• Sonuç bulunamadı

OKUL AİLE İŞBİRLİĞİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "OKUL AİLE İŞBİRLİĞİ"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

OKUL AİLE İŞBİRLİĞİ

Okul sosyal bir örgüttür. Girdisi ve çıktısı insandır. Girdiyi çevreden alır, belirli bir eğitim sürecinden sonra ürünü tekrar çevreye verir. Bu yüzden çevreyle sıkı bir ilişki içindedir. Bu iş birliğinin tam olarak gerçekleştiği örgütlerde örgüt amacına ulaşır, gerçekleşmeyen örgütlerde ise eğitim örgütü tam olarak amacına ulaşamaz, sorunlar ortaya çıkar. Zorunlu eğitim günümüzde geçmişe oranla daha uzun bir zamanı kapsamakla birlikte, çocuğun okulda geçirdiği zaman ailesi ve çevresiyle geçirdiği zamana göre daha kısa olduğundan okul öğrenmelerinin aile çevresinde de desteklenmesi gereklidir. Öğrencilerin okul başarılarını artırmak hem ailelerin hem de okulun ortak sorunudur (Tutkun ve Köksal, 2000, 216).

Okul hayatın içinde, hayat için ve hayatla beraber teşkilatlanmak ve faaliyette bulunmak zorundadır. Unutmamak gerekir ki, her okul çevresinden etkilenmek ve çevresini etkilemek gibi iki görevi beraber yapmak durumundadır. Okullarda yapılan eğitimin başarılı olması ve amaçlarına ulaşabilmesi için öğrencinin ailesinin ilgi ve yardımına ihtiyaç vardır (Taymaz, 2001, 190). Okul, eğitim sistemimizde eğitimin üretildiği yerdir. Okul eğitim örgütünün halkla yüzyüze gelinen kapısıdır. Okulun sorunları toplumu, toplumun sorunları da okulu daha doğdukları anda etkiler.

Her sistem, bir çevre içinde yaşar. Sistem, çevresi elverişli ise yaşayabilir. Çevre, sisteme ne denli gerekli girdileri sağlayabiliyorsa o denli elverişlidir. Her sistemin bir genel bir de özel çevresi vardır. Okulun genel çevresi, içinde yaşadığı toplumdur. Toplumun kültürel yapısı,siyasal düzeni, yönetsel birimleri, ekonomik yapısı, toplumsal değişim ve eğilimleri, kaynakları, yasal düzenlemeleri, bilimsel ve teknolojik gelişmişliği gibi pek çok değişken dolaylı ve dolaysız olarak okulu etkilerler. Okulun özel çevresi ise girdilerini aldığı, mezunlarını saldığı, etkilendiği ve etkilediği öbür örgütlerdir. Bunlar üst eğitim örgütleri, öbür okullar, toplum, aileler, örgütler ve benzerleridir. Okul, bunlara girdisi ve çıktısı ile bağlı olduğundan, bunlar olmadan ne var olabilir ne de yaşayabilir (Başaran, 2000, 45).

Türkiye’de okul giderek ailenin ve toplumun gerisine düşmüştür. Türk eğitim sisteminde okul-çevre dolayısıyla okul-veli ilişkilerinin sağlıklı olduğu söylenemez. Okul- çevre ilişkisini sağlayan aracı kurumlar olan okul-aile birliği, okul koruma derneği ve okul yönetiminin düzenli ve uyumlu çalışması gerekmektedir. Türk eğitim sisteminde; eğitim- öğretimin niteliğini önemli ölçüde düşürücü etkenlerden biri çocuğun hayata hazırlanmasında birinci derecede role ve öneme sahip iki unsur olan okul ile aile arasında iş birliğinin yeterince kurulamayışıdır. Okul-aile birlikleri ve okul koruma dernekleri örgütlenmiş değillerdir. Veli görüşme günleri dışında, velilerle örgütlü bir koordinasyon söz konusu değildir (Aytaç, 2000)

Öğrenci başarısının okulların yapısı veya sosyo-ekonomik koşullarından ziyade aile- okul iş birliği ile arttığı Griffith ve Chu ve Williams tarafından yapılan çalışmalarda tespit edilmiştir. Ancak, öğrenme ve davranış sorunları olan öğrenciler ailelerinin öğretmenlerle yaptıkları görüşmelerin öğrencilerin okul-içi ve okul-dışı faaliyetlerinden ziyade öğrencinin notları üzerinde yoğunlaştığı görülmüştür (Demirbulak, 2000, 146).

