• Sonuç bulunamadı

Geliştirilmiş 5. Baskı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Geliştirilmiş 5. Baskı"

Copied!
18
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Geliştirilmiş 5. Baskı

(2)

Doç. Dr. Osman TİTREK IQ’dan EQ’ya: Duyguları Zekice Yönetme ISBN 978-9944-919-52-4

Kitapta yer alan bölümlerin tüm sorumluluğu yazarına aittir.

© 2016, Pegem Akademi Bu kitabın basım, yayın ve satış hakları Pegem Akademi Yay. Eğt. Dan. Hizm. Tic. Ltd. Şti’ye aittir.

Anılan kuruluşun izni alınmadan kitabın tümü ya da bölümleri, kapak tasarımı, mekanik, elektronik, fotokopi, manyetik, kayıt ya da başka yöntemlerle çoğaltılamaz, basılamaz, dağıtılamaz.

Bu kitap T.C. Kültür Bakanlığı bandrolü ile satılmaktadır.

Okuyucularımızın bandrolü olmayan kitaplar hakkında yayınevimize bilgi vermesini ve bandrolsüz yayınları satın almamasını diliyoruz.

1. Baskı: Şubat 2007, Ankara 5. Baskı: Şubat 2016, Ankara Yayın-Proje: Didem Kestek Dizgi-Grafik Tasarım: Didem Kestek Kapak Tasarımı: Gürsel Avcı Baskı: Salmat Basım Yayıncılık Ambalaj Sanayi Tic. Ltd. Şti.

Büyük Sanayi 1. Cadde 95/1 İskitler/ANKARA Tel: 0312-3411020 Yayıncı Sertifika No: 14749 Matbaa Sertifika No: 26062 İletişim Karanfil 2 Sokak No: 45 Kızılay / ANKARA Yayınevi: 0312 430 67 50 - 430 67 51 Yayınevi Belgeç: 0312 435 44 60 Dağıtım: 0312 434 54 24 - 434 54 08 Dağıtım Belgeç: 0312 431 37 38 Hazırlık Kursları: 0312 419 05 60 İnternet: www.pegem.net E-ileti: pegem@pegem.net

(3)

Doç. Dr. Osman TİTREK

1993 yılında Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Eği- tim Yönetimi ve Planlama Bölümü’nü bitirdi. Prof. Dr. Ali Balcı’nın danışmanlığında, 1999 yılında Ankara Üniversitesi’nde yüksek lisansı- nı ve 2004 yılında da aynı bilim dalında doktora eğitimini tamamladı.

2005 yılından beri Sakarya Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. Sakarya Üniversitesi Dış İlişkiler Mü- dürlüğü AB Grundtvig (Yetişkin Eğitimi) Programlar Koordinatörlü- ğü görevini de 2005-2011 yılları arasında sürdürmüştür. Bu kapsamda İngiltere’de Kingston Üniversitesi’nde ‘liderlik’ kursuna katılmıştır.

2010-2015 yılları arasında 1 Grundtvig, 2 de Erasmus IP olmak üzere 3 tane AB projesini yönetmiştir. Erasmus kapsamında da İtalya’da Ge- nova Üniversitesi, Belçika KHLim-Hasselt Üniversitesi ve Çek Cum- huriyeti Hradec Kralove Üniversiteleri’nde Ders Verme Hareketliliği programları kapsamında bulunmuştur. Ayrıca 2007-2008 yıllarında 12 ay (1 yıl) ABD’nde Western Michigan Üniversitesi’nde bir proje kap- samında öğretim üyesi olarak görev yapmıştır. ABD’nden döndükten kısa bir süre sonra atandığı Sakarya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eği- tim Yönetimi ve Denetimi ABD başkanlığı görevini de sürdürmektedir.

Eylül 2011’den bu yana Doç. Dr. olarak Sakarya Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde görevine devam etmektedir. Ayrıca Yaşam Boyu Öğren- me Tezli Yüksek Lisans Programı’nın kurucu başkanlığını yürütmüş- tür. Halen bu konu ile ilişkili International Conference on Lifelong Education and Leadership for ALL-ICLEL Conferences başkanlığını ve International Journal on Lifelong Education and Leadership(www.

ijlel.com) dergisinin de editörlüğünü yürütmektedir. Fakülte’de “Eği- tim Bilimi’ne Giriş, Sınıf Yönetimi, Türk Eğitim Sistemi ve Okul Yöne- timi, Duygusal Zekâ” ve yüksek lisans düzeyinde “Örgütsel Davranış, Denetimde Yeni Yaklaşımlar, Örgütlerde Duygusal Zekâ, Okul Kurma ve Geliştirme, Veri Analizi ve İnsan Kaynakları Yönetimi” gibi dersler vermekte ve lisansüstü danışmanlıklarını da sürdürmektedir. Ayrıca

“Örgütsel davranış, yönetim, liderlik ve zekâ” konularında sosyal bilim- ler alanındaki dergilerde hakemlikler yürütmektedir.

