değer zincirlerine eklemlenme- sinin diğer pek çok benzer ülkeye kıyasla daha yüksek seviyelerde olduğuna işaret etmektedir. Özellikle 2008 öncesi dönemde Türkiye en hızlı entegrasyon seyrini göste- ren ülkedir. Yerli katma değer oranındaki bu azalış her ne kadar küresel üretim ağlarında daha fazla yer almanın bir göstergesi olarak yorumlanabilse de aynı dönemdeki nominal ihracat rakamlarındaki artışın daha dikkatle yo- rumlanması gereğini gündeme getirmektedir.

reti zorlaştıran bürokratik engelleri, dil, kültür vb. farklılıkları da ifade etmektedir.

Türkiye’nin Yakın Dönemdeki Mukayeseli Dış Ticaret Performansı

İhracatın Yerli Katma Değer İçeriği

Türkiye’de ihracat yapan firmaların yap- mayanlara kıyasla ithal girdi oranları daha yüksek ve dolayısıyla da yerli katma değer oranları daha düşük gerçekleşmektedir.

Benzer şekilde firma büyüklüğü arttıkça yerli katma değer oranı da azalmaktadır.

Aynı zamanda ihracatçı firmaların ithal ara girdi oranları ihracatçı olmayanlara kıyasla firma büyüdükçe daha hızlı bir şekilde bü- yümektedir (Lu ve Ulu, 2016). Bu gözlem- lerin hepsi Türkiye’nin ihracat rakamlarını takip ederken yerli katma değer oranını da takip etmenin önemli olduğuna işa- ret etmektedir.

İhracatın yerli katma değer ora- nı, ihraç edilmek üzere ülke içeri- sinde üretilen mal ve hizmetlerdeki yerli kaynak kullanılarak ilave edi- len değeri ifade etmektedir. Basit- çe ihraç edilen malın satış fiyatıyla hesaplanan değerinden ithal ara girdilerin satın alış fiyatlarıyla he- saplanan maliyetinin çıkartılmasıy- la hesaplanabilir. Türkiye küresel değer zincirlerinde bu bağlamda yerini almaktadır ve Türkiye’nin ih- racatındaki yerli katma değer oranı Bir diğer mekanizmada ise ithalat vasıtası

ile ülkeye giren ara malları ya da yatırım malları, ülke içindeki firmaların verimliklerini arttırarak, ülkenin ürettiği ürün çeşitliliği ve kalitesini üst seviyelere taşıyabilmektedir. Dolaylı bir me- kanizma olarak ülkede ticaret kaynaklı olarak ücretlerin artması ülke içinde bireylerin beşeri sermaye yatırımlarının net bugünkü değerleri- ni arttırarak ülke içindeki eğitim seviyesinin ve beşeri sermaye stokunun içsel (endojen) bir şekilde artmasına sebep olabilmektedir.

Hem iç piyasadaki hem de dış piyasa- lardaki tüketiciler de daha çok firmanın ken- dilerine ürün satabilmek için rekabet etmesi dolayısıyla daha uygun fiyata ve daha kaliteli ürünlere erişme imkânına kavuşacaklardır.

Küresel Değer Zincirleri

Pek çok ürünün üretimi artık değişik kıtalar üzerine yayılmaktadır ve her bir durakta, o durağın mukayeseli üstünlüğünün olduğu işlem gerçekleştirilerek ürüne ilave bir değer eklenmektedir. Dış ticarete açık bir ülkenin küresel değer zincirlerindeki yerini ve bu zin- cirden alabileceği payın büyüklüğünü ülkenin teknolojik yeterliliği ve ekonomik coğrafyası belirlemektir. Teknolojik yeterliliği ise sadece makine-ekipman yeterliliği değil aynı zaman- da fiziki sermaye mallarını geliştirecek ve kul- lanacak asıl öğe olan beşeri sermaye stoku belirlemektedir. Ekonomik coğrafya ise ülke- nin doğal kaynakları ve diğer pazarlara olan fiziki mesafesinin yanında aynı zamanda tica-

Şekil 1: Ihracatın Yerli katma Değer Oranı Kaynak: OECD

Dış ticarete açık bir ülkenin küresel değer zincirlerindeki yerini ve bu zincirden alabileceği payın büyüklüğünü ülkenin teknolojik yeterliliği ve ekonomik coğrafyası

belirlemektir.