Öğrencinin okuldaki gelişimi ailenin eğitime verdiği önem ile ilişkilidir. Aile-okul iş birliğinin iki avantajı vardır: Birincisi, ailenin okula ve öğrenciye gösterdiği ilgi, motivasyonu sağlar. İkincisi ise, okulun yapısını, değerlerini ve standartlarını tanıyan aileler çocuklarını daha iyi yönlendirebilirler (Berger, 1987, 96-108).

(2)

Okul-Aile-Çevre İlişkileri

Öğrencilerin başarısında okul-aile ve çevre faktörleri oldukça önemli bir yer tutmaktadır. Çocukları ile ilgilenen, sorunlarını çözmeye çalışan, okulla iş birliğini geliştiren ailelerin çocuklarının başarısı ilgilenmeyen ailelere göre çok daha yüksektir. Okulun etkililiği ve öğrencinin sosyal, duygusal ve akademik açıdan gelişmesi ve başarılı olması açısından okul-aile iş birliği son derecede önemli görülmektedir (Rosenblatt ve Peled, 2002, 349-367)

Okul-çevre ilişkileri dört boyutta ele alınabilir;

1. Çevre kalkınmasına okulun katkıda bulunması, 2. Okul-aile iş birliği ve aile katılımının sağlanması, 3. Baskı grupları, gönüllü kişi ya da gruplarla ilişkiler,

4. Çevrenin eğitime desteğinin sağlanması ve halkla ilişkiler (Pehlivan, 2000, 108).

I. Çevre Kalkınmasına Okulun Katkıda Bulunması:

Okulun çevre kalkınmasına katkıda bulunabilmesi için;

a. Okul, çevrenin yapısını inceleyerek insanların eğitim ihtiyaçlarını saptar, örgün ve gerekirse yaygın eğitim yoluyla karşılamaya çalışır.

b. Okul, çevre için insan kaynakları hazırlayan bir örgüttür. Bu nedenle çevrenin eğitime ilişkin beklentilerini karşılayarak sosyal, ekonomik ve teknolojik gelişmesi ve kalkınması için insan gücünü yetiştirir.

c. Okul yönetimi bu etkinliklerde başarılı olabilmesi için çevredeki tüm kamu ve sivil toplum örgütleri ile iletişim kurar, iş birliği yapar, koordinasyon sağlar ve çevreden tepkiler alır (Taymaz, 2001, 197).

Okul yöneticiliği konumu, çevrenin okula ilişkin beklentilerini ve okulun bu beklentileri karşılama gücünü kavramayı gerektirir. Çevrenin beklentilerinin sürekli olarak gözden geçirilmesinde de yöneticiye sorumluluk düşmektedir. Yöneticinin görevi, en üst düzeyde bir gelişmeyi gerçekleştirme amacıyla, çevresel ve mesleksel katkıları olanaklı kılıcı dinamik bir denge için, tüm taraflara önerilebilecek geleceğe yönelik girişimlere ilişkin gereksinimlerin dikkate alınmasını ve değerlendirmesini gerektirir (Aydın, 2000, 184).

Toplum okulu modeline göre, okul topluma mal olmalı ve okulla toplum arasında etkileşim bulunmalıdır. Okul toplum etkinliklerinin merkezi olabilmek için akşamları, hafta sonları ve tatillerde açık olmalıdır. Okul, gece ve gündüz hem yetişkinlere, hem de çocuk ve gençlere açık olmalı, derslerin yanı sıra yetişkinler de okulda sosyal, kültürel ve dinlenmeye yönelik etkinliklere katılmalıdırlar (Lowe, 1985:97 ‘ten aktaran ; Pehlivan, 2000, 108). Bir eğitim kurumu olan okulun en önemli özelliklerinden birisi insan unsurunun ağırlıklı olması ve sosyal bir ortam içinde çevrenin bir parçası olarak varlığını sürdürmesidir. Eğitim yöneticisinin çevre ilişkileri genel olarak dört esasa dayanır;

(3)

a) Demokratik düzende, okulun ne yapacağını çevrenin bilmesi, öğrenmek istemesi doğal hakkıdır.

b) Okul, yöneticisi çevrenin ve toplumun okuldan beklentilerini öğrendiğinde karşılama yolları arayabilir.

c) Okul çevreye ve topluma beklediği hizmeti verebilmeli ve yararlı olabilmelidir.

Çevre ve toplumun istek ve ihtiyaçları sıralanırken okula da gerekli yararlar ve destek sağlanmalıdır(Taymaz, 2001, 194).