İletişim: otitrek@sakarya.edu.tr otitrek@yahoo.com

(4)

IQ’dan EQ’ya: Duyguları Zekice Yönetme kitabımın V. baskısını tüm olanaksızlıklara rağmen, tarafımın yetişmesi ve

bu noktaya ulaşmasında büyük emekleri olan Rahmetli babam HASAN TİTREK ve sevgili annem ZEHRA TİTREK’e ithaf etmeyi bir gönül borcu olarak kabul ediyorum.

(5)

SUNU

İnsanların, hayatın her alanında başarılı olmaları ile IQ’ları (bi- lişsel/ akademik ya da akılcı zekâ düzeyleri) arasında öteden beri bire bir ilişkinin olduğu varsayılır. Oysa özellikle 1980’lerden sonra yapılan çalışmalar (Gardner 1980 gibi), IQ’nün hayattaki başarıya katkısının sı- nırlı olduğunu göstermektedir. Demek ki sanılanın aksine yüksek IQ, başarının ve mutlu bir hayatın garantisi değildir. Bu arguman doğru ise hayattaki başarının belki de çoğunu başka faktörlere bağlamak gereke- cektir. Örneğin sosyal ve duygusal becerilerin hayattaki başarıya etkileri ne kadardır? Duygularını iyi bilen, onları kontrol edebilen, başkalarının duygularını anlayan ve bunları yönetebilenler; kısaca duygusal ve sos- yal ilişki ve kapasitesi yüksek kişilerin hayatta daha mutlu ve üretken olmaları mümkün müdür? İşte bu türden sorulara konu olan beceri ve yetenekler kümesine kısaca duygusal zekâ denmekte ve EQ kısaltması ile anılmaktadır.

EQ kavramının gelişmesinde Howard Gardner, Robert Sternberg, Payne, Wayne Leon, Peter Salovey ve John Mayer ve Daniel Goleman’ın katkıları büyük olmuştur. Kavram, Reuven Bar-On, tarafından, bir ki- şinin çevresel baskılarla ve isteklerle başa çıkmasını sağlayan kişisel ve sosyal yeteneklerinin bir bütünü,

Peter Salovey ve John Mayer tarafından; bir kişinin, kendi ya da başkalarının hislerini ve duygularını yansıtabilme, onların ayırdımına varabilme ve düşünce ve eyleminde bu bilgiyi kullanabilme yeterliği, Daniel Goleman tarafından ise kişinin kendi duygularını anlaması, baş- kalarının duygularına empati beslemesi ve duygularını yaşamı zengin- leştirecek biçimde düzenleyebilmesi yeterliği olarak tanımlamaktadır.

Weisinger (1983), Cooper ve Sawaf (1997), gibi yazarlarca da bo- yutlaştırılmasına karşın, Goleman (1998) duygusal zekâ (EQ) yeter- liklerini; özbilinç, duyguları yönetme, duyguları güdüleme, empati ve sosyal beceriler boyutlarında toplamaktadır. Bu boyutlar aynı zaman- da duygusal zekâ (EQ) alan ve kapsamını da göstermektedir. Özellikle 1980’lerden sonra liderlik ve örgütsel davranış araştırmalarında duy- gusal zekânın (EQ) çokça konu edildiği görülmektedir. İnsanların iş yaşamında liderlik, iletişim, kariyer ve yönetsel becerileri geliştirme

(6)

gibi amaçlarla duygusal zekâ yeterliklerini geliştirici seminer ve eğitsel etkinliklere katıldıkları, bunun için yatırım yaptıkları gözlenmektedir.

Bu kısa tartışma, eğitim programı ve eğitsel etkinliklerde hala salt bilişsel becerilere ağırlık vermenin, öte yandan insanların duygu dün- yalarını görmezlikten gelmenin doğru ve akılcı olmadığını göstermek- tedir. Asıl olan EQ, yani insanların birbiriyle iyi ilişkiler kurmasına, birbirlerine uyum sağlamasına yardımcı olan becerileri ve IQ’yi yani bi- lişsel akılcı becerileri birlikte, insanda var olan ve birbirini tamamlayan, destekleyen ve biri diğerinin yardımcısı olan yetenekler olarak görmek gerekmektedir. Çünkü Goleman’ın (1995) işaret ettiği gibi; beynin dü- şünen parçası, beynin duygusal parçasından üremekte, ondan beslen- mektedir. Beynin düşünen ve duygusal parçaları diğer bir ifadeyle insa- nın akıl ve gönül tarafları yapılan her şeyde, her işte birlikte çalışmakta, dolayısıyla insanların başarı ve mutluluğu bu dengenin kurulmasında yatmaktadır.