(18)

ile ağırlıklandırılması ile hesaplanmaktadır.

Dolayısıyla ihracat pazar büyüklüğündeki bir artış ülkenin ihracatının büyüyebilme potansiyeline işaret etmektedir.

Ülkeler sahip oldukları üretim tekno- lojileri ve neticesinde üretebildikleri ürün gruplarının farklılaşması sebebiyle farklı ihracat pazar büyüklüğüne sahip olabilir- ler. Ancak bu pazar büyüklüklerinin zaman içeresindeki büyüme seyirlerinin mukaye- sesi ülkelerin ihracat performanslarını mu- kayeseli şekilde değerlendirme imkânını verebilmektedir.

Şekil 3'te seçili her ülke grubu1 için ihracat pazar büyüklüklerinin zaman içe- resindeki gelişimini sunmaktadır. Yine her bir ülkenin ihracat pazar büyüklüğü değerleri aynı ülkenin 2000 yılı için he- saplanan değerine bölünerek standardi- ze edilmiştir. Türkiye her ne kadar OECD ortalamasının ve Polonya ve Çekya gibi ülkelerin hafif üstünde bir pazar büyümesi göstermiş olsa da Kore, Brezilya ve Endo- nezya’nın gerisinde kalmıştır. Türkiye’nin ihraç ettiği ürünlerin dış pazarlardaki tale- bi 2017 yılı sonunda ortalama olarak 2000 yılındaki seviyesinin 2.19 katına çıkmıştır.

Aynı süre zarfında Kore, Hindistan, Bre- zilya ve Endonezya 2,84; 2,47; 2,46 ve 2,37’lik artışlarla Türkiye’ye kıyasla daha

miktarındaki artışı bir performans göster- gesi olarak değerlendirmek daha isabetli olacaktır.

İhracat Pazar Büyüklüğü

Bir ülkenin dış ticaret performansını gösterebilecek bir diğer gösterge ise ih- racat pazar büyüklüğüdür. İhracat pazar büyüklüğü bir ülkenin ihraç ettiği ürünlere ait dış talebi ölçmektedir. Tüm ihracat pa- zarlarındaki ithalat büyüklüğünün ihracatı gerçekleştiren ülkenin ihracatındaki payı Yukarıdaki grafiklerde de fark edilebil-

diği üzere bir ülkenin ihracat performan- sını ölçmek için gümrüklerde kaydedilen nominal ticaret rakamlarını kullanmak kimi zaman yanıltıcı olabilmektedir. Çünkü artık ihraç edilen bir liralık üründeki yerlilik payı değişebilmektedir ve dolayısıyla ihraç edi- len yerli katma değer bilgisinin özenle ta- kip edilmesi gereği ortaya çıkmaktadır. Ne kadar yerli katma değerin ihraç edildiğini tespit edip ihraç edilen yerli katma değer

1 Referans ülke grubunu seçerken yazar farklı özellikteki ülkelerle mukayeseye imkân oluşturmak istemiştir. Çin, Hindistan, Brezilya ve Endonezya gelişmekte olan ve doğal kaynakları geniş olan ülkeler iken Polonya ve Çekya da gelişmekte olan ancak doğal kaynakları nispeten daha sınırlı olan ülkeler olarak referans ülke grubuna eklenmiştir. Kore ise gelişmekte olan bir ülke statüsünden gelişmiş bir ülke statüsüne geçiş başarısına örnek teşkil edebildiği için gruba eklenmiştir. OECD ortalaması ile, Türkiye’yi gelişmiş ülkelerin ortalaması ile mukayese edebilmek amaçlanmıştır.

