• Sonuç bulunamadı

"Enerjinin Geleceği" Senaryoları Enerji, ekonominin tüm sektörlerinde

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share ""Enerjinin Geleceği" Senaryoları Enerji, ekonominin tüm sektörlerinde"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

BD NİSAN 2017

E

nerji, ekonominin tüm sektör- lerinde ve yaşamın tüm alanla- rında kullanılan yaşamsal girdidir.

Bu nedenle de farklı enerji kaynak- larının geleceği, geliştirilebilecek yeni kaynaklar, teknolojik geliş- meler, fiyatların olası seyri, enerji kaynaklarının bölgesel ve küresel üretim-tüketim dengeleri, ekonomik büyüme ile enerji talebi ilişkisi, küresel ısınma gibi çok sayıda parametrenin, önümüzdeki yıllarda nasıl biçimleneceği, toplumun tüm kesimlerini derinden etkileyecek olgulardır.

Bu gereksinime ışık tutabilecek önemli araçlardan biri de enerji senaryolarıdır. Senaryolar, gele-

cekte karşılaşabileceğimiz gelişme- leri öngörmeye çalışarak; bunlara hazırlıklı olabilmek, mümkünse ön alabilmek ve gerekiyorsa politikala- rımızı yeniden düzenlemek amacıy- la hazırlanır.

Senaryolar belli varsayım- lara dayanır.

Varsayımlar ise bugün bildikle- rimize ve kimi ön yargılara bağlı olabile- ceğinden, hata payı içerirler.

Başta Uluslararası Enerji Ajansı (UEA) olmak üzere, enerji alanında

"Enerjinin Geleceği"

Senaryoları

Pro mete

Necdet Pamir

Başta Uluslararası Enerji Ajansı olmak üzere, çeşitli kuruluş- lar gelecek için, fark- lı enerji senaryoları geliştirmektedir.

(2)

BD NİSAN 2017

lışma son tahlilde, OECD’de etkin olan devletlerin enerji alanına bakış- larından, ağırlıklı olarak etkilenen bir çalışmadır. Bu nedenle, enerji konusuna farklı bir “felsefeyle” yak- laşan ve yenilenebilir kaynaklara ve enerji verimliliğine daha çok ağırlık verilmesi için uğraşı veren Uluslara- rası Yenilenebilir Enerji Ajansı’nın

“Rethinking Energy-2017” rapo- runun öngörülerini de bir sonraki yazımızda paylaşacağız.

ULUSLARARASI ENERJİ AJANSI - “DÜNYA ENERJİ GÖRÜNÜMÜ 2016”

Raporu’nun Yönetici Özeti’nden:

Enerji faaliyetlerinden kaynaklanan CO2 salımları, 2015 yılında artmamıştır. Bu olumlu gelişme, küresel ekonominin ener- ji yoğunluğunda % 1.8 oranında iyileştirme sağlanmasından ve yenilenebilir kaynakların, enerji tüketimindeki payının artma- sından kaynaklanmıştır. 2015’te fosil yakıtlara yapılan teşvikler, 325 milyar dolara “gerilerken”1 , yenilenebilir kaynaklara yapılan yatırımların hızla artması da bunda etkili olmuştur.

Yenilenebilir kaynakların, elektrik üretiminde artan payları, elektrik güvenliği açısından yeni tartışmaları beraberinde getir- miştir. Bu kaynakların her gün, her an emre amade olmaması; bunların sistemde, gerektiğinde nasıl yedek- leneceği sorularını da beraberinde getiriyor. Geleneksel enerji güvenli- etkin olan çeşitli kuruluşlar, OPEC

gibi karteller, enerji şirketleri ve hükümetler, önümüzdeki on yıllar için, farklı varsayımlar çerçeve- sinde, enerji senaryoları geliştir- mektedirler. Bunların en bilineni, bir OECD kuruluşu olan UEA’nın her yıl yayınladığı “Dünya Enerji Görünümü” raporudur. Bu rapor- daki senaryolar, en genel hatlarıyla,

“OECD üyesi büyük devletlerin politika tercihlerini yansıtır” diyebi- liriz. Raporun senaryoları arasında;

“Mevcut Politikaların Devamı”,

“Yeni Politikalar” ve “Karbonsuz- laştırma” senaryoları yer almaktadır.

ABD Enerji Bakanlığı’nın “Interna- tional Energy Outlook” raporları da benzer senaryolar içerir.

Bunların yanı sıra, yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji karışımı içindeki paylarını ve enerji verim- liliğini arttırmayı amaç edinen;

IRENA (Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı), WWF ve Greenpe- ace gibi kuruluşların senaryoları da vardır. Bu grubun hazırladığı “Ge- leceğe Bakış” senaryolarında; başta kömür olmak üzere, fosil yakıtların enerji karışımı içindeki paylarının önümüzdeki yıllarda mümkün olan en az seviyeye düşürüldüğü poli- tikalara bağlı sonuç ve beklentiler vardır.