II. Okul-Aile İş Birliği ve Aile Katılımının Sağlanması:

Zorunlu eğitim geçmişe oranla daha uzun bir zamanı kapsamakla birlikte, çocuğun okulda geçirdiği zaman ailesi ve çevresiyle geçirdiği zamana göre hâlâ kısa olduğundan okul öğretmenlerinin aile çevresinde de desteklenmesi gereklidir. Çocuklarına destekleyici bir ortam sağlayan aileler, sosyo-ekonomik durumları yetersiz olsa bile çocuklarının okul başarısına olumlu etki yapabilirler. Öğrencilerin okul başarılarını artırmak hem ailelerin hem de okulun ortak sorunudur. Okul ve aileler bu amacı gerçekleştirmeye yönelik programlarını düzenlemek ve uygulamak için birlikte çalışabilir (Tutkun ve Köksal, 2000, 220).

Okul-aile iş birliği öğrenci başarısının artması, katılım, güdülenme, kendine güven ve davranışların değişmesini sağlamaktadır. Ayrıca çocukların okul ve öğretmenlere ilişkin olumlu tutumlar geliştirilmesinde de aile katılımı temel bir araçtır (Burns, 1993,9’ ten aktaran ; Pehlivan, 2000, 110).

Öğrenciler günün başlangıcı ile bitişi arasında iki farklı dünya olan ev ve okul arasında gidip gelmektedirler. Birçok öğretmen toplumsal ve ailevî sorunların, okuldaki öğretim sürecini engellediğini düşünmektedirler. Öğrencilerin bir kısmı okula yeterince beslenmeden, sağlık sorunları, güvenlik ve sevgi gibi temel gereksinimleri karşılanmamış olarak gelmektedirler. Öğretmenlerin ailelerle ilgili yakınmalarından biri de, ailelerin okula sağladıkları desteğin yetersizliği ve okulların amacı ve yapmak istedikleriyle ilgilenmemeleridir (Rosental ve Sawyers 1996’ dan aktaran; Pehlivan, 2000, 110).

Epstein aile katılımının 6 çeşidini vurgulamıştır (1994):

1. Temel aile sorumlulukları hakkında okul ailelere yardım eder, 2. Okul- ev iletişimi,

3. Aile okula yardım eder(öğretmene aile katılımında yardım etmek), 4. Evde öğretim etkinliklerine katılma,

5. İdare, karar verme ve destek için katılım,

6. Toplumla değiş-tokuş ve iş birliği (Harris,Andrews, J.-L., V.,Anstoy....) Observations on school-community-family relelations.htm (11.10.2002).

(4)

Ailelerin okul etkinliklerine katılımı ve iş birliği sürecini engelleyen başlıca faktörler şunlardır:

1. Ana- babaların kendi okul yaşantılarının olumsuzluğu: Birçok ana- babanın olumsuz okul yaşantılarına sahip olmaları, okula karşı olumsuz tutumlar geliştirmelerine yol açmaktadır.

2. Ailelerin ekonomik sorunları: Çoğu zaman ailelerin okula çağrılma nedenleri, kendilerinden ekonomik katkılar istenmesidir. Ekonomik sıkıntılar ailelerin okul etkinliklerine katılımında gönülsüz davranmalarına yol açmaktadır.

3. Ailelerin okula ayırabilecekleri zamanın kısıtlı olması, 4. Ailelerin eğitim düzeyinin düşük olması,

5. Öğretmenlerin olumsuz tutumları: Öğretmenlerin ailelerin okula katılımı için zamanlarının olmadığı ve bu tür etkinliklere yeterince ilgi duymadıkları şeklindeki algıları, okul-aile iş birliğinin en önemli engellerindendir. Oysa aileler, okula nasıl katkıda bulunabilecekleri konusunda öğretmenlerin yol göstermelerini ve kendilerini somut olarak yönlendirmelerini beklemektedirler.

6. Ev ve okul kültürünün farklılığı (Fiders ve Lewis, 1994’den aktaran; Pehlivan, 2000, 111).

Okul ile aileler arasında iletişim kurulması şu yollarla sağlanabilir:

1. Veli-öğretmen-öğrenci toplantıları: Ortak katılımı sağlayan bir program hazırlanarak velilere bildirilir.

2. Karneler: Veliler çocuğun ev ödevi yapma isteği, okuma sevgisi, televizyon izleme alışkanlığı, öğrenmeye karşı tutumu ve evdeki durumu hakkında karne doldurmalıdır.

3. Okul gazeteleri: Okul gazete çıkarmalı ve ev ödevleri konusunda ipuçları, katılmak istedikleri aile içi etkinlikler ve yaptıkları eğitimsel geziler gibi konularda velilerden yazılar istemelidir.

4. Kutlama kartları: Çocuğun özel başarı ve davranışlarını kutlama amacıyla öğretmen ve veliler birbirlerine karşılıklı olarak kutlama kartları göndermelidir.