Şekil 2: Ihracatın Yerli katma Değer Oranı, normalleştirilmiş Kaynak: OECD

Şekil 3: Ihracat Pazar Büyüklüğü Kaynak: OECD

Türkiye her ne kadar OECD ortalamasının ve Polonya ve Çekya gibi ülkelerin hafif üstünde bir pazar

büyümesi göstermiş olsa da Kore, Brezilya ve Endonezya’nın gerisinde

kalmıştır. Türkiye’nin ihraç ettiği ürünlerin dış pazarlardaki talebi 2017 yılı sonunda ortalama olarak

2000 yılındaki seviyesinin 2.19

katına çıkmıştır.

(19)

dan ilave borçlanma ihtiyacını belirlemekte- dir. Dolayısıyla cari denge ülkenin dış dünya ile ekonomik etkileşimine dair en önemli özet makroekonomik performans göstergesi ola- rak değerlendirilebilir.

Türkiye en son 2001 yılında yaşanan devalüasyonun ve iç talepteki düşüşün et- kisiyle cari fazla verdikten sonra takip eden dönem hep cari açık vermiştir. Şekil 5’te de görüldüğü üzere cari açığın Gayrisafi yurti- çi hasılaya oranı 2010’dan sonra ise ortala- ma yüzde 5.6 seviyesinde gerçekleşmiştir.

Türkiye’nin yüksek cari açıkla finanse ettiği harcamaların yatırım, tüketim ve ara malları arasında nasıl tahsis ettiği ise sıh- hatli bir ekonomik büyümeyi sürdürebilme- si için önem arz etmektedir. Eğer cari açık verilen dönemlerde yeterince yatırım malı harcaması yapılmamış ise durgunluk vb.

sebeplerle daha az cari açık vermenin kaçı- nılmaz hale gelebileceği dönemlerde büyü- meyi sürdürmek zorlaşabilir.

Sonuç

Türkiye incelenen dönem içerisinde küresel üretim zincirlerine daha bütünleşik bir hale gelmiştir. Ürettiği ürünlerin dünyadaki pazar büyüklüğü artış göstermiş olsa da benzer gelir seviyesindeki bazı ülkeler ihracatlarının büyüyebilme potansiyeli demek olan ihra- cat pazarlarının büyüklüğünü Türkiye’den daha fazla arttırmayı başarmışlardır. Ülkenin dış ticaret hadlerindeki nisbî gerileyiş üze- rinde ilave araştırma gerektirmektedir. Bu gelişmelerin hepsinin ortak sonucu olan cari denge rakamları ise ülkenin üretim ve ticaret yapısında verimlilik ve katma değer artışı ih- tiyacına işaret etmektedir.

6.5 daha düşük bir seviyede gerçekleşmiştir.

2Bu durum Türk ihraç ürünlerinin fiyat artışının Türkiye’nin ithal ettiği ürünlerin fiyat artışının altında kaldığını göstermektedir. Bu gelişme- nin altında yatan dinamikler ithalat ve ihracat rakamlarının mikro seviyede incelenmesi ile daha net ortaya konulabilir.

Cari Denge

Yukarıda özetlemeye çalıştığımız ve Tür- kiye’yi referans ülkelerle mukayese ettiğimiz tüm göstergelerin hepsi sonuç olarak ülkenin cari dengesine etki etmektedir. Makroekono- mik açıdan da bu gösterge ülkenin yurtdışın- iyi performans sergilemiştir. Çin, OECD,

Çekya ve Polonya’nın artışları ise 2,1; 2,1;

2,06 ve 2,04 şeklinde gerçekleşmiştir.

Ticaret Hadleri

Dış ticaret haddi bir ülkenin ihraç ürün- lerinin ithal ettiği ürünlerin fiyat endeksine bölünmesi ile hesaplanmaktadır. Şekil 4'te örnek ülkelerin dış ticaret hadlerinin zaman içerisindeki değişimi sunulmaktadır. 2000- 2017 aralığında OECD ülkelerinin dış ticaret hadlerinin ortalaması yatay seyrederken Po- lonya ve Çekya’nın dış ticaret hadleri yüksel- miş, Türkiye’nin dış ticaret hadleri ise yüzde

2 Çin, Hindistan ve Brezilya için dış ticaret hadleri verileri OECD veri tabanında bulunmadığı için grafikte sunulamamıştır.

