• İnsanın hayatını anlamlandıran bu ışık, ilk peygamber Hz. Adem’den son peygamber Hz. Muhammed’e kadar daima aynı ilkeyi, “Tevhid” tekrar etmiştir. Tüm çağlar ve nesiller boyunca, her toplumda iman etmenin özünü
teşkil eden bu temel inancın esasları aynıdır. Onun için semavî dinlerin hepsine “İslâm” denilmiştir[1].
•
[1] Âl-i İmrân 3/9: “Doğrusu Allah indinde din İslâm’dır.”
Â1-İ İmrân 3/85: “Her kim de İslâm’ın gayrı bir din ararsa artık ondan ihtimali yok kabul olunmaz ve Ahirette o
hüsran çekenlerden olur.” Ayrıca bkz. Mâide 5/3;
En’âm 6/125; Zümer 39/22.
(Bu zaman diliminde gönderilmiş binlerce peygamber) (Bu zaman diliminde gönderilmiş binlerce peygamber)
Rasûl:
- Yeni bir “şeriat” getiren peygamber.
Nebî de denir.
Nebî:
- “Haber” veren veya kendinden önceki
şeriatı güçlendirmeye çalışan ıslahatçı
peygamber.
Bütün peygamberlerin getirdiği vahiy
kaynaklı ve “Tevhid” temelli mesaj, her çağda insanın hayatını anlamlandırma beklentisine konu olan ne varsa, o
beklentilere cevap veren bir dünya tasviri
sunmuştur.
Peygamberler, tarihte her seçkin insanın yaptığı gibi bilerek kavimlerinin çoğu geleneklerini, o zaman ve mekânda hakim düşüncelerini
aşmışlar, bunların olumlu veya olumsuz
etkilerine takılmadan insanları, “Tevhid” ile
hayatı anlamlandırmaya çağırmışlardır.
Tevhid’in zaman dışı (intemporal) ve evrensel (universal) karakterini, kendi hayatlarını
anlamlandırmada bireyin terkip/sentez güçleri ile göstermişler, diğer insanlara örnek
olmuşlardır[1].
[1] 18/Kehf, 28/Kasas ve 36/Yâsîn (ilk üç sayfası) sûrelerini bu bakış açısıyla bir kere daha okuyabiliriz. Ayrıca bkz. İbrahim 14/9-12 (ve tümü).
Peygamberlerin getirdikleri mesajın/hayatı anlamlandırmanın temel içeriği (din) aynı kalmış, fakat insanın varoluşunu
gerçekleştirme boyutuna ait olan uygulamada (şeriat’ta) bir farklılık
belirmiştir. Bunun sebebi insanın yaradılış
hikmetinde saklıdır:
l- İnsan, imtihan edilmekte olan, yani sorumluluğu üstlenmiş bulunan bir
varlıktır. Dolayısıyla hayat bir sınavdır.
Hayatın bir imtihan olması iki anlam içerir:
- yüklenilmiş sorumluluk[1] => “emânet”.
Bkz. Ahzâb 33/72.
Burada “yüklenilmiş sorumluluk/emânet”
terimi iki boyut içerir:
1. boyut: bütün varlıkların insana emânet edilmesidir.
2. boyut: bütün varlık kategori’lerinin insanda
mevcut bulunmasıdır.
İşte bu emânetin doğal sonucu da vahiyle gelen hayatı anlamlandırma (emirler-
yasaklar)dır.
- hürriyet (eylem, seçme) => iman veya inkâr[2].
2- Dehr (İnsan) 76/3’de ve 29’da: “Her halde biz ona yolu gösterdik, ister şâkir olsun ister nankör kâfir!”.
“İşte bu bir tezkiredir, dileyen Rabbine bir yol tutar.”
• Hayattaki her durum, insana meydan
okuduğu ve çözülecek bir sorun getirdiği için her insan, hayat tarafından sorgulanır, imtihan edilir. Böylece herkes, kendi
hayatını yaşarken hayata cevap verir. Bu cevap verişin temelinde ise sorumluluk bilinci, sorumlu olarak yaşama bilinci ve
“eylem” hürriyeti vardır. Her bilinçli
eylemin temelinde ise bir “seçme” bulunur.
• II- İnsan, Allah’ın yeryüzündeki halifesidir (halifetu’llahi fı’l-ard)[1].
[1] Bkz. Bakara 2/29-30; A’râf 7/128; Enbiyâ 21/105. Bakara sûresindeki bu âyetleri Ahzâb 33/72. âyet ile beraber okumak ve
“tedebbür” etmek, “insan”ı tanımakta yararlı olabilir.