5. Veli-öğretmen görüşmeleri

6. Veli panosu: Özellikle veliler için olmak üzere okulun ana girişine bir ilan tahtası asılmalıdır.

7. Velileri bilgilendirme: Çocuğun okulda ne öğrendiği ile ilgili meraklarını gidermek için işlenene konular, haftalık programlar velilere gönderilir.

8. Ödev defterleri: Her öğrencinin, günlük ödevleri ve aldıkları notları yazacakları bir defter tutmalarını sağlayarak öğrenciler izlenir (Tutkun, Ö.,- Köksal, A., 2000, 222).

(5)

Aileler ise, okulu yalnızca bir kamu hizmetinin sağlandığı, çocuklarının eğitimini ve başarısını gerçekleştiren, kendilerinin dışında bir kurum olarak görmemeli, önce kendi çocuklarının eğitimine, daha sonra diğer ailelerin çocuklarının başarısını nasıl arttırabileceklerine ve son olarak ailelerinden yeterince destek ve yardım alamayan çocukların eğitimine güçleri ölçüsünde katkıda bulunmayı temel bir görev ve sorumluluk olarak görmelidirler. Gerekli eğitim olanaklarından yararlanamayan ve ekonomik yaşamda yer alamayan bir bireyin, toplumda çeşitli sorunlar yaşanmasına neden olacağı ve tüm öğrenciler kendi ailemizin üyeleri olarak görülmeli ve okullara katılım çabaları arttırılmalıdır (Pehlivan, 2000, 113).

Ailelerin Okuldaki Karar Sürecine Katılması

Değişim, dönüşüm, yeniden yapılanma, karar süreci gibi kavramlar amaçlarını gerçekleştirmek ve etkililiğini sağlamak isteyen bütün örgütler için en fazla vurgu yapılan kavramlar arasındadır. Eğitim örgütleri de bu doğrultuda gerekli adımları atmak ve toplumsal istemlere yanıt verebilecek düzenlemeleri yapmak durumundadır. Okulun, bulunduğu çevre için eğitim merkezi olabilmesi, toplumsal yapıyı dönüştürme işlevini üstlenmesi ve insanların hayata ilişkin her türlü konuda bilgilenebilecekleri bir merkez olabilmesi için çevresi ile ve dolayısıyla ailelerle sağlıklı iletişim kurabilmesi ile mümkündür. Bu şekilde sağlanan sağlıklı iletişim, ailelere, gereksinim duydukları konularda pratik ve entelektüel bilgi edinme olanağı sağlarken, okullara da, gerek parasal gerekse yeniden yapılanma anlamında toplumsal destek sunabilecektir. Ailelerin okuldaki karar sürecine katılması, hem kendi çocukların öğrenme sorumluluğunu üstlenmeleri, hem de kendi bölgelerindeki eğitim kurumlarının gelişimine ve dönüşümüne katkı sunması bakımından önemlidir. Eğitim-öğretim etkinliklerinin karar sürecinde herhangi bir katılımı ve desteği olmayan ailelerin, ortaya çıkan sorunların çözümünde katkısının olması mümkün görünmemektedir. Hesapçıoğlu (1998), postmodern çağda sorumluluğun ve karar verme yetkisinin mümkün olduğu kadar okullara aktarılması yoluyla otonom bir okul anlayışının gerekliliğinden söz etmektedir. Bu yapıdaki bir okul yerel (öğrenci-veli) kanalların sürekli değişen beklentilerine zamanında yanıt verebilecek, kendi iç düzenlemesini yapabilecek ve dış dünyanın değişen koşullarına karşı öğrenen bir örgüt olacaktır. Okul-aile ilişkileri, gelişmekte olan ülkelerde insanların devlet yapılanmasına karşı bakışı hakkında önemli ipuçları sunar. Bir anlamda kurulu düzeni temsil eden ve misyonu gereği devleti temsil etme konumunda olan okullar ile ülke sınırları içerisinde yaşayan ve demokratik ülkelerde karar sürecinin en önemli belirleyeni olduğu iddia edilen vatandaşlar arasındaki ilişkilerin biçimi ve niteliği, okul-aile iletişimine da yansımaktadır. Martin ve Vincet’e göre (1999) okul-aile ilişkileri, vatandaş-devlet ilişkilerinin yansıması niteliğindedir.