EQ’nun gündelik ve iş hayatındaki önem ve etkilerini iyi değerlen- diren öğrencim Dr. Osman Titrek, “Eğitim Fakültesi Öğretim Üyeleri- nin Duygusal Zekâ Yeterliklerini İş Yaşamında Kullanma ve Akademik Başarı Düzeylerine İlişkin Karşılaştırılmalı Bir Araştırma” başlıklı dok- tora tezini danışmanlığımda başarı ile tamamlamıştır. Dr. Titrek dokto- ra tezine dayalı olarak geliştirdiği bu eserine “ IQ’dan EQ’ya: Duyguları Zekice Yönetme” adını vermiş ve EQ konusunu kısa bir girişten son- ra üç bölüm altında tartışmıştır. Zekâ kavramını ve tarihsel gelişimini ayrıntılı tartışan birinci bölümü, duygusal zekâ kavramının kuramsal temellerinin tartışıldığı ikinci bölüm izlemiş, onu da son bölüm olan Türk Eğitim Sisteminde Duygusal Zekâyı Geliştirme izlemiştir.

Öğrencim ve meslektaşım Dr. Osman Titrek’i bu yararlı çalışma- sından dolayı kutluyor, eserinin öğrenci, bilim insanı, politikacı ve uy- gulamacılara ışık tutmasını diliyorum.

Prof. Dr. Ali Balcı

(7)

İçindekiler

GİRİŞ ... 1

1. BÖLÜM

ZEKÂ KAVRAMI VE TARİHİ GELİŞİMİ ...5

Zekâ Kavramı ...5

Zekâ-Beyin-Duygu İlişkisi ...9

Zekâ Kavramının Tarihi Gelişimi ...20

1) Psikolojik Yaklaşımlar ...41

2) Gelişimsel Yaklaşımlar ...42

3) Biyo-Ekolojik Yaklaşımlar ...43

4) Çoklu Zekâ Anlayışları ...43

4.1. Çoklu Zekâ Kuramı ...44

4.2. Triarşik Zekâ Kuramı ...58

4.3. Biyo-Ekolojik Zeka Kuramı ...60

2. BÖLÜM

DUYGUSAL ZEKÂ İLE İLGİLİ KAVRAMSAL ÇERÇEVE ... 65

Duygusal Zekâ Kavramının (EQ) Gelişimi ...65

Duygu Kavramı ...67

Duygusal Zekâ (EQ) ...77

Bilişsel Zekâ (IQ) ve Duygusal Zekâ (EQ) İlişkisi ...82

Duygusal Zekânın Gelişimini Etkileyen Faktörler ...88

Duygusal Zekâ Modelleri ...90

DUYGUSAL ZEKÂNIN (EQ) BOYUTLARI ... 100

1. Kişisel Yeterlilikler ...102

A. Özbilinç ... 103

B. Duyguları Yönetme (Kendine Çekidüzen Verme) ... 107

C. Duyguları Güdüleme ve Harekete Geçirme ... 114

2. Sosyal Yeterlilikler ... 120

A. Empati ... 120

B. Sosyal Beceriler ... 125

(8)

viii IQ’dan EQ’ya: Duyguları Zekice Yönetme

3. BÖLÜM

ÖRGÜTLERDE DUYGUSAL ZEKÂYI (EQ) GELİŞTİRME ...141

4. BÖLÜM

TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKULLARDA DUYGUSAL ZEKÂYI GELİŞTİRME ...161

5. BÖLÜM

KİŞİSEL DUYGUSAL ZEKÂYI (EQ) GELİŞTİRME ... 191

Kendini Tanımak ... 192

Duygularını Anlama,Kontrol Etme ve Yönetmeyi Öğrenmek ... 194

Hayatta Amaçlar ve Etik İlkeler Belirlemek ve Bunlara Uymada Özenli Olmak ... 195

Kendini, Kişisel Özelliklerini Başkalarına Açık Tutmak ... 197

İletişim Kurma Becerisini Geliştirmek ... 197

Empati Becerisini Geliştirmek ... 198

Problem Çözücü Olmak ... 199

Eleştiriye Açık Olmak ... 200

İnsanlarla İlgilenmekten Zevk Almak ... 201

(9)

ix i ekiler

6. BÖLÜM

ANKARA ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...203

Problem ... 204

Amaç ... 204

Araştırmanın Modeli ... 205

Araştırmanın Evreni ... 206

Veri Toplama Araçlarının Geliştirilmesi ... 206

Verilerin Çözümlenmesi ... 207

Öğretim Üyelerinin Duygusal Zekâ Düzeylerine İlişkin Bulgular ve Yorum ... 208

Duygusal Zekâ Boyutları ile Akademik Başarı Puanı Arasındaki İlişki Düzeyi ... 210