Yazımızda, Kasım 2016’da yayınlanan Dünya Enerji Görünümü 2016 raporunun “Referans Senaryo- su”ndaki temel öngörüleri sizlerle paylaşacağız. Ancak belirttiğimiz gibi, son derece ayrıntılı analizleri ve değerli bilgileri içerse de bu ça-

(3)

BD NİSAN 2017

2040 arası: % 50) beklenmekte- dir. Petrol talebi, 2040’da günde 103 milyon varile ulaşacaktır.

Çevre kirliliği kaygılarıyla, önceki yıllarda hızla artan kömür talep hızı yavaşlarken, enerji talebindeki payı,

% 28.7’den, 2040’da % 23.2’ye gerileyecektir.

OECD ülkelerinin enerji talebi azalırken, küresel enerji talebinin ağırlık merkezi, hızla sanayileşen ve şehirleşen Hindistan, G. Doğu Asya ve Çin’e; ve belli ölçülerde Afrika, L. Amerika ve O. Doğu’ya doğru kaymaya devam edecektir.

2014-2040 arasında, talebin karşılanabilmesi için, 44 trilyon $ enerji yatırımına gereksinim ola-

caktır. Bunun

%60’ı petrol, gaz ve kömür yatırımlarına giderken, % 20’si yenile- nebilir enerji yatırımlarına yönelecek- tir. Enerji verimliliğinde iyileştirmeler için, ayrıca 23 trilyon dolarlık yatırım beklenmektedir.

Elektrik, nihai enerji tüketi- mindeki payını, % 25’lik seviye- sinden, 2040’da % 40’a çıkara- caktır. OECD dışı ülkeler, elektrik talep artışının % 85’ini oluşturur- ken, elektriğin payı OECD ülkele- rinde de artacaktır. Elektrikli araç sayısı hızla artarken, konvansi- yonel araçlarla aradaki maliyet ği kaygıları ise geçerliliğini koruyor

(Özellikle ulaştırma sektörünün petrole bağımlılığı sürdüğü için, petrole erişim sorunu, hala belirle- yici).

2040’a kadar enerji talebinin

% 30 artması beklenirken, arka planda bir yandan enerji yok- sunluğu, diğer yandan kaynaklar arasında tercih değişimleri yaşa- nacaktır. Özellikle çoğu Sahra-Altı Afrika’nın kırsal bölgelerinde yaşayan yaklaşık yarım milyar insan (halen 1.2 milyar), çağdaş enerji kaynaklarından yaralanamıyor ola- caktır. 1.8 milyar insanın (halen 2.7 milyar) pişirme yakıtı olarak, katı biyoyakıt kullanıyor olacağı ve olu-

şacak sağlıksız koşullardan dolayı, her yıl 3.5 milyon ölüm olabileceği hesaplanmaktadır.

Talebi en hızlı artacak kay- naklar, yenilenebilirler olacaktır.

2014 – 2040 arasında, yenilenebi- lir kaynakların toplam enerji tale- bi içindeki payının, yılda yaklaşık

% 7 artması beklenmektedir.

Fosil yakıtlardan sadece, do- ğal gazın payının artması (2014-

(4)

BD NİSAN 2017

dan sağlanacağı öngörülmektedir.

Daha önemlisi, 2040’da, herhangi bir teşvik olmadan, yenilenebilir kaynaklardan elektrik üretiminin büyük bölümünün, konvansiyo- nel kaynaklarla rekabet edeceği hesaplanmaktadır. 2040’a kadar, Güneş Fotovoltaik (FV) ortalama maliyetlerin % 40-70, karasal rüzgâr yatırımlarında % 10-25

oranında düşmesi bek- lenmektedir. Güneş FV’te en hızlı büyü- meyi Çin ve Hindis- tan, gerçekleştirecek- tir. Çin’de yeni güneş FV teşvikleri, 2025’te

% 75 azalırken, Hindistan’da güneş projeleri, hiç teşvik olmadan, 2030’da re- kabet edecek maliyete düşecektir.

Yenilenebilir ener- ji kaynaklarına yapılan (küresel) teşvik, 2015’te 150 milyar dolardır. Bunun % 80’i elektrik üretimi, % 18’i ulaştırma ve % 1’i ısınma yatırımlarına verilmektedir.

Yenilenebilirler, ısınma amaçlı kullanımda da paylarını arttıracak- lardır.