Ülkede geçerli olan yönetim biçiminin ve siyasal düzenin niteliği ile vatandaş-devlet iletişimi arasında yakın ilişki olduğu bilinmektedir. Bu noktada ülkede yaşayan insanların güç ve otoriteye, dolayısıyla devlete karşı bakışı, bu gücün kurumlarından biri olan okullara karşı bakışını da şekillendirmektedir. Demokrasi düşüncesinin yerleştiği, temel insan haklarının korunmasında gerekli yasal düzenlemelerin gerçekleştirildiği ve toplumsal konularda olduğu gibi piyasa koşullarında da liberal eğilimlerin benimsendiği gelişmiş ülkelerde, ailelerin okula bakışının daha katılımcı, destekleyici ve işbirliğine yönelik olduğunu söylemek mümkündür.

Buna karşın temel hak ve özgürlüklerin güvence altında olmadığı ve insanların kendilerini güvende hissetmedikleri ortamlarda devletle veya bir kurumuyla olan iletişim de sorunlu olmaktadır.

(6)

Okul-Aile İletişiminin Önündeki Engeller

Ülkelerin gelişmişlik düzeyleri farklı olsa da eğitim söz konusu olduğunda sorunların ortak olduğu görülmektedir. Okul-aile iletişimsizliğinin temelinde, okuldan ve ailelerden kaynaklanan sorunlar bulunmaktadır. Ülkelerin gelişmişlik düzeyleri, toplumsal, ekonomik ve siyasal yapılar farklı olsa bile nitelikli bir eğitim-öğretim etkinliğinin, ancak etkili bir okul- aile iletişimi ile gerçekleştirilebileceği noktasında ortak bir düşünceye sahip oldukları söylenebilir. Ellet ve Teddlie’ ye göre (2003), 1980’li yıllardan sonra Batı’ da eğitimin niteliğini arttırma yönünde yapılan çalışmalar, bazı kavramlar üzerinde yoğunlaşmaktadır.

Okul ve öğretmen etkililiği merkezinde yürütülen çalışmalarda, sistemin yeniden yapılandırılmasından ve öğrencileri eğitim ortamlarına daha fazla katılmasından söz edilmekte; velilerin okula katılmasının önemi ve katılma yollarının arttırılması sürekli vurgulanmaktadır Gürşimşek’ in yaptığı araştırmada (2003), okul öncesi eğitime ailelerin katılımı ev temelli, okul temelli ve okul-aile işbirliği temelli açılarından incelenmiştir.

Ailelerin eğitim sürecinin aktif bir öğesi olarak evde ve okulda çeşitli etkinlikleri sürdürmeye ilişkin davranışlarının daha az ortaya çıktığı görülmektedir. Ailelerde yaygın olan, öğrenmenin okulda ve öğretmenin sorumluluğunda gerçekleşmesi gerektiği düşüncesinin, ev temelli katılım anlayışının yetersiz kalmasında temel etken olduğu düşünülmektedir.

Aslanargun ve arkadaşlarının yaptığı “Okula Yönelik Veli İlgi Yetersizliğinin Sebepleri”

başlıklı araştırmaya göre (2004) aileler, okula yeterince ilgi göstermeme nedenlerini işlerinin çokluğuna ve kendi eğitim düzeylerinin yetersiz olmasına bağlamaktadır. Dikkate değer oranda veli okula yönelik ilgisizlik nedenini, öğretmen ve yöneticilerin kendilerine yeterince ilgi göstermemesi olarak belirtmektedir. Gerek çocuklarıyla olan iletişimlerinde karşılaştıkları sorunların çözümünde, gerekse bilgi gereksinimi hissettikleri alanlarda okuldan yararlanmak isteyen velilerin büyük çoğunluğu eğitim kurumlarına duyulan güven konusunda olumlu görüş taşımaktadır. Genel anlamda, ailelerin okula yönelik ilgi yetersizliğinin temelinde, okul yönetimi ve öğretmenlerle iletişimsizlikten kaynaklanan yanlış anlamaların ve şüphelerin bulunduğu ortaya çıkmaktadır. Benzer araştırmalarda da(Martin ve Vincet 1999; Coldron ve Boulton, 1999) ortaya çıkan çocukların okul işleriyle genellikle annelerin ilgilendiği yönündeki geleneksel ve evrensel düşüncenin var olmasına karşın, bu durumun değişmesi gerekliliği, araştırmaya katılan velilerin büyük çoğunluğu tarafından dile getirilmektedir.

Okula yönelik veli ilgisizliğinin sebeplerini çeşitli başlıklar altında toplamak mümkündür.

Ailelerin eğitim durumu, gelir seviyeleri, çocuk sayısı, okula ve öğretmenlere yönelik olumsuz düşünceler gibi faktörler ilgisizlik sebebi olabileceği gibi köyde veya şehirde oturma da kendi başına velilerin okula yönelik ilgisizliklerinin sebepleri arasında gösterilmektedir.