Öneriler ... 211

KAYNAKÇA ...213

EK: 1. ÖĞRENCİLERİN DUYGUSAL ZEKÂ YETERLİKLERİNİ KULLANMA SIKLIĞI ÖLÇEĞİ ...225

Dizin ... 231

(10)

x IQ’dan EQ’ya: Duyguları Zekice Yönetme

ÇİZELGELER

Çizelge 1. Zekâya İlişkin Olarak Geliştirilen Eski ve Yeni

Anlayışların Karşılaştırılması ... 61

Çizelge 2. Bilişsel Zekâ (IQ) ve Duygusal Zekâ’nın (EQ) Operasyonel Karşılaştırılması ... 87

Çizelge 3. Bar-On Modelindeki Duygusal Zekâ Boyutları ve Onları Oluşturan Yetenekler ... 92

Çizelge 4. Duygusal Zekâ Modelleri ve Temel Yeterlikleri ... 98

Çizelge 5. 2005-2006 Yılına Ait Bir Öğrenci Karnesi Örneği ... 174

ŞEKİLLER Şekil 1. Aristo’ya Göre Ruh-Zekâ İlişkisi ... 23

Şekil 2. Stanford-Binet IV Modeli ... 32

Şekil 3. Spearman’ın İki Faktör Kuramı ... 34

Şekil 4. Thorndike’n Çok Faktörlü Zekâ Kuramı ... 35

Şekil 5. Çoklu Zekâ Öğrenme Alanları ... 46

Şekil 6. Goleman ve Stavemann’a Göre Duygu Türleri ... 73

Şekil 7. Duyguların Öğeleri ... 74

Şekil 8. Mayer ve Salovey’in Duygusal Zekâ Modeli ... 91

RESİMLER Resim 1. Sinir Hücreleri ve İlişkileri ...11

Resim 2. İnsan Beynindeki Loplar ...12

Resim 3. Sınıfta Sosyal ve Duygusal Yeterlikleri Geliştirmeye Yönelik Bir Köşe...173

(11)

Yirminci yüzyılın başlarına kadar gelişen yönetim kuramları, insandan ziyade örgütteki mekanik süreçlerin geliştirilmesi ve yeni- lenmesinin ile örgüt kurallarının etkin bir biçimde uygulanmasının örgütsel etkililik ve verimlilik için yeterli olacağı savını kabul etmiş- lerdir. Bununla birlikte bu dönemde emek yoğun teknoloji kullanan örgütler, belli bir noktaya kadar verimliliklerini arttırabildiler. Fakat daha ileriye gidilmesi için işleri gerçekleştiren insan öğesinin de, en az teknoloji kadar önemli

olduğu kavranmaya baş- landığı belirtilebilir. İnsana yönelik yatırım ve uygula- malarla, sürecin etkili kılı- nabileceği ve verimlilik düzeyinin arttırılabileceği anlaşılmaya başlanmıştır.

Bunu fark eden psikologlar ve yönetim bilimciler, insa- nın sermayelerini ve onla- rın işyaşamına etkilerini incelemeye ve geliştirmeye başlamışlardır. Bu çalışma-

lar, örgütlerde insan ilişkilerinin anlam ve önemini daha da arttır- mıştır. Çünkü yalnız makine mantığı ve bürokratik kuralcı anlayış- larla yönetim süreçlerini örgütlerde gerçekleştirme ve örgütsel etkililiği arttırma olanağı azalmaya başladığı ifade edilebilir.

GİRİŞ

(12)

2 IQ’dan EQ’ya: Duyguları Zekice Yönetme

Örgütsel etkililik açısından hem işgörenlerin, hem de örgüt içe- risindeki grupların beklentilerinin ve amaçlarının, örgütsel amaçlar- la birlikte gerçekleştirilmesi önemlidir. Bu sürecin gerçekleştirilmesi aşamasında işgörenlerin kişilik özelliklerinin de örgütsel davranışa ve doğal olarak örgütsel gelişmeye etkisi olduğu anlaşılmaya başlan- mıştır. Bu etkilerin kaynağı olan insanın bazı kişilik özellikleri önem kazanmaktadır. Bu güçlerin en önemlileri, ilk yıllarda bilişsel güç, son yıllarda da duyuşsal güç olarak ön plâna çıkmaktadır (Başaran, 1992:14). İnsanların işyaşamındaki başarısında bilgi, güzellik, yete- nek ve zekâ etmenlerinin en önemli etmenler oldukları ifade edilebi- lir. Örgütsel davranışa etkisi açısından son zamanlarda önemli kişi- sel özelliklerden birisi olan zekâ kavramı ön plâna çıkmaya başlamıştır. Zekâ, uzun bir süre yalnız bilişsel yetenekler olarak an- laşılırken, son dönemlerde bilim ve teknolojinin hızlı gelişmesi ile