Şekil 4: Dış Ticaret Hadleri Kaynak: OECD

Şekil 5: Cari Denge Kaynak: OECD

Referanslar:

Lu, D. ve Ulu, M. F. 2016 Firm Size andImport Content of Production, Basılmamış makale OECD (2018),

Currentaccountbalanceforecast (indicator).

doi: 10.1787/38d572e4-en

OECD (2018), Importcontent of exports (indicator). doi: 10.1787/5834f58a-en OECD (2018), Terms of trade (indicator). doi:

10.1787/7722246c-en OECD (2018), Trade in

goodsandservicesforecast (indicator). doi:

10.1787/0529d9fc-en

(20)

Araştırmamız, ‘Çok Bölgeli (Mekansal) Hesaplanabilir Genel Denge’ modelini Türk ekonomisine yönelik olarak ilk defa kullanan araştırma olup, bu yöntemle otoyol projele- rinin Türkiye ekonomisine sağladığı toplam faydaları ölçmeye çalışmıştır. ‘Mekansal He- saplanabilir Genel Denge’ modelleri, ulaştır- ma projelerinin iktisadi etkilerinin Türkiye'nin farklı bölgelerine nasıl dağılacağının yanı sıra yeni karayolu yatırımının çok az olduğu ya da hiç olmadığı bölgelerdeki yayılma etkilerinin de (spill over effect) nasıl olacağını öngörme- mizi sağlar.

Araştırmamızın detaylarına geçmeden önce konu hakkında bir genel değerlendirme yapmak isteriz. Tarih boyunca özellikle ulaş- tırma yatırımları büyük imparatorluklardan, piyasa bütünlüğünü sağlamaya çalışan ulus devletlere kadar her devletin önceliği olmuş, buna karşılık cumhuriyetin ilk yıllarındaki de- miryolu yatırımlarından, Demokrat Parti dö- nemindeki karayollarına, ve son dönemdeki bölünmüş yol, hızlı tren ve benzeri ulaştırma yatırımlarına kadar söz konusu yatırımlar bir yandan da çeşitli sebeplerden eleştiri konusu olmuştur. Bu eleştiriler yapılırken bir yandan

Türkiye’de Altyapı Yatırımları ve Gelecek On Yıllarda Üretkenlik

Dr. Öğr. Üyesi Metin Pişkin

İstanbul Zaim Üniversitesi

İşletme ve Yönetim Bilimleri Fakültesi

Dr. Öğr. Üyesi Christopher Hannum

İTÜ İşletme Fakültesi Ekonomi Bölümü

Tahminlerimiz, 2023 hedefleri doğrultusunda

hedeflenen otoban projelerinin Türkiye Gayri Yurtiçi

Hasılasında yaklaşık % 1,7 kadar artış sağlayacağını, Türkiye'nin en büyük (ve en zengin) metropoliten bölgeleri olan Istanbul, Izmir ve Ankara'nın yatırımlardan elde ettiği kazançların Türkiye ortalamasından çok daha az olduğunu, buna karşılık Türkiye'nin görece en fakir bölgesi olan Güneydoğu bölgesinin en fazla kazanç sağlayacağını göstermektedir…