Büyükkaragöz’ e göre (1990, 37), evdeki eğitici uyarı azlığı ve ailenin yetersiz ilgi göstermesi ile okul başarısızlığı arasında doğrudan bir ilişki bulunmaktadır. Karşılanmayan duygusal ihtiyaçlar, kökleri derinlere giden şahsi sorunlar, zedelenmiş benlik duygusu, ana-babaya karşı duyulan kin, düşmanlık ve suçluluk gibi bir takım iç çatışmaların okul başarısını engellediği anlaşılmaktadır. Okul-çevre ve okul-veli ilişkilerinin en önemli belirleyicilerinden birinin okul müdürü olduğunu belirten Şişman ve Turan (2004, 130), etkili okulda veli yönünden aşağıdaki özelliklerin bulunması gerekliliğinden söz etmektedir:

1. Okulla aile arasında çift yönlü iletişim ve işbirliği vardır. 2. Okul, okul toplumunu üyelerinin her türlü önerilerine açıktır. 3. Veliler okul ve öğretmenleri sürekli ziyaret ederler.

4. Veliler, yönetici ve öğretmenlerle rahatlıkla görüşebilir. 5. Veliler, okulla ilgili öneri ve şikâyetlerini rahatlıkla iletebilir. 6. Veliler okulla ilgili kararlara katılabilir. 7. Okul dışı çevre ve veliler okula maddi-manevi katkıda bulunmaya isteklidir. 8. Veliler kendilerinden neler beklenildiğinin bilinç ve sorumluluğuna sahiptir. 9. Öğrenci disiplin kurulları konusunda aile ile okul arasında bir uzlaşma vardır. 10. Eğitimin amaçları konusunda okulla aile arasında bir

(7)

uzlaşma vardır. Genel olarak velilerin okula yönelik ilgisizliğinin sebepleri bilinmesine karşın, bunu velilerin ifade etmesi, çözüme yönelik öneriler geliştirme açısından önemlidir.

Ayrıca, velilerin ilgi yetersizliğini veya okula yönelik düşüncelerini belirlemeye yönelik çalışmalar, dikkatleri okul-aile ilişkilerine çekme açısından yararlıdır. Böylece, ailelerin ilgisi, mevcut durum üzerinde yoğunlaşmakta ve çözüm üretmek için ortak çalışmalar yapma zemini ortaya çıkmaktadır. 1990 yılından sonra, Türkiye’nin farklı yörelerindeki üniversitelerde araştırma raporu, yüksek lisans veya doktora tezi olarak hazırlanmış okul-aile ilişkilerini belirlemeye ilişkin çalışmalarda (Bilgin, 1990; Aslan, 1994; Doğan, 1995; Oğan, 2000;

Başaran ve Koç, 2001, 111; Saraçoğlu, 2002; Aslanargun ve diğerleri, 2004), velilerin okula yönelik ilgisizliklerinin sebepleri şöyle sıralanmaktadır:

1. Öğretmenlerin olumsuz tavırları, 2. Çocuğun başarısızlığı, 3. Herhangi bir sonuç alınamaması, 4. Para istenmesi, 5. Kendi öğrenciliğini hatırlatması, 6. Öğretmenlerin sürekli öğüt vermesi, 7. Okullarda resmi bir havanın hâkim olması, 8. Okulla yeterli iletişimin olmaması, 9. Maddi gücün yetersiz olması, 10. Veli toplantılarının yeterince önemsenmemesi, 11. Okul-aile birliklerini yeterli görülmemesi, 12. Velilere gerekli zamanın ayrılmaması, 13.

Okulun yararlarına inanılmaması, 14. Kendi işlerinin çokluğu, 15. Evlerinin okula uzak olması, 16. Veli toplantılarının uygun olmayan kalabalık ortamlarda yapılması, 17.

Öğretmenlerin velilere otoriter davranması, 18. Kendi eğitim düzeylerinin yeterli olmaması, Görüldüğü gibi, okula yönelik ilgisizliklerinin sebepleri olarak veliler tarafından çok çeşitli nedenler belirtilmektedir. Nitelikli bir eğitim-öğretim ortamı oluşturulabilmesi ve öğrencilerin donanımlı bir şekilde hayata hazırlanabilmeleri için bu engellerin ortadan kaldırılması gerekmektedir. Bu noktada, eğitim konusu bir ülkedeki bütün insanları doğrudan veya dolaylı olarak etkilediği ve ülke kalkınmasına etki ettiği için başta eğitimcilere ve yöneticilere olmak üzere herkese görev düşmektedir.