birlikte daha ziyade duyuş- sal güç olarak algılanmaya başlanmıştır. Zekâ, tanım- lanmaya başladığı dönem- lerde, bilişsel zekâ (IQ) ola-

rak isimlendirilen göstergeye dayalı sabit öl-

çeklerle belirlenmiştir. Bu göstergelerde başarılı olan- lar, zeki insanlar olarak gös- terilerek, işyaşamına giriş ve yükselmelerde önemli avan- tajlara sahip oldukları belir- tilebilir. Fakat bilgi düzeyi olarak çok başarılı olan insanların birçoğunun yönetim alanında ve insanlarla iyi ilişkiler kurmada istenilen düzeyde başarılı olamadık- ları ve bunun sonucunda da örgütsel etkililiğin olumsuz yönde etki- lendiği belirlenmiştir. Örgütler karmaşık sistemlere sahiptirler. Bu karmaşık sistemleri geliştirmede gittikçe örgütün mekanik yönlerin- den ziyade, entelektüel boyutları daha da ön plâna çıkmaktadır. Ör-

(13)

3 Giriş gütlerin entelektüel sermaye boyutunda, bilginin yanı sıra son za- manlarda duygular da etkili hale gelmiştir. Özellikle de bireysel ve örgütsel vizyonun oluşturularak örgütün kaosa girmesinin önlen- mesi, örgütsel amaçlar doğrultunda çalışanların harekete geçirilme- si, var olabilecek belirsizlik ve karmaşıklıklar ile başa çıkma kapasi- tesi “duygusal zekâ”ya bağlıdır. Öyleyse bireylerde olduğu gibi, örgütlerin de gelişimleri için zihinsel ya da bilişsel zekâ ile duygusal zekâyı beslemesi zorunludur (Goleman, 1998).

Duygusal zekâ, “duyguların farkında olma, kişisel özellikler, azim, sebat, coşku, özdenetim ve kendi kendini harekete geçirebilme”

(Goleman, 1995:10) olarak tanımlanırken; Weisinger (1998:7) ise duygusal zekâyı “duyguları, istenilen sonuçlara ulaşmak için bireyin istekleri ve amaçları doğrultusunda kullanma” olarak tanımlamıştır.

Nitekim Goleman (1995:7) duygusal zekâyı Aristo’nun sözü ile de tanımlamaktadır:

“Herkes kızabilir, bu kolaydır. Ancak doğru insana, doğru ölçüde, doğru zamanda, doğru nedenle ve doğru şekilde kızmak, işte bu kolay değildir.”

sözü ile duygusal zekânın temelinin, duyguları doğru kullanma ile başladığını belirtmiştir.

Duygusal zekâ (EQ) kavramı öncelikle bilişsel zekâ (IQ) ile karıştırılmaktadır. Bilişsel zekâ, çoğunlukla tek faktörlü ve kelime anlama, akıl yürütme ve kavramaya dayalı, matematiksel becerile- re dayanan ve sayısal verilerle ölçülebilen bir zekâ anlayışı (Toker, Kuzgun, Cebe ve Uçkunkaya, 1968:23) olarak tanımlanırken; Gole- man (1995), Cooper & Sawaf (1997) ve Weisinger’in (1998) duygu- sal zekâ tanımları incelendiğinde, “çok faktörlü, insanın duygularını anlama, yönetme ve sosyal ilişkilerinde başarılı olma yeterliklerine dayanan, sayısal verilerle ölçümü zor, öğrenilebilir” zekâ anlayışı olduğu görülmektedir. Ayrıca duygusal zekâ kavramı Thorndike’ın (1909) belirttiği “insanları anlama ve yönetme, insan ilişkilerinde

(14)

4 IQ’dan EQ’ya: Duyguları Zekice Yönetme

bilgece davranma yeteneği” olarak tanımlanan sosyal zekâ kavramı ile karıştırılmaktadır. Sosyal zekâ, duygusal zekâya göre daha dar kapsamlı bir zekâ tanımıdır (Akt. Bacanlı, 1999:10). Duygusal zekâ kavramı Mayer ve Salovey (1990) tarafından ortaya atıldığı yıllar- da, Gardner’in (1999) çoklu zekâ anlayışı içerisinde yer alan sosyal zekâ ve içsel zekâ kavramları ile de örtüştüğü görülebilir. Ancak Gardner’in (1999), bu iki zekâ türünün işyaşamı ile bağlantılarını yeterince tanımlayamadığı belirtilebilir.