G

eçtiğimiz on yıl içinde Türkiye özellik- le altyapı yatırımı başta olmak üzere inşaat sektöründeki yatırımları finanse etme noktasında küresel makroekonomik ko- şulların sağladığı avantajı yaşamıştır. Analizi- miz 2023 hedefleri doğrultusunda yapılmakta olan otoyol projelerinin Türkiye ekonomisine önemli ve kalıcı kazanımlar sağlayacağını ve bunun sürerek gelecekte de devam edece- ğini göstermektedir. Bu kazançlar, gerek böl- gelerarası ulaşım maliyetleri, gerekse de ilgili bölge içindeki ulaşım maliyetlerinin düşmesi sonucu meydana gelmektedir. Bunlara ilave olarak ulaştırma yatırımlarının bölgesel gelir dağılımı ile farklı bölgelerimizin uluslararası pazarlara ulaşımı noktasında ikincil katkıları da mevcuttur. Bu bağlamda çalışmamızda, 2023 hedefleri doğrultusunda yapılmakta olan otoban projelerinden Türkiye'nin en büyük (ve en zengin) metropoliten bölgeleri İstanbul, İzmir ve Ankara'nın elde edeceği ekonomik kazançların görece daha düşük kalmasına karşılık Türkiye'nin en düşük ge- lirli bölgesi olan Güneydoğu bölgesinin bu yatırımlardan en fazla kazanç sağlayacağını gördük.

(21)

tahmin etmektedir. Moomaw, Mullen ve Wil- liams (1995), ulaşım altyapısındaki yatırımın üretkenlik etkisi büyük ölçüde ABD eyaletleri arasında farklılık göstermekte olduğunu ve ABD'nin kuzeydoğusundaki eyaletlerin yatı- rımlardan doğacak üretkenlik kazanımlarını potansiyel olarak kendine çektiğini ortaya koy- maktadır. Benzer şekilde altyapının büyümeyi canlandırması fikri, Mısır hükümetinin Ağus- tos 2013'teki ekonomik canlandırma progra- mında ve 2014 yılının ilkbaharında Hint BJP Partisinin seçim bildirgesinde önemli bir plan oluşturuyordu (Warner, 2014). Bu politikaların ardında yatan fikir uzun bir tarihe sahiptir. II.

Dünya Savaşı sonrası sürece bakıldığından 1980’lere kadar ekonomik büyüme modelleri arasında büyük itiş modeli (big push), devlet öncülüğündeki kalkınma programları arasın- da öne çıkan büyüme modelidir. Bu modelin ardında yatan tez özellikle düşük gelirli ülke- lerdeki kamu yatırımlarının küçük dahi olsa, eşzamanlı olarak gerçekleştirilmesi durumun- da bu yatırımlardan doğacak toplumsal geti- rinin yatırımların normal getirisinden çok daha yüksek seviyelerde olacağıdır. Eşzamanlı ya- tırımlar birbirleri için talep yaratacağından ve ayrıca diğer özel yatırımları teşvik edeceğin- den ekonominin çarklarını hızlandıracak ve ekonomiyi ileri doğru itecektir.

Altyapı projeleri yüksek yatırım bedelle- riyle toplumdaki çeşitli paydaşlar arasında paylaşılan iktisadi faydalar sağlayan ve sa- dece bunları inşa eden şirketlerin kârı olarak görülemeyecek değerde yatırımlardır. Örne- ğin ABD Merkez Bankası tarafından yapılan bir araştırmaya göre 1988 yılında altyapı ya- tırımlarının reel getiri oranı % 15 olarak tah- min edilmiş ve bu oranın diğer birçok sabit sermaye yatırımından daha yüksek olduğu görülmüştür. Daha düşük seviyede altyapı stokuna sahip ve ilave yatırımların reel getiri oranlarının daha yüksek olduğu orta gelirli bir ülke olan Türkiye’de verimlilik ve buna bağlı büyüme artışları daha yüksek olabilecektir (Solow büyüme modeli gereği).

Cumhuriyet'in kuruluşundan 1950'li yıl- lara kadar ulaştırma yatırımları en öncelikli Danışmanları Konseyinin (2014) araştırması