Okul-Aile İşbirliğini Geliştirmesi ve Engellerin Ortadan Kaldırılması

Okul-aile işbirliğinin geliştirilmesi ve veliler tarafından belirtilen engellerin ortadan kaldırılması için öncelikli görev okul yöneticilerine ve öğretmenlere düşmektedir. Sorun olarak ifade edilen engeller okulun öğrenci sayısının çokluğuna, velilerin eğitim düzeyine, okulun şehir merkezinde veya kırsal bölgede olmasına göre değişmesine karşın genel olarak bütün okul-aile ilişkilerinde yaşanabilmektedir. Bu sorunların ortadan kaldırılması ve öğrencilerin başarı düzeylerinin yükseltilmesi için yapılması gerekenler genel hatlarıyla beş temel başlık altında şöyle sıralanabilir:

1. Araştırmalar, öğretmenlerin ve okul yönetiminin olumsuz davranışlarının, velilerce ilgisizlik nedeni olarak belirtildiğini göstermektedir. Kendilerine yeterince zaman ayrılmaması veliler tarafından diğer bir neden olarak ifade edilmektedir. Okul ile aileler arasında kurulacak olumlu iletişim ortamı sayesinde, öğrenci başarısının artacağı ve okuldaki bazı sorumlulukların velilere aktarılabileceği düşüncesinin okul yönetimleri ve öğretmenler tarafından yeterince kavranmadığı anlaşılmaktadır. Eğitimbilimciler tarafından okul yönetimleri ve öğretmenlerle, velilerle sağlıklı iletişim kurmanın önemi ve gereğine ilişkin bilgilendirme toplantıları yapılması gerekmektedir. Ayrıca okullarda öğretmenlerle velilerin rahat görüşebilecekleri ve velilerin bekleyebilecekleri uygun bir yer ayrılması; öğretmenlerin derste olduğu zamanlarda başta okul yöneticileri olmak üzere velilerle yakından ilgilenilmesi var olan sorunların çözümüne katkıda bulunabilir.

2. Velilerin taşıdığı bazı ön yargıların ve olumsuz düşüncelerin okula yönelik ilgisizliğe neden olduğu velilerin kendi ifadelerinden anlaşılmaktadır. Velilerin yaygın olarak sahip

(8)

oldukları önyargılar arasında “okul ile işbirliğinden herhangi bir sonuç çıkmayacağı, öğrenci başarısını yükseltmeyeceği, veli toplantılarının kalabalık ortamlarda yapılması ve okul-aile birliklerinin yetersiz olması” gibi düşünceler bulunmaktadır. Bütün bu ön yargıların temelinde daha önce yaşanmış olan olumsuz deneyimler bulunmakta ve bunların ortadan kaldırılması için okul yönetimlerine önemli görevler düşmektedir. Öncelikle okul-aile birliklerinin daha işlevsel hale getirilmesi ve toplantı içeriklerinin zenginleştirilmesi gerekmektedir.

Gerektiğinde farklı sınıflar için farklı zamanlarda yapılacak olan okul-aile birliği toplantılarında velilere, çocuklarıyla iletişim ve okul-aile işbirliğinin önemi konularında kısa bilgiler sunulabilir. Bu toplantıların belli aralıklarla sürdürülmesi ve okulun aileler için eğitim merkezi haline getirilmesi sonucunda velilerin okula yönelik olumsuz düşünceleri ortadan kaldırılabilir.

3. Okul yöneticilerinden ve öğretmenlerden kaynaklanan bazı otoriter davranışların velilerde ilgisizlik nedeni olarak görüldüğü anlaşılmaktadır. “Öğretmenlerin velilere otoriter davranması, velilere sürekli öğüt verilmesi ve okulda resmi bir havanın hâkim olması “ şekline ifade edilen ilgisizlik nedenleri okul-aile iletişimde bazı sorunların olduğunu göstermektedir. Okul-aile, öğretmen-veli görüşmelerinin veya toplantılarının öğüt verici bir ortam yerine, görüşlerin ve düşüncelerin paylaşıldığı bir iklimde yapılmalıdır. Okullardaki resmi havadan kaynaklanan otoriter öğretmen ve yönetici davranışları, velilere gerekli değerin verilmediği sonucunu doğurmaktadır. Ailelere yeterince değer verilmeyen ve bürokratik yapının soğuk yüzünün hâkim olduğu okullarda, öğrencilere de yeterli değerin verilmediği sonucu çıkarılabilir. Eğitim kurumlarına egemen olan otoriter yapının, resmi havanın ve öğüt verici ortamın başarıyı getirmeyeceği; bunun yerine salt insan olduğu için kişilere değer verilen bir ortamın iletişim için vazgeçilmez olduğu vurgulanmalıdır.