Gelişmiş ülkelerde kalite arayışları nedeniyle duygusal zekâ ile ilgili olarak birçok araştırmanın gerçekleştirildiği görülmektedir.

Artık gelişen ve gittikçe karmaşıklaşan piyasa ekonomisinin yarış- macı şartları ile ekonomik ve siyasi baskılar (Mohn, 1991:306) işya- şamında salt bilişsel ve teknik beceriler açısından başarılı insanlar ile küreselleşen dünya standartlarında etkili olarak çalışmalarını yürütebilmesini olanaksız kılmaktadır. Kalite anlayışının merkezine gittikçe insan öğesinin yerleşmeye başlaması nedeniyle, işgörenlerin sosyal ve duygusal yeterliklerinin de belirlenmesi gerekli duruma gelmektedir. Bu sosyal ve duygusal yeterlikler, iş yaşamındaki başa- rıların ilişkisini de ortaya koymaya başladığı söylenebilir.

(15)

Zekâ Kavramı

Çoğu kimse, insanların zekâsı sorulduğunda kolaylıkla çeşitli yargılarda bulunabilmektedir. Ancak zekâ nedir? diye sorulduğun- da duraksarlar ve çoğunlukla tanımlamada zorlanırlar. Zekâ, tanı- mı en zor kavramlardan birisi olarak görülebilir. Zekâ, yıllarca halk arasında ve alanyazında farklı anlamlarda kullanılmıştır. Sınıfta ya da çevredeki arkadaşlar arasında kimin en zeki olduğuna ilişkin bir soru sorulduğunda, verilen yanıtların çoğu hatta tamamına yakı- nı dersleri ‘pekiyi’ olan öğrencileri ya da avukat, doktor, mühendis veya öğretmen gibi meslek mensubu olanları gösterecektir. Hâlbuki sınıfta çok mükemmel resimler çizen, ama bilişsel dersleri pekiyi ol- mayan ya da çevrede çok büyük miktarlardaki paraları yönlendiren ama üniversite eğitimini tamamlamamış işadamlarının çalışmaları- nı başarıyla yönetme becerileri zeka ile ilgili değil midir? Bu insanlar acaba zeki değil midir?

Bu sorulara yanıt verebilmek için öncelikle zekâ kavramı ve içerdiği yeterlikleri bilmek gerektiği ifade edilebilir. İnsanlar zekâyı gerçek bir varlık gibi düşünme eğilimindedirler. Öyle bir varlık ki ona ne kadar çok sahipseniz, o kadar zekisiniz. Oysa gerçekte zekâ olarak adlandırılan bir varlık söz konusu değildir. Zekâ bir kavram- dır ve kavramlar yalnızca bilim adamlarının zihninde temsil edilirler ve geliştirilerek tanımlanabilirler. Zekâ, bilim adamlarının belirli tip davranışları açıklamada kullandıkları kavramsal bir varlık ya da güç olarak belirtilebilir (Eripek, 2005:82).

ZEKÂ KAVRAMI VE TARİHİ GELİŞİMİ

1. BÖLÜM

(16)

6 IQ’dan EQ’ya: Duyguları Zekice Yönetme

Zekâ ile ilgili tanımlamalar incelendiğinde ilk zamanlarda; “öğ- renme gücü, anlama, akıl yürütme kapasitesi, daha sonraları ise bire- yin çevreye uyumu” olarak tanımlanmıştır. Zekânın ne olduğu sorul- duğunda, insanların çoğu, akademik (bilişsel) zekâ olarak tanımlar;

sosyal zeka ya da kişilerarası zeka olarak ise çok azı tanımlar. Ancak çoğunlukla “dünya hakkında bilgilenme ve problem çözme becerisi”

olarak tanımlanmakta olduğu da görülmektedir (Sternberg ve diğer- leri, 1981; Berg, 1992; Sternberg & Wagner, 1993).