Paris Anlaşması’nda atılan imzalara karşın, hükümetle- rin uygulamayı sürdürdükleri politikalarından alınan sinyaller, özellikle petrol ve gazın, küresel enerji sisteminin omurgasını oluş- turmaya, önümüzdeki on yıllarda da devam edeceği yönündedir2 . Fosil yakıtlar sanayisinin, yenilene- farkı daralacaktır. 2015’te 1.3

milyon olan elektrikli araç sayısının, 2025’te 30 milyona, 2040’da 150 milyona çıkacağı ve bunun, 2040 yılı petrol talebini, 1.3 milyon varil/

gün azaltacağı hesaplanmaktadır.

Elektrikli araçlara teşvikler yaygın- laşır ve konvansiyonel araç yakıt- larına emisyon kısıtlayıcı önlemler sıkılaşırsa, 2040’ta elektrikli araç

sayısı 715 milyona ulaşabilecektir.

Bu durumda, günlük petrol tale- binde 6 milyon varillik bir azalma sağlanabilir.

2040’a kadar devreye konu- lacak elektrik kurulu gücünün % 60’ının yenilenebilir kaynaklar-

2040’a kadar

devreye konulacak elektrik kurulu gücünün %60’ının yenilenebilir

kaynaklardan sağlanacağı

öngörülmektedir.

(5)

BD NİSAN 2017

% 50’sini karşılayacağı tahmin edilmektedir. Bir diğer önemli öngörü ise, dünya petrol talebi- nin, İran ve Irak’ta hızla artan üretime, giderek daha fazla gerek duyacağı öngörüsüdür. Buna göre 2040’da İran günlük petrol üretiminin 6 milyon, Irak’ın ise 7 milyon varile erişmesi beklenmek- tedir. Petrol ticaretinin merkezi ise daha da fazla Asya ağırlıklı olacaktır. ABD ise 2040’da petrol ithal etmeyecektir.

Doğal gaz talebi, diğer fosil yakıtlardan farklı olarak, 2040’a kadar yılda ortalama % 1.5 arta- caktır. Gaz ticareti 2 kat artarken, piyasalar daha esnek hale gelecektir.

Talep artışının en büyük kaynakları, Çin (tüketimde 400 milyar metre- küp/yıl artış) ve Orta Doğu ülkeleri olacaktır. Gazla gaz rekabetine dayalı, esnek koşullu ve rekabetçi bir küresel gaz piyasasının geli- şeceği öngörülmektedir. ABD ve bilir ağırlıklı bir enerji dünyasına,

daha keskin bir geçişe dayanması ve razı gelmesi, çok zordur. Kömür santrallarının hissedarları “Karbon Tutma ve Depolama” uygulama- larının maliyetleriyle uğraşırken, kömür üretiminde temel sorun,

“istihdam” olacaktır. Fosil yakıt ihraç eden ülkelerse, ekonomileri- nin ağırlıklı olarak bu kaynakların ihracına dayalı yapıyı değiştirmeye3 odaklanacaklardır.

Petrolde, mevcut sahalardan yapılan üretimde beklenen düşüş- ler, talepteki düşüşten fazla olaca- ğından, denge için yeni yatırımlar gerekecektir. 2015’te yaşanan yatırım düşüşü, 2016’da sürmüştür.

Bu ortam 2017’de de sürerse, arz tarafında sıkıntı yaşanabilir. Uzun vadede petrol talebi, alternatif yakıt seçeneklerinin son derece sınırlı olduğu taşıma, havayolu ve petrokimya alt sektörlerinden beslenecektir.

Petrolde arzın odağı ise gene ağırlıklı olarak Orta Doğu olacak- tır. OECD petrol talebi, 2040’da günde 12 milyon varil azalsa da4 , diğer ülke taleplerindeki artış, bu azalmadan fazla olacaktır. Yakın dönemde petrol talep artışının en çok artacağı ülke olan Hindistan’ın günlük petrol talebinin 6 milyon varil artması beklenmektedir. Arz tarafında; ABD düşük geçirgenlikli sahalarından yapılacak üretimin, önceki tahminleri aşması beklen- mektedir. OPEC’in ise, daha etkin bir piyasa yönetimine yöneleceği ve 2040’da küresel petrol arzının

Doğal gaz talebi 2040'a kadar yılda ortalama

%1,5 artacaktır

(6)

BD NİSAN 2017

Küresel kömür tüketiminin (birlik- te) altıda birini gerçekleştiren AB ve ABD’de, 2040 yılındaki tüketimin, bugüne oranla % 60 azalması bek- lenmektedir. Hindistan gibi düşük gelirli ekonomiler ise, düşük mali- yetli kömür yerine, diğer kaynaklara yönelme konusunda bu denli istekli olmayacaklardır.

Çin’in 2014 -2040 arası kömür tüketiminde beklenen azalma ise % 15 düzeyindedir. Kömürün gelece- ği, ağırlıklı olarak karbon tutma ve depolama ile karbon tutma ve kul- lanma gibi, henüz maliyeti yüksek teknolojilerin geleceğine sıkı sıkıya bağlıdır.