Amerika'nın halihazırdaki ulaşım altyapısının büyüyen ABD’nin bugünkü ve gelecekteki ihtiyaçlarına cevap vermediğini göstermek- tedir. Munnell ve Cook (1990), üretim fonksi- yonu kestirim yaklaşımı tekniğini kullanarak, ABD’nin geneli ve eyalet düzeylerinde kamu altyapı sermayesinin, tüm sektörlerin üretimini veya üretkenliğini artıran bir üretim girdisi iş- levini gördüğünü ortaya koymaktadır. Bölge- sel ayrıma gidilip yatırımların yerel etkilerine bakıldığında görülmektedir ki, eyalet seviye- sinde elde edilen ekonomik kazanımlar, ilgili bölge dışına tahakkuk eden veya yayılan fay- dalar nedeniyle, ulusal düzeydeki kazanım- ların yaklaşık yarısıdır. Fernald (1999), 1950’li ve 1960’lı yıllarda ABD’deki eyaletlerarası otoyol inşaatının, ulaştırma-yoğun endüstri- lerde üretkenliği önemli ölçüde artırdığını ka- nıtlar. Munnell (1992), ulusal düzeyde kamu altyapısına ilave %1 yatırımın, tüm sektörlerin üretimini ortalama % 0.34 oranında artırdığını da ana noktaların gözden kaçırılmaması için,

literatürü özetlemekte fayda vardır.

1980'lerde ve 1990'larda yapılan bilimsel araştırmalar sayesinde, altyapı yatırımlarının ekonominin genelini kapsayacak şekilde önemli verimlilik kazanımlarına yol açtığı bul- gusu iktisat yazınının uzun zamandır tartış- masız bir parçası olmuştur (Aschauer, 1989;

Gramlich, 1994). Bu bulgularla tutarlı olarak ABD ve diğer sanayileşmiş ülkelerdeki verim- liliğin düşmesi en son 1960'ların sonlarında büyük ölçekte yapılan altyapı harcamalarının 1970'lerden bu yana azalmasının bir sonucu olarak görülmektedir. ABD’nin ulaştırma ya- tırımlarına bakıldığında 1807’de açılan Erie Kanalı’ndan, 1869’daki kıtalararası demiryo- luna, 1950 ve 1960’lardaki eyaletlerarası oto- yollarına kadar yapılan önemli ulaştırma yatı- rımları ülkenin mal ve hizmet sektörlerindeki verimliliği arttırarak ekonominin sürekli bü- yüme kaydetmesine önemli katkı sunmuştur (Beyaz Saray, 2014). Beyaz Saray Ekonomi

Grafik 1

Kaynak erişim adresi: https://www.quandl.com

Araştırmamız, ‘Çok Bölgeli (Mekansal) Hesaplanabilir Genel Denge’ modelini Türk ekonomisine

yönelik olarak ilk defa kullanan araştırma olup, bu yöntemle otoyol

projelerinin Türkiye ekonomisine sağladığı toplam faydaları ölçmeye

çalışmıştır.

(22)

otoban ağının üç katına çıkartılarak 7,500 km uzunluğuna çıkartılması ve batıdan doğuya ve kuzeyden güneye bağlantı sağlayan farklı güzergahlarda 12.000 km'den fazla yeni bö- lünmüş yolun inşası yer alıyor. Dr. Metin Pişkin, İTÜ Ekonomi Bölümü’nde Dr. Chris Hannum yönetiminde yaptığı doktorasında Türkiye için modellenen ilk Çok Bölgeli Hesaplanabilir Genel Denge modeli kapsamında, tek başına İstanbul-İzmir otoyol projesinin Türkiye Gayri Safi Yurtiçi Hasılasını (GSYH) % 0,6 oranında artırdığını ve 2023 yılına kadar planlanan tüm otoban projelerinin ise GSYH'yi % 1.1 oranın- da artıracağını tahmin etmektedir.

Grafik 1'de, 2001 ve 2008 yıllarındaki iktisadi durgunluk nedeniyle yatırımlardaki geçici düşüşlerin yanı sıra 1990 ve 2003 yıl- ları arasında Türkiye genelindeki yatırımların GSYH'nın ortalama % 24'ü seviyesinde iken 2003'ten sonra yatırımların % 29 seviyesinde istikrarlı bir şekilde tutunduğunu görüyoruz.

2003’ten sonra görülen bu artış Türkiye'nin toplam sermaye stokunda daha önceki yıllar- da görüldüğünden daha hızlı bir artışa teka- bül etmekte ve aynı dönemde görülen yüksek büyüme oranlarına katkıda bulunmaktadır.