Son zamanlarda zekâ, çok yönlü, fonksiyonel ve kültürel olarak da tanımlanmaya başlanmıştır. Bazı psikologlar zekâyı bilişsel, bazı- ları duygusal ve kişisel özellikler açısından tanımlarken, bazıları da çevreye uyma yeterlikleri açısından tanımlamıştır. İlk zamanlar zekâ

“bilgi, öğrenme ve problem çözme yeterliğini kazanmayı sağlayan kavramaya dönük bir yeterlikler seti” (www. emotionalig.org, 2002) olarak tanımlanmıştır. Ayrıca zekâ işlevsel bir yetidir ve zeki dav- ranış, daima çözülecek bir problem ya da tamamlanacak bir göreve doğru yönlenir. Bir tanıma göre zekâ, “amaca odaklanmış uyumlu davranışların kapasitesi”dir (Sternberg & Salter, 1982:3).

Zeka bilişsel bakış açısına göre, bilgiye başvurmadır ki, biliş- sel becerilerin problem çözmede kullanımıdır ya da istenen sonları elde etmektir. Gelişimsel bakış açısına göre zeki davranış, uyumlu problem çözmedir ve bu yüzden hayatta kalma ve yeniden üretmeyi kolaylaştırmaktadır. Psiko-dinamik bir bakış açısına göre ise, insan- lar korktuğu şeylerden kaçınmak ve isteklerini tatmin etmek için zekâlarını kullanırlar. Zekâ, aynı zamanda kültürel olarak da tanım- lanmıştır. Eğer zekâ fonksiyonu insanların görevlerini başarmaları- na yardım ederse, daha sonra güçlüklere kolaylıkla göğüs gererler.

Zeki davranış kültürlerde benzerdir. Bir toplumun üyeleri şartlarla karşı karşıya geldiğinde, diğer yönlerinde belirgin bir şekilde fark- lılaşmaktadır. Göz önüne alınan bir kültürün zeki özellikleri isteğe bağlı değildir. Kişisel özellikler, beceriler ve bilişsel tarzdaki kültürel değerler önemlidir ve bu özelliklerin ekolojisi, sosyal yapı ile ilişkili olarak gelişme eğilimindedir (Mistry &Rogoff, 1985). Kültürel uygu-

(17)

7 Zekâ Kavramı ve Tarihi Gelişimi lamalar günlük problemlerin çözme yollarını öğretir ve bu strateji- ler, bireysel düşünmenin yolu olurlar (Miller, 1997; Vygotsky, 1978;

Wertsch & Kanner, 1992; Akt. Westen, 1999:355-356).

Garett (1954), “anlamayı ve sembolleri kullanmayı gerektiren problemlerin çözümünde ihtiyaç duyulan yetenekleri kapsar” şeklinde tanımlayarak zekâyı bilişsel yönü ağır basan bir yetenek olarak gör- mektedir. Storddad (1956), “bireyin zor, karmaşık, soyut, ekonomik, amaca uygun, sosyal değeri olan ve özgün nitelikler taşıyan zihinsel davranışları yapabilme ve bu koşullar altında bireyin enerjisini davra- nışlar üzerine toplayabilme ve heyecanlara karşı koyabilme yeteneği”

olarak tanımlarken, Binet’e (1961) göre ise zekâ “akıl yürütme, hü- küm verme ve kendi ken dini eleştirme kapasitesidir” (Akt. Toker ve diğerleri, 1968:64-65). Wechsler (1958) zekâyı, “bireyin amaca uy- gun hareket etme, mantıklı düşünme ve çevresiyle düşüncelerini etkili bir şekilde tartışabilme gücüdür; bireyin amaçlı davran ma, mantıklı düşünme ve çevresiyle ilişkilerinde etkili olma kapasitesinin tümüdür.”

(Akt. Özgüven, 1994:208; Konrad ve Hendl, 2002:42) biçiminde ta- nımlayarak, zekânın biyolojik ve zihinsel süreçle ilişkisini ön plana çıkarmaktadır. Morgan da (1981:37-38) zekâyı “zihinsel becerilerin tümü” olarak tanımlamaktadır. Başka bir deyişle kişinin öğrenmiş olduğu her şey ve şimdiki öğrenme yeteneği bu tanıma girmektedir.

Morgan (1981) hem kalıtımın, hem de çevrenin zekâ üzerinde etkisi olduğunu belirtmiştir.