4. Okula yönelik ilgisizliğin ve dolayısıyla okul-aile işbirliğinin gerçekleştirilememesinin temelinde, okulun amaçlarının veliler tarafından yeterli ölçüde bilinmemesi ve buna bağlı olarak benimsenmemesi yer almaktadır. “Okulun yararlarına inanmama, veli toplantılarını yeterince önemsememe ve okulla yeterli iletişim kuramama”

şeklinde ifade edilen durum, yaşanan iletişimsizliğin ve ailelerin okula yönelik duyduğu güvensizliğin ifadeleri olarak anlaşılmaktadır. Öğrencilerin okul başarısı ne olursa olsun, çocuklarının sosyalleşmesine ve yeteneklerinin ortaya çıkmasına yardımcı olan okulların bu özelliği, velilere anlatılmalı ve zihinlerinde yer alan soru işaretlerinin giderilmesi için velilere yönelik öğretici ve yönlendirici çalışmaların yapılması gerekmektedir. Eğitim kurumlarını, sadece meslek edindiren kurumlar olarak değerlendiren velilerin bu yanlış düşünceleri, okulun sosyalleştirici ve hayata hazırlayıcı yönü vurgulanarak düzeltilmeli ve velilere gerekli rehberlik yapılmalıdır. Okula ve veli toplantılarına yönelik güven eksikliğinin temelinde, özellikle başarısız öğrenciler için üniversite sınavında gerekli başarıyı yakalayamama ve sonucunda iş olanağından yoksun kalma şeklinde ifade edilebilecek bir endişenin yattığı anlaşılmaktadır. Okulu sadece üniversite sınavlarına ve iş olanağına indirgeyen bir anlayışın düzeltilmesi için velilerle iletişim kanallarının açık ve sağlıklı olması gereklidir.

5. Sosyo-ekonomik açıdan iyi durumda olmayan, ailesinin geçimini zor sağlayan veliler için parasal konular, toplantılarda ve görüşmelerde oldukça sıkıntılı bir durum yaratmaktadır.

Sadece bu sebepten dolayı veli toplantılarına katılmayan ve okula yönelik ilgisizliği bu nedenle açıklayan velilerin olması, eğitimde para konusunda farklı yöntemlere başvurulması gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Öğrencilerin sosyoekonomik düzeyi, ailelerinin geçim kaynağı ve aile yapıları doğru bir şekilde belirlenmeli; para ve öğrenci başarısızlığı gibi diğer öğrenci velilerini rahatsız edecek hassas noktalar, bütün velilerinin önünde dile getirilmemelidir. Yapılacak sağlıklı araştırmalar sonucunda her öğrenci velisinden gücü

(9)

yettiği ölçüde ve gönüllü katkıda bulunmasının yolları aranmalıdır. Okul ile aileler arasında sağlıklı ve güvene dayalı bir iletişim kurulamaması, hem velilerin okula yeterince güven duymamaları ve katkıda bulunmaktan kaçınmalarıyla; hem de okul yöneticilerinin ve öğretmenlerin, öğrencilerin sosyo-ekonomik durumlarını tam olarak bilmemesi ve dolayısıyla rahatsız edici bazı durumların ortaya çıkmasıyla sonuçlanmaktadır

Referanslar

Benzer Belgeler

 Öğrenciler üzerindeki genel bulgu, Sayısal Mantık Tasarımı dersinden baĢarılı olduklarıdır.  Yarıyıl baĢarı puanları Normal dağılıma uygunluk göstermektedir.

Sokakta çalışan bazı çocukların diğer sektörlerde çalışan çocuklar gibi ailelerinin bütçesine katkıda bulunmak için sokakta çalıştıkları, sokakta bulunan

2001, Inverse eigenvalue problems for Sturm-Liouville equation with spectral parameter linearly contained in one of the boundary conditions. Inverse Problems,

The results collected so far are very encouraging and indicate that, even when all the overheads incurred by dynamic compilation are included, the proposed approach still

Bu kapsamda, prefabrike yapılarda uygulaması pratik moment aktarabilen bir kuru birleĢim detayı geliĢtirilmiĢtir ve bu birleĢim detayının sahip olduğu

• Özellikle hızlı büyüme ve gelişme sürecinde olan çocukluk ve adölesan döneminde kazanılan doğru beslenme alışkanlıkları bireylerin yeterli, dengeli ve

Alanyazındaki bazı araştırmalar, bazı yapısal özelliklerin niteliği ile eğitim sürecinin niteliği arasında bir ilişki olduğuna dikkat çekmektedir (Örneğin, Cadima, Aguiar

Fasulye için ISSR primeri kullanılarak yapılan bir çalışmada 27 primerden 169 DNA bandının 129’u polimorfik bant olarak elde edilmiş ve yapılan kümeleme analizi sonucunda