1990'lar ve 2000'lerin başında Türki- ye'deki altyapı yatırımlarının GSYH’a ora- nı % 0,5 civarındadır ve bu seviye OECD ortalamalarına eşittir. Ancak, 2007'den bu yana, ulaşım altyapı yatırımı, örneğin Birle- şik Krallık'taki yatırım oranından çok daha fazla bir oranla (bakınız Grafik 2) , neredey- se iki katına çıkarak GSYH'nın yaklaşık % 0.9'una ulaşmıştır. Türkiye'de toplam ula- şım altyapısı stokunda bu süreçte önemli artışlar sağlanmıştır.

Geçtiğimiz on yıllara göre Türkiye'de son 10 ila 15 yıl içinde altyapı yatırımla- rındaki muazzam artış, kamu-özel sektör ortaklıkları ve yap-işlet-devret ihalelerinin yaygın kullanımıyla mümkün olmuştur. Gra- fik 3’te görüldüğü üzere, son 10-15 yıl için- deki özel kesim toplam altyapı yatırımları 1990'lara kıyasla hızlı bir artış göstermiştir.

Dünya Bankası'nın verilerine göre, Türki- ye'nin kümülatif özel altyapı yatırımı yak-

Grafik 2

Kaynak: OECD, FRED

Grafik 3

Kaynak: Dünya Bankası

1980'lerde ve 1990'larda yapılan bilimsel araştırmalar sayesinde, altyapı yatırımlarının ekonominin genelini kapsayacak şekilde önemli

verimlilik kazanımlarına yol açtığı bulgusu iktisat yazınının uzun zamandır tartışmasız bir parçası

olmuştur.

kat artmıştır. Yine aynı zaman zarfında toplam otoyol uzunluğu 1714 km'den 2542 km'ye çıkmıştır. 2023 (Türkiye Cumhuriyeti’nin 100.

yıldönümü) resmi hedefleri arasında, ülkenin alanlardan biriydi. 2002 yılından bu yana bu

alandaki faaliyetler tekrar artarak, 2016 yı- lına gelindiğinde bölünmüş yol stoku 6040 0km'den 23831 km'ye çıkarak yaklaşık dört

Referanslar

Benzer Belgeler

Hepsinden “daha fazla” ve “daha yakın” olarak planladığımız Nest Bornova; otobanın hemen yanında olma- sının avantajıyla, şehrin kalbinden çok kısa sürede

Bir tarafta iktidar koltuğundan inmeyen, halkın demokratik taleplerine göz yumarak bu savaşı tetikleyen Esat ailesi, diğer taraftan bölgenin gerici Arap rejimleri ve Türkiye

İTÜ İnsan ve Toplum Bilimleri öğre- tim üyelerinin ders verdiği Sosyal Bilim- ler Enstitüsü’ne bağlı Siyaset Çalışmaları Yüksek Lisans Programı içinde de bu ko- nuda

100 içinde 10’un katı olan iki doğal sayının farkını zihinden bulur.. 100 içinde 10’un katı olan iki doğal sayının farkını

- 13-15 Ekim 1918 - Cloquet, Minnesota'daki (ABD) yang ında bine yakın kişi öldü, 101 bin hektar alan harap oldu.. - 20-21 Ağustos 1910 - Idaho, Montana ve Washington'daki

Dairesi, Uşak Eşme'de bulunan Kanada merkezli Eldorado Gold'a bağlı Tüprag'ın sahibi olduğu siyanürlü alt ın arama madeninin faaliyetinin durdurulmasına karar verdi..

On binlerce insan, nükleer atığın Fransa'dan Almanya'ya taşınmasına karşı demir yollarını bloke etmeye çalışarak ve nükleer karşıtı eylemler yaparak Fransa ve

Norovirüs nedeniyle ortaya ç ıkan gastroenteritenin, klinik olarak bulantı, kusma ve ishal gibi belirtileri olduğunu anlatan Şarbak, “Bu hastalıkta hastaların çoğu