Terman (1944), zekâyı “soyut semboller üzerinde düşünebilme”

yeteneği olarak tanımlamakta ve bireyin, soyut düşünebildiği öl- çüde zeki olduğunu belirtmektedir. Piaget (1959) ise, “organizma ile çevresi arasındaki kendini uyarlama ile ilgili etkileşimlerin olduğu kadar tüm duyusal-hareketsel ve bilişsel nitelikteki ardışık uyumların yöneldiği denge durumunu kurma yeterliği” (Akt.Toker ve diğerleri, 1968:64-65; Çağlar, 1979:7); Alaylıoğlu ve Oğuzkan (1976:347) da

“algılama, belleme, çağrışım, imgeleme, hüküm verme, akıl yürütme, soyutlama, genelleme gibi yetenekler;” olarak tanımlarken; Broc- kert ve Braun (2000:14) ise zekâyı “dünyanın bizden beklediklerine

(18)

8 IQ’dan EQ’ya: Duyguları Zekice Yönetme

en iyi uyum gösterebilme yeteneği” olarak tanımlamıştır. Thorndike (1961) göre, “gerçek ya da olgular açısından iyi tepkiler de bulunabil- me yeteneği”dir. Freeman’a (1962) göre, “yaşantıları bütünleştirme ve yeni durumlara uyumu sağlayan tepkilerde bulunma kapasitesi”dir.

Munn’a (1958) göre ise, “uyumun esnekliği ya da çok taraflılığı ola- rak tanımlayabileceğiniz bir fonksiyonu”dur. Bu tanımlarda zekânin, çevreyle uyum sağlamaya yarayan özelliklerin ağırlıklı olduğu zihin- sel bir yeterlik (Akt. Toker ve diğerleri, 1968: 64-66; Çağlar 1979:7) olarak tanımlandığı görülmektedir.

Hicks’e (1979) göre ise insan zekâsı, diğer canlıların zekâsından çok daha üstündür. Zekâ, insana mantık yürütebilme yetisi sağla- maktadır. İnsan bu sayede neden-sonuç ilişkilerini saptayabilmekte ve kendi bilgilerine dayanarak genellemeler yapabilmektedir. Yeni fikirler, düşünceler de insan zekâsının ürünüdürler. İnsan zekâsını farklı iklim koşullarına, mekân koşullarına ve diğer çevresel faktör- lere uymak için kullanmaktadır. Bu yönüyle zekâ insanın çevre ko- şullarına uyumunu sağlayan bir araçtır (Akt. Aysel, 2006:53).

Dusek’in de (1987:72) belirttiği gibi zekânın basit ve genel kabul görmüş bir tanımı yoktur. Ancak amaca göre zekâ iki yolla tanımla- nabilir:

1. Nicel olarak: Nicel yaklaşım zekâyı, öğrenme ve problem çözme yeteneği olarak tanımlamaktadır. Problem çözme yaklaşımı IQ testleri ile ölçülmektedir.

2. Nitel olarak: Nitel yaklaşım ise zekâyı, düşünme tarzları olarak tanımlar. Yaşamda çevreden gelen bilgilenme sü- recini bireyin nasıl ilişkilendirdiğini ve yapılandırıldığını gösterir. Çevreden gelen bu bilgiler bireyin entelektüel ge- lişimini çeşitli evrelerde etkilemektedir. Birey böylece ya- şama ve içinde bulunduğu şartlara uyum sağlama yeterliği kazanmaktadır.

Referanslar

Benzer Belgeler

• Çoklu zekâ kavramına göre beyin zekâ çeşitleri sayısınca bölünmekte ve her geçen gün fiziksel, iş, sosyal zekâ gibi yeni zekâ çeşitlerinin.. ortaya çıkmasıyla

GARDNER’İN YEDİ ZEKA BOYUTU DİL İLE İLGİLİ ZEKÂ BOYUTU SOYUT KAVRAMLARLA İLGİLİ ZEKÂ BOYUTU MEKANLA İLGİLİ ZEKÂ BOYUTU MÜZİKLE İLGİLİ ZEKÂ BOYUTU VÜCUDU

1960‟ların ortasından beri yapılan beyin araştırmaları çok zeki bireylerin biyolojik olarak farklı olduklarını ve bu farklılığın tamamen doğuştan gelmeyip, daha

Aynı ilişkiyi zekâ testleri ve zekâ testleri tarafından ölçüldüğü kabul edilen diğer değişkenlerde de bulduğu zaman; genişletilmiş formülle, değişkenlerin genel

Bilişsel gelişim bireylerdeki akıl yürütme, bellek ve kavrama.. sistemlerinde meydana gelen

yaşına böldükten sonra elde ettiği bölümden oğlunun yaşını çıkardığında bulduğu sayı, kendi yaşını oğlunun yaşına. böldükten sonra elde ettiği bölüme

Üç basamaklı bir sayının yüzler basamağını, onlar basamağının karesini ve birler basamağının küpünü toplayınca elde edilen sonuç sayının kendine eşit oluyor.

BTTD D:: Bilgisayarlar›n yapay zekây› gerçeklefl- tirmek için uygun bir araç olmad›¤›n› düflünen- ler, bunun nedeni olarak insan beyniyle bilgisa- yarlar›n