SONSÖZ YERİNE

Dünyada bu senaryolar gelişti- rilirken, “bizim cephede” söylem ve eylemi birbiriyle uyuşmayan,

“dostlar alışverişte görsün” misali raporlar yayınlanmakta, uygulama- lar yapılmaktadır. Oysa un da şeker de vardır bizim köyde.

“Sorunlar, onları yaratanların mantığı ile çözümlenemez” demiş Albert Einstein. •

necdetpamirbd@gmail.com

1-Düşüş yeterli olmasa da, bir önceki yıl bu rakam 500 milyar dolardı.

2- Bu karamsar sayılabilecek değerlendirme, ABD’de Trump’ın Başkan olmasıyla, daha da “gerçekçi bir senaryo- ya dönüşmektedir.

3- Suudi Arabistan’ın “Vizyon 2030” hedefleri, buna örnek gösterilebilir (İlk aşamada, 9500 MW’lık yenilenebilir kaynaklı santral inşasının hedeflenmesi, vb. gibi).

4-Bir fikir vermesi bakımından, 2015 yılı dünya petrol tüketimi, günde 95 milyon varil; OECD tüketimi 45.6 milyon varil.

5- Halen üretimin % 41.4’ünü karşılıyor.

6-UEA raporu (WEO 2016) Kasım 2016’da yayınlandı- ğından, Trump’ın ABD’de Başkan olmasıyla, kömüre ve diğer fosil yakıtlara yönelik politikalardaki olası değişiklik dikkate alınmamıştır.

Avustralya’da inşa halindeki LNG tesislerinin 130 milyar metreküplük ilave kapasitesi, bu “esnekliğin”

nedenlerindendir. 2020’lerden itibaren, Doğu Afrika’dan da ek gaz ihracı beklenmektedir. Yüzer

Depolama ve Yeniden Gazlaştırma Üniteleri (FSRU), yeni ve küçük pi- yasaların devreye girmesine olanak sağlayacaktır. Uzun mesafeli gaz ticaretinde, 2014’de % 42 olan LNG payı, bu gelişmeler doğrul- tusunda, 2040’da % 53 seviyesine ulaşacaktır. En önemli risk, diğer kaynaklar karşısındaki maliyet faktörü olacaktır.

Örneğin, 2025’te, gaz ithalatçısı Asya ülkelerinde, baz yük santralla- rında gazın cazip olabilmesi, kömür fiyatının 150 dolar/ton olmasına bağlıdır. Yatırım maliyetleri hızla düşen yenilenebilirler, diğer rakip- lerdir.

Küresel ısınma ve çevresel kaygılar nedeniyle, kömürün geleceği tartışmalı görünmektedir.

Çin ve ABD’deki üretim daralma- ları, önemli parametreler olacaktır.6 Yüksek gelirli ekonomilerde, kömür yerine, düşük karbonlu alternatiflere geçme uygulamaları artmaktadır.

Küresel ısınma ve çevresel kaygılar nedeniyle,

kömürün geleceği tartışmalı

görünmektedir.

Referanslar

Benzer Belgeler

Burada bir basın açıklaması yapan Türkiye Tabiatını Koruma Derneği Antalya _ubesi Başkanı Hediye Gündüz, "2004'te değişen Maden Arama Kanunu, Antalya'da ormanlar

Yatırımın daha hızlı gerçekleştirilebilmesi için TKİ’den 5-6 kişinin komisyon olarak görevlendirileceğini belirten Yıldız, kiminle sözleşme imzalanmışsa o proje

Türkiye ile Rusya arasında imzalanan "Akkuyu Sahasında Nükleer Güç Santralinin Tesisine ve İşletmesine Dair İşbirliği Anlaşması"nın bu yasama yılına

"Bakanl ık enerji arzını genişletip temin güvenliğini arttırmak amacıyla; elektrik üretiminin halen dayandırıldığı do ğalgaz, kömür ve hidro kaynaklarına;

ABD’de MOX ile çalışan reaktörler çok az olduğu ve devletin nükleer silah üretimi- ne karşı önlem olarak nükleer atığın ge- ri dönüştürülmesine karşı olması

● Son yıllarda enerji kaynaklarının giderek azalması, enerji maliyetlerinin artmasına ve yeni enerji kaynaklarının.. ● aranmasına

Birincil enerji diğer adıyla primer kaynaklar arasında kömür, petrol, doğalgaz, biyokütle, hidrolik, güneş enerjisi, rüzgar enerjisi gibi enerji kaynakları yer

Bu çalışmada: 21.yy’da enerji arzı ve güvenliği konusunun dünya genelinde uluslar için ve dünya enerji piyasasının geleceği bakımından ne kadar önemli